Sanat Tarihi Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "Barut" ile Sanat Tarihi Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeBarut ve tabya : Rönesans mimarisi bağlamında Fatih Sultan Mehmed kaleleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Özgüven, H. Burcu ; Ögel, Semra ; 64207 ; Sanat Tarihi ; Art HistoryFatih Sultan Mehmed tarafından 1451'den itibaren yapanına başlanan kaleler Osmanlı mimarlığının belli bir dönemini temsil eder. İstanbul Boğazı'nda Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisan dış duvarları; istanbul surlarının bitişiğindeki Yedikule, Çanakkale Boğazı'nda ise, Kilid-ül Bahir ve Kal'a-i Sultaniye II. Mehmed döneminden günümüze gelebilmiş örneklerdir. Fatih kalelerinin mimarisi üzerindeki en önemli etkiyi, kuşkusuz, Fatih Sultan Mehmed'in kendisi yapmıştır. Dönemin askeri teknikleri üzerine yoğunlaşan II. Mehmed, aynı zamanda, yeniçağın teknolojik birikimini de etkin bir biçimde kullanmıştır. 15. yüzyıl Osmanlısında aynı dönemde Avrupa'da da ortaya çıkan koşullarla parallellik vardır : Bunun en önemli işareti, ateşli silahların geliştirilerek kalelerde etkin birer savaş aracı olarak kullanılışıdır. Savaş sırasında kuşatma ve savunma tekniklerinde kökten yeniliklere yol açan ateşli silahlar sayesinde kale tasarımı anlayışı da ilk kez değişime uğrar. Ortaçağ sonlarına dek kullanılan mancınık, katapult gibi basit mekanik araçların yerini maden dökümcülüğüne dayanan top teknolojisi alır. II. Murad'dan itibaren toplar Osmanlı ordusunda önemli yer tutar. Savaş araçlarının değişmesinden mimarlık da etkilenir. Rönesans mimarisinin en tipik unsurlarından "açılı tabya" oluşturulur. Açılı tabya, Rönesans teorisyenlerinin hayal gücü ile birleşerek geometrik ve merkezi planlı kale şemasını beraberinde getirir. II. Mehmed kalelerinde bu özelliklere rastlanmaktadır. Açılı tabya ve top teknolojisi, alışılagelen savunma kavramını da değiştirir. Askeri yapılar, topun gücü sayesinde pasif savunma yapılan değil, aktif bir biçimde düşmana karşı koyan savaş araçlardır. Fatih dönemi kalelerinin bir diğer özelliği de, geniş coğrafi bölgeyi ele alan stratejik düzende yerleştirilmeleridir. Ortaçağda tekil savunma öğeleri iken, yeniçağda Akdeniz ile Karadeniz arasındaki stratejik geçiş bölgesi gibi yerleri kontrol edebilir şekilde düzenlenirler. Bu da Avrupa'da monarşilerin merkezileşme eğilimleri ile paralel bir durumdur. 16. yüzyıl Avrupa monarklan da bölgelerin bir bütün olarak kontrolünü sağlayan stratejik askeri kaleler inşa etmişlerdir. XI Avrupa'da kale mimarisinin değişimi ile birlikte savaş kuramları da değişmiş, matbaa bu kuramların yayılmasına katkıda bulunmuştur. Ancak teorisyenler aktüel gelişimlerin ötesinde, dünya görüşlerini daha kolay ifade etmelerini sağlayan antik eserlere de başvururlar. Latince ve Grekçe yapıtlar askeri stratejiler ve tavırlar konusunda ilham kaynağı olmuştur. Antik mirastan yararlanan kişilerin arasında Fatih Sultan Mehmed de yer alır. Fatih, ayrıca Roma'dan Bizans'a aktarılan, oradan da Osmanlı'ya gelen kültürel ve idari birikimi devlet düzenine yansıtmıştır.