FBE- Endüstri Mühendisliği Lisansüstü Programı
Bu topluluk için Kalıcı Uri
Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı altında bir lisansüstü programı olup, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermektedir.
Endüstri Mühendisliği; insan, makine, malzeme gibi elemanlardan oluşan sanayi ve hizmet sektöründeki sistemlerin incelenmesi, örgütlenmesi, yürütülmesi, denetlenmesi ve geliştirilmesi için sistem, model ve yöntem geliştirerek sorunları çözen bir bilim dalıdır. Temel amacı organizasyonların performansını artırmaktır.
Gözat
Yayın Türü "Thesis" ile FBE- Endüstri Mühendisliği Lisansüstü Programı'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeA mathematical model and two-stage heuristic for the container stowage planning problem with stability parameters(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) Bilican, Mevlüt Savaş ; Evren, Ramazan ; 668833 ; Endüstri MühendisliğiOver the past two decades there has been a continuous increase in demand for cost efficient containerized transportation. To meet this demand, shipping companies have deployed larger container vessels, which can nowadays transport more than 20000 TEUs (Twenty-Foot Container Equivalent Units). These vessels sail from port to port loading and unloading thousands of containers. As the size of the vessels increases, the loading sequence of containers onto the vessels presents an important challenge for planners since the liner companies try to shorten their stay at ports in order to improve their profits. An efficient stowage plan which delineate the location of each container is required to keep the vessel duration at port minimum. Because containers must be stacked on top of each other, unloading and loading of a container at the same port results from over stowage. Over-stows arise either when planners want to unload containers destined for current port which however are beneath those destined for subsequent ports, or when planners want to reorder the sequence of containers to prevent more over-stows in the future. Usually it is called necessary shifting in the former case and voluntary shifting in the latter. Shifting containers are time-consuming and money-consuming activities. Therefore, the arrangement of containers on board is crucial to achieve effective operations by reducing the number of over-stows. The task of determining the arrangement of containers is called stowage planning. On the other hand, while keeping the number of over-stows at the minimum level, the stowage plan must comply with the stability requirements of the ship`s sailing safely. Fail to meet basic stability constraints may lead to catastrophic consequences in terms of both ship and cargo safety. Moreover, container ships with loading plans that no not meet the stability requirements are not allowed to sail by port authorities. Therefore, over-stow instances and stability parameters play a crucial role for the efficiency of the loading plan. In this study, the container stowage planning problem with stability constraints (e.g. shear force, bending moment, trim) is considered and a mixed integer linear programming (MILP) formulation which generates load plans by minimizing total cost associated with the over-stows and trimming moments is developped. The study adopts a holistic perspective which encompasses several real-world features such as different container specifications, a round-robin tour of multiple ports, technical limitations related to stack weight, stress, and ballast tanks. A two-stage heuristic solution methodology that employs an integer programming (IP) formulation is proposed along with a swapping heuristic (SH) algorithm. This approach first acquires a lower bound on the total over-stow cost with the IP model, thereby creating an initial bay plan. Then, it applies the SH algorithm to this initial bay plan to minimize cost resulting from trimming moments. The efficiency of the MILP formulation and heuristic algorithm is investigated through numerical examples. The results have shown that the heuristic has greatly improved the solution times as well as the size of the solvable problems compared to the MILP formulation. In particular, the two-stage heuristic can solve all size problem instances within an average optimality gap of 0-25% in less than 8 minutes, whereas the MILP can only achieve an approximate optimality gap of 55-80% in 2 hours.
-
ÖgeA multidimensional approach to urban quality of life : the case of Istanbul(Institute of Science and Technology, 1998) Güvenç, İ. Ümit ; Ülengin, Füsun ; 75178 ; Industrial Engineering1930'lu yıllardan beri, farklı disiplinlere mensup pekçok araştırmacı, yaşam kalitesi konusunda araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalarda, yaşam kalitesinin bileşenleri tanımlanmaya çalışılmış ve çeşitli coğrafi birimler, araştırmacılar tarafından geliştirilen yaşam kalitesi indeksleri yoluyla karşılaştırılmışlardır. Bireysel araştırmacılara ek olarak, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler de yaşam kalitesi için kendi indekslerini geliştirmişlerdir. Ayrıca, yaşam kalitesini incelemek için, değişik alanlardan araştırmacılar biraraya gelerek Social Indicators Research adında bir dergi çıkarmışlardır. Yaşam kalitesi konusuna bu yoğun ilginin nedeni, kısıtlı kaynakların etkin kullanımı sorununda yatmaktadır. Karar verici konumundaki yetkililer, kısıtlı kaynaklan; insanların ihtiyaçları, beklentileri ve öncelikleri doğrultusunda kullanmak istemektedir. Bu ise, bu tür çalışmaların kaynak dağıtımı konusundaki karar verme süreçlerinde girdi olarak kullanılmasıyla başarılabilir. Diğer bir deyişle, bu çalışmalar, yetkililer için uygun politika üretme araçlarıdır. Yaşam kalitesini iyileştirici yönde politikalar uygulamak yetkililer için çok önemlidir. Zira, küreselleşme ve bölgeselleşme hareketleri uluslar arasındaki fiziksel ve ekonomik engelleri kaldırınca, çokuluslu şirketler global ekonomik sistemin aktörleri olmuşlar, ülkeler yerine de şehirler bu sistemin yapıtaşları haline gelmişlerdir. Böylece, bir şehirler sistemi hiyerarşisi oluşmuştur. Bu nedenle, çokuluslu şirketlerin yatırımlarım çekmek isteyen şehirler birtakım şartlan yerine getirmek durumundadırlar. Yüksek kaliteli altyapı, iletişim, ulaşım ve güvenlik hizmetleri, iyi yetişmiş insan kaynağı ve ekonomik gelişmeyi sağlayacak gerekli teknolojik birikim bunlardan en önemlileridir. Bütün bunlar, zamanla, halkın yaşam kalitesinde bir artış sağlayacaktır. Küresel ve bölgesel ekonomik sisteme entegre olarak büyük bir ekonomik patlama gerçekleştiren Çin'in sahil şeridindeki kentler, buna iyi bir örnek teşkil etmektedir. Yüzyılın başında dünya nüfusunun 2 milyar ve kent nüfusunun %10 olduğu, buna karşılık gelecek yüzyılın başında bu rakamların sırayla 7.6-9 milyar ve %50'ye ulaşacağı düşünüldüğünde, kentsel yaşam kalitesi kavramı çok daha önem kazanmaktadır. Bunlara ek olarak, kentli nüfusun %30'u gecekonduda yaşarken, 1 milyar insanın da temiz su ve kanalizasyondan yoksun olduğu göz önüne alındığında, kentsel yaşam kalitesinin önemi kendiliğinden anlaşılmaktadır. XI Bu çalışmada, 10 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir metropolitan olan İstanbul'da yaşayan kişilerin kentsel önceliklerinin, ihtiyaçlarının ve beklentilerinin çokölçütlü bir yaklaşımla modellenmesi amaçlanmaktadır. Bu öncelikler, beklentiler ve ihtiyaçlar; üç adet yöntemin birarada kullanılmasıyla incelenmiştir. Bu yöntemler; Hiyerarşik Bilgi Entegrasyonu (HBE), pazarlama alanında çok kullanılan bir teknik olan Bütünleşik İrdeleme (Bİ) ve Analitik Hiyerarşi Yönteminin (AHY) temelini oluşturan ikili karşılaştırma matrisleridir. İstanbul çapında yapılan, A-B-C sosyal sınıflarına göre kotalanmış rassal bir anket çalışmasının verileri, bu modelde girdi olarak kullanılmış ve kişilerin yaşam kalitesi faktörlerine verdiği ağırlıklar bulunmuştur. Böylece, kişilerin kafasındaki ideal şehir profili belirlenmiş ve yetkililer için kaynak dağıtımı konusunda politika tavsiyeleri üretilmiştir. Geleneksel karar verme metotları, her problemin iyi, doğru ve tam olarak tanımlanmış olduğunu varsayarak, görünürdeki alternatiflerin değerlendirilmesine odaklanmışlardır. Pekçoğu matemetikçi olan yöneylem araştırması uzmanları, modellerin dayandığı değerleri sorgulamaksızın sadece matematiksel mükemmelliyetçilik peşinde koşmuşlardır. Gerçekte ise, problemler tam, iyi ve doğru olarak tanımlı olmadıkları için, "Alternatif odaklı düşünme" denilen bu geleneksel yaklaşım, her zaman, olabilecek en iyi sonuçlara ulaştırmayabilmektedir. Problemlerin, kararvericilerin değerlerine uygun olarak yapılandırılması gerekmektedir. "Değerler, değerlendirmede kullanılan prensiplerdir" ve kararvericilerin asıl odaklanması gereken alternatifler değil, değerlerdir. Çünkü herşeyi oluruna bırakmak yerine alternatifler arasında seçim yapmanın nedeni, arzu edilen sonuçlara ulaşma ve arzu edilmeyenleri de önleme isteğidir. Bu ise tamamen değerlere dayanan bir kavramdır. Keeney bu yaklaşıma "değer odaklı düşünme" demektedir ve karar analizinde problemi yapılandırmanın önemini aşağıdaki cümlelerle vurgulamaktadır: "Karar verme konusunda pekçok kitap yazılmıştır. Bunlar bize karar problemlerinin nasıl çözüleceğini anlatırlar ama potansiyel karar olanaklarını nasıl tanımlayacağımızı anlatmazlar. En iyiyi seçmek için alternatifleri nasıl analiz edeceğimizi anlatırlar ama alternatifleri nasıl yaratacağımızı anlatmazlar. Belirli bir amaç fonksiyonu verildiğinde alternatifleri nasıl analiz edeceğimizi anlatırlar ama alternatifleri nasıl değerlendireceğimizi belirleyecek olan kalitatif amaç fonksiyonlarını nasıl oluşturacağımızı anlatmazlar....Neredeyse karar verme hakkındaki tüm literatür, karar verme problemini tanımlama, alternatifleri yaratma ve amaç fonksiyonu belirleme gibi çok önemli işlerden sonra ne yapılacağını anlatır. Ama tüm bu karar problemleri, alternatifler ve amaçlar nereden gelmektedir?" Alternatif odaklı düşünme, kısıtlı bir düşünme şeklidir. Çünkü halihazırdaki alternatifler, tıpkı bir çapa gibi davranır ve diğer alternatiflerin ve ölçütlerin düşünülmesini ve belirlenmesini kısıtlar, hatta engeller. Buna karşılık, değer odaklı düşünme, kararvericinin tam olarak ne istediğini belirleyerek buna ulaşmaya çabalamasına dayanır. Diğer bir deyişle, "değer odaklı düşünme en iyiden başlar ve bunu gerçekleştirir. Alternatif odaklı düşünme ise halihazırdakilerle başlar ve mevcudun en iyisini seçer". Bu açıdan bakıldığında, Bİ, bugüne kadar yapılan çoğu çalışmadan farklı olarak, kentsel yaşam kalitesi kavramım problem yapılandırma yaklaşımıyla ele almaktadır. xii Yani problem, matematiksel model mükemmeliyetçiliğiyle sınırlı bir yaklaşım yerine, değer odaklı bir yaklaşımla yapılandırılmıştır. Öncelikle, İstanbul'daki yaşam kalitesini etkileyen faktörlerin tanımlanması ve bunların hiyerarşik bir yapı içinde ifade edilmesi; araştırmacının bizzat kendisi tarafından değil, uzman görüşü, literatür taraması and İstanbul'da gerçekleştirilen bir pilot ankete dayanılarak gerçekleştirimiştir (çalışmanın amaçlarından biri yetkililere kaynak kullanımı konusunda politika tavsiyeleri üretmek olduğu için, iklim gibi kontroldışı değişkenler elimine edilmiştir). Böylece, kararvericilerin değerleri modele katılmış ve çalışmanın objektif-veriseti-güdümlü olması önlenmiştir. Daha sonra; belirlenen bu faktörler, Bİ yoluyla hipotetik şehir profillerinin oluşturulması için kullanılmışlardır. Yani, halihazırdaki alternatiflerle kısıtlanmış bir alternatif kümesi yerine, uzmanların ve İstanbulluların dahi düşünemeyebilecekleri alternatifler yaratılmıştır. Faktörler bizzat araştırmacı tarafından ağırlıklandırılmamış, bunun yerine kararvericilerin değer ve yargılarını yansıtan ikili karşılaştırma matrisleri ve Bİ kullanılmıştır. Ağırlıkları belirlemede kullanılan bu yaklaşım, ağdıkları kararvericilere doğrudan sormaktan daha doğru ve gerçekçi sonuçlar vermektedir. Görüldüğü gibi,, literatür taraması, pilot anket ve uzman görüşü doğrultusunda belirlenen kriterler, halihazırda olmayan, insan düşüncesinin de ötesinde hipotetik alternatifler yaratmak için kullanılmış, ve ancak bundan sonra alternatifler kararvericiler tarafından değerlendirilmişlerdir. Bu da değer odaklı yaklaşımdan başka birşey değildir. Çalışmanın amaçlarında birisi de İstanbul'da yaşayan kişilerin yaşam kalitesi kriterlerine verdikleri ağırlıkları bulmaktır. Ağırlık kavramı belirli bir tecih teorisine göre tanımlanır Bunun için, AHY, Elektre-tipi yöntemler, belirlilik altında karar vermek için Çokölçütlü Değer Teorisi (ÇÖDT) ve risk altında karar vermek için Çokölçütlü Fayda teorisi (ÇÖFT). ÇÖDT kriterlerin birleştirilmesiyle ilgilidir. En basit birleştirme basit toplamsal modeldir. ÇÖDT'nin aksiyomatik bir temeli vardır. Bu aksiyomatik temel özellikle ağırlıkların ölçümü için çok önemlidir. Çünkü bu aksiyomatik temel, kullanıcının ağırlıklar üzerindeki davranışsal etkileri inceleyebilmesine olanak sağlar. AHY ve Elektre-tipi yöntemler, şu ana kadar özellikle ağırlıkların anlamı konusunda ikna edici bir temele sahip olamamıştır ama özellikle bir uzman gözetiminde uygulandıklarında bu yöntemleri kullanarak bulunan sıralamalar yararlı olabilir. Diğer bir deyişle, bu yöntemler dikkatli kullanılmalıdır. Diğer taraftan, AHY'nin tüm hiyerarşi için değil de sadece ana amacı gerçekleştirmek için dikkate alman en üst seviyedeki kriterlerin göreli ağırlıklarını bulmak için kullanılmasının nedeni, analizin, uzmanlar arasında değil, İstanbul'daki değişik sosyoekonomik sınıflara mensup kişiler arasında gerçekleştirilmesidir. Bu nedenle, 200 kişinin çok fazla sayıda ikili karşılaştırma matrisini doğru olarak doldurması mümkün değildir. Kişiler, bir tane ikili karşılaştırma matrisini bile doldurmakta güçlük çekmişlerdir. Bu çalışmada, ÇÖDT'e dayalı, ayrıştırıcı bir yöntem olan Bİ yöntemi kullanılması uygun bulunmuştur. Keeney'nin ÇÖDT ve Saaty'nin AHY'si gibi yöneylem araştırması-yönetim bilimi yaklaşımları, bir alternatifin toplam faydasının, herbir kriter tarafından sağlanan faydaların birleşimi olduğunu varsayarlar. Günlük hayatta pek raslanmayan konular ve kararverici sayısının az olduğu durumlar için çok uygundurlar. Ancak, Bİ, genellikle alınacak sabun/otomobil markası kararı gibi günlük konular ve çok sayıda (yüzler ve binler mertebesinde) kararvericinin xüi sözkonusu olduğu durumlar için uygundur. Bu da Bİ yöntemini çalışmamız için uygun bir yöntem haline getirmektedir. Bu çalışmada kullanılan model, yaşam kalitesi gibi çok sayıda kriter içeren karar problemleri çin uygun olan HBE kullanılarak oluşturulmuştur. Öncelikle; literatür taraması, pilot anket ve uzman görüşleri yardımıyla belirlenen kriterler, birbirinden bağımsız dört adet kümeye bölünmüşlerdir: (1) Fiziksel Çevre (FÇ) (2) Sosyal Çevre (SÇ) (3) Ekonomik Çevre (EÇ) (4) Ulaşım-İletişim (Uİ) Daha sonra, deneysel tasarım prensiplerine dayanılarak, herbir küme için hipotetik şehir profilleri üretilmiştir. Kart sayısının fazla olduğu durumlarda, faktoriyel tasarım yerine ortogonal tasarım kullanılmıştır. Bu durum, FÇ ve SÇ kümelerinde meydana gelmiştir. Ortogonal tasarım kullanıldığı için, bu kümelerdeki geçerlilik testleri için de ayrıca ikişer adet kart daha üretilmiştir. Bu kartlar çapraz kontrol kartlarıdır. Sonuçta üretilen kart sayısı, herbir küme için sırasıyla, 10, 10, 8, 8 olmak üzere toplam 3 6' dır. Bu sayı çok fazladır. Bunun için, kişiler, dört kümeden birine rassal olarak atanmışlardır. Böylece, tüm kartları değil, sadece kendi atandıkları kümenin kartlarını değerlendirmişlerdir. Daha sonra yapılan analizlerden, kümeler arasındaki sosyoekonomik sınıf ve cinsiyet dağılımının orantılı olduğu görülmüştür. Demek ki, yöntem işe yaramıştur. Köprü aşamasında, geleneksel HBE yönteminin kullandığı ayrı bir Bİ yerine, AHY'nin temelini oluşturan ikili karşılaştırma matrisleri kullanılarak, dört adet kriter kümesinin, ana amaç olan şehirdeki en iyi yaşam kalitesine ulaşma açısından göreli önemleri hesaplanmıştır. Bunun için, herbir kümedeki kişilerin toplu göreli önem vektörünü, w* (t=PE, SE, EE, TC), hesaplarken Saaty'nin Geometrik Ortalama Yöntemi (GOY)'den faydalanılmıştır. Ayrıca, tüm kişiler bir bütün olarak düşünülerek, toplu bir göreli önem vektörü de, v/ASB~, GOY ile hesaplanmıştır. vAGR vektörünün, köprü aşamasında göreli önem vektörü olarak kullanılabilmesi için, bu vektörün herbir grubun grup göreli önem vektörünü, w1 (t=PE, SE, EE, TC), temsil edebildiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Bunun için, Bryson tarafından tanımlanan bir benzerlik fonksiyonundan ve iki adet göstergeden faydalanılmıştır. Dört vektörden herbirinin toplu vektörle benzerliği bulunmuş, daha sonra iki gösterge hesaplanmıştır. Bu testlere göre, toplu vektör, vA0*, diğer dört vektörü temsil edebilecek durumdadır. H*0* vektörü, (0.198, 0.200, 0.381, 0.221)'dir. Görüldüğü gibi, EÇ kümesi, en yüksek göreli öneme sahip kümedir. Grupların vektörlerinde de aynı durum gözlemlenmektedir. Çalışmanın sonuçları, HBE yaklaşımını desteklemektedir. Kümelerden ve köprü aşamasından hesaplanan faydalar, beklentilerimizle uyumlu çıkmıştır: (1) Ekonomik Çevre kümesi, en önemli kümedir. Bu kümeye ait faktörler de üst sırada yeralmaktadır. (2) Faktörlerin olumlu seviyelerine ait faydalar pozitiftir. xiv (3) Faktörlerin olumsuz yönlerine ait faydalar negatiftir. (4) Tüm faktörler olumsuz seviyedeyken, faydalardaki marjinal artış daha düşüktür. Modelin uyumluluğunu gösteren Pearson R2 değerleri çok yüksektir; tüm değerler %90'nın üzerindedir. Kişilerin tutarlılığı bir uyum katsayısıyla ölçülmektedir. Kişiler bir bütün olarak elealındığında, bu katsayı %96 gibi çok yüksek bir değere sahiptir. EÇ ve Uİ kümeleri faktoriyel tasarım sonucu, FÇ ve SÇ kümeleri ise ortogonal tasarım sonucu modellenmiştir. Bu nedenle, FÇ ve SÇ kümelerine ait modeller, basit toplamsal modellerdir. Yani faktörler arasındaki etkileşimler incelenemez. Diğer taraftan, faktoriyel tasarımla oluşturulan EÇ ve Uİ kümelerinin modellerinde faktörler arasındaki etkileşimler incelenebilir. Bunun sonucunda etkileşim terimlerinin katsayılarının istatistiksel anlamlılığı test edilebilir. Modeller istatistiksel olarak karşılaştırılabilir. Böylece, modellerdeki parametreler daha doğru ve hassas olarak hesaplanabilir. EÇ kümesinde, etkileşimler anlamlı bulunmamıştır. Basit toplamsal modelin uygun olduğu görülmüştür. Uİ kümesinde ise ikili ve üçlü etkileşim terimleri anlamlı bulunmuştur ve bu modelin basit toplamsal modelden daha üstün olduğu görülmüştür. Bu şu demektir. Faktörlerin tek bir etkisi yoktur. Faktörlerin çeşitli seviyelerdeki fayda değerleri, diğer faktörlerin seviyelerine bağlı olarak değişmektedir. Bunların ortalamaları ise basit toplamsal modeldeki faktörün katsayısına eşittir. Görüldüğü gibi, etkileşim terimleri dikkate alınmaları gerekirken alınmazlarsa, son derece yanıltıcı sonuçlara varılabilir. Çalışmadan çıkartılabilecek kavramsal sonuç şudur: İstanbul'da yaşayan kişiler, iş bulma olanakları yüksek, altyapı ve belediye hizmetleri yeterli, trafik akışı rahat ve çabuk, yaşam ve konut maliyeti düşük, güvenli bir şehir istemektedirler. Dolayısıyla, yetkililer ve şehir-bölge planlamacılar bu alanlara eğilmelidirler. Tüm faktörlerin kontrolü çok kolay değildir ama bu çalışma, İstanbul'un kaynaklarının hangi önceliklere göre kullanılması gerektiğini göstermektedir. Bu çalışmada, kişisel değil, sadece gruplar bazında sonuçlar verilmiştir. İstanbul gibi büyük ve heterojen bir şehir için, 200 anketten fazlasının gerektiği bilinmektedir. Ancak, çalışmanın bütçesinin araştırma fonunun desteğiyle sınırlı olması, anket sayısının arttırılmasını engellemiştir. Bu dezavantaj, sosyoekonomik sınıflara göre kotalı ve rassal bir anketle aşılmıştır. Çalışmanın sonuçları, gerçekten de tercihlerde heteroj enliğin varlığına işaret etmektedir. Dolayısıyla, daha sonraki çalışmalarda, farklı tercihlere sahip grupları tanımlamak yararlı olabilecektir. Böyle bir segmantasyon çalışması, yetkililere ve şehir-bölge planlamacılara ek bilgi sağlayacak ve değişik grupların önceliklerini ve beklentilerini anlayabilmelerine olanak verecektir. Bu ve benzer çalışmaların verileri, 0-1 tamsayılı programlama gibi çeşitli tekniklere girdi oluşturabilir ve bu şekilde, teklif edilen projelerin değerlendirilmesinde ve kısıtlı bir bütçedeki paranın projeler arasındaki dağıtımını belirlenmesinde kullanılabilir.
-
ÖgeA3 Düşünme Yolu İle Çapraz Sevkiyat Tesisinin Geliştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-01-31) Çelepçıkay, Ömer ; Durmuşoğlu, M. Bülent ; 10026336 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu çalışmada, Türkiye’nin en büyük lojistik şirketinin çapraz sevkiyat tesisi incelenmiştir. Yalın bir bakış açısı sağlayan A3 yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemle şirketin mevcut durumu incelenerek gözlem ve analiz yapılmıştır. Bu gözlem ve analizler sonucu bazı problemler saptanmıştır. Tespit edilen problemlerden ortalama stokta kalma süresini azaltmak için Öneri A3’ü geliştirilmiştir. Bu A3 çalışması, gündüz eşzamanlı olarak sevkiyat yapılmasının önemini ortaya koymuştur. Bu yaklaşım uyguladığı takdirde ortalama stokta kalma zamanlarında yaklaşık %20 düşüş öngörülmüştür. Stoklardaki bu azalma beklentisi, tesisin iş hacminin yükselmesini mümkün kılmaktadır. Ayrıca mesai ücretlerinin azalmasını dolayısı ile de maliyetlerin düşmesine imkân tanımaktadır. Bir diğer problem ise mal kabul sürelerinin fazlalığıdır. Bu problemin kaynağını ortaya koyması ve çözüm üretebilmek için Sorun A3’ü geliştirilmiştir. Bu A3 çalışması tedarikçi ile iletişimin yetersiz olduğunu ortaya koymuştur. Bu iletişimsizliği giderebilmek ve planlamanın daha doğru yapılabilmesini sağlayabilmek için randevu sistemi önerilmiştir. Bu sistem ile tedarikçilerin geliş zamanları ve yük miktarlarına göre zaman optimizasyonu hedeflenmiştir. Bu yaklaşım, belirlenen kısıtlarla hayata geçirildiğinde mal kabul sürelerinde %60’a varan düşüş öngörülmüştür. Bu yaklaşımla tesis daha planlı ve programlı bir yapıya kavuşabilmektedir. Öngörülen düşüşle birlikte tesisin potansiyeli artmakta ve girdilerin yükselmesi beklenmektedir. Ayrıca mal kabul sürelerindeki düşüş personele ödenen mesai ücretlerinde tasarrufa imkân vermektedir.
-
ÖgeAcil Durum Tahliye Simulasyonları Ve İşletme Fakültesi’nde Uygulanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-08-04) Ekizoğlu, Betül ; Bozdağ, Cafer Erhan ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringHer geçen gün binalar daha çok büyümekte ve daha kalabalık insan grupları bir arada bulunur hale gelmektedir. Bu gelişmelere bağlı olarak kişilerin binalardan güvenli çıkışlarının sağlanması da önem kazanmaktadır. Her bina sorumlusu binada yaşayan veya çalışan kişilerin güvenliğini düşünmek durumundadır. Ayrıca bu konuda yasal düzenlemeler de bulunmaktadır. Kalabalık insan topluluklarının bir arada bulunduğu yapılarda acil durum hazırlıkları, verimli tahliye planları hazırlanması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Verimli tahliye planlarının oluşturulması için literatürde farklı tekniklerin kullanıldığı görülmüştür. En genel anlamıyla bu teknikler Risk değerleme, optimizasyon ve simülasyon teknikleridir. Acil durumlarda ortaya çıkan stres, panik gibi psikolojik faktörlerin, birlikte bulunan kişiler arasındaki sosyolojik ilişkilerin ve çevresel faktörlerin simülasyon modellerine daha iyi yansıtılabilmesi acil durum çalışmalarında büyük öneme sahiptir. Tez çalışmasının yapılma amacı İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin acil durum tahliye simülasyon modelinin kurulması ve model sonuçlarının elde edilmesidir. Çalışma kapsamında literatür araştırması yapılmış, acil durumlar için farklı simülasyon modelleri incelenmiş, çalışma amacına en uygun model belirlenmiştir. Simülasyon modeli on adet senaryo üzerinde incelenmiş olup, her senaryonun sonuçları elde edilmiştir. Performans kriteri olarak toplam tahliye süresinin alındığı çalışma en düşük toplam tahliye süresinin elde edildiği senaryonun acil durum planı için önerilmesiyle sonuçlanmaktadır.
-
ÖgeAcil Servis Performansını Değerlendirmeye Yönelik Bir Çok Kriterli Karar Modeli(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-06-27) Tüzün, Serhat ; Topçu, Y. İlker ; 434250 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringSağlık Hizmetleri Yönetimi, son yıllarda üzerinde çok disiplinli araştırmalar yapılan en önemli konulardan birisidir. Bu konuda yapılan çalışmalar sağlık hizmetlerine erişim düzeyini iyileştirmenin yanında artan sağlık maliyetlerini kontrol altına alma amacını taşır. Sağlık hizmetleri alanı, diğer araştıma alanları gibi yüksek belirsizlik altında olup, bileşenleri arasında dinamik bir ilişki vardır. Bunlara ek olarak, birbirleriyle çelişen amaç ve hedeflere sahip çok sayıda karar verici barındırması ile diğer alanlardan ayrılmaktadır. Bu amaç ve hedefler dahilinde, kaliteli hizmetin düşük maliyet ile sunulabilmesi ve bu hizmete herkesin kolayca erişebilmesi ana amaç olarak ön plana çıkmaktadır. Tüm bu farklı bakış açıları ele alındığında, sağlık hizmetlerinde Yöneylem Araştırması tekniklerinin kullanılmasını mantıklı kılmaktadır. Yöneylem Araştırması, İkinci Dünya Savaşı’nda ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra olgunluk seviyesine ulaşmış olup, günümüzde gerçek hayat problemlerinin modellenip çözülmesinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Sağlık hizmetleri de, Yöneylem Araştırması tekniklerinin etkin bir şekilde kullanılabileceği gerçek hayat problemlerini barındıran bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tez çalışmasında öncelikle Sağlık Hizmetleri Yönetimi ele alınmış ve geçmiş yıllardaki çalışmalar incelenerek yapılan kapsamlı yazın taraması neticesinde bu çalışmalar sınıflara ayrılmıştır. Belirlenen kriterler dahilinde yapılan araştırma sonucunda çalışma özellikleri, konu, metodoloji, problem özellikleri ve konum özellikleri şeklinde beş ana sınıf oluşturulmuş, ve incelenen çalışmalar bu sınıflar altında gruplanmıştır. Oluşturulan taksonomi tablosu ile çalışmaların yoğunlaştığı sınıflar tespit edilmiş ve eksik noktalar bulunmuştur. Bu noktalardan birisi olan Acil Servis Performansı’nın bu çalışma kapsamında araştırılmasına karar verilmiştir. Acil Servis Performansı, bugüne dek Sağlık Hizmetleri Yönetimi altında detaylı bir şekilde incelenmemiş bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Acil Servis hakkında yapılan araştırmalar, yoğun belirsizlik altında olması sebebiyle genel bir performans ölçümünün Acil Servis’te uygulanmasının zor olduğu görüşünde birleşmektedir. Bu bağlamda, yapılan çalışmalar daha çok Acil Servis için önemli olan faktörleri ayrı ayrı ele alarak sistemin incelenen faktör bazında etkinliğini ölçmektedir. Bu çalışma, ayrı ayrı incelenen bu faktörleri tek bir modelde birleştirerek Acil Servis’in genel performans ölçümünü yapmayı hedeflemektedir. Yapılan çalışma altı ayrı bölümden oluşmaktadır. İlk olarak Sağlık Hizmetleri Yönetimi hakkında genel bilgi verilmiş olup örnekler ile yapılan çalışmalar aktarılmıştır. Konuya son dönemde verilen önemden bahsedilmiş olup farklı ülkelerdeki çalışma gruplarının ilgisinden söz edilmiştir. Daha sonra Yöneylem Araştırması tekniklerinin nasıl kullanıldığını göstermek adına geçmiş yıllarda yapılmış çalışmalardan örnekler seçilmiş ve kısaca anlatılmıştır. Sonraki bölümde Sağlık Hizmetleri Yönetimi’nin ortaya çıkışı ve gelişimi aktarılmış olup, kapsamlı bir yazın taraması yapılmıştır. Yazın taraması sonucunda çalışmalar sınıflara ayrılıp taksonomi tablosu oluşturulmuştur. Sınıflar arası etkileşimler, hangi konu başlıkları altında hangi tür çalışmaların yapılabileceği ve bu çalışmalarda hangi tekniklerin kullanılmasının uygun olacağı detaylı bir şekilde incelenmiş, ve gelecekte yapılacak çalışmalara yol gösterme hedeflenmiştir. Sağlık Hizmetleri Yönetimi’nin genel olarak incelenmesinin ardından Acil Servis Performansı üzerine yoğunlaşılmış ve Acil Servis’lerin genel yapısından bahsedilmiştir. Bu yapıda ve süreçlerde karşılaşılan problemler anlatılmış, önceki çalışmalar ile bu problemlerin nasıl çözümlendiği örneklendirilmiştir. Bu çalışmalara ek olarak sağlık hizmetlerinde performans ölçümünün nasıl yapıldığı incelenmiş, ve Acil Servis Performansı alanında yaşanan eksiklik üzerinde durulmuş, bunun nedenleri ile nasıl modellenebileceğinden bahsedilmiştir. Daha sonra, kurulan model ve modelde kullanılan yöntemler detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Acil Servis Performansı’nın hesaplanabilmesi için önemli faktörler ele alınmış ve bu faktörlerden uzman görüşü ile kriter listesi oluşturulmuştur. Bu kriterler, zaman ana kriteri altında kayıt süreci, bekleme süreleri ve tedavi süreci, kalite ana kriteri altında hizmet kalitesi, bilgi kalitesi ve fiziki koşullar ile maliyet ana kriteri altında işletme maliyeti, ekipman maliyeti, malzeme maliyeti ve işgücü maliyeti olarak şekillendirilmiştir. Bu kriterlerin Acil Servis Performansı’nı etkileyen ağırlıkları ile her bir kriterin performans değeri kullanılarak bir formül elde edilmiştir. Bu formül kullanılarak Acil Servis Performansı’nın hesaplanabilmesi için iki fazlı bir model oluşturulmuştur. Modeli ilk fazında, Analitik Ağ Süreci ile kriterler arası ilişkiler ve bu ilişkilerin dereceleri tespit edilerek her bir kriterin önem düzeyleri hesaplanmıştır. Sağlık sektörü çalışanlarından oluşan uzmanların katkılarıyla bu hesaplamalar yapılmıştır. Bu önem düzeyleri aracılığıyla kriterler ağırlıkları bulunmuş ve genel bir formülasyon ortaya çıkartılmıştır. İkinci fazda ise her bir kriter için değerlendirme ölçütleri belirlenmiş olup bu ölçütlerin performans değerlerine dönüşümü gerçekleştirilmiştir. Bu dönüşüm için Performans Dönüşüm Fonksiyonları oluşturulmuştur. Kantitatif kriterler için yapılan ölçümler üstel tek boyutlu değer fonksiyonları aracılığıyla performans değerlerine dönüştürülmüştür. Kalitatif kriterler için ise Likert ölçeği kullanılarak ölçümlendirme yapılmış ve Heaviside basamak fonksiyonları aracılığıyla performans değerlerine dönüşümleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen kriter ağırlıkları ile her bir kriter için bulunan performans değerleri, oluşturulan formüle yerleştirilerek Acil Servis Performansı ölçümü tamamlanmıştır. Ortaya çıkan genel performans değeri için bir ölçek oluşturulmuş ve Acil Servis’in etkin çalışma düzeyi sözel ölçek ile anlamlı kılınmıştır. Buna göre, herhangi bir Acil Servis’e uygulanabilecek olan model sonucunda ortaya çıkacak değer sonucunda Acil Servis’in ideal düzey ile tehlikeli düzey aralığında yer alan konumu tespit edilebilecektir. Çalışmada önerilen model İstanbul’da yer alan büyük bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servis’inde uygulanmıştır. Uzmanlar ile yapılan çalışmalar sonucunda kriter ağırlıkları bulunmuş, daha sonra Acil Servis’te yapılan ölçümler ile kriterlerin performans değerleri elde edilmiştir. Tüm bu verilerin birleştirilmesiyle Acil Servis Performansı için oluşturulan formül kullanılarak uygulama yerinin genel performansı hesaplanmış ve güçlü ve zayıf noktaları tespit edilmiştir. Uygulama yerinin kabul edilebilir düzeyde bir etkinlik düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir. Daha sonra her bir kriterin performans değerleri incelenmiş olup hangi noktalarda güçlü, hangi noktalarda zayıf olduğu yorumlanmış ve bu zayıflıkların giderilmesine yönelik yapılabilecek Sağlık Hizmetleri Yönetimi çalışmaları önerilmiştir. Son bölümde, yapılan çalışma özetlenmiş ve kurulan modelin avantaj ve dezavantalarından bahsedilmiştir. Daha sonra bu dezavantajların nasıl yok edilebileceği incelenmiş ve gelecekte yapılabilecek çalışmalar için öneriler getirilmiştir. Bu öneriler ışığında, bir Acil Servis için uygulanan bu çalışmanın Türkiye’de yer alan tüm Acil Servisler’e uygulanabileceği tespit edilmiş olup; kapsamlı bir inceleme ile Türkiye’deki Acil Servisler’in etkinlik düzeylerinin belirlenip kıyaslanabileceği, ve Sağlık Bakanlığı’na yol gösterecek bir proje dahilinde zayıf noktaların tespit edilip, bu zayıf noktaların giderilebileceği bir çalışma yapılmasının uygun olacağına kanaat getirilmiştir. Ek olarak, yapılacak değişiklikler ve eklenecek ülkelere özgü özellikler ile tüm dünyadaki Acil Servisler’de kurulan bu modelin uygulanabileceği belirtilmiştir.
-
ÖgeAn adaptive forecasting methodology by utilizing change point detection technique on time series(Institute of Science And Technology, 2020-03-16) Naser Naemi Avval, Ali ; Beyca, Ömer Faruk ; 507161134 ; Industrial Engineering ; Endüstri MühendisliğiThe objective of the exponential smoothing forecasting is to use past observations to form future forecast, to do this algorithm use past data by multiplying specific weight of for each observation in order to magnify the importance the most recent observation compare to older ones, in most of the samples of past observations there are some abrupt change lying beyond which called time series data that called change points, they have a direct impact on forecast values and cause portion of errors called residual inside the estimated values, while it is data analysts monitor these changes by using several methods to clarify the reasons of the these outliers and preserve the operation or data points from further change points, removing these outliers from training sets of the forecasting algorithms can improve the efficiency of estimated values too. In this research we used Holt-winters and ARIMA method to forecast the next 30 day electricity consumption according to our data, such that we changed the process of the Holt-Winters(HW) exponential smoothing forecast such that instead of fitting whole data points using HW we conducted a graph based CPD method, this method uses two sample test called minimum spinning tree(MST) to form a graphical view of data points to find two sample of data according to connection between data points. And as another change point detection approach we used dynamic time wrapping method to cluster the data so that we identified 9 outlier points and eliminated them from data. using the outcome of graph-based method which searches for single change point called τ it separates the whole data into two samples, one before the change point and the other after the change point, then HW conducts separately on two samples, while for one of the samples these are real data points instead of the second one we added fitted values of the second sample, comparing new outcomes with normal HW outcomes with real data points using mean absolute percentage error (MAPE), and also we used the outcome of the dynamic time wrapping and its forecast error to compare them with the graph-based method, these results suggest that new method lowers the difference between real values and forecasted values thus this method can cause more accurate results comparison with traditional ARIMA and exponential smoothing method.
-
ÖgeAfet sonrası sahra hastanelerinin yerleşimi için genetik algoritma uygulaması: İstanbul vakası(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Kömürcü, Yeşim ; Uğurlu, Seda ; 632858 ; Endüstri MühendisliğiAfet sonrası kayıpların çoğu, insani yardım planlamasının olmaması ya da yetersiz uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Geçici sahra hastanelerinin yerleşimi ve yaralıların hastanelere atanması doğal afet yönetiminde anahtar konulardır. Mevcut hastanelerin acil servis birimleri bulunmasına rağmen, İstanbul'da ciddi bir deprem olması durumunda bu kapasitelerin yaralılar için yeterli olmayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle, felaketin ardından hızla inşa edilecek ve ek kapasite görevi görecek sahra hastanelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sahra hastanelerinin en uygun yerlerinin belirlenmesi, yaralıya yanıt verme süresini azaltmak için önemlidir. Ayrıca, yaralıların mevcut hastane ve sahra hastanelerine en uygun şekilde atanması da yanıt süresinin azaltılmasına ve kapasitenin verimli kullanılmasına yardımcı olacaktır. Bu çalışmanın amacı, yaralıların tümüne olabildiğince çabuk yanıt vermek için toplam seyahat maliyetini ve sahra hastanesi kurulum maliyetini en aza indirmektir. Problem NP-Zor türünde olduğundan ve matematiksel modellerin çözümünün çok uzun sürelerde sonuçlanacağı ya da sonuç bulmada yetersiz kalacağından dolayı meta sezgisel yöntemlere başvurulmuştur. Bu amaçla MATLAB'da sezgisel çözüm yöntemi olan genetik algoritma (GA) geliştirilmiştir. Algoritmanın performansını artırmak için farklı çaprazlama ve yer değiştirme stratejileri test edilmiştir. Deneysel çalışmada, 4 farklı GA stratejilerinin performansları, optimal sonucunun bilindiği deneysel veri kümeleri kullanılarak karşılaştırılmıştır. Çaprazlama tiplerinden birleşim çaprazlama, iki noktalı çaprazlamaya göre daha iyi performans göstermiş ve optimal sonucu bulmuştur. Yer değiştirme tiplerinde ise en kötü bireyi eleyerek yeni jenerasyon oluşturan algoritma popülasyonun %50'sini eleyerek yeni jenerasyon oluşturan algoritmadan daha kısa sürede optimal sonuca ulaşmıştır. Karşılaştırma sonucuna göre, gerçek İstanbul veri seti için en iyi GA seçilmiş ve gerçek İstanbul verisinde uygulanmıştır. Japonya İş Birliği Uluslararası Ajansı'na göre olası yıkıcı bir İstanbul depreminde en fazla ölü ve ağır yaralı olacak ilçelerden Bahçelievler ve Küçükçekmece uygulama için seçilmiştir. Uygulamada Bahçelievler ve Küçükçekmece ilçelerinde mesafe kısıtı olmaksızın ve mesafe kısıtı eklenerek 2 model çözülmektedir. Duyarlılık analizi kapsamında farklı yaralı sayıları, mesafe kısıtı ve sahra hastanesi kapasitesi ile oluşturulan 8 model çoklu koşumlar sonucunda değerlendirilmiştir. Yaralı sayısı ve sahra hastanesi kurulum maliyeti sabit olan mesafe kısıtının değiştiği modeller incelendiğinde mesafe kısıtı yarıçapı azaldıkça açılan sahra hastanesi sayısı arttığından seyahat maliyeti azalsa da toplam maliyet artmaktadır. Yaralı sayısı ve mesafe kısıtı aynı olup sahra hastanesi kapasitesi ve dolayısıyla kurulum maliyeti arttığında ise açılan sahra hastanesi sayısı oldukça azalmaktadır. Sahra hastanesi kapasitesi ve mesafe kısıtı aynı olup yaralı sayısı değiştiğinde yaralı sayısının artışına göre seyahat maliyeti ve kurulum maliyeti doğru orantılı olarak artmaktadır. Model 4 en az maliyetli model olup Model 4'ün özelliklerine bakıldığında; yaralılar en fazla 5 km yarıçapında bulunan hastanelere atanmaktadır, hem maliyet daha az hem de yaralıların seyahat süresi oldukça kısalmış olmaktadır.
-
ÖgeAkademik Performans Değerlendirmesi İçin Bir Çok Ölçütlü Bulanık Karar Verme Modeli(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kaptanoğlu, Dilek ; Özok, Ahmet Fahri ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringAkademik performans, bir akademisyenin değişik ölçütler bir arada göz önüne alınarak belirlenen değeridir. Akademik performansın değerlendirilmesi için; kolay, akademisyenlerin verilerini aynı bazda değerlendirebilen, esnek, sözel olarak ifade edilen ölçütleri sayısallaştırabilen bir model yoktur. Akademik yükseltilme ve atanma ölçütleri adı altında sıralanan ölçütler ve bunların puanlarından oluşan sistemler kullanılmaktadır. Kullanılan ölçütlerin ağırlıklarının saptanması da ayrı bir tartışma konusudur. Akademik performans değerlendirme problemi içerdiği belirsizlik ve ancak öznel değerlendirilebilen ölçütleri ve ölçütlerin hiyerarşik yapısı nedeniyle, bir çok ölçütlü bulanık karar verme problemi olarak modellenmeye uygun görülmüş ve bu çalışmada, bulanık analitik hiyerarşi prosesi esaslı bir model çalışması yapılmıştır. Chang’in bulanık analitik hiyerarşi prosesi modelinin temel alındığı çalışmada üç ayrı bulanık sıralama yöntemi kullanılmış ve sonuçlar tartışılmıştır.
-
ÖgeAksiyomlarla Tasarım Esaslı Bulanık Karar Destek Sistemi Geliştirme Ve Bir Uygulama(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-04-22) Çebi, Selçuk ; Kahraman, Cengiz ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringÇalışmada aksiyomlarla tasarım yönteminin bağımsızlık aksiyomunun bulanıklaştırılması ve bulanık bilgi aksiyomunun iyileştirilmesi yapılmıştır. Bağımsızlık aksiyomu kapsamında, tasarım matrisinde ilişkilerin dereceleriyle değerlendirilmesine imkân sağlanmış ve tasarım matrisinin fonksiyonel bağımsızlığını ölçen formüller önerilmiştir. Bağımsızlık aksiyomunun bulanıklaştırılması, tasarım matrisindeki zayıf ve güçlü ilişkilerin dikkate alınmasında, farklı tasarım parametreleriyle oluşturulan tasarımlardan iyi olanının seçiminde ve tasarım parametrelerinin önem derecelerinin belirlenmesinde tasarımcıya yardımcı olur. Çalışmada ayrıca, sadece seçim amaçlı kullanılan bilgi aksiyomu, çeşitli karar verme problemlerinin çözümünü içerecek şekilde geliştirilmiştir. Çok ölçütlü karar verme problemleri, kesin değer, beklenen değer, eşik değer ve sıralama problemleri olarak çeşitli sınıflara ayrılmış ve bilgi aksiyomunun kullanımı için problem türlerine göre fonksiyonel gereksinim tanımları yapılmıştır. Böylece, geliştirilen bilgi aksiyomu, karar vericinin beklentisini dikkate alan ve çeşitli karar problemlerine uygulanabilen etkin bir karar verme aracı haline dönüştürülmüştür. Ayrıca yöntem, aynı problemde yer alan rasyonel değerlendirmeleri de dikkate alarak çözüm sunabilecek şekilde geliştirilmiştir. Bir diğer iyileştirme ise; sadece kıyaslama aracı olarak kullanılan tasarıma ait bilgi içeriği değeri çalışma kapsamında geliştirilerek tasarıma ait başarım oranı tanımı yapılmıştır. Çalışmada ayrıca literatüre, geliştirilen tasarım aksiyomlarını içeren bir karar destek sistemi önerilmiştir. Önerilen yöntem ergonomik açıdan binek otomobiller için koltuk ve gösterge tasarımlarına uygulanmıştır.
-
ÖgeAksiyomlarla Tasarım Yaklaşımı İle Robot Kolu Seçimi İçin Bir Karar Destek Sistemi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-02-07) Bahadır, Mehmet Çağatay ; Satoğlu, Şule Itır ; 423121 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringKüreselleşmenin etkisi ile birlikte yoğun rekabet ortamı, işletmelerin yönetim anlayışlarının değişmesine neden olarak, üretim faktörlerini daha etkin kullanmak amacıyla stratejiler belirlemeye ve uygulamaya zorlamaktadır. İşletmeler, sürdürülebilirliklerinin sağlanması amacıyla fiyat, kalite, verimlilik, hızlı yanıt, çevre yönetimi, ürün çeşitliliği ve esneklik üzerine stratejiler üretmeye ve bu stratejileri rekabet gücü olarak kullanmaya başlamışlardır. Bunun yanında; teknolojide meydana gelen bu hızlı gelişimin etkisi ile; teknoloji kavramı, insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş ve işletmelerin üretim faaliyetlerinde bu stratejilerin uygulanması için yer edinmiştir. Buna paralel olarak da, üretimde insan faktörünün yerini robot sistemleri almaya başlamıştır. Bütünleşik birçok alt sistemden oluşan robot sistemleri karmaşık yapıya sahiptir. Bu yapıları nedeniyle robot sistemlerinin tasarımı yapılırken, uygun alt sistemlerin tasarımı önemli ve zor bir süreçtir. Robot sistemleri tasarım sürecinin temel aşamalarından biri olan üretim sistemine uygun robot kolu seçimi işlemi, sistemin işlevselliği ve amacına ulaşması bakımından önemli bir konudur. Bu çalışmada, üretim sistemine uygun robot kolu seçimi amacıyla çok ölçütlü karar verme sürecinde kullanılan ve bilimsel bir metod olan Aksiyomlarla Tasarımdan yararlanılarak “endüstriyel robot kolu seçimi metodolojisi” önerilmiştir. Çalışmada literatürden yararlanılarak; birbirinden bağımsız olduğu ve Aksiyomlarla Tasarımın bağımsızlık aksiyomunu gerçekleştirdiği varsayılan endüstriyel robot kolu seçimi ölçütleri saptanmıştır. Belirlenen ölçütler, robot kolundan beklenen özellikler ve kısıtlar dikkate alınarak filtreleme ölçütleri ve sayısal ölçütler olarak gruplandırılıp, iki ana aşamadan oluşan metodoloji yardımıyla seçim işlemi gerçekleştirilmektedir. Birinci aşamada, robot kolu alternatifleri filtreleme ölçütlerinden yararlanılarak süzülmüş; ikinci aşamada ise elemeden geçen her bir robot kolu alternatifine ait bilgi içeriği bilgi aksiyomu prensibinden yararlanılarak hesaplanmıştır. Sayısal ölçütler, kontrol edilebilen ve kontrol edilemeyen ölçütler olarak sınıflandırılmış; tasarım ve sistem aralıkları kavramları bu ölçüt tiplerine göre tekrar tanımlanarak bilgi içeriği hesaplanmasında bu kavramlardan yararlanılmıştır. Optimum robot seçimi “en iyi tasarım minimum bilgi içeriğine sahiptir” prensibine diğer bir deyişle bilgi aksiyomuna dayalı olarak yapılmıştır. Bununla birlikte; bir tür karar destek sistemi, yazılımla bütünleştirilerek geliştirilmiştir. Bu karar destek sistemi, gıda sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın paketleme süreci için endüstriyel robot kolu seçimine uygulanmıştır.
-
ÖgeAkıllı çok ölçütlü yasal takip avukatlık ofisi performans yönetimi sistemi(Fen Bilimleri Enstitüsü , 2020-06) Uruç, Erdinç ; Onar, Sezi Çevik ; 642735 ; Endüstri Mühendisliği Anabilim DalıYapılan tez kapsamında, zamanında ödenmeyen borçlar için firmaların birlikte çalıştığı yasal takip süreçlerini yürüten avukatlık ofislerinin performanslarının ölçülmesi için bir model geliştirilmiştir. Model geliştirilirken analitik hiyerarşi süreci ve bulanık analitik hiyerarşi temel alınarak iki farklı yöntem ile hesaplama yapılmıştır. Hesaplamaları yapmak üzere Java dili kullanılarak bir yazılım uygulaması geliştirilmiştir. Yazılım uygulaması, hem AHP(Analitik Hiyerarşi Prosesi) hem de BAHP(Bulanık Analitik Hiyerarşi Prosesi) için firmaların performanslarını hesaplamakta ve hesaplama sonucunda avukatlık ofislerini performans puanına göre sıralamaktadır. Günümüzde ödenmeyen borçların miktarı gün geçtikçe artmaktadır. Firmalar müşterilerine ürün ve hizmetlerini sunmakta ancak her zaman bunların karşılığında ödemelerini zamanında alamamaktadır. Bu durum firmaların nakit akışlarını, cirolarını, kredi puanlarını ve hatta marka değerlerini ciddi anlamda etkilemektedir. Bu nedenle firmalar ödenmeyen borçların tahsilatı konusuna büyük önem vermektedirler.
-
ÖgeAkış Tipi Çizelgeleme Problemlerinin Genetik Algoritma İle Çözüm Performansının Artırılmasında Parametre Optimizasyonu(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Engin, Orhan ; Fığlalı, Alpaslan ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu çalışmada, akış tipi çizelgeleme problemlerinin Genetik algoritma ile çözüm performansının artırılmasına yönelik olarak Genetik algoritmalarda kullanılan altı ayrı kontrol parametreleri test edilmiştir. Bu parametreler, başlangıç popülasyonu, üreme yöntemi, çaprazlama yöntemi, mutasyon yöntemi, çaprazlama ve mutasyon oranlarıdır. Akış tipi çizelgeleme problemlerinde; GA ile optimum veya optimuma yakın çözümlere daha düşük nesil sayılarında ulaşabilmek için, başlangıç popülasyonunun 40; iki makine için, “kısmı yapay seçim” üreme yönteminin, çok makine için, “akış zamanlı rulet çemberi” üreme yönteminin; çaprazlama yöntemi olarak, “sıralı çaprazlamanın”; çaprazlama oranının ,%60-%100 ve mutasyon oranının, %40-%70 arasında seçilmesinin uygun olacağı belirlenmiştir. Uygun bulunan bu parametreler iki farklı seviyede kullanılarak deney tasarımı yapılmıştır. Sonuçlar literatürdeki çalışmalar ile karşılaştırıldığında, parametre optimizasyonu ile akış tipi çizelgeleme problemlerinin optimum veya optimuma yakın çözümlerinin daha küçük nesil sayılarında ulaşılabileceği gözlenmiştir.
-
ÖgeAltı Sigma Metodolojisi Ve Türkiye’deki Uygulamaları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Ergün, Ahmet Koray ; Cerit, Bülent ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringAltı Sigma metodolojisi, mükemmelliğe ulaşmayı amaçlayan şirketlerin süreçlerini iyileştirmede kullandıkları yeni bir kalite anlayışıdır. Bu çalışmada, Altı Sigma metodolojisinin kalite anlayışına kattığı yeni boyut ile iş dünyasına kazandırdıkları ortaya konulmuş, temel özelikleri ortaya çıkartılarak Türkiye’deki şirketler üzerinde uygulanabilirliği ile ilgili bir araştırma yapılmıştır. Altı Sigma’nın diğer kalite anlayışları ile ilişkisine, kullandığı araçlara ve organizasyonda yayılımına yer verilmiştir. 2003 yılına kadar Tükiye’deki şirketlerin Altı Sigma uygulamaları örnek altı şirket ile anlatılmıştır. Mükemmellik modellerinden esinlenerek ve literatür araştırmasından elde edilenlerle oluşturulan Altı Sigma ile ilgili önermeleri içeren bir saha çalışması yapılarak Türkiye’deki farklı profillerdeki şirketlerin Altı Sigma’ya duydukları ihtiyaç ve Türkiye’deki şirketlerin bu yeni metodolojiye ne kadar hazır oldukları ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda Türkiye’deki şirketlerin toplam kalite anlayışı doğrultusunda kalite hedeflerine ulaşmaları için Altı Sigma metodolojisini kullanabilecekleri belirtilmiştir.
-
ÖgeAltı Sigma Metodu Ve Bir Şirket Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Akarslan, Birant ; Özkan, Coşkun ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu çalışmada, Altı Sigma metodunun temelini oluşturan tanımlama, ölçme, analiz, iyileştirme, kontrol yöntemleri detaylı bir biçimde incelenmiştir. Altı Sigma baz olarak istatistiki işlemlere dayandığından, metodu oluşturan temel istatistik bilgisi üzerinden geçilmiş ve bunu müteakip ileri düzeyde istatistik bilgisi verilmiştir. Ayrıca Altı Sigmanın dünya üzerindeki başarı öykülerinden ve firmalara kazandırdıklarından bahsedilmiştir. Toplam Kalite Yönetimi metodlarıyla birebir bağımlı olmalarından dolayı Toplam Kalite Yönetiminde kullanılan belli başlı metodlara da değinilmiştir. Yüksek lisans tezinin bir sonraki aşamasında bir Altı Sigma uygulamasının bir firmada adım adım nasıl uygulanabileceğine değinilmiştir. Altı Sigmanın uygulaması esnasında tanımlama aşamasındaki önemli aşamalardan proje sözleşmesi, proses haritası, müşterinin sesi gibi bileşenlere, ölçme safhasında akış şemaları, neden sonuç diyagramlarına, analiz safhasında regresyon, korelasyon ve merkezi limit teoremlerine, iyileştirme ve kontrol safhalarında ise atılması gereken adımlar ve alınması gereken önlemlerden bahsedilmiştir.
-
ÖgeAltı Sigma Ve Çağrı Merkezi Sektöründe Bir Uygulaması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-14) Tırpan, Eylem ; Cerit, Bülent ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu tez çalışmasında, Altı Sigma, hizmet sektörü özelinde incelenmiş ve hizmet sektöründeki gerçek bir uygulamasına yer verilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde Altı Sigma’nın temel kavramlarına yer verilmiştir. İkinci bölümde Altı Sigma uygulamalarındaki temel stratejilere değinilmiş, Altı Sigma yaklaşımının çözüm olarak ortaya koyduğu iki metodoloji olan TÖAIK ve DFFS metodolojileri anlatılarak özellikle öne çıkan ve daha yaygın olarak kullanılan TÖAIK döngüsü ve adımları hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde Altı Sigma uygulamalarında en sık kullanılan araç ve yöntemlere yer verilmiştir. Dördüncü bölümde Altı Sigma uygulamalarından istenilen sonuçların elde edilebilmesi için gereken organizasyon yapısı, temel roller, bu rollerin görevleri ve sahip olmaları gereken yetkinlikler paylaşılmıştır. Beşinci bölümde, şirketlerin Altı Sigma çalışmalarından hedefledikleri faydaları sağlayabilmeleri için gereken kritik faktörlere değinilmiştir. Altıncı bölümde, Altı Sigma uygulamaları hizmet sektörü özelinde incelenmiştir. Yedinci bölüm olan son bölümde ise hizmet sektöründe çağrı merkezi faaliyeti yürüten bir şirkette gerçek bir Altı Sigma uygulamasına yer verilmiştir.
-
ÖgeAltı Sigma Ve Yönetimde Bir Uygulama(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Çetin, Erdinç ; Bayraktar, Cahit Ali ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu çalışmada 6 Sigma yaklaşımı kullanılarak mavi yakalı eğitimleri için matematiksel bir eğitim öncelik modeli oluşturulmuştur. Model doğrultusunda mavi yakalılar için eğitim öncelik puanları hesaplanarak, hangi mavi yakalı çalışanın eğitim almada öncelikli olduğu hesaplanmıştır. İlk olarak DMAIC döngüsü çerçevesinde eğitim için çalışan seçiminde etkin faktörler belirlenmiş, sonra belirlenen bu faktörler ölçülmüş, analiz aşamasında ölçülen bu faktörler önceki verilen eğitimler üzerinden eğitime seçilmede etkin olan ana faktörler belirlenmiş, sonuçta modele girdi oluşturackalar elde edilip, iyilşetirme aşamasında müşteri beklentileri doğrultusunda kendi aralarında ve kendi içlerinde değerlendirilen faktörlerden model oluşturulmuştur. DMAIC döngüsünün son aşaması olan kontrol adımında ise mavi yakalılara verilen eğitimlerin, modelin gidişatı izleyebilmek için kontrol grafiği oluşturulmuştur.
-
ÖgeAltı Sigma Yaklaşımında Bulanık Süreç Yeterliliği Analizleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-06-15) Kaya, İhsan ; Kahraman, Cengiz ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringSüreç yeterlilik analizi (SYA), süreç kalitesi ve verimliliğinin sürekli geliştirilmesi amacıyla uygulanan istatistiksel süreç kontrol çalışmaları için önemli bir araçtır. Bu analiz, süreç yeterlilik indekslerinden (SYİ) faydalanarak sürecin çıktıları ile spesifikasyon limitlerini karşılaştırmaktadır. Eğer hesaplanan süreç yeterlilik indeksi değerleri daha önceden belirlenmiş kritik değerlerden daha büyük ise süreç “yeterli”, aksi durumda “yetersiz” olarak sınıflandırılmaktadır. Süreç yeterlilik indekslerinin taşıdıkları önemden dolayı daha esnek, daha duyarlı ve daha fazla bilgi içerecek şekilde analiz edilmesi daha yararlı olacaktır. SYA gerçekleştirilirken eksik bilginin ve/veya esnek tanımlamanın mümkün olduğu durumlarda spesifikasyon limitlerinin, süreç ortalamasının ve varyansın kesin değerler şeklinde tanımlanması süreç yeterlilik indekslerinin daha sınırlı bilgi içermelerine yol açmaktadır. Bu çalışmada süreç yeterlilik indekslerinin esneklik ve bilgi içeriğini arttırmak için bulanık küme teorisi kullanılmıştır. Bu amaç doğrultusunda ölçüm değerleri ve spesifikasyon limitleri dilsel değişkenler olarak ifade edilmiş ve daha sonra bu değerler bulanık sayı olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca bulanık değerler için bulanık kontrol diyagramları elde edilmiştir. Bulanık kontrol diyagramları sürecin istatistiksel olarak kontrol altında olup olmadığını test ederek, SYA’nın doğruluğunu arttırmıştır. Bulanık ortalama, varyans ve spesifikasyon limitleri kullanılarak bulanık SYI (BSYI) elde edilmiştir. SYI indeksleri hem kesin hem de bulanık mantık çevresinde altı sigma yaklaşımı kapsamında değerlendirilmiştir. Elde edilen BSYI hem klasik mantıktaki kesin değeri üyelik derecesi 1,00 olacak şekilde içermekte hem de olabilecek tüm olası değerleri göstermektedir. Bu çalışmada ayrıca kusurlu ve kusursuz çıktı yüzdesinin bulanık olarak analiz edilmesi için bulanık normal dağılım yaklaşımı da kullanılmış ve bu değerler bulanık ortalama, varyans ve spesifikasyon limitleri değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. Kusurlu ve kusursuz ürün yüzdesinin bulanık olarak hesaplanması, süreç mühendisleri için daha esnek bir değerlendirme imkânı sunmuştur.
-
ÖgeAn optimization model to control the flow of relief commodities in humanitarian supply chain under uncertainty(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) İsmail, İsraa ; Baş, Esra ; 692574 ; Endüstri MühendisliğiIn emergency situations, disaster relief organizations are faced with the difficult decision of how to allocate scarce resources in an efficient manner in order to provide the best possible relief action. It is quite common to have uncertain, incomplete, or ambiguous information about the demand, supply, or performance measure estimates as a result of inaccurate predictions of disasters' consequences and, in many cases, lack of access to information regarding the available supply and relief interventions in the affected areas. In addition, roads destructions, traffic incidents, weather conditions, and strict security procedures following the occurrence of disasters or conflicts may impede relief distribution and delay delivery times. This thesis aims to provide an analytical model that helps relief organizations in reducing human suffering following a disaster while maintaining an acceptable level of cost efficiency. A mathematical model is introduced to optimize the relief distribution problem which considers the social cost —the total sum of logistics and deprivation costs. The model is a multi-objective, multi-modal, multi-commodity, and multi-period optimization model for distributing and allocating relief commodities from supply sources to demand nodes in affected areas while considering the vehicle dispatching decisions. A new way to present the unmet demand and capture the corresponding deprivation time is introduced and the problem formulation is adapted accordingly. The model is solved using the rolling horizon method in a sequence of iterations. In each iteration, part of the planning horizon is modeled in detail and the rest of the time horizon is represented in an aggregated manner. This improves the computational efficiency and helps to reach a satisfactory solution for large scale problems in a reasonable time. In addition, the rolling horizon approach allows to update the problem parameters with actual data once revealed during the planning horizon which improves the decision making in such a dynamic environment. The thesis proceeds with extending the basic deterministic model by incorporating uncertainty originated from the inherited natural variation and the linguistic subjectivity. First, the fuzzy nature of the deprivation cost function is addressed through possibilistic mixed integer programming with fuzzy objectives to reflect variation in deprivation costs perceptions. The proposed model attempts to partially account for the influence of socio-economic characteristics on the degree of vulnerability to deprivation. It aims to minimize the risk of higher deprivation cost (perceived by vulnerable people), and minimize the most possible value (perceived by average typical individuals) while maximizing the possibility of lower deprivation cost. Next, the inherited uncertainty in model parameters such as supply, demand, and travel time are accounted for in a robust optimization formulation. The reasonable worst case robust optimization approach is adapted from literature and utilized to model uncertainties in supply and demand which are assumed to be uniformly distributed and bounded in a predefined continuous interval. The level of conservatism of the robust approach is adjusted in such a manner that keeps the probability of constraints violation at minimum under any uncertainty realization. Since the model seeks to minimize the deprivation cost, expressed as a function of deprivation time and updates the deprivation status of demand nodes at the beginning of each time period in the multi-period planning horizon, the uncertainty realizations in travel time are discretized and delays are expressed as number of time periods behind the expected delivery time. Therefore, the thesis also introduces a novel quasi robust optimization approach to model the uncertainty in travel time with discrete settings; where delays in travel time at each arc are assumed to be proportional to the arc load assigned in the optimization model solution. The model is coded on Java NetBeans IDE 8.2 platform and solved using Gurobi 8.1 optimization package. To validate and empirically test the performance of the model, problem random instances are generated according to predefined criteria to cover wide range of scenarios regarding the supply resources availability / scarcity with respect to expected demands. In addition to the empirical analysis, the thesis presents a real case study of internal displacement in northwest Syria to practically test the basic and possibilistic formulations. The information used in this study depends on published reports issued by UN acting parties as well as interviews with NGO's and humanitarian agencies. Computational results show interesting features of the proposed model which are highlighted in the following points: (1) Denoting the unmet demand for each deprivation time as a continuous variable improves the solution efficiency compared with models which use binary variables to capture the deprivation time since the latest delivery. (2) The rolling horizon methodology is found to be efficient in solving large scale instances and have a great benefit in capturing the dynamic changes in demand and supply parameters. (3) Considering the demographic structure in affected areas and reflecting it to the deprivation cost function in a fuzzy formulation helps to reach better prioritization of relief distribution and hence to attain a higher level of equity. (4) Formulating the problem as robust and quasi-robust optimization model to tackle uncertain parameters helps decision makers to reach a trade-off between feasibility and optimality under a wide range of possible scenarios. Finally, some limitations of the current research can be reported and pointed out for future research. For example, this study borrows the deprivation cost parameters from literature models and applies them to the current case analysis. It is recommended to pay more effort in measuring and surveying the effect of deprivation to different groups of individuals, in a case such as internally displaced persons in Syrian camps, using econometric models. Another limitation is that the newly introduced arc-load based quasi-robust optimization model still lacks a rigid mathematical foundation to measure the probability of constraints violation under each uncertainty setting. Additional work on the theoretical foundation still needs further investigation.
-
ÖgeAnalitik Ağ Prosesi İle Yeni Nesil Koltuğun Sunulacağı Pazar Ve Ürün Tipi Seçimi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-07-06) Eren, Canan ; Koç, Tufan Vehbi ; 435873 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringYeni ürün geliştirme, firmaların gerek yerel gerekse de global pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için tercih edebileceği stratejilerden biri olmadan öte, günümüzde bir zorunluluk halini almıştır. Rekabetin dayandığı temeller günümüzde yaratıcılık, yenilik ve farklılık olurken bunun yolu da önemli ölçüde ürün geliştirmekten geçmektedir. Tüketicilerin beğenilerindeki, teknoloji ve rekabetteki hızlı değişim dikkate alındığında firmaların daimi olarak yeni ürün ve hizmetler sunmaları kaçınılmazdır. Rekabetin yoğun olduğu bir ortamda, müşteriye üstün kaliteli ürün ve hizmet sunulması, pazarın degişen ve gelişen gereksinim ve beklentilerinin yakından izlenip, bu gereksinimlerin hızlı bir sekilde karşılanmasını gerektirmektedir. Bu durumun farkına varan işletmeler gün geçtikçe bu faaliyetlerine daha çok önem verip, mevcut müşterileri ve pazarları için olduğu kadar, yeni müşteriler ve pazarlar için ürün geliştirmektedirler. Ürün geliştirme faaliyetleri sadece işletmeler için değil, aynı zamanda ülke ekonomisinin ihtiyaç duyduğu yenilik ve girişimcilik kavramlarını geliştirir ve büyümeye pozitif katkı yapar, nitelikli insan kaynaklarının yetişmesine, ülkeninin dinamizm kazanmasına ve rekabet potansiyelinin artmasına olanak sağlar. Bu çalışmada, öncelikle ürün ve yeni ürün geliştirme kavramları üzerinde durulmuş ve yeni ürün geliştirme süreci açıklanmıştır. Sonrasında karar verme süreci ve karar verme teknikleri ile ilgili bilgi verilmiştir. Sıklıkla kullanılan çok kriterli karar verme tekniklerinden detaylı olarak bahsedilmiştir. Teorik bilgilerden sonra, tezin uygulama bölümünde bir otobüs üretim işletmesinde yürütülen yeni nesil koltuk projesinden bahsedilmiş, proje sırasında geliştirilen yeni nesil koltukların sunulacağı pazar ve ürün tipi alternatifleri oluşturulmuştur. 4 adet alternatif belirlenmiş, hangisinin seçileceğine karar verebilmek için literatür araştırması yardımıyla 16 adet kriter oluşturulmuş, bu kriterler 4 ana kriter kümesi altında gruplandırılmıştır. Kriterler arasında hem iç hem de dış bağımlılık olduğu için çok kriterli karar verme tekniklerinden biri olan Analitik Ağ Prosesi uygulamasına karar verilmiştir. Ağ ve ilişkiler tanımlandıktan sonra konusunda uzman 4 kişinin ortak görüşüyle, modeldeki kriterler ikili karşılaştırma metodu ile ağırlıklandırılmıştır. Tutarsızlık oranları da hesaplanmış ve analiz edilmiştir. Model analizi ve kriterlerin ikili karşılaştırması için Super Decisions paket programı kullanılmıştır. Programda ortaya çıkan raporlar ve sonuçlar analiz edilerek değerlendirilmiş ve öneriler sunulmuştur.
-
ÖgeAr-ge İşbirliklerinin Şirket Performansına Katkısının Kurumsal Karne Uygulaması Ve Analitik Ağ Uygulaması İle Belirlenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-02-20) Erdem, Ali Caner ; Üstündağ, Alp ; 450847 ; Endüstri Mühendisliği ; Industrial EngineeringBu çalışmada, Analitik Ağ Süreci ve Kurumsal Karne Uygulaması kullanılarak şirketlerin Ar-Ge performans ölçümleri için bir model önerisinde bulunulmuştur. Bu model Ar-Ge işbirlikleri ve ağlarını da içerecek şekilde genişletilmiştir. Kurumsal Karne Uygulaması ar-ge fonksiyonunun tamamını içerebilecek yegane uygulama olarak görülmüş ve çalışma bu temel üzerine oturtulmuştur. Analitik Ağ süreci ise kullanılacak olan göstergelerin önem derecelerini belirlemede yol gösterici olacaktır. Bu şekilde şirket performansının ölçülmesinde kriterler doğru ağılırlıklara sahip olacaktır. Bu yolla şirketlerin performansları derinlemesine ölçülebilecektir. Uygulama farklı sektörler için uygulanabilecek niteliktedir. Çalışma ile Ar-Ge işbirliklerinin, şirketin performansına olan katkısı belirlenebilecektir. İleride bu konu ile ilgili gerçekleştirilecek olan çalışmalarda bu model temel oluşturabilir.