Müzikoloji Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "Audiometry" ile Müzikoloji Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeMüzisyenlerin İşitme Fonksiyonlarında Odyometrik Analiz(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002) Özdemir, Sinem ; Beşiroğlu, Şehvar ; 122689 ; Müzikoloji ; MusicologyMüziğin doğuşu konusunda türlü varsayımlar öne sürülmüştür. Ünlü doğa bilgini Charles Darwin, müziğin hayvan sesleri ve özellikle kuş seslerini taklitten, Stumpf insanların birbirlerine seslenmesinden, Spencer insanların birbirleriyle kurduğu duygusal ilişkilerden,Herder "dil"den doğduğunu öne süren teoriler üretmiştir. Aslında 19. yüzyıl boyunca, müziğin doğuşuna ilişkin ortaya atılan tüm teorilerin özünde insanın duyma yetisi vardır. İnsanoğlu bir ses evreninin içinde doğar. Bu ses evreniyle iç içe yaşar ve aldığı seslerle sürekli etkileşimde bulunur. Biyopsişik, kültürel ve toplumsal bir organizma olan insan, var olduğu çağlardan beri algıladığı sesleri çözümleyip değerlendirip giderek sesleri bir anlatım biçimine dönüştürmüştür, özünde çok az şey bilmelerine karşın; güneşi,dağı,dereyi,ormanı, denizi, fırtınayı çok iyi bilen; rüzgarın fısıltısını, yağmurun şırıltısını, fırtınanın patırtısını, kuşların cıvıltısını çok iyi duyan insanoğlu, seslerle gerçekleştirilen bu anlatım sanatının yani müziğin doğuşunu gerçekleştirmiştir. Müziğin iki temel öğesi vardır. Bunlar ses malzemesi ve bunun insan tarafından değerlendirilmesi olarak tanımlanırsa duyabilmenin önemi hiç şüphesiz ortaya konulmuş olur. Duyma olayında ilk akla gelen öğe kulaktır. "Kulak" kelimesinin artık hemen hemen her sözlükte işitme ve denge organı tanımı dışında " müzik seslerini doğru algılama ve doğru verebilme, müzik yeteneği" denilen tanımı mevcuttur. Bir duyu organının bir sanatla birebir eş tanımlanması, hassasiyetini bir kat daha arttırıyor. Biz de bu hissiyatla ve merakla konumuzu ele aldık. Kulak, duyma ve denge organıdır. Dışkulak, kulak kepçesi denen bir kanattan ve dış kulak yolundan oluşur. Ana işlevsel bölümler, yani orta kulak ve iç kulak, kafatasının içindedir. Orta kulak, kulak kemikleri denen üç küçük kemikten ve kulağı bumun arkasına bağlayan östaki borusundan oluşur. İç kulak ise denge organları olan sarmal biçimli kokleadan, yarım daire DC kanallarından ve vestibulumdan oluşur. Kulağa gelen ses dalgalan dış kulak yolundan geçerek kulak zarına çarpar ve kulak kemikleri yoluyla kokleaya iletilen titreşimlere dönüştürülür. Bu titreşimler, kokleadaki milyonlarca mikroskobik uzantı tarafından beyinde yorumlanacak elektriksel sinir uyanlarına dönüştürülür. Yukarıda anlattığımız kulağa dair tüm bu anatomik bilgiler sağlıklı her insanda aynı şekilde mevcuttur. Öyleyse denk tanımı olan "müzik yeteneği" niçin insanlarda farklılık gösteriyor? Enerjiden oluşan bir ses dalgası evrende kaybolmadığı gibi, müzik seslerini oluşturan ses dalgalan da insanın algı merkezinde bir düzen içinde saklı tutuluyor olmalı ki bireylerin müzik eğitim süreleri ve buna bağlı olarak oluştuğunu söylediğimiz "müzik kulağı" kavramı anlam kazanır. İnsanların günlük yaşantılarındaki yeri ve önemini yukarıda vurguladığımız iletişimin temel öğesi olan kulak, müzisyenlerin mesleki eğitimleri icra yaşamlarında kullandıkları en önemli organdır. Bu süreç içinde kulak ve işitme fonksiyonlarının sağlıklı olması en temel gerekliliktir. Bir müzisyen için bir sesi sağlıklı duymanın yanı sura, bu sesin anlaşılması ve fizyolojik olarak duyma ile beraber analiz edilmesi ona müzisyen sıfatım kazandırır. Müzisyen kulağı tanımı da bu anlaşılırlığı tanımlamaktadır. Biz de çalışmamızda ortaya koyduğumuz bulgular ile bireylerden seçilen müzisyen ve müzisyen olmayan grupların çok küçük frekans değişikliklerinin algılanma düzeyini belirlemeyi amaçladık. Sesin en önemli fiziksel özelliği frekansı ve şiddetidir. Frekans, sesi oluşturan titreşim hareketinin 1 sn' deki sayısına denir. Birimi hertzdir (Hz). Şiddeti ise ses dalgasının ses yayılma doğrultusuna dik bir düzlem içindeki 1 cm2lik yüzeye 1 saniyede verdiği ses enerjisidir. Birimi desibeldir (d.B). Frekans farklarını nasıl işitiriz? Bu sorunun cevabı basiler zarda yatmaktadır. Ses iç kulağa girdiğinde salyangozun kanallarında aşağı doğru ilerleyip salyangozun içinde esnemeye neden olur. Basiler zarın genişliği ve sertliği değişiktir. İlk bölüm, son bölümden daha dar ve katıdır. Bu durum basiler zarın değişik frekans tonlarına ne derece kolaylıkla esneyeceğini etkiler. İlk bölüm, yüksek frekanslarda; son bölüm düşük frekanslarda daha fazla esner. Değişik frekanslar zarın değişik yerlerini uyarır. Bir enerji çeşidi olan ses titreşim hareketiyle doğar ve dalgalar halinde yayılır. Kulağa kadar gelen ses dalgalarının taşıdığı akustik enerji kulak zarına periyotlu hareketler yaptırır. Boyuna mekanik dalgaları olan bu dalgaların frekans aralığı 20-20000 Hz. arasındadır. Sağlıklı bir insan kulağı bu aralıktaki bütün sesleri duyarken, işitilebilir dalgalar arasında en çok yaşantımızın temel ihtiyacı olan iletişimi sağlamak için 200- 1500 Hz. bandı kullanılmaktadır. Yani ilgilendiğimiz müzik sesleri ancak bu aralıktaki şiddet ve frekans değerinde anlamlı ve müzik sesi olarak kabul edilebilir. Biz de çalışmamızda doğuştan var olan ya da eğitim süreci içinde icra süresiyle orantılı olarak geliştiği düşünülen kulağın günlük iletişim görevi dışında, müzisyenlerde konuşma sınırları frekans aralığındaki bölgede çok daha hassaslaştığım ortaya koyduk. Buna bağlı olarak, tiz ses bandında birbirine çok yalan frekanstaki analiz çalışmasında müzisyen grubun çalışma aralığında pes ve normal band frekanslarına göre daha fazla yanılgıya düştükleri gözlendi. Bunları anlamlı kılan işitme kabiliyeti günümüzde tıp alanında kullanılan odyometrik cihazlar tarafından ölçülebilmektedir. Odyometrik analizler işitme kaybını tespitten öteye gitmez iken, gelişen teknoloji ile hazırlanan ve geliştirilmiş bilgisayar programlan kullanılarak çok daha hassas ölçümleri yapmak suretiyle bilimsel çalışmalara ışık tutmaktadır. Biz de çalışmamızda müzisyen ve müzisyen olmayan gruplarda Cool-Edit Pro gelişmiş bilgisayar programı yardımıyla odyometrik analizler yaparak; herhangi bir müzik eğitimi almamış bireylerde ses frekans değişimlerinin algılanma düzeyindeki farklılığı belirlemeyi farklı perdelerdeki tizleşme ve pesleşme ayrımındaki basan düzeylerini ortaya koymaya çalıştık