LEE- Geomatik Mühendisliği-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "coğrafi bilgi sistemleri" ile LEE- Geomatik Mühendisliği-Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeCoğrafi bilgi sistemleri entegreli makine öğrenmesine dayalı toplu taşınmaz değerleme modelinin geliştirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-10-07) Mete, Muhammed Oğuzhan ; Yomralıoğlu, Tahsin ; 501192606 ; Geomatik MühendisligiKüresel arazi idaresi sisteminin temel fonksiyonlarından biri olan arazi değeri ile planlama, vergilendirme, imar uygulamaları gibi mülkiyete dayalı birçok işlemde karşılaşılmaktadır. Bu bağlamda taşınmaz değerinin uluslararası standartlara uygun, nesnel yaklaşımlar ile değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), Yapay Zeka ve Makine Öğrenmesi, Bulut Bilişim, Yapı Bilgi Modelleme gibi akıllı sistemlerin değerleme uygulamalarında kullanımı artmakta, taşınmazların değeri yüksek doğrulukla, hızlı bir şekilde belirlenebilmektedir. Taşınmazların tekil değerlemesinde kullanılan Emsal Karşılaştırma, Gelir, Maliyet gibi klasik yöntemlerden farklı olarak toplu değerleme yöntemi bilişim sistemlerinden faydalanarak geniş alanlarda çok sayıda taşınmazın topyekün değerlendirilmesini mümkün kılmaktadır. Öte yandan arazi idaresi sistemlerinin kavramsal model tasarımında ISO standardı olan Arazi İdaresi Alan Modeli (LADM)'yi benimseyen ülkeler, taşınmaz değerleme amaçlı ülke profillerini oluşturarak süreçleri daha etkin bir şekilde yürütmeyi hedeflemektedirler. Değerleme çalışmalarında CBS ve Makine Öğrenmesine dayalı yöntemlerin ön plana çıktığı görülse de bu iki yaklaşımın bütünleşik kullanımının yer aldığı çalışmalar oldukça sınırlıdır. Ayrıca toplu değerleme çalışmalarında taşınmazların yüzölçümü, oda sayısı gibi fiziksel özelliklerine yoğunlaşılmakta, değeri oldukça etkileyen konumsal ve çevresel faktörler yeterince analiz edilmemektedir. Tez çalışması kapsamında CBS ve Makine Öğrenmesi yöntemleri bütünleştirilerek hibrit bir değerleme yöntemi geliştirilmiş, konumsal analizlerle değerleme verilerinin zenginleştirilmesi amaçlanmıştır. Öncelikle Birleşik Krallık çalışma bölgesinde LADM'ye dayalı bir kavramsal model tasarımı yapılmış, fiziksel modele geçiş aşamasında açık kaynaklı PostgreSQL/PostGIS veritabanı oluşturulmuştur. Daha sonra CBS destekli Nominal Değerleme Yöntemi ile yakınlık, yüzey, görünürlük gibi konumsal analizler gerçekleştirilmiş, nominal arsa değer haritası oluşturulmuştur. Birleşik Krallık Kraliyet Arazi Kayıt Kurumu tarafından açık lisans ile paylaşılan gerçek konut satış verileri kullanılarak Lineer Regresyon, Rastgele Orman, XGBoost, CatBoost gibi çeşitli Makine Öğrenmesi regresyon yöntemleri ile toplu değerleme çalışması gerçekleştirilmiştir. Konumsal kriterler eklenmeden önce gerçekleştirilen regresyon analizi sonucunda Makine Öğrenmesi modellerinin yeterli doğruluğa ulaşamadıkları görülmüştür. CBS analizleri sonrası elde edilen konumsal kriterlerin nominal puanları öznitelik zenginleştirme yoluyla değerleme verisindeki taşınmazlara aktarılmıştır. Konumsal kriterlerin eklenmesi sonrası gerçekleştirilen regresyon analizinde R2 değerinin yaklaşık %39, MAPE değerinin ise %27 civarında iyileştirildiği, yapılan oran analizleri sonucunda da çalışmanın toplu değerleme standartlarına uygun şekilde yeterli doğruluğa ulaştığı gözlemlenmiştir. Öte yandan global regresyon modellerinde kriterlerin mekansal otokorelasyonu ve bölgesel önem düzeyleri dikkate alınmazken tüm çalışma bölgesi için sabit bir kriter ağırlığı alınmaktadır. Oysa değeri etkileyen faktörler konuma, çevresel ve sosyo-ekonomik etkilere bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Mekansal otokorelasyonun hesaplanması ve tüm kriterlerin özelliklerine bağlı olarak değer bölgelerinin oluşturulması için Nominal Ağırlıklı Çok Değişkenli Mekansal Kümeleme Yöntemi geliştirilmiştir. Bu yöntem ile beş farklı değer bölgesi tespit edilmiş, her bir kümede lokal regresyon modelleri oluşturularak değerleme doğruluğu artırılmış, bölgelere özgü kriter önemleri ve ağırlık katsayıları elde edilmiştir. Kriter önem skorlarının için hem permütasyon tabanlı öznitelik önemi hem de oyun teorisine dayanan SHAPley değerleri hesaplanmıştır. Böylece değişkenlerin bölgesel olarak değeri hangi yönde, ne derecede etkilediğine dair sonuçlar elde edilmiştir. Yapay zeka yöntemlerinde önyargı ve varyans dengesi, modelin öğrenme karakterini ortaya koyan önemli bir göstergedir. CBS ve Makine Öğrenmesi yöntemleri ile geliştirilen yöntem, genelleştirilebilirliğin incelenmesi amacıyla Birleşik Krallık'tan sonra Türkiye'de İstanbul ve İzmir illeri için de gerçekleştirilmiştir. Sonuçlara bakıldığında konumsal değişkenlerin katkısıyla konut amaçlı taşınmazların değeri İstanbul ve İzmir şehirleri için de yüksek doğrulukla belirlenmiştir. Tez kapsamında ayrıca yapılı taşınmazların arsa ve bina değerlerinin ayrıştırılması için Nominal Yönteme Dayalı Parametrik Maliyet Modellemesi yaklaşımı geliştirilmiştir. Bu kapsamda yapıya ait temel bileşenlerin yeniden inşa maliyeti modellenerek toplam değerden çıkarılmış, arsa değeri Makine Öğrenmesi ile geliştirilen arsa değerleme modeli sonuçları ile kıyaslanmıştır. Böylelikle yapılı bir taşınmazı meydana getiren zemindeki arsanın ve üzerinde bulunan binanın değerini ayrı ayrı ifade edebilen bir değerleme yaklaşımı geliştirilmiştir. Çalışmanın son aşamasında taşınmazlara ait tüm verileri ve değer haritalarını web ortamında kullanıcılarla paylaşmak için Bulut CBS tabanlı Taşınmaz Değer Bilgi Portalı geliştirilmiştir. Hem geleneksel sunucu-istemci mimarisi ile, hem de sunucusuz bulut yaklaşımı ile verilerin depolanması ve web servisleriyle paylaşılması sağlanmış, iki yöntem kıyaslanarak performans ve maliyet analizleri gerçekleştirilmiştir. Tez çalışmasında taşınmaz değerleme ve taşınmaz yönetimi anlamında uçtan uca tüm süreçlerin CBS ve Makine Öğrenmesine dayalı geliştirilmesi sağlanmış, sürdürülebilir arazi yönetimi paradigması çerçevesinde birlikte çalışabilir, bütüncül bir taşınmaz değerleme sistemi ortaya konmuştur.
-
ÖgeDüşey mülkiyet haklarının 3-boyutlu yönetimi için yapı bilgi modellemesi (Bim)-tabanlı bütünleşik bir modelin geliştirilmesi ve üç-parçalı döngü yaklaşımı(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-08-01) Güler, Doğuş ; Yomralıoğlu, Tahsin ; 501162614 ; Geomatik MühendisliğiEtkin bir arazi yönetimi yaşadığımız çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanması için hayati öneme sahiptir. Bununla ilişkili olarak etkin bir arazi yönetiminin gerçek uygulamalara yansıtılabilmesi için güçlü Arazi İdare Sistemleri (Land Administration Systems-AİS)'ne ihtiyaç vardır. Sözü edilen sistemler arazilerin yer altı ve yer üstünde oluşabilecek mülkiyet haklarının bileşenleri olarak Sahiplik, Sorumluluk ve Sınırlamalar (Rights, Responsibilities, and Restrictions-SSS)'a ilişkin bilgilerin kadastral bir altyapıda kayıt altında tutulmasıyla ilgilenmektedir. Kentsel alanlardaki arazilerde ise hızlı göç ve bunun sonucu olarak hızlı nüfus artışıyla birlikte çok sayıda yapı inşa edilmektedir. Geçmişten günümüze bu dönüşüm kentsel alanların da genişlemelerinin belli kesimlerine kadar devam ettiği göz önüne alındığında çok katlı yapıların inşa edilmesine neden olmuştur. Gelişen teknolojiler sayesinde bahsedilen çok katlı yapıların karmaşıklığı gün geçtikçe de artmaktadır. AİS kapsamında kayıt altına alınan mülkiyet haklarının bir diğer biçimi de düşey yönde yapılarda oluşabilen kat mülkiyetidir. Yapıların bünyesindeki kendi başına kullanılmaya elverişli bağımsız bölümlerde oluşabilen kat mülkiyeti mevcut durumda tescil edilen önemli mülkiyet haklarından biridir. AİS'ler dünya genelinde yaygın olarak iki boyutlu (2B) konumsal verilerin kullanımına dayalı olarak uygulansalar da mevzuatta tanımlandığı üzere doğası gereği 3. boyuta sahip hakların tesciliyle de ilgilenmektedirler. Ancak geçmişte yaşanan sosyo-ekonomik, çevresel ve hukuki gelişmeler AİS'lerin halihazırda oluşan arazi yönetim sorunlarıyla başa çıkmada yetersiz kalabildiklerini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda AİS'lerin mülkiyet haklarına ilişkin tescil süreçlerinde üç boyutlu (3B) verileri işleme ve yönetebilme kapasitesine sahip bir şekilde geliştirilmelerine ihtiyaç olduğu uluslararası literatürde hâkim görüş olarak yer bulmaktadır. Diğer bir ifadeyle günümüzdeki hızlı kentleşme sürecinde çok katlı ve karmaşık yapılarda kat mülkiyetine konu olan temel hakların eksiksiz bir biçimde tapu siciline tescil edilmesinde 2B verilerin yetersiz kaldığı bir gerçektir. Kat mülkiyetiyle ilgili olarak tüm bağımsız bölümlerin, ortak alanların ve her türlü eklentinin detaylarıyla tescilinde 2B gösterimler ve bilgi notlarının kullanımı düşey mülkiyet haklarına ilişkin gerçek durumu tam olarak yansıtamamaktadır. Bu nedenle kat mülkiyetine konu olan düşey yönlü hakların 3B ve bilgi teknolojisi destekli olarak temsiline gereksinim vardır. Günümüzde özellikle mimarlık, mühendislik ve inşaat (Architecture, Engineering, and Construction-AEC) endüstrisinde bilgisayar destekli tasarımın (Computer Aided Design-CAD) yerini alan Yapı Bilgi Modellemesi (Building Information Modeling-BIM) teknolojisine yönelik giderek artan bir eğilim görülmektedir. BIM teknolojisiyle yapılara ait modeller obje tabanlı modelleme yaklaşımı kullanılarak ayrıntılı bir şekilde 3B olarak elde edilebilmektedir. Bunun yanında, BIM modellerinin farklı paydaşlar ve uygulamalar arasında birlikte çalışabilirliği ise aynı zamanda bir Uluslararası Standartlar Teşkilatı (International Organization for Standardization-ISO) standardı olan açık veri standardı Industry Foundation Classes (IFC) ile sağlanmaktadır. Etkin bir arazi idaresi uygulaması için ise yine bir ISO standardı olan Arazi İdaresi Alan Modeli (Land Administration Domain Model-LADM) ortak bir dayanak oluşturmak amacıyla arazi idaresine ilişkin aktiviteleri, paydaşları, mekânsal objeleri ve aralarındaki ilişkileri kapsayacak şekilde kavramsal bir model sağlamaktadır. Yukarıda aktarılan tüm bilgiler bağlamında bu tez çalışmasının temel amacı düşey mülkiyete dair kat mülkiyetine konu olan bütün haklara ilişkin hem fiziksel (physical) yapı elemanları hem de mantıksal mekanları (logical spaces) içerecek şekilde, kadastral tescile ilişkin semantiklerle birlikte, 3B olarak modellenebilmesi amacıyla LADM ve IFC standartları arasındaki bütünleşik yapıyı sağlamaktadır. Bu amaçla öncelikle dünyadaki 3B kat mülkiyeti uygulamaları incelenerek mevcut duruma ilişkin bir analiz gerçekleştirilmiştir. Ardından Türkiye'deki kat mülkiyeti uygulamalarına ilişkin mevzuat altyapısı ayrıntılı incelerek kat mülkiyetinin 3B tescili ve yönetimi için ihtiyaçlar belirlenmiştir. Elde edilen bilgiler ışığında LADM standardındaki özellik sınıflarıyla IFC şemasındaki varlıklar arasında uygun ilişkilerin kurulduğu bir entegre model geliştirilmiştir. Modelin uygulanabilirliğini test etmek amacıyla örnek bir yapının BIM modeli oluşturulmuş ve geliştirilen modelin içeriği zenginleştirilerek nihai IFC modeli elde edilmiştir. Bu anlamda kat mülkiyetine konu olan yasal mekanların (legal spaces) yanında çeşitli yapı elemanlarına ilişkin olarak da kadastral tescil bağlamında SSS'lerin bütüncül yapıda modellenmesi mümkün kılınmıştır. Bilhassa yapı ruhsatlandırma sürecinin bir parçası olarak yapı kullanma izni sürecinde onaylanan inşa edilmiş BIM modellerinin yeniden kullanılmasıyla kat mülkiyetine konu olan hakların belirsizliğe mahal vermeyecek bir şekilde betimlenmesinin ve tapu-siciline tescilinin imkân dahilinde olduğu ortaya konmuştur. Yapılara ilişkin düşey mülkiyet haklarının 3B tescilinin yanı sıra dikkate alınması gereken diğer bir konu da kamu hizmetlerinin dijitalleştirilmesi hususudur. Yeni inşaat başlangıcında, çevresel faktörleri de dikkate alarak yapı projelerinin mevzuatlara uygunluğunun denetlendiği ruhsatlandırma süreçlerinin iyileştirilmesi amacıyla dijitalleştirilmesi ve otomatikleştirilmesine ihtiyaç vardır. İlaveten, inşa edilmiş çevreye dair alınan kararlara bilimsel bir dayanak oluşturan ancak şehirlerde meydana gelen hızlı değişimler nedeniyle güncelliklerinin korunması hayli zorlaşan 3B dijital kent modelleri de gereklidir. Bu nedenle BIM ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanlı modeller arasındaki etkileşim kaçınılmazdır. Bahsedilen konularla ilgili olarak ortak nokta 3B dijital yapı modelleridir. Bu bağlamda tez kapsamında dijital yapı ruhsatlandırma süreçleri, 3B kent modellerinin güncellenmesi ve mülkiyet haklarının 3B tescilini içeren bir "Üç-Parçalı (3P)" döngü vizyonu önerisi sunulmuştur. Konuyla ilişkili olarak 3P döngüsün her bir parçasına ilişkin ayrıntılı incelemeler gerçekleştirilerek döngünün Türkiye'de uygulanma potansiyeli ortaya konularak, değerlendirme sonuçları verilmiştir.
-
ÖgeMekansal karar destek sistemi ile doğal gaz acil müdahale istasyonu yerlerinin belirlenmesi: İstanbul örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-05-12) Sarıkaya, Mehmet Şerif ; Yanalak, Mustafa ; 501172604 ; Geomatik MühendisliğiEnerji, yaşam döngüsünün devamı için hayati öneme sahiptir. Canlılar için temel ihtiyaç olan enerji günlük hayattaki fonksiyonların yerine getirilmesi açısından da büyük rollere sahiptir. Hayatımızın birçok alanında farklı enerji kaynaklarından yararlanmaktayız. Temelde iki ana enerji kaynağı kullanılmaktadır. Birincisi fosil yakıtlar olarak bilinen yenilenemeyen ve sınırlı miktarda olan petrol, doğal gaz, kömür ve nükleer gibi yenilenemeyen enerji kaynakları. Diğeri ise doğal kaynaklardan elde edilen ve kendi kendini yenileyen rüzgar, güneş, jeotermal ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Günümüzde ise kullanılan enerjinin büyük bir çoğunluğu fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Fosil yakıtlar arasında en düşük karbon emisyonuna sahip olan doğal gaz, hava kirliliği ile mücadelede ve sağlıklı bir çevrenin sürdürülebilir olması açısından önemli bir enerji kaynağıdır. Yüksek enerji yoğunluğu ve nispeten düşük maliyetli olan doğal gaz birçok enerji türüne göre daha çok tercih edilmektedir. Elektrik üretimi, ısıtma, sıcak su, araç yakıtı ve pişirme gibi temel ihtiyaçları karşılayabilen, konutlarda ve sanayide geniş kullanım alanı olan doğal gaz önemli avantajlar sağlamaktadır. Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin şehirleşme ve sanayileşme süreçlerine ciddi katkılar sunan doğal gaz toplumlar için önemli bir enerji kaynağı olmuştur. Doğal gaz renksiz, kokusuz ve havadan daha hafif olan yanıcı bir gazdır. Sızıntı durumlarında ortamdaki oksijenin yerini doğal gaz alması ve yüksek konsantrasyonlarda solunması sonucunda boğulmaya ve ölümlere sebep olabilir. Son kullanım noktasında doğal gaz cihaz ve sistemlerinin hatalı kurulumu ya da ortamdaki havalandırma eksikliği nedeniyle doğal gazın tam yanmaması karbonmonoksit zehirlenmelerine yol açar. Doğal gazın yanıcı ve patlayıcı bir gaz olmasından dolayı kullanımında bazı teknik emniyetlerin alınması gereklidir. Doğal gazın çıkarılmasında, taşınmasında ve tüketiciye ulaştırılmasındaki tüm süreçlerde alınan güvenlik önlemleri ile kaza riskleri en düşük seviyede tutulabilmektedir. Güvenli doğal gaz kullanımının sürekliliğini sağlamak için gaz şirketleri ulusal ve uluslararası acil durum planlarını uygulamaktadırlar. Acil durumlarda, doğal gaz kullanıcılarına güvenli ve en az kesintili doğal gaz arzı sağlamak için hızlı ve etkin bir şekilde müdahale etmeye hazır doğal gaz acil müdahale ekiplerine ihtiyaç vardır. Bu nedenle, can ve mal güvenliğini korumak adına acil durum ihbarlarına müdahale etmek, doğal gaz acil müdahale ekipleri için en yüksek önceliğe sahiptir. Bu noktada gaz şirketleri tarafından oluşturulan doğal gaz acil müdahale istasyonları tarafından, olası acil durumlarda gerekli eylem planlarının uygulanması, son kullanıcı ve kamu kurumları ile koordinasyon ve doğal gaz hizmetinin devamlılığı sağlanır. 7/24 çalışan doğal gaz acil müdahale istasyonları gerekli teknolojik ekipmanları ve doğal gaz konusunda yetkin acil durum uzmanlarını bünyesinde bulundurmaktadırlar. Bu istasyonlar oluşabilecek krizleri kontrol altına alınmasında ve doğal gaz ihbarlarına en kısa sürede müdahale ulaşılmasında kritik bir rol oynamaktadırlar. Doğal gaz aboneleri tarafından 7/24 doğal gaz acil hatlarına ihbarlar bildirilmekte. Doğal gaz acil müdahale istasyonlarının konumuda, doğal gaz ihbarlarına zamanında müdahale edilmesi ve olası can/mal kayıpların azaltılması açısından kritik öneme sahiptir. Özellikle nüfus ve trafik yoğunluğunun yüksek olduğu büyükşehirlerde doğal gaz acil müdahale istasyonlarının doğru konumlandırılması gerekir. İstanbul ili 6.5 milyon üzerinde doğal gaz abonesine ve yılda 200.000'in üzerinde doğal gaz ihbarına sahiptir. Acil doğal gaz ihbarlarına 15 dakika içerisinde müdahale edilmesi gerekliliği ve yoğun trafik koşulları İstanbul ilindeki doğal gaz acil müdahale istasyonlarının dağılımlarını ve yer seçimlerini daha önemli bir noktaya taşımıştır. Bu tez çalışmasında, İstanbul'da doğal gaz acil ihbar çağrılarına en hızlı şekilde cevap verebilecek hizmet standartlarına ulaşmasını sağlamak amacıyla doğal gaz acil müdahale istasyon yer seçimi için bir mekansal karar destek sistemi geliştirilmiştir. Çalışmanın ilk aşamasında, İstanbul'daki mevcut 32 doğal gaz acil müdahale bölgesinde yer alan 36 istasyonun dağılımı ve çalışma alanları incelenmiştir. 36 istasyonun kendi çalışma bölge sınırları içindeki 15 dakikalık kapsama alanları çıkarılmış ve konumlarının yeterliliği analiz edilmiştir. CBS'de gerçekleştirilen ağ analizi sonucunda mevcut 26 doğal gaz acil müdahale istasyonunun geniş çalışma alanı, trafik yoğunluğu veya konumları nedeniyle 15 dakika içerisinde ihbarlara müdahale etmede yetersiz kaldığı anlaşıldı. İstanbul Büyükşehir bölgesindeki doğal gaz hatlarının %70,04'ünün ve doğal gaz abonelerinin %91,03'ünün mevcut 36 istasyonun 15 dakikalık hizmet alanı içinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlar neticesinde İstanbul ilinde yeni doğal gaz acil müdahale istasyonlarının açılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında, doğal gaz acil müdahale istasyonlarının yer seçimi probleminin çözümünü kolaylaştırmak için literatürdeki acil müdahale merkezleri yer seçimi, doğal gaz güvenlik çalışmaları ve ulusal doğal gaz acil müdahale planları incelenerek yedi ana yer seçim kriteri önerilmiştir. Bu çalışma kapsamında doğal gaz acil müdahale istasyonları için ilk kez yer seçim kriterleri önerilmiştir. Doğal gaz abone yoğunluğu, doğal gaz ihbar yoğunluğu, doğal gaz hatlarına yakınlık, ana yollara yakınlık, pazarlara uzaklık, mevcut doğal gaz acil müdahale istasyonlarına uzaklık ve RMS-B istasyonlara yakınlık olmak üzere 7 kriter belirlenmiştir. Vektör veri formatında olan bu kriterler raster veri formatına dönüştürülerek mekansal analiz için uygun hale getirilmiştir. Çalışmanın üçüncü aşamasında, doğal gaz acil müdahale uzmanları eşliğinde çok kriterli karar verme yöntemlerinden biri olan bulanık analitik hiyerarşi prosesi (BAHP) kullanılarak yedi kriterin ağırlıklandırılması yapılmıştır. Ağırlıklandırma sonrası CBS'nin ağırlıklı bindirme mekansal analiz aracı kullanılarak doğal gaz acil müdahale istasyonları için ilk yer seçim analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda 12 yeni doğal gaz acil müdahale istasyonu açılması önerilmiştir. İkinci yer seçimi analizinde mülkiyeti gaz dağıtım şirketinde olmayan 22 istasyon analiz dışında tutularak tekrardan çalışma yapılmıştır. Bu analiz sonucunda da mülkiyeti gaz dağıtım şirketinde olan 14 istasyona ek olarak 31 yeni istasyon açılması önerilmiştir. Her iki yer seçim analizinde önerilen istasyon lokasyonların büyük oranda birbiri ile uyumlu olduğu görülmüştür. Çalışmanın son aşamasında, ilk yer seçim çalışmasında önerilen 12 ve mevcut 36 doğal gaz acil müdahale istasyonu için yeniden CBS'nin ağ analizi fonksiyonu kullanılarak 15 dakikalık yanıt süresi içindeki kapasam alanındaki değişikler analiz edildi. Analiz sonucunda İstanbul ilindeki doğal gaz şebekesine erişebilirlik oranı %83,86'ya, doğal gaz abonesine erişebilirlik oranı %96,27'ye yükselmiştir. Yer seçimi planlamasında doğal gaz acil müdahale istasyonların mekânsal etkinliği, mekânsal erişilebilirliği ve ilgili yer seçimi kriterleri bütüncül olarak ele alınmıştır. Bu çalışma ile ilk defa doğal gaz acil müdahale istasyonları için yer seçimi çalışması yapılmış ve literatüre önemli bir katkı sağlanmıştır. Bu tez çalışması kapsamında, mevcut doğal gaz acil müdahale istasyonların yeterliliğini ve hizmet alanı kapsamını dikkate alan CBS-BAHP tabanlı bir mekânsal karar destek sistemi önerilmiştir. Elde edilen sonuçlar sonrasında kullanılan mekânsal karar destek sisteminin uygun istasyon yerlerinin seçiminde kullanılmaya değer olduğu görülmüştür.