Sanat Tarihi Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Aldoğan, Semra" ile Sanat Tarihi Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeEğitimci Kimliğiyle Bedri Rahmi Eyüboğlu(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003) Aldoğan, Semra ; Ödekan, Ayla ; 137203 ; Sanat Tarihi ; Art History1942-1975 yıllan arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi' nde atölye hocalığı yapan Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun en önemli yönü her türlü görüşe çok açık olmasıdır ve atölyesinin en baskm yönü serbest ve özgür bir atölye olmasıdır. Öğrencilerine öncelikli olarak ressam olmanın ötesinde, sanatçı olmayı ve o sanatçı tavrı tüm yaşamları boyunca takınarak bunu yaşam tarzı ve hayat felsefesi haline getirmeyi öğretmiştir. Atölyesinde yetiştirdiği öğrencilerinin de büyük bir kısmı bu anlayışı benirnserniştir ve bu nedenle hala birçok öğrencisi yaşamım resim yaparak sürdürmektedir. Bedri Rahmi sanatı salt resim olarak değil, bir disiplinler bütünü olarak görür ve bir sanatçının da bu disiplinlerin her birinden haberdar olması gerektiğini düşünür. Bunu da yetiştirdiği tüm öğrencilerine aşılar. Bunu söylerken de kendi yaşamım ortaya koyar. Çünkü Bedri Rahmi hocalık kimliğinin dışmda kendisi de çok yönlü, sanatın bir çok dalma el atmış bir sanatçıdır. Resmin dışında kendi sanat hayatı boyunca baskılar yapmış; yazmalar basmış, duvar işçiliği yapmış; seramik ve mozaik tekniğini kullanmıştır. Bunların dışmda edebiyatçı kimliğiyle de kendini ortaya koymuştur. Yaşamı boyunca bir çok dergide yazı yazmış, günlük gazetelerde köşesi olmuş, şiirler yazmıştır. Bu edebiyatçı yönü kimi zaman ressam kimliğinin önüne geçmiş ve bir çok insan onu edebiyatçı, şair olarak tanımıştır. Yaptığı her işi de büyük bir ciddiyetle yapmış ve ciddiyetle ortaya koymuştur. Bunları yaparken de kendisi zaman içinde öğrendiği her yeni şeyi öğrencilerine de öğretmiştir. Bedri Rahmi gerek kişilik olarak, gerek sanat adamı olarak gerekse hoca olarak Akademi'nin diğer hocalarından çok farklıdır. En başta yansıttığı hava olarak diğerlerinden çok farklıdır, kılığı kıyafeti, konuşma tarzıyla hiçbir zaman klasik ve bürokrat görünüşlü bir hoca olmamıştır. Okul için de her zaman öğlencilerinin arkasında durmuş onları yeri geldiğinde savunabilmiştir. Kendi atölyesinde öğrencileriyle de alışılmışın dışında bir ilişki kurmuştur, öğrencileri ona karşı hem büyük bir saygı duyar, ondan çekinir hem de atölyenin kapısından çılanca bir arkadaş gibi yakın diyalog kurarlar. O da öğrencilerine çok bağlıdır. Hatta öyle ki öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu son sınıfa gelip, okuldan mezun olsalar dahi Bedri Rahmi onlarla ilişkisini kesmemiştir.(Elbette resmi, sanatı hayatlarının içine almamış, hiç benimsememiş ve okuldan mezun olunca resim yapmayı hiç sürdürmemiş öğrenciler bu konunun dışmda kalıyorlar) Yaşamları boyunca onları bir şekilde takip etmiş ve resim yapmaları, sanatla ilişiklerini kesmemeleri açısından sürekli teşvik etmiştir. Bir atölye hocası olarak da öğrenciye hiç bir konuda baskı kurmamıştır, resim yapmayı basmakalıp bir teknik olarak görmemiş ve herkese aynı teknikle resim yapamayacaklarını öğretmiştir. Onun atölyede öğrenciye sunduğu resim eğitimi Vil yöntemi sadece bir anahtar işlevi görmektedir. Öğrenciyi asıl beslenme kaynağı olarak resim sanatı tarihine yönlendirmiştir. Yine bu atölyeye özgü bir durum da Bedri Rahmi'nin öğrencilerinden kendilerine birer usta seçmelerini istemesidir. Öğrenciler sanat tarihinin büyük ustalarına bakıp kendilerine birer usta seçeceklerdir. Böyle bir yönlendirme sonucunda da Bedri Rahmi atölyesinde yetişen her öğenci başka bir yola girecek ve bu şekilde atölye de basma kalıp değil birbirinden çok başka resimler çıkacaktır. Öğrencilerinin bakış açılarım genişletip, vizyonlarını açmak için bu çok etkili bir yöntem olmuştur. Bu yolla öğrenci sürekli araştırıp, incelemeye teşvik edilmektedir. Bedri Rahmi bu doğrultuda çok farklı yönlere ilgi gösteren öğrencüerinin kişisel eğilimlerine de çok saygı göstermektedir. Bedri Rahmi için öğrencide olması gereken en temel özellik çalışkan olmasıdır, yoksa nerede ve ne şekilde çalıştığının hiç önemi yoktur. Öğrenci hocaya haber vermek kaydıyla her gün atölyeye gelmeyebilir ama döndüğünde ona bu süre zarfında yaptığı çalışmaları gösterme zorunluluğu vardır. Bedri Rahmi'nin bu serbest eğitim politikası içinde nasıl ki resim tekniği, resim üslubu açısından bir zorlaması yoktu; malzeme olarak ta öğrenciyi tamamen serbest bırakmaktadır, öğrenci resmini ister boyayla yapar, ister kumla çalışır, isterse de tuvale bir başka malzeme yapıştırabilirdi. Bu noktada denebilir ki Bedri Rahmi döneminin ötesinde bir düşünce yapısına sahiptir. Bu konudaki serbestliği kendi sanatında da görmekteyiz, o da bir dönemden sonra kendi işlerinde çok değişik malzeme ve teknik arayışlarına girmiştir ve bunları uygulamıştır. Sanatçı kişiliğiyle de Bedri Rahmi sanatı yalnız üst düzey ve entellektüel bir kesimin görüp anlayacağı birşey olarak görmez. Kendi yaptığı eserlerini, çalışmalarım da özellikle halkın gözü önüne serer (mozaik ve seramik duvar panoları). İster ki onun işleri halkla içice girsin, onların yaşamlarının içine girsin, hatta bir kullanım aracı (yazmalar, seramik objeler) olarak yer alsın. Öğrencileriyle ilişkilerini sadece Akademi sınırları içerisinde tutmadan, onları kendi yaşamının her alanına sokmuştur. Onlarla Narmanlı Han'da beraber yazma basıp, dışarıda duvar panolarında birlikte çalışıp, yeri geldiğinde evinde rakı sofrasına da öğrencilerini konuk etmiştir. Bu nedenle Bedri Rahmi'nin öğrenci-öğretmen ilişkisi bugün bile alışılmış öğrenci-öğretmen ilişkisinden çok farklıdır, öğrencisine "resim nasıl yapıhr"ı değil, "nasıl ressam olunur, nasıl sanatçı olunur"un yollarını öğretmiştir. Ona göre; resim yapmak bir şekilde, her yerde, her zaman yapılabilecek bir iştir ama sanatçı olmak bir yaşam biçimi ve bir hayat görüşüdür. Kendi resim sanatında uzunca bir dönem etkin olan ve bazı öğrencüerinin de etkilendiği konu, yerellik ve halk sanatlarıdır. Bu özellikle Bedri Rahmi'nin ilk dönemlerinde üzerinde durduğu ve resimlerine de yansıyan bir konudur. Bazı öğrencileri bu konulan sıcak bulmuş ve yaklaşmış bazıları ise biç benimsememiştir. Ama bu şekilde öğrencilerine ulusal sanatla evrensel sanata gidilebileceğini öğretmiştir.