LEE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Gözat
Konu "Architectural drawing" ile LEE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Ögeİlişkisel bir şey olarak mimari temsil(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Asar, Hande ; Dursun Çebi, Pelin ; 645126 ; Mimari Tasarım Bilim DalıBu tez çalışmasında, "mimari temsil, sözünü tüketmiş bir 'nesne' olmanın ötesinde, öznenin sürekli etkileşime geçebildiği ilişkisel bir 'şey' olarak nasıl tartışılabilir?" sorusunun izi sürülmektedir. Bir nesne olarak mimari temsil, kendi bilgisi bağlamında varlık alanını korur. Onun bir 'şey' haline dönüşmesi ise, özne ile etkileşime geçtiği ya da öznenin dünyasında bir şeyleri tetiklediği noktada gerçekleşir. Böylesi bir etkileşim farklı bilgi katmanlarını bir araya getirerek üretici ve yaratıcı bir tartışma alanı üretir. Bu yaratıcı alan mekan ya da mekan düşüncesi bağlamında kişisel bir dili ve alternatif tasarlama biçimlerini açığa çıkarır. Bu dil çalışma kapsamında 'katmanlı temsiller' olarak ifade edilmiştir. Çünkü her biri farklı bilgiler içeren şeylerin üst üste getirilmesiyle oluşturulan katmanlı temsiller başka türlü bir bilgi, algılama boyutu, mekansal düşünce ya da hissiyat üretirler. Hatta bazen katmanlaşma için mekanın kendisine dair bir temsil de söz konusu olmayabilir. Bu noktada katmanlaşma hissiyat ile de gerçekleşebilir. Böylesi bir katmanlaşma yaklaşımı ise tez çalışmasının çıkış noktasını oluşturur. Mimari temsilde katmanlaşma tasarım düşüncesi ve tasarlama eylemi arasındaki ilişkiden beslenir. Bahsi geçen ilişki özne ve nesnenin birbirine yaklaşmasına olanak sağlar. Bu yakınlaşma ile mimari temsil 'nesne' konumundan sıyrılarak 'şey' olmaya doğru yol alır. Dolayısıyla tez çalışması mimari temsilin ilişki kurulabilecek bir 'şey' olarak ele alınmasının onu katmanlaştıracağı ve bu katmanlaşmalar aracılığıyla da özne ve nesnenin sürekli diyaloğa girmesiyle açığa çıkan 'şeyleşmelerin' tartışılabileceği hipotezine dayanmaktadır. Çalışma kapsamında ele alınış şekliyle 'şeyleşme', dışımızda olanlar ile kurduğumuz ilişki biçimlerine dair bir yaklaşım olarak ifade edilebilir. Bu yaklaşım ise özne ve şey arasındaki ilişkisellik olarak 'şeyleşme'ye işaret eder. Dolayısıyla 'şeyleşme', mimari temsilin kişisel bir dil kazanması ve mekansal kavrayışlarımızı beslemesi anlamında mimari temsil üzerinden yaratıcı bir alan oluşturma potansiyeline sahiptir. Bu potansiyel mimari temsil aracılığıyla mimarın özgün anlatısını nasıl oluşturabileceğini sorgulayabilmek adına değerlidir. Böyle bir aralıktan beslenen tez çalışması, mimari temsilde katmanlaşma aracılığıyla şeyleşmeleri sorgulamayı hedeflemektedir. Bu sorgulama sonunda ise mimar(özne) olarak şeylerle kurduğumuz temas biçimleri, mimari temsil(şey) yaklaşımları ve mekansal kavrayışlarımız tartışılmaktadır. Mimari temsili katmanlaşmalar üzerinden ele alan bu tez çalışması en temelde ilişkilere odaklanır. Dolayısıyla çalışma kapsamında faydalanılan tüm teorik yaklaşımlar arasında ikili bir düşünce sistemi ve bir okuma biçimi oluşturulmuştur. İkili okuma ifadesinin düşünsel altyapısı her bir tarafın birbirini beslediği ve birbirinden beslendiği bir ilişki biçimi anlamında bir 'buzdağı örneği' ile benzerlik kurularak ifade edilebilir. Dolayısıyla söz konusu kurgu yapısı gereği 'hem... hem de...' ilişkisine işaret eder ve bu ilişki ara-bölgeleri açığa çıkarır. Ara-bölgeler ise Deleuze ve Guattari'nin (1987) 'arada olma' kavramından faydalanılarak tartışılmıştır. Bu noktada çalışma kapsamında kurgulanan ikilik ve ara-bölge ifadeleri açılabilir. İlk olarak mimari temsili oluşturan tasarım düşüncesi ve tasarlama eylemi arasında ikili bir ilişkiden söz edilebilir. Düşünce ve eylem ikiliğinden beslenen mimari temsilin açığa çıkması ise özne ve nesne arasındaki ilişkiye işaret eder. Bu ilişki özne ve nesne ikiliğini oluşturur. Ancak çalışmada mimari temsilin 'şey' olarak ele alınışı söz konusu ikiliği 'özne ve şey' ikiliğine dönüştürür. Bu ikilik de kendi içinde yeniden katmanlaşır ve özne ve şeye dair yeni ikiliklerin oluşturulmasını sağlar. Buradan hareketle tez çalışması kapsamında özne, açık bilgi ve örtük bilgi ikiliği; şey ise temsili teoriler ve temsil edilemeyenlerin teorileri ikiliği aracılığıyla tartışılır. Böylesi bir kurgu tüm bu ikilikler arasındaki ilişkilerden açığa çıkan ara-bölgeler ile özelleşmeye başlar. Dolayısıyla özne ve şey ara-bölgesi 'şeyleşmeyi'; açık bilgi ve örtük bilgi ara-bölgesi 'kişisel bilgiyi'; temsili teoriler ve temsil edilemeyenlerin teorileri ara-bölgesi ise 'nesne-şeyi' açığa çıkarır. Teorik kurguyu anlatan tüm bu ikili okumalar aynı zamanda tez çalışmasının metodolojisini oluştururlar. Altı bölüm olarak kurgulanan tezin giriş (birinci) bölümünde araştırmanın problemi, hipotezi, amacı ve yöntemi açıklanmıştır. İkinci bölümde tez çalışmasının kavram setini oluşturan 'özne, nesne, şey, şeyleşme' kavramları ve bu kavramların birbirleri ile nasıl ilişkilendirildikleri tartışılmıştır. Bunun için Heidegger'in (1971; 1977) 'çerçeveleme, yakınlaşma, şey, hypokeimenon' kavramlarından ve özne-nesne ilişkisini tartıştığı metinlerinden, ayrıca Harman'ın (2020) 'Nesne Yönelimli Ontoloji' felsefesinden faydalanılmıştır. Bu bağlamda özne ve nesne ilişkisi 'çerçeveleme' kavramı, özne ve 'şey' ilişkisi 'yakınlaşma' kavramı, 'şeyleşme' ise özne ve şey arasında kurulan ilişki üzerinden tartışılmıştır. Tüm bu kavramlar ve aralarında kurulan ilişkiler tez çalışmasının üst kavram seti olarak kullanılmıştır. Üçüncü bölümde çalışmanın kuramsal yaklaşımı, oluşturulan ikilikler ve ara-bölgeler üzerinden ifade edilmiştir. Katmanlaşma aracılığıyla şeyleşmenin tartışıldığı bu bölümde katmanlaşmanın inşası ikilikler üzerinden, şeyleşmenin oluşumu ara-bölgeler üzerinden ele alınmıştır. Mimari temsilde katmanlaşma mimarın söylemine eğilen, o söylemi somutlaştıran, görünen ve duyumsanan arasındaki ilişkiden beslenen, başka türlü bir bilgi, algılama boyutu, mekansal düşünce ya da hissiyat ürettiren yaratıcı bir alan olarak ifade edilmiştir. Mimari temsilin şeyleşmesi ise her eylem anında içinde çözümlenemeyen bir taraf bırakan, anlık değişimlere gebe, özne ve nesne arasında farklı karşılaşma biçimlerini türeten ve hem öznenin hem de nesnenin karşılıklı olarak birbirinin farkına varmasını sağlayan bir ilişkisellik olarak değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde bir önceki bölümde tartışılan kuramsal yaklaşımlardan faydalanılarak mimari temsil örneklerini tartışabilmek üzere teorik bir model kurgulanmıştır. Model 'kavramsal ikilikler' ve 'şeyleşme tipleri' olmak üzere iki veri setinden oluşmaktadır. Kavramsal ikilikler her bir örneğin nasıl katmanlaştığına, şeyleşme tipleri ise bu katmanlaşmalar aracılığıyla temsilin nasıl şeyleştiğine dair bir okuma yapabilmek için kullanılmıştır. Beşinci bölümde tezin argümanının pratikteki karşılıklarını tartışabilmek üzere model aracılığıyla seçili mimari temsil örnekleri üzerinden bir okuma denenmiştir. Bu okuma sonucunda açığa çıkarılan kavramsal ikilik(ler) ve şeyleşme tip(ler)i arasında kurulan ilişkiler temsil nesnesinin 'şey'e dönüşme yolculuğuna (şeyleşme hali) dair bir deneme olarak ifade edilmiştir. Çünkü özne ve nesne etkileşime geçerek birbirlerine yaklaştıkları ve şeyleşmeleri açığa çıkardıkları an'(lar)ın içinde kendilerine değişip, dönüşebilen bir aralık bulurlar. Şeyleşmeler ise 'hem yol hem de yolculuğu' aynı an'da açığa çıkaran bir ortam kurarlar. Dolayısıyla şeyleşme potansiyellerine dair söz konusu aralıklar tez çalışması kapsamında 'tasarım kaçış çizgileri' (Deleuze ve Guattari'nin (1987) 'kaçış çizgileri' kavramından faydalanılarak) olarak ifade edilmiştir. Bu bakışın öznenin sürekli etkileşime geçebildiği ilişkisel bir 'şey' olarak mimari temsili tartışmaya olanak sağlayabileceği düşünülmektedir. Son olarak altıncı bölümde araştırmanın sonuçlarının özne ve nesnenin birbirine yakınlaşması ve bir ilişki kurması bağlamında mimar(özne) kavrayışına katkısı, kendi bilgisini üreten ve tartışma alanını kuran mimari temsil(şey) kavrayışına katkısı ve algısal sınırlarımızı zorlayan mekansal kavrayışlara katkısı üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. Sonuç olarak mimari temsil ilişkiler ve bu ilişkilerin yarattıkları ortamlar üzerinden ele alındığında, farklı bakış açılarının, kavrayışların ya da farkındalıkların yolunu açar. Tüm bu olasılıklar ise tasarımın yaratıcı yönüne işaret eder. Nitekim bu olasılıklardan biri olarak değerlendirilebilecek bu çalışma, mimari temsilde katmanlaşma aracılığıyla şeyleşmeleri açığa çıkararak bahsi geçen yaratıcı alana dair bir bakış açısı sunar. Bu bağlamda tez 'şeyleşme'yi bir potansiyel olarak ele alır, onu 'hem yol hem de yolculuk' olarak değerlendirir ve nihayetinde 'tasarım kaçış çizgilerini' tartışmaya açar. Bir açık kaynak olarak sunulan bu 'tasarım kaçış çizgileri' ise şey'ler ile karşılaşma ve etkileşime geçme biçimlerimize dair kişisel bir okuma ve bir izlek olarak ifade edilir. Böylece mimari temsil, farklı bakış açıları üzerinden, kendisine özgün bir aralık bulur ve özne ve nesne ilişkisi bağlamında her seferinde yeni bir söz söyleyebilmemize katkı sağlar.
-
ÖgeMimari çizimin görünmeyen içeriği ve eylemselliği( 2020) Tanrıverdi Çetin, Çağın ; Dülgeroğlu, Fazilet Yurdanur ; 629139 ; Mimari Tasarım Bilim DalıBu araştırmanın konusu mimari tasarım alanında çizim ile ilgilidir. Çizim, tasarım süreci boyunca düşünceler ve üretimler arasında bağlaç görevi görüp sürece yön veren, dönüştürücü ve yaratıcı etkileri olan bir pratiktir. En eski iletişim araçlarından biri olan çizim, bedensel ve zihinsel bir etkinlik olarak çizerin kendiyle de bir diyalog zemini kurmasını sağlar. Ayrıca, fiziksel gerçeklikten beslendiği gibi, gerçekleşmesi mümkün olmayan sanal dünyalar tasarlamayı mümkün kılarak yaratıcılığı besler. Mimarlık araştırmalarında önemli bir yer tutan çizim, mimarlığın zanaatkarlıktan ayrı bir disiplin olarak kabul görmesinde anahtar role sahip olup yüzyıllardır mimarlık kavrayışı ve üretim biçimleriyle etkileşim halinde dönüşmektedir. Mimari çizimin tarihsel sürecine bakıldığında, çizimin optik sistemler ve onların ürettiği araçların belirlediği düşünce setleri doğrultusunda nesneleştiği gözlenmektedir. Son yıllarda ise, görsel bir nesne olarak çizim paradigmasından, eylem olarak çizim paradigmasına geçiş olduğu düşünülmektedir. Tasarım sürecinde pasif ve koşullanan yapısıyla nesneleşmiş çizimin araçsallığı, aktif ve koşullayan bir role dönüşmüştür. Bu dönüşüm tezi yönlendiren, "mimari çizimin görselliği ve eylemselliği arasında bir ilişki kurulabilir mi?" sorusunu doğurmuştur. Çizim, görünen ve görünmeyen katmanlar içerir. Görünen katmanlar çizimin fiziksel karşılığı olup görünmeyen katmanların etkisine açıktır. Çizimin görünmeyen içeriği ise gizli, silinmiş izler, yardımcı veya ikincil çizgiler olarak tanımlanabilir. Bir forma bürünerek görünür hale gelen çizim, sabitlenmiş, terk edilmiştir. Bitmişlik, sürekli değişen, dönüşen koşullardan uzaklaşarak çizimin nesneleşmesine sebep olur, ki bu durum çizimin katlarını örterek yüzeyselleşmesine yol açar. Bu bağlamda tez, çizimin eylemsel bir oluşum olduğu savını ortaya koyarak bu eylemselliği çizimin görünmeyen içeriğiyle ilişkilendirmektedir. Eylemsel bir oluşum olarak çizimin görsel dökümanlar üzerinden tanımlanması kendi içinde bir tutarsızlık içermektedir. Bu sebeple tezin amacı, mimari çizimin göz merkezci yapısını eleştirerek, eylemsel niteliğini açığa çıkarmanın yollarını araştırmaktır. Çalışmanın hedefi ise, mimari tasarımda olası yeni çizim kavrayışlarının izini sürerek, çizimin anlamı ve potansiyelini günümüz olanaklarıyla değerlendirmektir. Tezin, mimari çizimin görünen unsurları dışında kalan içeriğine yoğunlaşması noktasında, Stan Allen'ın, mimarlıkta nesne-süreç, görünen-görünmeyen ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına olanak sağlayan "alan kuramı" kuramsal temel oluşturmuştur. Bütünü oluşturan parçaların ilişkileriyle ilgilenen alan kuramı aracılığıyla, tasarımcı ve çizim arasındaki ilişkinin çizgisel anlamda dışavurumu olarak, arka planda kalan, ikincil olan, yardımcı çizgiler veya varsayılan çizgiler olarak kavramsallaştırılabilecek çizim unsurlarının, bir başka deyişle çizimin görünen bileşenlerinin arasında-dışında-arkasında kalan unsurların çizimdeki kurucu etkisi araştırmaya değer bulunmaktadır. Tezin yöntemi, tasarım disiplininin doğrusal olarak birbirini izleyen ilerlemeci bir yapıda olmadığı düşüncesini de göz önüne alarak, Horst Rittel'in öncülüğünü yaptığı tartışmacı yaklaşım olarak belirlenmiştir. Bu yaklaşımda tasarım düşüncesinin, "kötü" (wicked) doğası gereği, eşsiz ve karmaşık olduğu, kesin bir şekilde formüle edilemeyeceği savunulur ve ortaya konulan savın sorgulanması için tartışmaya açılması gerekir (Rittel & Webber, 1973). Buna göre araştırma, tartışmaya dayanan bir süreç olarak görülerek, mantıksal muhakeme, gözlemlerin yorumlanması ve konuya ilişkin yapılan diğer bilimsel çalışmaların oluşturduğu kanıtlama üçgeninden yararlanır (Metcalfe & Powell, 2000). Çizimi kuram ve pratik arasında konumlandıran çalışma, tasarım içeren kuramsal araştırma (design inclusive research) süreci olarak ele alınmıştır. Mimari tasarım sürecine ilişkin olarak, çizim pratiği üzerine kuramsal bir araştırma yapma noktasında bu yaklaşımın katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Buradan yola çıkarak, konuyla ilgili yapılan yazın taraması ve tez kapsamında çizim üzerine yapılan deneysel çalışmaların yorumlanması aracılığıyla, mimari çizimin eylemsel niteliğini açığa çıkarmanın yolları araştırılmakta; günümüz olanaklarıyla çizim kavramı yeniden ele alınmaktadır. Mimari çizime ilişkin yazın incelendiğinde, görme biçimiyle yapma biçiminin çift yönlü bir etkileşim içerisinde olduğu görülmüştür. Bu sebeple ele alınan çalışma, çizimi "yazmak", "görmek" ve "yapmak" olmak üzere üç eksende ele almıştır. Çizimi "yazmak", onun görsel bir dilden alınıp yazılı bir dilin koşullarına çevrilmesi girişimi olarak, çizimi metinselliğin koşullarında yeniden üretmek demektir. Çizimi "görmek", çizimin nasıl ele alındığını / anlamlandığını belirlerken, çizimi "yapmak" ise, çalışmanın odağını çizimin nesnesinden sürecine yöneltmektedir. Çizim sürecinde "yapmak" eylemi, çizim düzleminde vücut bulup nesneleşmiş ve dondurulmuş bir düşüncenin, içsel ilişkilerini açığa çıkararak onu canlı, değişime açık, düşünsel derinliği olan bir varlığa dönüştürür. Bu açıdan çizim, eylem ile ilgili olup, düşünme ve yapma arasında bütünleştirici bir lehim olarak iş görür. Eylemler arasındaki her arakesit yeni bir ilişki açığa çıkarır. Çizimi diri tutan, sürekli güncelleyen, oluş halinde bir varlığa dönüştüren, bu ilişkiler olmaktadır. Bu sorgulamalar aracılığıyla, çizimin eylemselliğinin tüm bedensel duyular gibi, görselliği de ilgilendirdiği, ancak "eylem olarak çizimin" görünenden / gösterilenden fazlasını içeren bir potansiyeli olduğu sonucuna varılmıştır. Çizim, noktalar ve çizgiler gibi çizim düzlemindeki izler aracılığıyla vücut buluyor olsa da, bu unsurlar çizim sürecinin yalnızca bir bölümüne işaret eder. Çizimin görünmeyen içeriği, farklı zihinsel yapılanmaları, gerçeklikleri, çağrışımları ve henüz cisimleşmemiş tezahürleri açığa çıkarır. Bu yönüyle, mimari çizim aracılığıyla görünmeyeni fark etmeye çalışmak başlı başına eleştirel bir eylemdir. Bu bağlamda, günümüz koşullarında mimari çizimin görünen-görünmeyen ilişkilerinin yeniden ele alınması, mimari çizim alanında yaratıcı sonuçlar açığa çıkarabilir.