AYBE- İklim ve Deniz Bilimleri Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Bu anabilim dalımızda fizik, meteoroloji, çevre gibi farklı disiplinlerden gelen öğrencilere çok sayıda Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları yaptırılmıştır.
Çalışma Konuları:
• İklim Değişikliği
• İklim Modellemesi
• Hidrolojik Modelleme
• Hava Kalitesi Modellemesi
• Model Performans Değerlendirmesi
• Atmosfer - Okyanus Etkileşimi
• Emisyon Envanteri
• Türkiye İklimi
Gözat
Yazar "Çağatay, Namık" ile AYBE- İklim ve Deniz Bilimleri Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Ögeİstanbul Haliç'inin Holosen Tarihçesi(Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, ) Irvalı, Nil ; Çağatay, Namık ; 232160 ; İklim ve Deniz Bilimleri ; Climate and Marine SciencesBu çalışmada, Taksim-Unkapanı metro inşaatı için, Haliç'te yapılan sondajların 8 adedinden elde edilen çökel örnekleri kullanılmıştır. Yapılan sedimentolojik ve paleontolojik analizlerle Haliç'in Holosen'deki jeolojik tarihçesi araştırılmıştır. Çalışma kapsamında karotların detaylı litolojik tanımlaması yapılmış, seçilen seviyelerde 14C yaş tayinleri gerçekleştirilmiştir. Karotlardan alınan örneklerin bentik foraminifer içeriği saptanmış, türlerin karot boyunca değişimleri incelenmiştir. Haliç'in çökel istifi en altta Karbonifer yaşlı Trakya Formasyonu üzerinde bir uyumsuzlukla başlamaktadır. En altta çamurlu çakıldan çakıllı çamur ve kumlu çamura değişen, kaba taneli birim bulunmaktadır. Foraminifer içermeyen, 4-5m kalınlığındaki bu birim yaklaşık G.Ö (Günümüzden Önce) 20,000?10,500 yılları arasında Alibey ve Kağıthane derelerinin Haliç'e taşıdığı alüvyal çökellerin depolanmasıyla oluşmuştur. Birimin üzerine kavkılı, zengin foraminifer içeren, ortalama 30m kalınlıkta ve G.Ö 10,500?6000 yılları arasında çökelmiş koyu gri çamur birimi gelmektedir. Çamur birimi alt seviyelerde yaygın olarak acısu kökenli bentik foraminiferler içermektedir. Yaklaşık G.Ö 7850 yılına kadar acısu koşullarının egemen olduğu; bu dönemden sonra ise Akdeniz kökenli türlerin bölgede yaygınlaşmasıyla tuzluluğun arttığı ve denizel koşulların bölgeyi etkisi altına almaya başladığı görülmüştür. Koyu gri çamur biriminin üzerine ise sadece GB ve KD yamaçlarında gözlenen çamurlu ve çamurlu kumlu çakıl birimi gelmektedir. Bu birimin G.Ö 6000?1000 yılları arasında çökelmiştir. Foraminifer içermeyen ve sadece yamaçlarda gözlenen bu birimin karasal, alüvyal kökenli olduğu; bu dönemde meydana gelen iklime bağlı yağış artışı nedeniyle kaba taneli malzemenin derelerle taşınması ile çökeldiği düşünülmektedir. İstifin en üstünü yamaçlarda yapay dolgu birimi, haliç içerisinde ise yaygın antropojenik atık içeren çamur birimi oluşturmaktadır. Bu birimde bulunan M.S. 6?8.yy' a ait çanak çömlek parçalarının varlığı birimin yaklaşık olarak son 1000 yıl içerisinde çökeldiğini göstermektedir.
-
ÖgeKaradeniz Ve Marmara Denizi’nde Son 20000 Yıl’da Meydana Gelen Paleoşinografik Ve Paleoiklimsel Değişimler(Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, ) Sancar, Ümmühan ; Çağatay, Namık ; 270511 ; İklim ve Deniz Bilimleri ; Climate and Marine SciencesMarmara Denizi'nde Son Buzul Maksimum döneminde (LGM: G.Ö. 22- 17.9 bin yıl arası; tüm yaşlar takvim yılına kalibre edilmiştir.) düşük kırıntı-mineral girdisi ve Anadolu kaynaklı yüksek smektit değerleri izlenmiştir. Karadeniz'de Heinrich 1 (H1: G.Ö. 17.9- 16.5 bin yılları arası), Kırmızı Kil (RL: G.Ö. 16.5- 14.8 bin yılları) ve Younger Dryas (YD: G.Ö. 12.7- 11.5 bin yılları arası) dönemlerinde Rb ve Ti gibi elementlerin temsil ettiği yüksek kırıntılı mineral girdisi, yüksek çökelme oranları, manyetik geçirgenlik değerleri ve göreli illit zenginleşmeleri Karadeniz'e Avrupa kaynaklı bol tatlı su girdisine, dolayısı ile Karadeniz su seviyesinin yükselip, Karadeniz sularının Marmara Denizi'ne aktığını göstermektedir. H1, RL ve YD dönemlerinde Fe ve Mn zenginleşmesi görülmüştür. Demir artışının başlıca nedeni, göl sularının sülfat limitleyici olması ve Fe'in Fe-oksit ve silikatlar olarak korunması nedeniyledir. Karadeniz'de RL döneminde Kuzey Avrupa kökenli erimiş buzul suları havzaya Mn taşımış ve dip sularını oksijenlendirerek olasılıkla havzada indirgeyici koşullarda varolan Mn(II)'yi Mn-oksihidroksit olarak çökeltmiştir. Bu dönemlerde benzer proksi sinyallerinin Marmara Denizi'nde de görülmesi Karadeniz'den Marmara Denizi'ne tatlı su girdisine işaret etmektedir. Karadeniz'de C3, C2, ve C1 olarak tanımlanan yüksek toplam karbonat (Tkarb) ve düşük çökelme oranları ile temsil edilen karbonat zonları sırası ile G.Ö. 14.8- 12.9 bin yılları (Bølling Allerød: B/A), G.Ö. 11.9- 9.3 bin yılları ve 8.6- 7.58 bin yılları (göl/ deniz geçiş dönemi: T) arasında çökelmiştir. Karadeniz'de çökelen C3 ve C2 karbonatları kalsit bileşimli, C1 birimi aragonit- kalsit bileşimlidir. Karadeniz'deki erken Holosen ve B/A ılıman- kurak iklim dönemlerine karşılık gelen (C2 ve C3) yüksek karbonat değerleri, sıcak ve buharlaşmanın yüksek olduğu ortamda karbonat çökeliminin sonucudur. B/A dönemi çökelleri her iki denizde de yüksek karbonat içeriği ile karakterize edilmektedir. Bu dönemde elementel jeokimya verileri Bølling Allerød (B/A) döneminde Karadeniz ve Marmara Denizi'nde kırıntı girdisinin azaldığını ve tuzluluğun arttığını göstermektedir. Diyatom verilerine göre G.Ö. 14- 13 bin yıllarında (B/A) acı su gölü olan Karadeniz, G.Ö. 13.5- 11.5 bin yılları arasında (B/A üstü -YD) tatlı su planktik türü (Stephanodiscus sp.) ile istila edilerek tatlı su gölü haline gelmiştir. Benzer şekilde C2 erken Holosen karbonat dönemi buharlaşma nedeniyle Karadeniz'in negatif su bütçesine sahip olduğu ve Marmara Denizi ile bağlantısının kesik olduğu dönemdir. Marmara Denizi'nde B/A dönemi G.Ö. 14.7 bin yıl daki göl/ deniz geçişini de içermektedir. Karadeniz'de Holosendeki göl/ deniz geçişi tezde diyatom verilerine göre G.Ö. 8.9 bin yılda gerçekleşmiştir. Karadeniz'de diyatom dağılımları göl/ deniz geçişinin dereceli olduğunu ve yaklaşık 1600 yılda gerçekleştiğini göstermektedir. Deniz suyu girdisi her iki denizde de aragonitçe baskın karbonat çökelimine neden olmuş ve sülfat limitli bir sistemden sülfatın limitleyici olmadığı, Fe-sülfid zenginleşmesinin görüldüğü ortamlara geçiş sağlanmıştır. Deniz suyu girmesi, su tabakalanması oluşturmuş ve besin maddesince zengin göl suları fotik zona yükselerek yüksek organik üretimle Marmara Denizi'nde G.Ö. 11.5 bin yıl önce; Karadeniz'de 7.6 bin yıl önce Sapropel birimlerinin çökelme sürecini başlatmıştır. Her iki denizde de Sapropel birimlerinin varlığı özellikle yüksek organik karbon ve Mo değerleri ile tanımlanmaktadır. Redoksa duyarlı element dağılımları, Marmara Denizi'nde Sapropel biriminin subokzik- disokzik koşullarda; Karadeniz'de ise anokzik koşullarda çökeldiğini göstermektedir. Bu dip suyu koşullarının varlığı bentik foraminifer dağılımları tarafından desteklenmektedir. Akdeniz sularının Marmara Denizi'ne girmesi ile başlayan organik maddece zengin çökellerin depolanması YD ve 8.2 bin yıl soğuma dönemlerinde kesintiye uğramıştır. Bunun başlıca nedeni, soğuk dönemlerde derin su dolaşımındaki hızlanma ve derin suyun oksijenlenmesidir. Sapropel çökelimi, Marmara Denizi'nde yaklaşık 7 bin yıl önce; Karadeniz'de 2.7 bin yıl önce durmuştur. Marmara Denizi'nde Mn verilerine göre yaklaşık G.Ö. 3- 1 bin yılları arasında havzada dip su oksijen miktarındaki artış görülmüştür. Karadeniz'de G.Ö. 12 bin yıl öncesinde illit minerali en bol mineral iken, sonrasında günümüze doğru smektit minerali daha baskın hale gelmiştir. Anadolu kaynaklı smektitin Karadeniz ve Marmara Denizi'nde G.Ö. 12 bin yıldan günümüze göreceli artışı Anadolu'da yağışın genel olarak günümüze doğru etkisini arttırdığını göstermektedir. Karadeniz ve Marmara Denizi'nde Holosen'de G.Ö. 8- 7 bin yıl, G.Ö. 6.6- 5.6 bin yıl, G.Ö. 4.5, G.Ö. 3.5 bin yıl, G.Ö. 2.7 bin yıl, G.Ö. 2.2- 2 bin yıl, G.Ö. 1.3 bin yıl ve G.Ö. 0.5- 0.4 bin yılları arasındaki izlenen smektit artışları yağışın arttığı dönemlere, büyük olasılıkla Kuzey Atlantik Salınımları (NAO) ile ilgili döngüselliğe (Bond döngüleri) işaret etmektedir. Kalsiyum spektral analiz sonuçları ile Holosen'de Karadeniz'de Sapropel çökelimi süresince 1400, 435, 190, 100, 75, 50 ve 35 yıllık; Marmara Denizi Sapropel çökelimi sırasında 450, 165, 100, 75 ve 35 yıllık döngüsellikler tespit edilmiştir. Titanyumun (ve Rb'un) spektral analizleri Karadeniz Sapropelinin çökelimi döneminde 3400, 650, 500, 435, 285, 185, 100, 75 ve 35 yıllık; Marmara Denizi Sapropel çökelimi sırasında 435, 285, 100, 65, 35 yıllık döngüsellikler bulunmuştur. Anadolu girdilerini temsil eden Karadeniz SL-12 Karotu ve Marmara Denizi C-7 Karotunda Sapropel çökelimi süresince döngüsellikler benzerdir. Ancak bu karotlardaki döngüsellikler Avrupa girdilerini temsil eden Batı Karadeniz GC-19 Karotundakine göre bazı farklılıklar göstermektedir. Bu durum Avrupa ve Anadolu'yu etkileyen iklim sistemlerindeki farklılıktan kaynaklanmış olmalıdır. Karadeniz'de yaklaşık G.Ö. 4.6- 3.5 bin yılları arasında Thalassiosira sp. değerlerinin azalması nehir yoluyla gelen tatlı su girdisinde azalmaya ve nisbeten kurak bir döneme işaret etmektedir. G.Ö. 3 bin yıl ile günümüz arasında acı su diyatom türlerindeki artış, bu dönemde bol nehir suyu girdisi ile yüzey suyu tuzluluğunun düştüğünü göstermektedir. Son 1800 yılda Karadeniz'de Kokolit biriminde izlenen Ca profilleri G.Ö. 1670- 1540, 1450- 1350, 1100- 990, 900- 760, 660- 580, 500- 480, 400- 250, 100- 35 yılları arasında yüksek değerler vermektedir. Son 1800 yılda Ca ve Ti değerlerindeki döngüsellikler Karadeniz'de 300, 100- 150, 50- 70, 35, 15 yıllık; Marmara Denizi'nde 100, 55, 35, 25 ve 15 yıllık periyodlarla ifade edilmektedir. Karadeniz karotlarında organik üretimi veren Ca ve karasal kırıntı mineral girdisini veren Ti'un spektral analizleri; bulunan periyodların çoğunun güneşin 11 yıllık etkinlik döngüselliği ve bunun genlik modülasyonları olan 22 yıllık (Hale), 87 yıllık (Gleissberg) ve 210 yıllık (Suess) periyodlarına benzerlik göstermektedir. Karadeniz'de G.Ö. 360 ile 330 yılları arasında (yaklaşık M.S. 1660- 1640 arası) ani bir Ca ve Sr artışı izlenirken daha küçük Ca pikleri G.Ö. 540 ve ve 210 yıllarında da görülmektedir. Bu yüksek Ca ve Sr dönemlerinde Ti, Rb, Fe ve K gibi kırıntı girdisini gösteren element değerleri azalırken, Br ve Corg değerleri artmaktadır. Bu sonuç, yüksek Ca değerlerinin görüldüğü dönemlerde yüksek Kokolit (Emiliania huxleyi) üretimine işaret etmektedir. En yüksek Ca pikinin olduğu M.S. 1640- 1700 yılları Küçük Buzul Çağının (Little Ice Age: M.S. 1300- 1900) en soğuk dönemi olan Late Maunder Minimuma (M.S. 1645- 1715; Eddy, 1978; Pfister, 1994) karşılık gelmektedir. Diğer küçük soğuma dönemleri G.Ö. 540 (M.S. 1460) ve 210 (M.S. 1790) yılları dolaylarında izlenmektedir. Bunlardan G.Ö. 540 (M.S. 1460) yılı Spörer Minimum dönemini (M.S. 1550- 1430) temsil etmektedir.
-
ÖgeMarmara Denizi'nde Orta Pleyistosen'den Günümüze Deniz Seviyesi Değişimleri(Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, ) Eriş, Kürşat Kadir ; Çağatay, Namık ; İklim Ve Deniz Bilimleri ; Climate and Marine Sciences
-
ÖgeOxygen And Carbon Isotope Analyses And Geochemistry Of Mollusc Shells In Sediment Cores From Northern Shelf Of The Marmara Sea(Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, ) Biltekin, Demet ; Çağatay, Namık ; 142830 ; İklim ve Deniz Bilimleri ; Climate and Marine SciencesTezin amacı, Geç Buzul-Holosen zamanındaki paleoklimatik ve paleoşinografık koşullan, marmara denizi'nin kuzey şelfinden alınan karotlarda oksijen-carbon izotoplan, jeokimyasal analizler, paleontolojik ve mineralojik yöntemlerle belirlemektir. Karot Cl Akdeniz kökenli molusk ve foraminifer içeriği bakımından zengindir. Bu durum karot Cl' nın Holosen zamanında denizel koşullar altında oluştuğunu göstermektedir. Karot Cl'in oksijen izotop profili yaklaşık 11,700 yıl öncesinden başlayarak karotun üst kısımlarına doğru artış göstermektedir. 8180 verisi ve foraminifer ve molusk toplulukları denizel koşullanıl yaklaşık olarak 12,000 bin yıl önce denizel transgresyonun başlamasından sonra dereceli olarak geliştiğini göstermektedir. Karot C17 birbirinden farklı 3 birim içermektedir. Birim 1 günümüzden 12,00(3 bin yıl önce oluşmuştur. Bu birim Akdeniz molusk ve foraminiferleri içermektedir. Birim 2 ise lakustrine molusklan içennektedir ve 12,000-36,000 bin yıllık bir zaman aralığında acı-su koşullan altında çökelmiştir. Birim 3 hern denizel nemde acı-su molusklan ve az miktarda foraminifer içermektedir. Bu birim içindeki molusk ve foraminiferlerin varlığı denizel izotopik evre 3 'ün erken safhası esnasında Mannara denizi'nin deniz bağlantısını desteklemektedir (>36,000 yıl önce). Bu durum artan oksijen değerleri ile desteklenmektedir. Birim 1 denizel bağlantı nedeni ile daha pozitif değerler sergilemektedir. Birim 2 ise daha negatif değerlere sahiptir. Bu birimin acı-su koşulları altında çökeldiğini göstermektedir. Bu sonuçlar birim 1 ve birim 3 içindeki molusk kavkı larındaki yüksek Sr/Ca oranı ilede desteklenmektedir. Genellikle birim 1 'in çökelimi esnasında düşük değerlere sahip olan ö C dip su upwelling'ini desteklemektedir. Kor Cl'in Mg/Ca oranı korun üst kısımlannda yüksek değerler göstermektedir. Bu durum bu zaman esnasındaki artan sıcaklıkları göstermektedir.
-
ÖgePolen Analizlerine Göre Son 7 Milyon Yılda Kuzey-batı Anadolu Ve Kuzey Ege’nin Vejetasyonu Ve İklimi(Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, ) Biltekin, Demet ; Çağatay, Namık ; 277013 ; İklim ve Deniz Bilimleri ; Climate and Marine SciencesAnadolu günümüzde kalıntı bitkiler için birer yaşam alanıdır: Liquidambar orientalis, Parrotia persica, Pterocarya fraxinifolia, Zelkova crenata (Angiyospermler) and Cedrus (Gimnosperm). Bu ağaçlar nispeten Artemisia stepleri ile birlikte ormanları oluştururlar. Son 2.6 milyon yıl boyunca iki vejetasyon türü hakim olmuştur. Bu nedenle bölge palinolojik araştırmalar açısından büyük ilgi çekmektedir. Bu çalışma Karadeniz karotu (DSDP Site 380: Geç Miyosen-Günümüz), denizel ve gölsel sedimentleri (Geç Miyosen/Erken Pliyosen) kapsamaktadır. Çalışma alanı başlıca Marmara Bölgesi (Enez, İntepe, Eceabat, Burhanlı, West Seddülbahir), Karadeniz'in güney batısı (DSDP Site 380) ve Yunanistan'ın kuzeyini (batı Makedonya: Ptolemais Notio and Ptolemais Base; Prosilio, Trilophos, Lion of Amphipoli) kapsamaktadır. Bu çalışmanın ana amacı çalışılan zaman aralığında Anadolu'daki paleovejetasyon ve paleoiklim koşullarını yapılandırmaktır. 1,073.5 metre uzunluğundaki Karadeniz DSDP 380 sondaj karotunun yüksek çözünürlüklü polen analizleri Geç Miyosen'den günümüze kadar vejetasyon ve iklimin evrimi hakkında bilgi vermektedir. Son 7 milyon yıl içinde karotta başlıca iki vejetasyon tipi hakimdir: termofil ormanlar ve Artemisia steplerinide içeren açık vejetasyon formasyonlarıdır. Erken Mesiniyen'de (Mesiniyen Tuzluluk Krizinden önce) Olimpos Dağı'na yakın (Prosilio) Cupressaceae ile birlikte orta- (Tsuga) ve yüksek enlem ağaçları (Abies ve Picea) hakimken, Çanakkale Boğazı etrafında otsul bitkiler yaygındı. Mesiniyen Tuzluluk Krizi'nden sonra, Kuzey Ege'deki vejetasyon başlıca otsul bitki ekosistemleri, yakın mesafedede mezotermik ağaçlardan (yaprağını döken Quercus, Carya, Zelkova, vb.) oluşmaktadır. Ayrıca yüksek enlem kozalaklı ağaçlardaki (Cedrus, Tsuga, Abies ve Picea) artış bölgesel masiflerin yükselmesini işaret etmektedir. Geç Miyosen'de, megatermik (tropikal) ve mega-mezotermik (astropikal) ağaçların çoğu iklimsel değişimden dolayı azalmıştır. Ancak bataklık ormanları (Glyptostrobus, Engelhardia, Sapotaceae, Nyssa) yada mezotermik ağaçlar gibi bazıları Geç Pliyosen'de varlığını devam ettirmiştir. Aynı zamanda, step türü bitkiler (Artemisia, Ephedra, Hippophae rhamnoides) çok fazla gelişim göstermezken, otsul bitki toplulukları (Amaranthaceae-Chenopodiaceae, Poaceae, Asteraceae Asteroideae, Asteraceae Cichorioideae, vb.) yaygın hale gelmiştir. Bu durum Geç Pliyosen'de soğuk ve kurak iklim koşullarının varlığını desteklemektedir. Erken Pleyistosen'de (2.6 milyon yıl), Kuzey Kutbu'nda buzullaşmaların başlamasıyla, bazı türler (Taxodiaceae: büyük olasılıkla Glyptostrobus, Engelhardia, Sapotaceae ve Nyssa) halen varlığını devam ettirmesine rağmen mega-mezotermik ağaçlar azalmıştır. Aynı zamanda step ortamları güçlü bir şekilde genişlerken, mezotermik ağaçlarda (yaprağını döken Quercus, Betula, Alnus, Liquidambar, Fagus, Carpinus orientalis, Carpinus betulus, Tilia, Acer, Ulmus, Zelkova, Carya, Pterocarya, vb.) hemen hemen kaybolmuştur. Sonrasında Artemisia step dönemleri mezotermik ağaçlardan daha uzun, geçici aralıklarla buzul-buzularası döngüler boyunca gelişmiştir (ilk olarak 41 ka yıllık periyodlarla, sonrasında 100 ka yıllık periyodlarla). Bu durum buzul dönemlerinden (soğuk-kurak iklim) daha kısa süreli buzularası (sıcak ve nemli iklim) dönemlerin varlığını göstermektedir. Ionian evresinin başlangıcından itibaren (1.8 milyon yıl), otsul ekosistemler (Amaranthaceae-Chenopodiaceae, Poaceae, Asteraceae Asteroideae, Asteraceae Cichorioideae, vb.) ve Artemisia stepleri günümüze kadar genişlemeye devam etmişlerdir. Bu gibi bir yayılım Ponto-Euxinian alanında Erken Pliyosen'de gözlenmektedir (DSDP Site 380). Ancak Artemisia steplerinin Anadolu'daki en erken yerleşiminin Erken Miyosen'e (Akitaniyen) kadar uzandığı görülmektedir. Artemisia steplerinin Anadolu'daki gelişimi Tibet Platosunun yükselmesi nedeniyle meydana gelmiş olabilir. Ayrıca Carya, Carpinus orientalis, Pterocarya, Liquidambar orientalis, Zelkova gibi kalıntı bitkiler günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Bu durum Tibet Platosunun yükselmesi sonucu meydan gelen Asya Muson ikliminin etkisiyle açıklanabilir.
-
ÖgeSedimentary Record Of Mediterranean Inflow Effect On Redox Conditions Of Istanbul Strait Outlet Area Of Black Sea(Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, ) Erdem, Zeynep ; Çağatay, Namık ; 287427 ; İklim ve Deniz Bilimleri ; Climate and Marine SciencesKaradeniz'in dünya okyanus sistemi ile tek birleşim kanalı olan İstanbul Boğazı'nın çıkışı, kıtasal şelf ile kıtasal yamaçların üst kesimlerinden oluşmaktadır. Bölgenin karakteristik özelliği olan ağır dip Akdeniz akıntısı, anoksik Karadeniz havzasına girerek havzanın oksijenle havalanmasından sorumludur. Günümüz koşullarında oksik-anoksik sınırı su kolonunda 100-150 metre arasındadır ancak global deniz seviyesi değişimleri, havzaya gelen Akdeniz akıntısının ve nehir girdisinin miktarına bağlı olarak bu sınır geçmişte değişiklikler göstermiştir. İstanbul Boğazı'nın Karadeniz ile buluştuğu bölgeden oluşan çalışma alanından alınan karotlarının fiziksel özellikleri, XRF (X-Ray Floresans) yöntemi ile elementer analizleri ve toplam organik karbon (TOC) ve toplam inorganik karbon (TIC) değerleri ölçülmüştür ve bu ölçümlere dayanarak belirli seviyelerde AMS C14 yaş tayini yapılmıştır. -150 metreden daha sığ ve oksik alandan alınan karotlar belirgin laminasyon göstermeyen kavkı içerikli yeşil gri ve gri renkte çamur, anoksik ortamdan alınan karotlar laminalı ve bantlı koyu gri-siyah renkli çamur özelliği göstermektedir. -150 metreden daha derinden alınan karotlarda suboksik ve anoksik koyu yeşil ? gri renkli Sapropel birimi ile koyu gri-siyah renkli Kokolit birimi gözlenmektedir. Havzaya Akdeniz suyunun girmesinden sonra, günümüzden 9,4 binyıl öncesinde anoksik koşullar gelişmeye başlamıştır. Mn, Fe ve S anomalileri ve değişen kavkı içerikleri göz önünde bulundurularak, anoksik/oksik sınırı ve yükselen suboksik-anoksik dip su koşullarının sedimanter kayıtları -120m ve -150m karotlarında gözlenebilmektedir ve yapılan yaş tayinleri neticesinde bu seviye GÖ 6,8 binyıl olarak yaşlandırılmışlardır. Akdeniz akıntısı, GÖ 5.3 binyıl öncesine kadar, KD yönlü ana kanalı kullanarak bölgesinin batısında oksik dip su koşullarını sağlamıştır. Şelf alanının doğusunu oluşturan bölgede -307metre derinlikten alınan karotlarda yüksek Mn değerleri göz önünde bulundurularak Akdeniz akıntısının etkisi gözlenebilmektedir. Şelfin daha sığ bölgelerinden alınan karotlarda gözlenen Fe ve S anomalileri ile ilişkilendirilmemiş bu tarz Mn değişimleri büyük olasılıkla su kolonunda oluşmuş Mn(II)'nin çökelimi sonucudur. Mn anomalilerine ek olarak karotlarda gözlenen yeşil griden koyu gri-siyah renge geçiş ve kavkı içeriği de oksik koşullardan anoksik koşullara geçişi simgeleyen özelliklerden bir diğeridir.
-
ÖgeSon Buzul Ve Holosen Dönemlerinde Van Gölü'nün Paleoiklimsel Değişimleri(Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, ) Öğretmen, Nazik ; Çağatay, Namık ; 333092 ; İklim ve Deniz Bilimleri ; Climate and Marine SciencesVan Gölü 607 km3 hacme ve 3,570 km2 alana sahip dünyanın en büyük 4. kapalı gölü ve en büyük soda gölüdür. Doğu Anadolu Yüksek Platosu'nda yer alan bu göl, coğrafik konumu nedeniyle Sibirya Yüksek Basınç, Kuzey Atlantik ve Orta-Enlem Tropik iklim sistemlerinin etkisinde kalmaktadır. Aynı zamanda denizden de oldukça yüksek olması (1648 m), kurak bir iklime sahip olmasına sebep olmaktadır. Hem konumu hem de kapalı bir havza oluşu, varvlı bir çökel yapısı ile Kuvaterner (GÖ 2.5 My) süresince önemli bir paleoiklimsel kayıt oluşturmasına olanak vermiştir. Bu nedenle Kuvaterner dönemi içinde yer alan Son Buzul (26,000 GÖ) ve Holosen (11,500 GÖ) dönemleri süresince meydana gelen iklimsel değişimleri (yağış, buharlaşma, göl seviyesi değişimleri) araştırmak amacıyla bu gölden 2010 yılında Uluslar arası Kıtasal Sondaj Programı kapsamında alınan çökel karotlarında çeşitli fiziksel ve kimyasal analizler yapılmıştır. Bu analizlerden Çok Sensörlü Karot Loglayıcısı (MSCL) ile göl çökellerinin fiziksel özelliklerinin incelenmesi, X-Ray Fluorescence (XRF) ile elemental özelliklerin araştırılması, TOC/TIC Analizörü ile organik-inorganik karbon içeriğinin saptanması çalışmaları İTÜ-EMCOL laboratuarlarında; X-Ray Diffraction ile mineralojik özelliklerin incelenmesi çalışması İTÜ-jeoloji Mühendisliği Departmanı, X-Işınları Laboratuarı'nda yapılmıştır. C-14 yaşlandırmaları ve duraylı izotop analizleri için seçilen örnekler yurtdışındaki laboratuarlara gönderilmiştir. Van gölü sediman karotlarında temel olarak 5 ana birim tayin edilmiştir. Bunlar: a) bantlı/laminalı killi silt, b) homojen killi silt, c) tefra, d) dereceli kum-silt (türbidit-homojenit) ve e) deforme göl sedimanı ve tefra tabakaları. GÖ 12.5-6.5 ky arasındaki dönem (Younger Dryas-erken Holosen) genel olarak tefra ara katmanlı bantlı-laminalı sedimanlar ile temsil olunurken GÖ 26-14.5 ky arasındaki dönem tefra ara katmanlı dereceli kum-silt ile temsil olunur. Jeokimyasal analizler çoğunlukla gölün kendi çökelleri olan bantlı ve laminalı sedimanlar ile homojen çamurdan alınan örneklerden yapılmıştır. Analizler sonucunda ?18O ile ?13C arasında gölün kapalı bir havza olarak kaldığına işaret eden güçlü pozitif bir kovaryans (r>0.85) olduğu gördük. Bu analizler, buzul-buzul arası dönemleri tayin etmemiz açısından önemli veriler sunmuştur. Verilerin üzerinde yaptığımız çalışmaların ardından, daha önceki çalışmalar ile karşılaştırma yaptık.