FBE- Geomatik Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
1982 yılında Fen Bilimleri Enstitüsü bünyesinde, Jeodezi ve Fotogrametri adıyla açılan Geomatik Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Gözat
Yazar "Akyılmaz, Orhan" ile FBE- Geomatik Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAkdeniz Su Kütlesi Değişimlerinin Altimetri Ve Uydu Gravimetri Yöntemleriyle Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-01-06) Güney, Erol ; Akyılmaz, Orhan ; 435300 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringDeniz seviyesinin küresel olarak yükselmesi, kutuplardaki buzulların erimesi ve okyanus suyunun sıcaklığın artmasıyla orantılı olarak hacminin artmasıyla doğrudan etkilenmektedir. Dünya nüfusunun %60’ının kıyı kuşağında yaşadığı ve nüfusu 2.5 milyonun üzerinde olan şehirlerin üçte ikisinin koy ve körfezlerde bulunduğu düşünüldüğünde, konu insanoğlu için önem arz etmektedir. Deniz seviyesinde meydana gelen değişikliklerin temel sebepleri, sıcaklık tuzluluk, iklime ve zamana bağlı olarak da kütle kaynaklı değişimlerdir. Sıcaklık ve tuzluluk sterik değişimin parametreleri olup, buzullar, yağışlar, akıntılar gibi çevresel faktörler de kütlede değişime neden olmakta bu da gravite değerinde değişikliklere sebebiyet vermektedir. Uydu altimetrisi bize hem kütlesel hem de sterik değişimin birleşimi olan toplam deniz seviyesi değişimini belirleme olanağı sunmaktadır. Sterik deniz seviyesi ise su basıncına, sıcaklığa, tuzluluğa ve bazı okyanus modellerine bağlı olarak türetilebilir, buna bağlı olarak da uydu altimetrisinden ve sterik deniz seviyesinden elde edilen değerler sayesinde, kütleye bağlı değişimler de bulunabilmektedir. Kütleye bağlı değişimleri belirlemede bir diğer yöntem ise yerin statik ve zamana bağlı gravite alanı çözümleridir. Bu çözümler ise 2002’den bu yana yüksek doğruluk ve çözünürlükle GRACE uyduları tarafından sağlanmaktadır. Bu çalışmada, 2010 yılında Akdeniz’deki su kütlesi değişimleri hem uydu altimetrisi hem de uydu gravimetresi yöntemleriyle belirlenmiş, böylece farklı yöntemlerle elde edilen sonuçları birbirleriyle karşılaştırma olanağı bulunmuştur. Altimetre uydularından sağlanan toplam deniz seviyesi verilerine sterik düzeltme getirilmesi ile elde edilen aylık kütlesel değişimler bulunmuş ve Ocak ayı temel alınmak üzere 2010 yılına ait aylık rölatif farklar elde edilmiştir. Ardından aynı işlem adımları gravimetrik yöntemle elde edilen veri setleri içinde uygulanmıştır. Böylece hem uydu altimetrisi hem de uydu gravimetresi yöntemleriyle elde edilen aynı döneme ve aynı konuma ait kütlesel değişimler ile birbirinden bağımsız olan yöntemlerin birbirleriyle olan tutarlılıkları gözlemlenmiştir. Ayrıca söz konusu veri setleri sayesinde Akdeniz’de deniz seviyesi ile ilgili dönemsel analiz yapma imkânı bulunmuştur.
-
ÖgeEsnek Hesaplama Yöntemlerinin Jeodezide Uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Akyılmaz, Orhan ; Ayan, Tevfik ; Jeodezi ve Fotogrametri ; Geodesy and Photogrammetry EngineeringYapay sinir ağları (YSA) ve bulanık çıkarım sistemleri (BÇS) gibi esnek hesaplama yöntemleri, birçok disiplin tarafından prediksiyon, kontrol, sınıflandırma vb. gibi problemlerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, esnek hesaplama teknikleri kullanılarak gerçekleştirilen jeodezik uygulamalar ele alınmıştır. Bu çerçevede, YSA ile modellemenin temelleri verilmiş ve farklı YSA türleri tanıtılmıştır. Ayrıca literatürdeki belirsizlik kavramları ve değişik tipteki belirsizliklerin ele alınmasında kullanılan yöntemler ile bulanık mantık ve bulanık küme teorisi, bulanık küme işlemleri, BÇS ve değişik BÇS tipleri verilmiştir. Bulanık prediksiyon modelleri için hata yayılması förmülleri türetilmiştir. ANFIS yapısı ve de ANFIS parametrelerin optimizasyonu için etkin bir hibrid öğrenme kuralı sunulmuştur. Yer Dönme Parametreleri (YDP)’nin kestirimi, gravite alanı modellemesi ve GPS/Nivelman Geoidi belirleme olmak üzere üç farklı jeodezik problem için YSA ve ANFIS uygulamaları yapılmıştır. Ayrıca, jeodezide ve ölçmede diğer bazı olası uygulama alanları özetlenmiştir. Sayısal uygulama sonuçları, her iki YSA ve BÇS’nin jeodezide, özellikle süreçlerin girdi-çıktı sistemleri olarak formülize edilebildiği uygulamalar için uygun yöntemler olduğunu göstermiştir. Esnek hesaplama tekniklerinin ayrı ayrı ya da bütünleşik şekilde hibrid teknikler olarak jeodezik uygulamalarının yakın gelecekte artacağı sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeJeodezik yöntemlerle deformasyon ölçmeleri ve analizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2001) Akyılmaz, Orhan ; Ayan, Tevfik ; 104115 ; Geomatik MühendisliğiBüyük yapıların planlanması sırasında, yapının oturacağı zeminde yapıya zarar verebilecek olası yer kabuğu hareketlerinin saptanması, daha sonra çevrenin yapıya etkileri veya yükleme nedeniyle yapıda meydana gelebilecek geometrik şekil değişmelerinin saptanması veya yapının çevreye etkisiyle çevrede meydana gelebilecek değişimlerin saptanması ya da salt yeryüzü kabuk hareketlerinin belirlenmesi için yapılan jeodezik ölçmelere "deformayon ölçmeleri", bu ölçülerin değerlendirilerek deformasyonların saptanması ve yorumlanmasına da "deformasyon analizi" adı verilmektedir. Bilindiği gibi yeryuvarı, içerisinde sürekli bir hareketlenmenin yaşandığı dinamik bir yapıya sahiptir. Bu hareketlerin sonucunda yeryüzünde meydana gelen yer ve şekil değiştirmelerin belirlenmesi, ve kritik değerlerin hesaplanarak olası felaketlere karşı önlemlerin alınması son derece önemlidir. Şimdiye kadar en çok kullanılan jeodezik deformasyon analizi yöntemi, iki farklı epok arasında deformasyon hızının sabit kaldığım kabul eden statik yöntemdir. Bunun en önemli nedeni, eskiden klasik aletlerle uzun süreli sürekli gözlem yapma olanağının bulunmaması idi. Fakat günümüzde, gelişen teknoloji ile birlikte jeodezicilerin hizmetine sunulan yeni ölçme donanımları artık bu zorunluluğu ortadan kaldırmış ve deformasyon ölçme ve analizinde yeni bir çağ başlatmıştır. Artık, deformasyonların büyüklüğü yanında hızı, ivmesi ve hatta ivmesinin zamana bağlı değişimi yüksek presizyonlu olarak belirlenebilmektedir. Özellikle, sistem tanımlamanın jeodeziye girmesi ile bu deformasyon hareketleri için modeller geHştirilmekte ve simulasyonlar yapılarak kritik değerler hesaplanıp bunlara karşı önlemler alınabilmektedir. Deformasyon analizi, beklenen deformasyonun türüne ve kullanılan jeodezik ağın tipine göre ardışık adımlar izlenerek yapılır. Eğer jeodezik ağ referans ve deformasyon noktalarından oluşuyorsa temel adımlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:. Referans (sabit) noktaların incelenmesi ve hareketli olanların belirlenmesi. Deformasyon noktalarının noktasal hareketlerinin incelenmesi, bu noktaların ihmal edilmesi veya varsa yer değiştirmelerinin modellenmesi. Katı kitle hareketlerini ve cisim deformasyonlarını içeren deformasyon modelinin tasannu. Bu modelin istatistik testlerle gerçeklenmesi Fazla değişmemekle birlikte, deformasyon analizinde kullanılan yöntemler yukarıda belirtilen adımlar izlenerek yapılır. Bu çalışmada jeodezik yöntemlerle deformasyon analizinin yer bulduğu uygulama alanları, bu uygulama alanlarında kullanılan ölçme yöntemleri ve elde edilen ölçülerin değerlendirilmesinde kullanılan matematik modeller açıklanmıştır. Ayrıca bu matematik modeller karşılaştırılarak birbirlerine göre üstünlükleri, avantajları ve dezavantaj lan açıklanmış ve hangi durumlarda hangi ölçme ve analiz yöntemlerinin kullanılacağı hakkında tavsiyelerde bulunulmuştur. Bu çalışmada, en eski yöntemlerden en güncel yöntemlere kadar, uygulamada kullanılan modelleme yöntemlerini bulmak mümkündür. Artık, bu ölçme ve matematik modellerden hangisinin kullanılacağı, yapılan çalışmanın amacına, deformasyona sebep olan parametrelerin bilinmesine ve eldeki ölçme donanımına bağlı olarak kullanıcı tararından belirlenecektir.
-
ÖgeKaralarda Su Kütlesi Değişimlerinin Uydu Gravimetrisi İle İzlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-09-30) Mercan, Hüseyin ; Akyılmaz, Orhan ; 10015257 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringYeryuvarı gravite alanının belirlenmesi ve modellenmesi jeodezinin en önemli çalışma konularından biri olmuştur. Gravite alanına ilişkin bu modellere, jeodezik çalışmaların yanısıra jeofizik, oşinografi ve uzay araştırmalarına ilişkin çalışmalarda da ihtiyaç duyulmuştur. Yeryuvarının dörtte üçünü oluşturan okyanus kitlesi üzerinde herhangi bir gravite bilgisi bulunmadığından, daha önce kullanılan yersel gravimetriyle elde edilen gravite alanı modellerinin güvenilirliği düşüktü. Öte yandan, homojen nitelikte olmayan ölçülerden global bir modelin parametrelerinin kestiriminde de sorun yaşanmaktaydı. Uydu gravimetrisinin gelişimiyle birlikte global gravite modellerinin belirlenmesi çalışmaları hız kazanmıştır. Böylece, Yer’in gravite alanında zamana bağlı değişimlere neden olan ve modellenebilen etkilerin arındırılması ile birlikte zamana bağlı değişime katkısı belirgin olan su kütlesi değişimlerinin izlenmesi mümkün olabilmiştir. Küresel iklim değişimi orta enlemlerde ve orta ve düşük yükseklikteki bölgelerde kuraklığı artırarak milyonlarca insanı su kıtlığı gibi büyük bir problemle karşı karşıya getirmektedir. Bu bölgedeki Orta Doğu ülkeleri gibi ülkemizi de ilgilendiren bu sorunun çözümü için, su havzalarındaki su seviyesi değişimlerinin sık aralıklarla gözlemlenmesi önemli bir bilgi sağlamaktadır. Böyle bir izlemenin yersel ölçülerle yapılması hem yüksek maliyetlidir hem de havzanın tümünü temsil etmez. Diğer taraftan, klasik uzaktan algılama uyduları gerek düşey çözünürlükleri bakımından gerekse yeraltına ilişkin bilgi sağlayamadıklarından kara hidrolojisi çalışmalarında yetersiz kalmaktadır. Klasik uzaktan algılama tekniğinin bu eksikliğini gidermek, yine yapay uydulardan, başka bir yöntem olan uydu gravimetri tekniği ile mümkündür. Bu çalışmada, 30-48 Kuzey Enlemleri ve 20-47 Doğu Boylamları arasında kalan, ülkemizi ve komşu ülkelerin bir bölümünü kapsayan bölgede statik bir gravite alanı modeline (GGM03C) göre olan su kütlesi değişimleri, GRACE (Gravity Recovery And climate Experiment) uydu gravimetri verilerinden hesaplanmış ve bu kütle değişimleri farklı çözünürlükte eşdeğer su kalınlığı (EWT) haritaları olarak hazırlanmıştır. Söz konusu EWT haritaları aylık zamansal ve 300 km ve 600 km gibi iki farklı mekansal çözünürlükle, GRACE uydu misyonunun aylık olarak hesaplanan global küresel harmonik gravite alanı modellerinden (GRACE seviye-2 ya da L2) ve aylık ve yarı aylık zamansal ve 165 km gibi yüksek mekansal çözünürlükle GRACE yörünge üzeri KBR (uydular arası uzaklık değişimleri) ve ivmeölçer verilerinden (seviye-1B ya da L1B) belirlenmiştir.
-
ÖgeNokta Konum Doğruluğunun İki Ve Üç Boyutlu Koordinat Dönüşümüne Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-30) Subaşı, Yiğit Sertaç ; Akyılmaz, Orhan ; 10042208 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringGeçmişten günümüze süregelen insan-toprak ilişkisi ve bu ilişkinin sürdürülebilir ve toplumsal bir seviyede oluşturulabilmesi ayrıca insan yaşamını kolaylaştırmak, düzenlemek, sosyal bir çevrede yaşamasını sağlamak için yapılan çok sayıda mühendislik projelerinin amacına uygun olması, kullanılması, diğer projeler ile bağlantılı olması için temelde yeryüzündeki konumunun belirlenmesi gereklidir. Bu nedenle yapılan ve yaşadığımız dünyanın her bölgesinde yapılan çalışmalarda kullanılmak üzere tek anlamlı farklı koordinat sistemleri tanımlanmıştır. Bu tanımlanan koordinat sistemleri ile farklı koordinat sistemlerine dayalı oluşturulan, insan-toprak ilişkisine bağlı bir bilgi sistemi olsun ya da mühendislik projesi olsun birbirleri ile ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Bu gereklilik çalışmanın amacına göre farklı koordinat sistemlerine geçişte farklı doğruluk derecesinde bir yaklaşım içerebilir. Koordinat sistemleri tanımlanırken bir başka koordinat sistemi ile arasındaki dönüşüm parametreleri belirlenmelidir. Farklı jeodezik sistemlerin kullanılması, bir sistemden diğerine geçişte koordinat dönüşümleri jeodezide en çok kullanılan işlemlerden birisidir. Dönüşüm için gerekli olan dönüşüm parametreleri olarak adlandırılan bilinmeyenlerin çözümü için her iki koordinat sisteminde de ortak olan jeodezik noktalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bilinmeyenlerin çözümü için genel olarak en küçük kareler (Least Squares, LS) dengelemesi yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntem ile çözüme ulaşımda her iki sistemdeki koordinatların doğru olarak kabul edildiği düşünülür. Ancak biliyoruz ki her ölçü kendi içerisinde rastlantısal nitelikte bir takım hatalar barındırmaktadır. Başlangıç koordinat sisteminde olsun veya hedef koordinat sisteminde olsun nokta koordinatları hatalar içermektedir. LS yaklaşımında koordinat doğruluklarını içeren veriler kullanılamamaktadır. Bu yöntemin yerine dizayn matrisleri oluşturulurken nokta konum doğruluklarını kullanabilmek için toplam en küçük kareler (total least squares, TLS) yaklaşımı kullanılmaktadır. Böylece bilinmeyenlerin kestiriminde daha gerçekçi değerler elde edilebilir. Bu çalışmada klasik yaklaşım LS ile TLS, ayrıca bu yöntem için iki farklı yaklaşım üzerinde durulacak ve her üç yöntemle elde edilen parametreler ve sonuçlar karşılaştırılacaktır.
-
ÖgeSbas-ınsar Yöntemiyle Düşey Yönlü Yüzey Deformasyonlarının Belirlenmesi: Bursa-orhaneli Linyit Madeni Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-02-12) Yılmaztürk, Serhat ; Akyılmaz, Orhan ; 10065199 ; Geomatik Mühendisliği ; Geomathic EngineeringSon yıllarda interferometrik yapay açıklıklı radar tekniği, yeryüzünde meydana gelen deformasyonların incelenmesinde yeni bir araç olarak kullanılmaktadır. Araştırmacılar, interferometrik yapay açıklıklı radarın geniş bir uygulama alanı sağlamasından dolayı başta kabuk deformasyonu olmak üzere birçok farklı alanda kullanmaktadırlar. Bu çalışmanın amacı SAR İnterferometri tekniği kullanılarak Bursa İli Orhaneli İlçesi'nde bulunan açık işletme yöntemiyle üretim yapılan bir linyit madeninde deformasyon etkilerini gözlemlemektir. Analizlerde TerraSAR-X uydusuna ait yaklaşık 1.5 yıllık zamansal dağılıma sahip 15 adet SAR görüntüsü işlenmiştir. Çalışma alanının kırsal bir bölge olması ve radar sinyalini yansıtacak sabit saçıcıların azlığı sebebiyle SAR görüntüleri arasındaki uyuşum ne yazık ki düşüktür. Bir başka deyişle, görüntüler arası korelasyon zayıftır. Bundan dolayı çalışma alanının tamamını kapsayacak bir risk haritası üretilememiştir. Bölgeyi kapsayan SAR görüntüleri ERDAS IMAGINE ve ENVI-SARscape yazılımlarıyla işlenmiş ve SBAS algoritması kullanılarak yer değiştirme hızı belirlenmeye çalışılmıştır. Üretim yapılan Gümüşpınar sektörü civarında radara bakış doğrultusunda yaklaşık 4 mm kadar yıllık çökme hızı hesaplanmıştır. Tüm maden alanı ve civarına bakıldığında ise deformasyon kaynaklı tehlikeli bir alana rastlanılmamıştır.