AYBE- İklim ve Deniz Bilimleri Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Bu anabilim dalımızda fizik, meteoroloji, çevre gibi farklı disiplinlerden gelen öğrencilere çok sayıda Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları yaptırılmıştır.
Çalışma Konuları:
• İklim Değişikliği
• İklim Modellemesi
• Hidrolojik Modelleme
• Hava Kalitesi Modellemesi
• Model Performans Değerlendirmesi
• Atmosfer - Okyanus Etkileşimi
• Emisyon Envanteri
• Türkiye İklimi
Gözat
Yazar "Çağatay, Memet Namık" ile AYBE- İklim ve Deniz Bilimleri Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeVan Gölü'nün sedimentolojik-stratigrafik evrimi ve göl seviyesi değişimleri(Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, 2017-12-19) Damcı, Emre ; Çağatay, Memet Namık ; 601062008 ; İklim ve Deniz Bilimleri Anabilim Dalı ; Climate and Marine SciencesVan Gölü konumu gereği iklime duyarlı bir bölgede, Doğu Anadolu yüksek platosu, üzerinde yer almaktadır. Arap plakasının Avrasya levhasıyla çarpışması sonucunda platonun yükselmesi yaklaşık 12 Myıl'da başlamıştır. Göl; batıda ve kuzeyde Kuvaterner volkanları, güneyde Paleozoyik Bitlis Masifi ile çevrilidir. Doğuda ise yığışım karmaşığına ait birimler ve Plio-Kuvaterner çökelleri yer almaktadır. Ayrıca bölge, Kuzey Atlantik, Sibirya yüksek basınç ve orta enlem subtropikal yüksek basınç sistemlerinin kesiştiği bir noktada, Doğu Anadolu ve Akdeniz arasındaki iklime hassas bir bölgede yer almaktadır. Bulunduğu bu konum itibari ile iklim çalışmaları açısından önem arz etmesinin yanında gölün varvlı çökelleri ile paleoiklim, tektonik ve volkanoloji çalışamaları bakımından da bulunduğu bölgenin karmaşık yapısına ışık tutması açısından ilgi odağı olmuştur. Van Gölü Havzası, doğu-batı uzanımlı Muş depresyonunda Arap, Avrasya levhalarının çarpışması ile şekillenmiştir. Paleotektonik olarak sınıflandırılan bu birimlerin üzerine Miyosen-Kuvaterner yaşlı Neotektonik döneme ait birimler gelmektedir. Alt Miyosen-Pliyosen'de denizin çekilmesi ile bölge aşınma etkisinde kalmış ve bu dönemde genç volkanizma ürünleri bölge yüzeyini kaplamaya başlamıştır. Temelde yer alan birimlerin üzerine, göl içerisinde uyumsuzlukla gelen Pleyistosen-Kuvaterner çökelleri gelmektedir. Bu birimler içerisinde ise, Kuvaterner'de aktif olan Nemrut, Süphan ve İncekaya volkanlarına ait tefra birimleri yer almaktadır. Gölün oluşum yaşı volkanizma ve jeolojik çalışmaların yanı sıra ICDP PALEOVAN projesi kapsamında yapılan çalışmalar ile GÖ 600 kyıl olduğu ve Nemrut Volkanının faaliyete geçmesi ile volkanik bir set gölü olarak oluştuğu anlaşılmaktadır. Yapılan çalışmalarda, KB-GD sıkışma rejimi altında doğrultu atımlı fayların da etkisiyle şekillenen, başlangıçta Muş Havzası ile bağlantısı olan göl, ilk önce tatlı su gölü olarak oluşmuş, daha sonra Nemrut Volkanı'nın faaliyetleri sonucu gölün dışarı akışı kesilerek, volkanizma, kayaç ayrışması ve buharlaşmanın etkisi ile bugünkü kapalı, acı-alkali göl halini almıştır. Van Gölü, 607 km3 hacim, 3570 km2'lik alan ve 450 metrelere varan derinliği ile Türkiye'nin en büyük gölüdür. Van Gölü, 450 m derinliğindeki Tatvan Havzası, 260 m derinliğinde Kuzey Havzası (NB), batıda kuzeydoğudaki kuzey-kuzeydoğu yönünde yönelim gösteren Ahlat (AR) ve Kuzey Sırtı, kuzeydeki Erciş Körfezi ve Erek Fanı, doğuda Doğu Şelfi ve Doğu Fanı gibi birkaç morfolojik bölgeden oluşmaktadır. Bu tez çalışmasında, gölün sedimanter, tektonik ve paleoiklimsel evrimini anlamak için, göl içerisinde piston karot ve karotlu sondaj çalışmaları yanında sismik yansıma ve batimetri verileri toplanmış ve yorumlanmıştır. Tez çalışması kapsamında değerlendirilen 4-5 m uzunluğundaki piston karotlar Van İlinin batısında Doğu şelfi olarak adlandırılan bölgeden alınmıştır. Sondaj karotları ise ICDP PALEOVAN projesi kapsamında gölün kuzeybatısında yer alan NB olarak adlandırılan bölgede 245m su derinliğinden ve AR olarak adlandırılan bölgede 375m su derinliğinden alınmıştır. Göl tabanı çökellerinden alınan NB ve AR karotların uzunluğu göl tabanından itibaren sırası ile 145 m ve 220 m'dir. Alınan bu çökel karotlarda, çok sensörlü karot tarayıcı (Multi Sensor Core Logger – MSCL) ile yapılan ölçümlerden, karot boyunca p-dalgası hızı, manyetik geçirgenlik, gama yoğunluk ve özdirenç gibi fiziksel özellikleri hesaplanmıştır. P-dalga hızları ve gama yoğunlukları kullanılarak üretilen yapay sismogramlar yardımıyla çökel karotları ile sismik kesitler deneştirilmiş ve gölün sedimentolojik ve tektonik evrimi ile ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. μ-X-Ray Florescene (XRF) tarayıcı ile çökel karotların derinlik boyunca element analizleri yapılarak Ca/Fe, Ca/Ti gibi iklimden etkilenen element oranları ile göl su seviyesi ve iklim değişimleri ile ilişkisi çalışılmıştır. Bunun yanı sıra K, Zr, Na, gibi elementlerin gama yoğunluk ve manyetik geçirgenlik verilerinin birlikte değerlendirilmesi ile çökel istifteki volkanizma ürünü çökelimlerin tespitine yönelik çalışmalar yapılmıştır. XRF tarayıcıdan elde edilen radyografi görüntülerinden tez çalışması kapsamında MATLAB yazılımı kullanılarak geliştirilen algoritma ile mevsimsel değişimlere bağlı olarak çökelen laminaların sayımı yapılarak, yıllık çökelimi oluşturan varvların kalınlığı hesaplanmış ve karot boyunca, yine karot çökelleri içerisinden alınan bitki parçası örneklerinden yaptırılan radyokarbon ve tefra örneklerinden alınan 40Ar/39Ar tarihlendirme analizleri ile, karot istiflerininin kronolojisi oluşturulmuştur. Bu kronoloji Grönland buzul karotları (NGRIP, intGRIP) ve denizel izotop dönemleri (MIS) ile desteklenmiştir. Kronolojiye bağlı jeokimyasal-sedimentolojik verilerin spektral sinyal analizi yapılarak, buradan iklime ait döngüsellikler belirlenmiş ve geçmiş iklim modellemesi yapılmıştır. Spektral analizin yanı sıra değişik periyotlarda çökel kalınlıkları grafiklenerek çökelim hızındaki farklılıklardan kurak/soğuk ve nemli/ılıman iklim dönemlerinin belirlenmesine çalışılmıştır. Oluşturulan bu iklim modelinin, tez çalışması kapsamında değerlendirilen diğer verilerden elde edilen bulgular ile karşılaştırılması yapılarak, göl su seviyesi değişimleri ve bu değişimin üzerinde iklimin etkisi tartışılmıştır. Verilerin değerlendirilmesi sonucu oluşturulan iklim modeli ve göl su seviyesi değişimleri, Van Gölü'ndeki ve literatürdeki diğer çalışmaların sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Toplanan sismik yansıma ve batimetri verilerinden gölün batimetri haritası oluşturulmuş. Sismik yansıma verilerinin yorumlanması ile göl çökellerinin GÖ 600 kyıl'dan bu yana Tatvan Havzası'nda ve yaklaşık GÖ 90 kyıl'dan bu yana Kuzey Havzası'nda süreklilik gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Çok kanallı sismik yansıma kesitleri ile oluşturulan yaş modeli korelasyonu ile günümüz göl su seviyesinin yaklaşık 200 m altında D1 deltasının GÖ 20-17 kyıl, 105m altında D1a deltasının G.Ö 65-60 kyıl, 150m altında D2 deltasının GÖ 115-106 kyıl, 225 m altında D3 deltasının GÖ 166-142 kyıl, 300 m altında D4 deltasının GÖ 195-169 kyıl, 375m altında D5 deltasının GÖ 270-234 kyıl ve 450m altında D6 deltasının 400-350 kyıl aralığında çökeldikleri belirlenmiştir. Yüksek çözünürlükte sismiklerde ise, günümüz göl su seviyesinin 60 m altında GÖ 4-3 kyıl göl seviyesine ait klinoform ile, 30 m, 20 m ve 15 m altında tarihlendirilemeyen; ancak GÖ 3 kyıl'dan sonrasında, olasılıkla Yunan Karanlık veya Demir Çağı Soğuk Dönemi, Avrupa Karanlık Çağı ve Küçük Buzul Çağı dönemine ait olan düşük göl seviyesine ait delta ve kıyı düzlükleri (taraçalar) tanımlanmıştır. Van Gölü içerisinde sualtı kanal sistemleri, Doğu Şelfi'nde ve Erciş Boğazı'nda oldukça gelişmiş bir yapı göstermektedir. Kara üzerinde yer alan akarsu drenaj sistemi ile bağlantılı olarak göl içerisinde 100 m'den daha fazla su derinliklerine kadar uzanırlar. Genel olarak kanallar 50 m kadar derin ve 500 m genişliğindedir. Şelf üzerinde ve eğimli alanlarındaki sualtı kanal sistemleri, Van Gölü su seviyesinin günümüze kıyasla, G.Ö 15 kyıl'da 200m ve Younger Dryas (YD) döneminde 70m gibi göl su seviyesinin daha düşük olduğu dönemlerde gelişmiştir. Varv kalınlıklarından yıllık çökelim hızları hesaplanmıştır. Kuzey Havzada göl çökelleri türbidit ve tefra ardalanmalı şekilde çökelmiştir. Burada tefra ve kütle akması birimleri hesaba katılmadan elde edilen Holosen ve en geç Pleyistosen dönemindeki çökelme hızları; 5,8-12,65 kyıl arasında 0,43 mm/yıl ile en düşük, 12,65-13,89 kyıl arasında 3,72 mm/yıl ile en yüksek çökelme hızlarına sahip dönemlerdir. Holosen'deki ortalama çökelim hızı ise 1,54 mm/yıl'dır. Kuzey Havzası'ndaki çökelim hızı, Tatvan Havzasındaki ve Doğu Deltasındaki çökelimden kabaca iki kat daha hızlıdır. Gerek AR sondajından gerekse kısa karotlardan elde edilen çökelim hızları yaklaşık 0,4-0,7 mm/yıl arasındadır. Varv kalınlıklarının spektral dekompozisyonu ile iklimsel periyodların belirlenmesi ve bu periyodlar ile oluşturulan geçmiş iklim modellerinin literatürde yer alan Bond, Heinrich (H), Dansgaard-Oeschger (DO), güneş aktivitesi minimumları ve tarihsel olaylar ile uyumu Van Gölü'ndeki çökelimin iklimsel dinamikler ile uyumlu olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda bu uyum, birim zamanda çökel istifin kalınlığının bilinmesi ile geçmiş iklim modelinin oluşturulabileceğini göstermiştir. İklim modelinden elde edilen sonuçlara göre; GÖ 82-81 kyıl, GÖ 71-69 kyıl, GÖ 62-60 kyıl, GÖ 58-GÖ 55 kyıl, GÖ 38-35kyıl, GÖ 18-16 kyıl, GÖ 5-4,8 kyıl, 4,4-4,2 kyıl, GÖ 2,7-2,6 kyıl, GÖ 1,6-1,2 kyıl (MS 450-800), 0,7-0,45 kyıl (MS 1300-1550), MS 1790-1840 ve MS 1880-1950 göreceli en soğuk dönemler; GÖ 87-82 kyıl, GÖ 65-62 kyıl, GÖ 47-43 kyıl, GÖ 32-30 kyıl, GÖ 22-21 kyıl, GÖ 8-5 kyıl, GÖ 4,8-4,4 kyıl, GÖ 3,2-3,15 kyıl, GÖ 2,6-2,5 kyıl, GÖ 1,8-1,65 kyıl (MS 200-450), GÖ 1,2-0,95 kyıl (MS 800-1050), MS 1550-1790, MS 1840-1880 ve MS 1950'den günümüze göreceli sıcak dönemler olarak iklim modelinden elde edilmiştir. Tektonik rejimin sürekliliği bölgede sıkışan havzaların daralarak D-B ve KB-GD doğrultulu kıvrımlanmasına ve volkanizma ile beraber havzaların bölünmesine sebep olmuştur. Van Gölü içerisinde yer alan Kuzey Sınır Fayı (KSF) boyunca oluşan AR ve Kuzey Sırt (KS), gölün kuzeyinde yer alan havza ile Tatvan Havzası'nı birbirinden ayırmaktadır. Muş Havzası ile Van Gölü Havzası'nı ise, Üst Miyosen'de Avrasya Levhasının altına dalan okyanus kabuğunun kopması ile açılan pencereden giren magma sonucu Kuvaterner başlarında geliştiği öne sürülen Nemrut Volkanı ayırmaktadır. Havzayı güneyden sınırlayan Güney Sınır Fayı (GSF) boyunca benzer özellikteki volkanik kraterlerin yer alması, magmanın yüzeye ulaşmasında bu fayın etkisinin olduğunu göstermektedir. KB-GD yönlü sıkışma rejimi altında, genel olarak KB-GD yönlü normal fay sistemi gelişmiştir. Bu fay sistemi boyunca karbonat kayaç birimlerinin yer aldığı Adilcevaz ve Tatvan açıklarında bikarbonatça zengin yer altı suyu ile beslenerek, sismik kesit ve batimetri verilerinde de açık bir şekilde gözlemlenen, boyları 30 m'ye varan mikrobiyolitler oluşmuştur. Gölün güney şelfinde, sismik ve batimetri verilerinden KB-GD doğrultulu düşey bileşene sahip sol yanal atımlı bir fay belirlenmiştir. Bu fay büyük olasılıkla 9 Kasım 2011'de meydana gelen Mw= 5,7 büyüklüğündeki Edremit depreminin kırığıdır. Ayrıca Erciş Boğazı'ndan güneye yönelen kanal sistemlerinin de fay kontrollü geliştiği anlaşılmıştır. Erciş Boğazı'nda yer alan sismik kesitte gözlenen fayın düşey atım hızı 0,43 mm/yıl olarak hesaplanmıştır.