FBE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yayın Türü "Thesis" ile FBE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
Öge20. Yüzyıl Teknolojik Ütopyalarının, Hareketlilik, Esneklik / Uyabilirlik Ve Teknoloji Kavramları Bağlamında Çağdaş Konut Tasarımına Etkisi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Arslan, Mehmet Emre ; Hacıhasanoğlu, Işıl ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışmada, son yıllarda tasarlanan çağdaş konutların, teknolojik ütopyalardan etkilenmeleri; hareketlilik, esneklik / uyabilirlik ve teknoloji kavramları bağlamında araştırılmıştır. Çalışmanın amacı son yıllarda tasarlanan çağdaş konutların 20. yüzyıldaki teknolojik ütopyalardan etkilenmelerini hareketlilik, esneklik / uyabilirlik ve teknoloji kavramları bağlamında araştırmaktır. Oldukça geniş bir konu olan teknolojik ütopya kavramı sınırlandırılmış, tez içeriğinde araştırılan konular kapsam bölümünde ortaya konmuştur. Tezde kapsam içine alınan teknolojik ütopyalar incelenmiştir. Bunlar Buckminister Fuller, Archigram ve Metabolism gruplarının ütopyalarıdır. Bu ütopik projelerin konut tasarımına getirmek istedikleri Hareketlilik, esneklik / uyabilirlik, endüstriyel üretim ve teknolojik iyimserlik yaklaşımları incelenmiştir. Çağdaş konut tasarımlarının ütopyalardan etkilenmelerini ortaya koymak için, ütopyaların taşıdığı ortak özelliklerden yararlanılmıştır. Bu amaçla tezin dördüncü bölümünde bu ortak özellikler ayrı ayrı ele alınmıştır. Bunlar; hareketlilik yani mobilite, esneklik / uyabilirlik ve teknoloji kavramlarıdır. (Endüstriyel üretim ve teknolojik iyimserlik kavramlarına ise teknoloji olgusunun alt açılımı olarak değinilmiştir.) Tezin beşinci bölümünde günümüzde tasarlanmış çağdaş konut tasarımlarından, bahsedilen teknolojik ütopyalardan esinlenilen konut tasarım örnekleri incelenmiştir. Bunların teknolojik ütopyalardan etkilenmelerini ortaya koymak üzere her örnek proje, kendisiyle ile hareketlilik, esneklik / uyabilirlik, endüstriyel üretim ve teknolojik iyimserlik kavramları açısından ilişki kurulabilen birer teknolojik ütopya ile bu kavramlar aracılığıyla tablolar halinde karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmalar yolu ile ortaya çıkan sonuçlar tezin altıncı bölümünde ifade edilmiştir. Buna göre tezin 20. yüzyılda üretilen teknolojik ütopyalar, son yıllarda tasarlanan çağdaş konutları, Hareketlilik, esneklik / uyabilirlik, endüstriyel üretim ve teknolojik iyimserlik kavramları bağlamında etkilemektedirler. Sonuç bölümünde, ulaşılan sonuçlar detaylı olarak ifade edilmiştir.
-
Öge21. Yüzyılda Zaman Ve Kimlik Bağlamında Algılanan Sınır Üzerine Bir İnceleme(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Geron, Rivka ; Yürekli, Hülya ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignTez kapsamında incelenmek istenen, sınır ın, günümüzde kendini nasıl ve nelere bağlı olarak ortaya koyduğu olmuştur. Sınır, bugün, kendini somut ve sürekli olarak ortaya koyamamaktadır. Sınır, özgürlük ve çokyönlülüğün önplanda olduğu bugün, benimsenmeyen bir kavramdır. Değişkendir; aşılmaz ve sabit bir engel değildir. Malzemeden mekana, mekandan kentsel yapıya, metropole, geçirimliliğin artmasından, sınırların değişkenliğinden bahsedilmiş, zaman, mekan ve kimliğin bir araya gelişleri ve bu buluşmaların oluşturduğu değişken çerçeveler tartışılmıştır. Hareket, başlangıç ve bitiş anı arasındaki zaman dilimi içerisinde, sınırı çizen bir kavram olarak irdelenmiş, günümüz metropolünde, hareketin, zaman ve kullanıcı bağlamında kendini ortaya koyuşu tartışılmıştır.
-
ÖgeAcil Konut Modellerinin Yapısal Olarak Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-07-25) Safaei, Mahsa ; Yüksel, Yurdanur Dülgeroğlu ; 437463 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignTezde konutlandırma ve bu kavramın bir düşüncesi olan acil konut fikri üzerine odaklanılmıştır. Kötü hava şartlarından ve tehlikelerden korunmak için herkesin bir çatı altında yaşamaya ihtiyacı vardır. Ayrıca insanlar sağlık ve özel hayatlarını korumak için mutlaka bir barınağa gerek duyarlar. Zaman geçtikçe estetik ve konfor açısından gelişmişlerdir. Ancak bu süreç mimarinin yardımı olmadan gelişen bir süreçtir. Uzmanlar insanların barınak ihtiyaçlarını yansıtmak amacıyla mimari bilimin ufak bir kısmında çok çeşitli stiller ve şablonlar geliştirmektedirler. Bu yüzden barınma ihtiyacı; prefabrik ve modüler sistemlerin önemini vurgulayarak inşaat sürecini hızlandırma aşamasında kendini tekrarlayan ve hızla gelişen bir hikayedir. Afetleri, savaşları ve standartları ev sayılarının 20. ve 21. yüzyılın barınak ihtiyacını bir hayli artırmıştır. Bazı durumlarda kayıp, özellikle zayıf ekonomisi olan yardıma muhtaç bölgelerde, uygun olmayan yüksek riskli arazilere yapılan kaçak yerleşimlerde göze çarpmaktadır. Ayrıca bu bölgelerdeki inşaatlar uygun teknikler kullanılmadan ve önceden belirlenmiş özel minimum sismik dirençlere uyulmaksızın yapılmıştır. Felaketlerin artması bölgenin yıkımına, bölge halkının köklerinden kopmasına ve manevi olarak zarar görmesine, yaşanabilir alanların ve altyapının yok olmasına sebep olmuştur. Kötü şartlar insanların hızla sığınacak bir yer bulmalarını sağlamak amacıyla acil çözüm gerektirir. Daha hızlı hareket etmek ve hayat kurmak düşüncesiyle de Acil Konut kavramı oluşmuştur. Kritik şartlar acil konutların yeterli oranda yapımını gerektirir. Ancak burada barınak terimi yalnızca bir kişinin başını sokacağı bir çatıdan daha fazlasını ifade eder. Ayrıca bu şartlar; yeteri kadar mahremiyeti, yeteri kadar toplam alanı, fiziksel olarak kolay ulaşılabilir olmayı, yeterli güvenliği – mülkiyet güvenliği-, binaların sağlam ve dayanıklı olmasını, ısıtma, aydınlatma ve havalandırmasının iyi yapılmasını, su kaynakları ve bunları sağlıklı bir hale getirildiği durumda olduğu gibi basit bir altyapıya sahip olması gerektiğini ifade eder. Bu tür karmaşık durumlar, ve özellikle son on yıldır değişik alanlardaki uzmanları endişeye sürüklemiş acil konut yapma fikrini geliştirmek istemelerine yol açmıştır. tiplerde acil konut yapımı gibi çeşitli düşüncelerinden dolayı. Asıl önemli olan şudur ki, konutların birçoğu uzun kullanım sonunda insan, çevre ve mimari üzerine gelecekteki etkileri göz önüne alınmadan inşa edilmiştir. 2005 yılında New Orleans ’da ki hortum sonrasında geçici konutlarda bir yıldan daha az süre kalmaları gereken insanlar güvensiz bir alanda 3 yıldan fazla yaşamışlardır. Bu örnek hala en uygun barınağın tam anlamıyla yapılamadığını işaret eder. Bunun yanı sıra, insanların barınaklar hakkındaki beklentileri zamanla değişmiş ve bu değişim barınakların kalitesini ve hesaplanabilirliğini artırmak amacıyla tasarımcıları yeniden düşünmeye zorlamıştır. Bu problemlerle bağıntılı olarak; bu tez, aralarında bir karşılaştırma yapabilmek ve hangisinin daha başarılı ve etkili olabileceğini gösterebilmek için dünyadaki bütün acil konut örneklerini ele alır. Alternatifler, hem yerel hem de modern mimari hakkındaki daha popüler ve yenilikçi örneklerin arasından seçilmiştir. Bütün çabanın insanları felaketten kurtarmak için yeniden inşa etmek ve kriz zamanında yönetim üzerine odaklanmış olması sebebiyle bu değerlendirme mimari bir fikir oluşturmuştur. Acil Konut kavramı çok geniş, çok çeşitli ve kapsamlıdır. Bu tez yalnızca bu tip zaman faktörünün önemli olduğu ve insanların acilen sığınacak yere ihtiyacı olduğu durumlardaki acil geçici konutlar göz önüne alınarak yazılmıştır. Genellikle geçici konutların kullanım süresi 10 yıldan azdır. Acil konutlandırmanın değerlendirilmesi hem tasarımcıları hem de insanları memnun ederek acil konutla ilgilenen firmalara yardımcı olacaktır. Ayrıca bu konutların çevre dostu olmalarıyla birlikte gelecekteki afetleri atlatabilecek kadar sağlam olmaları da önemlidir. Acillikle alakalı olmalarından dolayı şehir dokusuna eklenmeleriyle eksiklik olabilir ve bu durumu prefabrik sistemler role gidirilebilir. Daha uzun bir konaklama için, geçici evler, yerel mimari sığınak şartlarını etkileyebilir. kendi kndine yardımla yapı yapma ve zaman içinde büyüyen ve gelişen yapılar yapma konutlandırma işlemlerini geliştirmek için kullanılan diğer yöntemlerdir ancak bunlar problemli yöntemlerdir. Geçici konut çok yönlü bir konudur ve yalnızca tek bir yöntemle çözümlenemez. Ülkelere ilişkin farklı şartlar, kültür, ekonomi, gelenekler vb. etkenler geçici konut çözüm yollarını etkileyen faktörlerdir. Bu konu göz önünde tutulursa, bugünün geçici konut örnekler kullanıcıların en uygun konutu seçmelerini kısıtlamaktadır. Değerlendirme tipler arasından mukayese metodu ile sağlanmaktadır. Kısaca söylenen; geçici konutla ilgili olan firmalar çok çeşitli geçici konut sağlanmasını gerektiren büyük talebi yeteri oranda karşılayabilmek amacıyla günden güne büyümektedir. Her bir geçici konutun avantaj ve dezavantajlarının sınıflandırılması gelecekteki konutlara bakış açısını geliştirebilir ve acil bir zamanda uygun olan konutun hangisi olduğuna karar verebilmeyi kolaylaştırır. Geleceğin planlaması için; geçici konut şablonlarını içeren bir rehber kitapçık inşaatçı ve kullanıcılara yol göstermek amacıyla sağlanabilir. Değerlendirme; gelecekteki olası geçici konut şablonlarının farklı şartlarda hem ihtiyaç sahiplerine hem de mimari ile ilgilenenler acil durumda cevap vererek bu şablonların uygulanabilir olmasını sağlayacaktır. İnsanların beklentilerini karşılayan ve hem çevreyi hem de insanların yaşantılarını etkileyen ve dört gözle beklenen bir rehber olacaktır. Bu tezin sonuçları, tasarımcıları specifi bir plana götürmüyor. Yalnızca, mimar ve kullanıcılara yardım etmek ve kısa zamanda kullanıcısını memnun edecek çeşitli tip konutlar tasarlamak için ipucu sağlar. Bu tezde, acil konut dört gruba ayrılmıştır. Her grup paralel konseptleriyle alt gruplara kategorize edilmiştir. Her altgrupta, ortak konseptli örneklerde zaman ve kaliteyi ele alarak birbiriyle karşılaştırılacaklar. Zaman alternatifine rağmen, barınak kalitesini incelemek için, bazı bağımsız alternatifler “mimari yönler, çevresel performans ve konfor itemleri” kapsayarak, analiz olacaktır. Daha sonra, hangi barınağın daha çok tasarımcının konseptine uygun ve hangi barınağın afetin farklı koşullarında daha etkili bir rolü olacağı incelenecektir. Bunun için, her iteme (mimari yönler, çevresel performans ve konfor) örneklerdeki tecrübelerini ele alarak, puan verilecektir.
-
ÖgeAcil Servis Mimarisinin Kullanıcılar Açısından İncelenip Yeniden Yorumlanması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-07-02) Şen, Asena Kumsal ; Şener, Sinan Mert ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışmada; gerek teknolojiye dayalı fonksiyonel işleyişiyle gerekse kullanıcıyla olan ilişkisinin yoğunluğuyla, teknolojik gelişmelerin yarattığı beklenti değişimlerinden birincil olarak etkilenen hastanelerin, 7 gün 24 saat kullanılan ve en çok tercih edilen birimi olan acil servislerinin kullanıcı beklentileri sonucunda mekansal ilişkiler olarak nasıl şeklillenmesi gerektiği araştırılmıştır. Bu sayede, acil servis mimarisinin foksiyonel olduğu kadar kullanıcı odaklı bi tasarıma dönüşmesine olanak sağlayacak öneriler getirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla çalışmada önce söz konusu olan kavramlar açıklanmış, sonra bu kavramlardan acil daha derinlemesine, kendi iç dinamikleri ve hastanenin diğer bölümleri ile olan ilişkileri ele alınarak incelenmiştir. Sonraki aşamada bu incelemelerin de ışığında belirlenen kullanıcılar olan sağlık memurları ve hasta yakınları üzerinde bir analiz çalışması yapılmış, ve bu analizin sonuçları detaylı bir şekilde incelenmiştir. Dört farklı hastanenin acil sevisinde yapılan analiz çalışmasının sonuçları hem tek tek hastane ölçeğinde hem de bütün hastaneler bir arada olacak şekilde incelenerek sonuçlar çıkarılmış, ve bu sonuçların önceki bölümlerde elde edilen standartlara ait bilgilerle harmanlanmasıyla çalışma, birincil, ikincil ilişkiler ve ilişkisizlik durumlarını gösteren bir mekansal ilişkiler matrisi önerisi ile son bulmuştur. Oluşturulan matrisle, acil servis mimarisi hakkında hiçbir bilgisi olmayan bir tasarımcının, tasarım öncesi, kullanıcı odaklı bir mekan orgsnizasyonu ile ilgili yeterli bilgiye sahip olması veya acil servis tasarlamış bir tasarımcının, tasarladığı acil servisin mekansal ilişkilerini, kullanıcı odaklı bir tasarıma uygun olup olmadığı konusunda kontrol edebilmesi beklenmektedir. Bu sayede, hem acil servis fonksiyonelliğinin hem de kullanıcı beklentilerinin gözönünde bulundurulduğu yeni tasarımlar ortaya çıkabilecektir.
-
ÖgeAcil Tıp Merkezlerinin Mekansal İlişkiler Açısından İstanbul İli Örneğinde İncelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Kahya, Yener ; Hacıhasanoğlu, Işıl ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignÜlkemizde Acil Tıp Merkezleri öncelikle eğitim ve araştırma hastaneleri bünyesinde kurulmuştur. Bu merkezlerin kurulması 1990’lı yılların başında acil tıp uzmanlığının bilim dalı olarak kurulmasına denk gelmektedir. Gelişerek değişen acil tıp hizmeti anlayışı sonucunda bu merkezler mimari mekansal organizasyonları açısından, sağlanan acil tıp hizmet akışına cevap veremez hale gelmiştir. Çalışmanın amacı, acil tıp merkezlerinin mimari mekansal organizasyonların sunulan tıp hizmetleri akışına göre düzenlenmesi konusunun araştırılmasıdır. İkinci bölümde, sağlık hizmetleri ve sağlık kurumlarının tanım ve sınıflandırılması yapılmıştır. Hastane sınıflandırmasında Acil Tıp Merkezleri, hizmet türüne göre özel dal hastaneleri kapsamındadır. Üçüncü bölümde ise acil sağlık hizmetleri ve ambulans sistemi ele alınmıştır. Ambulans hizmetleri, vakaya olay yerinde ilk müdahalenin yapılmasıyla başlar ve acil tıp merkezlerine ulaştırılması sırasında bakımıyla devam eder. Bu nedenle acil sağlık hizmetleri organizasyonunda ambulans örgütlenmesi önemlidir. Bölüm, ülkemizde ve İstanbul ilinde acil sağlık hizmetlerinin anlatılmasıyla bitirilmiştir. Dördüncü bölüm Acil Tıp Merkezlerinin ele alındığı bölümdür. Acil Tıp Merkezlerinin tanım ve sınıflandırması yapılmış ve bu merkezlerde sağlık hizmetleri bölümünde bulunan üniteler kapsamlı biçimde anlatılmıştır. Ünitelerin detaylı anlatımdan sonra değerlendirmelerde kullanılacak kontrol listesinde mekansal düzeyde ilişkiler konu edilmiştir. Kontrol listesi, sağlık hizmetleri bölümünde bulunan mekanların anlatımlarından faydalanılarak oluşturulmuş, matris ve şema açıklamalarıyla desteklenmiştir. Beşinci bölümde, oluşturulan kontrol listesine göre ikisi de eğitim ve araştırma hastanesi bünyesinde bulunan “Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Suzan Yazıcı Acil Tıp Merkezi” ve “Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Koç Acil Tıp Merkezi” değerlendirilmiştir. İnceleme sonucunda, mekansal ilişkilerde gözlemlenen eksiklikler ve hatalar sonuç bölümünde sunulmuştur. Çalışma, “acil sağlık hizmetleri” ve “acil tıp merkezleri” konusunda geliştirilecek araştırmalar için ön çalışma niteliği taşımaktadır.
-
ÖgeAfet Yönetiminde Triyaj Alanı Olarak İlköğretim Okullarının Değerlendirilmesi Ve Beşiktaş İlçesi Uygulama Çalışması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-11-16) Kelle, Ulaş ; Şener, Sinan Mert ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışmada, afet yönetimi sürecinde rol alan ilgili kurum ve kuruluşların etkinlikleri araştırılmış; Türkiye için olması gereken öneri çalışma grupları tanımlanmıştır. Afet sonrası acil sağlık organizasyonu ve triyaj yapılanması incelenmiş, ihtiyaçların mekân gereksinimleri tanımlanmıştır. İlköğretim okullarının afet sonrası acil sağlık müdahale organizasyonunda triyaj alanı olarak kullanılabilmesinin nedenleri üzerinde durulmuş, örneklem alanı olarak seçilen Beşiktaş ilçesinde bulunan ilköğretim okulları nüfus, fiziksel etmenler ve ulaşım olarak üç başlık altında değerlendirilerek triyaj alanı uygunlukları incelenmiştir. Çalışmanın meydana getirdiği nüfus, fiziksel ortam ve ulaşım olanaklarını irdelediği bağıntılar sayesinde alanın kent ile olan ilişki seviyesi araştırılmıştır. Bu bağlamda ilköğretim okullarının ya da diğer yapıların, nüfus etmeni, alanın fiziksel özellikleri doğrultusunda triyaj alanı olabilme koşullarının değerlendirilmesi ile ulaşım başlığı altında kente bağlandığı noktaların sayısal değerlerinin dikkate alındığı değerlendirme sistemiyle; başka bölgelerdeki triyaj alanı belirleme çalışmalarına da uygulanabilir bir model oluşturmaktadır.
-
ÖgeAgonografi: Video Oyunları Ve Mimarlık(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-09-21) Tanyeli, Memduh Can ; Erdem, Arzu ; 405562 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışma, elektronik ortamda (bilgisayar ve oyun konsolu) deneyimlenen FPS ve TPS türünde oyunların görsel, mekansal ve mekaniksel incelemelerini yaparak, oyuncuların deneyim süreçlerini belirleyen değişkenleri ele almaktadır. Tezin kapsamında video oyunları, mimarlık pratiğikleriyle yapılacak karşılaştırmalara olanak tanıması açısından, mekansal okumalara izin veren örneklerle sınırlandırılmışlardır. Kullanıcı, ürün ve ürünün çalışma prensiplerini kapsayan bu değişkenler, kullanıcının zihinsel ve fiziksel üretimi öngörülerek tartışılmışlardır. Bu değişkenlerin üretim süreçleri, “agonografi” isimli yeni bir bilgi alanı altında toplanarak kavramsallaştırılmıştır. Bu bilgi alanının inşası, mimarlık bilgi alanı ile yapılacak karşılaştırmalar göz önünde bulundurularak yürütülmüştür. Çalışmanın sonunda, hem mimarlık pratiklerinin hem de oyun tasarım pratiklerinin, birbirilerinden faydalanabilen, ancak birbirlerini kapsamayan, kendi içlerinde tutarlı ve de özgün bilgi alanlarına işaret ettikleri gözlemlenmiştir.
-
ÖgeAlgı, Sınır, Kişisel Alan Kavramları Ve Hastane Tasarımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-07-13) Berberoğlu, Özge ; İnceoğlu, V. İpek Yürekli ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışma, “hasta bakımı” anlayışından “sağlıklı olma” hissine odaklanan hasta merkezli tasarım yaklaşımını benimsemiş, günümüz modern hastane tasarımının algı, sınır ve hastanın kişisel alanıyla olan ilişkisini irdelemektedir. Mekân-algı-sınır ilişkisi içerisinde beden yeniden keşfedilmiş, fiziksel sınırlarının yanısıra sosyal sınırlarının da farkına varılmıştır. “kişisel alan”ın tasarıma farklı bir boyut getirmesiyle, kullanıcının psikolojik ihtiyaç ve taleplerine cevap veren, kullanıcıyı tasarım sürecine dâhil eden tasarım yaklaşımları gözlenmiştir. Hasta merkezli tasarım kapsamında, fonksiyonel, ulaşılabilir, sosyal, güvenli, kişisel alana önem veren, kullanıcılara seçenekler sunan hastane yapıları tanımlanmaktadır. Tez çalışması, bu özelliklere sahip sağlık yapılarının tasarlanılması noktasında algıların, sınırların, tasarımın iyileşme ya da “iyi olma” üzerine bir etkisi olup olmadığının sorgulanması gerekliliğinden doğmaktadır. Tasarım içerisinde gizlenmiş algısal uyarıcıları belirlemek, kişisel alanın ve sınırların proje içerisinde nasıl yorumlandığını deşifre etmek için yapılan bu çalışma, ufak dokunuşların hastalar ve kullanıcılar üzerinde olumlu etkiler yaratabildiğini göstermeği amaçlamaktadır.
-
ÖgeAlgısal Bir Araç Olarak Yaya Bedenin Keşfi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-03-26) Çelimli, Nevzat Efe ; Şentürer, Ayşe ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignAraştırmanın hedefindeki özne, kent içinde kendine yer bulma çabasındaki yayadır. Yaya ve çevresi birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Günümüz mimarlık ortamında, kentlerde yadsınan ve görmezden gelinen durumların açıklanmasında, yayanın şehirdeki pozisyonun kritik bir önemi vardır. Şehrin baskıcı ve yabancılaştırıcı ortamında kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan yaya, bütüncül bir bakış yardımıyla, kent gündeminin birinci sırasına yeniden getirilmelidir. Her ne kadar yaya, kent içinde kendine verileni tüketen kişi olarak birer izleyici statüsünde gözükse de, o kentin görünmeyen aktörü ya da kahramanıdır. Yayanın kentteki algısı, kentlerin anlaşılmasında bugüne kadar olandan farklı bir söylemi barındırır. Yukarıdan yapılan analizler ve araştırmalar yerine, yaşamın içinden gelen, sokak ölçeğindeki durumlardan faydalanarak yapılacak çalışmalar, şehirde yaşayanların kendilerini daha rahat ifade edebilecekleri demokratik ortamlar yaratacaktır. Bu sayede bulunduğumuz çevreler daha yaşanılır ve anlamlı olacaktır.
-
ÖgeAlternatif Yaşam Modelleri Ve Geleceğin Konutu: Konutun Kavramsal Değişimi Ve Dönüşümü(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Tekin, Başak ; Yıldız, Hülya Turgut ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu tez çalışmasında, endüstri devriminden sonra hızlı bir değişime giren tüm dünyada, 20. ve yeni yüzyıl içerisinde, dönemin önemli mimarları tarafından üretilmiş geleceğin konut projeleri incelenmiştir. Proje yoğunluğu açısından seçilen örnekler Avrupa merkezli olmuştur. Bu örnekler üzerinden tespit edilen genel kavramlar arasında, gerçekleşen etkileşim, değişim ve dönüşümler yorumlanmış, aynı zamanda topluma sunduğu alternatif yaşam modelleri ortaya konulmuştur. 20. yüzyılda, döneminin önemli mimarları tarafından birçok geleceğin konutu projesi üretilmiştir ve yeni yüzyılda bu üretimin hızı daha da artmıştır. Bu projelerin ortaya çıkış sebepleri, bazen dönemin hakim mimarisine ve yaşam şekline bir tepki, bazen dönemin getirilerini, teknolojiyi ve kullanıcı ihtiyaçlarını baz alarak toplum için alternatif yaşam senaryoları üretmek olmuştur. Sebepleri her ne olursa olsun, çağdaş mimarlar tarafından kavramsal strüktürü güçlü kurulmuş bu projelerin çoğu, bireye bugün ve gelecek için alternatif yaşam senaryoları içermektedir. İncelenen projelerin, özellikle ‘hareketlilik’, ‘dinamizm’, ‘esneklik’, ‘kalite’, ‘medya’, ‘mahremiyet’, ‘özel’, ‘kamusal’, ‘dijital’, ‘sanal’, ‘akıllı’, aşırı ‘hiper’, ‘uyum’, ‘organik’, ‘topografya’, ‘doğa’, ‘peyzaj’, ‘ekoloji’, ‘sürdürülebilirlik’, ‘geçicilik’ gibi belli başlı kavramlar üzerinde yoğunlaştığı, bu kavramların birbirleriyle sürekli bir etkileşim içerisinde olduğu, dönemin farklı etkileriyle değiştiği, geliştiği ve dönüştüğü görülmüştür. Bu kavramlar ve alternatif yaşam modelleri geleceğin konutları için önemli ipuçları olarak düşünülmüştür.
-
ÖgeAlışveriş Mekanlarının Oluşumu / Kurgusu Üzerine Bir Değerlendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Verdil, Fatma Tuğba ; Aydınlı, Semra ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu tez, alışveriş mekanlarının günümüz koşullarında nasıl algılandığı ve deneyimlendiğini belirtmek için yazılmıştır. Tez kapsamında giriş, alışveriş olgusu, alışveriş mekanlarının oluşumu, alışveriş mekanlarında kurgu/ temsil, alışveriş mekanlarının oluşumu/ kurgu üzerinden alan çalışması, sonuçlar ve tartışma bölümleri yer almaktadır. Birinci bölüm giriş bölümünde tezin ortaya koyduğu fikir, çalışmanın amacı, kapsamı ve yöntemi belirtilmiş, konuyla ilgili literatür incelemesine de yer verilmiştir. İkinci bölüm alışveriş olgusunu açıklayıp alışveriş ve algılama, alışveriş olgusuna tarihsel bir bakış, mekansal deneyim, alışveriş ve tüketim mekanları başlıklarını içerir. Üçüncü bölüm alışveriş mekanlarının oluşumu, pazarlardan alışveriş merkezlerine ve internet alışverişine kadar inceleme yapar. Dördüncü bölüm, alışveriş mekanlarında kurgu/ temsil, postmodern kavramlar olan popüler kültür, simülakr ve fetişizm ile kamusal alan özelliklerini açıklar. Beşinci bölüm alan çalışmasında, gözlem ve anket çalışmalarına yer verilmiştir. Sonuç bölümünde tüm bölümler üzerinden değerlendirme ve tartışma yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Alışveriş olgusu, Deneyim, Mekansal Oluşum, Tüketim, Temsil Bilim Dalı Sayısal Kodu: 601.01.01
-
ÖgeAlışveriş Merkezleri Ve Değişim: Günümüz Şartlarında Genel Kullanım Alanlarına Bakış(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Baştuğ, Zeynep ; Kahvecioğlu, Hüseyin ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışma, alışveriş merkezlerinin günümüzde sahip olduğu durumu tanımlamak ve alışveriş merkezlerinin geçmişten günümüze, farklı ilişkiler sistemi üzerine şekillendiğini gözler önüne sermek için hazırlanmıştır. Çalışmada ilk olarak günümüz şartları tanımlanmakta ve daha sonra, çalışmanın daraltılmış çalışma alanı olan genel kullanım alanları, günümüz şartları çerçevesinde ele alınmaktadır. Değişime uğrayan genel kullanım alanlarında, bu değişimin şekli ve niteliği çerçevesinde çalışmaya yaklaşılmaktadır. Değişimin, alışveriş merkezinin odak noktası haline gelmesindeki rolü çalışmada öne çıkmaktadır. Genel kullanım alanlarının gerçek dünyada nasıl şekillendiğini incelemek amacıyla, iki alışveriş merkezi örnek alan olaral seçilmiştir. Gözlem ve üst düzey yöneticileriyle yapılan görüşmeler neticesinde elde edilen veriler, çalışmanın sonuçları için önemli bilgilere ulaşılmasını sağlamıştır.
-
ÖgeAlışveriş Merkezlerinin Tasarım Kriterleri Açısından Değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Saltan, Öner ; Gökmen, Gülçin Pulat ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignAlışveriş merkezleri günümüzde sosyal hayatın bir parçası haline gelmiştir. Alışveriş ve tüketim kavramıyla başlayan bu sektör dünyada olduğu gibi ülkemizde hızla gelişmektedir. Bu merkezler; mağazaları, aydınlatması, iklimi, bitki örtüsü, gölleri, yolları, meydanları, eğlence birimleri, yemek alanları ile kent simülasyonu, hızlı yaşayan kentlinin sıkıştırılmış mekanları olmuştur. Bu bağlamda; bir kenti oluşturan öğelerden yararlanılarak alışveriş merkezlerinin kent ile benzerliği çalışma içeriğinde belirlenen kurguya göre incelenmiştir. Çalışma, ortaya koyduğu bu fikrin gelişim süreci anlatımıyla başlamaktadır. Çalışmanın amacı, kapsamı ve yöntemi belirtilmiş, daha önce yapılmış çalışmalar kısaca özetlenerek arka plan çalışması yapılmıştır. Tüketim, alışveriş kavramı açıklanmış ve farklı toplumlarda bulunan farklı kültürdeki alışveriş mekanlarının türleri ve özellikleri tarihsel süreç içerisinde incelenmiştir. Günümüze gelindiğinde ise yeni bir tüketim mekanı olan alışveriş merkezlerinin sınıflandırılması, türleri ve özellikleri anlatılmıştır. Lynch’in kent ile ilgili çıkarımlarından yararlanılarak kent tasarım kriterleri belirlenmiş ve bu kriterlere bina tasarım kriterleri de eklenerek, alışveriş merkezlerinde kullanım şekli tespit edilip, irdelenmiştir. Uluslararası Alışveriş Merkezleri Konseyi (ICSC) tarafından ödüllendirilmiş yurt dışı örnekler, yurtdışından örnek alınarak yapılmış veya yine aynı konsey tarafından ödüllendirilmiş İstanbul örnekleriyle toplam onyedi adet alışveriş merkezinin kent ve bina tasarım kriterleri çerçevesinde incelemesi yapılmıştır. İstanbul’daki alışveriş merkezleri, tasarım kriterleri ile yurt dışı alışveriş merkezi incelemelerinden elde edilen bilgilere göre karşılaştırılarak değerlendirilmiş ve bu değerlendirme bir tabloda özetlenmiştir. Sonuçta alışveriş merkezlerinin, kentin sosyo-ekonomik durumunu, kimliğini yansıtan, zaman ve yapı organizasyonu açısından sıkıştırılmış, simülasyon mekanlar haline geldiğine, kente alternatif olarak kullanıldığına ve bu nedenle kent için gerekli olan düzenlemelerin alışveriş merkezleri için de geçerli olduğu sonucuna varılmıştır.
-
ÖgeAmerikan Rüyasının Kent Dışı Yaşamdan Kent İçi Yaşama Dönüşümü(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Başaran, Filiz ; Uraz, Türkan ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignYirminci yüzyılda Amerika’da başlayıp “Amerikan Rüyası” ile de özdeşleştirilen, yüzyılın sonunda tüm dünyada ilgi görmeye başlayan, Kent Dışı Yaşam (Suburban Lifestyle yada Suburbia) olgusunu ve bileşenlerini inceleyerek başlayan bu çalışma, bu rüyanın ortaya çıkmasının sebepleri ve gelişimi üzerinde durduktan sonra, yüzyılın sonunda gelinen noktayla devam etmektedir. Kent dışı yaşamın topluma, çevreye ve bireylere getirdiği zararlara değinildikten ve bu yaşam olgusunun dünyadaki yayılımı gözlemlendikten sonra, Amerika’da yirminci yüzyılın sonlarında ilgi görmeye başlayan “New Urbanism” (Yeni Şehircilik) kavramı incelenmiştir. Çalışmada Amerika’dan “New Urbanism” örnekleri verilmiş ve bu yeni hareketin dünya üzerindeki yayılımı gözlemlenmiştir. Çalişmada öncelikle, Amerikan Rüyası ve bu rüyanın çevre üzerindeki etkilerini incelenmiştir. Amerikan Rüyası’nın bileşenleri arasında eşitlik, özgürlük, emniyet, yenilenme, hareketlilik ve kimlik vardır. Yıllar boyunca kent dışı yaşam kavramı Amerikan Rüyası ile özdeşleşmiş, belleklerde daha iyi yaşam seçeneği olarak yer etmiştir. Ancak yirminci yüzyılın sonlarına gelindiğinde kent dışı yaşamın dezavantajları da görülmeye başlanmış, kavram sorgulanmaya başlanmış ve alternatif yaşam arayışları başlamıştır. Amerikan halkı Kent Dışı Yaşam olgusunun yüksek bir bedeli olduğunun bilincine varmıştır. Bu bedelin içinde sağlık problemleri, şiddet oranının artması, güvenliğin azalması, doğanın tahrip edilmesi, doğal kaynakların israfı, toplumdan uzaklaşma ve soyutlanma sayılabilir. Toplum bu bilinçlenme ışıgında yeni arayışlara girmiş ve çözümlerden biri de şehre donüş, Yeni Şehircilik (New Urbanism) olarak düşünülmüştür. Yaşam tarzının, konut ve çevresi tercihlerinin kent dışından kent içine geçişi incelenmiştir. Yeni Şehirciliğin ana özellikleri arasında şehre geri dönüş, kullanım amaçları farklı yapıların bir araya getirilmesi (mixed-use neighborhoods), toplu taşımadan faydalanma, araba kullanımını azaltma, doğayı koruma, doğal kaynakları daha verimli kullanma, sosyal iletişimi arttırma, yapılaşma yoğunluğunu arttırma, farklı gelir gruplarını birbirlerine yaklaştırma ve güvenliği arttırma sayılabilir. Çalismanin ilerleyen bölümlerinde Yeni Şehircilik kavramının Avrupa ve Türkiye’deki benzerlerine bakılmıştır. Türkiye’de son yıllarda artan Residence’lar ilk bakişta benzer bir yaklaşim gibi algilanmakla birlikte, Yeni Şehirciliğin esaslari ile ters düşmektedir. Residence’lar yüksek gelir düzeyine hizmet sunmak amaçlı, bulunduğu çevreye bir değer katmayıp çevrenin değerinden faydalanan yapılaşmalardır. Gelir grupları tamamen ayrılmıştır. Oysa Yeni Şehircilik kavramının en önemli unsurlarından biri gelir gruplarının kaynaştırılması, insanların bir araya getirilmesidir. Türkiye’de ise durum çok farklıdır. Çalismanin sonunda, Kent İçi ve Kent Dışı Yaşam bileşenleri bir tablo içerisinde karşılaştırılmış, yaşam tercihlerinin dünü bugünü incelenmiş ve farklar göz önünde bulundurularak bundan sonrası için önerilerde bulunulmuştur. Ki bu öneri sadece esnek olabilmek, konut ve konut çevresi tercihlerinin hiç durmadan değişen, gelişen bir kavram olduğunu anlamak ve tasarimcilarin bu tercihleri, değişimleri yakından takip ederek kullanici istekleri dogrultusunda hareket etmeleridir.
-
ÖgeAra Zemin Olarak Mimarlık(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-08-16) Ekmekci, Türkan Oya ; Şentürer, Ayşe ; 10011991 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignDünyayı kavrama ve hakikate ulaşma amacıyla, bazı tanımlamalara ve kesinliğe ihtiyaç duyulur. Bu amaçla “belirsiz” durumların açıklığa kavuşturulması gerekliliği doğar. Dünyayı sağlam bir “zemin”e dayandırma ve o zemin üzerinden anlamı inşa etme girişimi söz konusu olur. “Ara Zemin Olarak Mimarlık” incelemesi, mimarlığın bu sağlam zemin arayışları içerisindeki tutumunu irdeler. Mimarlığı bilimsel yöntemlere dayandırma girişimini, bilimsel çalışmaların “kesinsiz” durumları keşfiyle anlamaya çalışırken; öte yandan “zemin”in kavramsal boyutunu inceler. Bunu şu sorular çerçevesinde yapar: dünyanın sağlam ve değişmez bir zemini var mıdır? Bu zemin aslında sağlam ve değişmez değilse mimarlık bu zeminde nasıl konumlanabilir? Bu sorulara yanıt aranırken öncelikle “zemin” kavramının irdelenmesi gerekir. Bilimin keşfettiği karmaşıklık, belirsizlik, doğrusal olmayan ilişkiler gibi kavramlar ile felsefenin zemin, doğa, özgürlük, zeminsizlik kavramlarını tartışma konusu yaparak zemine yeni bir kavrayış biçimi getirilebilir. Çalışma bu kavrayış biçiminin izini sürer. Dünyanın öngörülemezliğine, belirsizliğine, karmaşık ilişkilere, devingen ve ucu açık yapıya vurgu yapar. Bilimin sunduğu bu keşifleri kavramsal söylemleri olarak kavrar; tartışmayı, mimarlığın potansiyeli olarak görülen “ilişkisel ara zemin” etrafında toplar. Mimarlık için artık sağlam bir zemin söz konusu değildir. “Ara zemin olarak mimarlık”, belirsiz ve öngörülemeyenin potansiyellerini benimseyen “aracı” bir rol üstlenir.
-
ÖgeArakesitler Üzerinden Sınır Ve Arayüz Kavramlarının Kentsel Ve Mimari Öğelerle İrdelenmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009-10-12) Dirik, İkbal Elif ; Arı, Hülya ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignMimari ürünler metropoldeki dönüşüm süreçlerine cevap vermek adına dönüşürken, metropolde, üst ölçekte gerçekleşen dönüşümlerin analiz edilebilmesi için mimari tasarım alanına başka bilimlerden kavramlar aktarılmaktadır. Arakesit, arayüz ve sınır kavramları; metropolün küresel ölçekte dönüşümlerinin günlük yaşantıya ve mimari ürünlere etkisinin irdelenmesinde sıklıkla kullanılan terimlerdendir. Bundan dolayı; arakesit, arayüz ve sınır kavramlarının, mimari tasarım alanı çerçevesinde yeniden tanımlanması; terimlerdeki yanlış kullanımların ve anlam kaymalarının önlenmesi bakımından önemsenmektedir. Tez çalışmasının hipotetik yaklaşımı iki temel kabulden oluşmaktadır. Hipotezdeki temel kabullerden biri; metropolün içerdiği farklı biçimleniş, kurgu ve üretim süreçlerine sahip mimari ürünlerin ve bunların kullanıcılarının, kesişim alanların arakesit olduğudur. Diğer bir kabul ise; mekânda ve sosyal yaşantıda görülen ayrışmanın, arakesitlerin sınır ya da arayüz olma potansiyellerinin irdelenmesi ile ürün ölçeğinde değerlendirilebileceğidir. Sonuç olarak farklı morfolojilerdeki alt kentlerin ve kullanıcılarının karşılaştığı arakesitlerde gerçekleşen kesişim süreçlerinin; arakesit, arayüz ve sınır kavramlarının tanımlanması aracılığıyla irdelenmesi, bir geri bildirim mekanizması olarak kullanılarak; mimari öğelerin söz konusu kesişim süreçlerini ne şekilde etkilediği, kullanıcı gruplarının etkileşime geçmelerinde ya da birbirlerinden ayrışmalarında ne şekilde etkili olduğu gözlemlenebilecektir.
-
ÖgeArayüzde Araştırma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-09-13) Avanoğlu, Hatice İpek ; İnceoğlu, Arda ; 10007731 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignDerive, derive’e çıkanın günlük işlerini bırakarak kendisinin etraftaki dikkat dağıtıcı şeyler tarafından sürüklenmesine izin verdiği bir gezinme tekniğidir. Uyguladıkları metodları kendilerinin icat etmediklerini belirtirler. Derivecilerin amaçları, bu metodları uygulayarak onları sistematize etmektir. Metodların uygulanması bir roldür. Guattari, öznenin önüne bireyin sınırlarını aşan bir harita çizmekten bahseder. Derivede bu harita, metodların uygulanması ile oluşur. Yarı-soyut, bir malzemeyi, malzemenin işe yararlılık özelliğini kaldırarak kullanmaktır. Burada malzemenin tasarlandığı amacından kayması önemlidir. Spandrel doğrudan tasarlanmamış, tasarımın yan ürünü olan bir uzamdır. Spandrelin kullanılması aslında tasarlanmamış bir uzamın kullanılması demektir. Bu sebeple aslında yapı da spandrel kullanıldığı zaman tasarlandığı amacından kaymaktadır. Soleri, ölçek ile mimarlık arasında ilişkiyi, aç bir insanın döşenmiş bir masaya oturmasına izin vermeyen bir sistemin, insani olmaması ve boyutların ulaşılabilirliği ölçüsünde insani ya da insan dışı olması ile kurar. Spandrel uzamı, ulaşılabilirliği ile ölçek yaratmaktadır. Derivede ise hareket kendi ölçeğini oluşturmaktadır. Yuvarlak Dünya çizimlerinde, ölçeklerin çok değişik şekillerde kurulduğu görülür.
-
ÖgeAtmosferik ruh halleri üzerinden mimari atmosferi deşifre etmek: Alternatif bir mekân okuması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020-06-15) Kumsar, Bahar Gökçen ; Kahvecioğlu, Hüseyin Lütfü ; 502171003 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignGünümüzde, hem mimari tasarım ve mimarlık eğitimi tartışmalarına hem de mimarlık pratiğine dahil olmuş olan atmosfer, ontolojik yapısı itibariyle mekânsal ve affektif/duygusal durumlar arasında dolaysız bir ilişkiyi büyütmektedir. Mimari hareket önerileri, sinestetik etkiler gibi düzenlemeler etrafında kurulan atmosferin, ona bedensel olarak katılan özneyi affektif bir düzeyde karıştırması, bu araştırmanın temel motivasyonunu oluşturmaktadır. Bu motivasyon, öznenin mevcut ruh hali üzerine yeniden basılan ve kaynağı büyük oranda mimari düzenlemeler olan atmosferik ruh halini ön plana çıkarmaktadır. Araştırmanın bütününde ise, atmosferik ruh hali sayesinde, öznenin affektif durumlarını takip ederek etkileyici mekânsal durumlara açılım getirilebileceği savunulmaktadır. Araştırmanın temel niyeti, atmosferik ruh hallerini takip ederek etkileyici mimari düzenlemelere ışık tutabilecek bir okuma alternatifi sunmaktır. Tezin "Atmosfer Kavramını Mimarlık Bağlamında Düşünmek" isimli bölümünde, atmosferin ontolojik yapısına, bu yapı etrafında kurulan etki düzeylerine ve kavramın antik çağdan günümüze dek mimarlık sahnesinde nasıl bir yer edindiğine yer verilmektedir. Bu bölümde atmosfer kavramının araştırmanın bütününde nasıl bir anlam üstlendiği, bu anlamıyla vadettiği imkanlar ve tezin odak kavramları açıklığa kavuşturulmaktadır. Ontolojik yapısına dayanarak atmosferin, "havada hissedilen", "yarı nesnel şey", "yarı şey", "yüzeysiz mekân", "bir arada olan", "arasındaki şey", "bedensel varlık mekânı" gibi ifadelerle ele alındığı görülmektedir. Atmosferik deneyimde hissedilen etkilerin ise, karşılıklı taraflara (özne-özne ve özne-nesne) bağlı olarak çeşitlendiği düşünülmektedir. Özneler arası etkileşimde, sosyo-bilimsel, sosyal, sosyo-mekânsal, politik ve toplumsal etki düzeylerinin, özne-nesne arasındaki etkileşimde ise mekânsal-affektif bir etki düzeyinin söz konusu olduğu vurgulanır. Atmosferin iklimsel anlamı/yapısı ve araştırmanın odak düzeyi olan mekânsal-affektif etki düzeyi incelendiğinde, atmosfer deneyiminin bedensel bir etkileşimi gerekli kıldığı gözlemlenmektedir. Bu noktada, kavramın mimarlık sahnesinde nasıl bir yer edindiğini anlamak adına tarihsel gelişim içinde, mimari atmosfer ve beden açılımları arasında paralel bir okumaya gidilmektedir. Bu okumada, hissedilen/duyarlı beden açılımlarından filizlenen ve Gernot Böhme tarafından geliştirilen "atmosfer jeneratörleri" kavramına ulaşılmaktadır. Bu kavramın, mimari atmosferin kurulmasında rol üstlenen çevresel/mimari düzenlemeleri ifade etmesi açısından önem arz ettiği görülmektedir. Bu nedenle atmosfer jeneratörlerini kavramak adına kritik bir yere sahip olan "alt/mikro-kapsayıcı atmosfer" kavramlarıyla birlikte "atmosfer jeneratörü" kavramı, araştırmanın odak kavramları olarak ele alınmaktadır. Mimari atmosfere açılım getirebilmek adına ruh halinin takibine dayalı bir okuma alternatifi kurgulamayı amaçlayan araştırma, ne tür mimari atmosfer jeneratörlerin ne tür bir mimari atmosfer ya da mekân duygusunu büyütebileceğine dair bir soruşturmayı takip edecek şekilde geliştirilmektedir. Kapsayıcı ve farklı alt atmosferler etrafında, öznenin ruh halinin nasıl etkilendiğine yönelik ikinci bir soruşturma bu soruşturmaya eşlik etmektedir. Araştırmanın niyeti doğrultusunda, kavramsal ve deneysel olarak yürütülen iki tür deşifrasyon/çözümleme sürecini kapsayan üç aşamalı bir yöntem kurgulanmıştır. Atmosferik deneyimin karmaşık yapısının, dedektif titizliğinde deşifre edildiği kavramsal deşifrasyon süreci ilk aşamayı, deneysel olarak yürütülen süreç ise ikinci ve üçüncü aşamayı kapsamaktadır. Aynı zamanda, bu yöntem etrafında şekillenen alternatif okumanın tek bir mimari yapı bağlamında yürütülmesiyle, sunulan okuma alternatifinin bir prototipi oluşturulmaktadır. Kavramsal deşifrasyon süreci, "Atmosfer Kavramını Mimarlık Bağlamında Düşünmek" isimli bölümdeki açılımlar ve büyük oranda "Bedensel-Mekânsal-Affektif Düzeyde Atmosfer Deneyimi" isimli bölümdeki tartışmalar ışığında kurgulanmış olan bir yaklaşımı tanıtmaktadır. "Bedensel-Mekânsal-Affektif Düzeyde Atmosfer Deneyimi" isimli bölümde atmosferik deneyim ve bu deneyimin bir uzantısı olan duyusallık detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. Araştırma fenomenolojik bir bakış açısını benimseyerek tartışmalarını sürdürmekte ve atmosferik ruh hali deneyimi, atmosferi varoluşsal bir çizgide ele almaya olanak tanıyan "Stimmung (atmosfer, ruh hali, uyum)" kavramı ışığında incelenmektedir. Hem yaklaşımın hem de yöntemin ikinci ve üçüncü aşamasının şekillenmesinde ise fenomenolojik olarak ele alınan atmosferik algı, atmosferik karşılaşmalar, atmosferik ruh hali, ruh hali, duygu, affekt kavramları, deneyim ve ifade arasındaki paradoksal ilişki açılımları daha belirleyici bir rol üstlenmektedir. Kavramsal deşifrasyon ile elde edilen yaklaşım ışığında kurgulanan ikinci aşamada, 25 katılımcı, seçilen mimari yapıyı bedensel olarak deneyimlemektedir. Bu süreçte katılımcılardan, mimari düzenlemeler etrafında hissettiklerini ifade etmeleri ve sözlü ifadelerini/seslerini kayıt altına almaları istenmektedir. Elde edilen veriler, Jürgen Hasse'nin "eleştirel fenomenoloji" açılımları dahilinde geliştirdiği fenomenografik yöntemden ilham alarak deşifre edilmektedir. Üçüncü aşamada ise, özellikle psikoloji alanında kullanılan farklı "affekt ölçüm setleri" taranarak, dört temel ruh hali etrafında şekillenen bir affekt seti oluşturulmuştur. Bu aşamada, deneysel çalışmanın yorumlanabilmesi adına, ikinci aşamada elde edilen bulguları bir araya getirecek bir zemin hazırlanmaktadır. Araştırmada deneysel deşifrasyon sürecine yer verilmesiyle birlikte, sunulan okuma alternatifi fenomenolojik-fenomenografik bir düzeye taşınmaktadır. Sunulan alternatif okumanın bir prototipi olarak düşünülen deneme, kavramsal deşifrasyon sonucu elde edilen yaklaşımın çizdiği yön ile deneysel çalışmada elde edilen bulgular arasında bir uyum yakalandığına işaret etmektedir. Deneysel çalışmada gözlemlenen, mimari yapının çoğu katılımcıyı ortak bir ruh haline çekmiş olması durumu, etkileyici bir karaktere sahip olan mimari düzenlemelerin, kendilerine özgü bir ruhu olduğunu düşündürmektedir. Sunulan okuma alternatifi kesin bir izlek sunma amacı taşımadığı için bu ruhu yakalamaya imkan tanımaktadır. Bu noktada okuma alternatifinin fenomenolojik-fenomenografik çizgiye sadık kalacak şekilde, incelenecek herhangi bir mimari düzenlemeye adapte edilebilecek bir karakterde olduğu söylenebilir. Böylece, farklı ölçek ve karakterdeki mimari düzenlemelere de uyum sağlayabilmektedir. Gelecek araştırmalarda, bu araştırmada geliştirilen okuma alternatifi takip edilerek atmosfer jeneratörleri çeşitlendirilebilir. Okuma alternatifini benimseyen araştırmalar ilişkisel olarak bir araya getirilip bulgular bütüncül olarak değerlendirilebilir. Böylece atmosfer jeneratörleri bağlamında, kendini sürekli devam ettiren, dinamik bir araştırma platformuna bir temel sağlanmış olur.
-
ÖgeAurama: Kurgu-mekânda bir çeşit görme asistanı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020-07-20) Altuner, Emirhan ; Şentürer, Ayşeez izlenmesi için üretilmiş ve "geçici" olan mekânlar ile izleyici arasındaki ilişkiye odaklanır. Bu ilişkiyi hem keşfetmek hem de detaylandırmak için de Aura Makinesi ya da kısaca Aurama adlı kavramsal bir aygıt önerir. "Kurgu-mekân" adı altında anlamlandırılan geçici mekânlar, izleyicinin aksiyonu bire bir deneyimlediği tiyatro, performans ve müzelerde "canlı", sadece görüntünün deneyimlendiği fotoğraf ve sinemada ise "kayıtlı" oluşuyla birbirlerinden ayrışmaktadır. Tez herhangi bir mekânın alışıldık kurgusu değil, kurgunun mekânı üzerinedir. Aurama'nın keşfinden önce kurgu-mekânlar sahnedeki nesne ile onu deneyimleyen öznenin pozsiyonları açısından incelenir. Araştırmanın başlangıcı, Walter Benjamin'in nesne temelli kavramı olan aura'dır. Ancak aura'nın hem üretimi hem de mekânda kapladığı hacmin belirsizliği yeni bir kavramı daha gerekli kılar. Canlı veya kayıtlı oluşu fark etmeksizin izlenen nesne, içerik ve sahneye koyma yöntemlerinin tamamı sinemateryal adıyla anılmaktadır. Klasik perspektif yasaları gereğince özne, sahnedeki aksiyonu uzaktan ve pasif olarak deneyimlemektedir. Bu sebeple aura da Benjamin'in tanımından biraz uzaklaşarak izleyicinin etrafını saran atmosfere dönüşür. Kurgu-mekân incelemeleri bu iki kavramın sürekli çatışmasını içerir. Aradaki sınır ise araştırma ilerledikçe önem kazanmaya ve muğlaklaşmaya başlar. Beş farklı kurgu-mekânın incelenmesi sonucu fark edilir ki, aura deneyimi, özne ve nesnenin "buradalığı" sebebiyle sadece "canlı" türlerinde mevcuttur. Bu noktada tez de herhangi bir görüntüden izleyicinin nasıl etkilenebildiğini merak eder ve "kayıtlı" kurgu-mekânlarda "aura" deneyiminin mümkün olup olmadığını sorar. Bu arayış neticesinde ortaya çıkan üçüncü bölümde fotoğraf, nesne ve görme biçimleri odağında tarihsel ve mekânsal bir okuma yapılır.
-
ÖgeBatı Anadolu Kırsal Yerleşmelerinde 1970 Sonrası İnşa Edilmiş Nitelikli Konut Örneklerinde Yerel Veri Kullanımı(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016 -12-16) Erdem Açıkalın, Fatma ; Demir, Yüksel ; 10115570 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBu çalışmada, konut tasarımında "yer" kavramının nasıl ele alınması gerektiği araştırılmaktadır. Yer, mimari tasarım için temel bir veri kaynağı oluşturan ve tez kapsamında doğal ve kültürel olmak üzere iki ana başlık altında sınıflandırılan bir takım belirleyici unsurlar içerir. Bu sınıflandırmada, iklim, topoğrafya, yeraltı ve yerüstü kaynaklar doğal veriler olarak ele alınırken, aile ve gelenek yapısı, dini inanış ve yaşam tarzı, üretim biçimi ve ekonomik etmenler ve yerel kalıp dili de yere ait kültürel veriler olarak değerlendirilmiştir. Mimari üründen elde edilen estetik düzey ve anlamsal zenginlik, bu yerel verileri değerlendirerek ve bağlama duyarlı olarak yaratılmış tasarımın bir sonucudur. Öyle ki; mimarlık yapıtı anlamını, bulunduğu yerden almaktadır. Özellikle 20.yy da, modernizmin getirdiği olanaklar, gelişen teknoloji ve dolayısıyla üretim biçimleri ile birlikte, tüm dünyayı etkisi altına alan bir küresel mimarlık dili baş göstermiştir. Oluşan bu küresel mimarlık dili ile kentsel bağlamından beslenmeyen, yapıldığı coğrafyanın yerel özelliklerine değinmeyen mimari yapılaşmalar oluşmuştur. Evrensel modellerin yerelliği gölgede bırakmasını mümkün kılan modernizmin bir ayırt edici özelliği de konut, ikamet ve yerleşme biçimleri üzerinde, kültürel alışkanlıklardan ve yaşama biçimlerinden çok ekonomik ve politik gelişmelerin izinin bulunmasıdır (Bilgin, 1996). Modern mimarlığın rasyonalist ve purist ilkeleri, kendini tarihten ve bağlamdan soyutlaması, uluslararası gelişen mimari bir dil ile mimarlığın bütün coğrafyalar üzerinde benzer çözümler ve biçimler yaratması, zamanla eleştirilmeye başlanmış ve modern karşıtı eleştiriler cereyan etmiştir. Modern sonrası ilk kapsamlı eleştiriyi yapan Team 10, mimarlığı doğal ve fiziksel çevreyle, kültürel ve tarihsel geçmişle ilişkilendirmek gerektiği üzerinde durmuştur. Postmodernizm, modern mimarlığın ortaya koymaya çalıştığı rasyonel ve uluslararası mimarlığa bir tepki olarak doğmuş, modern mimarlıkta dışlanan tarihsel öğeler, postmodern mimarinin biçimlenmesinde öncü olmuşlardır. Geleneğin ve kültürün yeniden keşfine ve kentsel belleğe değinen postmodern mimari, simgesel değerler ile ön plana çıkmıştır. Ancak sergilenen tavır ile tarih ve gelenekler umarsızca kullanılmış ve 'kitsch' kavramı doğmuştur. Diğer taraftan yer kavramının algısı da değişmiş ve yine 2. Bölümde değinildiği üzere birden fazla bölgeselcilik anlayışı gelişmiştir. Bu anlayışlardan biri olan eleştirel bölgeselcilik, ne teknoloji ne de göndermeler düzeyinde hiçbir şeye kapalı kalmadan çağdaş, yer-yönelimli kültürün geliştirilmesi için çaba harcar. Bu yönüyle, eleştirel bölgeselcilik bu çalışmanın ilkesel bakış açısını destekleyen önemli bir kavramdır. Türkiye'de konuta dair çözülmesi gereken birçok sorun vardır. Bu sorunlardan biri mimarların büyük çoğunluğunun mimarlık denemeyecek kalıplaşmış, birbirinin aynı özellikte, çevreye ve kültüre dair hiçbir veriyi değerlendirmeyen projeler üretmeleridir. Çok az sayıda mimar konut projeleri üretirken mimarlığın kendisi ve projenin bağlamına dair kaygılar taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulumundan bu yana mimari alandaki tarihsel spektrum incelendiğinde mimarlıkta bölgeselciliğin, 1930'larla birlikte başladığını, ancak gerçek anlamda bir tarih bilincinin 1970'lerden sonra uyandığını ifade edebiliriz. Çünkü 1970'lere gelindiğinde, tüm dünyada, toplumların geçmişte oluşturdukları kültür ürünlerinin korunması, yaşatılması ve gelecek nesillere miras olarak aktarılması, onlarla birlikte uyumlu yeni mimari çevrelerin yaratılması düşünceleri yeniden gündeme gelmiştir. Sorunun temelinde birçok toplumda ortaya çıkan kimliksiz, kişiliksiz, geçmişin birikimlerinden soyutlanmış ve özellikle de sürekliliği olmayan kültürel oluşumun mimari çevreye çarpık bir biçimde yansıması yatmaktadır (Şener, 1990). Dolayısıyla bu yıllar yerelliğin ulusallıktan öte olduğunun anlaşıldığı yıllardır. Mimarlıkta 1970 sonrası dönemi, herşeyden çok bir çeşitlilik ve arayış dönemi olarak algılanmalıdır (Güzer, 1996). Bu bakımdan tez çalışmasında 1970 yılından sonra inşa edilen konut projeleri ele alınmıştır. Tez kapsamında işlenen kuramsal çerçeve ile ilişkilenen çağdaş mimarilerin örneklenmesinde, özgün dokusunu günümüze kadar muhafaza edebilmiş, doğal ve kültürel verileri ile günümüzde çağdaş yapıları yönlendirmiş Batı Anadolu coğrafyası kırsal yerleşmeleri çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Bu çalışmanın temelini oluşturan çağdaş konut mimarisinde yerel veri kullanımı, yaratıldığı çağın ve çevrenin sunduğu teknik, malzeme ve bilgi birikimi ile kullanıcısının ihtiyaçlarına göre biçimlenen; yaşam tarzını, toplumsal ilişkilerini, inanış ve geleneklerini en yalın biçimde ortaya koyan mimariyi oluşturmayı amaçlar. Bundan yola çıkarak nitelikli konutlarda yerel veri kullanımının değerlendirilmesi konulu bu tez çalışması, çağdaş konutta yerel veri kullanımını değerlendirebilmek adına bir nitelik belirlemiştir. Bu nitelik; • Yerel verileri akılcı bir şekilde değerlendirme, • Bulunduğu çevreye saygılı yaklaşımı ile bağlamla diyalog kurabilme, • Konut kültürüne getirdiği yenilikçi bakış açısı ile geleneksel ve çağdaşı buluşturabilme, • Ve bu yönleri takdir edilerek ulusal/uluslararası bir ödüle hak kazanmış olma, • Veya Türkiye'deki mimarlık seçkilerine (çevrim içi veya basılı) girmeye hak kazanmış olma özellikleri ile tanımlanmıştır. Bu bağlamda, Batı Anadolu coğrafyasında yer alan ve inşa edilme tarihlerine göre sıralanan dokuz adet konut projesi, malzeme, konstrüksiyon, plastik ifade, işlev ve işlevler arası ilişkiler bakımından analiz edilmiştir. Doğal ve kültürel verilerin mekâna somut ve soyut aktarımları irdelenmiştir. Sonuç olarak bu projelerin hangi yerel verileri nasıl değerlendirdikleri ve yerel veri kullanımlarının konuta kattığı anlamlar ayrı ayrı ve karşılaştırmalı olarak tablolar halinde ifade edilmiştir.