LEE- Çevre Bilimleri Mühendisliği ve Yönetimi- Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Sustainable Development Goal "Goal 6: Clean Water and Sanitation" ile LEE- Çevre Bilimleri Mühendisliği ve Yönetimi- Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeGri su ile ilgili standart uygulamaları, yasal/idari düzenleme örnekleri ve Türkiye için bir öneri(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-06-10) Aksoy Cavkaş, Sinem ; Baykal Beler, Bilsen ; 501171731 ; Çevre Bilimleri, Mühendisliği ve YönetimiBirleşmiş Milletler tarafından yayınlanan 2020 yılı Dünya Su Geliştirme Raporu'na göre son 100 yılda küresel su kullanımı altı kat artmıştır. Artan nüfus, ekonomik kalkınma ve değişen tüketim kalıplarının bir sonucu olarak, su kullanımı yılda % 1 oranında istikrarlı bir şekilde artmaya devam etmektedir. Günümüzde nüfus artışının ve su kaynaklarının bilinçsiz kullanımının arttığı bölgelerde, Türkiye de dâhil olmak üzere, su kıtlığı daha fazla hissedilmeye başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak, su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilirliğini sağlamak için atık su geri dönüştürülebilir bir su kaynağı olarak görülmeye başlanmıştır. Evsel atık suyun ayrık akımlarla yönetimi çerçevesinde, farklı akımların yeniden değerlendirilmesi gittikçe popülerlik kazanan bir yaklaşımdır. Bu ayırım, ikili olarak gri ve siyah su veya üçlü olarak gri, sarı ve kahverengi su olarak yapılmaktadır. Tuvalet suyu hariç, evsel atık su kaynaklarından oluşan diğer atık su akımları gri suyu oluşturmaktadır. Gri suyun evsel atık su hacminin % 75 gibi büyük bir oranını oluşturması ve evsel atık suya göre daha az kirletici içermesi, gri suyu içme suyu kalitesine gerek duyulmayan kullanım alanları için alternatif bir kaynak yapmıştır. Gri su da kendi içerisinde fraksiyonlarına; zayıf gri su (duş/küvet, banyo lavabo) ve kuvvetli gri su (çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve mutfak lavabosu) olarak ayrılmaktadır. Ülkelerin içinde bulunduğu koşullarda yaşanan kuraklık, su kıtlığı gibi çevresel şartlar sonucunda gri su kullanımı önem kazanmış ve bununla ilgili yasal/idari düzenleme ve kılavuzların oluşturulması gereği ortaya çıkmıştır. Gri su yasal/idari düzenleme ve kılavuzlara sahip ülkelerin, gri suyla ilgili detaylı çalışmalar yapan, su kaynaklarının bilincinde olan ve yenilenebilir su kaynaklarına önem veren ülkeler olduğu görülmektedir. Türkiye'nin su stresi yaşayan bir ülke olması ve gün geçtikçe azalmakta olan çekilebilir temiz su kaynakları, Türkiye'de henüz var olmayan bir gri su yeniden kullanım politikası ve düzenlemesine ihtiyacı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada, Türkiye'de eksikliği hissedilen ve gerekli olduğu düşünülen, gri su ile ilgili yasal/idari bir düzenleme yapılmasına yol gösterici olması amacıyla, Türkiye için bir gri su önerisi hedeflenmiştir. Bu önerinin oluşturulması için gri suyu oluşturan kirletici miktarı, gri suyun kullanım alanları ve gri suyu yeniden kullanmak için standart ve uygulamalar geliştiren en etkin ülkeler incelenmiştir. Bu incelemelere giren ülkelerdeki gri suyun farklı tanımlamaları, karakterizasyonu, kullanım alanları, arıtma yöntemleri ve uygulama adımları incelenmiştir. Bu kapsamda gri su miktarlarına, kullanım amaçlarına, arıtma derecelerine ve fraksiyonlarına göre gri suyun kapsamlı karşılaştırma tabloları oluşturulmuştur. Oluşturulan bu tablolardan, farklı kullanım alanlarına göre gri suyun yeniden kullanımı ile ilgili bir öneri ortaya koymak amacıyla gri su için ortak parametrelerin ve kalite değerlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Türkiye için gri su ile ilgili bir öneri ortaya koyabilmek için, Türkiye'deki gri su potansiyeli irdelenmiştir. Bunun için, atık su ve gri su durumu; gri suyla ilgili hayata geçen uygulamalar, ekonomik ve sosyal boyutunu gösteren çalışmalar değerlendirilmiştir. Türkiye'de ileriye dönük olarak gri suyun yakın dönem ve gelecekteki kullanımını hedefleyen girişimler irdelenmiştir. Mevcut yönetmeliklerin gri su ve yeniden kullanımıyla ilgisi ve yeni bir düzenleme olasılığı birlikte değerlendirilmiştir. Gri su potansiyelini ve kullanım amacını yorumlamak için İstanbul özelinde, gri suyun potansiyel miktarları hesaplanmıştır. Bu hesaplamalar sonucunda, örnek olarak İstanbul'da gri suyun sifon suyu olarak yeniden kullanılması sonucunda İstanbul'u besleyen su kaynaklarının üzerindeki baskıyı %26 oranında azaltacaktır. Aynı zamanda, son on yılda İstanbul'da yeni yapılan binalarda arıtılan gri suyun sifonlarda kullanılmış olması halinde, sınırlı temiz su kaynağına sahip olan İstanbul'un tamamı için yaklaşık 8.5 aylık su tasarrufu sağlayacağı belirlenmiştir. Bu çalışma neticesinde, gri suyun en uygun kullanım alanları sifon suyu, peyzaj sulama, araba yıkama, yangın suyu ve bazı özel şartlarda çamaşır yıkama olarak belirlenmiştir. Bu amaçlarla gri su kullanımında gri su kalitesi için belirlenen parametreler; BOI5, AKM, pH, kalıntı klor, bulanıklık, fekal koliform ve toplam koliform gri suyun yeniden kullanan ülkeler arasında yaygın olduğu görülmüş, Türkiye'de de benzer parametrelerin kullanılması önerilmektedir. Kullanım alanları içerisinden en anlamlı kullanım alanı olarak en fazla su tasarrufunun sağlandığı ve içme suyu kalitesinde bir su kullanmasına gerek olmayan sifon suyu olarak değerlendirilmektedir. Son olarak çalışmanın temel hedefi neticesinde, yapılan değerlendirmelerden yola çıkarak, gri su ve gri su fraksiyonları tanımlanmış, gri su hacminin hesaplanması için yönlendirme yapılmış ve en uygun kullanım alanları önerilmiştir. Gri suyun yeniden kullanımı için örnek sistem tasarımı sunulmuş, tesisat planlamasında yer alması önerilen en önemli maddeler belirtilmiştir. Kullanım amacına göre en uygun parametreler belirlenerek, gri su için sınır değer önerileri yapılmıştır. Gri suyun dağıtım sisteminin ve bu sistemde yetki ve sorumluluk sahipleri hakkında önerilerde bulunulmuştur. Gri suyun fiyatının belirlenmesi, halkın katılımı ve kamu politikaların önemi ile ilgili öneriler sunulmuştur. Gri suyun yeniden kullanımının yönetmeliklere kazandırılması için iki ayrı öneri geliştirilmiştir. En sonunda, Türkiye'de gri su düzenlemesi için uygulanması gerekenler adımlar bir öneri tablosu olarak sunulmuştur.
-
ÖgeGri suyun ozon, perokson ve kimyasal destekli ön arıtma prosesleri ile arıtılması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Karahan, Beyza Nur ; Ergün, Hale ; 809087 ; Çevre Bilimleri, Mühendisliği ve Yönetimi Bilim DalıGünümüzdeki dünya nüfusunun yirminci yüzyıl ortalarındaki nüfusa göre üç kat daha fazla olduğu bilinmektedir. 1950 yılından bugüne kadar artarak büyüyen dünya nüfusu 2023 yılı itibariyle 8 milyara ulaşmıştır. 2059 yılına kadar dünya nüfusunun 10 milyarın üstüne çıkması öngörülmektedir. Hızla artan dünya nüfusu insanların temiz su kaynaklarına ulaşmasını günden güne zorlaştırmaktadır. İklim değişikliği ile yaşanan son kuraklıklar yaşam için ciddi bir tehdit oluşturmuş ve dünya çapında su kıtlığı yaşayan ülkelerin sayısı artmıştır. Bu durum sonucunda alternatif su kaynağı arayışı başlamıştır. Arıtılmış su geri kazanımı bu bağlamda alternatif su kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Evsel atıksuların tek bir akım halinde toplandığı geleneksel atıksu toplama sistemleri yerine akım ayrımı prensibi ile çalışan güncel uygulamalar gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Sürdürülebilir su kullanımı, alternatif kaynak arayışında ve doğal kaynakların kontrollü kullanılmasında etkin rol oynayan bir uygulamadır. Ekolojik evsel atıksu yönetimi (ECOSAN), evsel atıksuların farklı bileşenlerinin ayrık akımlar halinde toplanmasını önermektedir. Bu sistemle birlikte atıksuların değerli bir kaynak olarak kullanımı ve bunun neticesinde sürdürülebilir su kullanımı sağlanabilmektedir. ECOSAN prensibinde evsel atıksular iki veya üç bileşene ayrılarak toplanabilmektedir. Evsel atıksuyun üç akım halinde ayrı toplanması durumunda atıksu bileşenleri; gri su, sarı su ve kahverengi sudur. Gri su, evsel atıksuların tuvalet suları dışında kalan banyolardan, duşlardan, el yıkama lavabolarından, mutfak lavabolarından, çamaşır ve bulaşık makinelerinden gelen kısmı olarak tanımlanmaktadır. Gri sular evsel atıksuların %75'lik kısmını oluşturmaktadır. Gri su, yüksek hacim potansiyeli ve kirlilik yükünün geleneksel evsel atıksulara oranla daha düşük olması sebebiyle değerli bir yenilenebilir su kaynağıdır. Kirlilik yükünün az olması sebebiyle geleneksel evsel atıksulara göre gri suların arıtılması daha kolaydır. Gri su arıtma süreçleri; arıtılmış su geri kazanımı için düzenleyici standartları sağlamalı ve organik bileşikler ile patojenlerin giderimi açısından etkili olmalıdır. Gri su arıtımı ve geri kazanımı için; doğal arıtma sistemleri, filtrasyon gibi fiziksel arıtma sistemleri, kimyasal ve biyolojik süreçler dahil olmak üzere çeşitli teknolojiler uygulanmaktadır. Bu arıtma prosesleri ile sulama ve tuvalet sifon suyu gibi içilebilir olmayan gri suyun geri kazanımına yönelik düzenleme ve gerekliliklerin yerine getirilmesi amaçlanmaktadır. Bu çalışma kapsamında, 1000 kişi kapasiteli ve günlük ortalama debisi 40-50 m3/gün aralığında olan bir otelden temin edilen gri suyun arıtımı incelenmiştir.
-
ÖgeImpact of different inoculum sources on performance of MBRs for municipal wastewater treatment: Dynamic membrane versus ultrafiltration membrane(Graduate School, 2022-06-06) Cengiz, Ali İzeet ; Erşahin, Mustafa Evren ; 501191702 ; Environmental Sciences, Engineering and ManagementWater scarcity is one of the major challenges of today. Treatment technologies that are used for wastewater reuse have become more attractive in 21th century while dealing with the water scarcity. Membrane bioreactors (MBRs) provide high quality effluent which can be re-used for the beneficial purposes such as irrigation. In the MBR technology, activated sludge and membrane separation are integrated. Generally, microfiltration (MF) and ultrafiltration (UF) membranes are used in conventional MBRs to remove solids from wastewater. Since solids retention time (SRT) and hydraulic retention time (HRT) are decoupled in MBR systems, solids can be retained within the bioreactor. Moreover, compared to conventional activated sludge (CAS) process, MBRs require less area, and thus have smaller environmental footprint. Although MBRs have several advantages, fouling problem and high capital cost of the membrane appear as prominent obstacles that prevent widespread applications of this technology. Dynamic membrane (DM) technology can be an alternative option to solve limitations faced in conventional MBRs. DM is a separation layer formed on a low-cost support material by the deposition of solid particles. DM can be either pre-coated or self-forming. Pre-coated DMs are formed by passing of a pre-coating reagent such as powdered activated carbon through support material. On the other hand, self-forming DM (SFDM) is generated as a biological separation layer by colloidal particles and organics which present in filtered solution such as wastewater. This biological separation layer is also called as cake layer or secondary membrane. Support material used in DM is cheaper and more durable compared to polymeric material of conventional UF membrane. Different materials such as polyester fabric, woven and non-woven fabrics, filter cloths and ceramic materials can be used as support material for DM formation. Pore size of support material can change in a wide range of 10-200 μm. One of the most significant advantages of DM technology over conventional MBR is once DM formed, support material itself is no longer important. Besides, simple physical cleaning methods are applied to recover permeability in DM technology. Biological applications of DM can be either aerobic MBR (DMBR) or anaerobic MBR (AnDMBR). DM formation process consists of four stages: substrate layer formation, separation layer formation, fouling layer formation and filtration cake layer formation. One of the major drawbacks of DM technology is transition period between the cake layer formation and removal of cake layer due to the physical cleaning applied in case of permeability reduction. During this transition period because of the large pore size of the support material, quality of permeate is decreased and biomass is lost. Time required to reach stable permeate turbidity and almost zero suspended solids concentration in the permeate is defined as DM formation time. Therefore, shorter DM formation time is generally required to prevent low quality permeate and biomass loss during the aforementioned transition period. DMBR performance is determined by several factors such as support material characteristics, sludge characteristics and operation conditions. The aim of this study was to evaluate the impact of different inoculum sources on the treatment and filtration performance of MBRs which include hollow-fiber conventional UF membrane and DM for municipal wastewater treatment. Experimental study was carried out in two stages. Excess sludge obtained from a CAS process and high rate activated sludge (HRAS) process were utilized as inoculum in Stage-1 and Stage-2, respectively. DM and UF modules were located into the same bioreactor which had a capacity of 5.2 L. Filtration and treatment performances of DM and UF for municipal wastewater treatment were compared under same operational conditions in each stage. DM and UF membranes were operated for 67 days at an operational flux of 8 LMH (L/m2.h). There was no sludge wasted apart from sampling during the operation. System was operated in cycles of 190 seconds filtration and 35 seconds backwash. Municipal wastewater taken from the outlet of an aerated grit chamber of a full-scale preliminary wastewater treatment plant (WWTP) was used as substrate. Both inoculums were characterized to observe the changes during the operational period. Moreover, membranes were characterized before the operation and ensured that similar membrane properties were provided for each stage. Polyvinylidene fluoride (PVDF) and multi-multifilament polyester filter were used for UF and DM, respectively. Different experimental analyses were conducted to observe treatment and filtration performances of UF and DM. Environmental scanning electron microscopy (ESEM) was used for the observation of cake layer structure that was accumulated on the surface of the UF and DM. Total solids (TS), volatile solids (VS), total suspended solids (TSS), volatile suspended solids (VSS), chemical oxygen demand (COD), soluble chemical oxygen demand (sCOD) ammonium‑nitrogen (NH4+-N), total nitrogen (TN), total phosphorus (TP) and turbidity were measured to observe treatment performance in each stage. Dewaterability of sludge was indicated by capillary suction time (CST). Transmembrane pressure (TMP) was recorded during the study to analyze the filtration performance. Specific resistance to filtration (SRF) of sludge samples were measured to evaluate filterability. Extracellular polymeric substances (EPS) and soluble microbial products (SMP) were measured to understand membrane fouling behavior in each stage. High COD removal efficiencies (>86%), low turbidity values in the permeate (around 1 NTU), and high TSS removal efficiencies (>99%) were obtained during the operation in each stage. On the other hand, since there was no anoxic and anaerobic zone in the bioreactor, TN and TP removal efficiencies were low in each stage. NH4+-N removal efficiency was >99% in each stage, which showed NH4+-N was converted to the nitrate (NO3−) via nitrification process. Higher NO3− concentration in the bulk sludge compared to inoculum sludge confirmed mentioned inference. In Stage-1, turbidity in the permeate of DM decreased faster compared to Stage-2. This result indicated that cake layer formed quicker in Stage-1 compared to Stage-2, which meant that DM formation time was shorter in Stage-1 compared to Stage-2. After stable condition was obtained, average TMP was 588±33 mbar in Stage-1, and 422±3 mbar in Stage-2. SRF of sludge used in Stage-1 was higher than that in Stage-2. As a consequence, DM was operated with higher TMP in Stage-1. SMP concentration and bound EPS content of sludge were higher in Stage-1 than those in Stage-2. Higher SRF, zeta potential, and sludge volume index (SVI) values for sludge obtained in Stage-1 compared to Stage-2 might be the reason of higher TMP values determined for DM in Stage-1. However, TMP of UF membrane was not affected by the inoculum type in this study. Considering ESEM images, compact and dense DM layer formed in Stage-1, while porous and fragmented cake layer was observed in Stage-2. ESEM images showed no difference between the cake layer formed on the surface of UF membrane in Stage-1 and Stage-2. Stage-2 showed more stable operation compared to Stage-1 in terms of TMP profiles of DM. Since treatment performances of each membrane were similar, it could be concluded that DMBRs can be a good alternative to conventional MBRs. More stable operation with lower TMP obtained for DMBR when HRAS inoculum used. Thus, it could be indicated that inoculating DMBRs with excess sludge from HRAS systems can be an effective solution to stabilize TMP at a reasonable level. Large scale applications should be performed in order to examine the applicability and uncertainties of DM technology on municipal wastewater treatment. Moreover, monitoring of EPS/SMP is important subject to prevent fouling and permeability loss in DMBRs.
-
ÖgeKüçüksu atıksu ön arıtma tesisi ileri arıtma alternatiflerinin değerlendirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023) Karataş, Fatma Nur ; Özgün Karahan , Özlem ; 790936 ; Çevre Mühendisliği Ana Bilim DalıSınırlı bir kaynak olan su, nüfüs artışıyla birlikte artan kentleşme ve endüstrileşme sonucu, hızla tüketilmektedir. Bu tüketimle birlikte atıksuların doğrudan doğal ortamlara verilmesi çeşitli sağlık ve çevre problemlerine yol açmaktadır. Mevcut su kaynaklarının korunması için kirlenmelerinin önüne geçilmesi ve verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Dahası atıksuların arıtılıp su kaynaklarına deşarj edilmesinin önüne geçilerek, yeniden kazanılması gerekmektedir. İstanbul gibi kentleşmenin yüksek olduğu bir şehirde klasik arıtma sistemleri için gerekli olan alan ihtiyacı karşılanamamaktadır. Bu nedenle atıksuların aerobik granüler çamur ve membran biyoreaktör gibi daha az alan ihtiyacı olan yöntemlerle arıtılıp hatta geri kazanılması su kaynaklarının geleceği açısından önem arz etmektedir. Bu kapsamda Küçüksu Atıksu Ön Arıtma Tesisi detaylıca tanıtılarak evsel atıksuların arıtıldığı klasik sistemler açıklanmış ve bu sistemlere alternatif olan prosesler araştırılmıştır. Aerobik granüler çamur prosesi, özellikleri, granül oluşumu ve mekanizması, bunları etkileyen faktörler açısından araştırılmış ve dünyada uygulanan tam ölçekli çalışmalardan örnekler sunulmuştur. Küçüksu Atıksu Ön Arıtma Tesisi'ne gelen atıksuyun, aerobik granüler çamur prosesine göre tasarımı yapılmıştır. Tesis için gerekli olan alan ihtiyacının 11.520 m2 olduğu ve bu ihtiyacın tesisin yanında bulunan 37410 m2'lik alandan karşılanabileceği görülmüştür. Membran biyoreaktörler hakkında türleri, konfigürasyonları, membran türleri ve sistemleri hakkında bilgiler verilmiş ve avantaj ve dezavantajları araştırılmıştır. Tam ölçekli işletilen membran biyoreaktörler örnek olarak sunulmuştur. Günlük debi ve kirletici parametrelerine göre Küçüksu Atıksu Ön Arıtma Tesisi'ne gelen atıksuyun tasarımı yapılmıştır. Tesis için gerekli olan alan ihtiyacının 21.500 m2 olduğu ve gerekli olan alan ihtiyacının tesisin yanında bulunan alandan karşılanabileceği görülmüştür. Alan ihtiyacı ile birlikte iyi kalitede çıkış suyunun membran sistemlerle elde edilebileceği görülmüştür. Dahası laboratuvar ölçekli entegre sistem çalışmalarından örnekler verilmiştir ve bu entegre sistemlerin atıksuların yeniden kullanılabilmesi açısından önemli olduğu ve proseslerin verimini arttırdığı görülmüştür. Sonuç olarak, bu tez kapsamında Küçüksu Atıksu Ön Arıtma Tesisi için uygun olan proses olarak Aerobik Granüler Çamur ve Membran Biyoreaktör prosesleri belirlenmiştir. Bu proseslere göre tasarımları ve değerlendirilmeleri yapılmıştır.
-
ÖgeTreatment of sewage sludge by anaerobic membrane bioreactor technology(Graduate School, 2023-05-03) Aras, Muhammed Furkan ; Erşahin Özgün, Hale ; 501191722 ; Environmental Science, Engineering and ManagementWastewater treatment requires a substantial amount of energy to meet the discharge criteria. Energy can be recovered by anaerobic digestion of the produced sludge, which has a favorable impact on the energy balance. Conventional anaerobic digesters are constructed as completely mixed reactors operated at sludge retention times (SRTs) (< 30 days) to maximize solids conversion into biogas and sustain the methanogenic activity inside the reactor. In order to achieve a sufficient reduction of volatile solids (VS), anaerobic digesters are often constructed with huge volumes. Effective substitutes for conventional anaerobic digesters for the digestion of sludge are anaerobic membrane bioreactors (AnMBRs). Simply, AnMBR system is made up with the combination of a membrane and an anaerobic reactor. AnMBRs produce high-quality effluent, have a lower environmental impact, are resistant to toxic substrates, and have a high ability to transform carbonated organic molecules into biogas. AnMBRs can be operated at long SRT independent from hydraulic retention time (HRT), which allows the biomass to retain in the reactor for a longer time, thus results in higher digestion performance and biogas production. As an alternative to primary clarifier, high-rate activated sludge (HRAS) system, referred as adsorption stage (A-stage), was used since more organic matter can be recovered by A-stage. The biogas produced during the digestion of each sludge type and methane content were measured. The permeate quality was assessed. The filtration performance of an ultrafiltration (UF) membrane was also observed. The membrane area was 0.012 m2 and the flux was 5 L/m2.h. Morphological analyses were conducted to make a broader evaluation of membrane fouling. This study makes a comparative evaluation of the biogas production, treatment performance, and filtration performance of primary sludge (PS) and adsorption stage sludge (A-sludge) treated by AnMBR under mesophilic conditions. Finally, a plant-wide chemical oxygen demand (COD) mass balance was conducted to evaluate the COD conversion of each sludge type. Biogas production for PS was observed to be higher than for A-sludge, with average volumes of 5908 ± 352 and 5486 ± 238 mL/day, respectively. However, A-sludge contained a greater methane percentage (73%) in biogas than PS (62%). Similar COD removal efficiencies were obtained for each sludge type, approximately 96% for PS and 97% for A-sludge. Stable digester conditions in the digester were obtained, considering the optimum volatile fatty acids (VFA) to alkalinity ratio of nearly 0.08 found for each sludge type. Total nitrogen (TN) removal efficiency was 52.5% for PS, while nearly 19% was achieved for A-sludge. High total phosphorus (TP) removal efficiencies of 97% and 82% were acquired for PS and A-sludge, respectively. Total suspended solids (TSS) removal efficiency for each sludge was more than 99% thanks to the membrane, and almost no solids and fecal coliforms were found in the permeate. Extracellular polymeric substances (EPS) were found higher in AnMBR treating A-sludge. In correlation with this higher EPS, a higher capillary suction time (CST) value (293 ± 11 sec) was observed for the anaerobic sludge fed with A-sludge. Average transmembrane pressure (TMP) was higher for A-sludge (223 ± 51 mbar) in comparison to PS (171 ± 53). Morphological analyses of membranes were conducted following the operation period. Environmental scanning electron microscopy (ESEM) analysis revealed that a denser cake layer was observed on the membrane of the system fed with A-sludge, which may be correlated with the higher EPS content in the sludge of the system fed with A-sludge. A plant-wide COD mass balance was conducted in the study and revealed that A-stage integration can convert 34.5% of COD in the wastewater into methane, while primary clarifier integrated with AnMBR can recover only 19.9% of COD into methane. Consequently, in terms of energy efficiency, integration of AnMBR with A-stage instead of primary clarifier can be applied and contributes to the energy efficiency of wastewater treatment plants (WWTPs).