LEE- Restorasyon-Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Konu "Batı Anadolu" ile LEE- Restorasyon-Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge1920-1960 arası dönemde planlanan çok katmanlı Batı Anadolu yerleşimlerinin modern mimarlık mirası değerlerinin korunması(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-03-13) Atala Önsel, Zeren ; Salman, Yıldız Sakine ; 502112203 ; RestorasyonOn dokuzuncu yüzyıl sonuna gelindiğinde endüstrileşme hareketleri ile birlikte eski kent merkezlerindeki nüfus hızlı bir biçimde artmıştır. Bunun sonucunda sağlıksız ve konforsuz yaşam alanları oluşmuş ve bu yoğun nüfusu barındırma sorunu ortaya çıkmıştır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrasında yeni yaşam biçiminin gerekliliklerini karşılayacak konut tasarımı ve üretiminin yoğun olduğu bir dönem başlamıştır. Konut alanlarının çevresinde ise yine değişen ihtiyaçlara cevap verecek eğitim, sağlık, spor, eğlence, ulaşım ve endüstri yapıları ile açık alan düzenlemeleri gerçekleştirilmiştir. 1923 yılında Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra yeni hükümet, millileştirme programı kapsamında kapsamlı ve bütüncül bir kalkınma politikası izlemiştir. Ana ideoloji ve fikirler İzmir İktisat Kongresi'nde açıklığa kavuşturulmuş ve kalkınma planlarıyla uygulamaya konulmuştur. Bu politika, Anadolu'da köylüleri özgürleştirmeyi, tarım ve sanayiyi geliştirmeyi ve bütünleştirmeyi amaçlıyordu. Bu dönemde yeni planlı bir ülke kurma ve ulusal bir peyzaj oluşturma hedefi benimsenmiştir. Kırsal, kentsel, üretim ve ulaşım konularında yapılan düzenlemelerle ulusal peyzaj yeniden tasarlanmıştır. Planlı şehirler, demiryolları, devlet fabrikaları, köy enstitüleri ve devlet çiftlikleri ile kır-kent entegrasyonu sağlanmış ve sanayinin tarım üzerindeki ilerici etkisinden yararlanılmıştır. Ankara'nın Cumhuriyet'in başkenti seçilmesi ulus devletin en önemli mekansal stratejisidir. Dolayısıyla Ankara, yeni Cumhuriyet'in modernleşme projesinin model şehri olmuştur. Bu dönemde kentsel planlama faaliyetleri daha çok on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen demiryolu ağı ile Ankara'ya bağlantısı olan Batı Anadolu'da yoğunlaşmıştır. Yeni Cumhuriyet'in millileştirme idealine uygun olarak üretilen imar planları da bu idealin gerçekleştirilmesinde araç olarak kullanılmıştır. Bu imar planlarının bileşeni olan tasarlanan mekânlar, modernist ve yerel değerleri yansıtmaktadır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında tarihi merkezler dünya çapında korumaya konu olmuş; ancak modern kent katmanları görece daha az sayıda olan ülkelerde ancak 1990'lardan sonra miras olarak kabul edilmeye başlanmıştır. 2001 yılında Helsinki'de ICOMOS Finlandiya tarafından bir konferans düzenlenmiş, 2002 yılı 18 Nisan Dünya Anıtlar ve Sitler Günü ise yirminci yüzyıl mirasına adanmış ve aynı yılın Tehdit Altındaki Miras Raporu'nda da yine bu dönem yapıları vurgulanarak akademik çevrede uluslararası farkındalık arttırılmıştır. ICOMOS tarafından 2008 yılında Quebec'te gerçekleştirilen toplantıda yerin ruhu-genius loci kavramı mirasa yönelik olarak geliştirilmiş, 2011 yılında kabul edilen Valetta İlkeleri'nde ise somut ve somut olmayan değerleri de içeren çok yönlü bir yaklaşım oluşturulmuştur. 2011'de ICOMOS ISC20C tarafından kabul edilen ve somut değerlere ek olarak somut olmayan değerlerin de altını çizen Madrid Belgesi, 2017 tarihinde Yeni Delhi'de gerçekleştirilen ICOMOS Genel Kurulu sonrasında, Madrid-Yeni Delhi Belgesi olarak güncellenerek kentsel alanlar ve peyzajları da içerecek şekilde güncellenerek yapılı çevrenin farklı dönem ekleriyle bir katman olarak korunması gerekliğinin altını çizer. Öte yandan, Türkiye'deki mevzuat çerçevesi hiçbir zaman yirminci yüzyıl mirasını kapsayacak şekilde güncellenmemiştir. Korumanın anıtsal yapılardan kentsel ölçeğe genişletilmesi yolunda ilk adım, 1972'de İmar Kanunu'nun revizyonu ile atılmıştır. Bu kanun, anıtlarla bir bütün oluşturan çeşme, sokak ve meydanların korunması gerekliliğini vurgulamıştır. "Koruma alanı" terimi ise ilk kez 1973 tarihli ve 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu'nda kullanılmıştır. 1973-1983 yılları arasında yapılan planlama çalışmalarında geleneksel kent merkezleri protokol alanı olarak tanımlanmış ve imar kapsamına alınmamıştır. Mevzuattaki bu eksiklik, Batı Anadolu yerleşimleri için bir süreklilik değeri barındıran ve bu yerleşimlerin bütünlüğünü oluşturan modern katmanların göz ardı edilmesine yol açmıştır. Mevcut koruma planlarının hiçbiri modern kent peyzajı değerlerini korumayı amaçlamamakta, bunun yerine 1980'lerin koruma planlaması anlayışını takip etmektedir. Bu çerçevede gerçekleştirilen ve Batı Anadolu yerleşimlerine odaklanan tez çalışması, 1920-1960 yılları arasında, DPT kurulmadan ve planlı büyüme dönemine geçilmeden önceki dönemde planlanan yerleşimlerde inşa edilen ve o yerleşimin önemli bir tarihsel katmanını oluşturan modern mimarlık mirasını konu edinmiştir. Çalışmanın ana hatlarının çizildiği giriş bölümünün ardından modern kent planlama çalışmalarının İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasındaki tarihsel gelişimi ikinci bölümde değerlendirilmiştir. Tezin üçüncü bölümünde Türkiye'de koruma ve planlama pratiğinin gelişimi koruma planlaması kavramı üzerinden, koruma amaçlı imar planı çalışmaları öncesi ve sonrası dönemdeki değişimlerle birlikte ele alınmıştır. Bu bölümde ayrıca Osmanlı'dan Cumhuriyet'e planlamaya ilişkin kurumlar ve yasal düzenlemeler irdelenmiştir. Tezin dördüncü bölümünde, çalışmanın odağı olan Batı Anadolu yerleşimlerinde 1920-1960 arası dönemde gerçekleştirilen planlama çalışmaları ve bu çalışmalardaki koruma boyutu açıklanmıştır. Tezin beşinci bölümü, Batı Anadolu yerleşimlerinde 1920-1960 arası dönemde yürütülen planlama çalışmalarının söz konusu yerleşimler üzerinden değerlendirildiği bölümüdür. Bu değerlendirme, Batı Anadolu'da detaylı irdelenen yerleşimler olan Afyon Merkez, Aydın Merkez, Aydın Nazilli, Aydın Söke, Balıkesir Merkez, Burdur Merkez, Denizli Merkez, Denizli Buldan, İzmir Bergama, İzmir Ödemiş, İzmir Tire, Kütahya Merkez, Manisa Akhisar, Manisa Alaşehir, Manisa Kula ve Uşak Merkez üzerinden gerçekleştirilmiştir. Her bir yerleşimin planlama tarihçesi ve miras değerleri irdelenerek, yürütülmekte olan koruma çalışmaları ve mevcut durum değerlendirilmesi yapılarak, günümüzde bu değerlerin korunmasında karşılaşılan sorunların dökümü yapılmıştır. Tezin altıncı ve son bölümünde, Batı Anadolu yerleşimleri özelinde değerlendirilen yirminci yüzyıla ilişkin kentsel katmanın korunması ve karşılaşılan tehditlerin azaltılmasına yönelik benimsenmesi gereken yaklaşım açıklanmıştır.