Mimarlıkta Zamansızlık Ve Sözde-orijinallik:fenomenolojik Bir Tartışma

thumbnail.default.alt
Tarih
Yazarlar
İldiri, Bilge
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science and Technology
Özet
Bu tez, mimarlıkta sözde-orijinallik ve zamansızlık kavramlarının fenomenolojik bir bakış açısıyla tartışılmasıdır. Orijinallik arayışı içinde mimarlığın görsel ya da entellektüel boyutuna yapılan tek yönlü vurgu, mimari deneyimde insan bedeni ve duygulanımlarını dışlamakta ve mimarlığın fiziksel ve duyusal niteliklerinin kaybına yol açmaktadır. Diğer yandan, mimari deneyimde zamansızlık hissi, bedensel algıların bütünlüğü, kuşaklar boyunca aktarılan arkaik imgeler ve hafızayla sıkıca ilintilidir. Bedeni dışlayan bir mimarlık, kendini de insan deneyiminin, duygulanımlarının ortak fenomenolojik zeminine yerleşmekten alı koymaktadır. Mimarlığın insan bedeni ve duygulanımlarından uzaklaşması, zamansız bir mimari yaratımı olanaksız kılar. Fenomenolojik bakış açısını benimsemiş mimarlar ve mimarlık kuramcılarına göre,mimari deneyimimizin temeli hafızamızda yatar. Bu nedenle, tasarım süreci, sürekli olarak, anılar ve geçmis his ve duygulanımlardan temellenen mimari deneyimi hatırlayıp, mekanın özünü oluşturan mimari atmosfer ve ruh hallerini tekrar kurmaktır. Böylelikle, geçmiş mimari ürünlerle arasında direkt bir ilişki bulunmadan, yeni mimari ürüne zamansız, derin ve bütüncül mimari his aktarılmış olur. Mimarlar yaratıcı enerjilerini yavaşlık, plastisite, duyarlılık, özgünlük, idealizasyon ve sessizlik gibi özelliklerin korunmasina aktararak mimarinin duyusal özelliklerinden uzaklaşmasına engel olabilir. Mimarlık sadece orijinal olmak yerine, kendi dilini konuşup, zamansız ve duyusal bütünlüğü olan mimari deneyimler yaşatırsa, daha derin bir iz ve kalıcı etki bırakır.
This thesis is a discussion of the notions of pseudo-originality and timelessness in architecture framed within a phenomenological understanding. The current one-sided emphasis on the visual or conceptual sides of architecture in pursuit of originality leads to the loss of the physical, sensual qualities of architecture. The feeling of timelessness in a building on the other hand is closely relevant with bodily perception, and primal images of countless generations. By excluding the body, contemporary architecture denies itself to be rooted on the phenomenologically shared ground of human experience. Architecture’s current detachment from its sensuous and bodily qualities makes the emergence of a profound and timeless architecture difficult. According to the phenomenological point of view, since our architectural experience is primarily rooted in the past and in memory. Design process is constantly rearranging the evocative, memory-laden, architectural moods moving back and forth in spatial situations. This way, without any reference to a former work of architecture, a timeless, profound and corporeal architectural feeling can be transmitted. Architects, focusing their creative energy on architecture’s own inherent qualities like slowness, plasticity, authenticity, idealisation and silence as a defence of architectural quality can set up a resistance against the de-sensualisation of architecture. An architecture that is speaking its own language to generate a timeless and multi-sensory architectural experience leaves a more profound trace and enduring effect on people than simply being original.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2007
Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2007
Anahtar kelimeler
mimarlık, zamansızlık, orijinallik, sözde-orijinallik, fenomenoloji, architecture, timelessness, originality, pseudo-originality, phenomenology
Alıntı