Türk Müziği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Altınel, Yeşim" ile Türk Müziği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeZekâi Dede Efendi'ye Ait Mevlevi Âyin-i Şerif'lerin Makam, Usûl Ve Güfte Yönünden İncelenmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Altınel, Yeşim ; Gökdel, Fatma ; 64210 ; Türk Müziği ; Turkish MusicZekâî Dede Efendi'ye Aİt Mevlevî Âyin-i Şeriflerin Makam, Usûl ve Güfte Yönünden lncelenmesi"konulu çalışmada, bugüne kadar üzerinde durulmayan hususlar ele alınarak, incelenmiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında büyük önem kazanmış olan Zekâî Dede Efendi, dinî ve ladinî eserler bestelemiştir. Mûsikî tarihinde Buhûrizâde Mustafa Itrî ve Hammamîzâde İsmail Dede gibi, ekol sahibi olan bir bestekârımız da hiç şüphe yok ki Zekâî Dede Efendi'dir. Bu çalışmada, Zekâî Dede Efendi'nin Suz-idil, Mâye, Isfahan, Suzinak ve Saba Zemzeme Âyin-i Şeriflerinin makam analizi, usûl tasnifi ve Farsça, Arapça güftelerinin Türkçe açıklaması yapılmıştır. Zekâî Dede Efendi'nin hayatı ve Âyin-i Şerif Formu özet olarak ele alınmıştır. Âyin-i Şerifler; dinî mûsikîmizin en büyük formu, hatta şaheserleri olarak kabul edilmektedir. En fazla Âyin-i Şerifin XTX. yüzyılda bestelenmiş olması ve bu yüzyılın en büyük bestekârı olan İsmail Dede Efendi' den sonra en fazla Âyin-i Şerif bestelemiş bestekârın Zekâî Dede Efendi olması nedeniyle bu çalışma yapılmıştır. Araştırmada, konusunda uzman kişilere danışılarak İstanbul Konservatuarı Neşriyau'nın Dr. Suphi Ezgi, Mes'ud Cemil ve Zekâî Dede Efendi'nin oğlu Ahmed Irsoy tarafindan hazırlanan Mevlevî Âyin-i Şerif fasikülleri, yetkili kişilerle yapılan görüşmeler ve yazılı kaynaklar materyal olarak kullanılarak değerlendirilmiştir. Güftelerin çevirisi icrada, ifade kazandırması açısından önem taşımaktadır. Usûllerin ayırımı Âyin-i Şerif besteleyecek bestekârlarımıza bu konuda kaynak olabilecektir. Makamların analizi, Zekâî Dede Efendi'nin dinî eserlerindeki mistik heyecanla, dindışı alanlarındaki sanat anlayışı ve duyuşunu karıştırmamış olduğunu, makamları büyük bir ustalıkla Âyin-i Şerif Formu' na uyguladığını göstermesi açısından ele alınarak incelenmiştir.