LEE- Geomatik Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Yazar "Alkan, Reha Metin" ile LEE- Geomatik Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeEnerji verimliliği odaklı yapı yönlendirmesi için BIM tabanlı bir model önerisi: kentsel dönüşüm örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-10-06) Doldur, Müberra ; Alkan, Reha Metin ; 501191633 ; Geomatik MühendisliğiTüm dünyada geçmişten günümüze, nüfusun ve şehirleşme oranının hızla artmasıyla beraber fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak karbon salınımı da artmıştır. Nüfusun artmasıyla enerjiye olan talep artarken, fosil yakıtlar bu artan enerji talebine cevap vermekte yetersiz kalmaktadır. Zira fosil yakıtlar olarak tabir edilen yenilenemez enerji kaynakları sınırlıdır ve bugünkü kullanım ile yaklaşık yarım yüzyıl içerisinde petrol rezervlerinin; yaklaşık olarak 200 yıl içerisinde de doğalgaz ve kömürün tükeneceği tahmin edilmektedir. Öte yandan, fosil yakıtlar çevreye zararlıdır. Bu durum tüm dünyada artan bir enerji ve iklim krizine sebep olmuş ve dünya çapında tüm devletleri yenilenebilir enerji kullanımına yönlendirmiştir. Dünyadaki enerji tüketiminin %35'i ve karbon emisyonlarının %38'i binalardan kaynaklanmaktadır. Benzer şekilde Türkiye'de enerji tüketiminin yaklaşık olarak üçte birinin ticari, kamu ve konut yapılarından kaynaklandığı bildirilmektedir. Bu kapsamda, AB tarafından binalar enerji tasarrufunda öncelikli alan ilan edilmiş ve binalarda enerji verimliliğinin sağlanmasına yönelik olarak NSEB (Neredeyse Sıfır Enerjili Bina), nSEB (Net Sıfır Enerjili Bina), yeşil bina gibi kavramlar önem kazanmıştır. Bu kapsamda dünya genelinde ve Türkiye'de binalarda enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjinin kullanımının yaygınlaşması ile ilgili birçok önemli adım atılmış ve yasal çerçeve güçlendirilmiştir. NSEB, Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği'nde yüksek enerji performanslı ve belli bir oranda yenilenebilir enerji kullanan bina olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede Yapı Bilgi Modelleme (Building Information Modeling- BIM) ve Bina Enerji Modelleme (Building Energy Modeling- BEM) teknolojileri, NSEB hedefinin gerçekleştirilmesinde önemli fırsatlar sunan araçlardır. Zira BIM teknolojisi; sahip olduğu gelişmiş bilgi paylaşımı, gelişmiş üretkenlik, tüm yaşam döngüsü boyunca kullanım, çevresel analizler, artırılmış sürdürülebilirlik, nesne yönelimli modelleme gibi faydalar sebebiyle binalarda enerji verimliliğinin sağlanmasında kilit bir rol oynamaktadır. BIM teknolojisi sayesinde yapının daha tasarım aşamasında yapı bilgi modeli üretilebilmekte ve BEM ile enerji analizleri yapılabilmektedir. Bir binanın NSEB olabilmesi ancak hem yıllık enerji tüketiminin en az olmasıyla hem de yenilenebilir enerji kaynaklarından yıllık enerji üretiminin en fazla olmasıyla sağlanabilmektedir. Buradan hareketle bu çalışmada, bir kentsel dönüşüm bölgesinde yer alan referans bir binanın enerji etkin şekilde en iyi yönlendirilmesi amacıyla BIM tabanlı bir model kullanılarak enerji simülasyonu gerçekleştirilmiştir. Enerji simülasyonu için bina kabuğu bileşenlerinin ısıl özellikleri TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları'na uygun olacak şekilde belirlenmiştir. Üzerinde çalışılan binanın yönlendiriliş durumu 16 farklı yöne göre (4 ana, 4 ara, 8 ikincil ara yön) değiştirilerek 16 farklı alternatif senaryo üretilmiştir. Projede yer alan mevcut yönlendiriliş durumu da dikkate alınarak 1 adet mevcut durum senaryosu oluşturulmuştur. Ayrıca, NSEB konsepti kapsamında yenilenebilir enerji kullanımının binadaki payını artırmak amacıyla binanın tüm çatı alanına fotovoltaik paneller yerleştirilmiştir. Bu çalışmada yöntem olarak BIM-BEM yarı otomatik entegrasyonu seçilmiştir. BIM yazılımı olarak Autodesk Revit, ara yazılım olarak SketchUp Pro ve BEM yazılımı olarak ise EnergyPlus 9.5 kullanılmıştır. Çalışma kapsamında binanın enerji tüketimi hesaplanırken bina cephesine düşen güneş ışınımı miktarının yanında duvar, pencere, kapı vb yapı elemanlarının malzeme özellikleri ve ısı iletim katsayıları da parametre olarak dikkate alınmıştır. Yapılan enerji hesaplamalarında binada her katta yer alan 5 dairenin her biri birbirinden bağımsız tek bir termal bölge olarak tanımlanmıştır. Ayrıca her dairede 3 kişinin yaşadığı ve bu kişilerin belirli zaman aralıklarında evde oldukları varsayılmıştır. Yukarıdakilere ek olarak binada kullanılan elektrikli ekipmanlardan ve aydınlatmadan yayılan ısı enerjisi de hesaplamalara katılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, en az yıllık enerji ihtiyacı (yıllık enerji tüketimi) GGB (güney-güneybatı) yönü için bulunmuştur. En yüksek yıllık enerji gereksinimi, KKD (kuzey-kuzeydoğu) ve GGB (güney-güneybatı) yönleri için bulunmuştur. Fotovoltaik panellerle enerji üretimine bakıldığında ise en verimli yönün güney yönü, en az verimli yönün ise kuzey yönü olduğu sonucuna varılmıştır. Üretimin tüketimi karşılama oranları karşılaştırılarak enerji etkinliği ölçülmüştür. Buna göre, üretimin tüketimi karşılama oranının yaklaşık %15 olduğu kuzey yönü enerji verimliliği en düşük yön olarak belirlenmiştir. Öte yandan, yaklaşık %20 üretimin ihtiyacı karşılama oranı ile güney yönü optimum enerji verimli yön olarak belirlenmiştir. Genel olarak tüm sonuçlara bakıldığında optimum yönlendiriliş sıralaması şu şekilde elde edilmiştir: G (güney), GGD (güney-güneydoğu), GGB (güney-güneybatı), GB (güneybatı), GD (güneydoğu), GBB (güneybatı-batı), GDD (güneydoğu-doğu), B (batı), D (doğu), KBB (kuzeybatı-batı), KDD (kuzeydoğu-doğu), KB (kuzeybatı), KD (kuzeydoğu), KKB (kuzey-kuzeybatı), KKD (kuzey-kuzeydoğu) ve K (kuzey). Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre yapı projelerinde BIM-BEM birlikte çalışabilirliği ile yapıların doğru yönlendirilmesiyle enerji verimliliğinin artırılabileceği ve temiz enerjiden ve güneş ışınımından daha fazla yararlanılabileceği görülmüştür. Bununla beraber, kentsel ölçekte çalışmalar yapılırken tüm binaların enerji verimliliği ilkesi de göz önünde bulundurularak yönlendirilmesiyle ülkesel bazda ciddi enerji tasarruflarının sağlanabileceği sonucuna varılmıştır. Bu doğrultuda çeşitli önerilerde bulunulmuştur.
-
ÖgeMobil haritalama yönteminin yapay zeka teknolojileri ile birlikte ulaşım envanter ve varlık yönetim sistemlerinde kullanılabilirliği ve doğruluk analizi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-03-29) Kurşun, Hüseyin ; Alkan, Reha Metin ; 501982602 ; Geomatik MühendisliğiTrafik işaret ve levhaları sürüş güvenliğini ve sürüş konforunu tehlikeye atmadan, taşıt hızlarını, hız sınırlamasını ve yol güvenliğini sağlamaktadır. Eğer sürücüler trafik işaret ve levhalarına dikkat etmeden süratlerini ve dikkatlerini belirlenmiş olan hız limitleri ile uyumlu olarak sürdürmezlerse, sürüş güvenliği ve sürücü tarafından algılanan sürüş konfor düzeyi kesinlikle düşecektir. Trafik işaret ve levhaları sürücünün hızlanma hevesi üzerinde caydırıcı bir role de sahiptir. Karayolları yol güvenliği açısından bu envanterlerin bir varlık yönetim sistemi içerisinde değerlendirilerek yönetilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde yol envanter eksiklikleri birçok hatalara, kazalara ve diğer başka olumsuzluklara yol açabilecektir. Karayolları trafik işaret ve levhalarının klasik yöntemlerle sahadan ölçülerek üretilmesi, bilgisayar ortamına aktarılması ve yönetilmesi oldukça zaman alıcı, yüksek maliyetli olmakla beraber, veri üretimi hem zor hem de işçi sağlığı ve iş güvenliği bakımından da birçok riskleri bulundurmaktadır. Son yıllarda hızlı veri toplama teknolojilerindeki gelişmeler, farklı ve yeni araştırma konu ve uygulamalarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Temelde üç boyutlu (3B) altlıkların hazırlanmasında ve özellikle yol envanterinin çıkarılması, ileriye dönük olarak envanter bilgilerinde revizyon yapılması ve yapılacaksa bunların çok hızlı bir şekilde araziye gitmeksizin üç boyutlu modellerle planlanması, çeşitli simülasyonlarla yeni senaryolar için ve otonom sürüş teknolojileri için kullanılan High Definition (HD) Map üretimi başta olmak üzere çok farklı amaçlar için sahadan hızlı veri toplama imkanı sunan Mobil Haritalama Sistem (MHS) teknolojileri bu kapsamda çok önemli bir çözüm aracı olarak öne çıkmaktadır. Tüm dünyada çok geniş kullanım alanı bulan MHS'leri yol envanter üretiminde önemli roller üstlenmeye başlamıştır. Bu çalışmanın temel amacı; MHS'nin yol envanteri üretiminde kullanılabilirliği ile sistemin doğruluk analizinin yapılması ve yapay zekâ teknolojileri uygulanarak MHS verilerinden karayolu envanter üretiminin yapılabilirliğinin araştırılmasıdır. Bu amaçla Mobil Haritalama Sistemi (MHS) ile sahada yapılan gerçek uygulamalardan elde edilen verilerden yararlanarak bir karayolu güzergâhındaki mevcut seçilen belirli bir yol envanterinin çıkartılması için yapay zekâ teknolojisinin kullanılabilirliği araştırılmıştır. Yol envanteri belirlemek için yapılan uygulama kapsamında bölünmüş devlet yolu olan Karayolları Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğünün Mimar Sinan Bölge şefliği sınırlarındaki D-100 karayolunda Kontrol Kesim Numarası (KKN) 100-04 olan ve Büyükçekmece Gölü-Silivri Merkez arasındaki karayolu güzergâhında gidiş-geliş olarak toplam 40 km'lik bir kısım seçilmiştir. Yapılan ölçüm çalışmaları esnasında MHS aracı, trafiğin akış hızına bağlı olarak yaklaşık 70 ile 90 km/sa arasında. Yapay zekâ ile belirlenmek istenilen 23 farklı trafik levhası KGM Trafik İşaretleri El Kitabından seçimi yapılmış ve bu trafik tabelaları uygulamada dikkate alınmıştır. Çalışmada trafik levhalarının üçgen, kare, dikdörtgen, sekizgen, içerisinde yazı olan ve küçük farklı renklerde seçilerek, işaretlerin renk farklılıkları da dikkate alınmaya çalışılmıştır. MHS ile sahadan 5 m aralıklarla 30 megapiksel panoramik fotoğraflar çekilmiş ve saniyede 600.000 nokta ölçmesi yapılarak LiDAR cihazı ile ölçümler tamamlanmıştır. Geo-koordinatlandırılması tamamlanan panoramik fotoğraflar ve LiDAR verileri yapay zekâ algoritmalarının doğruluk ve hız parametreleri açısından doğruluk kriteri dikkate alınarak Faster-RCNN model seçilerek tarafımızca geliştirilmiş ve algoritma eğitimleri yapılarak trafik levha çıkartma işlemleri gerçekleştirilmiştir. Çalışmada elde edilen panoramik fotoğrafların yapay zekâ eğitimleri 3 aşamada yapılmıştır. Her bir veri seti ile yapılan yapay zekâ eğitimden sonra seçilen karayolu güzergâhındaki 23 farklı trafik levhası yeniden çıkartılmıştır. Toplamda 18.000 fotoğraf ile eğitimler tamamlanmış ve seçilmiş olan trafik levhalarının %80 oranındaki doğrulukla çıkartılabildiği görülmüştür. MHS ile elde edilen yol envanterinin nokta konum doğruluğunu belirlemek ve MHS'nin farklı alanlarda kullanılabilirliği için bir performans analizi yapılmıştır. Bu kapsamda İTÜ Ayazağa Kampüsünde seçilen 250 metrelik güzergâh boyunca bir dizi ölçme gerçekleştirilmiştir. MHS ölçmelerinin nokta konum hassasiyeti ölçmeleri için ölçme güzergâh alanı boyunca kaldırımlarda, bina köşesi ve detaylarında, yönlendirme levhalarında, aydınlatma direklerinde, korkuluklar vb. 40 noktada detay noktaları tesis edilmiştir. Bu güzegahta MHS aracı ile iki farklı günde sabah, öğle ve ikindi olmak üzere farklı saatlerde, 20 ve 40 km/sa hızlarla ve 3, 5, 10 m aralıklarla panoramik fotoğraflar çekilmiştir. İki farklı günde çalışma yapılmış olup 1. Günde saat 14:00'da ve 16:50'de; 2. Günde ise 9:30, 12:30 ve 16:50'de olmak üzere 2 günde 5 farklı zaman aralığında sahadan farklı parametrelerle 25 farklı ölçme kaydı gerçekleştirilmiştir. MHS'nin iç doğruluğunun analizini yapmak için katı model objelerin yoğunlukta olduğu Başakşehir Sular Vadisi'de 800 m'lik bir güzergâh uygulama alanı olarak seçilmiştir. Elde edilen veriler geo-koordinatlandırıldıktan sonra mobil haritalama yazılımına aktarılmış ve yazılım içerisinde belirlenen katı model kenar ölçümleri yazılım içerisinde fotogrametrik yöntemle yapılmıştır. Seçilen objelerin kenar uzunluk ölçmeleri çelik metre ve endüstriyel tipli kumpas ile yapılarak karşılaştırılmış ve buradan hareketle ölçme doğrulukları belirlenmiştir. İç doğruluk için yapılan çalışmalar neticesinde kamera mesafesi 20 m'ye kadar olan alan içerisinde 0.5-0.7 cm hassasiyetinde doğruluklara erişilmiş olup özellikle geometrik şekillerin ölçüm sonuçlarına göre oldukça yüksek doğruluklara ulaşılmıştır. 20-30 m mesafelerdeki alanlarda ise 1.25 cm hassasiyetinde doğruluklara erişilmiştir. Elde edilen doğruluklara göre tekniğin yüksek doğruluk gerektiren pek çok uygulamada başarıyla uygulanabileceğini göstermiştir. Nokta konum doğruluğu için yapılan çalışmalar neticesinde MHS ile fotoğraf çekme aralığının 3 m, 5 m ve 10 m olmasının ölçme farklılaşmasına neden olmadığı görülmüştür. Özellikle 3 m ve 5m fotoğraf aralıklı ölçmeler birbirine yakın doğruluklarda çıkmıştır. Günün farklı zamanlarda olmasında (sabah, öğle, akşam) sonuçları etkilememiş ve değiştirmemiştir. Genel olarak konum doğrulukları 2 dm'nin altında seyretmiştir. Çalışmada giriş bölümünü takiben, konu ile ilişkili kapsamlı bir literatür çalışması yer almaktadır. İkinci bölümde Mobil Haritalama Sistemleri ve uygulama alanları hakkında geniş kapsamlı literatür çalışması ile beraber avantaj ve dezavantajları anlatılmıştır. Üçüncü bölümde ise yapay zekâ teknolojileri kullanılarak MHS ölçümlerinden trafik levha üretimi uygulaması yapılmıştır. MHS'nin nokta konum doğruluğunu belirlemek ve MHS'nin farklı alanlarda kullanılabilirliği için bir performans analizi yapılmıştır. Dördüncü ve son bölümde ise, sonuçlar ve öneriler yer almaktadır. Bu bölümde çalışmanın sonuçları ile ilgili bilgiler verilmiş ve gelecekte konuyla ilgili yapılacak benzer çalışmalar için önerilerde bulunulmuştur.
-
ÖgeTürkiye'de etkin bina emlak vergisi belirlenmesi için bir değerleme model önerisi(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-15) Sirkeci, Ecem ; Alkan, Reha Metin ; 501211614 ; Geomatik MühendisliğiGünümüz koşulları, ortaya çıkan yeni gelişmeler ve artan talep ile birlikte, tüm dünyada taşınmaza talebin arttığı, buna bağlı olarak da taşınmaz sayısının da sürekli arttığı görülmektedir. Taşınmazların her biri başta piyasa koşulları, sahip olduğu çevresel, yasal ve fiziki nitelik ve öznitelikler olmak üzere, farklı birçok etmene bağlı olarak ortaya çıkan bir değere sahiptir. Pek çok faktöre bağlı olarak ortaya çıkan bir taşınmazın değerinin belirlenmesi, yani taşınmaz değerlemesi, oldukça kapsamlı saha/büro analiz ve çalışmaları gerektiren profesyonel bir işlem sürecidir. Bu anlamda taşınmaz değerleme işlemi, taşınmazın doğru veriler kullanılarak, doğru yöntem(ler) seçilip uygulanarak gerçek (piyasa) değerinin elde edilebilmesini sağlamaktadır. Arazi yönetim fonksiyonlarının önemli bir parçası olan taşınmaz değerlemesi oldukça geniş bir uygulama alanına sahip olup birçok çalışmada karşımıza çıkmaktadır. Taşınmaz değerlemesi; arazi düzenlemesi, sermaye piyasası uygulamaları, kamulaştırma, özelleştirme, kentsel dönüşüm, miras, sigortalama, şerefiyelendirme gibi pek çok alanda yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu uygulama alanlarından birisi de emlak vergisine esas olacak emlak vergi değerlerinin takdiri için yapılan değerleme çalışmalarıdır. Vergilendirme amaçlı uygulamalarda muhtelif nedenlerden dolayı pek çok zaman taşınmazların mekânsal, fiziki ve sosyo-ekonomik özellikleri yeterince analiz edilemeyebilmekte, buna bağlı olarak da çoğunlukla düşük tespit edilen vergi değeri nedeniyle de kamusal gelir kayıpları meydana gelebilmektedir. Emlak vergi mevzuuna göre bina, arsa ve arazinin rayiç bedeli olarak ifade edilen emlak vergi değeri, yine ilgili yasada tarif edilen çerçevede yapılacak taşınmaz değerleme çalışmaları ile belirlenmektedir. Ancak, ne yazık ki, taşınmazlar için belirlenen vergi değer oranlarının belediyeler tarafından çoğunlukla taşınmaz bazlı değil, cadde/sokak bazında belirlendiği görülmektedir. Oysa Türkiye'de adil emlak vergilendirmesinin sağlanması için, halen uygulanmakta olan ve 4 yılda bir yapılan cadde/sokak bazında bazı genel yaklaşımlarla bir değerleme yapmak yerine, her bir taşınmazın değerinin tek tek konuyla ilgili mevzuatta (Emlak Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İlişkin Tüzük) belirtildiği şekilde takdir edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan Türkiye'de bu kapsamda değerlemesi yapılması gereken milyonlarca taşınmaz olduğu göz önünde bulundurulduğunda taşınmazların değerlemesinin klasik (emsal karşılaştırma/gelir/maliyet vb.) yöntemlerle tek tek yapılması çok da pratik görülmemektedir. Bu çalışma kapsamında, "Emlak Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İlişkin Tüzük"te ifade edilen kriterleri dikkate alan Nominal Değerleme Yöntemi'ne dayalı bir toplu değerleme modeli geliştirilmiştir. Geliştirilen modelin performansı, İstanbul ili Gaziosmanpaşa ilçesinde belediye tarafından vergi değeri ve cari piyasa değeri bilinen 1.000 konut üzerinde test edilmiştir. Çalışmada görece daha yüksek değere sahip taşınmazlar için belirlenen emlak vergi değeri ile aynı sokakta bulunan ve görece daha düşük değere sahip taşınmaz için belirlenen emlak vergi değerlerinin aynı olduğu görülmüştür. Bu durumda bazı mükellefler daha yüksek, bazıları ise daha düşük emlak vergisi ödemek durumunda kalmaktadır. Kamusal olarak da daha düşük vergi toplanması söz konusu olmaktadır. Tez çalışmasında uygulamada karşılaşılan bu tür sorunların nedenleri belirlenmeye; geliştirilen model ile de çözüm getirmeye çalışılmıştır. Ortaya konulan model ile, vergiye esas olan bir taşınmazın cadde/sokak bazında genel olarak değil de, sahip olduğu tüzükte de ifade edilen pek çok nitelik ve özniteliği de göz önüne alınarak daha gerçekçi bir vergi değerinin (dolayısıyla daha adil emlak vergisinin) belirlenmesi amacıyla çalışılmıştır. Örnek olarak ele alınan veri setlerinin değerlendirilmesi sonucunda, ilgili belediye tarafından belirlenen taşınmazların emlak vergi değeri ile piyasa (ya da rayiç) değerleri arasında yaklaşık 6 ila 7 kat fark olduğu (bu oranda vergi değerinin rayiç değerden az olduğu) gözlemlenmiştir. Öte yandan, önerilen model için gerçekleştirilen regresyon analizinin çeşitli performans ölçümleri, tahmin doğruluğunun yeterince yüksek olduğunu göstermiştir. Önerilen model ile birlikte gerçekleştirilen regresyon analizi ile taşınmazların rayiç değerleri ile yalnızca 1 ila 2 kat fark olduğu gözlemlenmiştir. Geliştirilen modelin veri yoğunluğunun artması ve emlak listeleme verileri yerine gerçek piyasa değerlerinin kullanılması ile daha doğru sonuçlar vereceği değerlendirilmektedir. Çalışmadan elde edilen başarılı sonuçlar, çalışmada önerilen modelin sadece emlak vergilendirme çalışmalarında değil, Veraset ve İntikal Vergisinin belirlenmesi, Tapu ve Kadastro Harçlarının belirlenmesi, Kira Geliri Vergisi, Belediyelerin Harcamalara Katılma Payı hesabı, Ecrimisil hesabı gibi pek çok farklı uygulamayı da etkileyen emlak vergi değerinin tespiti için ülkemizde ortaya konulmaya çalışan modelleme çalışmalarına teorik ve pratik düzeyde katkı sağlayacağı da değerlendirilmiştir.
-
ÖgeYenilenebilir enerji kadastrosu: Altınşehir Mahallesi güneş kadastrosu örneği(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-03) Ergül, Baki ; Alkan, Reha Metin ; 501211604 ; Geomatik MühendisliğiSanayi devriminden başlayarak küreselleşme sürecinde enerji ihtiyacı katlanarak artmıştır. Bu artışın karşılanması için fosil yakıtlara yönelme, enerji üretiminde önemli bir rol oynamıştır. Ancak, fosil yakıtların kullanımıyla birlikte ortaya çıkan çevresel sorunlar ve kaynakların tükenme riski, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme gerekliliğini ortaya koymuştur. Fosil yakıtların kullanımı sırasında atmosfere salınan sera gazları, iklim değişikliği ve çevresel bozulmalar gibi ciddi sorunlara yol açmıştır. Bu durumda, genel ve yerel yönetimlerin yenilenebilir enerji politikalarına geçiş sürecinde önemli bir rol oynamaları beklenmektedir. Ancak, uluslararası ve ulusal düzeyde net ve zorunlu kararlar henüz alınmamıştır. Yerel yönetimlerin ise çoğunlukla kendi tercihlerine göre hareket etme özgürlüğü bulunmaktadır. Ancak, aciliyetin göz önünde bulundurulmasıyla birlikte, sürdürülebilir bir enerji politikası için kadastro sistemlerinin yenilenebilir enerji politikalarıyla entegre edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Kadastro, bir ülkenin belirli bir bölgesindeki mülkiyet ve sınırların resmi olarak kaydedildiği sistemdir. Bu sistem sayesinde arazilerin mülkiyet durumu, yüzölçümleri, kullanım amaçları ve sınırları gibi bilgiler güncel tutulur. Günümüzde, binaların enerji kimliklerinin belirlenmesi gibi çalışmalar yapılmaktadır. Ancak, mülkiyete konu olan yapıların yenilenebilir enerji potansiyellerinin belirlenmesi ve bu verilerin devlet eliyle tutulması, halkı yenilenebilir enerji kullanımına yönlendirmede önemli bir adım olabilir. Yenilenebilir enerji kadastrosu, bir bölgedeki yenilenebilir enerji potansiyelini belirlemenin yanı sıra mevcut projelerin takibi, yeni projelerin planlanması ve enerji kaynaklarının entegrasyonu için stratejik bilgiler sağlayarak bölgesel enerji dönüşüm projelerinin etkin yönetimine katkı sağlar. Aynı zamanda, çevresel etkileri minimize ederek sürdürülebilir bir enerji altyapısının oluşturulmasına da yardımcı olur. Kadastro sistemlerinin yenilenebilir enerji politikalarıyla entegre edilmesi ve yapıların enerji verimliliği ile ilgili verilerin tutulması, enerji dönüşümünde ve çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir. Bu adımın atılmasıyla birlikte, enerji tüketiminin çevresel etkileri azaltılabilir ve sürdürülebilir bir enerji geleceğine doğru adımlar atılabilir. Bu tez çalışması kapsamında, İstanbul Başakşehir, Altınşehir Mahallesinde güneş radyasyonu hesaplamaları yapılarak potansiyel enerji üretimi hesaplanmıştır. Bu hesaplamaların sonuçları, diğer ülkelerin gerçekleştirdiği yenilenebilir enerji kadastrolarıyla karşılaştırılarak ülkemiz için bazı önerilerde bulunmuştur. Bu öneriler, güneş enerjisi potansiyelinin daha etkin kullanımı ve sürdürülebilir enerji dönüşümü için stratejik adımlar içermektedir.