FBE- Mimarlık Tarihi Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "18th century" ile FBE- Mimarlık Tarihi Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeDeğişim Sürecinde Osmanlı Mimarlığı, Iıı. Ahmed Ve I. Mahmud Devri (1703-1754)(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-02-26) Şahin, Soner ; Kolay, İlknur Aktuğ ; Mimarlık Tarihi ; History of ArchitectureBu tezin ana amacı, Osmanlı mimarlığının 50 yıllık bir dönemi için kapsamlı bir değerlendirme oluşturmaktır. çalışma kapsamının başlangıç ve bitiş tarihi olarak padişahların saltanat zamanları seçilmiştir: değişimin ilk örneklerinin verildiği III. Ahmed döneminin başlangıcı olan 1115/1703 ile Nuruosmaniye Külliyesi’nin yapımına başlanıldığı I. Mahmud döneminin sonu olan 1168/1754 arası. Böylece Osmanlı mimarlığının yaklaşık yarım yüzyıllık bir dönem içindeki gelişimi ele alınması söz konusudur. Dönem içinde yapıların temel tasarım ilkelerinin birbirlerine çok yakın oluşundan anlaşılmaktadır ki, zaman zaman bazı ekoller oluşmuş ve söz konusu sebiller hep aynı ustaların elinde tasarlanmıştır. Bu bağlamda incelenen yapıları üç döneme ayırmak mümkündür. 1703-1718 arası ilk örnekler, 17. yüzyıl mimari anlayışının devamıdır. 1718-1740 arası Lale Devri ve onun etkisindeki dönemde yapıların bazı yenilikler görülür. 1719-1720 tarihli Şehzadebaşı Damat İbrahim Paşa Sebili bunun ilk örneği olarak önemlidir. Bu dönem yapılarında düşeyde bir yükselme söz konusudur; alın kısmı yüksek yapılır, yüksek kasnaklı kubbeler görülür. Yapı yükseldikçe saçaklar da genişler. Hemen tüm yüzeyin rölyef süslemelerle kaplanması da bu devrede görülür. Osmanlı mimarlığında daha önce hiç görülmediği kadar cephesi süslemelerle doldurulan sebiller, İran-Hint etkisini akla getirmektedir. Ancak mimari detay repertuarı hala klasik tarzdan farklı değildir: mukarnas sütun başlıkları, bezemeler klasik repertuarı devam ettirmektedir. 1740’dan sonra, yapılarda artık klasik mimariden tam bir sapma görülür, yeni bir dil geliştirilir. Bunun ilk örneği de 1741 tarihli Mehmed Emin Ağa Sebili’dir. Bu son dönemde daha kıvrımlı, içbükey-dışbükey plan hatları görülür, kemerler dalgalı bir form alır, cephe sathi süsten arınır, daha arkitektonik bir görünüm alır. Özellikle sütunbaşlıkları korint iyon karışımı kompozit niteliktedir. Diğer mimari detaylar beraber bu devirde açık bir batı etkisi, ağır basar. Bu etkinin önce küçük ölçekli yapılarda görülmesinin nedeni; Rokoko ve Barok ilk eserlerin, çeşme, sebil, köşk, konut gibi dinsel kalıplar dışında kalan yapılar olmasıdır. Yaptıranların durumları açısından da bu yapılar, başmimarın emek ya da takibini gerektirmeyen yapılardır ve çözümü zor teknik sorunlar içeren yapılar grubundan değillerdir. Bu küçük eserlerin yaratılabilmesi için benzer örneklerin resimlerini görmek bile yetebilmektedir. Ancak yine de yeni motiflere başvuran bu sebil düzenlemeleri, geleneksel mimarinin kalıplarından çıkmayan diğer tipteki binalarla (cami, türbe, medrese vs) bir arada inşa edilmiştir. İlk kez Nuruosmaniye Külliyesi’nde bu tutarsızlık ortadan kalkmış, tüm külliye yapıları bu yeni anlayışı yansıtır biçimde inşa edilmiştir.