Reading the modern through hotel interiors of the 1950s: Divan and Çınar Hotels in İstanbul

thumbnail.default.alt
Tarih
2019
Yazarlar
Atmaca Çetin, Hande
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science and Technology
Özet
Bu tezin amacı, 1955'te İstanbul Hilton Otel'in açılmasının ardından inşa edilen otel iç mekanlarının sosyo-mekansal niteliklerini, modern iç mekanların inşasını anlamak için incelemektir. Bu bağlamda, 1950'li yılların modern otellerinden ilklerini oluşturan ve yerel sermaye ve yerel mimarlar ile üretilen Divan Otel (1956) ve Çınar Otel (1958) üzerinden modern iç mekanın kuruluşunu ve sosyal hayat üzerinde olan etkilerini ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. İstanbul Hilton Otel Türkiye'nin ilk modern oteli olarak sonraki turizm girişimleri için bir okul görevi görmüştür. Otel modern yapısına zıt olarak iç mekanda yerel/evrensel, modern/geleneksel ve iç/dış ikilemleri etrafında şekillenerek farklı politikalar sergilemektedir. Bu bağlamda, Hilton Oteli'ni şekillendiren ikiliklerin Divan ve Çınar Oteller'deki yansımalarını açığa koymak, Türk mimarların uluslararası arenada kendilerini nasıl temsil ettiklerini irdelemek çalışmanın amacıdır. 1950'li yılların tez çalışmasında seçilmesinin önemi bu dönemin modernleşme açısından büyük bir kırılmaya denk gelmesidir. Bu yıl aralığında modernleşme tüketim toplumuna evrilirken, ticari mekanlar çeşitlenmiş; sinemalar, oteller ve bankalar gibi yeni tipolojiler baştan bu amaçlar doğrultusunda tasarlanarak, modern anlamda ortaya çıkmıştır. Türkiye çok partili döneme geçerek devletçi politikalardan uzaklaşmış, modernleşme Amerika'yı örnek alarak gelişmiştir. Bu üç büyük otelin önemi, yaşamın her sosyal yönünü ve dolayısıyla mimariyi şekillendiren büyük bir siyasi ve kültürel değişime tanık olmalarıdır. İç mekanlar göz önünde bulundurulduğunda, modernizm 1950'lerde Amerikanlaşma yönünde ilerlerken, otel iç mekanları üzerindeki sosyo-mekansal bir analiz; politika, toplum, ekonomi ve mimarlık arasındaki karmaşık ilişkiyi ve bu alanlara yansıyan kültürel ve mekansal kimliğin değişimlerini izlemeye olanak sağlamaktadır. Ayrıca bu çalışma, Türkiye'de daha az belgelenen ve tarih yazımı sırasında göz ardı edilen iç mekanlar hakkında araştırma eksikliğini doldurmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın metodu; literatür taraması, gözlem, kişisel arşivlerden ve veritabanlarından elde edilen görsellerin analizinden oluşan nitel bir yöntemden oluşmaktadır. Ayrıca elde edilen bu veriler; mimarlar, iç mimarlar, zanaatkarlar, turizmciler ve dönem tanıkları ile yapılan sözlü görüşmelerle desteklenmiştir. Çalışma konusu olan oteller birçok farklı disiplinin biraraya gelerek ortaya çıkardıkları mekanlar olduklarından; mimarlık, iç mimarlık, turizm ve turizm mimarisi, sosyal ve kültürel hayat gibi çeşitli alanlarda geniş bir literatür taraması yapılmıştır. Döneme ait mimarlık ve turizm dergileri, popüler medya, dönemin gazete arşivleri, turizm ve otel rehberleri, broşürler bu konuda taranmıştır. Otellere ait arşivler ve kişisel arşivlere ulaşılarak daha önce basılmamış materyallerle çalışma zenginleştirilmiştir. Çalışmanın ilk bölümü yerel ve evrensel arasındaki gerilimi anlatan teorik bir çerçeve çizmekte, bu kısımla beraber Hilton Uluslararası Otellerin doğuşuna sebep veren dinamikler tartışılmaktadır. Burada aktarıldığı üzere sömürgecilik dönemi ile Batı'nın Doğu'ya olan ilgisi başlamış, bu ilgi sonrasında oryantalizme dönüşmüş, her iki anlayış da Batı'nın Doğu'yu az gelişmiş bir "diğer" olarak tanımlamasına yol açmıştır. 1950'li yıllara gelindiğinde ise "diğer" olan, kapitalist Amerika karşısındaki her coğrafyayı tasvir etmektedir. 1950'lerin kitlesel üretim ve tüketim yıllarında mimarlıkta baskın eğilimler değişmiş, Uluslararası Stil Amerika'da dönüşüme uğrayarak dünyada yaygın estetik dil halini almıştır. Teknolojideki gelişmeler ve ortaya çıkan yeni tipolojiler ile paralel olarak iç mekan da gelişmiştir. Tasarımın kapitalist propaganda için güçlü bir araç olduğunun keşfedilmesi ile MoMa ve Knoll gibi kurumlar, modern tasarımı yurtdışında çeşitli sergilerle ve ABD hükümetiyle el ele vererek yaymakta önemli bir rol üstlenmiştir. Bu yayılma sırasında yerel kültürlerle yakın temas ise bir sorun teşkil etmektedir. Hilton Uluslarası Oteller zinciri bu bağlamda ABD'de meydana gelen tüm değişiklikleri ekonomik, sosyolojik ve mimarlık açısından gösteren, dönemin bir sonuç ürünüdür. Hilton Oteller zinciri, ABD'nin turizmi yurtdışına yayma amaçlı politikalarının bir sonucudur. Binalar ve iç mekanları Uluslararası Stil'e göre tasarlanan bu mekanlar aynı zamanda politik birer araç olup Amerikan yaşam tarzını teşvik etmektedirler. Hilton Oteller denizaşırı ülkelere yayıldığında, dönem mimarlığının en büyük sorunsalı olan binaların homojen görünümünden ve yerel bağlamla olan iletişim kurma sorunundan kurtulmak için bir formül benimsemişlerdir. Hilton Oteller modern binanın iç mekanda yerel ve geleneksel sanatlar ile harmanlandığı, egzotik ve oryantal bir görünüm sergileyen bir model oluşturmuş, bu ikilik Hogben (2014) tarafından "çift modernite" (double modernity) olarak kavramsallaştırılmıştır. Çalışmanın diğer bölümünde 1950'li yıllarda Türkiye'deki sosyal, ekonomik ve mimari, daha sonrasında ise spefisik olarak turizmdeki değişimlere ve İstanbul Hilton Otel'in açılışına odaklanılmaktadır. Türkiye'ye bakıldığında 1950'li yıllar, tüm modernleşme sahneleri için bir kırılma dönemini oluşturmaktadır. Demokrat Parti'nin Amerika yanlısı liberal politikaları benimsemesi, artan özelleşmeler ve gelişen tüketim kültürü ile yüksek elit ve fakir arasında derin bir kutuplaşma yaşanmaktadır. Bu ikili durum sadece zengin ve fakir arasında değil, DP yönetimi altında her alanda hissedilmektedir. İstanbul Hilton Otel ile Türkiye ilk modern otelle tanışmış, Hilton sadece mimari anlamda değil, sosyal ve kültürel olarak da Amerikan tarzı bir yaşam ve sosyalleşmeyi beraberinde getirmiştir. İstanbul'un en gözde kamu alanlarından birine yerleşmesiyle tartışmalı bir ortam yaratan bu yapı, Amerikan Modernizmi'nin ve politikasının komünist tehdidinin karşısındaki bir ifadesi olmuştur. Dış kabuk ve iç mekanda oluşturulan farklı tasarımı dili de bu politikaların sonucudur. Hilton Otel'in iç mekanları, modern/teknolojik dış kabuğunun aksine, Osmanlı İmparatorluğu'nu canlandırıcı teatral mekanlara sahiptir. Yerel/evrensel, geleneksel/modern ve iç/dış gibi ayrımların ortaya çıkardığı bu oryantalist tutum, akademik çevreler tarafından oldukça eleştiri almıştır. Harem görünümlü mekânlar, geleneksel giyimli kadın servis personeli, Osmanlı mimarisinden devşirilmiş öğelerin yapay reproduksiyonları ülkeyi Batı gözüyle hayal edildiği gibi temsil ederek bir "diğer" yaratmak endişesi taşımaktadır. İstanbul Hilton Otel, modern turizm, mimarlık ve iç mimarlık adına adeta bir okul olmuş, arkasından gelen birçok otel ondan öğrenip etkilenmiştir. Bu çalışma, Hilton'dan sonra şekillenen otelleri konu almakta ve Türk mimarların 1950'lerde yerel sermaye ve emekle inşa edilen ilk modern otellerle kendilerini nasıl temsil ettiklerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda Hilton Otel sonrasında açılan 1950'lerin en büyük modern otelleri olan Divan ve Çınar Otellerde modern iç mekanın nasıl kurulduğu ve Hilton Otel'de varolan yerel/evrensel, ulusal/uluslararası ve iç mekan/ dış mekan gibi ikiliklerin ne şekilde karşılık bulduğunu araştırmaktadır. Bu odak noktası ile beraber otellerin analizi üç bölüme ayrılmıştır. İlk bölümde otellerin kuruluş hikayeleri ile beraber yapımlarını şekillendiren aktörler, dönemin siyasetinin etkisi ve yerel sermaye ile otel yapmanın önemini tartışılmıştır. İkinci kısımda otel yapısı ile ilgili bilgiler genel olarak verilmiş, dönem için büyük önem taşıyan ve Hilton Otel ile büyük bir kırılma yaşanan, modern yapı/gelenseksel şehir dokusu ikileminde Divan ve Çınar Otellerin izledikleri politikalar tartışılmıştır. Üçüncü alt başlık ise, konunun özünü oluşturan iç mekanın kuruluşuna ait olup bu bölümde detaylı olarak iç mekanı şekillendiren dinamikler, aktörler, malzeme ve teknolojiler aktarılmış, Hilton Otel'deki "çift modernlik" kavramı üzerinden bu oteller analiz edilmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, Divan ve Çınar Otellerin Hilton Otel ve Uluslararası Stil'in etkisini iki farklı yönde gösterdiğini söylemek mümkündür. Bina kent ilişkisine bakıldığında İstanbul Hilton Otel daha önce emsali bulunmayan ölçeği ile İstanbul'un kent dokusuna yabancı bir yapıdır. Yapı Amerikan tarzı büyük bir peyzaj alanı içerisine oturtulmuş olup çevresinden kopuktur. Divan Otel ise, Prost planına uyarak cadde boyunca hakim olan mimari dile uymuştur. Pastane ve kafesi ile kamusal alan ile ilişkili içerisindedir. Öte yandan, camlı giriş hacmi, gridal cephesi, çatı kullanımı gibi Hilton Oteli şekillendiren Uluslararası Stil ilkeleri binada mevcuttur. Bu iki kent otelinden farklı olarak, Çınar Otel, bir sayfiye oteli olarak inşa edilmiştir. Çınar Otel, Türkiye'de gelişen hava trafiğinin ve yeni açılan sahil yollarının bir sonucu olarak açılan ilk havaalanı otelidir. Yapısal benzerliklerinden dolayı sık sık Hilton Otel ile karşılaştırılan Çınar Otel, "Küçük Hilton" olarak bile anılmaktadır. Pilotiler üzerinde yükselen heykelsi blok, şeffaf lobi katı, gridal cephe düzeni, teras çatı kullanımı gibi yapısal benzerlikler ile beraber, otel iç mekanındaki mini alışveriş merkezi, tenis kortları, geniş peyzaj alanları gibi unsurlar ve barındırdığı tesisler ile Hilton Otel ile yakınlık gösterir. İç mekanlar incelendiğinde, Divan Otel, açık plan prensibine uygun bölüntüsüz mekan düzeni, süsten arınmış yüzeyleri, modern mobilya kullanımı ile Uluslararası Stil'i takip etmektedir. Malzeme ve teknoloji açısından Hilton Otel kadar ileri olmayan otel, öte yandan, Hilton Otel gibi, lobi ve resepsiyon, restoran, pastane, kafe, Amerikan bar gibi modern mekanlara ev sahipliği yapmıştır. Hilton Hotel'e benzer şekilde, modern iç mekanlarda sanat işlerini barındırmaktadır. Çınar Hotel iç mekanları, Uluslararası Stil'e uygun olarak tasarlanmış olup, açık planı ve transparan karakteri ile Hilton Otel etkilerini göstermektedir. Süsten arınmış yüzeyler, mermer kullanımı, tek renk desensiz halı ve tekstiller, asma kata çıkan heykelsi merdiven, Amerikan barlar ve geniş peyzaj alanları ile Hilton Otel ile büyük benzerlikler göstermektedir. Metal mobilyalar gibi dönemin pek çok lüksü, çeşitli ithal malzeme ve donatı ile dönemin materyal ve teknolojisi için çok ileri seviyede bir iç mekanın karakterini oluşturmaktadır. Aynı zamanda Divan Otel'de olduğu gibi yerel motiflerden oluşan duvar resimleri veya Kütahya seramikleri gibi geleneksel unsurlar modern iç mekanda bir arada kullanılmıştır. Bütün bu etkilerle beraber, Hilton Otel ile Divan ve Çınar Otel arasındaki en büyük fark, bu otellerin iç mekânlarında Osmanlı canlandırıcısı ya da oryantalist mekanların bulunmamasındadır. Bu noktada, her iki otel de modernleşme arzusu gösteren mekanlar barındırmaktadır. Her iki otelde de yerel sanatçıların eserleri ya da geleneksel motiflerden oluşan öğeler kullanılmış, ancak bu işler dönemin çağdaş anlayışına uyan, dönemin uluslararası eğiliminin bir parçası olarak sanat ve mimarlığın sentezini destekleyen işler olarak düşünülebilir. Hilton Otel'de bulunan haremvari Lalezar Odası, yapay kubbeler, Şadırvan restoran ya da Karagöz Bar gibi mekansal tanımlamalar, geleneksel kıyafetler içerisinde servis yapan kadın personel gibi hayali bir Osmanlı İmparatorluğu'nun temsili bu otellerde yer bulamamıştır. Buna karşın, dönemin modern anlayışını yansıtan plan şemaları, program ve içerikleri, mekansal unsurlar, mobilyalar ve sanat işlerinin oluşturduğu iç mekanlara sahiptirler. Sosyal açıdan bakıldığında Hilton Otel ile Türkiye'ye taşınan Amerikan barlar, çay saatleri, otellere taşınan yılbaşı eğlenceleri, müzik eşliğinde yemekler hatta büyük açılış gecesi gibi sosyal pratikler, Divan ve Çınar Otellerin de iç mekanlarında yer bulmuştur. Bunun yanısıra Divan Otel'in Hilton Otel'den öğrendiklerini Vehbi Koç'un "bir Türk de otel işletebilir" mantığı ve "bizden olan" vurgusuyla harmanlamaya çalışması, 1950'lerde bile kimlik konusunun tazeliğine ışık tutmaktadır. Yerellik vurgusunun olmadığı ve yapısal olarak Hilton Oteli ile daha fazla benzerlik gösteren Çınar Hotel, Uluslararası Stil ve Amerikan modernizminin yansımalarıyla ortaya çıkmıştır. Farklı yorumlara dayanarak oluşturulan bu iki örnekte ortak olan, modernleşme arzusu ve dünya düzenini takip etme çabasıdır. Modernizme yaklaşımları, yerel/küresel, geleneksel/modern, iç/dış, ortak/özel tanımlamalarının ötesine geçmektedir. Bu bağlamda, Divan ve Çınar Otellerin, Hilton Oteli'nden hem etkilenmiş hem de farklılaşmış olduğu söylenebilir. Hilton Otel'in dönemin mimarisi ve turizm işletmeciliği için bir okul görevi gördüğü bilinmektedir. Bu anlamda Divan ve Çınar Otelleri'nin, modern iç mekanı kurarken Uluslararası Stil'den, Hilton Otel ile taşınan iç mekan ve sosyal yaşam açısından etkilendikleri, iç mekanda oryantal ajandalardan sakınıp bu kültüre özgü bir modernite arayışında oldukları söylenebilir.
The aim of this thesis is to examine the socio-spatial characteristics of the hotel interiors built after the opening of the İstanbul Hilton Hotel in 1955, to understand the construction of modern interiors. In this context, it is aimed to reveal the construction of the modern interior and its effects on social life through Divan Hotel (1956) and Çınar Hotel (1958), which were the first of the modern hotels of the 1950s, built with local capital and architects. İstanbul Hilton Hotel, as Turkey's first modern hotel, was regarded a school for tourism buildings that came afterwards. In contrast to the modern outlook of the hotel, it exhibited different agendas with local/global, modern/traditional and interior/exterior dualities in the interior. In this context, the aim of the study is to reveal the reflections of these identity dualities that shaped the Hilton Hotel and to examine how Turkish architects represented themselves in the international arena inside Divan and Çınar Hotels, built with local capital and labor. The importance of choosing the 1950s in the study is that this period coincided with a break in terms of modernization in Turkey. In this year's range, while modernization evolved into a consumer society, commercial spaces diversified and new typologies such as cinemas, hotels and banks emerged in a modern sense, designed from the start for such purposes. Turkey moved away from statist policies through multi-party era, following the lead of the U.S. The importance of these three major hotels is that they witnessed a major political and cultural change that reflected on spaces and social life. As for interiors, a socio-spatial analysis of hotel interiors allowed to trace the complex relationship between politics, society, economy and architecture, and the changes in cultural identity reflected in these areas. In addition, this study aims to fill the lack of research about less documented and neglected interiors within history writing in Turkey. Method of the study includes; a literature review, observations, analysis of images obtained from personal archives and databases. In addition, these data were supported by oral interviews with architects, interior designers, craftsmen, tourism professionals and period witnesses. The dissemination of interiors in the international arena and their contact with the local constitute the main subject of the thesis. In this context, a wide literature review was conducted in various fields such as architecture, interior design, tourism and tourism architecture, social and cultural life in the 1950s Turkey. Architecture and tourism magazines, popular media, newspaper archives of the period, tourism and hotel guides, brochures were scanned related to this subject. Hotel and personal archives were accessed and the study was enriched with previously unpublished materials obtained.After the introduction, the second chapter elaborates the theoretical framework combined with the historical background that shaped the Hilton International Hotels, which İstanbul Hilton Hotel is part of. The third chapter discusses the social, economic and architectural situation in Turkey, followed by Chapter four, which is about specifically tourism architecture and the making of İstanbul Hilton Hotel. Chapter five that includes the case study is divided into three parts. In the first part, the actors that shaped the construction of the hotels along with their stories, the influence of the politics of the period and the importance of making hotels with local capital were discussed. In the second part, information about the hotel building is given and Divan and Çınar Hotels are discussed in the urban scale in the duality of modern structure/traditional urban fabric, which is of great importance for the period that experienced a major break with the Hilton Hotel. The third subheading belongs to the construction of the interior and in this section the dynamics, actors, materials and limitations shaping the interior are thoroughly explained in detail along with the changes in social practices via these spaces. According to the results of the study, it can be stated that Divan and Çınar Hotels show the effect of the Hilton Hotel and International Style in two different trajectories. İstanbul Hilton Hotel was a structure alien to the urban fabric of Istanbul with its scale which had no precedents. The building was set in a large American-style landscape detached from its surroundings. Divan Hotel, on the other hand, adhered to the Prost Plan and to the dominant architectural language along the street. It was associated with public space with its patisserie and sidewalk café. On the other hand, the International Style principles that shaped the Hilton Hotel such as glazed entrance volume, gridal facade and roof terrace were present in the building. Unlike these two city hotels, Çınar Hotel was built as a resort hotel. Çınar Hotel, was the first airport hotel that was built as a result of the growing air traffic and recently opened coastal roads in Turkey. It was frequently compared with the Hilton Hotel due to its structural similarities, even referred to as "Small Hilton". Along with the structural similarities such as sculptural block rising on pilotis, transparent lobby floor, gridal facade, terrace roof, the hotel bore similarities with its facilities such as the mini shopping center, tennis courts and large landscaped areas. When it comes to interiors, Divan Hotel followed the International Style with its undivided layout, clear unornamented surfaces, use of modern furniture. In terms of materials and technology, the hotel was not as advanced as the Hilton Hotel. On the other hand, as the Hilton Hotel, it hosted modern venues such as the lobby and reception, restaurant, patisserie and cafe, and an American bar. Similar to the Hilton Hotel, it featured artwork or traditional motifs by local artists. Çınar Hotel's interiors were designed in accordance with the International Style and showed the Hilton Hotel influences with its open plan and transparent character. It featured great similarities with the Hilton Hotel with its unornamented surfaces, the excessive use of marble, uncolored carpet and textiles, the sculptural staircase leading to the mezzanine, American bars and large landscape areas. Many of the luxuries of the period, such as metal furniture, a variety of imported equipment or sanitary showed an abundunce in the interior that was advanced in terms of the materials and technology of the period. At the same time, traditional elements such as wall paintings with local motifs or Kütahya ceramics were used together in the modern interior as in Hilton or Divan Hotel.With all aforementioned aspects, the crucial difference between the Hilton Hotel and Divan and Çınar Hotels was that there were no historicist or orientalist spaces that represented an illusionary East in the interior of these hotels. At this point, both hotels hosted venues that showed a desire for modernization. In both hotels, works of local artists or elements of traditional motifs were used, but these works could be considered as attitudes that conform to the contemporary understanding of the period and support the synthesis of art and architecture as part of the international tendency. Opposed to the Hilton Hotel, these hotels refrained from the representation of an imaginary Ottoman Empire such as harem looking Lalezar Room, artificial domes, spatial descriptions such as the Şadırvan restaurant or the Karagöz Bar, or female staff serving in traditional clothes. On the other hand, they had interiors with plan schemes, programs and contents, spatial elements, furniture and works of art reflecting the modern understanding of the period. Seen from a social perspective, Hilton Hotels disseminated a spatial and cultural atmosphere with American bars, tea times, New Year's celebrations, music accompanied dinner and social practices such as the big opening night, which eventually influenced Divan and Çınar Hotel. In addition, the fact that Vehbi Koç tried to blend what he learned from the Hilton Hotel with "a Turkish man could run a hotel" approach sheds light on the presence of the identity issue even in the 1950s. What was common in these two examples, based on different interpretations, was the desire to modernize and the pursuit of the world order. Their approaches to modernism were beyond the dualities of local/global, traditional/modern, internal/external, common/private. In this context, it can be argued that Divan and Çınar Hotels were both affected and differentiated from the Hilton Hotel. These hotels were influenced by the International Style and the interior and social life carried by the Hilton Hotel while establishing modern interiors, avoiding oriental agendas and seeking a modernity unique to this culture.
Açıklama
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019
Thesis (Ph.D.) -- Istanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2019
Anahtar kelimeler
Oteller, Tasarım, Dekorasyon, İç dekorasyon, Hotels, Design, Decoration, Interior decoration
Alıntı