FBE- Mimarlık Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yayın Türü "Thesis" ile FBE- Mimarlık Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge19. Yüzyılda Beyoğlu’nda bir Kalkınma Aracı Olarak Yapısal Dönüşüm(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-09-16) Schıld, Rivka Geron ; Batur, Afife ; 502072108 ; Mimarlık ; Architecture19. yüzyılda sağlıklı bir kentsel altyapıya kavuşma arayışları, bu dönemde ticaret akslarında bulunan pek çok başkentte olduğu gibi İstanbul’da da karşılık bulmuştur. Ayrıcalıklı bir konuma sahip olan Galata ve Pera’da, bu yoldaki kentsel dönüşüm, burada ilk defa kurulacak olan belediye kurumu 6. Daire-i Belediyye ve iktidar ile yakın ilişki içerisindeki pek çok aktörün katılımı ile gerçekleşir. Bu esnada dönüşümün bir ekonomik kalkınma aracı haline gelmesi kaçınılmaz olurken, süreç kentsel mekânın kendisinin de bir sermaye aracına dönüşmesine yol açar. 6. Daire-i Belediyye’nin 19. yüzyıldaki kuruluşu ve icraatlarının bütünü İstanbul’daki sistemli kentsel dönüşümlerin ilki olarak kabul edilebilir. Dönemindeki ve günümüz kentinde şahit olduğumuz dönüşümleri daha iyi anlayabilmek adına, bu dönemde kente ve yönetimine ilişkin nasıl bir değişikliğe gidildiğini değerlendirmeye çalışmak önemlidir. Bu sistemli dönüşümde, dönemin uluslararası etkileri yadsınamaz. Ancak, temelde yatan itici kuvvet, sıklıkla yazılageldiği üzere salt bir batılılaşma arzusu değil bölgenin ihtiyaçlarına cevap verme arayışıdır. Öte yandan, kapitalizmin güçlendiği bu dönemde, kent peyderpey bir yatırım aracı haline gelmekte ve bu esnada bölgede yerleşik ve mülk sahibi olan kesimin yaklaşımları, süreci doğal olarak şekillendirmektedir. Öte yandan, bu dönemde, özellikle yabancı dilde basılan gazetelerde kent yapısının dönüşümünün arzu ediliyor olduğu, bunun yanı sıra, dönüşümün olanaklı kılınabilmesine ilişkin öneriler okunmaktadır. Bunlar arasında, örneğin bir ipotek yasasının çıkartılması ihtiyacı, müstakil evlerden ziyade apartmanların inşa edilmesi gereksinimi veya Pera Caddesi’nin düzenlenmesi sırasında cepheleri kat edilecek binaların mal sahipleri ile nasıl bir anlaşmaya gidilebileceği hakkında öneriler mevcuttur. Tez kapsamında yapılması arzu edilen bu değerlendirmenin sağlıklı biçimde ele alınması, üçlü bir sistemin parçaları arasındaki etkileşimi ele almak ile mümkün gözükmektedir. Bunlar, 19. yüzyılda İstanbul’da ve Beyoğlu’nda kent yapısını oluşturacak olan Değerler, Aktörler ve Üretimler’dir. Değerler, aktörlerin kurgu ve kararlarına etki etmiş olan dönem içerisindeki algıları ve olguları yansıtır. Bunlar, Osmanlı’da merkeziyetçiliğin varoluş biçimidir, dönüşümün baş itici gücü yangın’dır, modern hayatın ihtiyacı olan hıfzısıhhanın sağlandığı bir steril kent’in yaratılma arzusudur ve belki de bunların içerisinde en güçlü olan ancak aleni olarak en az dillendirilen nicelin yükselişi ve onunla ilintili olarak gelişen faydacılıktır. Aktörler, kentsel üretimlerin yönetmenleri olarak bireyleri ve kararları kapsar. Her modern toplumda olduğu üzere, siyasi iktidarın ilgili uzantıları, yani burada Belediye çatısı, kanun ve tüzükleri, yapı üreticileri, varlık sahipleri ile kamuoyu ve basın yukarıda bahsi geçen değerler içerisindeki aktörlerdir ve bu aktörler arasında girift bir ilişki vardır. Her aktör birden fazla koltuğa sahiptir; örneğin bir varlık sahibi hem belediye meclis üyesi, hem yatırımcı, hem padişahın başdanışmanı olabilir. Üretimler ise, değerlerin ve uygulayıcıların kente dair var ettikleridir. Kent, yeni bir temsiliyet aracı olarak yeniden inşa edilirken, mevzi planların ve istimlâkların oluşturulmasındaki süreç şüphesiz çok önemlidir. Bu dönemde, Beyoğlu’nda farklı tarihlerde gerçekleşen Galata Surları’nın yıkımı, Tepebaşı Mezarlığı’nın bir kent parkına dönüşümü ve Taksim Kışla Yeri ve Talim Yeri Apartmanları projesi üçlemesi 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın başına Beyoğlu’nun geçirmiş olduğu sürece ilişkin izler taşır. Bu dönüşümlerden her birinde, kamusal alanın özel yönetimlerin tasarruflarına teslimi söz konusudur ve faydacı ahlâk ön plana geçmiş gözükür. Dönüşüm süreci içerisinde, dönüşümü gerçekçi ve malsahiplerinin gözünde olanaklı kılabilmek adına yapı stoğu hacmininin arttırılmasına yönelik çıkartılan nizamnameler, bu tarihlerden sonraki dönemlerde çıkartılacak olanlara benzer şekilde, yapı stoğunu kendi dönemlerinin en yoğun seviyesine taşımış ve “boşluk”u miras bırakmak konusunda cimri davranmış gözükür. Tüm zamanlar için esas mesele, yeniden inşa edilirken azalarak değerlenen arsanın malsahibine benzer kullanım alanını nasıl sunabileceğidir... Tezde, kapitalizmin gözetildiği bir dönemde, ekonomik anlamda bir ödünün söz konusu olduğu durumlarda kent mekanının dönüştürülemez hale geldiği vurgulanırken, kentin yenilenme modelinin de zaman içerisinde döngüsel şekilde tekrarlandığına dikkat çekilmektedir. Değerler, Aktörler ve Üretimler üçlemesinin, bu anlamda bir model olduğu, insan eliyle üretilen kentsel mekanın oluşumunun incelenmesinde, tüm zamanlar için kullanılabileceği ve bir döngüselliğe sahip olduğu abul edilmektedir. Böylelikle,. tüm üretimler geleceğin değerler’ini oluşturmaktadır.
-
Öge19. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul’da Ahşap Yapım Sistemlerinin Değişimi: Gelenekselin Rasyonelleştirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016-02-05) Acar, Damla ; Mazlum, Deniz ; 502092204 ; Mimarlık ; ArchitectureBu çalışma 19. yüzyılın ikinci yarısında endüstriyel ve bilimsel gelişmelerin etkisinde İstanbul’daki ahşap yapım sistemlerinin dönüşümünü irdelemektedir. Bu dönüşüm temelde, Hazine-i Hassa Nezareti’nce düzenlenen yapı keşif ve masraf defterleri, yapı inşaat sözleşmeleri, malzeme pusulaları ve icmal defterleri gibi dönemin birinci el yazılı kaynaklarından takip edilmiştir.
-
Öge1950’den Günümüze Popüler Kültür Mekânları: James Bond Filmleri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-06-23) Özemir, Mustafa Saltuk ; Özer, Filiz ; 502022107 ; Mimarlık ; Architecture1950’den günümüze değin, 20. Yüzyıl’a özgü teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşümler dolayısıyla kültür(hars/ekin) ve de mimarlık alanında da daha önceki yüzyıllarda görünmemiş bir devinim ve çokseslilik görünmektedir. Bu etkenlerle birlikte, Soğuk Savaş ve sonrası siyasi iklimi de, yeri geldiğinde ticari ve sanat sergileri ile birlikte sinema gibi araçlarla da yapılan yaymacaların dışında, toplum ruhbilimi açısından da bakıldığında, kaçınılmaz olarak mimarlık alanında yansımalarını bulmuştur. Bu çalışmada kazıbilim alanında dönemini yansıtmakta oldukça önemli bir buluntu işlevi gören mimarlığın, geleneksel sınıflandırmaları dışında, 20. Yüzyılla birlikte, o yüzyıla özgü ortaya çıkan yaygın ekini yansıtma işlevini de yerine getirmeye başlamış olan yapısı da gözönüne alınmıştır. Döneminin gelecek algısı ve düşlemini de yansıtarak aslında biraz da bu tasavvurlardan oluşan çağının ruhunu da beyazperdeye yansıttığı görünen 20. Yüzyıl kazıbilim buluntularından olan sinemanın da dönem mimarlığının anlaşılabilmesinde oldukça yararlı olduğu düşünülmüştür. Böylelikle, bu çalışmada sürekliliğinden ve her dönem ‘çağdaş’ kalabilmesinden ötürü sözkonusu etmenler ışığında ve etkisinde yazılmış olan anlatılarının biçimlendirmiş olduğu James Bond film mekânları, dönemlerinin isimsiz mimarlıklarına da ışık tutabilecek birer kazıbilim buluntusu gibi ele alınmıştır. Soğuk Savaş ve sonrası dünyası toplumlarında bireylerin düşlem ve gerçeklerden kaçış dünyalarını oluşturmalarına karşın, hâlihazırda kendisi de geleneksel sınıflandırmalara giren uygulamalara görece daha az ele alınmış olan popüler mimarlığın ticari alandaki uygulamalarından da görece az olan birey ve kimlik alanındaki çalışmalara da bir ek olabilecek bu çalışma ile bir katkı sağlanabilmesi hedeflenmektedir. Böyleece mimarî biçemlerin popüler kültürdeki yansımaları ile birlikte, bir meslek dalı olarak mimarlığın kendi tarihindeki bu çağa özgü dönüşümlerine de işaret edilebilmiş olduğu da düşünülebilecektir.
-
Öge1960-2010 Yılları Arasında İstanbul Kentli Konut İç Mekan Düzenlemelerini Türk Sineması Üzerinden Okumak(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-07-03) Dinçay, Demet Arslan ; Özer, Filiz ; 502092108 ; Mimarlık ; ArchitectureTez çalışması 1960 dan 2010 yılları arasında konut iç mekan düzenlemelerinde yaşanan değişimleri analiz etmeyi amaçlamaktadır. Belirlenen dönem aralığında dünya ile kurulan sosyo-kültürel etkileşimler, önemli tarihsel olayların beraberinde yaşanan değişimler; Türkiye’de yaşanan siyasi değişimler ve buna bağlı sosyo-kültürel etkilerin tümünün mimari ve içmimari akımlar bazında değerlendirilmesi ve değişen yaşam dinamiklerinin kentli konut iç mekanı donatılarına yansıması incelenmiştir. Sinemanın toplumsal yaşama ayna olma gerçeği ve Türk sinemasının başlangıcından günümüze değin, gerçek mekan kullanılarak çekim yapma anlayışı, çalışma için uygun belgeleme ortamı yaratmıştır. Belirlenen dönem aralığına çekilmiş filmler uygun örnekleme metodu ile seçilmiş, örnekler üzerinden kentli konut iç mekan düzenlemelerinin elli yıllık değişimi incelenmiştir.
-
Öge20. Yüzyıl Mimarlık Ortamına Eleştirel Bir Yaklaşım(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kocagil, Lerzan ; Yürekli, Hülya ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmada, 20. yüzyıl mimarlık ortamına eleştirel bir bakış açısı getirmek, özellikle bilim-sanat-felsefe üçlüsünün ortaçağdan günümüze geçirdiği değişim bağlamında mimarlık ile ilişkilerinin kurulmasına zemin hazırlamak amaç edinilmiştir. 20. yüzyılda batı toplumlarında oluşan sosyo- kültürel yapılanma ve bu yapılanmanın disipliner bağlantılarının kurulması tezin ana kurgusunu oluştumuştur. Yüzyılımızın en önemli iki yaklaşımı olarak kabul edilen modern ve postmodern yapılanmaların felsefi boyutta tartışmaya açılmaları ve 1980 sonrası batı mimarlığında ulaştıkları nokta tezde tartışılmış ve ‘80 sonrası oluşumlar disiplinler arası ilişkiler bağlamında irdelenmiştir. Çalışmanın sonucunda ‘80 sonrası mimarlığının disiplinlerarası yaptırım gücü ortaya konmuştur. Varılan sonuç aynı zamanda ileriye dönük mimari yaklaşımları tartışmak için de bir taban oluşturmuştur.
-
ÖgeA conceptual model for lean and green marketing in the housing industry(Graduate Institute, 2021) Tuz, Ahmet ; Sertyeşilışık, Begüm ; 675497 ; MimarlıkThe construction industry, which is classified as a service industry, contributes greatly to the economies of developed and developing countries. Similarly, the Turkish construction industry contributes to Turkey's economy and to its Gross Domestic Product. The environmental degradation (e.g., global warming and the nature's deterioration faster than its regeneration rate), humanity's own environmental footprints as well as the environmental footprints of the industries endanger the future of humanity. Considering the construction industry in this context, besides its contributions to the economy, the construction industry draws attention due to its environmental footprint at the global level. Reducing the environmental footprint of the construction industry's outputs such as the built environment and building materials, evaluating construction project processes in the light of environmental factors and within the scope of sustainability can support the increase in the sustainability performance of the construction industry. Attempts to reduce environmental footprint in all industries can have potential contribute to the customer satisfaction. In recent years, there has been an increase in the customer demand and customer satisfaction in industries that offer sustainable and environment-friendly products/services. As supply and demand balance is achieved under the free market conditions, the environmental footprint of the relevant industries can be reduced and the contribution of the industry to the economy can be increased under this equilibrium condition. Reducing the environmental footprint of the construction projects through environment-friendly green construction projects can contribute to meeting the demand in the construction market. Achieving this balance highlights the need to support the sustainability performance of all processes of construction project management and of the construction project supply chain management based on the sustainable management philosophies. Integration of the lean construction management philosophy into the construction project management processes can result in an increase in the sustainability performance of construction projects. Adaption of the lean construction management principles to the construction project supply chain processes can enable the supply chain to be re-planned to meet the expectations of its end customers and to establish sustainable relationships among stakeholders throughout this supply chain. Green marketing is an important management tool to reduce the environmental footprint of the construction industry. Integration of the green marketing tools and strategies into the construction supply chain management process, which is redesigned through integration of lean construction management into the process, can allow minimization of the environmental footprint of construction project management processes and increasing the sustainable performance of the supply chain. The adaptation of lean and green marketing practices to the Turkish housing industry can support establishment of the customer-oriented supply chain and create a potential for positive acceleration in the housing industry to maintain the supply-demand balance with sustainable approaches. Achieving the balance of supply and demand in the housing industry can enable companies that adopt lean and green marketing to gain competitive advantage and increase their brand value. This thesis aims to develop a conceptual model for lean and green marketing in the construction industry. The objectives of this research are to: review marketing, lean and green in the construction industry, investigate the current scope of the marketing mix implementation in the housing industry, evaluate the current scope of the lean and green marketing practices in the housing industry, and determine the appropriate business-to-customer and business-to-business green marketing mix tools for stakeholders of construction supply chain (e.g., suppliers, designers and construction firms) from the mass marketing and niche marketing perspectives. With the aim and objectives specified, following the literature review, website analysis, hedonic price modelling, and questionnaire survey were performed. Based on the three staged structured literature review the gaps in the literature were identified. The literature review was performed to determine the state-of-the-art of the marketing studies in the construction industry, the effects and contributions of marketing on management strategies as well as the effects of lean and green marketing strategies on the sustainability performance of the construction supply chain. The marketing strategies of companies operating in the Turkish housing industry were examined to evaluate the current implementation of the lean and green marketing in the Turkish housing industry. Two staged research method was conducted to investigate the current scope of the marketing mix application in the Turkish construction industry. In the first stage, qualitative secondary data analysis was implemented to analyze the data collected from the Turkish Statistical Institute. The results of this first stage were evaluated as input to the identification of the Turkish construction companies' websites in the second stage. 325 websites were examined through random sampling method. According to the results, it was observed that there is a lack of implementation of the lean and green marketing and traditional marketing mix implementation in the Turkish construction industry. Hedonic price modelling was used to describe the applications of lean and green marketing strategies on housing project attributes that affect the sale price the most. 8040 newly built on sale residential project advertisement were assessed based on the data gathered from the real estate agent's website. The findings revealed that the effects of sustainable design criteria on the price stands out and that these sustainable design criteria, which affect the sales price the most, were insufficient to meet the lean and green marketing mix criteria. A questionnaire survey was applied to determine lean and green marketing mix tools for the housing industry as well as to determine the expectations of the potential customers from the Turkish housing industry. The data of 556 questionnaires were subjected to suitability and validity analysis in SPSS 23.0 program and the data were modeled with the structural equation model. Participants were categorized according to the Turkish socio-economic classification criteria. The models were evaluated for the Turkish housing industry separately according to the niche marketing criteria based on the socio-economic classification criteria and mass marketing. The examinations resulted in 16 lean and green marketing mix tools that can be applied to the Turkish housing industry. These 16 lean and green marketing mix tools were identified as marketing mix tools that can be applied as business-to-customer lean and green marketing mix tools. In addition, marketing mix tools were modeled separately from the business-to-business perspective for suppliers, designers and construction companies that would be included in the housing projects' supply chain. Moreover, internal marketing plans were created to enable each stakeholder to reflect the lean and green marketing mixes to their marketing strategies. As a result, 6 new marketing tools (i.e., green efficacy, green harmony, green proven benefits, green convenience, green confirmation, green proven context) were introduced to the green marketing literature. This thesis is expected to be useful to researchers in the relevant field and to guide proffessionals (i.e., suppliers, designers, construction firms) who are operating or willing to operate in the housing industry to enhance their lean and green marketing practices. Moreover, this thesis is expected to pave the way of the further studies to improve lean and green marketing in the construction industry.
-
ÖgeAfet Konutlarında Mimari Tasarım Sürecinin Kullanıcı İhtiyaçları Bağlamında İrdelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Enginöz, Evren Burak ; Ünlü, Alper ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyAfet sırasında yitirilenler karşısında insanoğlu, hayatını yeniden devam ettirmek adına çaresizlik içinde kalmaktadır. Afetzedelerin sosyo-ekonomik yaşamını yeniden düzene sokabilmek için afet sonrası uygulanacak düzenlemeleri belirlemek gerekmektedir. Afet sonrası yeniden oluşturulacak konut ve yerleşim alanları, bu düzenlemelerin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.Ancak afetzedelerin yaşadıkları eski kent veya kırsal yerleşimlerinin gerektirdiği yaşam koşullarına ve sosyo-kültürel yapılarına bağlı olarak afet sonrası konutlarıyla ilgili farklı beklentileri ve/veya tepkileri olabilmektedir. Bu nedenle afet sonrası yeniden oluşturulacak kent veya kırsal yerleşimlerde kullanıcı niteliğine uygun, gereksinimlerini ve beğenilerini karşılayabilen afet sonrası konutların tasarımlanması tezin amacını oluşturmaktadır. Tez kapsamında önerilen model yardımıyla tamamlanan her afet konutu tasarımından elde edilen sonuçlara bağlı bilgi ve deneyimlerin tasarım girdisi olarak toplanarak bir sonrakine aktarıldığı ve her defasında afet konutlarıyla ilgili tasarım parametrelerinin yenilendiği bir tasarım döngüsü oluşturulacaktır.
-
ÖgeAfet Sonrası Yeniden Yapılanma Sürecinin Yere Bağlılık, Yer Değiştirme Ve Bilişsel Haritalama Olguları Açısından İrdelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-02-19) Arslan, Hakan ; Ünlü, Alper ; Bilgisayar Ortamında Mimari Tasarım ; Architectural Design ComputingBu çalışmada afet sonrası yeniden yapılanma fiziksel evreleri içinde ele alınarak mekansal şekillenme psiko-sosyal bir perspektifle değerlendirilmiştir. Böylece toplumsal yeniden yapılanma sırasındaki yeni mekansal şekillenmenin kullanıcı beklentileriyle ve afete uğramış bölgenin psiko-sosyal arka planıyla uyumu irdelenmiştir. Ayrıca afet sonrası yeniden yapılanmanın sosyo-mekansal dinamikleri Türkiye-Düzce alan çalışmasında incelenmiştir. Alan çalışması tanımlayıcı, ilişki arayıcı ve karşılaştırmalı bir şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca çalışmada niteliksel ve niceliksel karma bir yöntem uygulanmıştır. Çalışmada bilişsel haritalama ve eski-yeni kent imajlarının semantik farklılaştırmayla değerlendirildiği niteliksel veriler, anket uygulamaları ile elde edilmiş niceliksel verilerle desteklenmiş ve analiz edilmiştir. Bağıntılardan elde edilen bilgiler değerlendirildiğinde afetzedelerin eski çevrelerine karşı yüksek düzeyde bağlılıkları olduğu belirlenmiştir. Afet sonrası süreçte yer değiştirmeyen afetzedeler bu bağlılık düzeylerini korurken yer değiştirmek zorunda kalan depremzede denekler yeni çevrede yedi yıl geçirmelerine karşın eski çevreye bağlılık düzeyine ulaşamamışlardır. Ayrıca yeni çevre algısı irdelendiğinde eski çevre verilerinin yeni çevre tasarımında çok az bir düzeyde kullanıldığı belirlenmiştir. Bu durum yeni çevreye uyumda sorunlar oluşturmaktadır. Bu nedenle depremzede denklerde yeni çevreden taşınma isteği oldukça yüksek bulunmuştur. Bilişsel haritalama çalışmaları sonucunda ise depremzedelerin eski çevrede en çok hatırladıkları noktanın konutları olması yaşanan çevreye bağlılıkta konutun da çok önemli bir yeri olduğunu göstermiştir.
-
ÖgeAptitudes and attitudes: Human-centred pedagogies in foundation design studios(Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) Hysa, Desantila ; Özkar, Mine ; 709866 ; MimarlıkAttitudes (dispositions) complement knowledge and skills in a competency-centered curriculum of higher education. They refer to the affective learning dimension, and it is challenging to address and assess them. But they are the crux – when, how, and why to apply the knowledge and skills. In architectural design curricula, attitudes are especially relevant to ensure the training of responsible designers. Although humanistic and environmental issues are increasingly in the spotlight, attitudes endorsed in most schools' studio cultures tend towards the black box of individual creativity more than collaborative and participatory processes. As computational methods that expound the reasoning processes of design become ever more popular, new opportunities arise for open and liable design cultures. Yet, connecting these methods to a broader competency in design is still in progress. This thesis establishes the transdisciplinary context and a conceptual framework for computational methods to implement and assess accountability as an attitude in design education. It involves the development of the designerly character, the training of judgment in performing aptitude. It further shows that computation in early design education supports the cultivation of desired attitudes such as knowledge sharing and consequent accountability. Computational formalisms, such as shape rules, are devices of visual computing that help designers externalize and share design ideas for collective reflection. While documenting thought processes, they support beginning designers in developing a sense of accountability for their design thinking as necessary for reflecting critically. As knowledge and skills are in constant change, attitudes and values are still the core that guides action in design. The overview presented here on the topic points to an ever-growing need to address attitude in architectural design education. The sharing in a collaborative learning environment result in greater opportunities for reflection, and, consequently, learning with accountability. This study highlights the following ethical dimensions of design: a. the externalization of one's design reasoning brings transparency to the process, b. transparency enables self and others to trace one's reasoning and actions, c. sharing one's knowledge and reasoning initiates reflections for further actions. The "externalizing, sharing, and reflecting" motivates accountable actions in the design environment. Furthermore, the study refers to the use of analog computational tools which enable reflection in an educational setting. Five points of impact are identified: a. visual computation has the potential to create original languages of design or to analyze existing languages, still allowing for creative expression, b. the explicitness of visual design computation enables the designer to externalize the design process to a certain extent, c. externalization when followed by sharing with the members of a community, gives opportunity to reflect on past reasoning, internalizing, and regenerating other concepts, externalizing, because of the materialized sharing, d. reflecting on one's reasoning, or thinking about thinking points to the inherent metacognitive aspect of the reflective practice, e. metacognition is a condition for attitudes to be learned and changed over time as sequential reflection contributes to developing dispositions of how to act in future situations. The motivation behind this research is to show the methodological impact of computational design thinking on supporting the learning of attitudes while viewing design as a social act of creation. Allowing more computational methods in the design studio pedagogy holds potential for enhancing the grounds for reflecting, partaking, and answerability. John Dewey wrote on cultivating reflective thinking, through hands-on art, as a character in the learner. In the design literature that Donald Schön spearheaded, reflection is a mode of inquiry that situates the learner in different experiences, enabling a deeper awareness while interacting socially. Reflective practice demands intellectual attitudes which are intrinsically moral. At the same time, there is an ever-growing need to cultivate values and attitudes that acknowledge the computational and digital turn of design in higher education. In this research, I propose and test analog computational tools in a foundation design studio to understand whether making visible the divergence and convergence of thought provides a ground for reflecting, partaking, and answerability. Embracing design as computation and computation as design, the externalization of the process serves a societal purpose. It evokes accountability and sharing. The openness of visual computing in basic design serves to document thinking processes, but it also helps beginning designers develop an understanding of what design thinking entails for communication and collaboration. Thus, computational methods may allow for open design education in support of democratic studio environments, where "openness" is read at different layers: an open design process, being open to peer review, open to collaboration, open to sharing, and open to embracing the views of others. Such attitudes are instrumental in design processes for liable conduct towards colleagues, users, and the environment. This research presents the outcomes of a longitudinal study performed in a beginning design studio. The linguistic analysis of students' reflections shows that a rule-based approach to design incites accountability attitudes among learners even in a brief period. This study reveals that computation in early design education fosters the desired attitudes such as knowledge sharing and consequent accountability. The basic design studio is an inclusive environment where active individuals engage with tools and opportunities to articulate their thought and production processes. Alongside a technical aptitude, the student reflects and develops personal values during the experience. Learning design is about training judgment. How effort and exertion train judgment is both personal and collective, making the studio the pragmatic and at the same time creative design learning environment it is. These reflective learning environments implant attitudes. Computation is not a burden but the means to reflect, share, compare, and alter in the transcending and empowering learning experience of the basic design studio.
-
ÖgeArchitectural retrofit of educational buildings towards nearly zero energy and cost optimal levels considering the life cycle and occupant comfort(Institute of Science and Technology, 2020) Ferdos Moazzen, Nazanin ; Tanaçan, Leyla ; Mimarlık Anabilim DalıThe thesis research is going to be one of the pioneer studies about school buildings' environmental impacts during their life cycle in Turkey and provide a basis for further analysis and studies. The study will be a base for further research. According to research conducted all over the world, it is known that the current fossil energy resources will be inadequate to meet energy demand in the next decades and that the share of buildings in total energy consumption is very high. The main aim of the thesis study is to focus on the Life Cycle Energy Consumption (LCEC) and the Life Cycle Cost (LCC) efficiency of educational buildings in different climatic regions of Turkey, considering the comfort conditions. Analyses on LCEC and LCC efficiency of a project was conducted in order to generate a reference model, which can represent large-scale educational projects in different climate of Turkey.
-
ÖgeAvlulu Bina Biçiminin Farklı İklim Bölgelerinde İklimsel Performansa Göre Optimizasyonu İçin Geliştirilen Bir Yöntem(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-01) Yaşa, Enes ; Ok, Vildan ; Bilgisayar Ortamında Mimari Tasarım ; Architectural Design ComputingBinalarda iklimsel konforu sağlamak amacıyla mekânların ısıtılması soğutulması ve havalandırılması; ya mekanik veya pasif sistemler ile sağlanabilmektedir. En sıcak dönemde hava hareketini arttırmayı ve bina tarafından emilen güneş ışınımı miktarını azaltmayı hedefleyerek ortamdaki ısı kazançlarını minimuma indirme metodu olan pasif soğutma, ya da en az sıcak dönemde bina tarafından emilen güneş ışınımı miktarını artırarak ortamdaki ısı kazanımını maksimum orana çıkartarak mekanları ısıtma amacıyla ve de hem toplam enerji kazanımı sağlama hem de konfor elde etme amacıyla pasif sistemler daha binaların tasarım aşamasından itibaren tasarlandığında ve kullanıldığında, mekanik sistemlere gerek kalmamakta ya da iklimlendirme için gerekli ekipman büyüklüğü ve maliyeti oldukça düşmektedir. Bu çalışmanın amacı, sıcak-kuru iklim bölgelerinde gerek mikro klimayı düzenleyici olarak gerekse kent ölçeğinde iklim dengeleyici olarak kullanılan avlulu binaların enerji etkinliklerini araştırma, bina içi ve avlu içi konfor durumlarını belirleme, ayrıca farklı iklim bölgeleri için belirlenen farklı avlu biçim seçenekleri üzerinde bilgisayar enerji simülasyonu kullanarak farklı tasarım ve iklim koşulları altında gerçek meteorolojik verileri kullanarak bu binaların farklı termal davranışlarını tam olarak doğru bir şekilde tahmin ederek ortaya koymak ve böylece farklı iklim bölgeleri için; o iklim özellik ve verilerine uygun olarak optimum avlu biçimini ortaya koyarak tasarımcılara yeni bir bilgi sağlamaktır.
-
ÖgeBanka Şubesi Örneğinde Kurala Dayalı Yapı Tadilat Projesi Hazırlama Yöntemi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-06-16) Arslan, Gülay Yedekci ; Aygün, Murat ; Yapı Bilgisi ; Architectural DesignBelirli bir sistematiğe sahip olması gereken tadilat, günümüzde alışılagelmiş olarak yapılmaktadır. Çalışma kapsamında bu durumun yapıda işlev bozukluklarına, ekonomik kayıplara, yapılan işlerin tekrarlanmasına, verimin ve uygulama kalitesinin düşmesine neden olduğu açıklanarak uygulayıcı konumunda olanların daha etkin tadilat yapabilmeleri için sistem ve performans yaklaşımlarından yararlanarak, banka şubesi örneğinde kurala dayalı bir proje hazırlama yöntemi önerilmiştir. Bu çalışmanın özü, eldeki çok sayıda gerçekleştirilmiş projeden yararlanıp bir tadilat kuralları seti oluşturmaktır. Bu çalışmanın amacı, tadilatın daha bilinçli yapılabilmesi, zamana bağlı olarak değişen gereksinmelere binanın uyarlanması ve bu uyarlama yapılırken kayıpların azalmasını sağlayacak yeterli yapısal çözümlerin ortaya konmasını sağlamaktır. Çalışmada, tadilatın neden ve sorunları açıklanmış, inşaat sektöründeki yeri ve konumuna değinilmiştir. Çalışmanın konusunu oluşturan yeniden kullanım ve tadilat projeleri hakkında daha önceden hazırlanmış olan benzer akademik çalışmalar örnekleri ile birlikte belirtilmiştir. Bankalar örneğinde türleri, varolan süreç anlatılmış; uygulamaların pratikte nasıl yapıldığı açıklanmış, olumlu ve olumsuz yönleri karşılaştırılmıştır. Tadilat gerektiren koşullara, bu koşullardaki gereksinimlere ve bu gereksinimlere yanıt veren çözümlere ayrıntılı biçimde değinilmiştir. Tablolar oluşturularak koşullar, gereksinimler ve çözümler kodlanmıştır. Bu kodların aktarıldığı bir kurallar tablosu oluşturulmuştur. Bu kurallar tablosu tadilat projesi hazırlanırken hangi koşul için hangi gereksinimi hangi çözümle karşılayabileceğini tasarımcıya gösteren bir klavuz niteliğindedir. Yöntemin uygulanması uygulayıcı olarak yazar tarafından yapılmış olan şubeler örneklenerek açıklanmıştır. Son bölümde önerilen yöntemin gerekçesi açıklanmış, diğer öneri yöntemlerle beraber değerlendirmesi yapılmış, olumlu olumsuz yönlerinden bahsedilmiş ve ileride nasıl geliştirilebileceği, ne faydalar sağlayabileceğinden bahsedilmiştir.
-
ÖgeBeaux Arts Kökenli Bir Mimar Olarak Alexandre Vallaury’nin Meslek Pratiği Ve Eğitimciliği Açısından kariyerinin İrdelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-01-05) Say, Seda Kula ; Batur, Afife ; 502072104 ; Mimarlık ; ArchitectureOndokuzuncu yüzyıl sonu Osmanlı mimarlığının önemli bir figürü olan mimar Alexandre Vallaury (1850-1921), günümüze dek sınırlı sayıda bilimsel araştırmaya konu olmuştur. Halen kullanımda olan çok sayıda prestijli yapının mimarı olan Vallaury, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında, özellikle başkent İstanbul'da, azımsanmayacak nitelik ve nicelikte mimari üretim yapmıştır. Ülkenin formel anlamda ilk mimarlık ve sanat okulu olan "Sanayi-i Nefise Mektebi"'nin kurucu eğitimci kadrosunda yer alarak uzun yıllar burada mimarlık eğitimi veren mimar, bu çok yönlü kariyerinin yanısıra aile kökeni ve uluslararası ilişkileriyle de araştırmaya değer ilginç bir karakterdir. Vallaury'nin aktif mesleki kariyerini sürdürdüğü iki Meşrutiyet arası yaklaşık otuz yıl, Türk mimarlığında ve özellikle başkent İstanbul'da çok farklı mimari akımların denenip uygulanabildiği ve gerek kentsel yaşam gerekse mimari uygulamalar anlamında çoğulcu ve liberal bir atmosferin hakim olduğu bir geçiş dönemidir. Bu süreç aynı zamanda, yeni yapı teknolojileri, yeni yapı programları ve yapı sektöründe uzman işgücüne büyük talebin olduğu yoğun bir imar ve kentsel gelişim dönemi olmasıyla da farklıdır. Vallaury bu dönemde aktif mesleki ve eğitimci kariyeriyle ülke mimarlığını etkileyen ve özellikle eğitimci rolüyle bir sonraki döneme geçişi hazırlayan figürlerden biri olarak dikkati çekmektedir. Vallaury'i bu role hazırlayan eğitim ve çevresel etkilere bakıldığında ise ilk gençliğinin on yılını geçirdiği Paris ve ciddi bir eğitim aldığı dönemin dünya çapında etkin bir kuruluşu olan École des Beaux Arts öne çıkmaktadır. Paris bu dönemde önemli kentsel dönüşümlere, büyük dünya sergilerine ve yeni teknoloji uygulamalarına sahne olmaktaydı. École des Beaux Arts ise 1830'larda ülkedeki gelişime paralel olarak geçirdiği çalkantılar ve sonrasında okul bünyesinden çıkan güçlü kuramcıların diskurlarına sahip çıkarak Avrupa ve dünya mimarlığının yönlendirilmesinde söz sahibi olmaya devam etmekte ve özellikle Vallaury'nin öğrenciliği döneminde eklektizmi benimseyen bir kuruluş olarak ortaya çıkmaktadır. On yıldan fazla süren Beaux Arts eğitimi, Paris görgüsü ve özellikle politik tutum, teknik yeterlik ve tarihsel referans saçayağında uzlaşmacı çözümler hedefleyen eklektizm diskurunun etkisi, Vallaury'nin mimar altyapısını oluşturmasında sn derece önemli rol oynamıştır. Mimar, az sayıda Beaux Arts referanslı mimardan biri ve bu altyapıya ve uzlaşmacı eklektizm anlayışına sahip bir uzman kişi olarak İstanbul'a dönüşünde, kısa sürede Osmanlılık-Türklük idealine uygun olarak toplumsal anlamda kapsayıcı ve kavrayıcı kültür politikalarını oluşturmaya çalışan Osman Hamdi Bey ekibinde kendine yer bulmuştur. Entelektüel anlamda güçlü bir söyleme sahip olan Osman Hamdi Bey, gerek Sanayi-i Nefise Mektebi'nin Beaux Arts modeline göre kuruluşunda yaptıkları işbirliği, gerekse almasına vesile olduğu kamu ve özel kişi ve kuruluşlara ait yapı projeleri bağlamında Vallaury'nin mesleki kariyerinde ikinci en önemli etki olmuş olmalıdır. Bu şekilde başlayan itibarlı kariyeri boyunca çok sayıda projeye imza atan ve çok sayıda öğrenci yetiştiren Vallaury, Osmanlı-Türk mimarlığında Beaux Arts Okulu'nun bellibaşlı temsilcisi olmuştur. Ülke mimarlığının bu önemli geçiş döneminde sözkonusu Beaux Arts altyapısıyla hem mimarlık pratiği hem de eğitimine dikkate değer katkı ve etkiler yapmıştır. Bu nedenle bu çalışmada Vallaury'nin kariyeri ve tasarım anlayışının, bir Beaux Arts okulu temsilcisi olarak Osmanlı-Türk mimarlığına yaptığı katkılar ve etkiler yönünden ele alınması benimsenmiştir. Bu amaçla, öncelikle Vallaury'nin tasarım anlayışını oluşturan bileşenler, etkileyen faktörler ortaya konmuştur. Bu çerçevede öncelikle, mimarın aile kökeni, tabiyeti, ilişkileri, devlet görevleri gibi biyografik veriler incelenmiştir. Sonrasında, dönemin mimari faaliyet üzerinde etkili olan sosyo-ekonomik şartları ile Osman Hamdi Bey - Vallaury ilişkisi irdelenmiş ve mimarın yetişmesinde en önemli ve sistemli etken olarak o dönemde geçerli olan Beaux Arts Okulu mimari tasarım ilkeleri ayrıntılı şekilde incelenerek mimarın tasarım davranışı için değerlendirme ölçütleri oluşturacak şekilde maddeler halinde ortaya konulmuştur. Bu amaçla gerek yerli ve yabancı literatür taraması, gerekse arşiv araştırmalarından faydalanılmış; aynı zamanda Paris'te Ecole des Beaux Arts kampüsü ve dönem binalarında saha çalışması yapılmıştır. Sonraki adımda yine önceki bilimsel çalışmalar, arşiv taramaları ve literatür taramaları yoluyla belirlenen Vallaury yapılarından karşılaştırma ve analize baz oluşturacak bir seçki oluşturulmuştur. Bu seçki dahilindeki yapılar için gerek sahada gerekse arşivlerde yoğun çalışmalar yapılarak binalar Beaux Arts tasarım ilkelerine göre analiz edilmiş ve her biri için Vallaury'nin tasarımsal tercihleri de tespit edilmeye çalışılmıştır. Nihayetinde ayrı ayrı sonuçlar bir araya getirilerek Vallaury'nin tasarım davranışı, Beaux Arts ilkelerinin sonuç ürünlerindeki ağırlığı değerlendirilmiş ayrıca mimarın kariyeri boyunca oluşturduğu ve farklı tarihsel referansların ağırlıkta olduğu tasarım sözlüğü bina analizler yoluyla derlenmeye çalışılmıştır. Vallaury'nin ülke mimarlığına katkısının bir başka ve önemli boyutu olan Sanayi-i Nefise Mektebi mimarlık eğitimi de ayrı bir başlık altında incelenerek, ulaşılabilen kısıtlı kaynaklar çerçevesinde mimarın uyguladığı eğitimin niteliği ve sonuçları, okul müfredat ve kuralları, yapılan projelerin konuları, ilk mezunların mimari faaliyetler çerçevesinde ortaya konulmaya çalışılmıştır.
-
ÖgeBeden, Mekan Ve Mimari Refleks(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-05-27) Yardımcı, Mustafa Cem ; Yürekli, Ferhan ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBeden mekanın içeriğinin davranması durumunda belirginleşmektedir. Bu oluşumun varoluşu döngüsel bir anda kendi mantığını oluşturarak meydana gelmektedir. Etrafındaki içerik ile ortak bir dil oluşturur. Bu dil ‘mimari refleks’ olarak açıklanabilir. Bir dil olarak refleksin özelliği varoluşu sırasında kendi kuralını beraberinde getirmesidir. Dolayısı ile çevresiyle sağladığı uyum özgünleşmektedir. ‘Yok’luk kavramı üzerinden ‘yaratık’ın mimarisi sorgulanmaktadır. Bu, mimari protez tasarımı olarak incelenebilir. Hareket bir eksik beden parçası, duyu organı olarak ele alınır ve tüm mekan vücudun derisi haline gelir. Refleks kavramı ile davranışlarını inceleyebileciğimiz yaratığın oluşumuna katılabiliriz. ‘His’ ve ‘şey’in kendi varlığı çakışmaktadır. Yaratık, ‘refleksif yabancı benlikler’ algılanmaktadır. Bireyin kendisini ‘mekan-ağ’a bir protez olarak yerleştirmesi, mekanın bu değişken, yaşayan proteze uyum sağlaması önemli bir strüktür anlayışını getirmektedir. Görüntü seyirci ilişkisi döngüsünde odağın, merkezin çoğul olması nedeni ile ağ açık bir sisteme dönüşmüştür. Rüya ve sinemaya özgü davranışları inceleyerek göçebe, yaratık, refleks olarak sınırları koyulmuş mimarlığa ait kesitler, durumlar örneklemek ve bu ağ mekanın ve sınırlarının nasıl işlediğini deneyimleyebileceğimiz insan ötesi yaratığın mimarisi kavramı altında bir metin oluşturmak amaçlanmıştır. ‘Doğum için uygun ortam’ bölümünde psikolojik topoğrafyaları ortaya çıkartmak amacıyla filmler ve kavramlar incelenmiştir. Sesli düşünme kavramı, ‘beden’in ve bu tezde ‘denemeler’ bölümünün önemli bir niteliğidir. ‘Kendini oluşturan mekansal kasılmalar’, ‘kameranın tanıştırdığı mekansal varoluşlar’ incelemeleri, ‘beden takvimi’, ‘materyalini oluşturan strüktür’, dile dayalı mekan denemeleri ile ‘kütle’, ‘protez’ ve ‘birey’ tasarımlarını sorgulamaktadır. Bu tez çalışması süresince metin dışında gerçekleştirilmiş video çalışmaları da denemeler bölümünde yer almaktadır. Eleştiri ve araştırma amaçlı kurulan ilişkileri yanında kendi kendilerini dışa vurmaları önemlidir. Farklı okumalara olanak vermesi düşünülmüş denemeler bölümünde resimler metin olarak, bazı metinler de resim olarak yer almışlardır.
-
ÖgeBellek Ve Mimarlık İlişkisi Kalıcı Bellekte Mekansal Öğeler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-01-30) Özak, Nilüfer Öymen ; Gökmen, Gülçin Pulat ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışma bellek ve mimarlık arasındaki ilişkinin varlığı üzerine şekillenmiş ve geliştirilmiştir. Farklı disiplinlerin değişik açılardan ele aldığı bir kavram olan bellek, bu çalışmada bireyin hatırladıklarının ne kadarının mekânsal olduğu, mekânın akılda kalan yönlerinin neler olduğu üzerine kurulan bir model çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bellek ve mimarlık ilişkisi bireyin yaşamında önemli yer tutan çocukluğunun geçtiği ev bağlamında incelenmektedir. Çalışmanın amacı; mekân belleğinin oluşumunu incelemek, mekân öğelerinin bellekle olan ilişkilerini değerlendirmek, bellekte kalan mekân öğelerini bulup çıkarmak olarak özetlenebilir. Bellek, algı ve ev kavramları üzerinde şekillenen araştırmanın, kalıcı belleğe girdi olabilecek mekânsal öğelerin neler olabileceğini açıklamaya yönelik bir model kurgusu içinde ele alınmasının, çalışmanın kullanılabilirliği açısından yararlı olacağı düşüncesi, çalışmanın kapsam ve yönteminin belirleyicisi olmuştur. Çalışma kapsamında önerilen model, Türkiye’nin farklı kentlerinde ve konut dokularında yaşamış, yaşadıkları yörenin önemli ailelerine mensup bireylerle çocukluk evleri üzerine yapılan görüşmeler sonucunda değerlendirilmiştir. Bu çalışma, kişinin eviyle oluşturduğu olumlu ve olumsuz deneyimlerinin belleğe kodlandığını, bu kodlamaların bellekte yer ettiğini ve belli bir zaman diliminde bellekten geri çağrılabildiğini ortaya koymaktadır.
-
ÖgeBetonarme Yapı Elemanlarının Çelik Lamalarla Güçlendirilmesi Ve Birleştirilmesi; Deneysel İnceleme(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Köse, Mahmut ; Özgen, Kaya ; Yapı Bilgisi ; Architectural DesignBu çalışmada, betonarme taşıyıcı sistem elemanlarının güçlendirme ve birleştirme uygulamalarında yoğun olarak kullanılan bir yöntem deneysel olarak incelenmiştir. Hizmet halindeki betonarme elemanların dış yüzeylerinden yapıştırılan çelik lamalar ile mukavemet değerlerinin artırılması olarak tanımlanan bu yöntem, literatürde geniş olarak ele alınmıştır. Betonarme yapıların projelendirilmesi, üretilmesi ve kullanılması sırasında yapılan çeşitli hatalar yapının taşıma gücünün yetersiz hale gelmesine sebep olabilir. Bu tür hataların giderilmesi için taşıyıcı sistemde tadilat gerekmektedir. Bu tadilatlara genel olarak güçlendirme adı verilir. Bu tür yapılarda yapılan hatalı ve yetersiz güçlendirme uygulamaları hem can güvenliği hem de ekonomik olarak kayıplara sebep olabilir. Betonarme elemanlara dış yüzeylerinden yapıştırılan çelik lamalar ile güçlendirilmesi uygulamaları geçmişte ve günümüzde yoğun olarak uygulanan bir yöntemdir. Ülkemizde ise özellikle 1999 marmara depreminden sonra kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada, söz konusu yöntemin güvenilirliğini sağlamak ve performansını artırmak amacıyla deneysel çalışmalar yapılmış ve sonuçları yorumlanmıştır. Deneylerde 2 farklı deney düzeneğinde 36 adet deney modeli incelenmiştir. Ayrıca bu tür güçlendirilmelerde yapıştırma işleminin etkisini araştırmak ve performansını artırmak için pull-off cihazı ile deneyler yapılmıştır. Yapılan deneylerin sonuçları yorumlanarak yöntemin olumlu ve olumsuz özellikleri sunulmuştur. Yöntemin performansını artırmak için birtakım işlem standartları ve parametreleri üretilmiştir. Sonuçta, bu standart ve parametrelere bağlı kalındığında bu yöntemin, taşıma gücü, aderans ve ekonomiklik açısından her zaman iyi sonuç verdiği ortaya konulmuştur. sonuçları grafik ve fotoğraf anlatımları ile desteklenerek sunulmuştur.
-
ÖgeBina İşlevi İle Bina Biçimi İlişkisinde Çizge Teorisi Kullanımı İle Veri Eldesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yıldırım, Mehmet Tayfun ; Ünügür, S. Mete ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmada problem alam olarak; bina biçimine karar verme süreci ele alınmaktadır. Mimari tasarlama sürecinde kesinleşmiş biçimin oluşumuna girdi sağlayan birçok veri alam bulunmaktadır. Bu alanlar genel başlıklar olarak, "îşlev", "Teknoloji", "Biçim", "Ekonomi" ve "Çevre Bağlamı" olarak gruplanabilir. Bu veriler içinde "Bina İşlevi" ile "Bina Biçimi" ilişkisi, mimari tasarlamanın temel sorunlarından biridir. Bu bağlamda, bina işlevsel organizasyonu - bina biçimi ilişkisinde veri eldesi amaçlanmaktadır. Yöntem olarak; bina programlama ve bina çözümleme teknikleri tasarımda kullanılmıştır. Bina işlevsel sistemi bir şebeke olarak ele alınmıştır. Çizgeler ile tanımlanan bu yapı çizge (graph) çözümleme teknikleri ile analiz edilmektedir. Buna ek olarak; tümdengelimci "Mekan Dizgesi" çözümleme yöntemi kullamlmaktadır. Bu çözümlemeler ile elde edilen sayısal değerler; bina biçimine ilişkin veriler sağlamaktadır. Elde edilen bu sayısal veriler bina ön biçimi olan "İşlevsel Embriyo" eldesinde kullamlmışto. Önerilen yöntemin veri alanlarının tanımlanması için, mimari tasarlama süreç olarak ele alınmıştır. Tasarlamanın ön aşamaları, planlama ve bina programlamadır. Tasarlama sonrası etaplar ise, bina üretimi, bina kullanım dönemi değerlendirme ve mimari çözümlemelerdir. Bu etapların birbirleri ile karşılıklı veri ilişkisi bulunmaktadır. Süreçler arası veri akışının tanımlanabilmesi için bu süreçlerin açıklanması gerekli olmaktadır. Bu nedenle tez altı bölümden oluşmaktadır : * Giriş; * Planlama, Bina Programlama ve Tasarlama Süreci, * Mimarlıkta Biçim Kavramı ve Çözümleyici Teknikler, Mimari Tasarım ve Çözümlemede * Matematiksel Yaklaşımlar. *Çizge Teorisi ve Bina Programlama Tekniklerinin Kullanımı ile Mimari Tasarımda Veri Elde Etme Amaçlı Model Önerisi * Önerilen Modelin Bir Kültür Merkezinde Uygulanması, * Sonuçlar ve Değerlendirme. Birinci bölümde mimari tasarlama entegre süreç olarak açıklanmaktadır. Tasarlamaya entegre diğer süreçlerden veri akışı- tasarlama eylemi ilişkisi, problem alam olarak tespit edilmektedir. İkinci bölümde, planlama, bina programlama ve mimari tasarlama ele alınmaktadır. Bina programlama, kullanıcı gereksinmeleri, işveren, tasarımcı ve inşa edici ile ilgili bilgi işleme sistemidir. Bu nedenle bina programlama ile tasarlamanın entegre olarak ele alınması gerekmektedir. Tasarlama süreci ise : 1 -Zihinsel etkinlik olarak tasarlama süreci ve yaratıcı teknikler, 2-Tasarlama stratejileri yaklaşımları, 3-Tasarlama strüktürleri yaklaşımları, 4-Tasarlama organizasyonları olarak dört başlık altmda ele alınmaktadır. Zihinsel etkinlik olarak tasarım, tasarımcının öğrenme, algılama ve yorumlamasından oluşmaktadır. Tasarlamada strateji kavramı ise; tasarlamada ana yaklaşım, metot, paradigma olarak açıklanabilir. Bunlar, tümevarımcı ve tümdengelimci stratejilerdir. Tasarlama strüktürü kavramı, yapısal ve mekansal bina alt sistemlerinin bireşim ilkesidir. Tasarlamada organik ve geometrik strüktürler görülmektedir. Tasarlama organizasyonları da bireysel ve katılımcı organizasyonlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Diğer yandan, organizasyonlarda bilgisayar teleolojilerinin kullanılması organizasyon yapılarında değişikliklere neden olmaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünde, mimari biçimlendirme sorunu ele alınmaktadır. Mimarlıkta biçimle ilgili bilimsel taban, estetik, morfoloji ve geometridir. Mimari biçimin ve mekansal organizasyonun çözümlenmesinde matematiksel araçlar kullamlmaktadır. Venn diyagramları, Çizgeler ve Matrisler bu araçlara örnek olarak verilebilir. Mekan sentaksı çözümleme yönteminde, mevcut binaların mekansal organizasyonları çizgeler ile ifade edilmekte ve hesaplanmaktadır. Bu yöntemde her mekanın diğer mekanlarla entegrasyon değeri sayısal olarak ifade edilebilmektedir. Çalışmanın dördüncü bölümünde, mimari tasarımda veri elde etme modeli önerilmektedir. Modelde, bina programlama teknikleri, Çizge Çözümleme indeksleri ve "Mekan Dizgesi Çözümleme Yöntemi" entegre olarak kullamlmaktadır. Model 4 alt kısımdan oluşmaktadır : 1- Program analizi alt modeli, 2- Bina alt bölümleri biçimlendirme alt modeü, 3- İşlevsel embriyo biçimlendirme alt modeli, 4- Embriyo geliştirme alt modeli. Program analizi alt modelinde tasarım konusu binanın yönetsel ve işlevsel sistemi tammlanmaktadır. Bina kapasitesi, esneklik, büyüyebilirlik, mekan listeleri, mekan ilişkileri ve sirkülasyon frekansları temel veriler olmaktadır. İkinci aşamada alt bölüm mekan ilişkileri çizgeler ile ifadelendirilmektedir. Alt bölümlerine ait mekan birimlerinin alan-hacim gereksinmeleri saptanmaktadır. Bu aşamayı olası alt bölüm biçimlerinin araştırılması izlemektedir. Üçüncü aşama olan bina işlevsel embriyo biçimlendirme alt modelinde, bina alt bölümlerinin birbirleri ile olan komşuluk ilişkileri çizge şebekesi ile ifade edilmektedir. Bu çizge şebeke yapısının çözümlenmesi ile şu sayısal değerlere ulaşılmaktadır : -König Değerleri, -Beta İndeksi, -Gamma İndeksi, -Döngüsel Sayısı, -Çizgenin Çapı, -Alt Yedek Şebeke İndeksi -Her Düğümün Ortalama Derinliği, -Her Düğümün Entegrasyon Değeri Konig sayılan her düğümden diğer düğümlere olan yol mesafesidir. Mekan organizasyonunda en düşük Konig değeri olan birim, sisteme en entegre bölümdür. "Beta indeksi" bina biçiminin; lineer, döngüsel veya kompozit formlardan hangisine uygun olduğunu tanımlamaktadır. "Gamma indeksi", sistem elemanlarının bağlantılılık değeridir. Bu mekansal organizasyonun kompakt veya parçalı - organik kompozisyonu ile ilişkilidir. "Çizgenin Çapı", bina alt bölümlerinin hacimsel toplamına bağlı olarak bina büyüklüğüne ilişkin veri oluşturmaktadır. Her mekanın "ortalama derinlik" ve "entegrasyon değeri" mekan dizinsel çözümleme değerleridir. Bu değerler ile her alt bölümün diğerleri ile olan ilişkileri ve işlevsel sistemdeki entegrasyon değeri sayısal ve hiyerarşik olarak bulunmaktadır. Önerilen modelde, bu sayısal derecelenme, bina bölümlerinin tasarım alanında eklemlenme dizgesini vermektedir. Her alt bölümün tasarım alanına yerleştirilmesinde "mekan - çevre ilişki matrisi" kullamlmaktâdrr. Diğer alt bölümler entegrasyon değerlerine göre önceki bölüme eklemlenmektedir. Beşinci bölümde, önerilen biçimlendirme modeli bir kültür merkezi örneğinde uygulanmıştır. Önerilen "İşlevsel Embriyo" biçimlendirme yönteminin sonuçlan şöyledir : Model; ana "Girdiler" olarak; bina işlevsel verilerini ele almaktadır. Modelin "Çıktı"lan ise; üç başlık altında toplanmaktadır. Bunlar : -Bina formuna ilişkin veriler sağlayan "Sayısal İndeks"ler, -Bina alt bölümlerinin bütünsel işlev organizasyonu içindeki entegrasyon değeri, -İşlevsel organizasyona bağlı olarak oluşturulan "İşlevsel Embriyo" olmaktadır. Yöntem; tümevanmcı stratejide, geometrik strüktürdedir.; Kanonik, pragmatik biçimlendirme yaklaşımlan için uygun bir model niteliğindedir. Bu çıktılar; bina biçimine ilişkin sayısal veriler üretmesine rağmen; kesinleşmiş sonuç biçim oluşumunda yeterli olmamaktadır. Bu nedenle; işlevsel embriyonun diğer tasarım verilerinin katılımı ile geliştirilmesi gerekli olmaktadır. Ancak; önerilen model, işlev - biçim arayüzünde veri üretmektedir. Bu nedenle, her biçimlendirme yaklaşımı için bir ön çalışma olarak kullanılabilir olduğu görülmektedir.
-
ÖgeBina Toprak Altı Dış Kabuk Sistemlerinde Yer Alan Bitümlü Örtülerin Basınçlı Su Etkisi Altında Geçirimsizlik Performanlarının Belirlenmesi İçin Bir Yöntem(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Şahal, Ayşe Nil ; Özkan, Ertan ; Yapı Bilgisi ; Building TechnologyBu çalışmanın kapsamında, yeraltı suyu bulunan zeminlerde bitümlü örtüler ile düzenlenen dıştan ve içten uygulama ele alınmaktadır. Analiz çalışmalarında, örtünün gerçek hizmet şartlarında zemin yanal basıncı vb. çevresel etmenlerin etkisi altında şekil değiştirdiği; bir yüzeyi basınçlı su etkisindeki örtünün diğer yüzeyine sıvı formda suyun yanı sıra buhar formda suyun da geçebileceği ve buhar formda suyun da donatı korozyonu vb. bodrum hasarlarına yol açabileceği tespit edilmiştir. Mevcut deney yöntemlerinde, bir yüzeyi basınçlı su etkisindeki şekil değiştirmemiş örtünün diğer yüzeyine sadece sıvı formda su geçişi kısa bir süre sonrasında belirlendiği; bu nedenlerden dolayı, yöntemlerin örtünün gerçek hizmet şartlarındaki geçirimsizlik performansını belirlemekte yetersiz kaldığı ortaya konulmuştur. Böylece, çalışmanın amacı, dıştan ve içten uygulamada, bir yüzeyi basınçlı su etkisi altında kalan şekil değiştirmiş bitümlü örtünün diğer yüzeyinde yer alan betonarme yapı elemanlarına buhar ve sıvı formda su geçip geçmediğini belirleyen bir yöntem geliştirmek olarak belirlenmiştir. Geliştirilen yöntemde, örtünün performans seviyeleri; diğer bir anlatımla, gerçek hizmet şartlarındaki şekil değişim değerleri ile su basıncı değerleri belirlenmektedir. Daha sonra, örtünün performans seviyelerindeki geçirimsizlik performansı fiziksel olarak ölçülmektedir; örtüde şekil değişim değerleri simule edilmekte, basınçlı su deney aletinde şekil değiştirmiş örtünün bir yüzeyinde basınçlı su etkisi simule edilmekte ve örtünün diğer yüzeyinden sıvı ve buhar formda su geçişi ölçme sistemi ile hassas bir biçimde, mevcut yöntemlerdekinden daha uzun bir süre ölçülmektedir. Yöntemin denenmesi ile bazı performans seviyelerinde, bazı örtülerden buhar formda su geçtiği ve sıvı formda su olarak açığa çıktığı belirlenmiştir.
-
ÖgeBinalarda Yapı Kabuğu, Mekanik Sistemler Ve Yenilenebilir Enerji Sistemleri Parametrelerinin Eş Zamanlı Enerji Optimizasyonu İçin Bir Yöntem(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-12-14) Bayraktar, Meltem ; Yılmaz, Ayşe Zerrin ; 502072608 ; Mimarlık ; ArchitectureTemel yaşam kaynağımız olan enerji insanlığın gelişiminde can alıcı bir rol oynamaktadır. Ekosistemi oluşturan tüm canlılar varlıklarını sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Benzer şekilde makinelerin işleyebilmesi için de dış bir enerji kaynağına ihtiyaçları vardır. Sanayi devrimi ile birlikte modern hayatta enerjiye olan bağımlılığımız her geçen gün artmaktadır. Günlük hayatta ulaşım, iletişim, tarım, sanayi faaliyetleri, binalarımızı ısıtmak, soğutmak ve havalandırmak, cihazlarımızı çalıştırmak gibi neredeyse tüm temel işlemleri yerine getirebilmek için enerjiye gereksinim duymaktayız. Günümüzde, küresel enerji ihtiyacı sanayileşme, kentleşme, nüfus artışı ve bireylerin daha iyi yaşam kalitesi beklentisi gibi çeşitli sebeplerden ötürü hızlı bir artış göstermektedir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre enerji ihtiyacı önümüzdeki yıllarda daha da ivmelenerek artacaktır. Dünyamızda çok çeşitli enerji kaynakları mevcuttur fakat konvansiyonel fosil yakıtlar artan talebi karşılamada birinci sırada yer almaktadırlar. Günümüzde, enerji kaynaklarının bilinçsiz tüketimi ve enerji ihtiyacının fosil yakıtlara dayalı olarak karşılanıyor olması, küresel iklim değişikliği, fosil yakıtların tükenmesi ihtimali ve çevresel tahribat gibi tüm insanlığı tehdit eden ciddi sorunlara yol açmaktadır. Enerji bilinci ile geliştirilen yeni politikalar, enerjinin verimli kullanılmasına dair yürütülen kampanyalar, ulusal ve uluslararası boyutta çıkarılan bağlayıcı direktifler ile standartlar, temiz enerji teknolojilerine yapılan yatırımlar gibi pek çok önlem ise küresel sorunlarla başa çıkabilmede önemli potansiyele sahiptir. Ancak, sorunlarla mücadele için geliştirilecek stratejilerin tanımı ve içeriği uygulanacağı alana göre değişiklik göstermektedir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın çalışmaları konutlar, iş yerleri ve kamu binalarını kapsayan yapı sektörünün küresel enerji ve kaynak tüketiminde oldukça önemli bir paya sahip olduğunu göstermektedir. Binaların toplumsal ihtiyaçları karşılamada önemli bir işlevleri olmasına karşılık çevresel olarak yol açtığı sorunlar artık göz ardı edilemez. Binaların yapım ve işletme dönemlerinde küresel enerjinin % 40’ı, küresel su tüketiminin % 25’i ve diğerküresel kaynakların % 40’ı tüketilmektedir. Dahası küresel CO2 emisyonlarının üçte biri binalardan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu günlerde yapı sektörünün tabiat üzerinde oluşturduğu baskı tehlikeli seviyelere ulaşmıştır ve binaların neden olduğu olumsuz etkilerin azaltılmasını sağlayacak önlemler acilen alınmalıdır. Binalarda tüketilen enerjinin büyük bölümü bina kullanıcılarına gerekli ısıl ve görsel konfor şartlarını sağlayabilmek niyetiyle iç mekanları ısıtmak, soğutmak, havalandırmak ve aydınlatmak için kullanılmaktadır. Ayrıca kullanıcılar için sıcak su hazırlamak ve ev veya ofislerimizdeki elektrikli cihazları çalıştırmak için de önemli miktarlarda enerji tüketilmektedir. Enerji ihtiyacı düşük ve enerjiyi verimli kullanan binaların tasarlanması binanın enerjiye nerede, ne zaman ve ne için ihtiyaç duyacağının önceden belirlenmesi ve enerjinin nasıl kullanılacağının öngörülmesi ile mümkün olabilir. Enerji kullanımına ek olarak yenilenebilir sistemler ile yerinde enerji üretimi bina enerji ihtiyacının karşılanmasında sürdürülebilir çözümler sunar ve binanın toplam enerji verimliliği üzerinde önemli bir etkisi vardır. Dolayısıyla, binalarda enerjinin üretim ve tüketimi, birbiriyle ve binayla bağlantılı alt sistemlerden oluşan bir ağ üzerinde gerçekleşir. Bir enerji sürecinde oluşan bir değişim diğer tüm süreçleri etkiler. Bu nedenle, binanın toplam verimi, binanın kendisinin, alt sistemler, bina kullanıcıları ve dış ortam koşulları ile olan bütünsel ve dinamik etkileşimine bağlıdır ve enerji etkin bina tasarımı çevresel etmenlerin, iç koşulların, iç ve dış ortamı birbirinden ayıran yapı kabuğunun ve tamamlayıcı bina sistemlerinin bütünleşik olarak ele alındığı bir tasarım sürecini gerektirir. Yüksek performanslı bina tasarlarken binanın enerji ve CO2 emisyonu kriterleri açısından gösterdiği performansa ek olarak, başka göz önünde bulundurulması gereken kriterler de mevcuttur. Örneğin, binaların enerji maliyeti binanın işletme dönemindeki en büyük maliyet giderlerinden birini oluşturur. Bu nedenle enerji verimliliğini artırmak yalnızca iklim değişikliği ile mücadele etmeye destek olmakla kalmaz aynı zamanda enerji maliyetlerinin düşürülmesi, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve dolayısıyla ekonomik olarak da güçlenmeyi beraberinde getirir. Ne var ki, enerji verimliliği alanında yapılan yatırımların da maddi olarak bir bedeli vardır. Bu nedenle bina tasarımı sürecinde binanın enerji performansına etki eden tasarım kararlarının ve seçilen sistemlerin ekonomik anlamda elverişliliğinin de incelenmesi ve maliyet-etkin enerji çözümlerinin belirlenmesi önemlidir. Maliyetlere ilaveten enerji verimliliğini artırıcı önlemler planlanırken binanın kullanıcılarına sağlayacağı konfor düzeyinin de göz önüne alınması gereklidir. Konfor koşulları kullanıcı sağlığı ve esenliği ile doğrudan ilişkilidir. Ayrıca, örneğin ofis binaları gibi kullanıcıların maaş giderlerinin diğer kalamlere göre yüksek olduğu bina tiplerinde konfor koşullarının kurumsal maliyetlere de ciddi anlamda etkisi olacaktır. Günümüzde bilim ve teknoloji alanındaki ilerlemeler enerji etkin bina tasarımında faydalanılabilecek yeni yaklaşımlar ve ürünleri ortaya çıkardı. Fakat ele alınan bir bina için çok çeşitli seçeneklerin arasından hangi tasarım stratejilerinin izlenmesi gerektiği ve hangi teknolojik ürünlerin kullanılmasının maliyet-etkin enerji verimliliğini sağlarken, binanın CO2 emisyonlarını azaltacağı ve aynı zamanda da bina kullanıcılarına gerekli konforu sağlayacağını saptamak oldukça güç olabilir. Eğer bina ve sistem entegrasyonu erken tasarım aşamasında araştırılarak planlanmamışsa, sadece son teknoloji ürünlerin kullanılması istenilen performansta binaların yapılması için yeterli olmayacaktır. Genel manasıyla karar verme, çeşitli seçenekler arasından birbiriyle çatışan hedefleri ve kısıtları en uygun şekilde sağlayan seçeneği bulmayı gerektirir. Bina tasarım sürecinde ise binanın enerji davranışının kompleks olması, bina performansına etki eden çok sayıda parametrenin bulunması ve enerji, maliyet, çevresel performans, kullanıcı konforu gibi tasarım hedeflerinin birbirleriyle çelişiyor olması gibi nedenlerden dolayı tüm beklentileri karşılayan tasarım seçeneğini bulmak tasarımcı açısından oldukça zorlu bir karar verme sürecidir. Mimarlar, makine mühendisleri, aydınlatma tasarımcıları ve yenilenebilir enerji mühendisleri gibi tasarım sürecinde görev alan çeşitli uzmanların sırasıya kendi uzmanlıkları açısından katkılarını ortaya koydukları doğrusal ve ardışık olan mevcut tasarım yaklaşımları zaten kompleks bir doğaya sahip binalarda enerji verimliliğini sağlamada yetersiz kalmaktadırlar. Günümüzde, bina ve sistem tasarımını bütüncül olarak ele alırken bina performansını farklı açılardan değerlendirebilecek ve nicel verilerle tasarımı destekleyecek yenilikçi yöntemlere ihtiyaç vardır. Bu nedenle mevcut çalışmada, binanın kendisi, bina mekanik sistemleri ve binaya entegre yenilenebilir enerji sistemleri arasındaki bağlantıyı bütüncül bir bakış açısıyla ele alabilen, enerji verimliliğini birbirleriyle çelişen farklı tasarım hedeflerini dengeleyerek sağlayabilen ve en ideal tasarım seçenekleri birleşimini matematiksel arama teknikleri ile simultane ve dinamik olarak hesaplayabilen bir simülasyona dayalı optimizasyon yöntemi önerilmektedir. Geliştirilen yöntemin temel amacı, binanın enerji performansına etki eden binaya ve bina sistemlerine dair farklı alanlardan çeşitli tasarım seçeneklerini içeren bir listeden binanın işletme döneminde enerji verimliliğini maliyet-etkin, konforlu ve çevreye etkisi azaltılmış şekilde sağlacak en ideal kombinasyonu matematiksel optimizasyon teknikleri ile belirlemektir. Yöntemin optimizasyon temelli arama sürecinde, binaya dair en uygun mimari etmenler, yapı kabuğu seçenekleri, ön seçimi yapılmış önerilen bir mekanik sistemin cihazlarının tipi ve cihaz kapasiteleri ve binaya entegre edilecek yenilenebilir enerji sistemlerine ait cihazların tipi ve kurulu güçleri verilen sınır koşullar altında eş zamanlı olarak araştırılır. Ayrıca, maliyet-etkin enerji verimliliğine ek olarak binadaki mekanik sistemlerin su tüketme performansının iyileştirilmesi de bir tasarım amacı olarak göz önüne alınır ve binanın su tüketimi alanındaki verimliliğine de katkı sağlanır. Geliştirilen optimizasyon yöntemi optimizör, simulatör ve kullanıcı tarafından hazırlanan ve enerji verimliliği önlemlerine dair seçenekler içeren veritabanı uygulaması olmak üzere üç ana modülden oluşmaktadır. Optimizör modülü tüm süreci yönetir, optimizasyon algoritmasını çalıştırır, performans hesabı için simulasyon uygulamasını başlatır, karar değişkenlerine yeni değerler atar, amaç fonksiyonunu hesaplar, sistem kısıtlarını uygular ve durdurma kriterinin sağlanıp sağlanmadığını denetler. Optimizör, GenOpt yazılımı temel alınarak geliştirilen bir optimizasyon altyapısına sahiptir. GenOpt’un mevcut yapısına yazar tarafından geliştirilen bir alt modül eklenerek optimizasyon algoritmasının tasarlanan veritabanı modülü ile dinamik etkileşimde olması sağlanmıştır. Böylelikle optimizasyon esnasında karar değişkenine yeni bir değer atandığında, bu değerin temsil ettiği bir enerji verimliliği çözümü ve çözüme dair teknik ve ekonomik veriler veritabanından okunarak simülasyon modeline aktarılır ve amaç fonksiyonuna iletilir. Simulatör modülü, bina performansına dair ölçütleri ve fonksiyonel kısıtları EnergyPlus enerji modelleme motorunu kullanarak dinamik olarak hesaplar. Veritabanı modülü ise optimizasyon esnasında test edilecek karar değişkenlerine yani dolayısıyla enerji verimliliği çözümlerine dair mali, teknik ve teknik olmayan verileri tanımlar, düzenler ve saklar. Optimizasyon süreci, tasarımcı tarafından tanımlanan ve başlangıç koşullarını temsil eden referans bir binaya performans iyileştirici önlemlerin geliştirilmesi motivasyonu ile başlar. Optimizör modülü tanımlanan optimizasyon yapısının arama prensiplerine göre karar değişkenlerine yeni değerler atayarak enerji verimliliği çözümleri kombinasyonları yaratır ve alternatif tasarım senaryoları üretir. Her optimizasyon iterasyonunda, binaya dair mimari etmenler, kabuk seçenekleri ve mekanik sistem cihazlarına (birincil enerji dönüşümü yapan cihazlar örn. kazan, soğutma grubu) ait seçenekler arasından arama prensipleri uyarınca yeni bir kombinasyon oluşturulur. Oluşturulan kombinasyon için öncelikle yaz ve kış tasarım günleri için bina ısıl yükleri ve gerekli cihaz kapasitesitelerini tahmin etmek üzere boyutlandırma hesabı koşturulur. Yük ve kapasite belirlendikten sonra binaya önerilmiş olan cihazlar ile binanın ihtiyacının uyumlu olup olmadığı tesbit edilir. Düşük veya yüksek kapasiteli cihaz önerileri kısıt fonksiyonları kullanılarak çözüm uzayından elenir. Elenmeyen kombinasyonlar için pik yükün karşılanabilir olmasının yanında, yıl boyunca tam ve kısmi yükte de en ideal dinamik performansı gösteren cihazın seçilmesi hedeflenir. Ayrıca, birincil enerji dönüşümü yapan cihazların yanında, soğutma kulesi, fan coil üniteleri gibi sistemi tamamlayıcı bağımlı cihazların da boyutlandırma hesabı yapılır. Bina mekanik sistemine ek olarak, aynı adımda binaya entegre edilmesi hedeflenen yenilenebilir enerji sistemi alternatifleri için de kurulu güç/ boyut hesabı yapılır ve sistemlerin temel bileşenleri olan panel/modül gibi elementler yine veritabanındaki cihaz kütüphanesinden tüm yıllık performansı göz önüne alınarak seçilir. Optimizasyon önceden tanımlanmış durdurma kriterine ulaşana kadar iterasyona devam eder. Bu çalışmada, çok yönlü olan bina tasarım hedefleri, seçilen ana amaç dışında kalan hedeflerin, ε-Kısıtı yaklaşımıyla ceza fonskiyonları olarak tanımlandığı tek amaçlı optimizasyon problemi olarak formülize edildi. Önerilen yöntemin ana amaç fonksiyonu binanın işletme döneminde enerji tüketimi maliyeti, su tüketimi maliyeti ve binada enerji verimliliği önerileri kapsamında kullanılan yapı kabuğu malzemeleri ve binayı ısıtma soğutma amaçlı kullanılan mekanik sisteme ait cihazların toplam sahip olma maliyetlerini içerir. Optimizasyonun hedefi ise toplam maliyetin minimize edilmesidir. Bunun dışında, mekanik sistem cihazlarının sağlaması gereken kapasite aralığı, binanın kullanıcıya sağladığı ısıl konfor düzeyi, binanın enerji tüketimi sebebiyle yaydığı CO2 emisyonu miktarı ve binaya entegre edilen yenilenebilir enerji sistemi alternatifinin geri ödeme süresi ceza fonksiyonları biçiminde ikincil amaçlar olarak ana amaç fonksiyonuna eklenir ve çözüm uzayını kullanıcı tarafından belirlenen mümkün bölgeye doğru taşır. Çalışma, maliyeti yüksek fakat verimliliği artırıcı yapı kabuğu ürünleri, mekanik sistem cihazları gibi önerilere hangi dereceye kadar yatırım yapmanın akıllıca olacağı, binanın mimari özellikleri ile mekanik sistem çözümlerinin nasıl entegre edilmesi gerektiği, enerji üreten yenilenebilir enerji sistemi uygulamaları ile enerji tüketen bina sistemlerinin ideal bileşiminin nasıl olması gerektiği gibi sorulara erken tasarım sürecinde cevap vermeyi hedeflemektedir. Önerilen yöntem arama tekniği olarak kısıtlama katsayıları kullanan Parçacık Sürü Optimizasyonu algoritmasını kullanmaktadır. Tez çalışması kapsamında, geliştirilen yöntemin başarısı ve uygulanabilirliği farklı tasarım seçeneklerinin optimize edildiği örnek vaka çalışmaları üzerinden değerlendirildi. Öncelikle enerji verimliliği kritlerleri göz önüne alınmadan tasarlanmış varsayılan bir ofis binası tanımlandı. İstanbul, Ankara ve Antalya şehirleri binanın alternatif konumları olarak seçildi böylelikle yöntemin performansı farklı iklim koşullarında değerlendirildi. Türkiye yapı sektöründe bina ve sistem tasarımında sıklıkla kullanılan yapı malzemeleri, mekanik sistem ve yenilenebilir sistem cihazlarının mali ve teknik bilgilerini içeren detaylı bir veri tabanı hazırlandı. Ek olarak, amaç fonksiyonu hesabında gerekli olan piyasalara ait ekonomik veriler ve enerji ve su kullanımına dair tarife bilgileri de edinildi. Vaka çalışması kapsamında yapılan hesaplama sonuçları, geliştirilen yöntemin enerji ve toplam maliyetleri önemli ölçüde düşüren ve aynı zamanda iklim koşullarına uygun çözüm önerileri üretebildiğini gösterdi. Dahası önerilen tasarım seçenekleri aynı zamanda CO2 emisyon oranlarını da düşürerek hedeflenenden daha iyi CO2 performansı elde edildi. Benzeri şekilde yeni öneriler kullanıcı ısıl konfor koşullarını iyileştirerek optimize edilmiş binada hedeflenen konfor aralığını yakalayabildi. Bu tez çalışmasının en önemli katkılarından birisi bina yapı kabuğu, mekanik sistemleri ve binaya entegre yenilenebilir enerji sistemleri cihazlarının bütünleşik ve eş zamanlı ele alınarak değerlendirilmesi ve birbirine bağlı bu elementler arası ilişkinin dinamik olarak gözlenerek optimizasyonun yürütülmesidir. Ayrıca, bu araştırmayı diğer araştırmalardan ayıran taraf veritabanı modülü ve de veri tabanını optimizasyon ortamı ile ilişkilendiren alt modülü sayesinde, piyasada mevcut gerçek malzeme ve cihazlara ait verileri kullanarak hesaplama yapabilmesi böylelikle gerçek hayatta karşılaşılan enerji verimliliğini artırıcı önlemler arasından söz konusu bir bina için en uygun seçeneği ve kombinasyonları bulmaya olanak tanımasıdır. Böylelikle optimizasyon sonucu geliştirilen öneriler ile gerçek hayatta mevcut seçenekler arasında eşleştirme yapılır ve farklar oluşmaz. Fakat, malzeme ve cihazlara dair veriler edinilirken doğru ve tutarlı verilerin toplanmasına özen gösterilmelidir. Buna ilaveten, bu çalışmanın bir diğer katkısı ise birbiriyle çelişen ve yarışan çok boyutlu bina tasarımı hedeflerini tek amaçlı fonksiyon olarak formüle edebilmesidir. Toplam global maliyetler en aza indirgenirken enerji verimi artırılır, eşdeğer CO2 hedeflenen değerin altına düşürülür ve kullanıcı ısıl konforu istenen aralığa çekilir, doğru boyutlandırılmış cihazlar seçilir ve yenilenebilir enerji sistemi yatırımlarından hedeflenen geri ödeme süresini yakalayabilen seçenekler belirlenir. Çoklu tasarım hedeflerini kapsamanın yanında, esneklik sağlayan veri tabanı yapısı sayesinde çok sayıda karar değişkeni aynı anda hesaba katılabilir. Bu çalışma Parçacık Sürü Optimizasyonu yöntemine dayalı olduğu için geniş bir çözüm uzayını otomatik olarak çok daha az sayıda arama teşebbüsü ile zamandan tasarruf ederek araştırabilir. Yöntemin uygulanması, binanın mimari öğeleri ile mühendislik sistemlerinin bir arada verimli bir şekilde çalışmasını sağlar. Yöntem her ikisi de oldukça güç karar verme süreçlerini içeren fakat enerji verimliliği için de önemli potansiyellere sahip yeni binaların tasarımı veya mevcut binaların yenileme çalışmaları kapsamında kullanılabilir. Sonuç olarak, geliştirilen yöntem bina enerji performansı ihtiyaçlarını mali ve çevresel hedefler ile ilişkilendirerek gerçek hayatta karşılaşılan tasarım güçlüklerini çözebilecek hızlı ve etkin bir optimizasyon yöntemi ortaya koyar.
-
ÖgeBinalarla Tanımlanmış Dış Mekânların Kullanım Değerini Saptamaya Yönelik Çok Faktörlü Bir Analiz Modeli(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Yıldız, Dilek ; Şener, Hasan ; Bina Bilgisi ; Building TechnologyBu tez çalışması binalarla tanımlanmış dış mekânların kullanım değeri kavramını anlamaya yönelik bir çabadır; bu kavramın önceki araştırma sonuçları ve mevcut literatürün incelenmesinden çıkarılan önceden tahmin edilen faktörlere bağımlılığını inceler. Binalarla tanımlanmış dış mekânların kullanım değeri bu çalışmada; aktivite çeşitliliği, aktivitelerin sıklığı, kullanım yoğunluğu, mekânda kalış süresi’nin bir birleşimi olarak tanımlanmıştır. Fiziksel nitelikler, binalarla tanımlanmış olma, estetik-görsel nitelik, yaya hareketi, bağlam, planlanmış aktiviteler, zaman aralığı ve kullanıcı profili kullanım değeri üzerinde etkili olabilecek faktörler olarak düşünülmüştür. Bu araştırma, gerçekten, binalarla tanımlanmış dış mekânların kullanım değerini etkileyen pek çok faktör olduğunu ispatlamıştır. Niceliksel bulgular, önem sırasıyla, (1) binalarla tanımlanmış olma, (2) planlanmış aktiviteler, (3) mekânsal düzen, (4) kullanıcı profili, (5) bağlam ve (6) fiziksel niteliklerin kullanım değerinin bileşenleri ile kuvvetli ilişkileri olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışma, yukarıdaki faktörlerin önemlerini ispatlarken, aynı zamanda çalışmanın başında göz önüne alınmamış, gelecekteki araştırmalarda birer faktör olarak düşünülmeye aday olan yeni etkileri ortaya çıkarmıştır. Bunlar, kullanım yoğunluğu yüksek olan binalara yakınlık, görünebilirlik-iyi görüş alanlarının varlığı, diğer insanların varlığı, mekânla duygusal bir bağın oluşmuş olması, oturma mekanı ve gölgeli mekanlardır.