LEE- Sanat Tarihi Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Konu "art" ile LEE- Sanat Tarihi Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeBir müşterekleşme pratiği olarak Türkiye'de günümüz sanatı kolektifleri: Zero Movement örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-05-21) Çakmak Tuncaelli, Ezgi Ceren ; Doğrusöz Yetişkin, Ebru Belgin ; 402221001 ; Sanat TarihiBu tez, Türkiye'deki kendi kendine örgütlenen günümüz sanat kolektiflerinin müşterekleşme pratiklerini Bozcaada merkezli Zero Movement kolektifi üzerinden inceleyerek, bu oluşumların toplumsal, sanatsal ve örgütsel düzeyde ne tür dönüşümler önerdiğini ve bu dönüşümlerin ne ölçüde uygulanabilir olduğunu değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, bu bağlamda Zero Movement kolektifini derinlemesine bir vaka çalışması olarak ele almakta; kolektifin kimliği, düşünsel haritası, söylemsel içeriği, örgütlenme biçimi, etkinlikleri ve yerel iş birlikleri üzerinden müşterekleşme anlayışını nasıl inşa ettiğini çözümlemektedir. Müşterekleşme (commoning), yalnızca doğal ya da kamusal kaynakların/varlıkların paylaşımı değil; bilgi, emek, kültür, zaman ve ilişki gibi maddi olmayan üretim alanlarının da kolektif bir anlayışla yeniden örgütlenmesi süreci olarak kavramsallaştırılmaktadır. Müşterekleşme, sadece ekonomik ya da mülkiyet ilişkilerinden ibaret olmayan; aynı zamanda siyasal ve kültürel alanları kapsayan bir toplumsal örgütlenme biçimidir. Bu doğrultuda, parataktik müşterekleşme (paratactic commoning) anlayışı, çeşitli düzlemlerde ve aktörler arasında hiyerarşik olmayan, yatay, çok katmanlı ve eş düzeyli ilişki biçimlerinin bir aradalığına dayanmaktadır. Parataktik oluşum, tekil bir merkez veya mutlak bir yön yerine, birbirinden farklı ama birbiriyle ilişkilenebilen üretim biçimlerinin yan yana var olmasını esas alır. Bu yaklaşım, müşterekleşmeyi maddi ya da mekânsal bir paylaşım olmakla sınırlamayıp, aynı zamanda çokluk temelli bir düşünce biçimi ve eylem anlayışı olduğunu ortaya koymaktadır ve bu çalışma için önemli bir kuramsal çerçeve sunmaktadır. Araştırmanın temel sorunsalı Türkiye'de günümüz sanatının giderek artan kurumsallaşması ve finansman mekanizmalarına bağımlılığı nedeniyle sanatsal ifade özgürlüğünün ve üretiminin kısıtlanmasıdır. Bu zeminlendirmenin üzerinden oluşturulan diğer bir sorunsal, günümüz sanat kolektiflerinin müşterekleşme pratiklerini nasıl hayata geçirdikleri ve bu pratiklerin sanat üretiminin ekonomik, örgütsel ve toplumsal sürdürülebilirliğiyle nasıl bir ilişki kurduğudur. Buradan hareketle, Zero Movement örneği vaka çalışması ile şu sorulara yanıt aranmıştır: Zero Movement, müşterekleşmeyi hangi düşünsel ilkelerle temellendirmekte ve nasıl uygulamaktadır? Bu anlayışta yerel bilgi, doğa ve katılımcı ağlar ne tür bir rol üstlenmektedir? Kolektifin örgütsel oluşumu, kaynak/varlık paylaşımı, karar alma mekanizmaları ve etik ilişkilenme biçimleri parataktik müşterekleşmenin hangi katmanlarıyla ile ne ölçüde örtüşmektedir? Bu çalışma, müşterekleşme ve kendi kendine örgütlenen sanat pratiklerini, Türkiye bağlamında kesiştiren özgün bir analiz sunmayı hedeflemektedir. Mevcut literatürde genellikle ayrı ayrı ele alınan bu iki alan, Zero Movement örneği üzerinden birlikte değerlendirilerek, müşterekleşmenin günümüz sanat kolektifleri içindeki somut karşılıkları tartışmaya açılmaktadır. Vaka çalışması olarak ele alınan Zero Movement örneği ile yürütülen bu araştırma, pararataktik müşterekleşme pratiklerinin yalnızca kavramsal düzeyde değil, sahada karşılaştığı sınırlılıklar ve çelişkilerle birlikte ele alınmasının önemine dikkat çekmektedir. Böylece tez, günümüz kendi kendine örgütlenen sanat kolektiflerinin dönüşen toplumsal, kültürel ve ekonomik bağlamlar içinde nasıl varlık ve sürdürülebilirlik gösterdiğini anlamaya çalışmaktadır. Bununla beraber müşterek üretim pratiklerinin somutlaşmasına yönelik eleştirel bir değerlendirme sunmaya katkı sağlamaktadır.
-
Ögeİran ve Türkiye'de resim sanatının modernleşmesine karşılaştırmalı bir bakış: Jail Ziapour ve Nurullah Berk(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-05-05) Toomajnia, Jamaleddin ; Kuban Tokgöz, Zeynep ; 402122006 ; Sanat TarihiKomşu iki ülke olarak İran ve Türkiye, eski dönemlerden beri ortak tarihe ve kültüre sahiptir. 20. yüzyılda büyük toplumsal ve siyasal değişimler yaşayan İran ve Türkiye, iki büyük imparatorluk ülkesi olarak batılı ülkelerin sömürgeci politikalarına hiçbir zaman tam anlamıyla maruz kalmamıştır. Ancak batılı ülkeler İran'ı da Türkiye'yi de ekonomik ve kültürel açıdan dolaylı bir biçimde etkilemiştir. O etki altında iki toplumda da yeni bir çığır açılmış ve bu topraklarda yeni kavramlar yaratılmıştır. İran'ın ve Türkiye'nin batılılaşma seyri az çok benzer bir güzergâh izlemiş, Rusya ile yapılan savaşlarla beraber iki ülkede de askeri anlamda modernleşme isteği uyanmıştır. Bu uyanışın akabinde batının gelişme prosedürünü kavramak üzere bazı aydınların batıya dönük kültürel metinler ve kitap tercümeleri yapmaları sağlanır. Bu eylemler saray tarafından yapılandırılır, ancak iki ülkede de bu yola karşı çıkanlar olur. Modern dünyaya açılmak isteyen Kaçarlar ve Osmanlılar, ilk olarak eski eğitim sistemlerinin yerine batılı yeni sistemlere geçiş yaparlar. Bu geçiş 20. yüzyılda Rıza Şah Pehlevî ve Mustafa Kemâl Atatürk'ün temel reformlarıyla devam ederek eski sistemden tamamen kopar. Yeni sistemler sanat eğitiminde de hâkim olur. İran'da, Rıza Şah Pehlevî döneminde yeni kurulan Tahran Üniversitesi'nin Güzel Sanatlar Fakültesi'nden ilk öğrenciler sanat eğitimi almak üzere Avrupa'ya gönderilirler. Bu öğrenciler arasında yer alan Jalil Ziapour, İran'ın kuzey bölgesinde yaşayan orta sınıf bir aileye mensuptur. Paris'teki Académie des Beaux-Arts'ta resim ve heykel eğitimi alan Ziapour, kendisini geliştirmek amacıyla bir süre o kentte Kübist sanatçı ve ünlü bir eğitimci olarak tanınan André Lhote'un atölyesine de devam eder. Ziapour İran'a döndükten sonra devlet tarafından bir sanat lisesinin kurulmasının temel taşlarını atar. Bu lise sonraları İran'daki en önemli merkezlerden biri olarak geleceğin modern sanatçılarını eğitir. Kurumun müfredatında modern resim ve heykelin yanı sıra İran'ın eski ve geleneksel sanatlarına dair dersler de yer alır. Ziapour da evvelce İran'ın geleneksel sanatları üzerine eğitim almış ve bu birikimle Paris'e gitmiş, dönemin Paris'indeki atmosfere, Kıta Avrupa'sında iki dünya savaşı arasında gelişip büyüyen Düzene Çağrı hareketine ve Lhote'un Fransız Klasisizm'ine dayandırdığı Fransız Kübizm'i algısına uygun modern resim tarzını öğrenmiştir. Bilgi birikimiyle İran'a özgü yerel ve modern tarz geliştiren Ziapour, kuramına 'İranlı Kübizm' (İranî Kübizm) adını verir. O da ustası ve hocası Lhote gibi resim yapmanın yanı sıra yazılar yazar ve metinleriyle modern sanatı İran toplumuna tanıtmaya çalışır. Dolayısıyla Ziapour, İran'da modern sanatın 'babası' olarak tanınır. Komşu ülke Türkiye'de batılılaşma hareketi Osmanlı döneminden ve İran'dan daha önce başlar; modern sistemler eskilerin yerine geçer. Bu değişikler Cumhuriyet'in ilanından sonra hızlanır ve devrim niteliği kazanır. Eğitim sistemi de bu değişikliklere ayak uydurur ve sanatın gelişiminde büyük rolü olan Sanâyi-i Nefîse Mektebi yeni sistemlerle öğrenci yetiştirmeye başlar. Okul, Cumhuriyet döneminde Güzel Sanatlar Akademisi adıyla hizmet vermeye devam eder. Osmanlı Devleti'yle başlayan Batı'yöğrenci gönderme programı, Cumhuriyet döneminde de devam eder. Bu süreçte Paris'e giden öğrenciler, Académie des Beaux-Arts'ta aldıkları eğitimin dışında sanatta yeni arayışları kavramak için dönemin ünlü ressamlarının atölyelerine de kaydolurlar. Bu ressamlar arasında en tanınanı, André Lhote'tur. İstanbullu üst düzey bir ailenin üyesi olan Nurullah Berk, Sanâyi-i Nefîse Mektebi'nden mezun olduktan sonra kendi imkânlarıyla Paris'e gider ve Académie des Beaux-Arts'ta eğitim alır. Ayrıca André Lhote ve Fernand Léger'nin atölyelerinde de çalışır. Ancak bu dönemde Lhote'un eğitim tarzını kavramaz; sonraki gelişinde ise bu eğitimleri iyice anlar. Ziapour gibi Berk de kendi ülkesinde Kübizm'in savunucusu olarak tanınır. O da Lhote ve Ziapour gibi yazar kimliğine sahiptir ve modern sanatı Türkiye toplumuna tanıtmak için gazetelerde, dergilerde yazar. Türkiye'nin modern sanat tarihi için kaynak oluşturur ve bu yönde çaba gösterir. Bu tez çalışmasında André Lhote'un yanında çalışan, onun düşüncesini kavrayan iki sanatçı, İran'dan Jalil Ziapour ve Türkiye'den Nurullah Berk, karşılaştırmalı bir biçimde incelenecektir. Söz konusu sanatçıların ressamlık ve yazarlık kimlikleri merkeze alınacak, düşünceleri metinlerinden okunacak ve karşılaştırılacaktır. Gerek metinlerinde gerek resimlerinde ortak ustaları Lhote'un etkisi araştırılacak, Lhote'un sanat algısı ve kavramlarının, iki farklı doğuyu temsilen 'doğulu' öğrencilerindeki yankısı incelenecektir. Bunlarla beraber Lhote'un resim tekniği bir eleştiri sistemi olarak baz alınacak, Ziapour ve Berk'in resimleri üzerinde tetkik yapılarak bu ressamların Lhote'tan etkilendiği alanlar tespit edilecektir.