LEE- Sanat Tarihi Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Yazar "Haşlakoğlu, Oğuz" ile LEE- Sanat Tarihi Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge2000 Sonrası Türkiye Takı Sanatında İnanç Sembolizmi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Ener Tutar, Selen ; Haşlakoğlu, Oğuz ; 739191 ; Sanat Tarihi Bilim DalıHer medeniyette hatta medeniyet öncesi toplumlarda karşımıza çıkan takı, taşıdığı derin anlamlar sebebiyle toplumdan topluma, kültürden kültüre, nesilden nesle mesaj ileten ifade araçlarından birisi olmuştur. Ayrıca tarih boyunca tüm sanat akımlarının değişimi ve gelişimini takı sanatının tarihini inceleyerek çözümlemek mümkündür. Bu yönüyle takı tarihsel değişimlere ışık tutan kültürel bir öğedir. Takı insanlığın yaşadığı kültürel, sosyolojik, dini, siyasi, psikolojik değişiklikleri bazen net, bazen de içerdiği simgelerle çözümlenmesi zor ve karmaşık olarak yansıtan sanat eseridir. Takıya bakış açısı, teması, işlevi ve işlenmesi alanındaki köklü değişimler 18- 19. yüzyılda başlayıp Endüstri Çağı'nın da etkisiyle 20. yüzyılda artarak devam etmiştir. 20. yüzyılda yaşanan büyük savaşlar, yıkımlar, hayal kırıklıkları ve travmalar sonucu insanoğlu hayata ve sanata karşı eskiye oranla bambaşka bir bakış açısı geliştirmiştir. Bu durum 21. yüzyılın getirdiği sosyo-kültürel etkilerle daha farklı bir boyuta ulaşmıştır. Takı ise 20. yüzyıl ve özellikle 21. yüzyılda sosyo-kültürel farklılıkların ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle bu zamana kadar alışılagelmiş şekilde tariflenen niteliklerinin ötesine geçerek büyük bir değişime uğramıştır. Ayrıca farklı disiplinlerden takıya merak salan kişiler kendi vizyonlarını katarak kendi bakış açılarıyla ürettikleri tasarımlarla, kavramsal ve biçimsel açıdan takıya farklı bir soluk getirmişlerdir. Yarattıkları takıları birer kavrama, hikâye anlatıcısına, mimari objeye, heykele, arkeolojik bulguya, sanat eserine hatta modern koruma kalkanlarına dönüştürmüşlerdir. 21. yüzyılda Türkiye takı sanatçılarının Anadolu öz kültüründen beslenerek kendi ideolojilerine ve felsefelerine göre yarattıkları takılarda inanç kavramlarına yer verme hatta gündelik hayata dahil etme eğilimlerinin yükselişe geçtiği söylenebilir. Bu doğrultuda inanç kavramlarına yönelik halkın talebinin de yükselişe geçtiğini söylemek doğru olacaktır. Bu çalışmada 2000 sonrası Türkiye takı sanatında inanç sembolizmi öğelerini incelerken, bu öğelerin artışa geçmesine zemin hazırlayan faktörler araştırılmıştır. 21. yüzyılın getirdiği sosyo-kültürel değişimlere ek olarak 2000 sonrası iktidar söylemlerindeki dini ve milli değerler vurgusunun Türkiye takı sanatını etkilemiş olduğunu söylemek mümkündür. Tez kapsamında bu etkinin hem tasarımcılar hem de takı tüketicisi açısından izdüşümlerini değerlendirebilmek adına takılarında inanç sembolizmi temasını işleyen tasarımcılarla röportajlar yapılarak inanç sembolizmi temalı takılarından seçkiler incelenmiştir. Ayrıca hem tasarımcılara hem takı tüketicilerine yönelik 2 adet anonim anket çalışması yapılmıştır. Röportajlar ve anketler kaynaklar kısmında yer almaktadır. Röportajlar ve anket incelemelerine dayanarak takı tasarımcılarının inanç sembolizmine karşı bakış açılarının, eserlerinde inanç sembolizmine sıklıkla yer vermelerinin sebeplerinin, halkın inanç sembolizmi konusundaki düşüncelerinin ve inanç sembolizmine duyulan ilginin sebeplerinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Sonuç olarak 2000 sonrası Türkiye takı sanatında inanç sembolizmi öğelerindeki artışın sosyo-kültürel sebepleri hem tasarımcılar hem de halkın ilgisi açısından değerlendirilerek yorumlanmaya çalışılmıştır.
-
ÖgeGörsel sözeli geçtiğinde: Anthony Browne'nin Voices in the Park kitabı örneğinde postmodern resimli kitaplarda üstkurmaca öğelerinin değerlendirilmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Ulu, Sümeyye ; Haşlakoğlu, Oğuz ; 402181005 ; Sanat Tarihi Bilim DalıMağara resimlerine kadar dayanan görsellerle hikaye anlatıcılığı günümüzün imge temelli dünyasında yeniden önem kazanmaktadır. Edebiyat, sanat, pedagoji, psikoloji gibi pek çok disiplinin kesişim noktasındaki, görsel-sözel yönüyle iki modlu anlatılar olan resimli kitapları çalışmak, gerek görsel okuryazarlık gerekse sanatsal açıdan büyük önem taşımaktadır. Görsel ve sözel anlatının etkileşiminde sınırları aşan yapısıyla postmodern resimli kitaplar, resimli kitap kavramını yeni bir boyuta taşımaktadır. Bu çalışmada postmodern resimli kitaplardan Anthony Browne'nin ödüllü resimli kitabı Voices in the Park'taki üstkurmaca öğelerinin çocuklar ve yetişkinler tarafından değerlendirilmesiyle çok katmanlılığı araştırılmaktadır. Resimli kitaplar çocukların okuryazarlığa, edebiyata ve sosyal değerlere hazırlanmasında önemli role sahiptir. Pek çok disiplinin kesişim noktasında olan resimli kitap araştırmalarıyla ilgili farklı görüşler bu alanı araştırmanın önemi noktasında birleşmiştir. Bu doğrultuda çalışmanın giriş bölümünde resimli kitap çalışmanın neden önemli olduğundan bahsedildikten sonra ikinci bölümde görsel ve sözel yönüyle resimli kitabın ne olduğuna dair teorik bir çerçeve çizilmektedir. Resimli kitabın tarihsel serüveni, 15-19. yüzyıl arası, 19. yüzyılla birlikte modern resimli kitap, 1930'lardan günümüze başlıkları altında incelenmektedir. Bu bölümün sonunda araştırmaya konu olan Anthony Browne ve eserlerine değinilmektedir. Üçüncü bölümde resimli kitaplarda görsel-sözel ilişkisi başlığı altında ilk olarak görsel okuryazarlığın tarifi yapılıp öneminden bahsedilmektedir. İkinci olarak resimli kitaplarda görsel ve sözel ilişkisine dair kavramsal çerçeve çizilmekte, son olarak da bu bilgiler çerçevesinde Anthony Browne okuması yapılmaktadır. Dördüncü bölümde postmodern resimli kitabın ne olduğuna değinildikten sonra bir resimli kitabı postmodern yapan özelliklerden bahsedilmektedir. Bu özelliklerden çoğunu bünyesinde toplayan üstkurmacanın ne olduğu ve üstkurmaca öğelerinin neler olduğu anlatıldıktan sonra araştırmaya konu olan Voices in the Park kitabında öne çıkan üstkurmaca öğeleri, metinlerarasılık, parodi, oyunculuk, çok seslilik ve çoklu anlatıya değinilmektedir. Beşinci bölümde Voices in the Park kitabının değerlendirilmesinde ilk olarak literatürde okur tepkisini ölçen araştırmalardan bahsedilmektedir. İkinci olarak kitaptaki üstkurmaca öğeleri, metinlerarasılık, çoklu anlatı, parodi-oyunculuk, tipografik deney başlıkları altında ele alınmaktadır. 8-10 yaş arası çocuklar ve lisansüstü sanat tarihi eğitimi almış yetişkinlerin bu kitaptaki üstkurmaca öğelerine dair farkındalıklarını ölçmek amacıyla yapılan araştırmanın yönteminden ve bulgularından çocukların ve yetişkinlerin metinlerarasılığa, çoklu anlatıya, parodi ve tipografik deneye verdikleri tepkiler bağlamında, kitabın çocuklar ve yetişkinler tarafından değerlendirmesi başlıkları altında bahsedilmektedir. Çocuklarla ve yetişkinlerle yapılan iki aşamalı anket sonuçlarına uygulanan ortalamanın farkı testi (t testi) sonucunda, yetişkinlerin çocuklara kıyasla kitaba dair metinlerarası ve tipografik deney farkındalıklarının yüksek olduğu ancak parodik unsurlar ve çoklu anlatı farkındalıklarında istatistiki anlamda bir fark görülmediği tespit edilmektedir. Bazı metinlerarası referanslara dair yetişkinlerin de tepki göstermediği görülmektedir. Bu da bazı anlamlarının çocuklar, bazı anlamalarının yetişkinler bazı anlamlarınınsa anket katılımcıları tatafından keşfedilmemiş oluşuyla kitabın çok katmanlı olduğu hipotezini desteklemektedir. Görsel-sözel sanat eserleri olan resimli kitaplar postmodern özelliklerle birlikte bu iki modun sınırlarını aşmakta, zihinsel ve estetik bir aktivite olarak her yaştan okuyucuya yeni kapılar açmaktadır. Günden güne daha da djitalleşen, imgenin iletişimde yeniden merkezi hale geldiği dünyamızda, görsel okuryazarlığımızı artırmak ve imgenin farklı anlamlarına erişmek için, etkileşimin yoğun olduğu, iki modlu sanat eserleri olarak postmodern resimli kitapları okumak gerek kültürel, gerek pedagojik, gerek edebi, gerekse sanatsal olarak büyük önem taşımaktadır.
-
ÖgePre-Raphaelite Kardeşliği sanat hareketinde Lilith imgesinin dönüşümü(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Sandalcı, Zeynep ; Haşlakoğlu, Oğuz ; 739306 ; Sanat Tarihi Bilim DalıKökenleri M.Ö. 2000'li yıllara dayanan, Antik Mezopotamya'da Ana Tanrıça kültü ile ilişkili bir figür olarak tarih sahnesinde kendini gösterdiği düşünülen Lilith, tanrıça kültlerinin önemini yitirerek gücünü ataerkil geleneklere bırakmasıyla birlikte uzun ömürlü olacak ve ona kötü şöhretini verecek bir değişime maruz kalmıştır. 19. yüzyıla gelindiğinde Lilith'in imgesinde bir kırılma yaşanmaya başlamış ve bu "yeniden-dönüşüm" özellikle Viktorya Dönemi İngiltere'sinin sanat sahnesinde kendini göster-miştir. Bu çalışma, 19. yüzyılın ilk yarısında İngiltere'sinde, aslen üç Kraliyet Akade-misi sanatçısının, dönemin sanat anlayışına karşılık geliştirdikleri ortak görüşler sonucu kurduğu Pre- Raphaelite Kardeşliği (Pre- Raphaelite Brotherhood) adlı sanat hareketin-de Lilith figürünün ele alınışı ve imgesinin feminist bir karakter olma yolunda geçirdiği dönüşümün ilk izlerini göstermeyi amaçlamaktadır. Lilith'in hem anlamsal hem imgesel olarak geçirdiği dönüşümün daha iyi bir şekilde anlaşılması için, ilk bölümde hem etimolojik kökeninin izi sürülmeye çalışılmış hem de Mezopotamya'da görüldüğü tarihten başlayarak, çoğu yerde anılacağı formunu tam olarak kazandığı Yahudi kültürü ve itikadındaki yerine kadar nasıl ele alındığı incelen-miştir. Lilith'in yüklendiği olumsuz anlamlar hem kendisinin hem de imgesinin iblisleş-tirilmesi ilk olarak 19. yüzyıl İngiltere'sinin sanat dünyasında sarsıntıya uğramıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde öncelikle, Viktorya Dönemi'nin tarihi sahnesinin geçir-diği değişim ve dönüşümlere değinildikten sonra dönemin sanat dünyasının mevcut durumu ve burada meydana gelen değişiklikler incelenmiştir. Ardından Viktorya Dö-nemi sanat görüşünün mihenk taşını oluşturan Kraliyet Akademi'sinin görüşlerini artık yetersiz ve geçersiz bulan bir grup akademi öğrencisinin kurduğu Pre-Raphaelite Kar-deşliği sanat hareketinin nasıl kurulduğu, neyi amaçladıkları ve neleri değiştirdikleri sunulmuştur. Son olarak, Viktorya Dönemi kadın anlayışıyla kendilerinin kadınlara bakış açıları birlikte incelenerek, kadın figürleri nasıl ele aldıkları değerlendirilmiştir. Lilith'in Pre-Raphaelite sanat hareketinde ele alınması, kardeşliğin dağılmasıyla akımın "İkinci Dalga Pre-Raphaelitizm" olarak anılmaya başladığı döneme denk gelmektedir. Kardeşliğin kurucu üç sanatçısı arasında ressamlığının yanında şair yönüyle bilinen Dante Gabriel Rossetti'nin, kardeşlik dağıldıktan sonra 1860-1870'lerde ürettiği şiir-lerde ve Lady Lilith adlı resimde kendini göstermiştir. Edebi eserlerden ve dini metin-lerden etkilenen Rossetti'nin Lilith'i ele alışı çalışmanın son bölümünde sunulmuştur. Bununla birlikte Lilith'in geçtiği ve Rossetti'nin etkilendiği edebi metinler incelenmiş, Lady Lilith'in oluşumunda etkili olan sanat eserleriyle birlikte incelenmesi ortaya ko-nulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte Rossetti'nin Lilith temalı çalışmalarından ve dönemin kadın hareketlerinin yaratmaya başladığı düşüncelerden etkilenen sanatçılar-dan biri olan John Collier'in yanı sıra, George Macdonald ve Robert Browning gibi yazarların ve şairlerin bu temada oluşturdukları eserler incelenerek Lilith'in geçirmeye başladığı anlamsal ve imgesel dönüşümün ele alınmaya çalışılmıştır.
-
ÖgeTasarımda bilgi ve değer sorunsalının tarih öncesi taş alet teknolojisi üzerinden incelenmesi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) Babadağ, Murad ; Haşlakoğlu, Oğuz ; 693593 ; Sanat tarihiTezin esas meselesi olarak, 'iyi tasarım' kavramı önce değer bağlamında, Platoncu bir kavram olan poiesis (eski Yunanca yapma/ortaya çıkarma) ilişkisi üzerinden, bilginin değere dönüşmesi ve 'iyi' çerçevesinden, sonra da, çağdaş tasarım yaklaşımlarıyla kıyaslanarak irdelenecektir. İnsanın tasarım yoluyla bilgi ve değer bağlamı üzerinden kendisini bir tür olarak nasıl doğayı araçsallaştırarak ayrıcalıklı bir konuma getirdiği, ilk taş alet teknolojisi örneğinde incelenerek ortaya konulmaya çalışılacaktır. Alet yapmak sayesinde bir yandan, yapma bilgisini elde etmek, korumak ve aktarmak yollarını öğrenir ve deneyimlerken, diğer yandan da yaptığı aletin işlevini doğrudan ve tam olarak yerine getirmesi sayesinde de, değer kavramına ulaşması araştırılacaktır. Böylece 'yapma' eylemi üzerinden bilgi ve değer bağlamının nasıl bizatihi insanın 'olma' esasında kendisini ürettiği araştırılacaktır. Tez konusu esastan üç farklı kavramla analiz edilmiş, dolayısıyla bu üç kavram sayesinde kendisini destekleyecek açılardan ele alınmıştır. Bu üç farklı kavramın birincisi faaliyetin aktif olarak katılımcısı olarak fail'in, failleşme süreci olan evrimle ilgilidir ve tezin konusu olması itibariyle birlikte çalışan nörolojik yetiler olarak hafıza ve hayal gücünün aktif hale geçme sürecini içerir. Diğerleri ise "değer" bağlamında Etik ve bir yapma pratiği olarak Tasarım kavramıdır. Sonuç ürünü olan bir eylem biçimi olarak tasarım yapma pratiği, hafıza ve hayal gücü vasıtasıyla geçmiş ve gelecek zaman kiplerinin içinde eylemek ve bu yüzden kaybettiği şimdiki zamanın hem içinde hem de dışında olabilmektir. Doğası gereği yapıcı-yıkıcı bir eylem olan tasarım faaliyeti sırasında hafıza ve hayal gücü eşzamanlı olarak çalışırken, faaliyet anında kendini dışardan izleyen zihin/göz, fiiliyatın an be an şahidi olur. Poietik faaliyet sayesinde üç zaman kipi, geniş bir şimdinin içinde buluşurlar. Metin boyunca, ilk taş alet teknolojisi örneği ele alınarak, bir tür olarak Homo Sapiens'in Platoncu mahiyette yapma-olma/auto-poiesis bağlamı üzerinden nasıl kendine bir Dünya sahnesini açtığı konusu ele alınmıştır. Aletin nicelik ve nitelik analizlerini yaparak, onun 'iyi' olup olmadığına karar vermek ancak ideolojik ve ekonomik fayda amaçlıdır. Doğadan özgürleşmeyi sağlayan pragmatik değerler, bu araçsallaştırmadan da kurtularak hürleşme bağlamında özellikle aşılması gereken değerlerdir. Bu anlamda 'iyi' yapılmaktan öte, olunan bir şeydir. Yapma-olma vasıtasıyla sahip olduğumuz değerler, bizi aynı şekilde, bugüne kadar kullandığımız pragma değerlerinden de hürleştirmelidir. İnsanoğlunun örtük olan esas amacı, kendi doğası gibi görünen bu araçsallaşmadan da hürleşme olmalıdır. Tez boyunca bu iddialar, farklı disiplinler ve bakış açıları ışığında gerekçelendirilecektir.
-
ÖgeToplumsal cinsiyet bakış açısından kanon bağlamında Türkiye'de sanat tarihi yazımı(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-19) Gölgeli Özensoy, Ecem ; Haşlakoğlu, Oğuz ; 402182001 ; Sanat TarihiSanat tarihinde geleneksel olarak en önemli ve dolayısıyla incelenmeye en layık eserler bütünü şeklinde tanımlanan kanon, evrensel bir estetik ölçütün ifadesi olarak belirlenmiştir. Kanon, bir disiplin olarak sanat tarihinin tutarlı ve anlamlı bir gelenek etrafında kurumsallaşmasına aracılık etmiş ve belirli sanatçılar, üsluplar ve dönemler arasında hiyeraşilerin yerleşmesine neden olmuştur. Sanat kanonunun oluşmasında ise çeşitli dinamikler etkilidir: akademiler, sanat tarihi yazımı ve müzeler kanonu kuran araçların başında gelir. Ancak, 1970'lerden itibaren özellikle feminist sanat tarihçilerinin faaliyetleriyle birlikte kanon kavramı ve kanonu oluşturan dinamikler sorgulanmaya, eleştirilmeye başlanır. Yüzyıllar boyunca kanonun erkek ve beyaz, Batılı sanatçılardan oluştuğu gerçeği ortaya koyulur. Kanonun devamlılığını sağlayan araçların sorgulanmasıyla birlikte kanonu özellikle cinsiyet, ırk ve bölge sınırlarını aşan yeni yüzlere açmaya yönelik ilgide artış yaşanır. Türkiye'de ise evrensel bir estetik yargıdan temellenen Batı nezdinde bir kanondan bahsetmek oldukça güçtür. Türkiye'nin sanat tarihini geniş kapsamla ve bir otoritenin ürettiği estetik ve düşünsel ölçütlerle ortaya koyan, genel kabul görmüş bütüncül bir anlatı oluşmamıştır. Öte yandan, kanonik olarak nitelendirilebilecek pek çok anlatı, özellikle de sanatçı kimliklerine kanonik statü atfedenler, bir kanon oluşturma çabası bağlamında değerlendirilebilir. Bu anlatıyı kuran araçların başında müzeler (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Ankara Resim ve Heykel Müzesi, İstanbul Modern, Arter), Güzel Sanatlar Akademisi ve sanat tarihi yazımı gelir. Batı'da olduğu gibi bu kanonik anlatılarda da eril ve hegemonik bir anlatının izlerine rastlanılır. "Toplumsal Cinsiyet Bakış Açısından Kanon Bağlamında Türkiye'de Sanat Tarihi Yazımı" başlığını taşıyan bu doktora tezinde, söz konusu kanon oluşturma araçları tarafından üretilen metinlere içerik analizi yöntemi ile yaklaşılmış ve metinlerdeki cinsiyet temelli eşitsizlikler analiz edilmiştir. Böylece kanonun üzerinde oluştuğu toplumsal cinsiyet düzlemi sorgulanarak kadınların sanat tarihi yazımında yer alma biçimlerini ortaya koymak mümkün olmuştur.
-
ÖgeYeni materyalizmin madde kavrayışının ve romantizmle (Anti) ilişkiselliğinin günümüz sanatına yansımaları: Yapıtlararası yeni materyalist bir analiz(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-23) Kızıl, Uras ; Haşlakoğlu, Oğuz ; Şiray, Başak Kaptan ; 402182003 ; Sanat TarihiBu tez yeni materyalizmin madde kavrayışının ve romantizmle (anti) ilişkiselliğinin günümüz sanatına etkisini görsel sanatları, kalitatif sonrası ve temsili olmayan araştırma yöntemlerini, küratöryel pratikleri kullanarak ve insan sonrası epistemoloji, katılımcı gözlem, antropoloji ve etnografi kuramlarından yararlanarak trandisipliner bir perspektifle incelenmiştir. Tezin materyalizm ile romantizmi birlikte analiz etmekle neyin amaçlandığı detaylı bir şekilde irdelenmiştir. Aralarındaki yakınlıklar [Aydınlanma eleştirisi, insan (olmayan) ötekiyi düşünce ve sanata dahil etmek], ve uzaklıklar [insan/insan olmayan], ortak kaygılar [doğa] ve benzeşmezlikler [yüce/hipernesne] incelenmiş; teorik çerçeve dahilinde ele alınan tüm bu unsurların görsel sanatlar üzerindeki etkisinin de altı çizilmiştir. Yeni materyalizm gibi bir düşünce setinin bilme pratiklerine eklenip eklenemeyeceği, sanatın/sanatçının/küratörün/yazarın günümüze içkin 'yeni' rollerini belirlemedeki içkin potansiyelinin unsurları belirlenmiştir. Yeni materyalizmin yalnızca madde üzerine söz söyleyen bir düşünce setinden ibaret olmadığı, her alanda bilgi üretimine katkı sağlayan bir weltanschauung [dünya görüşü] olduğu iddiası temellendirilmeye çalışılmıştır. Yeni materyalizm gibi güncel düşünme biçimleri etrafında yazılacak bir tezin bu yeni bilgi sistemiyle uyumlu olduğu düşünülen kalitatif sonrası yöntemin kriterleri çerçevesi etrafında durulmuştur. Yeni materyalizm felsefesinin genel tanımı ve nitelikleri üzerinde durulmuştur. 1990'ların ikinci yarısı itibariyle tartışılmaya başlayan yeni materyalist felsefenin oluşumunda doğrudan ve/ya dolaylı yoldan rol oynamış aktörlere ve unsurlara yer verilmiştir. İnsanın araştırmanın tek olası öznesi olmaktan çıktığı ve bilginin giderek merkezsizleştiği vurgulanarak, insan olmayanların bilgi üretimine katılımları ve katkıları çeşitli örneklerle temellendirilmiştir. Yeni materyalizmde yeni olanın ne anlama geldiği ve yeninin neye nazaran yeni olduğu tanımlanmıştır. Yeni materyalizmde altı çizilen yeninin yalnızca teorik çerçevede kalmayarak pratik alanda da uygulanabilir oluşu üzerinde durulmuştur. Tek ve mutlak bir yeni materyalist felsefeden söz edilmeyeceğinden ötürü, farklılıkları görünür kılmak amacıyla felsefenin savunucuları nezdindeki yaklaşımlar belirlenecek ve birbirinden ayrılan 'yeni materyalizmler' incelemeye tâbi tutulacak; söz konusu teorilere getirilen eleştiriler, birbirleri arasındaki nüanslar ve çözüm yolları açımlanacaktır. Ancak, analizden önce romantizmin yeni materyalizmle kurduğu dirsek temasının altını çizmek üzere, romantizmi karşı aydınlanma ve yeni bir estetik rejim olarak ön plana çıkaran nitelikler serimlenmiştir. Bu bağlamda romantizmin sanatın toplumsalın ifadesi olmaklığı vurgulanmış, 'anti-mimesis' ve 'yüce nesneler' çerçevesinde analizi yapılmıştır. Doğa kavrayışı, nesnelerin araçsallık düzeyleri, insan olmayan ötekiyi duyumsatma, sinestezik jest gibi yaklaşımlar analizin uğrakları olarak irdelenmiştir. Intra-art(i)facts kavramı ortaya atılmış ve kavramın özellikleri çeşitli maddeler ve yapıt örnekleri çerçevesinde analiz edilmiştir. Bu doğrultuda tüm tez yapıtlararasılık kavramı etrafında şekillenmiştir. Yeni materyalizm felsefesinin günümüz sanatı üzerinden incelemesini yapmak, teoride kalan yapıtlararasılık kavramını pratik alana taşımak amacıyla küratöryel araştırma olarak İYG (2022) ve YBİKK (2023) sergilerine yer verilmiştir. Her iki küratöryel araştırmayla ortak üretim vurgusu yapılmış; kalitatif sonrası yöntemin bir unsuru olarak da birlikte düşünmenin [think-ing with] ve onsuz düşünmenin [think-ing without] çeşitli cihetleri açımlanmıştır. İnsan sonrası epistemolojiyle birlikte tezin ileri sürdüğü yeni imge arayışı, her iki sergiyle güncel bir tartışma ortamı oluşturmuştur. Türkiye ölçeğinde yeni materyalist perspektifte değerlendirilebilecek sergilere ve yapıt örneklerine yer verilmiştir. Özellikle 1980'lerin ikinci yarısı Türkiye ölçeğinde yapılan nesne-odaklı örnekleri yeni materyalist düşünce kapsamında değerlendirmenin imkânı ve imkânsızlığı vurgulanmıştır. Özellikle insan olmayanı mesele eden bir sanat düşüncesinin Türkiye çevresinde sistematik olarak görülmesinde etkin rol oynayan faktörler irdelenmiştir. 14. İstanbul Bienali (2015), 16. İstanbul Bienali (2019) ve Covid 19 salgını (2019) gibi sanat faaliyetlerinin ve olgularının söz konusu sistematik dönüşümde oynadığı rol, metin ve yapıt ekseninde analize tâbi tutulmuştur.