LEE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Konu "Agential Cut" ile LEE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Ögeİnsan sonrası perspektifle şantiye sahasının anlatısı(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-10-11) Dinçer, Öztürk, Mine ; Sönmez, Nizam Onur ; 502201011 ; Mimari Tasarımİnsan-sonrası ve feminist yaklaşımlarla inşaat sahasını geleneksel düşüncelerin ötesinde anlamaya çalışan bu tez çalışması şantiyeyi insan ve insan-dışı bedenlerin karşılıklı etkileşimlerinin gerçekleştiği bir deney alanı olarak yeniden kavramsallaştırır. Mimarlık bilgisi bağlamında şantiyeye yönelik geliştirilen insan-merkezli ve indirgemeci yaklaşımların ötesinde; yerin dinamikler ağının ve çoklu etkileşimlerinin keşfedilmesi için çabalar. Bu bağlamda çalışma inşaat sahasında yer alan maddi unsurların (insan ve insan-dışı aktörler, malzemeler, araçlar) ve söylemsel (yönetmelikler, kararlar, değerlendirmeler) pratiklerin karşılıklı olarak birbirini etkilediği insan-sonrası bir fenomen olarak şantiye sahasını keşfeder. İnşaat sahasının içkin dinamizmi ve ilişkisel doğası farklı insan ve insan-olmayan bedenlerin yalnızca bir kaynak veya araç olarak konumlanmadığı alternatif faillik biçimlerini ortaya çıkarmayı hedefler. Şantiyeye böyle bir bakış ile yaklaşmak; onu yalnızca insan emeğinin bir unsuru olarak değil farklı maddesel bedenlerin temas ettiği, süreçlerin ve etkileşimlerin karmaşık bir etkileşim ağı olarak yeniden düşünmeyi ve tartışmayı olanaklı kılar. Bu meta-teorik kuramsal okuma girişimi mimarlığı daha geniş bir ekolojik ve ontolojik bağlamda konumlandırarak, disiplinin etik sorumluluklarını yeniden değerlendirmeye ve mevcut inşa pratiklerimizin etkilerini ve sonuçlarını düşünmeyi sağlar. Çalışmanın insan-sonrası kuramsal izleğini kuran Karen Barad'ın Failî Gerçekçilik yaklaşımı mikro-kuantum ölçeğinden makro-gezegensel boyutlara doğru genişleyen ve inşaat süreçlerini farklı ölçekler, zamanlar, akışlar içerisinde okumayı sağlayan madde ve anlamın karşılıklı oluştuğu (maddi-söylemsel uygulamalar) bir düşünsel yapı kurar.Tezin düşünce eksenine yerleşen bu yaklaşımın mimarlık disiplininde epistemolojik ve ontolojik varsayımların sorgulanmasını sağlayarak şantiye dinamiklerini daha bütüncül ve ilişkisel bir bağlamda anlamlandırmaya yönelik yenilikçi bir bakış açısı sunduğuna inanıyorum. Tez kapsamında Barad'ın "dola(ş/n)ık", "iç/kin etkileşim", "fenomen", "fail" ve "failî kesinti" gibi kavramları tanıtılır. Barad'ın yaklaşımında faillik varlıkların önceden var olan içkin özellikleri değildir; iç/kin etkileşimleri yoluyla kurulur ve faili kesintiler ile ortaya çıkar. Faili kesinti fenomenin sınırları oluşturan; araştırmanın dola(ş/n)ık olduğu onto-epistemolojinin içerisinde neyin önemseneceği ve neyin göz ardı edileceğine dair kritik kararları içeren böylece epistemolojik ve ontolojik sınırları çizen bir uygulamadır. Bu bağlamda şantiye ortamında gözlemlenen anlar ve verilen kararlar, yalnızca teknik veya tasarımsal seçimler olmanın ötesinde farklı aktörlerin arasındaki karmaşık ilişki ağını yeniden şekillendirir ve alternatif faillik biçimleri oluşturur. Bu perspektiften bakıldığında, inşaat sahası, çoklu ontolojilerin ve epistemolojilerin kesiştiği, gerçekliğin basitçe verili olmadığı aksine devam eden içkin-etkileşimler yoluyla aktif olarak üretildiği ve aktarıldığı bir alan olarak kavramsallaştırılabilir. Çoklu faillerin etkileşimleri içerisinde anlık kurulan faili kesintiler şantiyedeki malzeme tercihleri, atmosferik etkiler, zemin etkileri, yönetmelik kısıtlamaları, söylemsel mekanizmalar gibi farklı aktörlerin inşaat sürecinde birer fail olmasını meşrulaştırır ve şantiye bağlamında (ön)görülmeyen yönleri tartışmaya açmaya olanak sağlar. Şantiyede farklı bedenlerin üzerindeki izleri sürmek ile temellenen araştırma süreci araştırmacı-mimar-fail bedenimin farklı faillere ve deneyimlere dola(ş/n)ık olduğu bir yolculuğa dönüşür. Bu deneyim sadece gözlem yapmakla kalmayıp, aynı zamanda farklı maddi bedenlere dokunma, izleme ve hatırlama süreçleri ile bağlanmayı böylece anıların ve deneyimlerin fenomene dola(ş/n)masına yardımcı olur. Karaköy'deki bir inşaat sahasını merkeze alarak, şantiyenin konumlandırılmış ve bağlamsal doğasını inceleyen; şantiyenin dinamizmini şekillendiren ve oluşumunda yer alan çeşitli etkenleri, araçları ve eylemleri keşfetmeyi hedefleyen "kırınımlı" bir bakış açısını benimsenir. Barad'ın tabiriyle kırınımlı bir mercek kullanmak bu bağlamda inşaat sahasının dinamiğinin keşfedilmesi için bir araç oluşturur. Kırınımlı okuma yaklaşımı güç temsil eden ikilikleri bozar ve geleneksel araştırmacı-araştırma, teori-pratik gibi ikililiklere meydan okuyarak karmaşıklığı ve farklı bakış açıları ile etkileşimi kucaklayan insan-sonrası bir araştırma yaklaşımını teşvik eder. Aynı zamanda Haraway'in öne sürdüğü konumlu bilgi üretimini destekler; yer ile etkileşimle ve çalışmanın tek bir düşünce tarzına ya da disipline sıkışmadığı aksine farklı kaynaklardan, yaklaşımlardan ve perspektiflerden beslendiği bir melezliği mümkün kılar. Şantiye özelinde bu düşünsel altyapının kullanılması mimarlık pratiğinde spekülatif bir tartışma zemini oluşturmasını ve çok katmanlı ilişki ağlarını, farklı faillerin arasındaki ilişkilerin keşfini ve etik/politik sorumlulukların daha derinlemesine tartışılmasını mümkün kılar. Şantiye ortamının karmaşık dinamiklerini kavramak için gözlemlerime eşlik eden eleştirel/ teorik/ spekülatif düşünce süreçlerini Karaköy Şantiyesinin farklı zamansallıklarını takip ederek etik, politik, sosyal, kültürel olguların sorgulanmasına ontolojik ve epistemolojik boyutlarının sorgulanmasının ve farklı anlamlarını, çıkarımlarını keşfetmenin bir yolu olarak kullanılır. Karaköy Şantiyesi dola(ş/n)ıklığında edinilen gözlemler bir dizi iç/kin etkileşim anı üzerinden tartışmaya açarak inşaat alanının alternatif anlatılarını oluşturulur. Karaköy Şantiyesinin [an]latısı faili kesinti anlarının farklı faillerin iç/kin etkileşimleri üzerinden "muğlaklık" ve "kırılganlık" kavramlarının kırınımlı bir okumasıyla kurulur. Muğlaklık kavramı sınırları net-belirgin-görünür-açık ve planlı olanın bir antitezi olarak şantiyenin belirsizliğiyle ilintili anların dökümünü kurar. Kırılganlık kavramı ise sabit-kalıcı-sağlam-kuvvetli ve yeni olmanın antitezi olarak Butler ve Barad'ın teorik düşüncelerinin senteziyle oluşur. Şantiyenin dinamikleri ve içerdiği ilişkiselliği keşfetmek üzerine kurulan anlatı kaçınılmaz olarak bazı Failî kesintiler oluşturur ve faillerin oluşma durumunu gerekçelendirir. Bu noktada her duruma ve ana eşit özen göstermenin mümkün olmadığının bilincinde olarak failî kesintilerin (sınırların veya ayrımların) üretken bir şekilde yeni ilişkiler ve kısmi bağlantılar yaratma potansiyeli kullanılır. Yapılan kesintiler birbirine dola(ş/n)ık ipliklerden faillerin keşfedilmesine olan sağlayan anlık birlikte / ayrık icra edilen uygulamalardır. Şantiye fenomeninin sabit bir bitişi veya nihai bir temsili yoktur, her şey olasılıklara yeniden şekillendirmelere açıktır. Bir aktör farklı bir etkileşim ağı içerisinde fail olarak bedenleşirken, diğer aktörler yeniden yapılandırılır; dolayısıyla insan-mimar-araştırmacının konumu ve öznelliği anlatının ve oluşacak faillik biçimlerini şekillendirir ve tez özelinde failliğin insan-olmayan bedenleri önceleyen bir anlatı ekseninde kurulduğu söylenebilir. Faillerin takdimi ve inşaatı şekillendirdiği ve etkilediği anların yanı sıra ölçekler arası geçişlerde konumunu yitirmeden İstanbul ve Türkiye özelinde bazı politik, ekolojik, kültürel ve siyasi olguları mimarlığın maddi-söylemsel yönleriyle tartışmaya açar. Bu bağlamda mimarlık Barad'ın Failî Gerçekçilik düşüncesiyle ele alındığında adeta sonu gelmeyen metaforik bir şantiyeye dönüşür. Tasarım masasında çizilen her çizgi, inşaat sahasında atılan her bir adım, yıkılan her bir duvar mimari fenomeninin (yeniden) tasarı / inşa / yıkım süreçlerini yani dinamik doğasını yansıtır; inşanın sürekli değişim içinde olma potansiyelini destekler. Bu yaklaşım mimarlığın içerdiği karmaşık ilişkiler yumağının içerisinde sınırsız hikâye, etkileşim ve olasılık alanı tanımlar. Mimaride ele alınan failler sadece taş, çelik ve camdan ibaret değil; insan ve insan-olmayan aktörlerin, geçmiş, şimdi ve geleceğin, madde ve anlamın iç içe geçtiği büyüleyici bir dola(ş/n)ıklık olarak karşımıza çıkar. İnşayı faili kesintilerin kurduğu olasılıklar üzerinden düşünmek araştırmacı olarak bizleri heyecan verici bir yolculuğa çıkarır, mimari gerçekliğin alternatiflerini kurmayı, yeni hikayeleri ve anlamları aramaya davet eder. Böylece mimarlık sadece fiziksel yapıları değil; dünyanın karmaşık maddi-söylemsel dokusunu (zamansal, mekânsal, kültürel, toplumsal, politik vb.) da şekillendiren bir disiplin olarak yeniden kurulur.