FBE- Jeoloji Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile FBE- Jeoloji Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAfşin-elbistan Havzası, Çöllolar Açık İşletmesi Heyelanlarının Hareket Mekanizması Yönünden İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-07-02) Acar, Recep Uğur ; Yavuz, Enver Vural ; 10078439 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological Engineeringİstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı'nda yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu tezde 6-10 Şubat 2011 tarihlerinde meydana gelen heyelanlara sebep olan mekanizma araştırılmaya çalışılmıştır. Çalışma alanı 1/25.000 ölçekli topoğrafik haritada Kahramanmaraş L 37 b3; L 38 a4 paftaları içinde yer almaktadır. Bu çalışma büro ve arazi çalışmaları olarak 2 aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada bölge hakkında ayrıntılı bir çalışma yapmak amacıyla literatür araştırması yapılmış, ilgili tezler ve raporlar incelenmiş; saha hakkında bilgiler derlenmiştir. Jeoloji haritası olarak arazide Staesche (1972)'nin haritası kullanılmış ve araziden elde edilen veriler ile harita revize edilmiştir. Sahada ki jeolojik birimler temelden üste doğru incelenmiş; Temel kayaçlar, Mesozoyik karbonatlı kayaçlar, Neojen gölsel çökeller ve Kuvaterner birimler olarak ayrılarak sıralanmışlardır. Bu birimlerin içerisinde ise özellikle Kuvaterner birimler üzerinde durulmuştur ve bu birim kendi içerisinde sahada ki gözlemlere dayanarak akarsu çökelleri, alüvyal yelpaze, taşkın düzlükleri, taraçalar ve kalişler olarak ayrılmıştır. Heyelanlara birçok kaynakta en büyük sebep olarak su gösterilmektedir. Gerek yağışlar gerek akarsular, dereler, kaynaklar ve yeraltı suları ele alınmıştır. Devlet Meteoroloji İşleri'nden alınan 18 yıllık yağmur verileri incelenmiş, ortalamaları ve eklenik sapma değerleri hesaplanmış ve grafiğe dökülerek yorumlanmıştır. Kurak ve yağışlı dönemler belirlenmiştir ve içinde bulunduğumuz dönemin yağışlı dönem olduğu sonucuna varılmıştır. Ortamdaki jeolojik birimler suyu iletebilme özelliklerine göre geçirimsiz, yarı geçirimli ve geçirimli birimler olarak 3'e ayrılmış, yaşanan heyelan hadiselerine olası etkileri tartışılmıştır. Çalışmanın asıl amacı olan Çöllolar Açık İşletmesi'nin heyelanlar üzerine yorum yapmadan önce heyelan üzerine yapılan çalışmalar araştırılmış, birçok bilim insanının yaptığı sınıflamalar tez içerisinde sıralanmıştır. Çalışma alanında ki heyelanlar arazi çalışmalarında incelenmiş, fotoğrafları alınmış, litolojik özellikleri belirlenmeye çalışılmış ve hareketin şekli ortaya konulmaya çalışılmıştır. Arazi çalışmalarından elde edilen bulgular ve gözlemlere dayalı olarak yapılan değerlendirmeler, batı şevlerinde meydana gelen heyelanın yenilme mekanizmasının progresif kayma modeline uygun olduğunu göstermektedir. Doğu şevlerinde meydana gelen heyelanın yenilme mekanizmasının ise oldukça karmaşık bir yapıda olduğu o kaymanında progresif kayma şeklinde gözlendiği söylenebilir. Bu kayma, birleşik iki kayma yüzeyi üzerinde makaslama yenilmesine bağlı olarak meydana gelmiş olmalıdır. Kaymanın 1. yüzeyini (tabandaki yüzey) killerle geçişli kömür seviyesi, 2. yüzeyini (arka yüzey) ise süreksizlikler oluşturmaktadır. Büyük olasılıkla tabandaki kayma yüzeyinin üzerinde bulunan yeraltı suyu ve tabandaki 1. kayma yüzeyini oluşturan malzemelerin zayıf dayanımına sahip olmaları şevlerdeki heyelanı meydana getiren ana faktörler olmalıdır.
-
ÖgeAfyon İli Ömer-gecek Jeotermal Sahasının Enerji Kullanım Davranışının İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yetemen, Ömer ; Yalçın, H. Tolga ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringTürkiye sahip olduğu aktif yapısı sebebiyle oldukça fazla sayıda jeotermal sıcak sulara sahiptir. Jeotermal sıcak sular yenilebilir enerji kaynakları olup, Türkiye’de ısıtma amaçlı olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır. Jeotermal suların temas halinde oldukları kayaçlarla etkileşimi sonucunda, beraberinde getirdiği çözünmüş maddelerin doğaya zarar vermesini önlemek ayrıca rezervuar basıncının korunmasını sağlamak amacıyla kuyu işletmelerinde reenjeksiyon metoduna başvurulmaktadır. Ancak Afyon, Ömer-Gecek örneğinde olduğu gibi reenjeksiyon kapasitesi sınırlıdır. Reenjekiyon kapasitesinden fazla kullanılan suyun yüzey sularına drene edilmesi uzun zaman sonucunda yüzey sularında ve suların boşaldığı göl gibi kapalı havzalarda ekolojik değişikliğe sebep olmaktadır. Gereğinden fazla kullanılan jeotermal su rezervuar basıncını düşürmekte, operasyon maliyetlerini arttırmakta ve kullanılan donanımların ömrünü kısaltmaktadır. Bundan dolayı en uygun debinin belirlenmesi ve uygun debinin belirlenmesinde kullanılan etmenlerin basitliği ve anlaşılabilirliği önemlidir. Bu çalışmada en önemli değişken olarak sıcaklık esas alınmıştır. Sıcaklığın yanı sıra ısı kaybı hesaplarında kullanılan rüzgar, güneşlenme ve bir önceki gün içinde kullanılan tüm enerji miktarı gibi parametreler ele alınmıştır. Bu parametrelerle lineer bir model üretilerek, parametre değişimlerinin ne gibi sonuçlar doğuracağı incelenmiştir. Üretilen oto regresif modele göre bir önceki gün kullanılan debi miktarı o gün kullanılacak debi miktarı üzerinde çok etkilidir.
-
ÖgeAğaçlı Ve Bolluca (istanbul) Yöresi Seramik Killerinin Malzeme Özelliklerinin Araştırlması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Koroğlu, Çiğdem ; Erdoğan, Mustafa ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışmada İstanbul ili Avrupa Yakası kuzey kesiminde bulunan ve Ağaçlı Kömürleri olarak bilinen linyit damarlarıyla ardalanmalı bir şekilde bulunan kil yataklarının jeolojisinin ve bu yataklardan 2 tanesinden çıkarılan killerin malzeme özelliklerinin incelenebilmesi amacıyla kil kavramı, kil mineralojisi ve killerin çeşitli özelliklerine değinilmiştir. İnceleme alanındaki killerin seramik sanayisinde kullanıldığı göz önünde bulundurularak Dünya’da ve Türkiye’de seramik killerinin bulunduğu yerler, rezervleri, üretim ve tüketim değerleri sayısal olarak verilmiştir. Önceki çalışmaların incelenmesi ve yapılan arazi çalışmaları sonucunda bölgenin genel jeolojik yapısı incelenmiş, 1/50 000 ölçekli haritası hazırlanmış, Ağaçlı Köyü ve Bolluca yöresindeki killerden alınan örnekler üzerinde fiziksel, kimyasal, mineralojik analizler yapılıp bu analiz sonuçları birbirleriyle ve endüstride kullanılan ürün standartlarıyla karşılaştırılarak killerin malzeme özellikleri ve endüstriyel kullanımları hakkında değerlendirme yapılmıştır.
-
ÖgeAksaray Yaylak Graniti’nin Kaplama Taşı Yönünden Özelliklerinin Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Angı, Osman Serkan ; Erdoğan, Mustafa ; Uygulama Jeoloji ; Applied GeologyBu çalışmada, Orta Anadolu Bölgesi, Aksaray il sınırları içinde yer alan ve “Aksaray Yaylak Graniti” ticari ismiyle doğal taş piyasasına sunulan granitin “kaplama taşı” olarak kullanılabilme olanakları araştırılmıştır. Arazi, laboratuar ve büro çalışmaları sonucunda elde edilen bulgular bu “Yüksek Lisans Tezi” kapsamında sunulmuştur. Birinci bölümde, tezin amacı açıklanmış ve çalışma alanının coğrafik konumu, ulaşım olanakları, su ve yol durumu ile iklim özellikleri, bitki örtüsü, ve ekonomik olanaklarına değinilmiştir. İkinci bölümde ise çalışma alanı ve dolayının genel jeolojisi, yapısal jeolojisi ve ekonomik jeolojisi hakkında bilgiler verilmiştir. Bölgenin litostratigrafisi ortaya konmuş ve bölgesel jeoloji içindeki yeri belirlenmiştir. Üçüncü bölümde, granit ocağında yapılan araştırmalara ve granit örnekleri üzerinde gerçekleştirilen mineralojik-petrografik incelemeler ile jeokimyasal analiz ve fiziko-mekanik deneylere yer verilmiştir. Ayrıca fabrikada gerçekleştirilen gözlemlere dayanılarak granitin özellikleri ile uygulanan teknolojik işlemlerin uygunluğu ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Doğal taşların tanımlanma ve sınıflandırma ölçütleri ile kullanıldıkları yerlere göre aranan malzeme özelliklerine ilişkin teknik bilgiler dördüncü bölümde verilmiştir. Buna ek olarak, Türkiye ve Dünya doğal taş sektöründeki zamana bağlı gelişmeler sayısal verilerin ışığında irdelenmiştir. Araştırmanın bütününden elde edilen bulgular sonuçlar bölümünde değerlendirilmiştir. Laboratuar verilerine göre yöre granitinin sadece tek eksenli basınç direncinin standartta ön görülen sınır değerinin altında kaldığı görülmektedir. Bu duruma üretim sırasında kullanılan patlayıcı madde şokundan kaynaklanan kılcal çatlakların yol açtığı düşünülmektedir.
-
ÖgeAktif Faylanmanın Kumburgaz Havzasındaki Sedimanter Kayıtları, Marmara Denizi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-02-2) Yakupoğlu, Nurettin ; Uçarkuş, Gülsen ; 10136845 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological Engineering~1600 km uzunluğundaki Kuzey Anadolu Fayı’nın batı kısmında bulunan Marmara Denizi, Ege Denizi ve Karadeniz arasında bir geçiş bölgesi görevindedir. Marmara Denizi kuzey kısmında Kuzey Anadolu Fayı’nın aktif teknotik rejimi dolayısıyla beş büyük sedimanter havzaya sahiptir. İnsan hayatına mal olan ve şehirleri yokeden ~150 deprem ile 2500 yıllık uzun deprem geçmişi kayıtlar altındadır. Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi’ndeki en aktif kolu olan Kuzey kol, depremle tetiklenen çökeller için korunaklı muhteşem bir arşiv ve dikkat çekici bir laboratuvar olan sedimanter havzaları şekillendiren biçimlendiren bir role sahiptir. Deniz altı paleosismoloji çalışmalarında, sediman-gravite akıntı çökelleri deprem tarihi çalışılacak alanda kullanılan genel bir metottur. Sismotürbidit terimi, kendine özgü stratigrafik, sedimantolojik ve jeokimyasal karakteristiklere sahip depremle tetiklenen türbiditlerdir. Fakat ayırt edici özellikleri henüz tam olarak açıklanamamış veya tanımlanamamıştır ki, tezin başlangıç noktası da terimin ayırt edici özelliklerini belirleyen, uygun bir tanımlama yapmaktır. Bu tür su altı paleosismoloji çalışmalarında, çoklu-parametre yöntemler kullanılarak daha keskin sonuçlara ulaşılır. Bu nedenle yapılan bu çalışmada çok sensörlü karot alıcısı (MSCL) ile yoğunluk ve manyetik duyarlılık ölçümü yapıldı. X-ray Floresans aleti ile kalsiyum, potasyum, demir, mangan, stronsiyum element ölçümleri yapılarak fiziksel parametreler ile korelasyon sağladık. Tane boyu analizlerini MasterSizer (Malvern) kullanarak gerçekleştirildi. Marmara Denizi’nde ojinografik ve tektonik geçmişi incelemek üzere, “pourquoi pas?” gemisi ile multi disiplin bir çalışma için karotlar alınması amacıyla MARsite (2014) seferi düzenlenmiştir. Bu tez, MARsite projesine ait uzun bir piston karot ve beraberinde birkaç sismik yansıma profillerini kapsamaktadır. Tüm deneyler ve gözlemler Doğu Akdeniz Oşinografi ve Limnoloji Merkezi (EMCOL) laboratuvarlarında yapılmıştır. Radyokarbon analizi ise CEREGE radyokarbon laboratuvarında gerçekleştirilmiştir. Emcol kapsamında XRF, MSCL, Mastersizer, loglama ve smear-slide çalışmaları yapılmıştır. Yaklaşık 10 yıllık bu tür konularda çalışmalar yürüten ve projeler üreten bir kurumdur. Emcol laboratuvarlarında gerçekleştirilen deneyler sonucunda elde edilen türbidit seviyeleri Radyokarbon analizi için Cerege (Fransa)’ya yollanmış gelen sonuçlar ile yorumlamalara geçilmiştir. Karot alımı için seçilen bölgelerden biri olan, Kuzey Anadolu Fayı’nın Kuzey kolundaki Orta Segmentin geçtiği Kumburgaz Havzası segmentin anlaşılamayan davranışı nedeniyle özellikle ilgilenilmiştir. Hem tektonik olarak hem de oşinografik olarak havzanın Holosen boyunca tarihi tam olarak bilinmemektedir ki bu nedenle, sismotürbidit birimleri üzerinde fiziksel, jeokimyasal, dokusal ve paleontolojik metotlar ile (1) 7000 yıllık havzanın teknonik geçmişi, (2) ayırt edici özellikleri belirleyerek ve önemini göstererek sismotürbidit konseptini belirlemek, (3) asismik kayan veya kilitli olan Orta segmentin belirsiz davranışına bir cevap bulmak amacı ile çoklu-parametre çalışması uygulanmıştır. Çıkarılan piston karotu CS-01 28 sismotürbidit birimi içermektedir. MSCL, XRF, taneboyu, smearslide çalışmaları kullanılarak çökellerin sedimantolojik özelliklerini belirlenmiştir.Ters boylanmış türbiditler belirlendi, Kumburgaz Havzası’nda bulunan batimetrik bariyerin varlığı ile bu çökelmenin dinamiği açıklandı. Normal şartlarda yukarı doğru azalan bir tane boyu değişimi gösteren türbiditler, sismik profil ve batimetri haritasıyla varlığı kanıtlanan bariyer nedeni ile terslenerek çökelmiştir. Bu çökelme dinamiği “hidrolik atlama” prensibi ile açıklanmaktadır. Aynı yapı kurak bölgelerdeki “dune” yapılarında görülen çapraz tabakalı laminasyonlardaki ters derecelenme örneği ile aynıdır. Amalgama türbiditler, aynı zamanda sediman-gravite akıntı çökellerinin zaman aralıklarını belirleyen elemental değişimler ile tespit edildi. Amalgama yapısı bir veya birden fazla peşpeşe gelişen olaylar sonucunda oluşan çökel istifine verilen isimdir. Bu yapının varlığının kanıtlanması Kumburgaz’daki türbiditlerin birden fazla çökel içerdiğini bu da diğer göstergeler göze alındığı zaman deprem ile oluşabileceğini desteklemektedir. Amalgama yapının kaç ayrı zamanda oluştuğunu mangan anomalisi ile yakalanmaktadır. Tezde örneği verilen amalgama yapıların bir kısmını tabanda temsil eden bir mangan anomalisi ile temsil edilmektedir. Bu yapı birden çok türbiditin peşpeşe aynı olay nedeni ile çökeldiğini göstermektedir. Buna karşın, birden fazla mangan anomalisi ile belirlenen amalgama türbiditler de mevcuttur. Bunların varlığı amalgama türbiditin belli bir zaman aralığında belirli sayıdaki olay neden ile çökeldiklerini göstermektedir. CS-01 karotunda iki mangan anomalisine sahip türbiditlere rastlanmıştır. Çoklu mangan anomalisi redox ufkunun göçünün birden daha fazla gerçekleştiğini buda birden daha fazla ani sedimantasyona maruz kaldığını gösterir ki, depremle geldiği tespit edilen bu yapılarda bulunan amalgama yapılar bir depremi ve peşisıra gelen bir arkçının varlığını göstermektedir. Sismotürbiditler için en önemli ayırt edici özellik olan “su kolunu salınım etkisi” neredeyse CS-01 de ki tüm türbidit seviyelerinde belirlendi. Bu salınım hareketi normalde kabul edilen türbiditlerin dışında ara seviyelerin daha karmaşık ve yer yer eksik olduklarını göstermektedir. Salınım olması gereken sedimantasyon dinamiğini değiştirmekte ve çökelme mekanizmasını bozmaktadır ki, CS-01 karotundaki türbiditlerde salınım etkisi ile oluşan laminasyonlu yapı türbiditlerin yaklaşık %70 ini oluşturmaktadır. Salınımın bir önemli göstergesi ise, çökel boyunca sedimanter yapıları etkileyen su salınımları genelde deprem ile meydana gelir ki devamlı su kolonu salınımına bağlı oluşan laminasyonlar nedeni ile karottaki türbiditlerin altbirimlerinin çoğu eksik görülmüştür. Smearslide çalışması infralitoriyal ve üst sikloritorial bölgeye ait canlıların karottaki varlığını göstermiştir ki sediman-gravite akıntı çökellerinin sediman kaldırıp taşımaya başladığı seviyenin Marmara Denizi’nde yamaç üstü (siklolitoral ve üstü) bölgelerden olduğunu kanıtlamaktadır. Son olarak, elde edilen 14 yaştan sadece 8 tanesi kullanılarak “Bayesian” istatistik metoduna dayanan bir yaş modeli oluşturulmuştur. Karot hernekadar ~830 yıllık sediman kaybına uğramış olsa da, model GÖ 830 dan GÖ 7170 yıllık kayıt içermektedir. Böylece 6000 yıllık sedimanter kayıt elde edilmiş olup ilk on sismotürbidit seviyesi tarihsel deprem kayıtları ile eşleştirilmiştir. Sonuç olarak bu çalışmada, sismotürbiditlerin tanımlanması, dünyada kullanımı ve belirlenmesinde bakılan yöntem ve “proxy”ler detaylıca işlenmiştir. Kumburgaz Havzası’nın morfotektonik yapısı açıkça ortaya konulmuştur. CS-01 sediman karotunda incelenen türbiditlerin bu sayede kaynakları ve çökelme mekanikleri belirlenebilmiştir. Marmara bölgesinde son yaklaşık 6000 yıllık sedimanter kayıt incelenmiş ve bölgenin depremselliği üzerine bilgi sağlamıştır.
-
ÖgeAnadolu otoyolu Bolu Dağı tünelleri elmalık sol tüp 64+150 ile 64+290 kilometreler arasının mühendislik jeolojisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996) Hökelek, A. Akay ; Vardar, Mahir ; 55581 ; Jeoloji MühendisliğiAnadolu Otoyolu Bolu dağı tünelleri, uzunluğu ve kesit alanı itibariyle dünyanın sayılı tünellerinden birisidir. Hizmete girmesiyle hem ülke ekonomisine çok olumlu bir katkı yapack; hem de, bölgede özellikle kışın yaşanan trafik sorununu da çözüme kavuşturmuş olacaktır. Bolu dağı tünelleri, herbiri 3' er şeritten oluşan 2 tüpten oluşur. Tüplerden kilometre artış yönüne göre (istanbul' dan Ankara istikametine doğru) sol tarafta bulunan 3287 m., sağ taraftaki de 3236 m. uzunluktadır. Sol tünelde kazı halen devam ediyor olmasına rağmen, diğer 3 aynada kazı uzun zamandır yapılmamaktadır. Tüneller Yeni Avusturya Tünel Açma Yöntemi (NATM) prensiplerine göre açılmaktadır. Bu yöntemin amacı, tüneli oluşturan kayacın bir miktar deforme olmasına izin vererek, gerilme kemerlerinin oluşumunu sağlamak ve tüneli mümkün olan en esnek iksa sistemiyle kendi kendine taşıtmaktır. Tünellerde kullanılan kaya sınıflama sistemi, Ö NORM B 2203' ün Yeni Avusturya Tünel Açma yöntemi için revize edilmiş halidir. Tünellerde kullanılan iksa yöntemleri de, bu kaya sınıflama sisteminin gerektirdiği şekilde projelendirilmiştir. Tünel güzergahında yer alan kayaçlar, mekanik özellikleri açısından oldukça zayıftır. Bu kayaçların, Ö NORM B 2203' ü oluşturan A1, A2, B1, B2, C1, C2, L1 ve L2 şeklinde düzenlenmiş 8 ana sınıfın dışında olduğu kabul edildiği için, CM (C Modifiye) adında yeni bir sınıfa ihtiyaç duyulmuştur. Daha fazla destekleme gerektiren CM sınıfı uygulamalarında, NATM gereği, tünelde görülen deformasyonlara göre projede değişiklik yapılabilmektedir. Tünellerde, ilk kaplamayla bütün deformasyonların kontrol altına alınabileceği düşünüldüğünden, son kaplama yük taşıyacak nitelikte (donatılı veya çelik fiberii gibi bir başka tipte) projelendirilmemektedir.
-
ÖgeAnkara – Çubuk Bölgesi Agat Oluşumlarının Jeokimyasal Ve Mineralojik İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-16) Bostancı, Alev ; Kırıkoğlu, Mehmet Sezai ; 10040002 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu tez çalışması, Ankara ili Çubuk ilçesinin doğu ve kuzeydoğusunda yer alan Susuz, Kuyumcu, Bodurlar, Camili köylerinde ve çevresinde yataklanan agatların jeokimyasal ve mineralojik-petrografik özelliklerini kapsamaktadır. Andezitik ve riyolitik birimlerde kanal dolgusu olarak gelişen ayrıca kendine özgü çubuksu kristalleri bulunan çubuk agatları volkanik istif içinde geneldedağınık ve düzensiz nodüller halinde yataklanmış olup, bölgede makroskobik özelliklerine gore farklı tiplerde agat belirlenmiştir.Belirlenen agatlar türlerinin isimleri Çubuk/Tüp agat, Yıldız agat, Thunder egg agat, Amigloidal (bademsi) agat, Uruguay tipi agat, Brazilya tipi agat olarak verilmiştir. Çatlak sistemleri içerisinde görülen agatların kalınlıkları 1mm.’den 20 cm. kalınlığına kadar, bağımsız nodüllerin büyüklükleri ise 5cm.-30cm. arasında değişmektedir. İncelenmek üzere çalışma alanından ana kayaç ve agatlardan sistematik bir şekilde örnekler alınmıştır. Alınan bu örnekler uygulanacak analiz türüne gore numune hazırlama işlemlerinde geçmiştir. İnce kesit, asitte çözme ve pellet gibi işlemler uygulanarak numuneler analizlere hazırlanmıştır. Yapılan optik-mineralojik analiz sonuçlarına gore, agatlarda ve bulundukları ana kayaçlarda incelemeler yapılarak tipik agat gelişimi görülmekte olup ana kayaçlarda feldispat, plajiyoklas, kuvars, biyotit ve opak mineraller, agat oluşumlarında opal-CT, kalsedon ve kuvars tespit edilmiştir. Taramalı elektron mikroskop analiz sonuçlarına göre; agatların farklı SiO2 bantlarından oluştukları belirlenmeye çalışılmıştır.XRD (X-ışınları Difraktometresi) analizi ile agatların mineral bileşimleri tespit edilmiştir.Jeokimyasal incelemelerle XRF (X-ışınları Fluoresansı) analizleri ile tüm kayaç analizleri yapılarak volkanik birimlerin major oksit, iz ve nadir toprak elementleri içerikleri belirlenmiştir.Ana kayaçlarda jeokimyasal sonuçların birbirleriyle uyumlu olduğuve böylece aynı kökene sahip oldukları görüşü ortaya çıkmıştır. 13 adet farklı renklerdeagat bantları ayrılmış. Bu bantlarınICP-MS (Inductively Coupled Plasma – Mass Spectrometer) analiz sonuçlarına göre iz ve nadir toprak elementleri değişimleri ve dağılımları saptanmıştır.Bantlara göre farklı element dağılımları gözlenmiştir. Sıvı kapanım çalışmaları kapsamında incelemeler yapılmış, fakat hazırlanan kesitlerde sıvı kapanım oluşumları tespit edilememiştir. Sahada ekonomik olarak düzenli bir agat üretimi yapılmamaktadır.Fakat yöre halkı tarafından araziden toplanarak engelli vatandaşlar içim kurulan küçük atölyelerde işlenmekte ve ekonomiye kazandırılmaktadır.
-
ÖgeAnkara-bala Alçıtaşı Yataklarının Jeolojisi Ve Jeokimyası İle Alçının Teknolojik Parametrelerinin Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Erdoğdu, Ahmet Murat ; Kırıkoğlu, M. Sezai ; 66806 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışmanın amacı, çok eski zamanlardan beri bilinene alçıtaşı, hemihidrat ve anhidritin incelenmesidir ve hemihidratın en önemli kullanım alanı inşaat sektörüdür ve bu amaçla ilk kullanımı 1917 yılına kadar gitmektedir. Hemihidratın inşaat sektöründe kullanımı beraberinde pek çok avantajlar içermektedir. Bunların başında alçıpan olarak kullanımında ısı izolasyonu, ses yalıtımı gelmektedir ve bu özellikler bugünkü inşaat sektöründe oldukça önemlidir. Türkiyede alçıtaşı yatakları oldukça kolay madencilik koşullarına sahiptirler. Çok geniş alanlardan alçıtaşı madenciliği yapılabilmekte ve hemihidrat üretilebilmektedir. Fakat bu malzeme çok büyük avantajları olmasına rağmen inşaat sektöründe yeterli olarak kullanılmamaktadır. Bir diğer uygulama alanı olarak da dişçilikte kullanımını sayabiliriz. Bazı ülkelerde alçıtaşı kireç elde edilmesinde hammadde olarak kullanılmaktadır. Ayrıca daha çok paris plasteri adı verilen ve endüstride daha çok stucco olarak bilinen kalsine olmuş alçı eldesindede alçıtaşı kullanılmaktadır. Kimyasal olarak alçıtaşı, çift sulu sülfattır formülü ise CaS04.2H20'dir. Bünyedeki suyun uzaklaştırılmasına kalsinasyon denilir. Bu işlem iki ana basamaktan oluşur; CaS04.2H20 - CaS04.l/2H20+l/2H20 CaS04. 1/2 H20 - CaS04+ 1/2 H20 Bu reaksiyonlar tersinir reaksiyonlardır, fakat 100 °C sıcaklık civarında meydana gelmezler. Bu işlemler sonucunda bünyedeki su yarım molekül atılır ve hemidrat elde edilir, formülü ise CaS04.l/2H20'dir. Alçıtaşının eldüstrideki kullanımında daha çok geciktirici ve hızlandırıcılar kullanılmaktadır ve kristalizasyon üzerinde etkileri büyüktür. Daha çok endüstriyel uygulamalarda sitratlar ve tartaritler geciktirici olarak kullanılmakta, hızlandırıcı olarak ise potasyum sülfat, sodyum klorit yaygın olarak kullanılmaktadır.
-
ÖgeArmutlu Yarımadası, Fıstıklı Granitinin Petrografik Ve Petrolojik İncelemesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Dereköy, Ömer Faruk ; Genç, Ş.Can ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringYaklaşık 60 km2’lik inceleme alanının 1/25.000 ölçekli jeoloji haritası hazırlanmış ve bu harita üzerinde, Fıstık granitinin barındırdığı farklı türdeki intrüzif kayaçlar ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Çalışmanın ana konusu, Fıstıklı graniti olarak tanımlanmış olan granitik gövdenin jeolojik, petrografik ve jeokimyasal özelliklerinin belirlenmesi şeklindedir. Arazi çalışması süresince Fıstıklı graniti içindeki farklı doku ve bileşimdeki plütonik kayaçlardan örnekler toplanmış ve granitin bütününü temsil eden bir numune seti hazırlanmıştır. Bu numune setindeki kayaçlar öncelikle petrografik olarak detaylı bir incelemeye tabi tutulmuştur. Bunu izleyen evrede bu numune setindeki kayaçlar içerdikleri majör, nadir toprak ve iz elementlerinin tespiti için Kanada da bulunan özel bir laboratuara gönderilmiş ve bunun neticesinde elde edilen sonuçlar literatürde yaygınca kullanılan çeşitli jeokimyasal diyagramlarına izdüşürülmüştür. Tüm bu çalışmalar neticesinde Lütesiyen yaşlı granitin egemen olarak iki tip kayaçtan oluştuğu görülmüştür. Bunlardan ilki, bölgenin yoğunlukla kuzeydoğu, doğu, kuzeydoğu, güney ve orta kesimlerinde bulunan monzogranitlerdir. Diğeri ise; inceleme alanının batı ve kuzeybatı, kuzey ve güneybatı kesimlerinde gözlenen granodiyoritlerdir. Bu iki kayaç Fıstıklı köyü hizasından başlayarak, yaklaşık KKD-GGB doğrultulu bir çizgi ile birbirlerinden ayrılmaktadır. Bu iki kaya türü tüm granitik gövdenin %70’ini oluşturmaktadır. Granitik gövde içerisindeki bir diğer kaya grubu iri kuvars kristalli (porfirik) granodiyoritlerdir. Bu tip kayaçlar granit içersinde yalnız, granitin güneydoğu bölgelerinde gözlenmektedir. Granitler ile doğrudan ilişkili başka bir kayaç türü de, porfiri riyolitler ve/veya kuvars porfirlerdir. Bu kayaçlar inceleme alanının kuzeybatı ve kuzeydoğusunda, granitik gövde içerisinde stok halinde, granite göre daha taze duruda bulunmaktadır. Granitin özellikle güney kesimleri, kalınlıkları 50 m. ye varan riyolit dayklar tarafından kesilir. Ayrıca aplitik dayklar da graniti sıkça kesmektedir. Aplit daykları granite göre çok daha taze durumdadır. Granit, kapladığı alanın orta kesimlerinde yaygınca arenalaşmıştır ve yüzeysel alterasyon oranı kuzeye gidildikçe artmaktadır. Plüton özellikle güney ve güney doğu bölgelerinde yoğun ksenolit ve mafik magmatik anklav kapsamaktadır. Granit Kızderbent volkanikleri ile yaptığı dokanaklarda skarn zonu oluşturmuştur. Bu zonda epidotlu hornfelsler müşahede edilmiştir. Granit, ana kütlesi dışında, Armutlu metamorfik topluluğu metavolkanikleri ve amfibolitleri içerisine damar ve dayklar halinde de sokulmuş ve yerleşmiştir. Granit, doğu ve güneydoğuda Armutlu metamorfik topluluğu üyesi kuvarsitler ve amfibolitler ile sınırlanmaktadır . Granitin bu birimlerle olan dokanağında yoğun mafik magmatik ksenolitler ve metamorfik anklavlar gözlenmektedir. Monzogranitler pembe renkli, orta, iri taneli, holokristalen kayaçlardır. Koyu mineral olarak amfibol ve biyotit az miktarda bulunmaktadır. Granodiyoritik kayaçlar açık renkli, orta taneli, yaklaşık eş tane boyunda (granüler), holokristalen kayaçlardır. Bunların koyu mineral içerikleri monzogranitlere oranla daha fazladır. Granitin içersindeki kayaç türlerinden petrografik olarak en dikkat çekici olanı iri kuvars kristalli granodiyoritlerdir. Bu kayaçlardaki kuvars kristalleri, özşekilsiz, elipsoidal yapıda, orta-iri tanelidir. Granit içersindeki bu tür kayaçların varlığı, doğuda bulunan ve dokanak oluşturduğu Armutlu metamorfik topluluğunun üyesi olan kuvarsitler ile granit etkileşimlerine bağlı olmalıdır. Fıstıklı granitinin jeokimyasal diyagramlara iz düşürülerek yorumlanması neticesinde, granitlerin subalkali, kalk-alkali türde kayaçlar olduğu orta konmuştur. Granitin jeotektonik ortamını yansıtmak için Pearce ve diğ. (1984) tarafından önerilen diyagramlar kullanılmıştır. Bu diyagramlarda birim, volkanik ada yayı ve syn-collisional granit alanlarına düşmektedir. Fakat gözlenen bu trendler aynı zamanda çarpışma sonrası oluşan granitlerin gösterdiği tipik bir dağılımdır. Dolayısıyla sadece jeokimya verileri kullanılarak birimin tektonik ortamı üzerinde çok sağlıklı bir bilgi/sonuç elde edilememektedir. Bu nedenle birimin tektonik ortamı için bölgenin jeolojik evrimine bakılmış ve sonuçta Fıstıklı granitinin çarpışma sonrası granitik kayaları temsil ettiği sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeAtchana Höyük’te (antik Alalak) Geç Bronz Çağına Ait Kıbrıs Seramik Buluntularının (whıte Slip Ve Monochrome) Kaynak Alan Analizi Ve Arkeometrik Açıdan İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-12-16) Hacıosmanoğlu, Sinem ; Sunal, Gürsel ; 10117762 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringAmik Ovası, Türkiye’nin güneydoğusunda Hatay ili sınırları içerisindedir. Doğu Akdeniz, Mezopotamya, Anadolu bölgeleri için önemli geçiş yolları üzerinde bulunmasından dolayı jeopolitik bir öneme sahiptir. Ayrıca, önemli konumunun yanısıra; ovanın coğrafik ve iklimsel yapısının elverişliliği nedeniyle de Neolitik dönemden beri bir çok medeniyete de ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetlerden en önemlilerinden biri ovanın güneyinde bulunan Aççana Höyük, Alalakh antik kentidir. Orta ve Geç Tunç çağında bölgesel bir krallık olan Mukiş Krallığının başkenti konumunda olan bu kent, 22 hektarlık bir alanla da bölgedeki en büyük antik yerleşkelerden birini temsil eder. Anadoluda Hitit, Doğu Akdeniz ve Batı Mezopotamyada Mitanni ve Mısır uygarlıklarıyla yakın ilişkileri nedeniyle de, dönemin tarihsel ve kültürel, sosyo-ekonomik özelliklerini aynı zamanda çevre kültürlerle olan kültürel, ticari ve politik ilişkilerini anlayabilmek açısından önemli bir yerleşkedir. Tüm bunların etkisiyle, dönemi aydınlatacak bir çok buluntu içerir. Bunların önemli bir kısmını ise çanak çömlekler oluşturur. Kentte, yerel üretim olduğu bilinen seramiklerin yanısıra ithal olduğu düşünülen seramiklerde vardır. Bunların büyük bir kısmını Kıbrıs seramikleri oluşturur. Bu çalışma kapsamında, Geç Tunç Çağı Kıbrıs seramiği olarak temsil edilen White Slip (White Slip I ve White Slip II) ve Monochrome seramikleri kullanılacaktır. Bu seramik grubunun tipolojisindeki benzerlik ve farklılıklardan ziyade hammadde karakterlerinin belirlenmesi önemlidir. Bu sayede, kaynak alanları belirlenecek ve üretim teknolojileri hakkında bilgi sahibi olunabilecektir. Bunun yanında, orjinal veya imitasyon olup olmadıkları da anlaşılabilecektir. Bunlar hem Geç Tunç Çağında Mukiş Krallığı hakkında daha çok bilgi sahibi olunmasını sağlayacak hem de Kıbrıs ve diğer bölgeler arasındaki, ticari ve kültürel ilişkilerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Bu tez temel olarak 5 bölümden oluşmaktadır. Tezin birinci bölümünde, konuya giriş yapılarak tezin amacından bahsedilmiştir. Konuyla ilgili önceki çalışmalar özetlenerek, bu tez çalışmasının gerekliliği ve konuyla ilgili problemler ortaya konmuştur. İkinci kısımda, Atchana höyüğün coğrafik konumu ve Amik ovasındaki yeri gösterilmiştir. Ayrıca bu bölümde, Amik Ovası ve çevresinin coğrafik özellikleri ortaya konmuştur. Daha sonra Ovayı çevreleyen ve ovanın gelişimine etki eden kayaçların jeolojik birimleri ve özellikleri anlatılmıştır. Son olarak, ovanın tektoniği ve jeolojik evrimi birlikte anlatılmıştır. Bu bölüm, ilerki kısımlarda bahsedilecek olan Amik ovasını beslediği kil yataklarının özelliklerini anlamak açısından önemlidir. Üçüncü bölümde, tezde kullanılacak arkeolojik malzemenin bulunduğu kazı alanından (Atcahana Höyük) bahsedilmiştir. Kazının başladığı tarihten günümüze gelişimi ve önemi, ayrıca kazının bölgeleri ve yerleşim planı hakkında bilgiler verilmiştir. Kazının tarihi, stratigrafik gelişimi, tarihsel seviyeleri, arkeolojik buluntuları ve önemleri anlatılmıştır. Bunlara ilaveten, tez kapsamında kullanılacak White Slip ve Monochrome seramikleri hakkında arkeolojik olarak fikir sahibi olabilmek için, genel Kıbrıs Seramikleri hakkında bilgi verilmiştir ve bunların içinde White Slip ve Monochrome'lar ele alınmıştır. Ayrıca, bu seramiklerin kullanım amaçları, yayılımları vs. gibi arkeolojik önemi ve makroskopik özellikleri de bu bu bölümde anlatılmıştır. Dördüncü bölüm, kullanılacak malzeme ve yöntemleri içermektedir. Öncesinde ise arkeolojik buluntular üzerinde jeolojik yöntemler kullanılarak izlenecek bilimsel yol hakkında bilgi verilmiştir. Burada disiplinler arası arkeoloji ve jeolojiyi kapsayan çalışma arkeometri başlığı altında anlatılmıştır. Seramiklerin hammadde özelliklerinin belirlenebilmesi, üretim yeri ve üretim teknolojisi hakkında fikir sahibi olabilmek için petrografik ve jeokimyasal yöntemlere ihtiyaç vardır. Bunun için, Atchana Höyükten, 6 adet White Slip I, 30 Adet White Slip II ve 20 adet Monochrome parça örneği alınmıştır. İlk olarak, Mineralojik özelliklerin belirlenebilmesi aynı zamanda üretim tekniği ile ilgili veriler alınabilmesi için ince kesit yöntemiyle petrografik özellikler ortaya konmuştur. Ikinci olarak, kil kaynağının elemental düzeyde özelliklerinin belirlenebilmesi için, ana elementler için X-Ray Flourescence (XRF) metodu kullanılmıştır. İz element tayini için ise Inductively Couple Plasma Mass Spectroscopy (ICP-MS) metodu kullanılmıştır. İlerki kısımlarda analiz sonuçlarıyla kıyaslanacak olan önceki çalışmalardan derlenmiş veriler de bu bölümde anlatılmıştır. Beşinci bölüm, analiz sonuçlarının anlatıldığı kısımdan oluşmaktadır. İlk kısım petrografik yöntem sonuçlarının açıklandığı bölümdür. Burada her bir seramik grubunun mineralojik, petrografik özellikleri ortaya konmuştur. İkinci kısımda ise XRF ve ICP-MS analizleri sonucu, yine her bir seramik grubunun jeokimyasal özellikleri ortaya konmuştur. Bu sayede seramik grublarının hammadde kaynakları hakkında bilgi sahibi olunabilecek hem de üretim süreçleriyle ilgili fikir sahibi olunabilecektir. Çalışmanın altıncı ve en geniş bölümü, sonuçların değerlendirildiği ve önceki çalışmalarla kıyaslama yapıldığı tartışma bölümüdür. Burada sırasıyla, seramik gruplarının hammedde kaynaklarının nasıl bir kaynaktan türemiş olduğu ile ilgili yorumları içerir. Analiz sonuçları değerlendirilerek kökenleri hakkında yoruma gidildiği kısımdır. White Slipler mafik-ultramafik bir kaynağı işaret ederken, Monochrome’lar asidik bir sedimanter kaynağı işaret ettiği görülmüştür. Aynı zamanda, seramik grupları arasındaki benzerlik ve farklılık da bu kısımda tartışılmıştır. White Slip ve Monochrome seramiklerinin birbirlerinden farklı olduğu görülmüştür. “Tartışma” bölümünün ikinci kısmında kısmında; seramiklerin imitasyon olup olmadıkları veya ticaretle mi itaalet edildiklerini anlamak için, önceki çalışmalardan derlenen Kıbrıs seramikleri verileri kullanarak kıyaslama yapılmıştır. Bu sayede imitasyon olup olmadıkları anlaşılabilecektir. Kıyaslama sonunda Atchana höyükte bulunan White Slip seramiklerin diğer White Sliplerle aynı kaynak alandan geldiği anlaşılmıştır. Aynı şekilde Monochrome seramiklerin diğer Monochrome’lar ile aynı kaynak alandan gelmiş olabileceği düşünülmektedir. Böylece imitasyon olmadıkları anlaşılmıştır. “Tartışma”nın üçüncü kısmında, referans malzeme olarak Amik ovası killerinin jeokimyasal verileri, seramiklerin hammaddesiyle karşılaştırılmak için kullanılmıştır. Bunun için, Amik ovasının kil yataklarından sistematik bir şekilde toplanan kil örneklerinin analiz sonuçları önceki çalışmadan alınmıştır. Bunun sonucunda, Antik Alalakh kentinde bulunan White Slip ve Monochrome ların Amik ovasıyla kaynak alan ilişkisi bulunmadığı görülmüştür. Bunlara ilaveten, Kıbrıs’in belirli yerlerdinden önceki çalışmalardan alınan kil örnekleri kullanılmıştır. Bu örnekler sayesinde karşılaştırma yapılarak, olası kaynak alan hakkında yaklaşımda bulunulmuştur. Bu sayede, White Slip seramikler için Troodos Masifi’nin (Kıbrıs) güney kesiminden alınan killerle yakın ilişkisi görülmüştür. Geç Bronz Çağını kapsayan dönemde Kıbrısı’ın güneyinden direk olarak Amik ovasına bu seramiklerin ticaretle taşınmış olabileceği söylenebilir. Son bölüm ise sonuç kısmından oluşur. Burada tüm çalışma sonuçları özetlenerek sunulmuştur.
-
ÖgeAvcıkoru (istanbul) Bölgesi Kömür Ve Kil Sahalarındaki Yeraltı Ve Yüzey Sularının Hidrojeokimyasal Özellikleri Ve Çevresel Etkilerinin Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-02-27) Sungur, Meltem ; Örgün, Yüksel ; 424821 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışmanın ana konusu, çalışma alanındaki kil ve terk edilmiş kömür sahalarının yeraltı ve yüzey sularına etkisini araştırmaktır. Yüzey ve yeraltı suları yağışlı (Mart 2011) ve kurak (Eylül-Ekim 2011) dönemlerde içme ve kullanma amaçlı çeşmelerden, kuyulardan, depolardan ve maden sahalarındaki yüzey sularından örneklenmiştir. Suların sıcaklık, pH, Eh, iletkenlik (EC), tuzluluk (NaCl), asidite, alkalinite ve çözünmüş oksijen değerleri arazide; ana ve iz element içerikleri laboratuvar ortamında belirlenmiştir. Su örneklemesine paralel olarak çalışma alanında kil ve kömür örneklemesi de yapılmıştır. Killerin mineralojik tanımlamaları yapılmış, kömürlerin ana ve iz element içerikleri ile sülfürlü mineral içerikleri ortaya konmuştur. Elde edilen tüm veriler birlikte değerlendirildiğinde, bölgedeki kömür oluşumlarının asit maden drenajı (AMD) oluşturma potansiyelinin yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeAvcıkoru-domalı-sofular Yöresi (şile-istanbul) Kömüraltı Killerinin Mineralojik İncelemesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1998) Özdamar, Şenel ; Çoban, Fazlı ; 75396 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışmada, Şile ilçesinin batısında Avcıkoru-Domalı-Sofular köyleri arasında yer alan, yaklaşık 70 km lik bir bölgenin jeolojisi incelenmiş ve kömüraltı killerinin mineralojik incelemeleri yapılmıştır. İnceleme alanında jeolojik olarak en yaşlı birim Triyas' ait konglomera, kumtaşı ve kireçtaşından oluşmaktadır. Triyas üzerine uyumsuz olarak gelen Üst Kretase yaşlı birimler, konglomera, volkanitler ve volkanit arakatkılı flişlerdir. İnceleme bölgesinde geniş yayılım gösteren Neojen yaşlı gölsel çökeller, kum, kil ve çakıldan meydana gelir ve ekonomik öneme sahip kömür oluşumlarını kapsar. Tüm birimleri uyumsuz olarak örten alüvyon ve kumullar Kuvaterner yaşlıdır. Kömüraltı killerinin ayrıntılı mineralojik incelemesi, değişik kesimlerden derlenen örnekler üzerinde X-ışınları difraksiyonu (XRD), taramalı elektron mikroskobu (SEM), diferansiyel termik analiz (DTA), termogravimetrik analiz (TG), optik mikroskobu ve kimyasal analiz incelemeleri yapılarak gerçekleştirilmiştir. XRD, DTA ve TG incelemeleri kömüraltı killerindeki kil mineralleri ve diğer kil boyutundaki minerallerin tayini ve kömüraltı killerinin esas bileşeni olan kil minerallerinin termal karakteristiklerinin saptanması için, SEM incelemeleri, saptanan kil minerallerinin morfolojisi ve diğer minerallerle ilgisini belirleyebilmek için yapılmıştır. Kimyasal analizler ile de kömüraltı killerinin kimyasal bileşimi ortaya konmuş ve eser element içerikleri araştırılmıştır. İnceleme konusu kömüraltı killeri jeolojik olarak Neojen yaşlı çökellerin içinde ana kömür seviyelerinin altoda bulunmaktadır. Bu killer iki yolla oluşmaktadır. Birincisi kalıntı kaolinler, ikincisi ise sedimanter killerdir. Kalıntı kaolinler, Üst Kretase sıcak ve yağışlı iklim koşullarında volkanik kayaçların yüzeysel alterasyonu ile oluşmuşlardır. Genelde, benzer alterasyon koşullarından etkilenmekle birlikte, özellikle ana kayacın petrografik karakterine bağlı olarak, farklı bileşimde kaolinler oluşmuştur. Sedimanter killer başlıca detritik malzemenin taşınması ve göl ortamında çökelmesiyle oluşmuşlardır. Üzerindeki kömür seviyeleri ve altında killi kumların varlığım dikkate alarak kömüraltı killerinin göl ve bataklık ortamında oluşmuş sedimanter killer olduğu söylenebilir. Esas olarak kaolinit, montmorillonit ve illit minerallerinden oluşan bu killer, farklı bölgelerde farklı kimyasal özelliklere sahiptir. Ayrıca mika ve kuvars impüriteleri de içerirler. Yapılan tüm kayaç analizlerinde SİO2 oram % 50-70 arasında, AI2O3 oram ise % 16-33 arasında değişmektedir. AI2O3 oram 4 nolu örnekte en düşük çıkarken (% 16.09), 8 nolu örnekte bu değer % 33.16 olarak tespit edilmiştir. Fe203 miktarı % 0.21 den % 3.81 e kadar değişiklikler gösterir. Toplam alkali miktarı en düşük olarak 8 nolu örnekte % 0.40, en yüksek olarak da 6 nolu örnekte % 2.71 olarak tespit edilmiştir
-
ÖgeAyvalı Barajı Eksen Yeri (ezurum-oltu) Ve Dolayının Mühendislik Jeolojisi, Oltuçayı Volkanitlerinin Jeoteknik Açıdan Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-03-15) Ertin, Altay ; Vardar, Mahir ; Uygulama Jeoloji ; Applied GeologyErzurum ili sınırları içerisinde HES projeleri kapsamında 175 metre yüksekliğinde silindirle sıkıştırılmış beton baraj tipinde projelendirilen Ayvalı Barajı, yeşil, gri ve yeşilimsi gri renkli dasit- riyodasit ve riyolit bileşimli kayaçlardan oluşan Oltuçayı volkanitleri üzerinde inşaa edilecektir. Bu kapsamda ön proje ve kati proje aşamaları için baraj yeri ve civarının kapsamlı jeoteknik etüdleri tamamlanmıştır. Baraj yerinde yapılan saha ve ofis çalışmaları neticesinde kayaçların mühendislik jeolojisi tanımları yapılmış ve kaya ortamın fiziksel ve mekanik parametrelerini belirlenmiştir. Belirlenen parametreler göre Ayvalı Barajı eksen yeri ve dolayına ait kaya sınıflamaları verilmiştir. Ayrıca kaya ortamının belirlenen jeoteknik parametrelerine göre kaya taşıma gücü değerleri hesaplanmıştır. Bu kapsamda, ortamdaki kaya kütlesinin jeoteknik parametreleri elde edilmiştir. Yerinde yapılan basınçlı su deneyleri sonucunda geçirimliliğin derinlikle net bir azalma göstermediği ve oldukça heterojen bir dağılım içinde olduğu görülmüş ve bu sebeple enjeksiyon galerileri önerilmiştir. Baraj gövdesinin oturacağı Oltuçayı Volkanitlerinde izin verilen taşıma gücü hesaplanmış ve tartışılmıştır. Ayrıca yamaçların inşaat aşamasında duraylılığı için kinematik analizler yapılmış ve 1Y:1D şev geometrisinde büyük kütlesel stabilite problemi olmayacağı görülmüştür.
-
ÖgeBakırköy Havzasının Bilgisayar Ortamında Modellenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Tufan, Seçil ; Yalçın, H. Tolga ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışma İstanbul’un batısında Bakırköy ilçe sınırları içerisinde yer alan Bakırköy havzasının mevcut durumunu ve son 45 yıl içinde göstermiş olduğu değişimleri gösteren 3 Boyut (3B) modelinin hazırlanması için yapılmıştır. Akifer alanı yaklaşık 15 km2’dir. Bölgede görülen iklim tipik bir Akdeniz iklimidir. Yazları uzun ve kurak, kışları kısa ve yağmurludur. Yıllık ortalama sıcaklık 13,9ºC’dir. Yaz ortası sıcaklık 23,3ºC üzerinde seyretmektedir. En soğuk aylarda ise 5,3°C’dır. Kışın hava oldukça yumuşaktır ve yıllık ortalama 649,0 mm. yağmur düşmektedir. Çalışmaya konu olan Üst Miyosen yaşlı Çukurçeşme Formasyonu gri, grimsi beyaz, kirli beyaz, omurgalı fosilli kum ve çakıllardan oluşmuştur. Altta Eosen yaşlı yerel boşluklu Kırklareli Kireçtaşı ve üstüne dereceli geçiş ile gelen Üst Miyosen yaşlı kil ve marndan oluşan Güngören Formasyonu ile sınırlı basınçlı bir akiferdir. Akifer, GMS (Groundwater Modeling System) isimli program ile modellenmiştir. Model oluşturulurken kullanılan değerler, 1981 yılında Karaca tarafından hazırlanmış olan “Güngören Deresi ve Dolayının Hidrojeolojisi” konulu bitirme ödevinden alınmış ve çalışma alanının modeli 1981 yılı değerlerine göre oluşturulmuştur. Model oluşturulduktan sonra, akiferin eski haline getirilebilmesi için gerekli beslenme miktarı, 1981 yılından günümüze kadar olan süredeki değişimi için yapılmış olan çekim miktarı ve beslenmenin bu değişimler üzerindeki etkisi, oluşturulan farklı simülasyonlarla ortaya koyulmuştur.
-
ÖgeBalıkesir-dursunbey Skarn Yataklarının Jeolojik, Mineralojik Ve Jeokimyasal Özellikleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-12-16) İstanbullu, Emre ; Kumral, Mustafa ; 461499 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışma, Dursunbey (Balıkesir) ilçesinin doğusunda yer alan Tersiyer yaşlı Çataldağ Graniti ile Mesozoyik yaşlı Kayacıklar Kireçtaşı dokanağı boyunca gelişmiş kontak metasomatik skarn zonlarının oluşum mekanizmasını ve kökenini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Skarn oluşumuna yol açan metasomatik akışkanların evrimi ve jeokimyasal özelliklerini belirlemeye yönelik yapılan major oksit ve iz element analizleri ile petrografik ve mineralojik incelemeler neticesinde şu sonuçlara ulaşılmıştır. Çataldağ Graniti’ne ait örneklerin cevher mikroskopisi incelemelerinde metalik fazların >%1 civarında olduğu ve başlıca magnetit, hematit, limonit ve götitten oluştuğu tespit edilmiştir. Martitleşmeye uğrayan magnetitler, yaygın magnetit-hematit dönüşümü ve limonitleşme birimdeki alterasyonun önemli göstergeleridir. Çataldağ Graniti’ne ait örneklerin major oksit Harker değişim diyagramları incelendiğinde SiO2 artıştı ile Fe2O3, MgO, CaO ve MnO konsantrasyonlarının azaldığı, Al2O3, Na2O, K2O, Ti2O, P2O5 konsantrasyonlarının ise arttığı gözlenir. Skarn zonlarından alınan örneklerde CaO bileşimindeki artış karbonatlı kayaçlarla etkileşime, MgO ve MnO bileşimindeki artış ise kontak metasomatizma varlığına işaret etmektedir. TiO2-Zr değişim diyagramı Fe-tipi, Rb-Rb/Nb değişim diyagramı tüm skarn oluşumları, Rb/Sr-Zr değişim diyagramı ise Fe-Cu-Zn tipi skarn oluşumlarına işaret etmektedir. Bununla birlikte, skarn zonundan alınan cevher örnekleri, %41,04-80,29 Fe2O3 içeriğine sahiptir. Örnekler 1042-2551 ppm arasında değişen kuvvetli Cu anomalisi sergilemektedir. 259 A örneği 8840 ppm S ve 1918 ppm Zn anomalisi ile dikkat çekmektedir. Cevher numunelerindeki diğer önemli anomaliler ise Co (254 ppm) ve W (586 ppm) olarak tespit edilmiştir.
-
ÖgeBalıkesir/balya Pb-zn Maden Atık Sahasının Biyojeokimyası Ve Asidik Maden Drenajı Oluşumuna Etkilerinin Araştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-07-10) Gül, Serra ; Balcı, Nurgül Çelik ; 10041350 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringAsit maden drenajı (AMD), madencilik faaliyetleri sırasında ve/veya sonrasında gelişen en yaygın çevre problemlerinden biridir. Sülfür içeren atıkların madencilik alanlarında depolanması sürecinde atmosferik oksijene ve suya maruz kalan bu atıklar oksitlenmeye başlayarak AMD gelişimine neden olurlar. Yüksek sülfat ve asiditiye (pH
-
ÖgeBayramdere (lapseki-çanakkale) Barajı Gövde Dolgu Gereçleri Jeolojik Araştırması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Mit, Kemal ; Erdoğan, Mustafa ; Uygulama Jeoloji ; Applied Geologyİ.T.Ü Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Uygulamalı Jeoloji Anabilim Dalında hazırlanan bu yüksek lisans tezi, Çanakkale İli nin Lapseki İlçesi nin 18 km doğusunda Kovanlıkdere üzerinde kil çekirdekli ve zonlu kaya dolgulu Bayramdere barajının inşaatında kullanılacak yapı gereci araştırmasını kapsamaktadır. İçme ve kullanma suyuna yönelik olan bu barajın talveg kotu 80 m. dir. 56 m. yüksekliğinde yapılacak olan barajın rezervuar üst kotu 136 m.dir. Baraj yeri ve yakın dolayındaki jeolojik birimler alttan üste doğru: Andezitik tüf, andezit, taraça, yamaç molozu ve alüvyon olarak sıralanmaktadır. Göl alanında, aks yeri ve yakınında andezitik tüfler yer almaktadır. Göl alanının içerisine doğru andezitlerin, tüflerin yerini aldığı gözlenmektedir. Bu iki birim arasındaki sınır çok belirgin değildir. Aks yerindeki tüfler yüzeyde az geçirgen olup alta doğru tümüyle geçirimsizdir. Dolgu malzemesinin geçirimsiz malzemesi olan kil gerecinde, özgül ağırlık, atterberg limitleri ve geçirimlilik açısından olması gerekenden düşük değerler bulunmuştur. Fakat kompaksiyon açısından yeterli olduğu görülmektedir. Ayrıca doğal su muhtevasının, maksimum kuru birim hacim ağırlıktaki su muhtevasına yakın olması da malzemenin doğrudan kullanılabileceği anlamına gelmektedir. Aks yerinin çok yakınında yeterli miktarda geçirimsiz gereç (kil gereci) bulunmaktadır. Bulunan değerler ve ekonomi birarada düşünülerek kil malzemesinin baraj dolgusunda kullanılıp kullanılmayacağı D.S.İ tarafından belirlenecektir. Geçirimli gereçte kullanıma engel herhangi bir problem yoktur Fakat Geçirimli gereç % 15 kil içerdiği ve alüvyon içerisinde kirli (derenin getirdiği toprak ve diğer malzemelerle karışık halde bulunması) halde bulunduğu için iki kez yıkanacaktır. Kaya gerecinde tek eksenli basınç dayanımı hariç, diğer değerler kabul edilebilir niteliktedir. Kaya gereci galeri ile patlatma yaparak elde edilecektir. Kaya gereci özel olarak yapılacak olan kaya ocağı yolundan getirilecektir.
-
ÖgeBiga Yarımadası Sülfür Mineralizasyonlarına Bağlı Kıymetli İz Metallerin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Maral, Didem ; Gedikoğlu, Atasever ; Uygulama Jeoloji ; Applied GeologyÇalışma alanının içinde yer aldığı Biga Yarımadası, metalik cevherler bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Yarımada’da çok sayıda sülfürlü mineralizasyonun varlığı bilinmektedir. Bu cevherleşmeler ayrıca altın, gümüş, kadmiyum gibi iz elementler bakımından da önemlidir. Ancak söz konusu cevherleşmeler galyum, germanyum, indiyum, selenyum, talyum, tellüryum, renyum bakımından da ekonomik önem taşıyabilir. Genel jeolojik yapı içerisinde cevherleşmeler, Tersiyer granit ve volkanitlerine bağlı olarak gelişmişlerdir. Bölgedeki cevherleşmeler ele alınırken oluşum şekillerine göre üç gruba ayrılmışlardır. Bunlar; Korudere volkanojenik hidrotermal, Arapuçandere-Arılıdere-Fırıncıkdere plütojenik hidrotermal ve Bağırkaçdere-Handeresi skarn zonu tipi hidrotermal cevherleşmeleridir. Bu güne kadar bölgede, hatta Türkiye de hiç incelenmemiş olan bu kıymetli iz metallerin varlığının ortaya konması ve bulunuş nedenlerinin incelenmesi araştırmanın konusunu teşkil etmektedir. Bu çalışma ile; inceleme alanındaki metalik cevherleşmelerin galyum, germanyum, selenyum, altın, gümüş, indiyum, kadmiyum, tellüryum, talyum, renyum gibi kıymetli elementlerden hangilerini ne ölçüde içerdikleri; bunların mineral yapısına nasıl dahil oldukları ve cevhere ekonomik açıdan katkıları araştırılmıştır. Bu amaçla bölgede bazı metalik maden yatakları ve çevreleri jeolojik açıdan incelenerek örneklemeler yapılmış, alınan örnekler yurtdışında ICP-MS ve atomik absorpsiyon yöntemleri ile analiz edilerek içerdikleri kıymetli iz metaller ve miktarları açısından değerlendirilip yorumlanmıştır. Elde edilen analiz sonuçları ışığında; kıymetli iz metallerin, birliktelik gösterdiği minerallerin ve kıymetli iz metal içeriklerinin, her cevherleşme tipi için oldukça farklılık gösterdiği anlaşılmıştır. Galyum ve indiyum dışındaki tüm kıymetli iz metallerin tenörleri, bulundukları mineraldeki işletilebilirlik sınır değerlerinin üzerindedir. Bu sebeplerle, Biga Yarımadası kıymetli iz metal potansiyeli yüksek olan ve bu yöndeki araştırılmaların ilerletilmesi gereken bir bölgedir.
-
ÖgeBigadiç bölgesi (Balıkesir) zeolitlerinin jeokimyası ve iyon değiştirme özelliklerinin incelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993) Çelenli, Ahmet ; Bürküt, Yılmaz ; 39156 ; Jeoloji Mühendisliği
-
ÖgeBinkılıç Bölgesi Manganez Ocağı Yakın Çevresindeki Kil Ve Kumların Endüstriyel Hammadde Teknolojik Özelliklerinin İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-10-03) Erdoğan, Damla ; Kumral, Mustafa ; 10126613 ; Jeoloji Mühendisliği ; Geological EngineeringBu çalışmanın amacı, Binkılıç güneybatı kesimindeki killerin ve kumların jeolojik, mineralojik ve endüstriyel kullanımları açısından gerekli teknolojik özelliklerinin araştırılmasıdır. Kil ve kum çökellerinin bulunduğu sedimanter havza, kuzeydeki temel kayaların faylarla yükselmiş olması nedeniyle kuzeydeki alana göre yayvan topografyadan oluşan daha çukur kesimleri kapsar. Çalışma alanı olarak seçilen Çatalca Binkılıç güneybatı kesimi Tersiyer yaşlı genç çökel kayalardan oluşmaktadır. İnceleme alanının 1/10.000 ölçekli jeoloji haritası hazırlanmış ve bu bölgede yer alan sedimanter birimler litostratigrafik özelliklere göre ayırt edilerek yaklaşık 25 km2 bir alan haritalanmıştır. Çalışma bölgesi Kırklareli F20 a2 paftasında yer almaktadır. Çalışma genel olarak Binkılıç Köyü (Çatalca) ve Binkılıç Deresi batısında yer alan manganez ocaklarının bulunduğu alanda kum ve kil oluşumları üzerinde yoğunlaşmıştır. Çalışma sahasındaki litolojik birimler Oligosen ve Miyo-Pliyosen yaşlı kırıntılılardır. Çalışma alanının özellikle kuzey-kuzeydoğu kesimlerinde yer alan temel kayalar Istranca Masifi içinde yer alan metamorfik kayalar ve granitik sokulumlardır. Bu temel kayalar Esosen yaşlı mikritik kireçtaşlarıyla uyumsuz olarak örtülür. Kireçtaşları üzerine de uyumlu olarak oligosen yaşlı killi seri gelir. Killerin üzerine ise Miyosen yaşlı kum istifi gelişmiştir. Bölgedeki Mn-zenginleşmesi ise Eosen-Oligosen sınırında kil çökelleri arasında gelişmiştir. Manganlı seviyenin üzerinde ise iki farklı türde kil oluşumu yer alır. Manganlı seviyenin altında; killer, karbonat içeriği yüksek olan ve kum içeriği yer yer değişen kumlu killer ve son bu killerin üstüne gelen organik içeriği yüksek olan bej ve pembemsi renkte killer yer alır. Bölgede daha önce yapılan bilimsel çalışmalardan elde edilen veriler ve sondaj karotları incelendiğinde bölgede yer alan kil çökellerinin genelde sığ denizel, evaporit türü mineralleri (jips, anhidrit ve tuz) içermemesinden dolayı lagün açık deniz ile bağlantılı bir lagün ortamını karakterize ettiği fakat üst seviyelerde yer alan siltli kil, kiltaşı, marnlar içerisinde rastlanan balıkdişi fosilleri ve daha sonra da kum serilerine geçişi nedeniyle ortamın sığlaştığını gösterir. Bölgedeki kum ve killerden sistematik olarak alınan örnekler gruplandırılarak labaotuvar çalışmalarıyla ayrıntılı olarak incelenmiştir. Laboratuvar incelemeleri açık olarak işletilen mangan ocağındaki kil, kum istiflerinden ve daha önce yapılmış karot örnekleri üzerinde yapılmıştır. Killerin mineralojik bileşimleri XRD yöntemiyle incelenmiştir. Kil örneklerinin genellikle değişen oranlarda simektit grubu ve daha az oranda da illit-mika karışık katmanlı kil minerallerinden oluştuğu görülmüştür. Bunun yanında kalsit, kuvars, klorit, opal ve feldspat içermektedir. Kil örnekleri üzerinde DTA ve TGA analizleri yapılmış manganlı seviyenin üzerindeki mavi renkli kilin bentonit karakterinde olduğu ve DTA-TGA profillerinin bentonit profilleriyle uyuştuğu saptanmıştır. Kil numuneleri içerisindeki toplam kil minerallerinin oranı örnekten örneğe değişmektedir. Bentonit karakterli mavi kil ve bunun üzerindeki sarı kil içerisindeki toplam kil mineralleri oranı % 65-75 düzeylerindedir. Bu kil örneklerinin sodyum ile aktif hale getirilmesi durumunda sodyum-bentonit türü kil olarak sondaj, çelik döküm, demir peletleme ve inşaat sektöründe kullanılabilme özelliği kazanacağı düşünülmüştür. Açık işletme yapılan manganez ocağının sarı kil numuneleri üzerinde döküm kili olma özellikleri Cevher Hazırlama Laborutuarlarında yapılan deneylerle araştırılmıştır. Manganlı seviyenin üzerindeki killerin işletmeciliği, üretilen manganlarla birlikte daha ekonomik ve daha kolay üretim yapılabilmesi ve üst seviyedeki sarı killerin kalınlıklarının daha fazla olması nedeniyle deneyler bu killer üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bölgedeki kumlar sarı ve gri olmak üzere iki farklı renktedir ve boyut olarak kumların boyutlarına göre sınıflandırıldığında ince-orta kum sınıfına girmektedir. Kum örnekleri binoküler mikroskop altında incelenerek köşelilik ve yuvarlaklık özellikleri belirlenmiştir. Kum örneklerinin genellikle yarı köşeli yarı yuvarlak tane şekillerinde olduğu anlaşılmıştır. Daha sonra kum örneklerinden hazırlanan ince kesitler polarizan petrografı mikroskopunda incelenmiştir. Mikroskop çalışmalarıyla kumların iki farklı türde mika (muskovit + biyotit) içerdiği tespit edilmiştir. Bu tez kapsamında mika ve diğer kum bileşenlerinin ayırılmasında havalı seperatör (kuru ayırma) yöntemi uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar ileriki çalışmalar için bir öngörü niteliğinde olup, genel olarak gri kumlar içerisindeki kuvarsların gerek oranının az olması gerekse daha temiz ve şeffaf kuvars olması dolayısıyla ve aynı zamanda kuvarsların feldspatlardan ayrılabilmesi için uygun yöntemler geliştirildiğinde ekonomik değeri daha yüksek olan cam endüstrisi ve diğer endüstrilerde de kullanılabileceği düşünülmektedir.