LEE- Afet Yönetimi Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Sustainable Development Goal "Goal 11: Sustainable Cities and Communities" ile LEE- Afet Yönetimi Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeDünya ve Türkiye'deki çimento endüstrisinin CO2 emisyonunu azaltmayöntemlerinin karşılaştırılması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-07) Akarsu Dikçal, Fatma ; Dertli Saloğlu, Didem ; 801211005 ; Afet YönetimiSera gazlarından olan ve çoğunluğu fosil yakıtların yanması sonucunda ortaya çıkan CO2, dünyamızın ısınmasında büyük rol oynamaktadır. Dünyamızın ısınması, iklim değişikliği, aşırı hava olayları, buzulların erimesi, deniz ve okyanus seviyelerini yükselmesi, gıda ve su kıtlığı, biyoçeşitlilikte azalma gibi insan yaşamını olumsuz etkileyen durumlara sebep olmaktadır. Bu nedenle başta CO2'i azaltmak amacıyla Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi geniş kapsamlı emisyon azaltma hedefleri ve yol haritaları belirlenmiş ülkeler tarafından imzalanarak, kabul edilmiştir. Paris Anlaşması'nda alınan kararlara bağlı olarak ülkelerin, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının %45 oranında azaltması, 2050 yılına kadar ise net sıfır hedefine ulaşması gerekmektedir. Lakin ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) ve Scripps Enstitüsü, Hawaii'deki Mauna Loa Atmosferik Temel Gözlemevi'nin yaptığı ölçümlere bakıldığında 2023 Mayıs ayında 422,39 ppm olan CO2 konsantrasyonunu, 2024 Mayıs ayında 426,3 ppm değerine ulaşmıştır. Buna göre, 2023 yılı baz alındığında yıllık değişim %0,92 olurken 1990 yılına göre %20, sanayi önceki devre göre ise %50 civarında bir artış meydana gelmiştir. Küresel enerji talebi bu hızla artmaya devam ederse ve belirlenen emisyon azaltma hedefleri uygulanmazsa yüzyılın sonunda CO2 konsantrasyonu 800 ppm veya daha yüksek seviyelere ulaşabilir. İnsan faaliyetleri nedeniyle atmosferdeki konsantrasyonu artan CO2'ın sektörel birçok kaynağı mevcuttur. Enerji sektörü başta olmak üzere sanayi, tarım ve atıklar hem CO2'in hem de diğer sera gazlarının ana kaynağıdır. Sanayi de yoğun enerji gerektiren faaliyetlerde CO2 salınımı toplam emisyonu oldukça fazla etkilemektedir. Çimento sektörü de fosil yakıtların kullanıldığı yüksek derecede ısı gerektiren bir üretim prosesine sahip olduğu için antropojenik sera emisyonlarının %5'inden sorumludur. Çimento üretimi sırasında kalsinasyon aşamasında gerekli olan 1450-1900oC'lik ısıya ulaşmak için kullanılan fosil yakıtlardan, klinker oluşumunda kireç taşının kalsiyum oksite dönüşümü sırasındaki kimyasal reaksiyonlardan ve tesis içi enerji gerektiren diğer faaliyetlerden ciddi oranda CO2 salımı olur. Sektör bu CO2 salımını azaltabilmek için enerji verimliliği iyileştirmeleri, alternatif yakıtların kullanımı ve malzeme ikamesi gibi yöntemler kullanmaktadır. Bu yöntemler her ne kadar CO2 salımını azaltsa da bu sorunun tamamen çözülebilmesi için karbon yakalama ve depolama (CSS) gibi yeni ve yenilikçi teknolojilerin kullanılması önem arz etmektedir. CCS teknolojilerinin çimento tesislerine entegrasyonu ile 2050 yılına endüstrisindeki en büyük kümülatif CO2 emisyonunu azaltması öngörülmektedir. Çimento sektörü için CCS seçenekleri arasında amin temizleme, oksiyakıt yakma, kalsiyum döngüsü ve membranlar yer almakta olup bu teknolojilerin avantajları ve dezavantajları son yıllarda geniş çapta araştırılmakta ve tartışılmaktadır. Sunulan tez çalışmasında dünya genelinde üretim kapasitesi yüksek çimento şirketleriyle ve Türkiye'de faaliyet gösteren büyük çimento şirketlerinin emisyon azaltma stratejileri karşılaştırılmıştır. Böylelikle Türkiye olarak emisyon azaltma stratejilerinde uygulanan mekanizmaların yeterliliği konusunda çıkarımlarda bulunulmuştur. Bu bağlamda, dünya genelinde yapılmış olan antlaşmalar sayesinde alınan ortak kararların ve stratejilerin uygulama aşamasına gelindiğinde devlet ve şirket politikaları, şirketin misyonu ve vizyonu, fiziksel koşullar, maaliyet vb. parametrelerden dolayı değişkenlik gösterdiği açıktır. Dünyanın önde gelen çimento şirketleri CO2 emisyonlarının azaltılmasında öncü niteliğinde yeşil dönüşüm stratejileri belirleyerek bunları uygulamaya geçmiştir. Lider konumdaki bu şirketler, çimento üretimi sürecinde, yeşil enerjiden elde edilen alternatif yakıtların kullanılması, alçıtaşına alternatif hammadde kullanılması, enerji tasarrufu, elektrifikasyon (yeşil enerjiden elde edilen elektriğin kullanımı), otonom araç ve sistemlerin kullanılması, atık ısıdan enerji elde edilmesi, atık malzemelerden katkı malzemesi yapılması, beton ve inşaat kalıntılarının çimentoya dönüştürülmesi ve en önemlisi de karbon yakalama ve depolama teknolojilerine yatırımlarla 2050 yılına kadar %95 oranında CO2 emisyonunu azaltmayı hedeflemektedirler. Türkiye'deki büyük çimento şirketleri, CO2 emisyonu azaltmak için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, klinkerdeki alçıtaşının azaltılması veya eşdeğer ürünlerle ikamesi, tesislerdeki enerji verimliliğinin artırılması, enerji tasarrufu noktasında lider çimento şirketleriyle benzer bir yol izlemektedir. Farklı olarak Türkiye'deki çimento fabrikaları CO2 emisyonunu azaltmak amacıyla atıkların yakılmasıyla enerji elde edilmesi ve atıklardan hammadde eldesi gibi yöntemlere daha fazla yönelmiştir. Küresel çapta bir dönüşümün gerçekleştiği bu noktada riskler ve fırsatlar yer almaktadır. Gereken müdahalenin zamanında yapılabilmesi için bu risklerin ve fırsatların şirket tarafından çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bunun yanında CO2 azaltma stratejilerinin, bu stratejiler ışığında yapılan uygulamaların her yıl raporlanarak kamuya açık hale getirilmesi, diğer şirketlerle bu ortak paydada hareket edilebilmesi gerekiyorsa desteklenebilmesi emisyon sıfırlama hedefine ulaşmada ve gelecek nesillere temiz bir dünya bırakmada büyük önem arz etmektedir.
-
ÖgeEarthquake performance and project budget comparison of a conventional building and a seismically isolated building(ITU Graduate School, 2021) Çatlıoğlu, Oğuzcan ; Yanık, Arcan ; Bilir Mahçiçek, Senem ; 678180 ; Disaster ManagementIn the structural design process, various design methods are used all around the world. Seismic isolation is a relatively new method for designing earthquake-resistant structures in comparison with the conventional design approaches. Basically, all the design methodologies specified in the codes and specifications aim to protect life safety of the residents in the building by resisting the forces that may be occured by earthquakes. The energy released by the earthquake must be absorbed by structural elements before the structural failure occurs. While the structures that are designed according to conventional design approaches dissipate the earthquake energy by the help of the possible damages that may be occurred in its structural elements, the aim of base isolation usage is to diminish the effect of the forces that are transmitted to the structure from the ground. Therefore, in base-isolated buildings, the structural elements would be less damaged, and the structure may not lose its functionality after being exposed to different earthquake excitations. Seismic isolation devices are placed into the base of a structure to enhance the ability of energy dissipation. The energy is absorbed by the displacement of the isolation level. This reduces the earthquake effects that the building experiences. In this study, a five-storey structure is chosen to be analyzed from both earthquake safety and cost perspectives. Time history analysis are carried out with SAP 2000 software. The building's width and height are chosen as 40 m and 15 m, in a respective way. The buildings that have same width and height are modelled for two cases. One with fixed base and the other with base-isolation. Time History analysis are performed for both cases by using the same earthquake record to determine the earthquake performance of the buildings. In Case I, the fixed-base building is used. The earthquake performance of the building is obtained by the help of time history analysis. Secondly, a base isolated building is modeled and analyzed. In addition to the comparison of earthquake performance, this study evaluates the cost of these two cases. With no doubt during an earthquake the life safety is the primary concern however financial situation must also be taken into account during the design process. Cost estimation plays a prominent role for financial project budget. It aims to maintain the project with the available resourses. These resources, of course, have limitations since every project have its own budget and time-limit. The method of design has a great impact on the project budget of the building. Design method affects not only the construction cost of project, but also service-life of the project. The costs of both conventional and seismically isolated buildings are calculated. Then, the seismically isolated and conventional buildings are compared in terms of their seismic performance and the project budget.Finally, the result of seismic performance and the cost benefit are presented and discussed according to findings of the analysis. It is obtained from this thesis that, although the initial construction cost of the seismically isolated structure is obviously more than the conventional building, eventually in a possible earthquake scenario seismic isolation may provide financial advantage over the conventional building case.
-
ÖgeOrman yangını risklerine karşı aloha destekli bir zarar azaltma çalışması; Sarnıç Tepe Mesire Alanı ve Hayvanat Bahçesi örneklemi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-21) Yağmur, Sinem ; İskender, Hikmet ; 801211012 ; Afet YönetimiOrmanlar, dünya oksijen çevrimindeki aktif rolleri ile doğal yaşamın en önemli unsurlardan biridir. Dört mevsimi yaşayan, ılıman iklim özelliklerine sahip ülkemizde de bu durum farklı değildir, orman varlığı ve çeşitliliği bakımından oldukça zengin bir ülke konumundadır. Ormanlık alan kapsamında değerlendirilen bölgelerdeki yerleşik ve göçer insanların yaşamı, tabiattaki vahşi yaşam ve özellikle turistik amaçlı kullanılan ormanlık alanların sürdürülebilirliği açısından orman sağlığının sağlanması, korunması gereklidir. Orman yangınları bir ülkeyi maddi ve manevi anlamda yüksek kayıplara uğratan istenmeyen olaylardır. Ülkemizde ormanlık alan olarak kabul edilen ve birtakım faaliyetlerin/çalışmaların yapıldığı alanlarda çıkan orman yangınları, bölgedeki insan hayatını ve yaban hayatını tehlikeye atmaktadır. Ayrıca mevsimsel koşullara, arazi yapısına ve ormanın flora özelliklerine bağlı olan orman yangının ilerlemesi, büyümesi ve yayılması birbirleri ile ilintilidir. Özellikle meteorolojik koşulların değişkenliği orman yangınları ile mücadelenin en büyük zorlukları arasında gösterilmektedir. Afet öncesinde meydana gelme potansiyeli olan riskler göz önünde bulundurulduğunda, alınması gereken önlemleri, belirlenen riskler doğrultusunda zarar azaltma planlamaları ve bu risklere karşı hazırlıklı olma çalışmaları, afet sırasında müdahale uygulamaları ve afet sonrasında da toplumun afetten önceki durumuna bir an önce ulaşması için iyileştirme çalışmaları kapsamında; esnek, risk ve sonuç temelli, tamamlayıcı, birlikte çalışılabilirlik, sürekli geliştirme, liderlik ve ortaklık prensipleri temel alınarak devlet, özel kurum ve kuruluşlar, kişi ve toplumların da dahil olduğu organize etme, planlama ve uygulama çalışmaları afet yönetimi olarak tanımlanmaktadır. Bir orman yangını meydana gelmesi durumunda yetki alanında bulunan insanların tepkileri ve tahliye kararı vermeleri, bireyin cinsiyetine, yaşına, eğitim ve farkındalık durumuna göre büyük farklılıklar göstermektedir. Hayvanların herhangi bir tehlike karşısında yaşadıkları stresten dolayı hırçın, agresif hareketlerde bulundukları, kaçma dürtüsü, içe kapanma veya saklanma gibi davranışlar gösterdikleri bilinmektedir. Tahliye çalışmalarında insanlara nazaran hayvanların yönetilme ve transfer zorluğu karşımıza aşılması gereken önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle her bir hayvan türünün farklı ihtiyaçları ve zayıflıkları olabileceği göz önüne alınarak tahliye planlarının yapılması, bu planların test edilmesi ve şayet varsa eksikliklerin giderilecek şekilde yeniden revize edilmesi gerekmektedir. Tahliye çalışmaları, bir afet meydana geldiğinde afetten etkilenen tüm unsurların afetin meydana geldiği sıcak alan olarak tabir edilen bölgeden afetten etkilenme riskinin olmadığı ve afetin yayılım alanı dışında bulunan soğuk alana transferi işlemi olarak tanımlanır. Tahliye operasyonları için birçok yöntem mevcuttur, tahliye çalışmaları kapalı alan ve açık alan tahliyesi olarak iki ana başlıkta incelenebilir. Yapılan bu çalışmada açık alan tahliyesi temel alınarak yetki alanına göre tahliye özellikleri incelenmiş, bütünleşik afet yönetimi evrelerinde uygulanması gereken açık alan tahliye operasyonları sırasında karşılaşılabilecek olumlu ve olumsuz yönler irdelenmiştir. Yetki alanı olarak 36°21'29" N, 30°18'24"E koordinatlarında yer alan Antalya ili Kumluca ilçesinde 15.000 m2'lik bir alana sahip olan Sarnıç Tepe Mesire Alanı ve Hayvanat bahçesi seçilmiştir. Çalışma yapılan konumun hayvanat bahçesi kısmında sürekli olarak çalışan iki görevli ve bir nöbetçi çalışan olmak üzere toplam üç personel bulunmaktadır. Hayvanat bahçesinde kanatlı türlerden 590 adet hayvan ve 155 adet de memeli hayvan bulunmaktadır. Mesire alanı bölümünde aileler için 20 adet masa ve 30 adet sabit mangal yer almaktadır ayrıca bir çocuk parkı ve lokanta bulunmaktadır. Yetki alanına yakınlığı sebebi ile Kumluca Devlet Hastanesinin, Kumluca İlçe İtfaiye İstasyonunun, Kumluca İlçeler Terminalinin, Kumluca Farabi Meslek Anadolu Lisesi ve Yurdunun, Köpek Barınağının, Kumluca Sosyal Bilimler Lisesinin, Opet Petrol İstasyonunun, Ziraat Odası Başkanlığına ait Zeytin Yağı Fabrikasının ve hemen yan tarafında bulunan marangoz atölyesinin etki alanı içerisinde yer aldığı, bölge için hazırlanan senaryolara göre elde edilen grafiklerden bu tesislerin olası bir orman yangınından olumsuz etkilenecekleri anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, ALOHA (Areal Locations of Hazards Atmosphere) yazılımı kullanılarak orman yangını bakımından riskli olduğu düşünülen yetki alanı için dört farklı konumda orman yangını çıkabileceği düşünülmüş ve bu durumlar için en kötü ihtimallerin yer aldığı senaryolar kurgulanmıştır. ALOHA yazılımında tehlikeli madde olarak Likit Propan Gazı (LPG) seçilerek, senaryoya göre gerçekleşecek olası bir sızıntı durumunda Kimyasal Sızıntı, Alevli Yangın ve Bleve durumları için yangın başlatılmış ve çıkan sonuçlar irdelenmiştir. Bu çalışma ile afet yönetiminin risk ve kriz Yönetimi kapsayan beş evresinin tamamının etkili ve verimli bir şekilde nasıl kullanılabileceği incelenerek, yetki alanında meydana gelebilecek bir orman yangını riskine karşı başta insan tahliyesi olmak üzere, hayvanat bahçesi kısmında bulunan alandaki hayvanların da tahliyesi için bir örnek oluşturulacaktır, olası eksiklikler belirlenerek bunların giderilmesi, uygulanacak eylemlerin düzeltilmesi sağlanacaktır. Bölgenin coğrafi, kültürel, eğitim ve afetlere karşı farkındalık durumları da göz önünde bulundurulup bu bağlamda belirlenen alan için başlatılan potansiyel orman yangınlarında erken uyarı, insanların ve bölgedeki hayvanat bahçesinde bulunan hayvanların güvenli alana transferi ve orman yangınlarında tahliye kararları incelenmiş ve öneriler sunulmuştur.