FBE- Meteoroloji Mühendisliği Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "İncecik, Selahattin" ile FBE- Meteoroloji Mühendisliği Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAnkara'da Hava Kirliliği Episodları Esnasında Atmosferik Şartların Analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Şahin, Mustafa ; İncecik, Selahattin ; 100674 ; Meteoroloji Mühendisliği ; Meteorological EngineeringHava kalitesine yönelik sınıflandırmalar içerisinde episodlar önemli parametrelerdir. Şehirsel hava kirliliği olaylarının incelenmesinde, episod olayları ve bunların meydana gelmesine zemin hazırlayan atmosferik dispersif şartlarının belirlenmesi gerekir. Bu çalışmada, Ankara'da 1989-1994 yıllan kış aylarında (Ekim-Mart) ölçülen SO2 ve partikül madde (PM)'nin ortalama değerlerinden episod günleri tespit edilerek, bunların yerel meteorolojik parametreler ve sinoptik ölçekli olaylar arasındaki bağıntıları analiz edilmiştir. Aşağı atmosferin düşey yapısı hakkında bilgi edinebilmek için Ankara'nın yerel meteorolojik parametreleri ve radyosondaj gözlemlerinin yam sıra özellikle vortisiti ve termal rüzgar hesaplamasında kullanılmak üzere Türkiye'deki yedi adet radyosonde istasyonundan yapılan sondaj verileri gözönüne alınmıştır. Bu veriler şunlardır. a) Yer, 850 hPa, 700 hPa ve 500 hPa seviyelerindeki günlük sıcaklık, basınç, bağıl nem, jeopotansiyel yükseklik ve rüzgar yön ve hız değerleri, b) 0000 GMT ve 1200 GMT'de meydana gelmiş olan yüzey enverziyonlar ve bunların taban ve tavan yükseklikleri, kalınlıkları ve taban-tavan sıcaklık farkları, c) Sinoptik yer haritaları (0000 GMT), d) Ortalama sıcaklık değerleri (günlük, aylık ve yıllık), Bu çalışmada, hava kalitesi episodlan için şu kriter belirlenmiştir: SO2 veya PMMen birinin 24 saatlik periyotta en az iki ölçme istasyonunda ve en az iki gün süren bir olayda dış hava kalite sınırlarını aşmasıdır. Bu kriter çerçevesinde, 1989-1994 periyodunda S02> 250 ug/m3 için 2-21 gün süren toplam 42 adet (toplam 243 gün), SO2 > 400 ug/m3 için 2-10 gün süren toplam 26 adet (toplam 92 gün), PM> 200 ug/m3 için 2-llgün süren toplam 40 adet (toplam 135 gün) ve PM> 300 ug/m3 için 2-5gün süren toplam 9 adet (toplam 27 gün) hava kirliliği episodunun meydana geldiği tespit edilmiştir. Episodlar süre olarak en fazla Ocak aylarında, en az ise Ekim aylarında meydana gelmiştir. Bir akışkan içerisindeki dönüşün mikroskobik ölçüsü olan vortisiti, hızın rotasyoneli olarak tanımlanan vektör alanıdır. Büyük ölçekli dinamik meteorolojide genel olarak sırasıyla rj ve C, ile gösterilen mutlak ve bağıl vortisitinin sadece düşey bileşenleri ile ilgilenilir. Geniş pozitif (negatif) bölgelerde bağıl vortisiti(Q, kuzey yarımkürede siklonik fırtınalarla işbirliği içerisinde gelişme eğilimi göstermektedir. Bundan dolayı bağıl vortisitinin dağılımı hava analizi için iyi bir diagnostik araçtır. Mutlak ve bağıl vortisiti arasındaki fark, rotasyonu için dünyaya bağımlı olan vortisitinin yerel düşey bileşeni olan planeter vortisitidir: k.VxUe = 2Qsin<|> = /. Böylece mutlak vortisiti r|=Ç+/, bağıl vortisiti C ile ya da kartezyen koordinatlarda; il = dv/dK-du/dy+f, Ç = dv/dx-du/dy (1) şeklinde ifade edilmektedir. Hava parseli kendi etrafında saat yönünde (Ç < 0) dönüyorsa buna antisiklonik (-) vortisiti, kendi etrafında saat yönünün tersine (Ç > 0) dönüyorsa buna siklonik (+) vortisiti denir. Bağıl vortisitiyi (Q hesaplamak için yukarıda belirtilen denklem kullanılmıştır. 7 adet radyosonde istasyonlarım içine alacak şekilde Türkiye 2 derece (1 derece=l 1 1 km.) aralıkla 32 (8x4) grid noktasına ayrılmıştır. Radyosonde istasyonlarına ait rüzgar hız ve yön verileri kullanılarak SO2 konsantrasyonunda 250 ug/m3 ve 400 ug/m3'ü aşan episod günlerine ait 850 hPa (0000 GMT ve 1200 GMT), 700 hPa (0000 GMT) ve 500 hPa (0000 GMT) seviyelerindeki bağıl vortisiti hesaplanmıştır. Ayrıca, episod günlerindeki (SO2 > 400 ug/m3) değerler kullanılarak bağıl vortisitinin düşey dağılım profili çizilmiştir. S02 > 250 ug/m3 episod günlerinde 850 hPa (0000 GMT ve 1200 GMT), 700 hPa (0000 GMT) ve 500 hPa (0000 GMT) seviyelerindeki toplam vortisiti değerlerinin %69.08'i negatifdir. En fazla negatif değerlerin %75.44 ile 850 hPa (1200 GMT) seviyesinde bulunmuştur. SO2 > 400 ug/m3 episod günlerinde ise 850 hPa (0000 GMT ve 1200 GMT), 700 hPa (0000 GMT) ve 500 hPa (0000 GMT) seviyelerindeki toplam vortisiti değerlerinin %74.02'si negatifdir. En fazla negatif değerlerin %82.76 ile 850 hPa (1200 GMT) seviyesinde bulunmuştur. SO2 > 400 ug/m3 episod günlerindeki toplam vortisiti değerlerin negatif olma yüzdesinin (%74.02), SO2 > 250 ug/m3 episod günlerindeki toplam vortisiti değerlerinin negatif olma yüzdesinden (%69.08) büyük olduğu görülmüştür. Bu ise vortisitinin negatif olma durumu ile yüksek kirletici değerler arasında doğru bir orantının olduğunu göstermektedir. Episodlann birinci günündeki vortisiti değerinin en fazla negatif olma durumu %79.17 ile 850 hPa seviyesinde olduğu tespit edilmiştir. Burada, 850 hPa seviyesinin vortisiti için önemli olduğu görülmektedir. Termal rüzgar, iki basınç seviyesi arasındaki jeostrofik rüzgar kaymasıdır. Termal rüzgar gözlenen rüzgar ve sıcaklık alanlarının analizini kontrol etmek için kullanılan faydalı bir araçtır. Ayrıca, termal rüzgar bir tabakadaki ortalama yatay sıcaklık adveksiyonunu tahmin etmek için de kullanılmaktadır. İki basınç seviyesindeki jeopotansiyel yükseklik farkı gözönünde bulundurularak termal rüzgar denklemi; UT=l/Pd(<|>ı-<|>o)/dy, vı=l/f*ö(<|>ı-(t>o)/5x, Wt=Vut2+vt2' (2) şeklinde ifade edilmektedir. Türkiye'deki 5 adet radyosonde istasyonundan alman 850 hPa (0000 GMT) ve 700 hPa (0000 GMT) basınç seviyelerindeki jeopotansiyel yükseklik verileri kullanılarak SO2 > 400 ug/m3 episod günlerine ait termal rüzgar değerleri hesaplanmıştır. Termal rüzgar değerlerinin l(bir)'den küçük ve ortalama değerinin 0.313 olduğu tespit edilmiştir. Bu değerlerin %47.2'sinin 0.05-0.25 aralığında yer alması episod günlerinde 850 hPa ile 700 hPa seviye arasında yatay sıcaklık gradyanının da küçük xı olduğunu göstermektedir. Bu durum episod günleri için çizilmiş olan düşey sıcaklık profillerinde de görülmektedir. Şehir alanlarındaki hava kirliliği episodlannın oluşumu yüksek basınç sisteminin varlığı veya yukarıdaki sıcak sut özelliğinin sıkça sebep olduğu yüzeydeki zayıf basınç gradyanlannm varlığıyla oluşmaktadır. Sübjektif yöntemle sinoptik yer kartlarından (0000 GMT) episod günlerindeki (S02 > 250 ug/m3 ve 400 ug/m3) yatay basınç gradyanlan tesbit edilmiştir. Bu basınç gradyanlan; çok zayıf (< 5 mb/1 100 km), zayıf ( 5 mb/550-1100 km), kuvvetli (5 mb/100-550 km) ve çok kuvvetli (>5 mb/0-100 km) şeklinde sınıflandırılmıştır. Burada, "zayıf ve "kuvvetli" basınç gradyanlanndaki kirletici konsantrasyon değerlerinin "çok zayıf ve "çok kuvvetli" basınç gradyanlanndaki kirletici konsantrasyon değerlerinden büyük olduğu belirlenmiştir. Bu durum, episod günlerinde atmosferin genelde sakin olduğunu, hareketli ortamın olmadığım göstermektedir. Atmosferin düşey yapısı içinde atmosferin sımr tabaka yüksekliğini tanımlayan 850 hPa seviye sıcaklığı önemli bir parametredir. 850 hPa seviyesindeki daha sıcak hava kütleleri daha dengeli atmosferi beraberinde getirir. Episod günlerinin 850 hPa seviyesindeki (0000 GMT) sıcaklık değerleri analiz edilmiştir. Episodlann birinci gününe kadar sıcaklığın azaldığı ve episodun birinci gününden itibaren sıcaklığın arttığı belirlenmiştir. Burada, episodlann belirlenmesinde bu seviye sıcaklığının önemli olduğu görülmüştür. Atmosferde rüzgann yükseklikle saat ibreleri yönünde (antisiklonik) değişmesi sıcak adveksiyonun olduğunu gösterdiği bilinmektedir. Yer, 850 hPa, 700 hPa, ve 500 hPa (0000 GMT) seviyelerindeki sıcaklık değerleri kullanılarak episod günlerindeki (SO2 ^ 400 ug/m3) düşey sıcaklık dağılım profili çizilmiştir. Bu profillerde, episod günlerindeki adveksiyonlar analiz edilmiştir. Toplam 88 episod gününün 66 gününde (%75) ve 24 adet episodun 18'nin birinci gününde (%75) rüzgann yükseklikle antisiklonik olarak değiştiği ve aynca 24 adet episodun 22'sindeki (%92) en yüksek SO2 konsantrasyonunun rüzgann yükseklikle antisiklonik olarak değiştiği günlerde meydana geldiği görülmüştür. Burada düşey sıcaklık dağılımının analizler için önemli olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, negatif bağıl vortisiti ile yüksek hava kirliliği seviyeleri arasında bağıntı olduğu belirlenmiştir. Özellikle hava kirliliği analizlerinde bağıl vortisitinin önemli bir faktör olduğu tespit edilmiştir.
-
ÖgeAvrupa Hava Kirleticilerinin Doğu Akdeniz Bölgesine Uzun Menzil Taşınımının Modellenmesi: Antalya İçin Bir Episodik Analiz(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Freiwan, Muwaffaq ; İncecik, Selahattin ; Meteoroloji Mühendisliği ; Meteorological EngineeringAvrupa hava kirleticilerinin Doğu Akdeniz bölgesine uzun menzilli taşınımının incelenmesi için 26 – 29 Ağustos 1998 tarihleri arasındaki 4 günlük episod peryodu seçilmiştir. Çalışma bölgesi olan Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Avrupa’da siklojenez ve antisiklojenez ile birlikte kritik hava kirliliği durumlarının oluşumuna yardımcı olan mevsimsel sinoptik klimatolojik paternler incelenmiştir. Ayrıca Doğu Akdeniz bölgesindeki kirliliğin Avrupa’daki muhtemel kaynağı olan en büyük kirlilik emisyon kaynakları belirlenmiştir. Hava kirleticilerinin hareketini etkileyen saatlik hava sirkülasyonunun ve üç boyutlu meteorolojik değişkenlerin öngörüsünü yapmak için Mezo-ölçek meteorolojik model, MM5 kullanılmıştır. Geriye doğru yörünge similasyonları MM5/RIP ve HYSPLIT modelleriyle tahmin edilmiştir. Sonuç olarak Avrupa’dan kaynaklanan 3 ana yörünge kaynağı sektörü bulunmuştur. PSO4 ve SO2 gibi türlerin derişimi, birikmesi ve taşınımının similasyonunu elde etmek için üç boyutlu Eulerian CAMx modelinde, MM5 modelinin çıktısı olarak üretilen meteorolojik değişkenler kullanılmıştır. CAMx hava kalitesi modelinin similasyonları, HYSPLIT ve MM5 modelleriyle üretilen hava parseli yörünge similasyonlarıyla büyük bir uyum sağladığı görülmüştür. Avrupa’dan Doğu Akdeniz bölgesine sulfatın taşınımı iki ana geçit yolu izlediği saptanmıştır. Bunlardan birincisi İtalya’dan kaynaklanan ve Yunanistan ile Ege Denizi üzerinden geçerek Güneybatı Türkiye’ye ulaşır. İkincisi ise Orta ve Doğu Avrupa’dan kaynaklanan sulfatın Türkiye’nin Kuzeybatısına ulaşmasını sağlayan geçittir. Türkiye’de ilk defa kullanılan bu modelleme sistemi iyi bir performans göstermiştir.
-
Ögeİstanbul Bölgesinde Yüzey Ozonun Fotokimyasal-Dinamik Bir Modelle İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Anteplioğlu, Ümit ; İncecik, Selahattin ; Meteoroloji Mühendisliği ; Meteorological EngineeringBu çalışmada, tipik yaz günleri için UAM-V model sistemi kullanılarak İstanbul bölgesinde yüzey ozon konsantrasyonları elde edilmiş ve sonuçlar irdelenmiştir. Konsantrasyonların hesaplanabilmesi için gerekli olan meteorolojik değişkenlerin üç boyutlu dağılımı orta ölçek prognostik bir meteorolojik model çalıştırılarak elde edilmiştir. Meteorolojik model kompleks arazi ve yüzey özellikleri dağılımı etkilerini hesaplara katabilmektedir. Bölgede ozon oluşmasında rol oynayan emisyonların sadece motorlu karayolu taşıtlarından kaynaklandığı varsayılmıştır. Motorlu karayolu taşıtları emisyonları, emisyon faktörleri ve trafik aktiviteleri modellemeleri ile kestirilmiştir. Orta ölçek meteorolojik model sonuçları bölgede yüzey konsantrasyon dağılımlarını etkileyebilecek termal sirkülasyonların varlığını göstermektedir. Kestirilen trafik aktivitelerinin mevcut birkaç trafik sayımı ile uyumu makul düzeydedir. Emisyon faktörleri, üretilen senaryolarla EPA'ya ait Mobil5a emisyon faktör modeli kullanılarak elde edilmiştir. Senaryolarda, motorlu taşıtların tescil ve yaş dağılımı, yakıt uçuculuğu, taşıt dağılımı, trafik akış hızı, çevre sıcaklığı kullanılmıştır. Şehir içi motorlu karayolu taşıtları emisyonları için, EPA EPS2.0 emisyon önişlem sistemi kullanılarak üretilen senaryolara uygun emisyon envanterleri hazırlanmıştır. Bu amaçla şehir içi yollar sayısallaştırılarak sınıflandırılmıştır. Elde edilen yüzey ozon konsantrasyonları ile bölgede yapılan gözlemler karşılaştırıldığında sonuçların uyumlu olduğu görülmüştür. Sonuçlar EPA'nın kabul edilebilirlik kriterlerine de uygun bulunmuştur.
-
ÖgeTwo-Dimensional Atmospheric Flow Modeling By Using Schwarz-Christoffel Transformation Over Complex Topography(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Erdun, Hakan ; İncecik, Selahattin ; 66423 ; Meteoroloji Mühendisliği ; Meteorological EngineeringKüçük, bölgesel ve büyük ölçekli meteorolojik modeller, atmosferik olayların anlaşılmasında, atmosferik parametrelerin gelecekteki durumlarının belirlenmesinde ve hava kirliliği modelleri için gerekli olan giriş bilgilerini sağlamada yardımcı olduklarından meteorologlar için vazgeçilmez bir araçtır. Günümüzde oldukça fazla sayıda meteorolojik modellerin olması da modellerin ve modellemenin önemini açıkça göstermektedir Bir meteorolojik modelin geliştirilmesinde, ilk planda karşılaşılan en büyük zorluk, topografyanın etkisinin modele katılmasında ortaya çıkmaktadır. Büyük ölçekli modellerde topografya üzerindeki ayrıntılar çok önemli değildir ve topografya modele kaba bir tarifle dahil edilebilir. Bölgesel ve küçük ölçekli modellerde ise, topografya ve üzerindeki sekililer atmosferik akışa doğrudan etki eden en önemli parametredirler ve model, topografyanın detaylı bir tarifini içermek zorundadır. Bununla beraber, topografyanın tarifi aynı zamanda modelde kullanılan grid-aralığına bağlı olarak belirlenir. Meteorolojik modellerde yaygın olarak kullanılan "düşey koordinat dönüşümleri" küçük ve bölgesel ölçekli modeller için belirli şartlar altında kullanılmaktadır. Bu koordinat dönüşümlerinin kullanımında, topografyadaki eğimlerin 45 dereceden çok çok küçük olması gerekmektedir. Bunun sağlanmaması durumunda yere yakın yerlerde gradyan hesaplarında hatalar önemli derecede artış göstermektedir. Bu yüzden, dik yamaçlı dağlık veya dik inişli vadi olan bölgelerde bu koordinat dönüşümlerini içeren modellerin kullanımı mümkün olmamaktadır. Bu tez çalışmasında topografyanın ölçeğinden, topografyanın eğimlerinden ve üzerindeki şekillerden (binalar, kuleler v.b.) bağımsız olarak çalışabilecek iki boyutlu bir model geliştirilmiştir. XV .alanında da önemli değişiklikler olmadığı, fakat sadece adveksiyondan dolayı sıcaklık alanının akım yönünde hareket ettiği görülmektedir. Elde edilen bu sonuçlara göre model global anlamda gerçekçi sonuçlar vermektedir. Model sonuçlarının hassasiyeti, modele rasyon modülünün ve sınır tabaka parametreleştirmelerinin katılmasıyla arttırılabilir. Ayrıca modelde kullanılan kabuller değiştirilerek ve yeni formülasyonlar ekleyerek aşağıda verilen çalışmalara genişletilebilir:. Model sığ konveksiyon sisteminden derin konveksiyon sistemine göre tekrar düzenlenerek, yukarı atmosferdeki gravite-dalgalarının modellenmesi için kullanılabilir.. Taşınım ve konsantrasyon denklemleri katılarak, kirleticilerin atmosferde dağılımı ve taşımını modellenebilir.. Radyasyon modülü, ısı ve su buharının korunumu denklemleri eklenerek topografik etkilerden dolayı bulut ve sis oluşumu modellenebilir.. Radyasyon modülü, ısı ve su buharının korunumu denklemleri eklenerek dağlık bölgelerde göllerin etkileri ve kara-deniz etkileşimi ve meltemler modellenebilir.. Model, ayrıca Schwarz-Christoffel ile elde edilecek iki boyutlu grid ağlarının y-ekseni yönünde sıralanması ve sonra bunların ortogonal olmayan araziyi-izleyen kordinat dönüşümü ile birleştirilmesi sonucunda 3- boyuta genişletilebilir. XIX Türbülans modeli için Smagorinsky ve Lilly tarafından verilen alt-grid ölçeği karışma formülasyonu kullanılmıştır. Bu formülasyonun bir avantajı 2- veya 3 -boyutlu modellerde türbülans terimlerinin doğrudan sonlu-farklar şemasında yazılabilmesidir. Model, radyatif modülünü ve sınır tabaka parametreleştirme işlevlerini içermemektedir. Model denklemlerinin çözümü için sonlu-farklar metodu kullanılmıştır. Uzaysal türevler için merkezi şema, zamansal türevler için başlangıçta ileri şema ve sonrası için leapfrog şeması kullanılmıştır. Advektif terimleri hesabında ise "upwind" şeması kullanılmıştır. Model denklemleri, matris formuna getirilerek çözülmüştür. Geliştirilen model, örnek bir topografya üzerinde çalıştırılmıştır. Bu test için 50x21 lik bir grid-ağı kullanılmıştır. Grid aralığı yatayda 810 m ve zaman adımı ise kararlılık kriterine göre 2.5 saniye olarak alınmıştır. Karmaşık topografya üzerinde türbülanslı akışın yeterli bir tanımlaması için ilk planda atmosferdeki pertürbasyon basınçı büyüklüğünün göz önüne alınması gereklidir. Modelde hesaplanan pertürbasyon basınç değerlerine göre örnek topografyanın rüzgar altı tarafında yüksek pertürbasyonlar ve rüzgar üstü tarafında ise düşük pertürbasyonlar görülmektedir. Bu durum, dağın rüzgar alan kısmında rüzgarın dağ yamacını tırmanırken akımın zorlanması ile ifade edilebilir. Türbülanslı akış alanını kuşatan topografyanın etkilerini gösteren diğer önemli bir gösterge, gerçek atmosferik basınçtır. Gerçek atmosferik basıncı, hesaplanan pertürbasyon basınç değerlerinin başlangıç basınç değerlerine eklenmesi ile bulunur. Elde edilen gerçek atmosferik basınç değerlerine göre örnek topografyanın rüzgar altı tarafında yüksek pertürbasyondan dolayı yüksek basınç bölgesi ve rüzgar altı tarafında ise düşük pertürbasyon basıncından dolayı düşük basınç bölgesi görülmektedir. Ayrıca eş basınç çizgileri (isobarik yüzeyler) dağ tepesinde rüzgar altı tarafına doğru büküldüğü ve bu bükülme modelin ileri adımlarında daha belirgin olduğu görülmektedir. Bu da, akım üzerinde dağ etkilerini gösteren en belirgin göstergelerden biridir. XV11 Ayrıca elde edilen bu gerçek basınç değerlerinden elde edilen boyutsuz sürükleme (drag) katsayıları, Durran (1986) tarafından yapılmış 3 boyutlu model çalışmasındaki sürükleme katsayıları ile karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma sonucunda sürükleme katsayılarının uygun olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan farklar, modelde kullanılan dağ profilinin Durran'ıri modelindeki dağ profiline göre daha sivri olması ve modelin 2 boyutlu olması sebebiyledir. Türbülanslı akımın modellenmesinde önemli olan diğer bir parametre de alt-grid karışım katsayılarıdır (Km). Model için kararlı bir atmosfer şartlan kabulü yapıldığından modelde elde edilen alt-grid karışım katsayıları 0.001 ile 2m2/s arasında olduğu görülmüştür. Hesaplanan alt-ölçek karışım katsayıları değerlerine göre örnek topografyanın üzerinde bir yüksek karışım katsayısı bölgesi oluşmaktadır. Bu bölge, modelin ilerleyen adımlarında dağın rüzgar altı tarafına doğru akımın etkisi ile kaymakta ve sonra akım ayrılmasından dolayı tepenin hemen ardında parçalara bölünmektedir. Akım ayrılması ayrıca hesaplanan rüzgar alanı değerlerine bakıldığında açıkça görülebilir. Rüzgar alanı değerlerine göre, rüzgar başlangıçta topografyanın şekline göre kendini ayarlamakta ve sonra topografyanın etkisinin rüzgar üzerindeki değişimi açıkça ortaya çıkmaktadır. Model radyasyon modülü içermediğinden dolayı, sıcaklık alanı sadece advektif terimler vasıtasıyla etkilenmektedir. Türbülansın modelde sadece rüzgarın etkileri ile oluşmasını sağlamak için başlangıç sıcaklık alanı, düşük seviyelerde soğuk hava ve yukarda sıcak hava olacak şekilde (termik olarak kararlı bir atmosfer) seçilmiştir. Bununla beraber, modelde radyasyon modülünün etkisini, ve hem buoyancy hem de advektif terimlerinin etkilerini göstermek için başlangıç sıcaklık alanına suni bir pertürbasyon verilmiştir. Pertürbasyon değerleri yerde 1°C ve modelin üstünde O °C olacak şekilde yükseklikle doğrusal bir değişim alınmıştır. Model sonuçlarına göre pertürbasyon sıcaklık değerlerinin büyüklüğünde önemli değişiklik görülmemektedir. Pertürbasyon sıcaklık alanının başlangıçta sıcaklık alanına eklenerek elde edilen gerçek sıcaklık değerleri incelendiğinde de, sıcaklık .alanında da önemli değişiklikler olmadığı, fakat sadece adveksiyondan dolayı sıcaklık alanının akım yönünde hareket ettiği görülmektedir. Elde edilen bu sonuçlara göre model global anlamda gerçekçi sonuçlar vermektedir. Model sonuçlarının hassasiyeti, modele rasyon modülünün ve sınır tabaka parametreleştirmelerinin katılmasıyla arttırılabilir. Ayrıca modelde kullanılan kabuller değiştirilerek ve yeni formülasyonlar ekleyerek aşağıda verilen çalışmalara genişletilebilir:. Model sığ konveksiyon sisteminden derin konveksiyon sistemine göre tekrar düzenlenerek, yukarı atmosferdeki gravite-dalgalarının modellenmesi için kullanılabilir.. Taşınım ve konsantrasyon denklemleri katılarak, kirleticilerin atmosferde dağılımı ve taşımını modellenebilir.. Radyasyon modülü, ısı ve su buharının korunumu denklemleri eklenerek topografik etkilerden dolayı bulut ve sis oluşumu modellenebilir.. Radyasyon modülü, ısı ve su buharının korunumu denklemleri eklenerek dağlık bölgelerde göllerin etkileri ve kara-deniz etkileşimi ve meltemler modellenebilir.. Model, ayrıca Schwarz-ChristorTel ile elde edilecek iki boyutlu grid ağlarının y-ekseni yönünde sıralanması ve sonra bunların ortogonal olmayan araziyi-izleyen kordinat dönüşümü ile birleştirilmesi sonucunda 3- boyuta genişletilebilir.