FBE- Meteoroloji Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "air pollution" ile FBE- Meteoroloji Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Ögeİstanbul Kağıthane Bölgesinde Yüksek Pm10 Konsantrasyonlarının Meteorolojik Olarak İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-03-18) Ağaç, Kübra ; Deniz, Ali ; 10105205 ; Meteoroloji Mühendisliği ; Meteorological EngineeringHava kirliliği, artan sanayi ve şehirleşme etkilerinden dolayı tüm dünyada önemli bir sorun haline gelmiştir. Yıllardır ülkemizde ve dünyada hava kirliliğine bağlı olarak çevresel ve sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. 1952 yılında İngiltere’de meydana gelen hava kirliliğinden dolayı 5.000 kişi hayatını kaybetmiştir. 2013 yılında Çin’de meydana gelen hava kirliliği vakasında ise şehirde görüş oldukça azalmış, kirlilik nedeniyle gelen sisten dolayı bir hafta boyunca olan kaza sayısı 70’ e çıkmış ve bir çok astım hastası ve alerjisi olan kişiler de durumdan olumsuz etkilenmiştir. Hava kirliliğinin meydana gelmesi, hava kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Dünya’da da diğer ülkeler hava kirliliğine ve hava kalitesine oldukça önem vermektedir. Özellikle Çin hem sanayi faaliyetlerinin çok fazla olması hem de nüfus yoğunluğu nedeniyle düşük hava kalitesi koşullarına sahiptir. Çin’de yapılan çalışmalar genellikle partiküler kirliliğin sağlık üzerindeki etkileri üzerinedir. Hava kirliliği turizm sektörünü de etkilemektedir ve bu nedenle İspanya’da da PM10 kirliliğinin turizme olan etkileri araştırılmıştır. Avrupa’da da partiküler madde kirliliğinin kaynakları ve partiküler maddenin uzak ve yakın kıta taşınımları üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye’ de ise hava kirliliği çalışmaları yaklaşık olarak 1960’ lı yıllarda başlamıştır. İlk önce çalışmalara Ankara’da başlanmış, daha sonra kirliliğin diğer şehirlerde de yaygınlaşmasıyla konuyla ilgili analizler artmıştır. Ancak genel olarak şehrin coğrafi konumundan, etkisinde olduğu iklimsel faktörler açısından, batılı ve güneyli rüzgarlara maruz kalması faktöründen, nüfus yoğunluğuna bağlı olarak artan endüstriyel faaliyet, konutsal ısınma ve motorlu araç emisyonlarından, Boğazdan geçen gemilerin neden olduğu emisyonlardan dolayı artan hava kirliliği sorunu nedeniyle yapılan çalışmalar İstanbul üzerinde yoğunlaşmıştır. İstanbul baz alınarak yapılan spesifik çalışmalar da genellikle trafiğin yoğun olarak görüldüğü bölgeler üzerinde olmuştur. Hava kirliliği sanayi emisyonlarından, konutsal ısıtma sistemlerinden, organik kaynaklardan (volkanik küller, çöl tozları, çiçek polenleri, vs.), atmosferde meydana gelen bazı kimyasal tepkimeler sonucunda ya da yakın/uzak kıta partiküler madde taşınımından dolayı meydana gelebilmektedir. Hava kirliliğinin ortaya çıkmasında atmosferde bulunan partiküllerin yanı sıra o anki meteorolojik şartlar da oldukça önemlidir. Yüksek basınç, sakin rüzgarlar, yağışın olmaması atmosferde bulunan partiküler maddenin konsantrasyonunu ve atmosferde kalış süresini oldukça etkilemektedir. İstanbul yaklaşık olarak 15 milyon kişinin yaşadığı mega şehirlerden biridir ve gün geçtikçe nüfus daha da artmaktadır. Nüfus artışına bağlı olarak, motorlu araç sayısı ve konut sayısı da artmaktadır ki bu durumda da araçlardan ve kentsel ısınmadan dolayı olan emisyonlar da aynı hızla yükselişe geçmektedir. İstanbul aynı zamanda Avrupa’dan batılı rüzgarlar ile taşınan partiküler madde kirliliğine da maruz kalmaktadır ve özellikle güneyli rüzgarların da etkisiyle Afrika’dan Sahra çölü üzerinden genellikle son bahar ve ilk bahar aylarında toz taşınımı görülmektedir. Bu toz taşınımından Türkiye’nin güney kıyıları ve İstanbul önemli derecede etkilenmektedir. Dolayısıyla tüm bu etkenler İstanbul’daki kirliliği arttırıcı rol oynamaktadır. Bu yüksek lisans bitirme tez çalışmasında İstanbul’ da yer alan Kağıthane bölgesi çalışma alanı olarak seçilmiştir. Kağıthane bölgesi bir vadi özelliği göstermektedir ki bölgenin bu özelliğinden dolayı düşük dispersiyon koşulları gözlenmektedir. Yüksek basıncın etkili olduğu ve rüzgar hızının da düşük olduğu zamanlarda kirletici oranları da yüksek olarak ölçüldüğünde, bölgede hava kirliliği ortaya çıkmakta ve hava kalitesi oldukça düşmektedir. Bu amaçla bölgede PM10 ölçümlerini yapmak ve kaynaklarını belirlemek hem çevresel hem de sağlık açısından oldukça önemlidir. Daha önce yapılan çalışmalarda İstanbul’ daki PM10 konsantrasyonlarının günlük ve yıllık bazda EU limit değerlerinin üzerinde olduğu saptanmıştır. Çalışmada 2012-2014 yılları arası PM10 konsantrasyonları düzenli olarak ölçülmüş ve günlük, aylık, mevsimlik bazda istatistiksel incelemesi yapılmıştır. Bu incelemeler sonucunda episod gününe karar verilmiştir ve episod gününde yüksek olarak ölçülen PM10 konsantrasyonunun kaynağı belirlenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla meteorolojik analizler yapılmış, yüksek seviye kartları incelenmiştir. Meteorolojik analizler sonucunda episod gününde yerde yüksek basıncın etkili olmasıyla, rüzgar hızının da sakin olmasıyla ve enverziyonun da görülmesiyle birlikte PM10 bölge üzerinde çökmüştür. WRF modeli çalıştırılarak yer ve yukarı seviyelerdeki yatay rüzgar hızı değerleri incelenmiştir. Bunlara ek olarak, uzak ve yakın kıta PM10 taşınımlarının o gün üzerine olan etkisini belirlemek amacıyla HYSPLIT modeli çalıştırılarak geriye dönük yörünge analizi yapılmış ve taşınımın kısa dönem içerisinde Doğu Avrupa üzerinden ve uzun dönem içerisinde de Sahra çölü üzerinden geldiği ortaya konulmuştur. Yer seviyesindeki taşınımı ortaya koymak açısından SODAR cihazıyla episod günü ölçülen yatay ve düşey rüzgar bileşenleri incelenmiş ve düşeyde taşınımın aşağı yönde olduğu ve enverziyonun olduğu da SODAR ölçümleriyle desteklenerek ortaya konulmuştur.
-
Ögeİstanbul'da 2007-2012 Yılları Arasında Hava Kirliliğinin Ölümler Üzerindeki Etkisinin Modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-02-21) Çapraz, Özkan ; Deniz, Ali ; 10028517 ; Meteoroloji Mühendisliği ; Meteorological EngineeringHava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri, günümüzde bütün dünyanın üzerinde durduğu önemli bir sorundur. 1952 yılında, İngiltere nin başkenti Londra da meydana gelen ve 5.000 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan hava kirliliği felaketi gibi ciddi vakalar, hava kirliliği ile ilişkili sağlık sorunlarının ve konuyla ilgili önlemlerin dünyanın gündemine getirilmesine neden olmuştur. Yapılan pek çok çalışma sonucunda, hava kirliliğinin solunum ve kalp hastalıklarına bağlı ölüm ve hastalık sayılarıyla yakından ilişkili olduğu ortaya konulmuştur.Dünya Sağlık Örgütü nün verilerine göre, hava kirliliği nedeniyle yılda 1,3 milyon kişi hayatını kaybetmektedir. Ölüm miktarlarının hava kirliliği ile olan ilişkisinin araştırılması son yıllarda dünya çapında önem kazanmaktadır.Araştırmalar,kabul edilmiş olan hava kirliliği sınır değerlerinin çok altındaki kirlilik seviyelerinde dahi ölüm ve hastalık oranlarında artışların olduğunu göstermektedir. 1980 lerden beri kamuoyunun dikkatini çekmekte olan İstanbul un hava kirliliği problemi, Türkiye nin çevre sorunları arasında ön sıralarda yer almaktadır. Dünyanın pek çok büyük şehrinde olduğu gibi İstanbul da da, artan sanayi, araç sayısı ve plansız yapılaşmaya bağlı olarak hava kirliliği problemleri meydana gelmektedir. Günümüzde, gerek sabit nokta kaynaklı (evler, sanayi tesisleri, vb.) ve gerekse motorlu araç kirliliğine bağlı hava kirliliği olaylarında artışlar yaşanmaktadır. Buna bağlı olarak, İstanbul daki sağlık sorunları ve hava kirliliği arasındaki ilişkilerin belirlenmesi, konuyla ilgili koruyucu önlemlerin alınması açısından önemlidir. Bu çalışmada, İstanbul da 2007-2012 yılları arasında ölçülen kirletici değerleri ve bu dönem boyunca meydana gelen ölüm vakaları arasındaki ilişki araştırılmıştır. Çalışmamızda, Aksaray, Alibeyköy, Beşiktaş, Esenler, Kadıköy, Kartal, Saraçhane, Sarıyer, Ümraniye, Üsküdar ve Yenibosna hava kalitesi ölçüm istasyonlarından alınmış olan ve 2007-2012 yılları boyunca ölçülen kirletici (PM10, SO2, NO2, NOx, NO ve CO) değerleri kullanılmıştır. Kirletici miktarları ve meydana gelen ölüm vakaları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla, İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve İstanbul Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanelerine ait ölüm verilerden yararlanılmıştır. Hava koşullarının ölümler üzerindeki etkilerini kontrol etmek amacıyla, Meteoroloji Genel Müdürlüğünden İstanbul daki 3 adet meteoroloji istasyonuna (Sarıyer, Florya ve Göztepe) ait2007-2012 yılları boyunca ölçülen saatlik ortalama sıcaklık, bağıl nem ve basınç verilerinden de yararlanılmıştır. Çalışmada, PM10, NO2 ve SO2 hava kirliliği ölçüm değerleri ile ölüm sayıları arasındaki ilişki, bir regresyon yöntemi olan genelleştirilmiş lineer model (GLM) ile analiz edilmiştir. Ayrıca, sıcaklık ve bağıl nem verileri de, meteorolojik unsurların karıştırıcı etkisini ortadan kaldırmak amacıyla modelde kullanılmıştır. Diğer taraftan mevsimlere bağlı olarak ortaya çıkan trendlerin düzeltilmesi amacıyla modelde doğal kübik splayn kullanılmıştır. Çalışma sonucunda, günümüzde İstanbul da yaşanan hava kirliliğinin,solunum sistemi hastalıklarına bağlı ölümler, kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümler ve kaza dış tüm hastalıklar nedeniyle meydana gelen ölümler üzerinde anlamlı bir etkisinin olduğu ortaya çıkmıştır.
-
Ögeİstanbul'da Bazı Hava Kirliliği Parametrelerinin Meteorolojik Parametrelerle İlişkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1994) Şahin, Ferhat ; Şen, Orhan ; 39770 ; Meteoroloji MühendisliğiSürekli artan endüstriyel faaliyetler, şehirleşme ve nüfus, hava ve çevre kirliliği gibi sorunları da beraberinde getirmiştir. Hergün nefes alıp verdiğimiz atmosferde, hava kirleticilerinin meteorolojik koşullarla olan ilişkisi bu çalışmanın özünü teşkil etmektedir. Çalışmada; Kış peryodunda, istanbul'da bazı bölgelerde ölçülen kükürtdioksit ve partiküler maddenin meteorolojik parametrelerden; sıcaklık, basınç ve basınç sistemleri, nem, rüzgar, yağış, enversiyon ve kararsızlık indeksleri ile olan ilişkileri araştırılmıştır. Bunu araştırıken. dağılımdan bağımsız Spearman Rank Korelasyonu, sınıflandırma ve grafiksel yöntemler kullanılmıştır. Rank korelasyonu kullanılmasının nedeni verilerin bir kısmının normal dağılıma uymuyor olmasındandır. Bulunan sonuçlar grafikler ve tablolar halinde sunulmuştur. Kullanılan yöntemlere göre kirletici parametrler ile sıcaklık, basınç ve rüzgar arasında kuvvetli ilişkiler tespit edilmiştir. Diğer parametrelerle de bilhassa aylık dönemler de değişik şiddette ilişkiler tespit edilmiştir. Özellikle yükseltili enversiyonun sıkça görüldüğü zamanlarda ilişkilerde meydana gelen bozulmalar ilginç bulunmuştur. istanbul'da son senelerde artan hava kirlilği ve bunun meteorolojik koşullarla ilişkisini bilimsel bir yaklaşımla ortaya koymayı amaçladığımız bu çalışma; ileride yapılabilecek kirlilik öngörüsü modellemelerine ışık tutabilirse amacına ulaşmış sayılacaktır.
-
ÖgeŞanlıurfa Hava Kirliliğinin Chımere Modeli İle İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-10-01) Aydınöz, Esra ; Toros, Hüseyin ; 10088981 ; Meteoroloji Mühendisliği ; Meteorological EngineeringHava kirliliği, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeleri etkileyen, çevresel tesirlerinin yanı sıra sağlıkta da ciddi ve ölümcül sonuçlara neden olan küresel bir sorundur. 1952 yılının Aralık ayında dört gün içinde binlerce kişinin hastalanması ve ölümüyle sonuçlanan, Londra Episodu olarak tarihe geçen felaket ile hava kirliliğinin ne boyutta sonuçlar doğurayacağı görülmüştür. Günümüzde ise , hızla artan kentleşme, sanayileşme, motorlu araç sayısı, ısınmada kullanılan yakıtlar gibi insan kaynaklı etkenler hava kirliliğinin artmasında önemli rol oynamaktadır. Önüne geçilemeyen endüstri ve hızlı nüfus artışıyla artan bu kaynakların oluşturduğu hava kirliliğine karşın, birçok hükümet, ulusal ve uluslararası kurumlar hava kirleticilerin kontrol altına alınmasına yönelik yönetmelikler getirmiştir. Bu yönetmelikler ile hava kirleticilerinin emisyonunun kontrol altına alınması, insanın ve çevresinin hava kirliliğinin etkilerinden korunmasını amaçlanmaktadır. Bir bölgede hava kirliliği, insan kaynaklı kirleticilerin dışında meteorolojik ve topografik gibi etkenlere de bağlıdır. Kirleticilerin bölgeye nasıl ve hangi kaynaklardan ulaştığının bilgisine, meteorolojik parametreler ve topografyanın beraber incelenmesi ile varılabilir. Bu sayede, hangi hava koşullarının, hava kirliliğini ne kadar etkileyebileceği önceden bilinebilir ve buna göre kontrol mekanizması geliştirilip önlemler uygulanabilir. Türkiye’de hava kirliliği nüfus artışı, hızlı kentleşme ve sanayileşme ile birlikte birçok ülkede olduğu gibi halen mücadele edilen bir konudur. Özellikle kış aylarında, ısınma ve meteorolojik koşullar ile birlikte episot günleri yaşanabilmektedir. Gelişen şehirlerde artan kentleşme ve sanayi ile hava kirliliği sorun haline gelmeye başlamıştır. Nüfusu ve endüstrisi hızla büyüyen büyük şehirlerimizden olan Şanlıurfa’da da hava kalitesi bakımından değişim yaşanmaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin hava kalitesini etkileyen en önemli unsurlar ulaşım ve sanayi faaliyetleri sonucunda oluşan beşeri kaynaklı kirlilikler, ısınma ve doğal yollarla meydana gelen çöl tozlarının taşınımıdır. Çalışma bölgesi olan Şanlıurfa ili çok sektörlü entegre bir bölgesel kalkınma projesi olan Güneydoğu Anadolu Projesinde yer almaktadır. GAP, Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı ve maliyetli projesi olup, bugüne kadar hazırlanan bölgesel kalkınma plan ve programları arasında en etkin olarak uygulananıdır. Türkiye’nin en kalabalık 9. ili olan Şanlıurfa, GAP Projesi içerisinde gerek nüfus gerekse yüzey alanı ile en önemli illerden birini temsil etmektedir. Bunun yanısıra, Şanlıurfa, dinler tarihi ve inanç turizmi yönüyle de dünya kültüründe hızla önemli bir yere gelmektedir. Dolayısıyla başta şehirdeki canlıların sağlığı, turizm ve tarımsal faaliyetler açısından da Şanlıurfa’daki hava kalitesi önem arz etmektedir. Fakat artan nüfusu, sanayi ve motorlu taşıtlardan gelen kirleticiler hava kalitesinin düşmesine sebep olmaktadır. Bölgedeki kirletici kaynaklara ek olarak meteorolojik parametreler ve zaman zaman coğrafi konumundan ötürü Suriye’den gelen toz bulutları episod yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu çalışmada, Şanlıurfa’daki kirlilik kaynaklarının ve kirlilik günlerinin detaylıca araştırılabilmesi için biri sonbahar biri kış olmak üzere iki farklı mevsime ait episod dönemi incelenmiştir. Bir dönemin kış diğerinin sonbahar seçilmesindeki neden ise bölgede genel olarak bahar aylarında yaşanan toz taşınımı etkisinin incelenmesi ve kış döneminde ise atmosferik koşulların şehirdeki kirliliğe etkisinin ne derecede olduğunu ortaya koyabilmektir. Böylece, meteorolojik parametrelerin kirleticiler ile olan ilişkisi daha net ortaya çıkmış olucak ve episod dönemlerinin incelenmesinde yardımcı olacaktır. Bunlara ek olarak, episod dönemlerindeki kirlilik durumu CHIMERE modeli ile simüle edilerek modelin kirliliği yansıtma performansı ortaya konmuştur. İki farklı dönem olması yine modelin performansını değerlendirmede avantajlı olacaktır. Çalışmada ayrıca, episod dönemlerindeki kirlilik durumu daha detaylı araştırılarak, toz taşınımı, yerel kirletici kaynaklar ve meteorolojik parametreler etkenleri altında ne derecede kaldıklarının ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, bu dönemler için NOAA HySplit model çıktıları ile geri yörünge analizi yapılmış ve toz taşınımının etkisi ortaya konmuştur. Atmosferik şartların kirlilik durumunun oluşmasındaki payı ise sinoptik haritalar, meteorolojik parametrelerin grafikleri ve yukarı atmosfer haritaları ile tespit edilmeye çalışılmıştır. Hava kirliliği verileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kurmuş olduğu Şanlıurfa Hava Kalitesi Gözlem İstasyonundan elde edilmiştir. Saatlik ve günlük olarak elde edilebilen veriler, kirletici olarak PM10 ve SO2 verilerini ölçmektedir. Sıcaklık, rüzgâr hızı ve rüzgâr yönü gibi meteorolojik parametreler yine aynı istasyondan temin edilmiştir. Episod dönemleri, AB limit değerlerine göre seçilmiştir. AB limit değerlerinin gözetilmesindeki amaç, 2019 itibari ile aynı limit değerlere sahip olmamızın planlanmasıdır. Böylece, Şanlıurfa ilinin kirlilik durumunda nasıl bir gidişat içerisinde olduğu belli olacaktır. Çalışma ayrıca Şanlıurfa ili için hava kirliliği modeli çalıştırılarak yapılan ilk çalışma olmasından dolayı önem arz etmektedir.