İşletme Lisansüstü Programı - Yüksek Lİsans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Başlık ile İşletme Lisansüstü Programı - Yüksek Lİsans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAkıllı Ev Sistemlerinin Benimsenmesini Etkileyen Faktörlerin Tüketici Algıları Üzerinden Analizi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Onur, Ali Emre ; Karaosmanoğlu, Elif ; 512488 ; İşletme ; ManagementAkıllı evler gelecekte tüketicilere günümüz standart evlerine göre daha güvenli, daha konforlu ve tasarruflu bir yaşam vaadetmektedir. Tüketicilere sağladığı faydaların yanı sıra akıllı ev sistemleri bir takım risk ve belirsizlikleri de beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada, Teknoloji Adaptasyon Modeli temel alınarak akıllı ev sistemlerine yönelik tutum ve tutumu etkileyen faktörleri ölçmek amacıyla yeni bir model kurgulanmıştır. Öne sürülen 19 hipotezden 17 tanesi desteklenmiş, 2 tanesi ise reddedilmiştir. Araştırma sonucunda sistemlerin birlikte çalışabilme yeteneklerinin sistem başarısı için yüksek önem taşıdığı ortaya çıkmıştır. Tüketicilerin, akıllı ev sistemlerinde özellikle güvenlik ve tasarruf faydalarını önemli bulduğu gözlemlenmiştir.
-
ÖgeAkıllı Kart Teknolojisi Ve Bankacılık Sektöründeki Uygulamaları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002) Aydoğdu, Zeynep ; Gözlü, Sıtkı ; 122700 ; İşletme ; ManagementAkıllı kart teknolojisi ve bankacılık sektöründeki uygulamaları başlığı altında yapılan bu çalışmada, akıllı kartların genel yapısı teorik olarak incelenmiş ve Türk bankacılık sektörünün akıllı kartlara bakış açısı ve bu kapsamda yürüttüğü çalışmaların hangi aşamada olduğunun tespit edilmesi amaçlanmıştır. Plastik kartların kullanımı 1950'lere kadar dayanır. Kartların kullanımı yaygınlaştıkça, daha geniş alanlarda kullanım arayışları ve karşılaşılan dolandırıcılık sorunları nedeniyle yeni teknoloji arayışları başlamıştır. Bu sayede manyetik bantlı kartlara geçiş yapılmıştır, günümüzde de manyetik bantlı kartlar geniş kullanım alanına sahiptir. Ancak manyetik bantlı kartların da pazarın ihtiyacına cevap vermemesi ve güvenliğinin yetersiz olması nedeniyle uygulamalar daha yüksek teknolojik altyapıya gereksinim duymuştur. Bu itici gücün de yardımıyla 1970'lerin başlarında akıllı kartlarla ilgili çalışmalara başlanmıştır. Akıllı kart tarihinde yaptığı çalışmalarla ismini duyuran kişiler arasında Roland Moreno (Fransa) önemli bir yere sahiptir. Akıllı kart, içine silikon çip yerleştirilmiş kredi kartı boyutlarında plastik karttır. Karta akıllı denmesinin nedeni, üzerindeki cipin bilgi depolama ve dahası aritmetik işlem yapabilme özelliğine sahip olmasıdır. Cipin teknik özellikleri ve okuyucu terminal ile haberleşme yöntemi gözönüne alındığında akıllı karttan 4 ana gruba ayırmak mümkündür. Bunlar; - Temaslı kartlar (contact cards) o Hafiza kartları (memory cards) o Mikroişlemcili kartlar (microprocessor cards-microcontroller cards) - Temassız kartlar (contactless cards) - Kfibrid kartlar (hybrid cards) - Kombi kartlar (combi cards-dual interface cards) Bankacılık uygulamaları için akıllı kartlarla ilgili kullanımda olan standartlar arasında ISO 7816 (Bölüm 1-10), EMV, VOP, MULTOS ve CEPS sayılabilir. Akıllı kartların uygulamalarda sağladığı yararlar şunlardır 1. Güvenlik: Dolandırıcılık, kopyalanma, kayıp ve çalıntı kartların kullanımı, internet vb. Üzerinden kartsız ödeme gibi olayların engellenmesi açısından gerekli teknolojik altyapıya sahiptir. ıx 2. Çevrimdışı (offline) işlemlere olanak sağladığı için operayon maliyetlerinin azaltılmasına olanak sağlar. Ayrıca bu özelliği sayesinde, gerekli telekomünikasyon altyapısına sahip olmayan bölgelerde de uygulama alanı yaratmaktadır. 3. İçerdiği cipin teknik özellikleri sayesinde aynı kart birden fazla uygulama için kullanılabilir, kart üzerindeki uygulamalara ekleme veya eksiltme yapılabilir. Kullanıcı açısından akıllı kartın yararlarını şu şekilde özetlemek mümkündür: - Harcamaların daha efektif bir şekilde kontrol edilmesi - Dolandırıcılığın azalması - Standart formların doldurulmasında sağlanan zaman tasarrufu - Tek kart ile birçok hizmetten yararlanma - Güvenli elektronik ticaret Akıllı kartların geniş uygulama alanları vardır. Bunları S ana grupta toplamak mümkündür; - Finansal uygulamalar - Banka ve kredi kartları - Müşteri üyelik kartları - Elekronik cüzdan uygulaması - Telekominikasyon uygulamaları - Kontürlü telefon kartları - Mobil telefonlar - Bilgisayar ve network kartları - TVkartları - Kimlik / geçiş kontrol uygulamaları - Ulaştırma uygulamaları - Toplu taşımacalık - Elektronik ücret toplama - Sağlık uygulamaları - Sağlık bilgilerinin saklanması - Sağlık sigorta kartı olarak kullanılması Akıllı kartların dünya üzerinde sayısız uygulama örneği vardır. Finansal uygulamalar gözönüne alındığında Türkiye'de Bonus Card, Axess ve Akıllı kart örnek olarak verilebilir. Yaşanan dolandırıcılık olayları nedeniyle Fransa akıllı kart uygulamalarını hayata geçiren ilk ülkelerden biridir. Akıllı kartları 1980'li yıllarda telekominikasyon sektöründe, 1990'lı yıllarda bankacılık sektöründe kullanmaya başlamıştır. İngiltere, Almanya, Finlandiya, Belçika ve Portekiz'de de çeşitli akıllı kat uygulamalarına rastlanmaktadır. Türk bankacılık sektörüne yalandan bakıldığında, bankacılık uygulamaları ile ilgili istatistikler şunlardır ; - Kredi kartı sayılarında özellikle 1996 sonrası büyük artışlar yaşanmıştır. 2001 sonu itibariyle kredi kartı sayısı 14 milyondur. - Banka kartları da kredi kartlarına benzer bir seyir izlemiştir. 2001 sonu itibariyle banka kartı sayısı 32 milyona ulaşmıştır. - Kredi kartı ile yapılan alışveriş rakkamları da 1997 sonrası büyük bir hızla artmıştır. 2001 yılında Türk ve yabancı kredi kartları ile yapılan harcama tutarı 16 katrilyona ulaşmıştır. Türk bankacılık sektöründe akıllı kart uygulamaları ile yapılan anket çalışmasının belli başlı sonuçlan şunlardır. - Bankaların akıllı karta geçiş stratejilerinde birinci stratejik uygulama kredi kartı işlemleridir. İkinci stratejik uygulama ise internet bankacılığıdır. - Bankaların % 46'sımn müşteri üye kartı uygulaması mevcuttur, %27'si müşteri üye kartı uygulamasının proje aşamasında olduğunu, %7'si ise uygulamasının olmadığını belirtmiştir. - Ankete katılan bankaların %23'lük bir bölümü akıllı kart teknolojisine geçiş çalışmaları ile ilgili araştırma ve planlama faaliyetlerinin tamamlanma süresinin henüz belli olmadığını belirtmiştir. 2004 yılı sonuna kadar bankaların kredi kartlarında akıllı karta geçiş zorunluluğu olduğu için bu oran oldukça ilginçtir. Bankaların %15'i pilot uygulamayı tamamlamış, yine aynı oranla bankaların %15'i akıllı kart projelerim hayata geçirmiştir. - %80'lik oranla EMV standartlarına uyum, akıllı kart teknolojilerinin en önemli tercih edilme nedeni olarak görülmektedir. - Bankaların %50'si, akıllı kart teknolojisinin öncelikle güvenlik konusunda yarar sağlayacağını belirtmektedir. Akıllı kartların yeni bankacılık uygulamalarına olanak sağlamasının ikinci öncelik sırasına sahip olduğunu belirtmiştir. - Tüketici kullanımında ve harcamalarında artış, akıllı kart uygulamasına geçen bankaların birinci derecede elde ettikleri faydadır. Bunu sırasıyla, akıllı kartların sağladığı güvenlik ortamı, operasyon maliyetlerinde azalma ve kart kullanıcı talebinde artış izlemektedir. - Bankaların %60'ı akıllı kartların maliyetinin yüksek olmasının en büyük dezavantajı olduğunu belirtmiştir. Bunu akıllı kartların maliyeti, ek altyapı yatırımı gerektirmesi ve tüketici tarafından henüz tanınmaması izlemektedir. - Bankaların %55'i, akıllı kart uygulamalarında kullanılacak olan donanımlar (kart basım sistemi, ATM, okuyucu, POS terminal vb.) konusunda Türkiye'de halihazırda yürütülen çalışmaların yetersiz, %36'sı yeterli görmektedir. - Önümüzdeki 5 yıllık dönemde artış beklenen akıllı kart uygulamalarında kredi kartı işlemleri, %67'lik oranla en çok artış beklenen uygulamadır. Artış beklenen akıllı kart uygulamalarında ikinci öncelik %41 oranla müşteri üyelik uygulamalarına verilmiştir, üçüncü öncelik sırasında %55'lik oranla elektronik ticaret görülmektedir. - Bankalar %46 oranla akıllı kartların tüketici açısından en önemli yararının güvenlik olduğunu belirtmiştir.
-
ÖgeAvrupa para sisteminin incelenmesi ve Maastricht Antlaşması'nın etkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Sayınaltın, Seda ; Özkale, Lerzan ; 36648 ; İşletmeAvrupa Toplulukları, ortak pazar hedefi doğrultusunda altı Batı Avrupa ülkesi (Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ye Lüksemburg) tarafından kurulmuş, ekonomik amaçlı üç bölgesel milletlerarası örgüte verilen addır. Avrupa Topluluğu'nda, 1960 ye 1970'li yıllarda parasal alanda kaydedilen gelişmeler, üye ülkelerin gümrük birliğini tamamlayıp, ekonomileri arasında bütünleşme sağladıktan sonra Ekonomik ye Parasal Birlik'- e doğru yol almaları konusunda teşvik edici bir unsur olmuştur. Bu yönde ilk girişim olan Tünelde Yılan Düzenlemesi, Bretton Wodds Sistemi 'nin (Sabit Döviz Kuru Sistemi) ABD Dolarının aşırı değer kaybetmesinden doğan istikrarsızlık dönemine rastlaması yüzünden yal nızca 9 ay sürebilmiştir. (24 Nisan 1972'den 12 Mart 1973'e kadar) Avrupa Para Sistemi, 1973'den itibaren dalgalı döviz kuru sis teminin uygulandığı bir dönemde, özellikle 1975'den sonra ekonomik ve parasal alanda görülen büyük bir istikrarsızlık ortamına karşı bir tep ki olarak kurulmuştur. 0 dönemde enflasyonun hızla yükselmesi, dış ticaret ve cari işlemler bilançolarındaki dengesizliklerin artması, ekonomik büyümenin duraklaması, ABD Dolarının değerinde büyük düşmeler olması, sonuçta döviz kurlarında büyük dalgalanmaların baş göstermesi ve bunun açık ekonomilere sahip olan AT Ülkelerinin üzerinde olumsuz tesirler bırakması şeklinde tezahür eden kaos karşısında ABD yönetiminin kayıtsız kalması üzerine, F.Almanya ve Fransa'nın girişimleriyle Avrupa Konseyi'nin Brüksel Zirvesinde 5 Aralık 1978'de resmen kurulmuş ve 13 Mart 1979'da işlemeye başlamıştır. Avrupa Para Sistemi'nin temel hedefi "ülke içinde ve dışında daha fazla istikrar sağlamaya yönelik politikalar yoluyla Avrupa'da bir parasal istikrar alam meydana getirmek" olarak özetlenebilir. -vı- Bu hedefin gerçekleştirilmesi, döviz kuru istikrarının sağlanmasını, topluluktan daha fazla ekonomik ve siyasi bütünleşme elde etmek için sistem 'e katılan ülkeler arasında, enflasyon kontrolüne yönelik olarak milli ekonomi ve para politikaları arasında daha fazla yakınlaşmanın sağlanmasını gerektirmektedir. Bu hedeflere ilave olarak ECU'nun Topluluk içindeki rolünün geliştirilmesi de sayılabilir. APS, Bretton Voods'da oluşturulan döviz kuru sisteminin bir benzeri olup, esas itibariyle sabit fakat ayarlanabilir bir döviz kuru sistemidir. Sistemin Döviz Kuru Mekanizması (DKM), Avrupa Para Birimi (ECU) ve kredi mekanizmaları olarak üç önemli mekanizması bulunmaktadır. Döviz Kuru Mekanizması, APS'nin temel mekanizması sayılmakta dır, îki tür dalgalanma marjı bulunmaktadır. "Parite Grid Temeli" uyarınca DKM'na katılan her bir üye ülkenin milli para biriminin ECU karşısında bir merkezi paritesi vardır. Bu merkezi pariteri erden, her bir milli paranın DKM'na dahil diğer ülkelerin milli paraları karşısındaki ikili merkezi pariteleri hesaplanır. Bu ikili merkezi pariteri erin + % 2.25' i dalgalanma marjını belirlemektedir. İtalyan Lireti, İspanyol Pesetası, İngiliz Sterlini ve Portekiz Eskudosu için + % 6 gibi bir marj belirlenmiştir. İkili dalgalanma marjının alt ve üst sınırları müdahale noktala rı olup, bu noktalara ulaşıldığı zaman, DKM'na dahil ülkelerin merkez bankaları döviz borsalarına müdahale edip, ikili döviz kurlarını marj içine çekmek ile yükümlüdürler. İkinci bir dalgalanma marjı da, her bir milli paranın ECU karşısındaki dalgalanma marjını gösteren "maksimum sapma marjı"dır. Bu marjın % 75'ne karşılık kısmına "Sapma Eşiği" denir. Avrupa Para Birimi olan ECU, karşım bir para birimi olup, Topluluğa üye 12 ülkenin milli paralarının belirli sabit miktarlarından olu şan bir sepet para niteliğindedir. -vn- ECU resmi alanda, hesap birimi, rezery yarlık ye ödeme aracı olarak kullanılmaktadır. Hesap birimi olarak kullanılırken, DKM'a katılan her bir üye ülke parası için ikili merkezi panterlerin ECU üzerinden birimlendirilmesi, ECU temelinde sapma eşikleri belirlenmesi vs. işlemleri yapılmaktadır. Rezery varlık olarak, bütün üye ülkelerin merkez bankalarının altın ye ABD Dolabı türünden rezervlerinin % 20'ni Avrupa Parasal İşbirliği Fonu tarafından ihraç edilen ECU ile değiştirilmesi olarak gösterilebilir. Ödeme aracı olarak da; çok kısa vadeli Finans mekanizması çerçevesinde ECU, döviz piyasalarında zorunlu müdahalelerde bulunan merkez bankaları arasında borç alacak bakiyelerinin denkliğini sağlamada % 100 bazında bir araç fonksiyonunu germekledir: ECU'nun özel kullanımı da, ECU üzerinden birimlendirilm'tş tahvil ihraçları, fatura! andırma, fiyatl andırma, banka hesabı açma, seyahat çekleri vs. gibi araçlar yoluyla ama yavaş şekilde gelişmektedir. APS'nin üçüncü mekanizması olan kredi mekanizmasında ise; gerek DKM'nın işleyişinde merkez bankalarının yaptığı müdahalelerde kullanılması, gerekse ödemeler dengesi güçlükleri ile karşılaşan ülkelere yardım amacıyla, çok kısa vadeli - kısa vadeli destek ve orta vade li mali yardım türlerinde yeterli miktarda kredi imkanlarının sağlanması öngörülmüştür. APS uygulamada, döviz kuru değişmelerini önemli ölçüde azaltarak DKM'a katılan ülkeler arasında parasal istikrar sağlamış ve 1992 Eylül ayına dek başarılı bir gelişme göstermiştir. APS'nin kuruluş hedeflerinden biri olan DKM'na üye ülkeler, arasında ekonomik ve parasal politikaların yakınlaşması özellikle 1983 ' - den sonra sağlanmış ve tüm üye ülkeler fiyat istikrarım sağlamayı te mel olarak benimseyip, bütçe dengesi, cari işlemler dengesi ve ekonomik büyüme gibi göstergelerde yakınlaşma sağlamışlardır. ?vııı- üye ülkeler arasında ekonomik politikalar ve milli mevzuatın yakınlaştırılmasını. gerçekleştirmeyi amaçlayan, böylece geniş kapsamlı bir bütünleşme hareketini temsil eden AET, ilgi alanına bazı sosyal konularda girince "Avrupa Topluluğu (AT)" adıyla anılmaya başlanmış, bu çalışmanın ana konularından olan Maastricht Anlaşması sonrasında ise "Avrupa Birliği (AB.)" adını almıştır. Aralık 1991 'de yapılan Maastricht Zirve Toplantısı çok önemli bir gelişme sayılmaktadır. Çünkü bu toplantıyı takiben 7 Şubat 1992' de Maastricht'de "Avrupa Birliği (Maastricht Anlaşması)" imzalanmıştır. Maastricht Antlaşması'nda -Ekonomik birliğe giden yolda dönemeç sayılan Avrupa Para Birliğini gerçekleştirmek amacıyla tedbirler belirlenmekte ; - Bu tedbirlerin etkili kılınması için Toplulukların yapısın da ve yetkilerinde gerekli değişiklikler öngörülmekte; - Gelecekte siyasi birliği hazırlamak umuduyla etkili bir siyasi işbirliği mekanizması kurulmakta; - Topluluk hareketinin sosyal boyutu vurgulanarak, eğitim, kültür, çevre, tüketicinin korunması, araştırma-geliştirme konularında yeni hedef ve stratejiler saptanmakta ; - 1989'da imzalanan "Avrupa Sosyal Şartı'nın üye devletlerde yeknesak ve etkili bir uygulamaya kavuşturulmasını sağlayıcı bir protokola varlık kazandırılmaktadır. İngiltere'nin parasal birlik ve sosyal şarta ilişkin bazı istisnai hükümlere tabi kılındığı Maastricht Antlaşmasının yürürlüğe girmesinde (Danimarka'da yapılan referandumda hayır oylarının çoğunluğu alması gibi) ortaya çıkan bazı pürüzlerin giderilmesi AT'nın en önemli sorunu olmuştur. ıx- 11-13 Aralık 1992 tarihlerinde Edinburg'da yapılan zirve toplantısında ; - Danimarka'ya parasal birlik ve ortak savunma mekanizmasına katılmama konusunda bir seçme yapma imkanı tanınmış; - Avrupa Parlamentosunda üye ülkelerin kontenjanlarında başta Almanya'nın ki olmak üzere artırım yapılmış; - Topluluğun gelişmekte olan bölgelerine sahip üyelerine 15.15 milyon ECU'luk yardım yapılmasına imkan verecek fon oluşturulmuş; - Topluluk bütçesi yeniden düzenlenmiş; - İsveç, Avusturya, Finlandiya ve (belki) Norveç ile üyelik müzakerelerinin başlamasına karar verilmiştir. 1992 yılma kadar başarılı bir şekilde uygulanan APS, 1992 Eylül ayından itibaren kurumsal ve fonksiyonel aksaklıklar nedeniyle krize girmiştir. Maastricht Anlaşması konusunda yapılan çeşitli referandumlarda bu krizi alevlendirmiştir. Fakat ekonomik ve parasal birliğe doğru olan süreçte Maastricht Anlaşması'nın önemli bir gelişme sayılacağı ve 1994 yılından itibaren Avrupa ekonomilerinin iyiye doğru gideceği düşünülmektedir.
-
ÖgeBağımsız Örneklem Testiyle Patent Kalite Kriterleri Değerlendirmesi: Beyaz Eşya Sektöründe Bir Uygulama(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Çakay, Ekrem Ayhan ; Öztürk, Özgür ; 403171008 ; İşletme ; ManagementGünümüzde firmaların artan fikri mülkiyeti içerisinde patentlerin ağırlığı gittikçe yükselmekte ve patentlerin değerlemesi önemli bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Özellikle patentlerin nitel açıdan değerlemesi anlamına gelen patent kalitesi ile ilgili çalışmalara literatürde bir hayli az rastlanmakta ve ülkemizde de kayda değer bir örneği görülmemektedir. Buradan hareketle, bu çalışmada amaçlanan ülkemizde patent alanında başat bir rolü olan beyaz eşya sektörüne ait Avrupa Patentleri içinde 2005-2015 yılları arasında itiraza uğramış ve uğramamış patent tescillerinin patent kalite kriterleri bağlamında anlamlı bir fark oluşturup oluşturmadığını ortaya koymaktadır.
-
ÖgeBanka işletmelerinin denetimi ve Türkiye uygulaması(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995) İspir, Eda ; Berk, Niyazi ; 43860 ; İşletmeTürkiye'de Bankaların Denetimi ve örnek bir uygula ma adlı tezde öncelikle Bankacılık ve Denetim kavramları açıklanmış, daha sonra Denetim Türlerine yer verilmiş, 1.ci bölümün sonunda ise Denetçi Kavramı ve Denetim delil ve teknikleri konusunda bilgi verilmiştir. İkinci bölüme Bankaların Faaliyet alanlarından bah sedilerek girilmiş, daha sonra bankaların tarihsel süreç içindeki gelişimi ve denetiminin gereği anlatılmıştır. Seçilmiş ülkelerdeki bankaların. denetimi ile devam edi len tezde, banka denetim organları ve banka organizasyo nu içindeki yerinden bahsedilmiştir. Sonra fiziki ve süreç kontrolünün konu alındığı iç kontrol sistemi an latılmıştır. Teze, bankaların iç denetimi, iç denetimi nin amaçları, iç denetim teknikleri ve iç denetim teknik lerinden biri olan teftiş'e verilen bir örnek uygulamayla devam edilmiştir. Daha sonra ise Bankaların dış deneti mi, amacı, bağımsız dış denetim kuruluşları, denetim söz leşmesi, denetim sonuçları ve bağımsız denetim sisteminin yararlarından bahsedilmiştir. Bağımsız Dış denetim süre ci konusu ile devam edilen tez, Türkiye'de Bankların Dış Denetim Sürecine örnek bir uygulama verilerek bitirilmiş tir.
-
ÖgeBanka Yeniden Yapılandırması Ve Bankacılık Sektöründe Bir Erken Uyarı Modelinin Ampirik Olarak Test Edilmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002) Topaler, Özay ; Teker, Suat ; 122697 ; İşletme ; ManagementFinansal sistemlerdeki ve makroekonomik çevredeki değişim ve gelişmeler, tüm dünyada bankacılık sektörünü yeniden yapılanmaya zorlamıştır. Ayrıca, hükümetlerin yürüttüğü ekonomik programlar da, bankaların uzun vadede yeniden yapılanmasını gerektirmiştir. Ülkeler, bankacılık krizlerini çözmede değişik başarı düzeylerine sahip çok farklı yaklaşımlar sergilemektedirler. Liberalleşmenin yürürlüğe girdiği son 20 yıl boyunca, Türk bankacılık sistemi önemli ölçüde büyümüş ve sermaye tabanını artırmıştır. Ancak, ülkenin uzun vadeli makroekonomik problemleri bu potansiyeli sınırlamıştır. IMF ile yapılan son anlaşma ile hükümet, "Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı"nı yürürlüğe koymuştur. Bu programla beraber, bankalar faaliyetlerini yeniden yapılandırma ihtiyacı duymuşlardır. Bu çalışmada, banka yeniden yapılandırması teorik olarak incelendikten sonra, banka yeniden yapılandırmasında ülke deneyimleriyle ilgili bir araştırmaya yer verilmiş ve Türk bankacılık sektöründe bu konudaki gelişmeler incelenmiştir. Son olarak, bankacılık sektöründe bir erken uyarı modeli, lojistik regresyon analizi kullanılarak test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Banka Yeniden Yapılandırması, Bankacılık Krizleri, Lojistik Regresyon
-
ÖgeBankacılık Sektöründe İş Etüdü Uygulaması(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001) Yaylıcıoğlu, Nazlı ; Fığlalı, Nilgün ; 107328 ; İşletme ; ManagementBu çalışma, iki ana bölümden oluşmaktadır, ilk bölümde metot ve zaman etüdü tekniklerine yer verilirken, ikinci bölümde iş etüdü tekniklerinin bankacılık sektöründe uygulanmasına yönelik olarak yapılan çalışma anlatılmıştır. iş etüdü; üretken birimlerin faaliyetlerinin sistematik bir yaklaşımla tanımlamak, geliştirmek, standartlaştırmak ve ölçmek için kullanılan, metot ve zaman etüdü gibi iki ana bölümden oluşur. iş etüdü tekniklerinin kullanılması sırasında, farklı amaçlara göre işletmenin tek bir çalışma yerinden işletmenin tümüne kadar değişik iş sistemleri incelenir. Metot etüdü teknikleri ile, görev, girdi, çıktı, iş akışı, insan, üretim ya da çalışma aracı ve çalışma koşullan olarak tanımlanan iş sisteminin öğeleriyle ilgili eksiklikler ve aksaklıklar saptanarak, inceleme sonucunda elde edilen sonuçlar değerlendirilir ve iş sistemleri yeniden düzenlenir, inceleme ve yeniden düzenleme yapılırken, çalışan kişinin iş yapabilme gücü ve ihtiyaçları da göz önünde bulundurulur. Zaman etüdü ile yeniden düzenlenen yöntemle ilgili zaman standartları bulunarak, planlama ve kontrol çalışmalarında veri olarak kullanılır. Tez kapsamında yapılan iş etüdü çalışmasında; şubelerin müşteri hizmetleri, krediler ve dış işlemler servisleri incelenerek, yapılan 218 adet iş belirlenmiştir, iş akımı şemaları yardımıyla kaydedilen işler için yapılan metot etüdü sonucunda; çalışma koşullarının iyileştirilmesine, ortadan kaldırılabilecek, basitleştirilebilecek veya otomasyona gidilebilecek işlere yönelik çeşitli önerilerde bulunulmuştur. Zaman etüdü bölümünde ise, ölçüm tekniği olarak seçilen kronometraj yönteminin hizmet sektöründe uygulanabilmesi için gerekli uyarlamalara ve uygulamaya yönelik varsayımlara yer verilmiştir. İş ölçümü ve standart zamanın hesaplanması ile ilgili örneklerin yer aldığı alt bölümlerde metot etüdü yardımıyla yapılan iyileştirme çalışmalarının sağladığı zaman tasarrufu da hesaplanmıştır. iş etüdü çalışmalarından yola çıkılarak hazırlanan, - çalışanların eğitiminde kullanılacak iş süreci, sistem el kitabı, - çalışanların görev ve sorumluluklarının, organizasyon içerisindeki yerlerinin belirlendiği görev tanımı gibi dokümanlara da tezin kapsamı içerisindedir. Personel planlaması, işlem maliyetlerinin belirlenmesi gibi iş etüdünün diğer kullanım alanlarına ise "Sonuçlar ve Öneriler" bölümünde değinilmiştir.
-
ÖgeBankacılıkta kredi yönetimi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992) Büyükkürkçü, Murad ; Berk, Niyazi ; 22155 ; İşletmeGünümüz Türkiye ekonomisinin en büyük eksikliği sermaye piyasalarının gelişfeeraiş olması Ve bununla bir likte firmaların küçük sermayeler ile işlerini yürütme ye çalışmalarıdır. S eraay" enin 'bir şirkette eksik ol ması veya yeterli düzeyde olmaması firmanın yabancı kay nak arayışına itmektedir ki burada firmaların en yaygın olarak üzerinde durdukları ve kullanmak istedikleri kay nak banka kredileridir. Bugün küçük esnafından büyük holdingine kadar her işletme banka kredilerini kullan makta ve ticaret bankaları da mevduat ile kredi arasında köprü rolünü üstlenmektedirler. 1980'lerden sonra bankacılık sektörünün içine sü rüklendiği rekabet ortamı sektörde çalışan bankaların pazarlama ağırlıklı çalışmaları sonucunu ortaya çıkar mıştır. Her banka piyasaya diğerinden önce yeni bir ürünü sürmek isteği içine* girmiştir. Bankalar pazarla ma ağırlıklı çalışmalarının yanısıra diğer faaliyetle rine de önem verme gereğini duymuşlar ve uygulamalarını modernizasyona diğer bir deyişle yeniden yapılamaya ça lışmışlardır. Yeniden yapılanma süreci bankalarımızda halihazırda her bölüm içerisinde sürmektedir, fakat gö rülen odur ki bu yenileşme çalışmasında en büyük payı kredi yönetimi almaktadır. Geçmiş senelerde toplanan mevduatın üzerine ek lenen bir kar ile uygulama bulan krediler zamanımızda yeni ve önemli tekniklerin kullanıldığı bir ilim alanı haline gelmiştir. Geçmiş senelerde elde edilen kötü tecrübeler, bankaları teminatı olsa bile her kredide bir riskin olduğunu ve ancak bunun iyi yönetilmesi sonu- cujcrediden kar sağlanabileceği gerçeğini öğrenmelerini sağlamıştır. Pazarlama ağırlıklı bir kredi uygulaması nın sisteme yerleşmiş olması ticaret bankalarını salt kredi satan kuruluşlar olmaktan çıkarmış, bunun yerine müşteriye yardımcı olan; kredi vade, miktar ve geri öde me konusunda rehberlik eden; kimi zaman firmayı belli bazı yanlış uygulamalarından dolayı uyaran satış yogan değil hizmet yoğun işletmeler haline getirmiştir.
-
ÖgeBankalarda risk yönetimi ve VaR'ın sermaye yeterliliğine etkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001) Akçay, M. Barış ; Teker, Suat ; 107324 ; İşletme ; ManagementSermayenin serbest dolaşımı üzerindeki engeller günümüz dünyasında giderek azalmakta, finansal hareketlilik ise artmaktadır. Bankacılık sektörünün uluslararası alanda karşılaştığı ve yönetmek zorunda olduğu riskler hem artmakta hem de çeşitlenmektedir. Risklerin doğru ölçülüp yönetilememesinden dolayı çeşitli mali skandallar yaşanmaktadır. (Barings, Metalgesellschaft, Long Term Capital Management, Orange County, vb.) Son 10 yıl içerisinde dünyada meydana gelen büyük boyutlu mali skandallara baktığımızda, ortak problemler incelendiğinde, risk yönetimi sistemi ve anlayışı olmaması, kişisel hırs, yanlış yönetim, gözetim ve denetim eksiklikleri gibi önemli sorunlar görülmektedir. Bu ortamda uluslararası düzenlemeciler; hem bilanço hem de bilanço dışı faaliyetlerden kaynaklanan risklerin etkin olarak, bir sistem dahilinde ölçülmesi ve bunun için yeterli sermaye ayrılması konusunu gündeme getirmektedirler. Uluslararası bankacılık alanındaki en önemli düzenleyici kurum durumunda bulunan Basle Komite, bankaların risk yönetimlerine ilişkin geçmiş yıllarda ortaya koyduğu düzenlemelerde zamanın gereklerine uygun ve ihtiyaçlar doğrultusunda değişiklikler yapmış, riskin daha kapsamlı ve daha yakından izlenebilmesine yönelik yeni çalışmalarını tartışmaya açmış, risk yönetim modellemesine ilişkin tavsiye kararları almıştır. Özellikle üstlenilen risk ve buna karşılık tutulması gereken sermaye gereği düzenlemeleri halen üzerinde yoğun çalışma ve tartışmaların olduğu bir alan durumundadır. Ülkemizde ise konu hem Türk ve Dünya ekonomilerindeki son yıllardaki gelişmeler hem de yeni Bankalar Kanunu ile ayrı bir önem kazanmıştır. Haziran 1999'da yürürlüğe giren 4491 sayılı Kanunla değişen 4389 sayılı yeni Bankalar Kanunu ise bankaları "etkin bir iç denetim sistemi ile risk kontrol ve yönetim sistemi kurmakla yükümlü" hale getirmiştir (Madde 9/4). Risk kontrol ve yönetim sisteminin esasları BİS'in önerileri doğrultusunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenecektir. Bankalarımız yakın gelecekte sadece portföylerinden değil tüm bilançolarından kaynaklanan riskleri bir model içinde takip etmek durumunda kalabileceklerdir. Sermaye erozyonunun engellenmesi amacıyla; kredi, mali piyasa ve operasyonel risklerinin doğru yönetilmesi gerekmektedir. Kar amaçlı kuruluş olan bankalarda "Risk Yönetimi" bu nedenle giderek önem kazanmaktadır. Etkin risk yönetimi yapabilmenin birinci adımı riskleri tanımak, riskin kaynaklarını belirlemek ve riskleri sınıflamaktır. Bankaların yatırımlarının zarara uğrama olasılığına risk denir. Bankaların maruz kaldığı riskler çok farklı şekillerde sıralanabilse de, temel riskler aşağıdaki gibidir: » Kredi Riski. Faiz Riski. Likidite Riski. Kur Riski. Operasyonel Riskler. Ülke Riski X « Diğer Riskler Zararların oluşmasını engelleyecek tedbirleri almak risk yönetiminin temel adımlarından biridir. Oluşabilecek zararlar için ölçme metodu kullanarak, üst yönetimi bilgilendirme sürecini oluşturmak ve manevra gerektiren durumlarda hızlı karar almayı gerektiren sistemleri kurarak etkin bir risk yönetimi yapılabilir. Risk yönetiminin temel amacı piyasaların yaşadığı olağanüstü durumlarda bankanın karşı karşıya kalabileceği zarar büyüklüğünü önceden ölçebilmektir. Risk yönetiminde kullanılan öntemler :. Geleneksel Risk Yönetimi Teknikleri (Gap Analizi, Süre Analizi, İstatistiki Analizler ve Senaryo Analizleri gibi). Modern Portföy Teorisi. Türev Modellerle Risk Yönetimi Teknikleri. VaR ile Risk Yönetimi "Value-at-Risk" (VaR) modeli, yeni risk ölçüm metodları içinde en çok kabul görmüş yöntemdir. Value at Risk, fınansal piyasalarda belli bir güven aralığında, belli bir dönem içinde meydana gelebilecek en yüksek zararı geleceğe dönük bir bakışla, herkesin anlayabileceği bir cinsten -para değeri olarak- ifade eden bir yöntemdir. Bir başka deyişle VaR, elde tutulan portföy veya varlığın değerinde belli bir zaman dilimi içinde ve belli bir olasılıkla meydana gelebilecek maksimum değer kaybının tahminine dayanan bir kavramdır. Özellikle sermaye yeterliliğini belirlemek için piyasa riskini ölçmede bu modelin kullanılması birçok ülke ve fınansal kurumda bir zorunluluk haline gelmiştir. VaR birkaç yıl içinde en çok kullanılan ölçüm araçlarından biri olmuştur. VaR modellerinin bu kadar popüler olmasını iki temel sebebe bağlayabiliriz. VaR farklı pozisyonlar ve risk faktörlerinden kaynaklanan riski biraraya getirebilme, tek bir değerde ifade edebilme şansı vermektedir. 1994 yılından itibaren, bir risk yönetim ve ölçüm aracı olarak, uluslararası fınansal kuruluşlar arasında büyük kabul gören VaR, günümüz risk yönetim araçları içinde önemli bir yer edinmiştir. VaR metodolojisinin bu başarısındaki en önemli faktörler:. Uygulanmasının oldukça basit olması,. Üst yönetimce yorumlanıp değerlendirilmesinin kolay olması. Kullanımının BIS tarafından teşvik edilmesi olmuştur. Bankacılık sektöründe, uluslararası seviyede, risk yönetimi konusunda yaşanan hızlı değişim ve gelişmeler yakın gelecekte ülkemizde de bu konuda hızlı bir şekilde bilgi üretilmesi ve nitelikli eleman yetiştirilmesi ihtiyacını ortaya çıkaracaktır. VaR her türlü ihtiyaç için kullanılmaktadır: Risk raporlaması, risk limitlerinin belirlenmesi, sermaye uygulamaları, sermayenin iç dağılımının belirlenmesi, performans ölçümü. XI VaR sistemine sahip olmanın yararlan, VaR'ın sadece risk ölçümünde değil, risk yönetiminde de kullanılmasıyla maksimize edilebilir. VaR riskin ölçülmesi ve yönetimi için çok güçlü bir araçtır. Sadece VaR rakamlarının hesaplanması değil, bu rakamların yorumlanması risk yönetimine değer katar. VaR, portföy veya varlığın "belli bir zaman dilimi" içerisindeki fiyat değişimlerinin ölçülmesi esasına dayanır. Elde tutma süresi ile piyasa riski arasında doğru orantı mevcuttur. Süre uzadıkça beklenen fiyat değişikliği o kadar yüksek olacaktır. Basle Komitesi, VaR hesabında elde tutma süresi (10 iş günü veya iki hafta) kullanılmasını önermektedir. JP Morgan'm Riskmetrics Modeli VaR hesaplamalarında ise 1 günlük elde tutma süresi kullanılmaktadır. Yurt dışında pek çok banka, bir günlük VaR hesaplayıp bunu zamanın (10 gün) karekökü (3.16) ile çarparak 10 günlük VaR rakamına ulaşmaktadır. Güven aralığı, VaR hesabında tespit edilmesi gereken diğer bir parametredir. Basle Komitesi, yüzde 99 güven düzeyinde ve tek taraflı güven aralığının kullanılmasını önermektedir. Güven aralığı ne kadar yüksek olursa ortaya çıkan VaR rakamları o kadar yüksek olmaktadır. Yurt dışında bankalar yüzde 90-99 arasında değişen güven aralıkları kullanılmaktadır. Örneğin VaR metodolojisinin yaygınlaşmasında büyük rol oynayan JP Morgan'ın Riskmetrics modeli yüzde 95, Chase Manhattan ise yüzde 97.5 güven aralığını kullanmaktadırlar, Basle Komitesi, bankaların piyasa riskine dayalı sermaye şartlarının hesaplanmasında VaR rakamının kendi başına yeterli olamayacağını düşünmektedir. Bu nedenle, hesaplanan VaR rakamı belli bir çarpım faktörü ile çarpılarak bankalarca bulundurulması gerekli sermaye tutarına ulaşılmaktadır. Basle Komitesi çarpım faktörünü en az 3 olarak belirlemiştir. Piyasa riskini hesaplamak için değişik yöntemler vardır. Her yöntemin kendine göre avantaj ve dezavantaj lan bulunmaktadır. Bu yöntemler birbirlerinden farklı olmakla beraber, ayrı ayrı veya karışımları da kullanabilir. Hangi yöntemin en uygun olduğu, kurumun özel durumuna yani portföydeki enstrümanların ve pazarın özelliklerine bağlıdır. Bu metodlar:. Delta-Normal Metodu. Delta-Gamma Metodu. Geçmiş Verilere Dayanarak Hesaplanan VaR Metodu. Monte Carlo Simülasyonu Metodu Hangi metodun kullanılacağına ilişkin seçim portföyün kompozisyonuna bağlıdır. İçinde opsiyon bulunmayan portföyler için en iyi seçim Delta Normal Metodudur. Bu durumda VaR'ın hesaplanması daha kolay ve hatalı tahmin ya da hesaplamalardan kaynaklanan Model riskinden fazla etkilenmez. Opsiyon pozisyonları taşıyan portföyler için bu model uygun değildir. Bu tür portföyler için Geçmiş Verilere Dayanarak Hesaplanan VaR veya Monte Carlo Simulasyon metotları kullanılabilir. XII Çalışmada iki özel bankanın yabancı para açık pozisyonu ve menkul kıymet portföylerindeki kağıtlar nedeniyle sahip oldukları VaR, amprik bir çalışma ile hesaplanmıştır. Hesaplamada Özel Sermayeli Banka statüsünde faaliyetini sürdüren iki bankanın gerçek datalan üzerinde kullanılması ve sonuçların bu bankaların sermaye yapılarına olan etkisinin incelenmesi amacı ile hazırlanmıştır. VaR hesaplaması, JP Morgan ve BIS kuruluşlarının önerdiği yöntemlere göre yapılmıştır. Yapılan tüm hesaplamalar VaR hesaplama yöntemleri anlatılırken ki teorik çerçeveye bağlı kalınmıştır. Çalışmada kullanılan VaR hesaplama yönteminin temel denklemi aşağıdadır. VaR hesaplaması yapılırken kullanılacak formülasyon mümkün olduğunca basit bir ifade ile verilmiştir. VaR = Değişkenin Pazar Değeri Pozisyonu x Değişkenin Standart Sapması Hesaplamalar sonucunda oldukça çarpıcı sonuçlar elde edilmiştir. Hesaplanan VaR rakamları sonucunda ortaya çıkan ek sermaye gerekliliği çok yüksek çıkmıştır. Bankaların sermaye yeterlilik rasyolannı yasal limitlere çekebilmeleri için mevcut ödenmiş sermayelerinden daha fazla bir tutan sermaye eklemeleri gerekmektedir. VaR' in etkisi ile sermaye yeterlilik rasy olarında önemli gerilemeler yaşanmıştır. Sonuç olarak Türk bankacılık sektörünün bu uygulamaya hazır olmadığı net bir şekilde söylenebilir. Ayrıca bu kontrolsüz bir risk üstlenimi olduğunun da önemli bir göstergesidir. Yani Türkiye'de uluslararası standartlarda risk yönetimi yapılmamaktadır. Türk bankacılık sektörünün zamana ihtiyacı vardır. Hükümetin belirlediği planda öngörülen sürede bankaların risk yönetimi sistemlerini kurmaları, sermaye yapılarını güçlendirmeleri konusunda oldukça zorlanacakları söylenilebilir.
-
ÖgeBasın sektörünün finansal yapısı: Sabah ile Hürriyet gazetelerinin finansal tablolarının karşılaştırmalı analizi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996) Merter, Tülay ; Berk, Niyazi ; 53273 ; İşletmeGünümüzde gazeteler, kitle iletişim araçları içinde son derece önemli bir yere sahiptir. Gazetelerin doğru ve açık haberler verebilmesi herşeyden önce bağımsız olmalarıyla olanaklıdır. Bu çalışmada gazetelerin yaşadıkları fınansal sıkıntıların gelişmelerini ve bu sıkıntıların ortak yanlarını bulabilmek amacıyla günümüzde kullanılan fmansal analiz tekniklerinden yararlanarak Sabah ve Hürriyet gazetelerinin bilanço ve gelir tablolarının karşılaştırmalı analizi yapılmaya çalışılmaktadır. Basın işletmeleri, kitle iletişimi üstlenen kuruluşlardan biridir. Günlük faaliyetlerin son derece karmaşık bir ortamda sürdürüldüğü basın işletmelerinde üretim teknolojisi, Web Ofset tekniği kullanılarak hızlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Basın işletmelerinde iki farklı hizmet ortaya konularak iki farklı müşteri grubu elde tutulmaya çalışılmaktadır. Hizmetlerden biri kamuoyuna satılan haber ve bilgi ; diğeri iş dünyasına katılan reklamlardır. Müşteri gruplarından ilki, gazeteyi satın alan okuyucu ; diğeri gazetede yer satın alan reklam sahipleridir. Diğer bir ifade ile gazete ile sağlanan okuyucu yoğunluğu reklam sahiplerine pazarlanmaktadır. Buradan şu sonucu çıkarmak mümkündür : Basın işletmeleri sürekli bir büyüme ve iyi kaliteli ürün için çok sayıda reklam satabilmeli, buna karşılık reklam sahiplerine çekici görünüp daha çok gelir elde edebilmek için iyi bir ürün ortaya koyarak çok sayıda okuyucuya ulaşabilmelidir. Bir ürün ortaya çıkarırken maliyet sözkonusudur. Basın işletmelerinde temel maliyet unsuru kağıt giderleridir. Daha sonra, ortaya çıkan ürünü tutundurmak amacıyla yapılan promosyon harcamaları gelir. Önemi gün geçtikçe artan promosyon faaliyetleri toplam giderler içinde büyük bir pay almaktadır. Basın sektöründe yatırımlar, makine parkının yenilenmesi amacına yöneliktir. Yüksek meblağlara varan bu yatırımlar banka kredileri ile desteklenmektedir. Son aşamada ürünün dağıtılması esnesında yapılan harcamalar sözkonusudur. Üretilen mal kadar verilen hizmet de işletmeler açısından önem taşımaktadır. Her basın işletmesinin kuruluş ve varoluş amaçlarından biri kuşkusuz kar elde edebilmektir. Karlılığın sürekli olabilmesinde satış gelirlerinin rolü büyüktür. Satış geliri kadar önemli olan ilan gelirlerinin arttırılabilmesi için mümkün olduğunca çok sayıda ilan ve reklama gazetelerde yer verilmelidir. Finansal performans değerlendirmesi yapılırken başvurulan fınansal analiz teknikleri, işletmeleri hem kendi içlerinde hemde rakip firmalarla karşılaştırma yapma imkanı sağlar. Bu tezde incelenmeye çalışılan Sabah Yayıncılık A.Ş.'nin seneler itibariyle izlediği performans düzeyi devamlı artış göstermiştir. Şirketi kendi bünyesinde inceledikten sonra karşılaştırma yapabilmek için en büyük rakibi olan Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.'nin bilanço ve gelir tabloları değerlendirmeye alınmıştır. Genelde Sabah Yayıncılık A.Ş.'nin daha iyi bir performansa sahip olduğunu söyleyebiliriz.
-
ÖgeBilgi Teknolojilerinin Banka Çalışanlarının Performansına Etkileri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Sezikli, Raci ; Ertay, Tijen ; İşletme ; Economics20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren teknolojideki baş döndürücü değişimler ve gelişmeler sonucu bilgi teknolojilerinin (BT) insan hayatına girmesiyle birlikte sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş gerçekleşmiştir. Bilgi teknolojilerinde meydana gelen hızlı değişim işletmeleri ve çalışanları da etkilemiştir. Bankalar ve banka çalışanları da bu gelişmelerden etkilenmişlerdir. Bilişim teknolojilerinin etkili kullanımı sonucu bankalarda işlem süreleri ve maliyetleri azalmakta, gereksiz iş yükü ortadan kalkmaktadır. İşler daha programlı, fonksiyonel, hatasız yapılabilmektedir. Bilgi teknolojilerinin bankalara sağladığı faydalar çalışanlara da olumlu yönde yansımaktadır. Bilgi teknolojilerinin kullanımı; banka çalışanlarına işlerini kolaylaştırma, işlerini daha hızlı ve hatasız yapma, zamandan tasarruf ve bilgi teknolojilerine adaptasyonu kolaylaştırma gibi faydalar sağlamaktadır. Bilgisayarların uzun süre kullanılması durumunda ise çalışanlarda stres, monotonluk, ergonomik bakımdan yetersiz donanımın sebep olduğu bir takım duruş bozuklukları gibi rahatsızlıklar ve diğer iş arkadaşlarıyla olan iletişimin azalması nedeniyle ortaya çıkan sosyal izolasyon olabilmektedir. Bu çalışmada bilgi teknolojilerinin banka çalışanlarının performansı üzerine olan etkileri araştırılmıştır. Bu kapsamda İstanbul ilinde bulunan 5 özel bankanın çalışanlarına rassal örnekleme yöntemi kullanılarak anket dağıtılmış ve bu anketler SPSS 18 programında değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bilgi, bilgi teknolojileri, banka, çalışan, performans
-
ÖgeBorsa gelişmesi ve ekonomik büyüme ilişkilerinin nedensellik analizi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Müslümov, Alövsat ; Gürsoy, Cudi Tuncer ; 72132 ; İşletmeBorsaların ekonomik büyümeni likidite, risk farklılaştırması, bilgi yönetimi, tasarruf birikimi fonksiyonları aracılığıyla etkilediği literatürdeki araştırmalar tarafından gösterilmiştir. Fakat ekonomik büyüme de, ekonomideki ortalama gelir düzeyini artırarak borsaların sundukları finansal hizmetlere talep oluşturmaktadır. Bu zaman ortaya bir soru çıkmaktadır. Borsa gelişmesi mi ekonomik büyümeden önce gelmekte ve ekonomik büyümenin habercisi olmaktadır, yoksa ekonomik büyüme mi, borsa gelişmesinin nedeni olmakta ve borsa gelişmesini haber vermektedir? Bu soruyu cevaplandırmak için araştırmamızda borsa gelişmesi ve ekonomik büyüme değişkenleri arasındaki nedensellik ilişkileri panel veri kullanılarak analiz edilmiştir. Borsa gelişme göstergesi olarak borsa likiditesi ve borsa hacmini kapsayan karma borsa gelişme endeksi kullanılmıştır. Araştırma yöntemi olarak Granger nedensellik testi kullanılmıştır. Araştırma verileri 20 ülkeye ait 1981-1994 yıllan zaman serisini kapsamaktadır. Borsa gelişmesi ve ekonomik büyüme değişkenleri arasında yapılan Granger nedensellik testi ile borsa gelişmesi ve ekonomik büyüme değişkenleri arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi bulunmuştur. Panel veri analizi sonucunda ekonomik büyümenin borsa gelişmesi üzerinde hem kısa, hem uzun dönemde etkili olduğunu, borsa gelişmesinin ise ekonomik büyüme üzerinde sadece uzun dönemde etkili olduğu bulunmuştur. Ülke kategorilerine göre yapılan karşılaştırma analizleri sonucunda ise borsa gelişmesi ve ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkilerinin ülkelerin gelir düzeyi, ortalama ekonomik büyüme oram, ortalama borsa gelişmesi düzeyi ve coğrafi mevkii gibi faktörlerden bağımlı olduğu gözlemlenmiştir. Araştırmanın sonuçlan istikrarlı ve hızlı ekonomik büyüme için borsaları geliştirilmesi gerektiğini önermektedir.
-
ÖgeBüro Otomasyonu(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1989) Karadayı, Ece ; Gözlü, Sıtkı ; 22844 ; İşletme ; ManagementBu çalışmada büro otomasyonu sistemi, sistemin nasıl yerleştirileceği incelenmiştir. İkinci bölümde, büronun başlıca fonksiyonları, büro otomasyonunun amaçları ve ölçülebilir ve ölçüleme- yen faydaları ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, pilot çalışmaların büro otomas yonu açısından önemi ve pilat çalışmalar sırasında iz lenen yollar incelenmiştir. Dördüncü bölümde, olabilirlilik incelemesine ne den ihtiyaç duyulduğu, incelemenin çeşitleri, olabilirlilik çalışmasına hazırlık ve yürütümü anlatılmıştır. Beşinci bölümde, büro otomasyonunun yerleştiril mesinde yönetimin rolü ve sorumlulukları, insan faktö rünün önemi, katılım yaklaşımı ve sonuçları incelenmiştir. Altıncı bölümde, eğitimin büro otomasyonu açısın dan önemine değinilmiş, eğitimin çeşitleri, eğitime tabi tutulacak personelin seçimi, eğitim programının nasıl planlanacağı ve sonuçları ile eğitim programının değer lendirilmesi ele alınmıştır. Yedinci bölümde, verililik incelenmiş, iş ölçü münün amaçları ve sistemin oluşturulması araştırılmış tır. Sekizinci bölümde, büro otomasyonunda kullanıla cak büro analizi ve tetkiki, ETHICS, Isac ve Topscott yöntemlerinin uygulama süreçleri ve aşamaları incelen miştir. Dokuzuncu bölümde, bürolarda kullanılan teknolojiler açıklanmıştır. Son bölüm, Beko Ticaret A.Ş. de gerçekleştirilen uygulama çalışması ve sonuçlarını içermektedir. Çalış ma departman yöneticileri ile yapılan mülakatlar şek linde sürdürülmüş ve büro otomasyonu sisteme geçilirken karşılaşılan aksaklıklar ve yöntemin nasıl yerleştirileceği konusunda sonuçlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Uygulama çalışması eğitimin ve katılım yaklaşımının ö- nemi vurgulamıştır.
-
ÖgeBütçe planlaması ve kontrolü(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991) Hantaş, Zehra ; Toraman, Ayhan ; 16890 ; İşletmeSerbest rekabetin geçerli olduğu bir ekonomide, işletmelerin uzun vadeli amacı kâr maksimizasyonudur. İşletmelerin başarı ve başarısızlıklarının ölçülmesinde, kâr en önemli etken kabul edilir. Bu nedenle, işletmeler rekabet karşısında sağlıklı kalabilmek ve kuruluşlarından itibaren varlıklarını sürdürebilmek için planlamaya büyük önem vermek zorundadırlar. Planlama işletme bütçeleri sisteminin kapsamını oluşturur. İşletme bütçesi bir işlet menin gelecekte bir dönemine ait faaliyetlerinin tüm cephelerini kapsayan bir yönetim planlamasıdır. Önceden ortaya konan bir amaca ulaşabilmek için, işletmenin gele ceğe ait bir dönemde izliyeceği politikayı ve yapacağı işleri parasal ve sayısal terimlerle açıklayan bir rapor veya raporlar dizisidir. Bu tanımlar, işletme bütçelerinde temel deyimin plan olduğunu ortaya koyar. İşletme bütçelerinin amacı ilk yönetim planlamasının amacı aynıdır. Bu da işletmenin kârlılığını, likidetisini, verimliliğini arttırmaktadır. İşletmede yer alan her bölüm veya fonksiyon için ayrıntılı işletme bütçeleri düzenlenir. Bölümlere veya fonksiyonlara ait ana bütçeleri konsolide edilmesi yoluyla, işletmeye ait genel işletme bütçesi ortaya çıkar. Bütçede saptanan amaçlar ve hedeflerle ilgili olarak fiili faaliyet sonuçlarının sürekli olarak kontrol ve değerlendirilmesi ile gerekli durumlarda düzeltici önlemlerin alınmasına bütçe kontrolü denir. Bir işletmede, işletme bütçelerinden maksimum yarar, ancak etkili bütçe kontrolü ile gerçekleştirilebilir. Bütçe kontrolü, günlük işletme faaliyetlerinin koordinasyon ve kontrolü için bütçeler ve bütçe kontrol raporlarından yarar lanılmasını öngörür. vii İşletme bütçe sisteminin temel amacı, yönetime, temel fonksiyonlarının yürütülmesinde en etkili biçimde yarar sağlamaktır. Bu nedenle, bütçe düşüncesi, işletme için sabit ve katı bir program saptama şeklinde yorumlanmamalı, gelecek faaliyet döneminde işletme amaçlarına ve politika larına uygun en kârlı planların saptanması olarak anlaşılmalıdır. Ayrıca düzenleme sırasında görülmeyen faktörlerin uygulama sırasında ortaya çıkması karşısında bu bütçelerde gerekli düzeltmelerin yapılacağı peşinen kabul edilmelidir. Uygulama olanağı en fazla olan planlardan oluşan işletme bütçeleri, işletmeye ilişkin zayıf ve tehlikeli durumları önceden gösterme yoluyla, önleyici önlemlerin zamanında alınmasına olanak sağlar.
-
ÖgeCompetitive Advantages Of Nations "glass Industry In Turkey"(Institute of Social Sciences, 1996) Büyüközer, Selçuk ; Sezgin, Selime ; 53316 ; Management ; İşletmeInternational competition has become one of the most important issues facing firms and governments. Therefore, one must understand how firms create and sustain competitive advantage, and what role the nation plays in this process. According to Michael Porter, firms gain and sustain competitive advantage in international competition through improvement, innovation, and upgrading. Innovation should include both technology and methods, encompassing new products, new production methods, new ways of marketing, identification of new customer groups. Nowadays, advantages can soon be nullified. Improvement and innovation in an industry are never ending processes. This thesis will try to explain why a nation provides an environment in which firms improve and innovate faster than their international rivals. The real question is which nation will reap the advantages and why. Michael Porter indicates that this answer lies in six broad attributes of a nation:. Factor conditions. Demand conditions. Related and supporting industries Rivalry and firm strategy. Role of government. Role of chance. The glass industry in Turkey is examined according to the above criteria. Glass is considered as one of the most essential industries and a pioneering industry in the industrialization process of Turkey. VI In terms of factor conditions, Turkey has many passively inherited basic factors like low wages, and natural resources. However, such factors are either unimportant to international competitive advantage or the advantages they provide for a nation's firms are unsustainable. Advanced factors are now the most significant ones for competitive advantage. The quantity of ' domestic demand in Turkey is very high, but the quality is low. The quality of home demand is more important than the. quantity because it is the high quality home demand that motivates firms to create sophisticated and high quality products that can be supplied in the global markets. The domestic rivalry, related and supporting industries are not very developed, and government can not prepare all the necessary infrastructure for the glass industry to be more competitive internationally. As a result, glass industry in Turkey has the potential to compete internationally and be a world leader in certain sections if the certain precautions are taken both by the government and the Turkish companies.
-
ÖgeConjoint Analizi Ve Hizmet Sektöründe Bir Uygulama(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Yüksel, Nazlı ; Ülengin, Burç ; 72151 ; İşletme ; ManagementTüketicilerin karar verme mekanizmalarına yönelik olan ve literatürde bir değiş-tokuş (trade-off) analizi olarak da sözü geçen conjoint analizi, insanların kompleks yargılama mekanizmalarını ortaya çıkaran bir yöntemdir. Bu tekniğin dayandığı temel nokta, satın alma kararı da dahil olmak üzere karmaşık kararların alınmasının tek faktöre ya da kritere dayanmadığı, aksine birçok faktörün birlikte düşünülerek bu kararların alındığıdır. Analizin isminin kaynağı da bu birlikte düşünme mantığından doğmuştur; “considered” ve “jointly” kelimelerinden türetilmiştir. Conjoint analizi tüketicilerin satın alma aşamasında gözönünde bulundurdukları ürün ya da hizmet faktörlerinin tüketiciyi en fazla tatmin edebilecek kombinasyonunu belirlemenin yanısıra, o ürün ya da hizmete ilişkin olarak (göreceli olarak) en fazla tercih edilen faktör düzeylerinin, ve daha da önemlisi, en az tercih edilen faktör düzeylerinin belirlenmesini sağlamaktadır. Amaç, bireylerin değişik faktör düzeylerine verdikleri değerlerden fayda fonksiyonlarının geliştirilmesidir. Conjoint analizinin en çok kullanıldığı alanlar, • Rekabet analizi, • Yeni ürün geliştirme, • Talebin fiyat esnekliği ve • Pazar bölümlendirmesidir. İlk olarak 1960’ların ortalarında çıkan conjoint analizi 1990’lı yıllarda pazarlama araştırmalarında sıkça kullanılan önemli bir araç haline gelmiştir. Tüketicilerin çeşitli ürün/hizmet opsiyonları arasında yaptığı değiş-tokuşu ölçen conjoint analizi, insanların satın alma kararında önemli rol oynayan birçok özellik ya da faktörün sözkonusu olduğu ürün/hizmetler için kullanışlı olmaktadır. Conjoint analizi ile temel hedef, ürün/hizmetin sahip olduğu değişik özelliklerin çeşitli düzeylerinin insanlar üzerinde yarattığı değerlere dayanılarak fayda fonksiyonlarının belirlenmesidir.Conjoint analizi ile yapılan ölçümlerin başlangıç tarihi 1964 yılına tekabül etmektedir. Matematikçi psikolog Luce ve istatistikçi Tukey ve ardından da Krantz (1964) ve Tversky (1967) yayınladıkları makalelerinde bu yönteme teorik anlamda katkıda bulunmuşlardır. Daha sonra ise Kruskall (1965), Carroll (1969) ve Young (1969) conjoint analizine yönelik algoritmaları geliştirmişlerdir. 1960’lı yıllarda conjoint analizinden çeşitli bilim adamlarınca bahsedildiyse de (Green & Rao, 1969), (Green & Carmone, 1970), ilk detaylı ve tüketiciye oryente makale 1971 yılında Green ve Rao tarafından yazılmıştır. Bunu takiben sözkonusu teknik algoritma ya da uygulamaları ile ilgili birçok makale yayımlanmıştır. Tüketici tercihlerinin çok özellikli modellemesine ilişkin teorik geçerliliği ise beklenen değer modellerinin Fishbein-Rosenberg sınıfı ve tüketici seçiminin yeni ekonomi teorisi ile sağlanmıştır. VVİttink ve Cattin 1989 yılında yayımladıkları çalışmalarında, 1981 ile 1985 arasında yapılan conjoint çalışmalarının yaklaşık %60’ının tüketim ürünleri üzerine gerçekleştirildiğini saptamışlardır. Bu alandaki çalışmaların 1971-80 arasındaki oranı da benzer olarak %61’dir (VVİttink & Cattin, 1982, s.45). Bu konuda daha güncel bir çalışma ise VVİttink, Vriens ve Burhenne’in 1994 yılındaki çalışmasıdır ki, bu çalışmaya göre 1986 ile 1991 yılları arasında Avrupa Birliği içinde yaklaşık 1000 problematik conjoint yardımı ile çözülmüştür. Conjoint analizi bireylerin ürün ve hizmet tercihlerinin nasıl değiştiğini anlamaya yönelik çok değişkenli bir tekniktir. Diğer çok değişkenli metodlar ile karşılaştırıldığında, araştırmacının kendisinin özellikler ve düzeylerini seçerek ürün veya hizmetleri gerçek ya da hipotetik olarak inşa ettiği tek yöntemdir. Araştırmacı tarafından tasarlanan bu hipotetik ürünler görüşülen kişiye sunulur ve görüşülen kişi sözkonusu ürün hakkında yalnızca genel değerlendirmesini yapar. Bu nedenle görüşülen kişinin sözkonusu faktörlerin önemi ya da memnuniyeti gibi konularda bilgi vermesine gerek yoktur. Herbir faktör ve faktörlerin düzeylerinin ne derece öneme sahip olduğu görüşülen kişilerin genel puanlamalarından hesaplanmaktadır.
-
ÖgeCoordination Through Repeated Elections: An Experimental Study(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008) Yıldızparlak, Anıl ; Orbay, Benan Zeki ; 227725 ; İşletme ; ManagementBu çalışmada seçmenlerin çoğunluk seçimi kuralı altındaki oy verme davranışları sunulmuştur. Seçmenlere maddi kazanç verilerek tercihlerinin oluşturulduğu üç adaylı bir sosyal tercih problemi tasarlanmıştır. Her seçmen en üst ve en alt tercihinin seçilmesi karşılığında alacağı kazancın bilgisine sahip olmakla beraber aradaki tercihinin seçilmesi durumundaki kazancının değeri ile ilgili olarak sadece, bu kazancın en üst ve en alt kazancı arasında eşit olasılıklı olduğu bilgisine sahiptir. Bu şekilde sıralı tercihler elde edilmiş olmaktadır. Verilmiş bir tercih profiline göre seçimler yapılmakta seçim sonuçları açıklanarak seçim tekrar edilmektedir. Üç ayrı uygulamaya göre yakınsama sayıları; seçmen büyüklüğü ile yakınsama sayıları arasındaki ilişki; uygulamanın içeriği ile tekrarlanan seçim sayısı arasındaki ilişki incelenmiştir. Verilen bir profile göre, adaylar kümesinde bir Condorcet kazananı bulunan uygulamalarda yakınsama sayısının Condorcet kazananı olmayan uygulamaya göre daha fazla olduğu görülmüştür. Deney sonuçlarına göre yirmi bir kişilik seçmen topluluklarında gözlemlenen tekrarlanan seçim sayısının yedi kişilik seçmen grupları için gözlemlenen tekrarlanan seçim sayısından daha fazla olduğu tespit edilirken, yakınsama sayısında yedi kişilik seçmen grupları ile yirmi bir kişilik seçmen grupları arasında bir farklılık gözlemlenmemiştir. Condorcet kazananları ve güçlü Nash dengesi kazananları arasında özdeşlik olduğu sonucundan yola çıkarak (Sertel ve Sanver, 2004), görece küçük bir topluluk için sonuçları kamuoyuna açıklanan tekrarlanan seçimlerin seçmenler arasında bir koordinasyon aracı olarak işlev gördüğü söylenilebilir.
-
ÖgeÇok uluslu işletmelerde yönetim ve organizasyon modelleri(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991) Aksoytürk, Çeşmiahu ; Sezgin, Selime ; 16888 ; İşletmeBu çalışmanın amacı, organizasyon ve yönetim modelleri ile ilgili genel teorik bilgiler verdikten sonra, Türkiye'deki çok uluslu şirketlerle yapılan görüşmelere dayanarak, çok uluslu işletmelerde ne tür yönetim ve organizasyon modelleri ve yapılarının uygu landığını, teorinin uygulamaya nasıl geçirildiğini incelemektir. Eski dönemlerden beri insanlar, tek başlarına başaramadıkları işlerde, gruplar meydana getirerek örgütlenmişler, hem yalnız yapamayacakları işleri ger çekleştirmişler, hem de zaman ve emekten tasarruf sağlamışlardır. E Bu dönemlerden itibaren hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan organizasyon kavramı, zamanla gelişmiş ve karmaşık yapılar ortaya çıkmıştır. Teknik gelişme, ekonomik ve sosyal şartlardaki değişiklikler sonucu insanlar daha gelişmiş organizasyon türlerine ihtiyaç duymuşlardır. Bunun sonucunda da, organizasyonlar önemli bir inceleme konusu haline gelmişlerdir. 1800* lerin sonlarından itibaren verimlilik, üre tim gibi kavramlar önem kazanmaya başlayınca, organizasyonlarla ilgili ilk çalışmalar bu yolda olmuştur. En yüksek düzeyde verimlilik, üstün üretim becerisi sağlayan görüşler ortaya çıkmıştır. Klasik teori olarak isimlendirilen bu yaklaşımda işbölümü, kesin hiyerarşi, iş standartlaştırmaya önem verilmiştir. Amaç, gaye ve hedeflere kısa sürede ulaşmayı sağlayacak bir organizasyon kurmaktır. Organizasyonun etkin şekilde işlemesi, kontrol ve koordinasyon, bir takım prensiplere dayanmaktadır. İnsan, verimlilik sağlamada yararlanılacak diğer kaynaklardan farksızdır. 1920'lerden itibaren gelişmeye başlayan neoklasik teori ise, klasik teorinin ikinci plana attığı insan unsuruna önem vermiştir. Neoklasik teoriye paralel olarak ortaya çıkan diğer bir teori de modern organi zasyon teorisidir. Araştırmaya dayanan modern görüş yaklaşımlarında çevresel faktörler önem kazanmaktadır. Hızla ilerleyen teknoloji ve artan rekabet koşulları, yeni pazarlara açılmayı gerektirmektedir. Ancak bu yeni ortamlarda başarı sağlamanın en başta ?elen şartı, yeni koşullara uyum gösterebilecek, merkez le bağlantıyı kesiksiz olarak sağlayabilecek ve farklı özelliklere sahip çalışanların ihtiyaçlarına karşılık verebilecek organizasyon ve yönetim modellerinin uygulanmasıdır.
-
ÖgeDeğişim Mühendisliği Felsefesi Ve Bu Felsefenin Bir İmalat Şirketinde Uygulanmasının Değerlendirilmesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Altunterim, Kaan ; Durmuşoğlu, Semra ; 64227 ; İşletme ; ManagementDeğişim Mühendisliği; stratejik ve değer yaratan bir iş sürecinin iş akışı ve verimliliği optimize etmek, kalite, maliyet, hizmet ve hız performans ölçütlerinde çarpıcı gelişmeler yaratabilmek amacı ile temelden yeniden düşünülmesi ve radikal bir biçimde yeniden tasarlanmasıdır. Bu radikal tasarımın gerçekleştirilebilmesi için öncelikle stratejik ve değer yaratan iş süreçlerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu süreçler şirketin temel amaç ve hedeflerine ulaşmasına hizmet eden araçlardır. Stratejik iş süreçlerinin belirlenmesinde değişim ihtiyacına inanmış bir liderin ve bu değişimi gerçekleştirebilmek üzere bir araya gelmiş hırslı bir ekibin çok sistematik bir şekilde çalışması gerekecektir. Lider, ilk olarak Değişim Mühendisliği'ni uygulayacak insanları organize eder, gerekli araçlarla donatır ve cesaretlendirir. Daha sonra şirketin değişim ihtiyacı ve Değişim Mühendisliği çalışmalarından neler hedeflediği ortaya konur. Bu hedeflere ulaşma yollan zerindeki iş süreçleri hedefe ulaşmaya ve şirketin o an ki durumuna bağlı olarak ağırlık vereceği kriterlere uygun olarak sıralanır ve müşteri odaklı bir yaklaşım ile yeniden tasarlanır. Yeniden tasarım aşamasında, Değişim Mühendisliği'ni diğer yönetim geliştirme tekniklerinden ayıran Sosyal Tasarım ve Teknik Tasarım adımları birlikte uygulanır. Sosyal tasarım, insanların doğasında var olan "durumu koruma" ya da "değişime direnme" içgüdülerini yenmek için uygulanan bir kurallar dizisidir. Teknik Tasarım ise yeniden tasarlanan iş süreçlerinin faaliyet adımlarını teknoloji yardımı ile hızlandırma ya da ortadan kaldırmanın yollarının araştırıldığı kurallar dizisidir. Yeniden tasarlanan sürecin uygulamaya geçişinden önce simülasyonlar ve pilot uygulamalar ile test edilmesi gerekmektedir. Özellikle müşteri ile direkt ilişkide olan süreçlerin bu tip bir pilot uygulama olmaksızın uygulamaya alınması çok ciddi problemler yaratabilmektedir. Pilot uygulama aşamasında ortaya çıkan problemlere çözümler getirilir ve hatasız ya da çok az hatalı olduğu düşünülen süreçler uygulamaya alınır. Bir sürecin Değişim Mühendisliği'nden geçirilmiş olması onun bir daha Değişim Mühendisliği'nden geçirilmeyeceği anlamına gelmemektedir. Değişim sürekli olduğu sürece süreçlerin yeniden tasarlanmaları da bir ihtiyaç olacaktır. Uygulama bölümünde delici ve kesici takım imalatı konusunda Türkiye pazarının lideri olan Makina Takım Endüstrisi A.Ş.'nin "Siparişin Alınması ve Temin Kaynağına iletilmesi" sürecine uyguladığı Değişim Mühendisliği çalışması ve bu çalışmadan sağladığı zaman tasarrufu ele alınmaktadır
-
ÖgeDepo Yönetim Sistemlerinde Farklı Algoritmaların Sevkiyat Performansına Etkisi: Cam Sektörü Uygulaması(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Canpolat, Görkem ; Selim, Raziye ; 569201 ; İşletme ; ManagementHammaddelerin tedariki ile başlayıp bunların yarı mamul ve mamule dönüştürülmesi ile devam eden ve bitmiş ürünlerin dağıtım kanalları ile müşterilere ulaştırılmasıyla son bulan; paydaşları arasında malzeme, para ve bilgi akışının gerçekleştiği karmaşık ağın bütünü tedarik zinciri olarak tanımlanabilir. Tüm bu karmaşık sistemin etkin bir şekilde yönetilebilmesi için tedarik zinciri yönetimi (TZY) kavramı öne çıkmaktadır. Tedarik zinciri yönetimi, tedarikçi ile firma arasındaki, hammaddeler ile bitmiş ürünlerin son tüketimi arasında yer alan süreçlerdir, bir başka deyişle ürün ve hizmetlerin müşterilere sunulması için değer zincirini harekete geçiren firma içi ve dışı fonksiyonlardır (Blackstone, 2004). Steven'ın da (1989) dediği gibi, tedarik zinciri yönetimi, tedarikçilerden müşterilere ürün akışı ile maksimum müşteri hizmet seviyesi, düşük envanter yönetimi ve düşük birim üretim maliyetleri hedeflerinin senkronize bir şekilde dengelenerek yönetilmesidir. Şirketlerin tedarik zinciri yönetiminden sorumlu yöneticiler satınalma, lojistik, envanter yönetimi ve planlama olmak üzere dört temel fonksiyonun etkin bir şekilde yönetilmesinden sorumludurlar. Bu fonksiyonlardan envanter yönetimi kavramı doğru ürünün doğru miktarda, doğru zamanda üretilmesi, stoklanması ve sevk edilmesi sürecinin bütüncül olarak yönetimini ifade etmektedir. Bitmiş ürün depolarında envanter yönetiminin verimliliğini arttırmak, insan etkisini ortadan kaldırmak amacıyla depo yönetim sistemleri (WMS) kullanılmaktadır.