LEE- Restorasyon-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "cultural herritage" ile LEE- Restorasyon-Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeKültürel mirasın bir bileşeni olarak eğitim mirası: Trakya eğitim yapıları (1839-1923) ve korunmalarına yönelik öneriler(Graduate School, 2023-01-13) Çinko Arslan, Merve ; Özdoğan Eres, Zeynep ; 502152206 ; Restorasyon18. yüzyılda dünyada başlayan yenileşme hareketleri, askeriye başta olmak üzere çeşitli sosyal, idari ve ekonomik alanlarda etkisini göstermeye başlamış, pek çok değişimi beraberinde getirmiştir. Modernleşme adımlarının etkileri Osmanlı Devleti'nde de görülmeye başlamış, eğitim ise önemli uygulama sahalarından birisi olmuştur. 19. yüzyılın ilk yarısında geleneksel eğitim devam ederken modern eğitim sisteminin de temelleri atılmaya başlamıştır. İlk uygulamalar başkent İstanbul'da görülmekle beraber modern eğitim sistemi, 19. yüzyılın ikinci yarısında ülke geneline yayılmıştır. Sıbyan mektepleri ve medreselerde görülen geleneksel eğitimin yanı sıra iptidai, rüşdiye, idadi, sanayi okulu, meslek okulu, öğretmen okulu gibi yeni eğitim kurumları faaliyete geçmiştir. Modern eğitim sisteminin oturtulmaya çalışıldığı ilk yıllarda mevcut mektep, ev ve benzeri yapılarda eğitim verilse de bir süre sonra modern eğitim sistemine göre yeni eğitim yapıları inşa edilmeye başlanmıştır. Ülke genelinde tüm çocuklar için eğitimin zorunlu hale getirilmesi ile okullardaki öğrenci sayısı artmış, mevcut binalar yetersiz gelmeye başlamıştır. Bununla birlikte, mevcut binaların modern eğitim sisteminin ihtiyaçlarını karşılayamaması nedeniyle yeni eğitim yapılarının inşasına ağırlık verilmiştir. Böylece, modern eğitim veren yeni eğitim kurumlarının sayısı ülke genelinde artmaya başlamıştır. Bu dönemde inşa edilen yapıların önemli bir bölümü, günümüze kadar ulaşmıştır. Bu yapıların bir bölümü hala özgün işlevini sürdürüyorken bir bölümü farklı işlevlerle kullanılmaktadır. Günümüze ulaşan yapıların bazıları da harap durumdadır. Bu çalışmada, eğitim ile ilgili taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının tümü eğitim mirası olarak tanımlanmaktadır. Türkiye'de eğitim mirası kavramının yaygın bir kullanımı olmasa da hem dünyada hem de ülkemizde bu kavramın gelişmesine ICOMOS öncülük etmiştir. 2013 yılında ICOMOS'un düzenlemiş olduğu Uluslararası Anıtlar ve Sitler Günü kapsamında, 'Eğitim Mirası' temasının belirlenmesi bu konuda etkili olmuş, yapılan etkinlikler ile eğitim yapılarının korunmasına yönelik çalışmaların yapılması tavsiye edilmiştir. Avrupa'da ve Amerika'da son yıllarda bu kapsamda çalışmalara ağırlık verilmiştir. Türkiye'de ise tekil düzeyde yapılan koruma çalışmaları ve bilimsel araştırmalar dışında eğitim mirasının korunmasına ilişkin önerilerin geliştirilmediği tespit edilmiştir. Bu çalışma ile kültür ve eğitim mirasımızın önemli unsurları olan eğitim yapılarının tespit çalışmalarının yanı sıra korunmasına yönelik öneriler geliştirilmiştir. Kültürel mirasın bir bileşeni olarak tanımlanabilecek eğitim mirasının tespitine yönelik yapılacak çalışmalar için öncelikle bir çalışma bölgesi ve zaman aralığı tanımlanmıştır. Bu kapsamda, hem başkent İstanbul'a hem de reformların merkezi Avrupa'ya yakınlığı ile önemli bir uygulama sahası olan ve çok sayıda okul yapısının inşa edildiği Trakya seçilmiştir. Osmanlı Devleti'nde 1839 yılı Tanzimat Fermanı ile başlayan eğitimde modernleşme adımları başlarda kurumsal düzeyde kalsa da 19. yüzyılın ikinci yarısında ülke genelinde eğitim yaygınlaşmış, okul yapılaşması artmıştır. Bu nedenle, modern eğitim sistemini ve mimariye yansımasını anlayabilmek için 1839 yılı Tanzimat Fermanı'nın ilanından başlayarak 1923 yılı Cumhuriyet'in ilanına kadar geçen süreç, çalışılacak dönem aralığı olarak tanımlanmıştır. Belirlenen dönem aralığı içerisinde Trakya'nın ana vilayeti olan Edirne'nin sınırları ile günümüz Türkiye sınırları dikkate alınarak çalışma alanının sınırları çizilmiştir. Buna göre Edirne, Kırklareli, Tekirdağ il, ilçe ve köyleri ile birlikte Çanakkale iline bağlı Eceabat ve Gelibolu ilçeleri ve köyleri (Gelibolu Yarımadası) incelenmiştir. Çalışma kapsamında, 1839-1923 yılları arasında Trakya'da inşa edilen eğitim yapılarının tespiti aşamasında T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivleri başta olmak üzere çeşitli arşivlerde incelemeler yapılmış, çok sayıda yazılı kaynak taranmış, sözlü görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nda yapılan kapsamlı incelemeler ile tespit edilen yapıların koruma sürecine ilişkin detaylı bilgilere ulaşılmıştır. Bölgede yapılan alan araştırmaları ile yapıların mevcut durumuna yönelik tespitler yapılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda eğitim mirasının korunabilmesi için önerilerin sunulduğu bu çalışma, yedi ana başlıktan oluşmaktadır. Çalışmanın amaç, kapsam ve yöntemine dair bilgiler ile çalışmada kullanılan temel kaynaklar tezin ilk bölümünde detaylı olarak aktarılmıştır. İkinci bölümde, eğitim mirası kavramına yer verilerek dünyada ve Türkiye'de eğitim mirasına yönelik yapılan çalışmalar incelenmiştir. Yurtiçinde ve yurtdışında yapılan çalışmalar, çalışma kapsamında geliştirilen koruma önerileri için örnek olmuştur. Bununla birlikte, bu bölümde Türkiye'de eğitim yapılarının tasarım, kullanım ve onarım sürecine ilişkin yasal metinler incelenmiştir. Hem bir kültür varlığı olarak eğitim yapılarının koruma mevzuatındaki yeri hem de bir eğitim yapısı olarak kullanımı devam eden yapıların Milli Eğitim Bakanlığı mevzuatında yer alan yasal metinlerdeki yeri incelenmiş ve sorunlar tespit edilmiştir. Üçüncü bölümde, geleneksel eğitim sisteminden başlayarak modern eğitim sistemine doğru geçiş süreci ve eğitim sistemindeki gelişmeler sırayla aktarılmıştır. Bununla birlikte, eğitim yapılarının inşa süreci, bu süreçte yer alan kişi ve kurumlar incelenmiştir. Bu bölümde, çalışma bölgesi içerisinde 19. yüzyılda inşa edilen eğitim yapıları ve onların fiziksel durumlarına ilişkin bilgiler, çeşitli arşiv belgeleri ile ortaya çıkarılmıştır. Dördüncü bölümde, Trakya'da 1839-1923 yılları arasında inşa edilen eğitim yapılarına yönelik tespitlere yer verilmiştir. Bu yapılar ile ilgili olarak inşa tarihi, kimler tarafından inşa edildiği/ettirildiği, inşa edildiği dönemdeki eğitimin seviyesi, yapıların büyüklüğü, günümüzdeki işlevi ve korunmuşluk durumuna ilişkin analizler yapılmıştır. Günümüze ulaştığı tespit edilen 37 yapı içerisinden farklı değerlere sahip olduğu tespit edilen 16 yapı belirlenmiş ve bu yapıların ayrıntılı çalışılmasına karar verilmiştir. Bu bölümde, aynı zamanda ayrıntılı çalışılmayacak yapılar ile günümüze kadar geçen zamanda yıkıldığı tespit edilen yapılar ile ilgili bilgiler paylaşılmıştır. Beşinci bölümde, ayrıntılı çalışılmasına karar verilen yapılar ile ilgili olarak tarihsel süreç, mimari özellikleri ve koruma sorunlarına ilişkin bilgiler ayrı başlıklar altında aktarılmıştır. Yapılan tespit çalışmaları sonucunda elde edilen verilere ilişkin değerlendirmelere altıncı bölümde yer verilmiştir. İki ana başlık altında yapılan değerlendirmelerde, ilk olarak eğitim mirası yapılarının mimari gelişim süreçlerine yer verilmiştir. Bu kapsamda, yapıların yerleşim durumu ve fiziksel özelliklerine yönelik değerlendirmeler yapılmıştır. Bu bölümde yer verilen diğer önemli konu ise eğitim mirasının korunmasına dairdir. Öncelikle çalışma bölgesindeki tarihi eğitim yapılarında görülen sorunlara yer verilmiştir. Eğitim sistemindeki değişimler, önleyici korumanın eksikliği, niteliksiz müdahaleler, vandalizm, işlev değişiklikleri, bürokratik sorunlar, bütçe yetersizlikleri, yapıların yıkılması ve eğitim mirasının topluma aktarımı konusunda tespit edilen sorunlar, bölgedeki yapılar üzerinden örneklerle aktarılmıştır. Belirlenen sorunlar ve dünyada yapılan uygulamalar dikkate alınarak hem bölgesel hem de ulusal ölçekte hayata geçirilmek üzere öneriler geliştirilmiştir. Bu bölümde aynı zamanda sürdürülebilirlik konusuna değinilerek bir tarihi eğitim yapısının korunmasının sürdürülebilir bir yaşama nasıl katkı sağlayacağı irdelenmiştir. Tezin son bölümü olan yedinci bölümde eğitim mirası, çalışma bölgesinde ve belirlenen zaman aralığında inşa edildiği tespit edilen eğitim yapıları, onların mimari değerlendirmesi, koruma sorunları ve günümüze ulaşan yapıların korunmasına yönelik geliştirilen önerilere dair çıkarımlar aktarılmıştır. Arşiv araştırmaları, alan çalışmaları, yazılı ve sözlü kaynak incelemeleri doğrultusunda tespit edilen eğitim yapılarının mimari biçimlenişine yönelik yapılan değerlendirmeler ile koruma sorunlarına yönelik geliştirilen öneriler bu araştırmanın özgün çıktılarını oluşturmaktadır.
-
ÖgeOrhaneli ve çevresinde geleneksel konut mimarisinin analizi ve koruma sorunları(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-05-10) Kaya Güneş, Zahide Sena ; Eyüpgiller, Kutgün K ; 502152205 ; RestorasyonTarih öncesi dönemlerden itibaren yerleşim alanlarının bulunduğu bilinen Bursa bölgesi arkeolojik, doğal ve kültürel miras açısından zengin bir coğrafyadır. Bursa'nın pek çok bölgesinde arkeolojik, kültürel ve doğal mirasa yönelik tespit, tescil, koruma, sergileme çalışmaları yapılmaktadır. Bu tür çalışmalar Bursa'nın ulaşımı daha kolay veya daha popüler alanlarına yoğunlaşmaktadır. Özellikle yüksek kesimler, Bursa Ovası'nın güneyinde ve Uludağ'ın eteklerinde kalan bölgeler hem ekonomik hem de kültürel açıdan, kentin diğer bölgelerine kıyasla geri plandadır. Dağ Yöresi olarak anılan Bursa'nın güneyindeki Orhaneli, Keles, Harmancık ve Büyükorhan ilçeleri ihmal edilen ilçelerin başında gelmektedir. Yakın zamanlarda bu dört yerleşim, sahip oldukları doğal varlıkların sunduğu imkanlar ile çeşitli alternatif turizm aktiviteleri geliştirerek ekonomiden aldıkları payları artırmaya çalışmaktadır. Geleneksel mimariye yönelik koruma girişimleri ise henüz başlangıç düzeyindedir. Tez çalışmasına başlandığında Orhaneli ilçesi geleneksel mimarisinin sistematik ve akademik şekilde incelenmediği görülmüş, bu nedenle çalışma alanı olarak Orhaneli ilçe merkezi ve çevre köyleri seçilmiştir. Tüm köyleri incelemek mümkün olmadığı için köy dokusunu ve özgünlüğünü büyük ölçüde koruyan, ilçe merkezine yakın köylerden Sadağı, Serçeler ve Kusumlar köyleri seçilerek detaylı şekilde incelenmiştir. Diğer köyler konut örnekleri toplamak ve geleneksel dokular arasında kıyaslama yapabilmek amacıyla ziyaret edilmiştir. Belgelemeler sonucu elde edilen veriler; plan şeması, cephe düzeni, yapım tekniği ve malzeme kullanımı bakımından tasnif edilerek analiz grafiklerine dönüştürülmüştür. Aynı zamanda konutların strüktür, kullanım ve korunmuşluk durumları, yerleşimlerin nüfus durumları ve ekonomik faaliyetleri irdelenmiştir. Mevcut durum tespitlerinin ardından Orhaneli ve çevresindeki yerleşimlerin koruma sorunları tespit edilmiştir. Sağlıklı bir değerlendirme için Orhaneli'nin güçlü ve zayıf yönleri ile sahip olduğu fırsatlar ve tehditler GZFT analizleri ile incelenmiştir. Güçlü yönler ve fırsatlar kültürel, doğal, ekonomik ve sosyal; zayıf yönler ve tehditler ise yönetimsel, fiziksel, ekonomik ve sosyal açılardan ele alınmıştır. Bursa, Türkiye'nin dışardan göç alan büyükşehirlerinden biri olmasına rağmen Orhaneli dahil dört Dağ Yöresi ilçesinin nüfusu azalmaktadır. Bu bakımdan Orhaneli ve çevresinin en önemli koruma sorunu nüfus kaybına bağlı terk ve bakımsızlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Nüfusunu kaybeden köylerde terk edilen konutlar bakımsız kalmakta, bakımsız kalan konutların bozulması hızlanmakta ve yapılar kaybedilmektedir. Yapıların kaybedilmesiyle geleneksel doku da belgelenemeden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Kırsal alanların yok olmasının önlenmesi ve korunması için uluslararası adımlar ilk olarak 18. yüzyılda atılmıştır. Geleneksel yaşam biçimlerinin hızla değiştiği bu dönemde geleneksel çevrelerin korunması için ortaya atılan en erken fikirlerden biri açık hava müzeleri olmuştur. İsveç'te başlayan ilk uygulamanın ardından bu fikir dünyanın çeşitli yerlerinde uygulama alanı bulmuştur. İngiltere ise köy tasarım rehberlerini üretmesi ve başarıyla uygulaması açısından önemlidir. Almanya ve Avusturya alternatif turizm türlerini çeşitlendirerek geliştirme konusunda yol katetmiştir. Ayrıca kırsal yerleşimlerde dokuya uyumlu çağdaş tasarım uygulamaları da incelenmeye değerdir. İtalya'nın gündeme getirdiği "bir Euro'luk evler" projesi hedeflerine ulaşamasa da, yine İtalya'da ortaya çıkan cittaslow hareketi dünyada yerel kültürün tanıtımında marka haline gelmiştir. Slovakya ise geleneksel çevrelerde turizm tehdidine karşı henüz bozulma başlamadan önlem almıştır. İncelenen örnekler değerlendirildiğinde Orhaneli'de yerel halkın yerinde tutulmasının gerektiği görülmüş, bunun da ancak ekonomik süreklilik ve fiziksel altyapı yeterliliği sağlandığı takdirde gerçekleşeceği anlaşılmıştır. Yerleşim doku analizleri, gzft tespitleri ve incelenen örnekler bir araya getirildiğinde Orhaneli ve çevresindeki geleneksel dokunun korunabilmesi için turizm bir araç olarak önerilmiştir. Kırsal turizm, doğa turizmi ve kültür turizmi özelinde düzenlemeler yapılarak, alternatif kültür rotaları oluşturularak doğal ve kültürel değerlerin sunulması uygun görülmüştür. Turizmin tek geçim kaynağı haline gelmemesi için ise öncelik kırsal kalkınmaya verilmelidir. Bu nedenle yerleşimlerin geleneksel tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin barındırdığı potansiyellere çağdaş ekonomik düzen içinde yer bulmak önemlidir. Tarımsal üretimin, hayvancılığın ve çiftçinin desteklendiği, halkın katılımının sağlandığı, yaşam koşullarının iyileştirildiği, çevrenin sürdürülebilir şekilde kullanıldığı ve kırsal mimarinin yaşatıldığı bütüncül bir yaklaşım geliştirilmelidir. Kırsal mimarinin korunması ve yaşatılması içinse yerel halkın bilgilendirilmesine yönelik köy tasarım rehberleri hazırlanmalıdır. Köy karakterini anlatan rehberler aynı zamanda yerel halkın katılımıyla hazırlanmalı, kalkınmayla bağlantılı olmalı ve planlama kararlarını etkilemelidir. Rehberin hazırlanması disiplinler arası bir çalışma gerektirdiğinden, tez çalışması kapsamında sadece rehberin içermesi gereken mimari nitelikler detaylı şekilde ele alınmıştır. Tespit, tedarik ve kullanıma yönelik tavsiyeler maddelenmiş, örnek bir köy tasarım rehberi içeriği oluşturulmuştur. Çağdaş yaşamın getirdiği ihtiyaçları karşılamak amacıyla altyapı ve konfor koşullarının geliştirilmesi, kırsal yerleşimlerin yaşamasını sağlayacak başlıca adımlardır. Kırsal yerleşimlerin tamamen geleneksel yapılardan oluşması ise gerçekçi bir yaklaşım olarak görülmemiş, çağdaş yapıların inşa edilmesinin kaçınılmaz olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle çağdaş yapılar için hazırlanacak tasarım ve uygulama sınırlarının belirlenmesine önem verilmiştir. Tescil, geleneksel yapıya müdahaleyi zorlaştırmakta, yapı sahiplerini tescilden kaçınmak için yapıyı yıkmak gibi eylemlere teşvik etmektedir. Bu nedenle tescillemek, Orhaneli ve çevresi için bir koruma önerisi olarak gündeme getirilmemiştir. Sonuç olarak, geleneksel bir yerleşimin korunabilmesinin ilk şartı ekonomik refahın temin edilerek yerleşimin yaşatılması ve sürekli bakım onarımın sağlanmasıdır. Orhaneli ve çevresi için gerçekçi olmayan turizm gibi tek faaliyete bağlı ekonomik gelir düzenlemeleri yerine, kırsal kalkınma ile ekonomik faaliyetler çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesi gereklidir. Gelir düzeyinin yükseltilmesi ve sürekliliğinin sağlanması ise kırsal çevrelerin korunması için yeterli değildir. Yapı malzemesi ve yapı ustası desteğinin ulaşılabilir hale getirilmesi, dokuların fiziksel kalitesini koruyacak girişimlerdir. Yine de yerleşimler, insanlarla birlikte var olurlar. Tüm öneriler; kırsal yerleşimlerdeki halkın sürekli, konforlu ve kaliteli yaşamasını ana hedef alan yaklaşımlar olmalıdır.