LEE- Proje ve Yapım Yönetimi Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Sustainable Development Goal "Goal 11: Sustainable Cities and Communities" ile LEE- Proje ve Yapım Yönetimi Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Ögeİnşaat firmalarının kriz yönetim yaklaşımları ve liderlik stilleri: COVID-19 küresel salgın krizi örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-02-24) Eraslan, Gözde Ceylan ; Acar, Emrah ; 502171408 ; Proje ve Yapım YönetimiKriz, örgütün varlığını ve kaynaklarını tehdit eden; zaman ve belirsizlik baskısı ile çalışanlar arasında stres ortamı yaratan; hızlı karar vermeyi ve hareket etmeyi gerektiren; riskleri ve gizli fırsatları barındıran durumdur. Geçmiş çalışmalar krizleri, insan ve doğa kaynaklı; ani, birikimli ve dönemsel; ekonomik, bilgisel, psikopatik eylemler, fiziksel, itibara dayalı, insan kaynaklı ve doğal afet gibi farklı şekillerde sınıflandırılmışlardır. Krize yönetim, personel, hatalı iş gibi iç faktörlerin yanında; depremler, küresel salgınlar, dalgalı piyasa koşulları gibi dış faktörler de sebep olmaktadır. Krizler, örgütlerde stres,; zaman baskısı,; uyuşmazlık ve kararların merkezileşmesi gibi olumsuz etkilere sebep olmaktadır. Kriz ortamları örgütlerin zamanında karar vermelerini ve harekete geçmelerini zorlaştırmaktadır. Krize karşı gösterilen tepkiler, kriz yaklaşımlarını belirler. Bir krizi meydana gelmeden önce tahmin etmeye çalışmak; sinyalleri takip etmek; örgütün başına gelebilecek krizleri belirlemek, hazırlıklar yapmak ve önlemler almak proaktif kriz yönetim yaklaşımının gereklilikleridir. Kriz oluştuktan sonra krizin büyüklüğünü, etki alanlarını belirlemek; kriz geliştiği esnada krizi yönetmeye yönelik adımları belirlemek ise reaktif kriz yönetim yaklaşımının unsurlarıdır. Kriz ortamının olumsuz etkileri düşünüldüğünde, krizi yönetmenin zorlaşacağı ve alınan kararların sert ve saldırgan olacağı düşünülmektedir. Bazı liderler krizleri reddeder ve örgütün yenilmez olduğuna inanırlar. Bu liderlerin, krizlerden ciddi hasarlar alması kaçınılmazdır. Elbette tüm krizler hazırlanmaya elverişli değildir. Fakat kriz sinyallerini önceden alabilen bir örgüt, erken müdahale sayesinde daha az etkilenecektir. Proaktif ve reaktif kriz yönetimi kriz yönetim süreciyle ilişkilendirildiğinde, kriz öncesi alınan önlemler proaktif kriz yönetimini; kriz sırasında yapılan eylemler reaktif kriz yönetimini yansıtır. Literatür krizi genellikle öncesi, sırasında ve sonrasında olarak dönemlere ayırmaktadır. Kriz yönetimi beş aşamadan meydana gelir: Kriz sinyallerini algılama, krize hazırlık ve önleme, kriz hasarının sınırlandırılması ve kontrolü, krizin olumsuz etkilerinin sınırlandırılması, kriz sonrası öğrenme. Kriz yönetimi de tıpkı örgütün yönetimi biçimi gibi liderin kararlarının ve yaklaşımının sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple, organizasyonun krize karşı tutumunu çoğunlukla liderlik stili belirlemektedir. Örgüt, alt yönetimden krize dair alınan bir sinyalin lidere ulaştırabileceği bir yönetim anlayışında krize hazırlıklı olabilir. Bu durumda bir örgütün kriz yönetim yaklaşımını belirleyecek olan faktörlerin arasında liderlik stili de yer almaktadır. İnşaat sektörü ve kriz ilişkisi incelendiğinde, doğası gereği sektörün krize yatkın olduğu görülmektedir. Yüksek maliyetler, uzun süreli ve katı sözleşmeler, malzeme tedarik ağının çok geniş olması gibi sebeplerden ötürü sektör her an ciddi krizlerle karşı karşıya kalmaya eğilimlidir. Bunun yanında araştırmalar, inşaat sektöründe yöneticilerin, geleneksel yönetim anlayışının kriz yönetimi konusunda olumsuz etkilere yol açtığını göstermektedir. Geleneksel yönetim anlayışının sonucu olarak, krizlerin yok sayıldığı, kriz yönetim uygulamalarının zaman ve maliyet kaybı olarak olarak görüldüğü belirlenmiştir. Ayrıca inşaat sektöründe kriz algısı, ekonomik veya tasarım, paydaş uyuşmazlığı, iş kazası gibi daha bilindik problemler üzerine kurgulanmıştır. Küresel salgınlar, bir örgütün başına gelebilecek kriz türlerinin içinde literatürde sıralanmaktadır. Fakat yakın zamana kadar bunun üzerine araştırma bulunmamaktadır. Covid-19 krizinin dünyanın her yerinde derinden etkilediği sektörlerden biri de inşaat sektörüdür. Virüs enfekte olmuş kişinin ağzından ve burnundan saçılan küçük partiküller yoluyla bulaşır. Tıbbi anlamda çalışmaları tamamlanmayan bu hastalık için karantina ve kapanma önlemleri alınmıştır. Çeşitli sektörlerde evden çalışma uygulamasına geçilmekle birlikte inşaat sektörü gibi, saha çalışması ve üretim üzerine kurulu sektörlerde evden çalışma mümkün olmamıştır. Bu yüzden faaliyetler zaman zaman durma noktasına gelmiştir ve alternatif çözümler sadece ofis çalışanları için mümkün olmuştur. Kriz yönetimi, yönetim stratejilerine entegre edilmiş bir süreçtir; bu yüzden bir örgütün kriz yönetim yaklaşımlarındaki karar vericinin lider olduğu söylenebilir. Liderin krize ve kriz yönetimine bakış açısı diğer tüm yönetim süreçleri gibi liderin stilinden etkilenecektir. Bu çalışmada, inşaat firmalarının karar vericilerinin liderlik stilini ölçmek amacıyla Tannenbaum ve Schmidt liderlik doğrusu eğrisinden yararlanılmıştır. Otokratik lider, ikna edici, danışmacı ve katılımcı lider stillerinin özellikleri belirtilmiştir. Bu liderlik stillerinin karşılaştırılma yöntemi, karar verme mekanizmasında astların dahli veya merkezi karar mekanizmasındaki yerlerinin belirlenmesidir. Karar verme merkeziyetine göre liderlik stili ile, inşaat kriz yönetim uygulamaları arasındaki ilişki incelenmiştir. Mevcut küresel salgın krizi Covid-19 temel alınarak; bu kriz öncesinde ve kriz sırasında yapılan eylemlerin hangi kriz yönetim yaklaşımına yatkın olduğu incelenmiştir. Ayrıca küresel salgın etkilerinin ortadan kalkmasından sonra, liderlerin nasıl hareket etmeyi planladığı da sorulmuştur. Bu araştırma aşağıdaki sorulara cevap aramıştır: -İnşaat firmalarının küresel salgın gibi nadir görülen krizlere karşı hazırlığı mevcut mudur? -İnşaat firmalarının kriz yönetim yaklaşımı ve yöntemleri nelerdir? -Nadir görülen bir kriz türü olan küresel salgından sonra, inşaat firmalarının kriz yönetim yaklaşımlarında değişiklikler beklenmekte midir? -İnşaat firmaları liderlerinin liderlik stilleri ve kriz yönetim yaklaşımları arasında bağlantı bulunmakta mıdır? İnşaat sektöründe aktif faaliyet gösteren, küçük ve orta ölçekli firmaların kurucularına ve üst yöneticilerine yönelik hazırlanan anket çalışması ile saha çalışması yürütülmüştür. Saha çalışması kriz yönetim uygulamalarının düzeyinin belirlenmesi, liderlik stilinin tespit edilmesi ve yanıtlayıcılar hakkında genel bilgi sorularıyla beraber üç bölümden oluşmaktadır. Yanıtlayıcıların, kriz yönetimi uygulamalarına dair ifadeleri Likert ölçeğine göre değerlendirmeleri istenmiştir. Sorular cevaplanırken, Covid-19 pandemisi öncesi, sırasında ve sonrası olarak değerlendirmesi beklenmiştir. Açık uçlu sorular ile, ifadelerin haricinde uygulanan diğer yöntemlerin belirtilmesi istenmiştir. Veriler değerlendirilmeden önce anket çalışmasına güvenilirlik analizi ve normalite testleri uygulanmıştır. Nicel veriler değerlendirilirken, kriz yönetim uygulamalarıyla liderlik stilleri arasında korelasyon analizi yapılmıştır. Bunun yanında, liderlik stillerinin kriz yaklaşımlarıyla ilişkileri korelasyon analizi ile irdelenmiştir. Korelasyon analizine göre: -Proaktif kriz yönetim yaklaşımlarıyla liderlik stilleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. -Reaktif kriz yönetim yaklaşımlarıyla liderlik stilleri arasında anlamlı (pozitif) bir ilişki tespit edilmiştir. -Kriz sonrası planlamalarla liderlik stilleri arasında anlamlı (pozitif) bir ilişki tespit edilmiştir. Yanıtlayıcıların, %36.4 oranıyla büyük çoğunluğu katılımcı lider özelliği göstermiştir. Kriz yönetim uygulamalarında, kriz sinyallerinin algılanması aşaması ortalamanın altında kalmıştır (2,82/5,00). Krize hazırlık ve önleme aşaması 3,28/5,00; kriz hasarının sınırlandırılması aşaması 3,01/5,00; krizin olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması aşaması 3,28/5,00 ile ortalamanın üzerindedir. Kriz sonrası planlama ise, 3,88/5,00 ile en yüksek düzeydedir. Nicel veriler ve açık uçlu soruların cevapları birlikte incelendiğinde, ankete katılan inşaat firmalarının nadir görülen krizlere karşı hazırlıklı olduğu görülmüştür. Kriz yönetim yaklaşımlarının ise duruma göre değiştiği söylenebilir. Tecrübe edilmiş krizlere karşı proaktif kriz davranışları gösteren yanıtlatıcı inşaat firmalarının, geleneksel olmayan krizlere karşı ise hazırlıklı olduğu tespit edilmiştir. Reaktif kriz davranışlarının ise, literatürde beklenildiği gibi sert ve agresif olmadığı; çalışanlarla ve paydaşlarla iyi ilişkilerin gözetildiği; yenilikçi arayışların sürekli devam ettirildiği belirlenmiştir. Yaşanan Covid-19 krizinden sonra, yanıtlayıcı inşaat firmaların planlamalarına bakıldığında; firmaların bundan sonra yaşanacak geleneksel olmayan ve nadir krizlere karşı hazırlıklı olmasının muhtemel olduğu görülmektedir. İnşaat firmalarının kriz yaklaşımları ve liderlik stilleri arasındaki ilişki incelendiğinde, anket katılımcılarından elde edilen bulgulara göre aşağıdaki bulgular elde edilmiştir: -Katılımcı liderlerin, tecrübe edilmiş ve sık karşılaşılan krizlere karşı sinyal algılama aşamasında ve hazırlık/önleme aşamasında çaba gösterdiği söylenebilir. -Katılımcı liderlerin, kriz meydana geldiğinde agresif ve sert tepkilerden kaçındığı söylenebilir. -Katılımcı liderlerin, krizleri yok saymak yerine çözüm geliştirmeye ve mevcut durumu korumaya çabaladığı söylenebilir. -Katılımcı liderlerin, krizlerden fırsatlar yaratmak için çaba gösterdiği söylenebilir. -Katılımcı liderlerin, deneyimlerden öğrenmeye ve tecrübe ile gelişim göstermeye açık olduğu söylenebilir.
-
ÖgeKamu sektörü konut projelerinde ihale aşaması planlama sürecine yönelik bir model önerisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-11-16) Tıratacı, Hakan ; Yaman, Hakan ; 502052456 ; Proje ve Yapım Yönetimiİnşaat projelerinin ihale evresinde planlama ve programlama faaliyetlerinin etkinliği, projelerin bir sonraki yapım aşamasında meydana gelebilecek sorunların ve risklerin asgari düzeye indirilmesini sağlamaktadır. Türkiye'de özellikle kamu inşaat sektöründe gerçekleştirilen ihale süreçlerinde planlama ve programlama çalışmalarına gereken önemin verilmediği görülmektedir. İhale evresindeki planlama ve programlamadaki bu yetersizlik nedeniyle yürütülen projeler ile teslim süreleri ve yatırım kararları arasında uyumlu olmayan nitelikler görüldüğü açıktır. Bu sorunun çözülmesi için öncelikle kamu sektöründeki inşaat projelerinin taahhüt edilen zamanda teslim edilmesini sağlayarak işveren ve hak sahipleri arasındaki anlaşmazlıkları önlemek ve projelerin Tahmini İş Süresini belirleyip işin zamanında bitirilmesini sağlamak önem arz etmektedir. Böylelikle projelerde hem kamunun hem de hak sahiplerinin parasal ve zamansal kayıplarına engel olunması mümkün olacaktır. Türkiye'deki kamu inşaat sektöründe en aktif ve büyük kurumun TOKİ olması nedeniyle bu doktora tezinde TOKİ tarafından yürütülen konut projelerinde gecikme sürelerinin belirlenmesi ve belirlenen bu gecikme sürelerini azaltacak Tahmini İş Süresini hesaplayacak bir modelin önerilmesi amaçlanmıştır. Doktora tezinde karma araştırma yöntemi kullanılmıştır. Öncelikle TOKİ yetkilileri ile yapılan görüşmeleri içeren bir vaka çalışması metodolojisi benimsemiştir. Görüşmeler sırasında mevcut 3500 TOKİ projesine ilişkin ayrıntılı bilgileri gösteren bir rapor elde edilmiştir. Görüşmeler ayrıca TOKİ'nin mevcut inşaat süresini hesaplamak için konut sayısı, çizim türü ve çalışılmayan günler olmak üzere üç faktörü kullandığını göstermiştir. Çalışmanın bulguları, TOKİ tarafından hesaplanan toplam inşaat sürelerinin, resmi yüklenici sözleşmelerine keşif süresi olarak aktarılırken yüksek düzeyde kısaltıldığı görülmüştür. Bunun sonucunda TOKİ konut projelerinde birçok gecikmenin ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak toplam inşaat süresinin daha hassas ve pratik bir şekilde tahmin edilmesi için süreyi etkileyen ek faktörleri kullanarak Tahmini İş Süresine ulaşan yeni bir modele gereksinim olduğu saptanmıştır. Bu sebeple doktora tezinin ikinci kısmında bir model önerine yer verilmiştir. Mevcut 2800 adet TOKİ inşaat projeleri içinde %25,71 (1530) oranla en fazla konut projelerinin geciktiği ve konut projelerinin de kendi içerisinde %47,06 (720) oranında gecikmeye sahip olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle, modelin yalnızca konut projelerine uygulanmasına karar verilmiştir. Doktora tezinin bu bölümünün temel amacı, "Tahmini İş Süresi" olarak adlandırılan toplam inşaat süresini daha doğru tahmin etmek için literatür taraması, TOKİ yetkilileri ile görüşmeler ve TOKİ'den elde edilen belgelerden elde edilen toplam 11 adet faktörü içeren yeni bir model önermektir. Önerilen model, SPSS 26.0 yazılımı ve istatistiksel yöntemler kullanılarak Temel İş Süresini oluşturan ilk üç faktöre diğer sekiz faktörün etkisiyle belirli değerlendirme ölçütleri doğrultusunda Tahmini İş Süresini hesaplamaktadır. Veri analizi sırasıyla çoklu regresyon analizi, CHAID ve CART ile yapılmıştır. Bulgular %95 güven aralığına göre yorumlanmıştır (p<0,05). Çalışmanın bulguları regresyon, CHAID ve CART analizi için sırasıyla on bir faktörden sekizinin, yedisinin ve beşinin anlamlı olduğu ve Temel İş Süresini etkilediklerini göstermiştir. Kestirimler ve standart hatalar, üç istatistiksel yöntemin tümünün geçerliliğini kontrol etmek ve doğrulamak için hesaplanmış ve her üç yöntem için bulunan sonuçlar kendi aralarında karşılaştırılmıştır. Sonrasında model test edilmiş ve regresyon formülünün geçerliliği gösterilmiştir. Bulgulara göre temel iş süresi(F1+F2+F3), proje önceliği (F4), projenin karmaşıklığı (F5), projenin zorluk derecesi (F7), projenin finansal riski (F8) ve proje bölgesinin iklim koşulları (F10) Tahmini İş Süresini önemli ölçüde etkilemektedir. Temel iş süresi, Tahmini İş Süresi üzerinde en yüksek etkiye sahiptir. CHAID ve CART, standart sapmalar açısından regresyona göre daha iyi performans göstererek, daha karmaşık değerlendirme kriterlerine sahip olan F9, F10 ve F11 faktörleri nedeniyle hesaplama yönteminin tahmin yeteneğini artırmıştır. Modelin uygulama safhasında öncelikle TOKİ'nin mevcut Temel İş Süresi hesabına ilişkin değerlendirme ve eleştiriler yapılmıştır. Bu noktada TOKİ'nin sözleşme sürelerini belirlerken hesapladığı iş sürelerini dikkate değer miktarda kısaltarak sözleşme sürelerini oluşturduğu gözlemlenmiştir. Sonrasında her bir yöntemde bulunan anlamlı faktörler kullanılarak 1530 konut projesi için Tahmini İş Süreleri ve geciken konut proje sayıları yeniden hesaplanmıştır. Modelin uygulanması öncesi, mevcut duruma göre geciken konut proje sayısında belirgin bir azalma olduğu gözlemlenmiştir. Modelin uygulanması öncesinde geciken proje sayısı 720 olup, 1530 proje içinde %47,06 orana karşılık gelmektedir. Model uygulandıktan sonra geciken proje sayısının regresyon yönteminde %22,88'e (350 proje), CHAID yönteminde %18,63'e (285 proje) ve CART yönteminde ise %19,54'e (299 proje) düştüğü görülmüştür. Sonuçlar önerilen modelin geciken konut proje sayısını azaltmayı başardığını göstermektedir. Sonuç olarak bulgular, önerilen modelin konut projeleri için ideal süreyi tahmin etmek için geçerli ve güvenilir bir araç olduğunu desteklemiştir.
-
ÖgeUser-centered interface design for BIM-IoT enabled fire emergency response system(Graduate School, 2023-06-09) Rezaeifam, Sanam ; Günaydın, Hüsnü Murat ; Pehlevan Ergen, Esin ; 502162455 ; Project and Construction ManagementBuilding fire emergencies are considered a high-risk domain for significant loss of lives and property. Accurate information and Situational Awareness (SA) enable fire responders to make timely decisions and perform safe operations during fire emergencies. Advanced technologies, such as Building Information Modelling (BIM) and the Internet of Things (IoT) have the potential to supply information required for decision-making during a fire emergency. However, the information retrieved from these technologies fails to cover all the critical knowledge required for situational awareness (SA) or fails to present this information to the users in a usable and effective way. This dissertation aims to define fire emergency responders' SA Goals, Decisions, and Information (GDI) requirements to specify design characteristics of SA-oriented user-centered Fire Emergency Information Systems (FERS) based on combined Building Information Modelling (BIM) and Internet of Things (IoT) technologies. The semi-structured scenario-based interviews were conducted with ten Municipal fire department experts to determine GDI requirements. Based on the identified requirements, the SA-oriented use-case and sequence data models for decision-support FERS were developed to reveal the dynamic aspect of the FERS and to describe how the system should behave to enhance the SA of responders. The use-case data model visualizes the possible interactions of fire responders with the system, and the sequence data models visualize the order of the interactions and the call/return messages between the lifelines of the FERS. The validation of the GDI requirements and data models was performed by obtaining experts' feedback, and based on the feedback; the models were finalized. The SA GDI requirements and data models used for FERS's user-centered interface design to support responders with higher SA. The iterative design process was used based on a User-Centered Design (UCD) method and principles of UI (User Interface) design to determine the functional and visual requirements of the UI; Then, these requirements were used to define the graphical user interface (UI) characteristics of the FERS. For validation, the fire response experts evaluated the usability of the user interface via a questionnaire, which combined Usability Metric for User Experience (UMUX) and After-Scenario Questionnaire (ASQ). Also, the experts were interviewed to retrieve their suggestions for improvement and the design was revised to include these suggestions. The findings showed that the developed UI focuses on effectively achieving user goals and has the potential to significantly improve the efficacy of fire responding operations, minimizing the risk of loss of life and property damage. Besides, effective decision support systems, especially in cases where the skills and training of the firefighters are not sufficient can direct the emergency response.