Süleymaniye Molla Hüsrev Mahallesi Ahşap Konak Koruma Projesi

thumbnail.default.placeholder
Tarih
2016-06-02
Yazarlar
Koruyan, Leyla
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science And Technology
Özet
Süleymaniye semti, Süleymaniye Camii ve çevresi etrafında gelişen organik formlu sokakların oluşturduğu mahalleleri, anıtsal yapıları, 19.yüzyıl yaşamını ve kültürünü yansıtan geleneksel Türk evleri ile tarih boyunca şehrin bütün işlevlerinin bir arada yer aldığı bölge olmuştur. Zamanla değişen sosyo-ekonomik ve kültürel yapı, düzensiz kentleşmenin yol açtığı olumsuzluklar, yetkililerin kısıtlayıcı-caydırıcı önlemler almakta yetersiz kalması, yerel ve merkezi yönetimlerin sorunları bütüncül çözümlemelerden çok, kentsel ve tek yapı boyutunda tartışmaları, bölge dokusunun kaybolmasına yol açarak bölgenin çöküntü alanı olmasını hızlandırmıştır. Bu bağlamda geleneksel Türk evleri ve onların gelişmiş örnekleri olan konaklar da, değişen yaşam biçimi ve bakımsızlık nedeniyle yıpranma, yok olma sürecine girmiştir. Tez çalışmasına konu olan 566 ada 1 parselde yer alan yapı, Süleymaniye Molla Hüsrev Mahallesi, Kayserili Ahmet Paşa ve Kirazlı Mescit Sokakları’nın kesiştiği köşede yer almaktadır. Kent konağı olarak adlandırdığımız yapı, 19. yy sonu Ampir üslupta yapılmış olup; yapım sistemi, plan şeması, mimari elemanları ile bir dönemin yaşamını, değer yargılarını, kültürünü ortaya koyan bir belge olarak ayakta durmaya çalışmaktadır. Bu çalışmada yapının kültürel miras olarak gelecek kuşaklara aktarılması, sürdürülebilirliği ve özgünlük değerlerinin korunmasına katkı sağlanması hedeflenmiştir. Yapılacak uygulamaların hem kuramsal hem de bilimsel olarak, ulusal ve uluslararası koruma ilkelerine uygun olması için projeler hazırlanmıştır. Tezin birinci bölümünde çalışmanın amacı ve yöntemi ortaya konmuştur. İkinci bölümde yapının içinde bulunduğu Süleymaniye Bölgesi’nin konumu, sınırları ve önemi anlatılmış, bununla birlikte bölgenin tarihsel süreç içindeki gelişimi aktarılmıştır. Süleymaniye bölgesinde yapılan çalışmalar bu bölümde ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ahşap sivil mimari örneklerinin yoğunlukta olduğu 566 adanın geçirdiği süreçler harita ve belgeler yardımıyla incelenmiştir. Ahşap konağın konumu ve tarihi anlatılmıştır. Sonrasında yapının mevcut durumu incelenerek yapının plan, cephe özellikleri, yapım tekniği ve malzeme özellikleri hakkında bilgi verilmiştir. Bozulmalar tespit edilip sınıflandırılmıştır. Dördüncü bölüm, yapının ilk tasarımındaki durumunu açıklamak için arşiv kayıtlarından, yapı üzerindeki izlerden, yapıya, yerleşmeye ait çizim, fotoğraf gibi belgelerden yararlanılarak hazırlanan restitüsyon çalışmasının anlatıldığı bölümdür. Beşinci bölüm, yapıdaki bozulmaların durdurulabilmesi, aksaklıklarının giderilmesi için gerekli müdahalelerin belirlendiği bölümdür. Bu bölümde yapıya sürdürülebilirlik ilkesi bağlamında kullanımına ilişkin sosyal içerikli bir işlevin verilmesi aktarılmıştır. Altıncı bölümde çalışmanın sonucu ve öneriler ile tez sonlandırılmıştır. Süleymaniye Bölgesi 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar yönetiminin üst kademe kurum ve şahıslarının yerleşim alanı olması itibari ile topografik konumuna uygun gelişimini sürdürmüştür. Bu dönemde kültür seviyesi ve ekonomik düzey yüksektir. Bölgedeki doku, bahçe içinde yer alan, büyük ve gösterişli konaklardan oluşmaktadır. 19. yüzyılın ortalarında Batı’dan etkileşimle birlikte anıtsal yapılar yerini kışlalar, okullar ve yönetim binalarına bırakmıştır. 20. yüzyılın başlarında bölgede rejim değişikliği ile saygın kişiler yapılarını terk etmeye başlamış, ticaretin şekil değiştirmesiyle nüfus artmıştır. Bu dönemde büyük konaklar yerlerini bitişik nizamlı sıra evlere ve köşklere bırakmıştır. Artan nüfus yoğunluğu beraberinde apartmanlaşmayı getirmiş, mevcut iki-üç katlı yapıların yerine çok katlı, niteliksiz binalar yapılmıştır. Mevcut yapıların bir kısmı bu dönemde atölye, imalathane olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde yeni yolların açılması gündeme gelmiştir. Atatürk Bulvarı’nın açılmasıyla birçok yapı adası ortadan kaldırılmıştır. Bölgenin güneyindeki adalara imalatçılar ve manifaturacıların yerleşmesiyle, geleneksel doku bozulmuş, bölge iş merkezi alanına dönüşmüştür. O dönemde birçok aile ferdinin bir arada yaşadığı konaklar, çekirdek aile anlayışının gelişmesiyle fonksiyonlarını yitirmeye başlamıştır. Sosyo-ekonomik ve kültürel yapının değişimiyle binalar bakımsız bırakılmış ve terk edilmişlerdir. 1950’li yıllardan itibaren hızlı kentleşme sonucu yıkıma uğrayan eski eserlerin korunması çabaları başlamıştır. Bu amaçla 1951 yılında GEEAYK kurulmuştur. 1950-1960 yılları arasında İstanbul'u imar etmek ve tarihî anıtları ortaya çıkarmak adına çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. 1960-1980 yılları aralığında mevzuat açısından bir kısım ilerlemeler olmuştur. 1974 ve 1977 yıllarında üniversite öğrencileri tarafından bölgede belgeleme çalışmaları yapılmıştır. 1979 yılında İstanbul Belediyesi bünyesinde, Kültür Bakanlığı işbirliği, UNESCO ve UNDP desteğiyle “İstanbul Tarihi Alanlarını Koruma” çalışmaları başlatılmış, Süleymaniye bölgesi öncelikli konular içinde yer almıştır. 1985 yılında UNESCO’nun İstanbul’un Tarihi Yarımada’da önerilen yerlerinden biri olarak “Dünya Mirası Alanı” olmuştur. ICOMOS, ICCROM ve Avrupa Konseyi’nin yoğun çabaları sonucu koruma çalışmaları hız kazanmıştır. O dönemde sorunlu uygulamalar sebebiyle UNESCO tarafından uyarı alınmıştır. 2006 yılında Süleymaniye Bölgesi’nde yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması amacı ile büyük bir alan “Süleymaniye Yenileme Alanı” olarak ilan edilmiştir. Bölgede satın aldığı mülkleri projelendiren şirketin tarihi çevreye olan yaklaşımları tartışılmakta ve eleştirilere sebep olmaktadır. UNESCO Dünya Mirası Komitesi’nin uyarıları ve tavsiyeleri neticesinde “İstanbul Tarihi Yarımada Yönetim Planı” hazırlanmıştır. Tez çalışmasına konu olan ahşap konak, Süleymaniye semtinin özel dokusunda hâlâ ayakta kalabilmiş, geleneksel ahşap yapım tekniği ve süslemeleriyle 19. yy sonu güzel örneklerindendir. Ancak uygulamada karşılaşılan sorunlar sebebiyle bir koruma uygulaması yapılmamıştır. Yapının daha kapsamlı ve bütüncül çözümlerle korunması, yaşatılması ve sürekliliğinin sağlanması önem taşımaktadır. 1800 yılları sonunda inşa edildiği tahmin edilen yapı, bir bodrum kat, yüksek zemin kat ve iki normal kattan oluşmaktadır. Mimari ve dekorasyonda Ampir üslup kullanılmıştır. Yapının cephelerinde sadelik ön plandadır. Pencere dizilerinin sıklığı, düzeni ve boyutlarının kattan kata ölçülü biçimde uyarlanması, pencere önlerine kafeslerin yapılması da dönemin Ampir üslubunun özelliklerindendir. Günümüzde konağın üst katları boştur. Zemin ve bodrum katları ticarethane işlevi ile kiraya verilmiştir. Üst kısımlarda hiçbir bakım ve onarımın yapılmamış olması, yapının özgün mimari detaylarının bozulmasına ve yok olmasına sebep olmuştur. Yapının rölövesi hazırlanmış, malzeme ve hasar tespiti işlenmiş, müdahale yöntem ve teknikleri çizimlerle anlatılmıştır. Restitüsyon önerileri geliştirilirken kütüphanelerde kaynaklar taranmış, tarihsel, sözel araştırmalar yapılmış, eski haritalar, eski fotoğraflar incelenmiş, alanda yer alan diğer yapı detaylarına bakılmış, yapıdaki mevcut izler araştırılmıştır. Restorasyon kararlarında, yapının özgün biçimleriyle korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve çağdaş konfor koşullarına ulaşması yönünde öneriler geliştirilmiştir. Müdahale kararlarının ICOMOS tarafından yayınlanan “Ahşap Tarihi Yapıların Korunması İçin İlkeler” bildirisine uygun olmasına dikkat edilmiştir. Tüm çalışmalar sonucunda koruma önerileri geliştirilmiş ve genel bir değerlendirme yapılarak çalışma sonuçlandırılmıştır.
Süleymaniye District has been a region combining all functions of the city throughout history with its quarters formed by developing organic formed streets around Süleymaniye Mosque and its environment, monumental structures, traditional Turkish houses which reflect 19th century life and culture. Socio-economic and cultural structure changing in time, disadvantages caused by unplanned urbanization, inefficacy of authorities in taking restrictive-disincentive measures, central and local governments discussing urban textures in urban and one structure basis rather than holistic analysis, have accelerated the collapse of the region causing the loss of texture. In this context, traditional Turkish houses and mansions, as their advanced examples, also have entered into process of aging and extinction because of changing life styles and dilapidation. The structure on 566 Block 1 Parcel that is subject to thesis is situated at the intersection point of Kayserili Ahmet Paşa and Kirazlı Mescit Street in Süleymaniye Molla Hüsrev Quarter. The structure named as the city mansion is contructed in the late 19th century Empire style and makes an effort to stand as a document setting out a period of life, values and culture with its construction system, plan scheme and architectural details. In this study, it is aimed to contribute to transmit the mansion to future generations as a cultural heritage and to conserve its value of sustainability and authenticity. Projects have been worked out for the practices to be held to comply with national and international conservation principles, both theoretically and scientifically. First chapter is focused on the objective of thesis and its methodology. In the second chapter, Süleymaniye Region, where the mansion is situated, is described by its location, boundaries and İMPortance. Besides, development of the region within historical process is conveyed. Studies made in the Süleymaniye Region are discussed in this part. In the third chapter, the processes gone through by the 566 Block, where the timber civil architecture examples are intensive, were investigated with the aid of maps and documents. Location and history of the timber mansion is described. Following this, information is given about plan scheme, façade, construction techniques and material properties of the structure after examining the current state of mansion. Deteriorations are identified and classified. The fifth chapter is the part where necessary actions to stop deteriorations in the structure and to eliminate the disruptions are determined. It is put forward to give a social function to the structure regarding its usage within the context of principle of sustainability. In the sixth chapter, the thesis is concluded with the results of the study and suggestions. Süleymaniye Region, until second half of the 19th century, as the residential area of the upper echelons of management as of the sultanate of institutions and individuals has continued its proper position as of topographic development. During this period, cultural and economic levels had been high. Texture in the region consisted of large and showy mansions with surrounding gardens. In the middle of the 19th century, interaction with the West had led the monumental structures to give place to barracks, schools and administrative structures. In the early 20th century, change of regime in the region had caused respectable people to start leaving their mansions, while the population increased by the change in the form of trade. During this period, great mansions had given place to attached and terraced houses and kiosks, and increasing population density brought the apartment blocks along, as jerry-built multistorey structures had been constructed instead of existing two-three storey housing. Some of the existing structures had begun being used as workshops or factories. The new road making had accured currency during the Republican period. With the opening of the Atatürk Boulevard, many city blocks had been eliminated. With the region south of the blocks inhabited by manufacturers and drapers, traditional fabric had been degraded, and the region transformed into a business center. At that time, the mansions where several family members lived together had begun to lose their function, as a result of the development of elementary family concept. The changing socio-economic and cultural structure have left the structures neglected and abandoned. After the 1950s, the efforts for conservation of historical buildigs devastated as a result of rapid urbanization have begun. For this purpose, GEEAYK was established in 1951. Between the years 1950-1960, efforts for reconstruction of İstanbul and uncovering of historical monuments have started. From 1960 to 1980, there has been some progress in terms of legislation. In 1974 and 1977, university students have made documentation work at the region. In 1979 within the İstanbul Municipality, with the Ministry of Culture in cooperation and the support of UNESCO and UNDP, efforts for "Conservation of Historic Areas of İstanbul" have been launched, and Süleymaniye Region has taken part in the primary issues. In 1985, it has been selected "World Heritage Site" as one of the places recommended in Historical Peninsula of İstanbul by UNESCO. As a result of intensive efforts of the ICOMOS, ICCROM and the Council of Europe, conservation efforts have gained acceleration. At that time, due to the problematic practices, it has received warnings by UNESCO. In 2006, a large area of the region was declared “Süleymaniye Renewal Area”, in order for renewal and restoration as well as conservation and re-usage of the worn out historical and cultural assets. Companies that plan projects on properties they purchase in the region, have debated and critisized approaches towards the historical environment. As a result of UNESCO World Heritage Committee's warnings and advice "İstanbul Historical Peninsula Management Plan" was prepared. The timber mansion that is subject to this thesis is still able to survive within the specific fabric of the Süleymaniye District, and is one of the finest samples of traditional timber construction techniques and decorations of the late 19th century. However, due to problems faced during practice, conservation work has not been done. Restoration of the mansion with more comprehensive and holistic solutions, as well as maintaining and ensuring the continuity is İMPortant. The mansion that is estimated to be built at the end of 1800, consists of a basement floor, a high ground floor and two upper floors. Empire style was used in architecture and decoration. Unsophisticated style is forefront on the mansion facade. The uniform frequency, order and dimensions of the windows from floor to floor, and placement of framing outside are also features of the Empire style of the era. Today, the upper floors of the mansion is empty. Ground and basement floors were leased by trading function. Lack of maintenance and repairs in the upper part have led to the deterioration and extinction of the structure's original architectural details. Analytical survey of structure was prepared, material and damage assessments were proccessed, intervention methods and techniques were described with drawings. As restitution proposals were developped, written and visual sources were scanned in libraries, historical, linguistic research was collected, old maps, old photos were examined. Other structure details in the area and extant traces of the mansion were also investigated. In the decisions for restorations, proposals were developed to conserve the bulding as its original form, pass it on to future generations and have it reached to the contemporary comfort conditions. “Principles for the Restoration of Traditional Timber Structures” which was published by ICOMOS was considered while making decisions for intervention proposals. As a result of this research, conservation purposes were developed and the study was concluded by making a general assessment.
Açıklama
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016
Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2016
Anahtar kelimeler
SÜLEYMANİYE, RESTORASYON, KORUMA, SÜLEYMANİYE, RESTORATION, CONSERVATION
Alıntı