Türk Müziği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Konu "20. Yüzyıl" ile Türk Müziği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge20. Yüzyıl'da Klasik Türk Müziği, Enstrümanları Ve İcracıları Hakkında Genel Bir Değerlendirme(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001) Özgen, Neva ; Özgen, İhsan ; 107347 ; Türk Müziği ; Turkish MusicKlâsik Türk Müziği, başlangıcından günümüze kadar birçok dönemleri geride bırakarak gelişimini sürdürmeye devam etmektedir. Bu gelişim süreci içinde gerek bestekârlar gerek hanendeler ve gerekse sazendeler önemli rol oynamaktadırlar. Söz konusu musikişinaslar yaşadıkları yıllarda ürettikleri musiki ile müzik tarihindeki dönemlere imzalarım atmışlardır. Çalışmamızın amacı; özellikle çalgıların ve icracılarının müziğimizin gelişimi kapsamındaki önemini belirtmeye yöneliktir. Yüksek Lisans Tez çalışmasında sırasıyla, Klâsik Türk Müziği Enstrümanları Tarihi, 20. YüzyıPda Klâsik Türk Müziği'nde kullanılan enstrümanlar ve bu enstrümanların önemli icracılarım başlık olarak ele aldık. Bu icracıların seçiminde: 1. Ses kayıtlarının bulunmasına, 2. İcralarının, tavır ve üslup olarak kendinden sonra gelen diğer icracıları etkilemiş olmalarına, 3. İcralarında kendinden önceki icracılardan ayrılan noktalan bulunmasına, dikkat ettik. 20. Yüzyıl'da kullanılan Klâsik Türk Müziği çalgılarının tarihçesi, yapısı ve icraları hakkında bilgiler verdik. Bu enstrümanlar, kanun, keman, kemence, klarnet lavta, ney, rebab, santur, tanbur, ud, viyola,viyolonsel ve vurmalı çalgılar' dır. Bu enstrümanlardan bazıları 20. Yüzyıl' in ilk yansında ve az kullanılmış olan sazlardır. Bunlardan santur, vurmalı sazlar ve rebab icracılanna ait ses kayıtlan olan önemli icralar bulamadık. İncelediğimiz icracılar: Hacı Arif Bey, Hasan Ferit Alnar, Vecihe Daryal, Kemani İhsan Efendi, Kemani Bülbüli Salih, Reşat Erer, Nubar Tekyay, Sadi Işılay, Cevdet Çağla, Aleko Bacanos, Ruşen Kam, Klarnet İbrahim Efendi, Şükrü Tunar, Neyzen Tevfik, Süleyman Erguner, Ulvi Erguner, Niyazi Sayın, Tanburi Cemil Bey, Mes'ud Cemil, İzzettin Ökte, Udi Nevres Bey, Şerif Muhiddin Targan, Yorgo Bacanos, Cinuçen Tannkorur. "Türk Klâsik Müziği'nin tarih boyutu içinde yer alan çalgılar, son derece ilginç bir hareketlilik yaşamış, içinde bulunduklan müzik türlerine göre çeşitli ifadeler almış ve icralannda farklılıklar olmuştur. Sözgelimi santur İran'da farklı bir icra içinde çalınırken aynı anda İstanbul'da farklı bir ifadeye bürünmüştür, Hindistan'da, daha ayn bir yorumla karşılaşılır. Osmanlı Dönemi'nde sanat müziği, kendisine uyum sağlayacak her kaynaktan gelen müzik aletine kapısını açmış, milliyet farkı gözetmemiştir. (16. Yüzyıl'da İran ve Osmanlı saraylannda ve saraylann dışındaki müzik topluluklan, çalgı türleri bakımından hemen hemen aynıydı." (Feldman, 1996, s.10) Fakat farklı dönemlere göre çalgılann gerek fonksiyonlan,gerekse duyulduklan ihtiyaç bakımından önem dereceleri değişmiştir. Bazı enstrümanlar bazı dönemlerde kaybolmuş, yerlerini başka sazlara bırakmış, bazılan ise yeniden dönmüştür. Genel olarak çalgılar, musiki topluluklannda yer IX alırken, icra edildikleri müzik türünün gereğine göre işlevlerini geliştirmişler, müziğin değişimlerine uyum sağlayamayanlar ise yerlerini alternatif çalgılara terk etmişlerdir. Konumuz içinde yer alan çalgılar için geriye doğru bakış uzaklığımız 16. Yüzyıl'dır. Türk Müziği'nin önemli gelişmeleri, bilindiği üzere, bu yüzyıldan itibaren zamanımıza doğru gelişen kronolojik bir seyir izlemiştir. 16. ve 17. Yüzyıllar arasında gözle görünür değişiklikler yer almış, çalgıların düzenlenmesi, bir araya gelmesi, Osmanlı-Türk Musikisi'nde ortaya çıkan yeni müzik form, tavır ve icra değişikliklerine cevap verebilmiştir. 17. Yüzyıl, topluluklarda öncekilerin yerine yeni çalgıların konduğu bir asır olmuş, Osmanlı Sarayı, aynı düzen içinde 19. Yüzyıl başlarına kadar sürecek olan yeni saz heyetlerine sahip olmuştur. Saray'ın sazları sözlü fasla iştirak ettikleri gibi, yalnız enstrümantal (fasl-ı sazende) gruplarda taksim, peşrev ve semailer de çalmışlardı. 19. YüzyıPın sonlarında sözlü musikide başlayan Romantik Akım 20. Yüzyıl sözlü musikisine "şarkı" formu ile damgasını vurdu, önceki yüzyıldan farklı olarak, makam, seyir, usul bakımından hafiflemiş ve melodik gidiş itibariyle farklı yaklaşımlar ve arayışlar içine girmiştir. 19. YüzyıFda söz musikisinin saz icralarına refakat olarak yansıması yanında bu eserler için yazılmış kısa enstrümantal parçalan da kapsamaktadır. 20. Yüzyıl'ın sözlü müziği, türkü, ilahi, nefes tarzı basit türlerle de devam etmiş, serbest vezinle yazılmış güfteler bestelenmiş, sinema için konulu güfteler içeren eserler yazılmıştır. (Muhlis Sabahattin, Sadettin Kaynak) Sözlü Klâsik formda eser denemeleri yapan bazı besteciler bazen başarılı olmuşlarsa da (Dr.Suphi Ezgi, Hicaz beste, gibi) 20. Yüzyıl'ın sözlü müzik akımı içinde çok küçük bir yer tutmaktadır. Enstrümantal müzik geleneğinde 19. Yüzyıl'dan form olarak sonraki yüzyıla aynen gelmiş olan Peşrev ve saz semaileri, 20. Yüzyıl'ın başlarında bestecilik alanında revaç bulmuş, melodik ve ritmik yapılarında değişiklikler yaşamıştır. Vasilaki, Tatyos, T. Cemil ve Andon "neoklâsik" anlamda peşrevleri ile ün yapmışlardır. Birbirlerinden çok etkilenmiş olan bu bestecilerin ortak bir yanı klasizme ait yeni örnekler (neoklâsik) verirken eserlerinde kendi zamanlarının melodik gidiş ve ritmini de belirtmiş olmalarıdır. Saz Semaileri zamanın halk ve piyasa musikilerinden kaynaklanan usul ve motifsel etkileşimleri yanında batı izlenimlerini de (biraz çocuğumsu) taşımaktadır. Bu özellikler icralara hareket getirmiştir. Saz Semaileri' nin bilhassa son haneleri, batı' mn "menüet", "vals" gibi tempoları içine hareketli bir şekilde yerleşen yerli veya yabancı etkiler taşıyan ezgilerden oluşmaktadır. Türk Musikisi hareketleri ve müziğin yeni oluşumları üzerinde bir düşünce geliştirmek istediğimiz zaman başlıca iki eksende yürüyebiliyoruz; kompozisyon (bestecilik), icracılık. Bu iki fonksiyon, 20. Yüzyıl'da birbirini son derecede etkileyen oluşumlardır. Türk Müziği'nin geleneksel icralarında, klasikten piyasa musikisine doğru, doğaçlama yorumların, (eser icralarında icracının eserin temaları üzerinde değişiklik ve süslemeler yapabilme özgürlük sınırı) yoğunlaştığı görülür. Ama yoğunluğun az veya çokluğuna karşı, eser icralarında, müziğin geleneğinde var olan) icrada özgürlük, Türk Musikisi'nin temel niteliğidir. (Bilindiği üzere Klâsik Türk Musikisi daha önceki yüzyıllarda, müzik yazısı ile değil, meşk ve kulaktan ezber yöntemi ile öğrenilip gelecek kuşaklara aktarıldığı için, ister istemez icra özgürlüğü gelişecekti.) İcradaki özgürlük, müzik eserinin çalımşındaki anda aldığı değişimler olarak tanımlanabilir. Bu olgu yeni yazılacak eserlerin tavır ve üsluplarım farkına varılmadan etkilemektedir. Yani, eski eser-yeni icra-yeni eser, şeklinde beste ve icranın (aslında daha karmaşık olan) karşılıklı etkileşimini basit bir formüle indirgemeğe çalıştık. Sonuç olarak, yeni eserler yeni icraları, yeni icralar yeni eserleri çağrıştırmaktadır. Bu olgu içinde icracılık değişimlere uğramış, 20. Yüzyıl'ın ilk yansmdakine oranla, ikinci yansı ve sonlarında durum oldukça değişmiştir. Türk Müziğindeki bütün çalgıların icraları için bahis konusu değişimlerin ortak tarafları şöylece sıralanabilir: 1- Yüksek bir volüm elde edilmesi gerekmektedir. Çünkü büyük salonlar veya akustiği zayıf olan mekanlarda çalınması zarureti ile karşılaşılmaktadır. Yüksek volüm mikrofonlarla karşılanmağa çalışılsa bile sazların eskiye oranla daha sert çalınması yaygınlaşmıştır. Çalgılarda sert icralara elverişli değişiklikler yapılmıştır. (Sözgelimi, telli çalgılarda eşik, tel, mızrap gibi aksesuarlarda, bazen de incelik ve kalınlık ölçülerinde küçük yapısal değişiklikler.) 2- Makamların değişik tonlarda çalınması (transpozisyon) olanaklarının ve icralarının gelişmesi. 3- İcracının, yeni parçalan hemen deşifresi eskiye oranla daha güçleşmiştir. Çünkü sürpriz aralıklardaki melodik yapılarla karşılaşabilir. Bu sebeple icracı daha dikkatli ve hazırlıklıdır. 4- Modem eserlerde kimi zaman kullanılan oktavlar bazı çalgılann ses alanlanm aştığı için (bilindiği üzere eserler özellikle bir çalgı için yazılmamıştır) o çalgılann ses alanlannm arttınlmış olduğunu görmekteyiz. Bu durum sazlann ses kalitelerinde farklılık yaratabilir. 5- Makam anlayışındaki farklılık, diğer müzik türlerinin etkisi ile orantılı olarak artmaktadır ve bununla yakın ilgisi olması dolayısı ile taksimlerdeki farklılık da belirgindir. Yukanda belirtilen hususlar Türk Musikisi'ndeki gelişmeler dolayısıyla icralan üzerindeki yarattığı farklılıklan ortaya koymaktadır. Şimdi, bu kez Türk Müziği çalgı ve icracılannın başka müzik tür ve formlan içinde yer almalanndan dolayı aldıklan değişikliklere değinmek istiyoruz: Bu konuda en eski ve tipik örnek Ferit Alnar'ın Kanun Konçertosu' dur Bu eserde kanun geleneksel icrasından oldukça uzaklaşmıştır. Bu eser bütün kanun icracılannca çalınmadığı halde kanun icracılanm en azından düşünce olarak mutlaka etkilemiştir. Diğer bir örnek ise Şerif Muhittin Targan'm ud için yazdığı "teemmül(etüd)"leridir. Sadettin Arel'in Sonatm'lerini,ikileme,üçleme ve beşlemelerini, Yalçın Tura ve Mutlu Torun'un Türk Musikisi çalgıları için değişik formlarda yaptıklan eserler film ve tiyatro için müzikleri izler.(Yalçın Tura Dalgalann Oyunu, Mutlu Torun Hüseyni Süit) Bu tarzdaki eserlerde icralan XI etkileyen unsurlar arasındadır. (Yalçın Tura'nm "Beş Barok Çalgısı Eşliğinde Kemence Koçertino"su, bu bağlamda çok yeni bir örnektir.) Diğer yönden, müzik türlerindeki ortak yönler ve benzeyişler üzerindeki çalışmalar sonucu bazı sentez arayışları ve bunların sonucu yapılan müzikler de göz önüne alınırsa bir icracının bir kaç türdeki müzik parçasını aynı düzeyde çalabilmesi gereği anlaşılabilir. Başka bir örnek ise Türk Musikisi sazlarının solo çalgı olarak caz topluluklarına katılarak caz müziği çalgı tekniği ile tanışmış olmasıdır. Klâsik taksim geleneğinden ayrılarak iki veya daha fazla enstrümanın doğaçlama bir polifoni içinde yaptığı "beraber taksim" de icrada yeni bir gelişme olarak kabul edilebilir. Birlikte taksim, sırayla solo yapan çalgıya diğerlerinin, yine doğaçlama ile eşlik etmeleri anlamını taşır. Gruptaki her çalgıya eşit ağırlıkta solo verilebildiği gibi, herhangi bir çalgıya bu anlamda öncelik verilebilir. Grup taksimleri kaide olarak yönetimsiz yapıldığı halde solist icracılardan birisi taksimin genel gidişine yön verebilir. (Makam, tansiyon (gerilim) değişiklikleri, temaların sıralanışı, solistlerin ön veya geri planlara gelmesi gibi) Tahmin edileceği gibi, ortaklaşa meydana getirilen, kendine özgü polifonik bir kompozisyon olan beraber taksimde yer alan icracıların teknik ve müzikal bazı donanımları olması gerekir.(İcrada derinlik, yani solistin paralelinde veya gerisinde yapılabilecek uygun hareketler, geri çekildikten sonra nerede öne çıkması gerektiği ve benzeri hareketler.) Aksi halde yapılacak bu tür taksim veya doğaçlamaların basan derecesi düşük olabilir. Özetlersek, 20.YüzyıPın başlarındaki çalgılar ve icracıların Yüzyılın sonlarına kadar bazı değişimlere uğradığı, müziğin gelişiminin icralara, dolayısıyla çalgılara yansıdığı, tersine bir reaksiyonla icralardaki gelişmenin müziği etkilediğini görüyoruz. Çalgılar ve icralardaki gelişmeler çağımız müzik anlayışlarına ayak uydurması gerekliliği kabul edildiği takdirde pozitif (olumlu) gelişmelerdir. Fakat, kaçınılması çok güç bir hadise olarak, yüzyılın başlarındaki icraların bıraktığı etkiler büyük bir oranla kaybolmaktadır. Gerek volümlerinin ve ses kapasitelerinin zorlanması sonucu çalgı tınılanndaki değişmeler, gerekse icracılardaki değişimler büyük tavır ve üslup farkları yaratmıştır.