LEE- Şehir Planlama Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Yazar "Ayataç, Hatice" ile LEE- Şehir Planlama Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeSürdürülebilir kentsel ulaşımda yaya güvenliğini etkileyen fiziksel müdahalelerin İstanbul Kadıköy ilçesi örneğinde analizi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-02-03) Duman, Büşra Merve ; Ayataç, Hatice ; 502181854 ; Şehir PlanlamaKentin dört temel fonksiyonundan birisi olan ulaşım, şehirlerin işlev alanları arasında bağlantıyı kurar ve kentlerin gelişmesinde etkin rol oynar. Kentsel ulaşım şehirlerin denetimli büyümesi ve gelecekteki ulaşım ihtiyaçlarının önceden tespit edilmesi amacıyla şehir otoriteleri tarafından planlanmaktadır. 19. yüzyılda sanayi devriminin etkisi ile kent nüfusunun artması ve kentlerin genişlemesi hız kazanmıştır. Bu dönemde otomobilin icadı ile ulaşımda motorlu taşıt kullanımı yaygınlaşmaya başlamış, kentsel ulaşım planlamasında taşıtları odağına alan klasik ulaşım planlaması yaklaşımı hakim olmuştur. Bu yaklaşım ile kentlerde yolların genişletilmesi ve yeni yollar açılması yerleşim alanlarının daha fazla genişlemesine sebep olmuştur. Bu durum kentlerde fosil yakıt kullanan motorlu taşıtlara olan bağımlılığın artması ile sonuçlanmıştır. 1973'de petrol krizinin etkisi ile meydana gelen fiyat artışları ve enerji krizi enerjinin verimli kullanılması gerekliliğini ortaya koymuştur. 1987 yılında gerçekleşen Dünya Çevre ve Kalkınma komisyonunun ortaya koyduğu sürdürülebilirlik kavramı ile ulaşım planlama sürecinde çevre, sosyal adalet ve ekonomik tutarlılık konuları öne çıkmıştır. Sürdürülebilir ulaşım kapsamında kentlerin bugün ve gelecekteki hareketlilik ihtiyacının insani değerlere ve ekosisteme zarar vermeden karşılanması amaçlanmaktadır. Kentiçi ulaşımda bireysel otomobil kullanımını azaltmak ve talebi ekonomik, adil ve çevreye zarar vermeyen ulaşım türleri ile bütünsel bir yaklaşımla koordineli bir şekilde karşılamak sürdürülebilir ulaşımın temel prensibidir. Yaya ulaşımı, bisikletli ulaşım ve toplu ulaşım ile birlikte sürdürülebilir ulaşım türleri arasında yer almaktadır. İdeal ulaşım pramidine göre kentlerde sürdürülebilir ulaşımın sağlanması için en öncelikli ulaşım türü yaya ulaşımıdır. İnsanlığın varoluşundan beri en temel ulaşım türü olan yaya ulaşımı çevreye, sağlığa ve ekonomiye katkı sağlar, sosyal etkileşimi güçlendirir. Sürdürülebilir ulaşım kapsamında yayayı odağına alan yaya öncelikli ulaşım planlama yaklaşımı geliştirilmiştir. Ulaşımda artan fosil yakıt tüketiminin çevreye ve şehre verdiği zarar karşısında son derece önemli bir rolü olan yaya ulaşımı 1960'lı yıllardan itibaren trafik sıkışıklıklarına bir çözüm olarak trafiğe kapalı yayalaştırılmış bölgelerle desteklenmeye başlamıştır. Yaya ulaşımının kentlerdeki önemi 2020 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından Covid-19 salgını ilan edilmesi ile daha da artmıştır. Pek çok şehirde yollarda taşıt hızlarının düşürülmesi, yaya ve bisiklet öncelikli yol düzenlemeleri, yayalaştırma kararları gibi yaya ve bisiklet öncelikli kararlar alınmıştır. İnsanların günlük ihtiyaçlarını yürüme mesafesinde karşılayabilmeleri için planlama stratejileri geliştirilmiştir. Yürüme eyleminin gerçekleştiği çevre koşulları, bir kentin ne kadar yaya öncelikli ve yürünebilir olduğunu göstermektedir. Yürünebilir bir kent, sağlıklı, adil ve çevre dostu özellikleriyle, sürdürülebilir bir kenttir. Şehirlerde motorlu taşıtların artan sayısı ile yayalar ve taşıtlar sıklıkla karşılaşmaktadır. Bu durum yayaların yaralanma riskini artırmaktadır. Yaya güvenliği yürünebilir bir kentin en temel bileşenlerinden birini oluşturmaktadır. Literatür çalışması kapsamında yaya güvenliği açısından incelenen Londra, Kopenhag ve İstanbul yaya ulaşım planlarında sağlıklı sokaklar yaklaşımı, bütüncül sokaklar yaklaşımı ve trafik kaynaklı yaya ölümlerini sıfıra indirmeyi hedefleyen 'vizyon sıfır' yaklaşımları öne çıkmaktadır. Yaya ve taşıtın sık karşılaştığı toplu taşıma istasyonlarına yaya erişim mesafesinn, kavşak noktalarının ve kazaların sıkça tekrarlandığı kaza kara noktalarının yaya öncelikli olarak iyileştirilmesi ve trafik sakinleştirme öne çıkan ortak stratejilerdendir. Literatürde yaya ulaşımında güvenliğin sağlanması için sokak ölçeğinde etkili olan müdahaleler incelenmiş, yaya ulaşım altyapısının eksikliğinin ve araçların hızlanmasına olanak tanıyan yol tasarımlarının, yayaların yaralanma riskini artırdığı görülmüştür. Kent içi yollarda taşıt hızlarının düşürülmesi ve trafik sakinleştirme uygulamaları ile bu stratejinin desteklenmesi yaya güvenliği açısından önemlidir. Yayalar, kaldırım yetersizliği, evrensel tasarım uygulamalarında eksiklik ve bağlantı noktalarının yetersiz kalması gibi durumlarda taşıt yolundan yürümeyi tercih etmektedir. Yayalar görüşlerini engelleyen yol üstü parklanmalar gibi uygulamalarda da yolu görmek için taşıt yoluna çıkmayı göze almaktadırlar. Gece yaşanan kazalarda sürücülerin yayaları görmediklerini ifade etmeleri sokak aydınlatmasının yaya güvenliği için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Kentsel ulaşımda yaya ulaşımına teşvik için ortam güvenliğinin sağlanması en temel gerekliliktir. Bu çalışma kapsamında ulusal ve uluslararası literatür bağlamında bir kriter analizi gerçekleştirildi. Belirlenen kriterler çerçevesinde veriler, yerinde veri toplama yöntemi ve İBB CBS web uygulamasından yararlanılarak elde edildi. Toplanan veriler CBS ortamında mekansallaştırıldı ve puanlama yöntemi ile değerlendirildi. Tablo ve haritalama yöntemi ile raporlanan çok aşamalı bir değerlendirme modeli ortaya kondu. Bu model kapsamında İstanbul'un ilçeleri yaya yoğunluğu, yayaya çarpma kaza oranları ve yaya ulaşım altyapısına yönelik şikayetler üzerinden değerlendirildi. Değerlendirme sonucunda Kadıköy ilçesinde bulunan Söğütlüçeşme Aktarma Merkezinin yaya erişim mesafesinde kalan Söğütlüçeşme ve Kurbağalıdere caddeleri yaya güvenliği açısından öncelikli müdahale alanı olarak belirlendi. Değerlendirme modeli kapsamında taşıt hızları, kaldırımlar, bağlantılar ve görünürlük ana kriterler olarak belirlendi. Çalışma alanı 400m'lik yol kesitlerinde ana kriterlerle ilişkilendirilen 15 alt kriter üzerinden değerlendirildi. Alt kriterler 'yeterli', 'kısmen yeterli' yada 'yetersiz' olarak sırasıyla 2, 1 ve 0 puanlarına karşılık gelecek şekilde puanlandı. Her bir kesitin yaya güvenliği açısından yeterlilik düzeyi kriterlerden aldıkları puanlar ile belirlendi. Çalışmanın sonunda yaya güvenliği açından yetersiz bulunan kesitin ortam koşullarının iyileştirilmesine yönelik önerilerde bulunuldu. Bu çalışma kapsamında yaya ulaşımının güvenli bir şekilde teşvik edilmesi için en gerekli olan temel fiziksel müdahale önlemleri analitik bir yaklaşımla değerlendirilmektedir. Bu modelin şehir otoriteleri tarafından yaya güzergahlarının değerlendirilmesi, iyileştirilmesi ve takip edilmesi bakımından farkındalık yaratması, literatüre katkı sağlaması, şehirlerde yaya güvenliğinin sağlanması açısından iyi uygulamalara zemin hazırlaması beklenmektedir.
-
ÖgeUzaktan çalışmanın konut hareketliliğine etkisi: İstanbul- Kocaeli- Tekirdağ kent bölgesi örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2027-07-09) Gümüş, Hatice Nur ; Ayataç, Hatice ; Paköz, Muhammed Ziya ; 502211869 ; Şehir PlanlamaGeleneksel çalışma anlayışı, insanları mekansal ve zamansal kısıtlamalara hapseder. Uzaktan çalışmanın yeni bir çalışma modeli olarak ortaya çıkması bu kısıtlamaları büyük ölçüde ortadan kaldırarak bireylerin iş-yaşam dengesine ve mekânsal-zamansal boyutlarına yeni bir anlam kazandırmaktadır. Uzaktan çalışmanın belirli bir iş mekânından bağımsızlık imkânı sunması günlük işe gidiş geliş ihtiyacını önemli ölçüde azaltır ve beraberinde şu soruyu akıllara getirir: İnsanlar işyerinden bağımsız olarak herhangi bir yerden çalışabilirlerse nerede yaşamayı tercih ederler? Bu soru uzaktan çalışmanın tetiklediği 'konut hareketliliğini' belirlemeyi amaçlayan çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Tez kapsamında, uzaktan çalışmanın yaygınlaştığı gelecek senaryosunda İstanbul, Tekirdağ ve Kocaeli kent bölgesinde insanların konut yer seçimi tercihlerindeki değişim ve bu eğilimlerin yaratacağı mekansallığın ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Uzaktan çalışmanın beklenen sonuçları arasında en güçlü tahmin, iş yerlerine daha az giden bireylerin, ev ile iş arasındaki mesafenin daha uzun olmasına tahammül etmeye istekli olabilecekleridir. Mevcut literatür, uzaktan çalışanların yer değiştirmeye istekli olduklarını ancak ofislerinden uzaklaşıp aynı bölgedeki daha az yoğun ve daha fazla otomobil odaklı banliyö mahallelerine doğru hareket etme eğiliminde olduklarını öne sürmektedir. Bu tez kapsamında 221K016 kodlu TÜBİTAK 1001 projesinde yürütülen saha araştırmasının bir parçası olan 'Tamamen uzaktan çalışma fırsatınız olsaydı nerede yaşamayı tercih ederdiniz? Sorusu ile konut yer seçimi tercihleri ile uzaktan çalışma arasındaki ilişki araştırılmaktadır. Çalışmanın ana veri kaynağını oluşturan bu soru için il ve ilçe olarak toplanan cevaplar isteğe bağlı konut yer değişikliğinin güzergahlarını belirlemek amacıyla yeniden kategorize edilmiştir. Sınıflandırma; aynı ilçe, aynı il farklı ilçe, aynı bölge farklı il, aynı ülke farklı bölge ve farklı ülke olarak yapılmıştır ve uzaktan çalışmanın neden olacağı konut hareketliliğinin planlama kademelerindeki etkisinin ölçülmesi hedeflenmiştir. 4519 kişiden oluşan örneklemin sonuçlarına göre uzaktan çalışma senaryosunda kent bölgede yaşayanların %33,7'si aynı ilçede, %19,3'ü aynı ilde farklı ilçede; %9,6'sı aynı coğrafi bölgede farklı ilde; %35,4'ü farklı coğrafi bölgede ve %2,1'i yurt dışında yaşamayı tercih etme eğilimindedir. Bu sonuçlara göre; uzaktan çalışmanın alışılmış iş modellerinin yerini alması halinde, kent bölgedeki nüfusun yarıya yakını farklı illere göç etmeyi tercih ederken yarıdan biraz fazlası ise ikamet etmekte olduğu kentte yaşamaya devam etmeyi planlamaktadır. Aynı ilçede yaşamayı tercih edenlerin genellikle İstanbul'un çeperlerinde yer alan ilçeleri barındıran kümelerde yaşamakta olduğunu söylemek doğru olacaktır. Aynı ilçede yaşama devam etme eğilimi en yüksek küme; Beykoz, Şile ve Sancaktepe ilçelerini kapsamaktadır. Uzaktan çalışmayla kent içinde oluşacak konut hareketliliğini ortaya koyan ve aynı ilde kalarak farklı bir ilçeye taşınmayı tercih eden kişilerin en çok kentsel olanaklara erişimi ve kentsel çekiciliği yüksek olan İstanbul Boğazı ilçelerine taşınmak istediği bulgusuna ulaşılmıştır. Kent bölge içindeki konut yer değişikliği akışlarında; sosyoekonomik gelişmişlik seviyesi yüksek olan bu ilçeleri, İstanbul'un hinterlandında bulunan ilçeler takip etmektedir. Saha araştırması sonuçları, uzaktan çalışmanın kentsel yayılmayla sonuçlanma işaret etmektedir. Dikkat çekilmesi gereken bir nokta, erişim açısından avantajlı olsa da yüksek yoğunluklu ilçelerin kent bölge içinde tercih edilme yüzdesinin düşüklüğüdür. Kent bölgenin sınırlarının uzaktan çalışmayla Marmara Bölgesi için nasıl şekillenceğini ortaya koymak amacıyla 'aynı bölge farklı il' sınıflandırılması yapılmıştır. Burada öne çıkan üç ilin İstanbul, Bursa ve Balıkesir olması büyükşehirlerin çekiciliğinin devam ettiğinin altını çizmektedir. Araştırma bulgularına göre, işyerinde fiziki olarak bulunma zorunluluğu ortadan kalkarsa katılımcıların %45'i Türkiye'de başka bir şehirde yaşamayı tercih edecek gibi görünmektedir ve %45'lik dilimin %37'sini 78 ilden sadece üçü oluşturmaktadır. Bu üç kent Türkiye'nin Ege ve Akdeniz'de yer alan kıyı kentleri olan ve turistik cazibesi yüksek İzmir, Muğla ve Antalya'dır. İstanbul'da yaşamanın artan maliyetleri, trafik, deprem riski, güvenlik problemleri gibi olumsuz dışsallıklar sebebiyle 2015 sonrasında başlayan tersine göç eğiliminin, uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasıyla hızlanması mümkün görünmektedir. İstanbul, Kocaeli ve Tekirdağ'dan Türkiye'deki farklı şehirlere doğru akışları incelediğimizde şunu söylemek mümkün olur: Kent bölge dışında kalan şehirlerin sunmakta olduğu kentsel hizmetlerin ve cazibesinin günden güne yükselmesi, uzaktan çalışmayla daha fazla yaşamak istenen yerleşimler olarak öne çıkmalarını sağlamaktadır. Güzergahların belirlenmesinin ardından yerleşim yeri değişikliklerinde varılmak istenen yerin YERSIS'in hizmet merkezi derecelerine göre merkezilik düzeyleri ölçülmüş ve bölgeler belirlenmiştir. Buna göre kentsel hizmet derecesi 2 olan yerleşim yerlerine olan ilgideki yoğunluk, uzaktan çalışmayla yerleşim yeri değişikliklerinin kırsal alan üzerinde bir konut talebi ve yapılaşma baskısı oluşturacağının sinyallerini vermektedir. Çalışma kapsamında, güzergahlar ve bölgeler haritalandırıldıktan sonra çıkarımsal istatistik sınamalarıyla sosyodemografik ve sosyomekansal çözümlemeler gerçekleştirilmiştir. Sosyodemografik yapı, konut ve çevresi beklentisi, boş zaman ilişkisi ve yaşanan yer memnuniyetinde; uzaktan çalışmayla yaşamak istenen yeri şekillendiren anlamlı farklılaşmalara işaret eden istatistiki bulgular mevcuttur. Son söz olarak, uzaktan çalışmanın yol açacağı potansiyel hareketlilik, uzun vadede göç modellerini şekillendirme ve dalgalanma etkileri yoluyla mekansal planlama politikalarını etkileme gücüne sahiptir.