FBE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Akpınar, İpek" ile FBE- Mimari Tasarım Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeKentsel Mekan Üretim Süreçlerinde Mimarın Rolü: İstanbul Örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-04-24) Deneç, Evren Aysev ; Akpınar, İpek ; 465573 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignKent, her türlü toplumsallığın barındığı ve üretildiği çoğullukların toplamı olarak algılanabilir. Mimarlık pratiği ise, kentte varlık kazanan sayısız toplumsallıklardan sadece biridir. Kentsel mekan üretim süreçleri, farklı aktörlerin ve çıkar gruplarının değişen ağırlıklarda roller oynadıkları mekanizmalardır. Doğal olarak her süreç, rol alan aktörlerin kimlikleri, ağırlıkları, üstlendikleri sorumluluklar ve belirledikleri hedefler doğrultusunda farklı ve kendine özgüdür. Hedef, eğilim, öncelik, finansman gücü ve hareket kapasitesi anlamında farklılıklar taşıyan aktörlerin önayak oldukları süreçler farklı mekânsal üretim örüntüleri oluşturur; dolayısıyla farklı mimari hizmet talepleri ve mimarlık yapma biçimleri üretir. Özetle küresel durumda tekil bir mimarlık pratiğinden değil, örüntülerin yapısıyla belirlenen çeşitli “mimar” rollerinden bahsetmek doğru olacaktır. Bu nedenle, küresel durumda mimarlık pratiğini çözümleyebilmek için öncelikle mimarlık hizmetini talep eden mekansal üretim örüntüleri incelenmelidir. Bu çalışma; kent mekanı üretim süreçlerinde mimarın ne tür roller oynadığını; süreçleri öncü aktörler üzerinden ayrıştırıp inceleyerek ortaya koymayı hedefler. Çalışma, İstanbul’un kentsel mekan üretiminde yer tutan çeşitli mimar rollerini çözümleyerek bu rollerin çoğulcu, kamu yararını gözeten, katılımcı, kurumsal gücün çizdiği sınırların dışına sızabilen pratikler üretme potansiyellerini araştırır. Çalışmanın odağı, gelişmekte olan bir ülkenin başat metropolü olması nedeniyle paralel çalışmalar için de örnek oluşturma kapasitesine sahip olan İstanbul kentidir. İstanbul’da, yapılı çevre üretimi anlamında - yerelliklerin ürettiği çeşitli farklılıkların ayırdında olarak - diğer küresel metropollerde yaşanan süreçlerin benzerlerinin yaşandığı söylenebilir. 20. yüzyıl’ın ortalarından itibaren özel sermayenin kent mekanıyla ilgili etkinliğinin çoğalması; kentsel mekan üretiminde rol oynayan aktörlerin çeşitliliğinin artması sonucunu doğurur. Bu durum, mimarlık hizmeti talebini oluşturan işverenin çeşitlenmesi anlamına geldiği kadar, kentin giderek daha parçalı (fragmented) bir yapıya evrilmesine de yol açar. 2000’li yılların İstanbul’unda ana akım kentsel mekan üretim süreçlerinin; büyük sermaye, merkezi ve yerel yönetimlerin eşgüdüm içinde benimsediği neoliberal kentsel politikalar doğrultusunda şekillendiği söylenebilir. Çalışma, İstanbul ekseninde – ana akımın içinde ve dışında kalan - mimarlık yapma biçimlerini çözümlerken, yerel gerçekliklerin yanında küresel eğilimleri de göz önüne alan bir kuramsal çerçeve oluşturmayı hedefler. Bu çalışmada İstanbul’da kentsel mekan üretimi; Küçük / Orta Ölçekli Özel Sektörün, Kar Amacı Gütmeyen Kuruluşların, Yerel Yönetimlerin, T.C Toplu Konut İdaresi’nin, İstanbul Metropolitan Planlama Dairesi’nin ve Büyük / Küresel Ölçekli Özel Sektörün Öncülük Ettiği Süreçler olmak üzere altı eksende seçilen altı proje üzerinden tartışılır. Kullanılan örnekler, örnekledikleri süreçlerin ya en tipik, ya en tekil, ya niceliksel olarak en fazla, ya niteliksel olarak en göze çarpan ya da hukuki ve sosyal olarak sorunlu örnekleri oldukları için seçilmiştir. Bu süreçlerin genel değerlendirmesi ve açılımını takiben mimarın üstlendiği rol; projenin kent içindeki fiziksel yerinin seçimi, proje programının oluşumu, projenin kamuya sunumu, tasarım kriterlerinin belirlenmesi, mimari ekip içindeki etkinliği, süreçteki diğer aktörlerle ilişkileri ve projenin fizikselleşmesi kriterleri üzerinden incelenir. Yukarıda betimlenen yöntem çerçevesinde deneysel bir ‘sondaj’ olarak nitelenebilecek çalışma, tekil örnekler üzerinden genelleme yapmadan, anlık ancak derinlemesine okumalar üzerinden 2000’li yılların kentsel mekan üretim süreçlerine ve bu süreçlerde mimarın oynadığı çeşitli rollere dair bir resim ortaya koymayı amaçlar. Çalışmada kullanılan ‘Aktörler Üzerinden Sınıflandırma’ yaklaşımı, İstanbul özelinde güncel metropolün farklı durumlarına ve kentsel biçimlerine de işaret eder. Kent merkezinin mevcut yapı stoğunun özel sektör tarafından yenilenmesi (Nişantaşı / Keten İnşaat), tarihi kent merkezindeki konut dokusunu barındıran çöküntü bölgelerinin iyileştirilmesi veya dönüştürülmesi süreçleri (Fener ve Balat semtleri / FBR Programı, Fatih Belediyesi), kentin çeperlerinde konumlanan kapalı devre konut bölgeleri (Halkalı / TOKİ), merkezi iş alanlarını kapsayan mega projeler (Kartal KDP / İMP) ve kentin gelişim akslarının iş merkezi olarak dolması (Büyükdere Caddesi / Zorlu Center), metropolün ürettiği farklı kentsel biçimler olarak çalışma kapsamında tartışılır. Çalışmanın hedefiyle örtüşen bir yöntem olarak, “niteliksel araştırma yöntemi” benimsenir. Araştırma kapsamında, süreçlerin içinde özellikle ‘tasarımcı mimar’ kimliğiyle yer almış kişilerle “yapılandırılmış açık uçlu görüşmeler” yapılır. Görüşmelerin verimliliği açısından sorular belli ölçüde yapılandırılır ve her süreçle ilgili bağlamsal araştırma yapılır. Görüşme yöntemi olarak, görüşülen kişiye bir dizi genel soru sorulmasının ardından, olası öngörülmeyen deneyimlerini değerlendirebilmek adına açık uçlu sohbetle devam edilir. Görüşmelerin çözümlenmiş metinler haline getirilmesini takiben, “verinin kodlanarak işlenmesi ve görsel hale getirilmesi” olarak tanımlanan niteliksel analiz yöntemi benimsenir (Kümbetoğlu, 2008). Tezin yapısı ve araştırma verileri doğrultusunda belirlenecek kavram setleri ile kodlanan ve ayrıştırılan metinler; ifade edilebilir, birbirleriyle karşılaştırılabilir ve yorumlanabilir bir biçimsel dile getirilerek sunulur. Çalışmanın bulgularına gelince; 2000’li yıllarda İstanbul’un mekansal üretim süreçlerindeki tüm aktörler gibi mimarın rolü de ancak; süreçleri büyük ölçüde tahakkümü altına almış görünen neoliberal kentleşme politikaları çerçevesinde ele alınabilir. Ana akım kentsel mekan üretim süreçlerinde mimari kimlik ya teknokrata indirgenerek baskılanır ve görünmez kılınır, ya kent toprağının kendisi gibi metalaştırılarak pazarlamaya yönelik biçimde araçsallaştırılır ya da ikisinin arasında bir yerde konumlanır. Diğer bir deyişle neoliberal politikalar doğrultusundaki kentsel mekan üretim süreçlerinde mimar; adı ya da ünü sürecin karlılığını arttırabildiği ölçüde görünürlük kazanır. Ancak kent mekanı üzerindeki sermaye baskısı o denli yoğundur ki, bu görünürlüğün kentli hakkını savunan kapsamlı bir mimari gündeme denk geldiğini söylemek zordur. Büyük sermaye veya kent yönetimlerinin direk öncülük etmediği süreçler ise, mimarın etkinlik alanını arttırmak adına kayda değer fırsatlar verse de, ya nicelik ve sıklık açısından eksiktir; ya da serbest piyasanın genel geçer pratiklerini ve standartlarını tekrar ederek mekansal kalite açısından yetersiz kalmaktadır. Tez kapsamında incelenen her süreçte mimar elbette ki belli toplumsal roller oynar ve etkinlik alanları yaratır. Bu rollerin günümüzün rant odaklı politik ikliminde, kentsel ölçekte etkili mesleki duruşlar üretebilmesi; bireysel ve kollektif olarak yapıcı biçimde eleştiren, gündeminden taviz vermeden işbirlikleri kuran, katılımcı tasarım ve üretim modellerini araştıran, kısaca mesleğin her anında “üretken kavgalar” verebilen pratiklerin geliştirilebilmesine bağlıdır.
-
ÖgeTürkiye'de İkinci Dünya Savaşı Sonrası Betonarmenin İnşası(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-08-06) Tekin, İlke ; Akpınar, İpek ; 10011319 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignBetonarme teknolojisi, geçtiğimiz yüzyıla damgasını vurmuş, yapılı çevrenin inşasında başrolü oynamıştır. Betonarmenin dünya genelinde kabulü Modern Hareket’in zirvesini yaşadığı iki dünya savaşı arasındaki döneme denk gelir; Türkiye’de de izlendiği gibi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında birçok coğrafyada hızla yaygınlaşır. Araştırma, betonarmenin Türkiye’de yapı ve konut sektöründe bugün sahip olduğu egemen konumunu hangi süreçlerde kazandığını incelemeyi amaçlamaktadır. Betonarmenin mimari alandaki varlığı genel olarak ‘teknik üstünlüğü’ ile açıklanır. Ancak, farklı coğrafyalardaki mimari kültürler içinde bir yapı teknolojisinin kullanımı sadece yapısal özellikleri ile değil aynı zamanda mimari öğretiler, inşa pratikleri; politik, ekonomik, ideolojik ve kültürel stratejiler ile ilişkilidir. Bu bağlamda, tez, betonarmenin teknik özelliklerinin yanında, onları da kapsayan söylemsel bir alan olduğu kuramsal varsayımını izler. Betonarme mimari ve siyasi alanda ve toplum genelinde kültürel oluşumlar içinde ortaya çıkan karmaşık ilişkiler ağında toplum içine gömülür, kurumsallaşır ve toplumsal hafızaya yerleşerek yaygınlaşır. Tez, bu temel savı izleyerek, betonarmenin çarpıcı bir biçimde gündelik hayata giriş yaptığı yüzyıl ortasına odaklanmakta; altyapı, yapı ve konut inşasında ulusal modernizasyonun ekonomik ve politik gelişmeleri arasında nasıl yaygınlaştığı sorusuna yanıt aramaktadır. Araştırmada betonarmenin ‘inşası’ yapılı ve yazılı dünya arasındaki ilişkiler içinde yorumlanarak tarihsel kaynakların ışığında analiz edilmektedir. Betonarme teknolojisinin yayılma kanalları arasında, mimari yazın, eğitim alanı, endüstri alanı, çeşitli yasa ve yönetmelikler, Bayındırlık Bakanlığı gibi devlet kurumları, yabancı yatırımlar ve tüm bu gelişmelerin popüler medyada yansımaları öne çıkmaktadır. Araştırma, modernliğin, modernleşmenin ve betonarmenin anlamlarının değişime uğradığı çok katmanlı bir süreci yansıtan savaş sonrası onyılların betonarme üzerinden bir çözümlemesini yapmakta ve Türkiye modernleşme sürecinden bir kesit vermeyi amaçlamaktadır.
-
ÖgeYirmibirinci Yüzyılda İstanbul Tarihi Yarımada: Projeler Üzerinden Bir Okuma(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-08-13) Özçakı, Meltem ; Akpınar, İpek ; 10012015 ; Mimari Tasarım ; Architectural DesignDünya üzerinde yaşanmakta olunan süreç 1980’li yıllardan itibaren Türkiye’de ve İstanbul’da etkisini göstermiştir. Bu dönemden başlayarak kentsel mekânda önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu çalışmanın amacı da Tarihi Yarımada’nın yirmibirinci yüzyıldaki değişim sürecini incelemektir. Bunun için gerçekleşen ve gerçekleşmesi ön görülen projeler ve bunları betimleyen söylemlerden yararlanılmıştır. İncelenen projelerin yüzlerce olması dolayısı ile bazıları üzerinde daha detaylı çalışma yapılmasına karar verilmiştir. Bunun için birbirinden farklı nitelikte, ölçekte ve etki alanına sahip üç örneklem üzerinde daha detaylı çalışma yürütülmüştür. Seçilen projeler tek yapı ölçeğinde Historia Alışveriş Merkezi; mahalle ölçeğinde Sulukule Yenileme Projesi; kentsel ölçekte Marmaray ve Avrasya Tüneli Projeleridir. Projelerin her biri farklı bölümler altında incelenmiş ve elde edilen veriler çalışmanın ikinci, üçüncü ve dördüncü bölümlerini meydana getirmiştir. Projelerin incelenmesinde, sosyal aktörlerle derinlemesine görüşmeler, popüler basında ve akademik yayınlardaki yazılarda taramalar ve kişisel gözlemleri içeren karma bir yöntem kullanılmıştır. Üç örneklem kapsamındaki tartışmalar “Modernlik, Kapitalizm ve Koruma” Kavramları altında yapılmıştır. Kavramlar merkezi ve yerel yönetimlerin söylemlerinde ön plana çıktıklarından önemli görülmüştür. Yan anlamları ve diğer kavramlarla ilişkileri bağlamında ele alınmışlardır. Historia Alışveriş Merkezi, Sulukule Yenileme Projesi ve Marmaray ile Avrasya Tüneli Projeleri bağlamında ele alınan ve Tarihi Yarımada’nın dönüşümünde etkili olduğu düşünülen olgular, beşinci bölüm kapsamında incelenmiştir. Beşinci bölümde amaçlanan uygulamalar ve söylemler ile Tarihi Yarımada’nın gelecekte nasıl bir yere dönüşebileceği hakkında bir öngörü oluşturmaktır. Üç örneklem bağlamında elde edilen veriler Tarihi Yarımada üzerinden değerlendirilmiştir.