FBE- Restorasyon Lisansüstü Programı - Doktora
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Ahunbay, Zeynep" ile FBE- Restorasyon Lisansüstü Programı - Doktora'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeAnadolu Demiryolu Çevresinde Gelişen Mimari Ve Korunması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-01-05) Erkan, Yonca Kösebay ; Ahunbay, Zeynep ; Restorasyon ; Restoration19. yüzyılda endüstrileşme ve modernleşme, İngiltere’de demiryollarının inşa edilmesiyle ivme kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk kez 1856 - 1888 yılları arasında İngilizler tarafından inşa edilen demiryolları tarımsal üretimin limanlara aktarılması amacını gütmüştür. 1888 yılından Cumhuriyetin ilanına kadar geçen dönemde, İngiltere, Almanya, Fransa ve Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’nda demiryolu inşa etmek üzere birbirleriyle adeta savaşmıştır. Bu çalışmada, Osmanlı İmparatorluğu’nda 1873-1896 yılları arasında inşa edilen Anadolu Demiryolunun, inşa süreci ve kent biçimlenişinde oynadığı rol incelenmektedir. Demiryolunun geçtiği merkezlerde, istasyon alanlarının ve çevresinin gelişimi, göçmen mahallelerinin oluşumu ve sosyal nitelikli yapıların biçimlenişi ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu araştırmanın bir diğer amacı, Türkiye’nin demiryolu mirasının bir parçası olan Anadolu Demiryolu yapılarını tespit etmek, bu kavram altında incelenmesi gerekli yapı ve yapı gruplarını belirlemektir. Demiryolu mirası kavramı istasyon alanları (yolcu binaları, lojman, depo, atölye, ambar, su deposu) ile çevresinde gelişen sosyal nitelikli yapılar ve konut alanlarını kapsamaktadır. İstanbul’da demiryolu mirasını tehdit eden birçok unsur bulunmaktadır. Sözü edilen tehditler, Marmaray, Haydarpaşa ve Kartal Kentsel Dönüşüm Projeleri, yeniden işlevlendirme ve insan kaynaklı bozulmalar başlıkları altında toplanmaktadır. Çalışmada dünya demiryolu mirasının koruma sorunları tartışılarak, Anadolu Demiryolu mirasının korunması için öneriler sunulmaktadır.
-
ÖgeBursa’daki İpek Fabrikaları Ve İpekçilikle İlgili Endüstri Mirasının Korunması(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Oral, Elif Özlem ; Ahunbay, Zeynep ; Restorasyon ; RestorationOsmanlı Devleti ne başkentlik yapan Bursa, 14. yüzyıldan itibaren ipekçiliğin önemli bir merkezi haline gelmiş ve bu önemini 20. yüzyılın ortalarına kadar korumuştur. Osmanlı Devleti, 19. yüzyıldan itibaren Avrupa’da gelişen ipek sanayii için hammadde üretir gelmiştir. Batı’ya yarı mamul girdi üretme amacı, Batı’dan teknoloji ithalini zorunlu hale getirmiş ve böylece Bursa’da buhar gücüyle ipek iplik çeken filatür fabrikaları inşa edilmiştir. Cumhuriyet in ilk yıllarından sonra dokuma sektörünün yeniden canlanmasıyla kentteki ipek fabrikalarının sayısı hızla artmıştır. Bursa’da ipekçilikteki endüstrileşme girişimleri 1980 sonrasında Uzakdoğu dan ipeğin daha ucuza ithal edilmesiyle terk edilmiştir. Bursa nın tarihi kent dokusu içinde yer alan onbir ipek fabrikası, ipekçilikle ilgili endüstri mirasının son temsilcileridir. Çalışma kapsamında bu fabrikaların ipek üretimine yönelik iş şemaları ve mimari özellikleri araştırılmış, ipek üretiminin fabrika üniteleri üzerindeki mimari etkileri irdelenmiştir. Bu amaçla onbir fabrikanın fotoğrafik tespitler yapılmış, içinde çalışma izni sağlanabilen ünitelerin envanter fişleri ve 1/200 ölçekli rölöveleri hazırlanmıştır. Fabrikaların koruma sorunları gözlenmiş ve çözümleri için öneriler geliştirilmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan endüstri mirası kavramı ve bu mirasın yeniden değerlendirilmesinde yurtdışındaki uygulamalar incelenerek, Bursa’nın ipekçilik tarihi ve kentsel dokusunun gelişimi ile ilgili birer belge olan bu fabrika yapılarının gelecek kuşaklara aktarılabilmeleri için yeniden kullanım olasılıkları tartışılmıştır.
-
ÖgeBir dünya mirası alanının korunması: eski Halep kenti'nin tarihi ticaret merkezi'nde yer alan hanların korunmasına ilişkin bir öneri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014-01-03) Kasmo, Ruba ; Ahunbay, Zeynep ; 10021711 ; Restorasyon ; Restoration1986’dan bu yana Dünya Mirası Alanı olan Eski Halep Kenti, uzun tarihi boyunca önemli bir ticaret ve üretim merkezi olmuştur. Ancak 19. yüzyılın sonlarından itibaren görülmeye başlayan sosyal, ekonomik ve kentsel değişimler, kentin tarihi ticaret bölgesini ve bunun en önemli bileşeni olan hanları olumsuz yönde etkilemiştir. Günümüzde, tarihi ticaret merkezinde, farklı tür ve seviyede sorunlar içeren 19 han bulunmaktadır. İşlev değişiklikleri nedeniyle ciddi müdahaleler söz konusudur. Bölgenin yüksek gayrimenkul değeri ve konumu ise, tarihi yapıların fiziksel bütünlüklerini yok sayan gayrimeşru inşaatlara ve ek yapılara yol açmıştır. Mal sahipleri ve kiracıların farklı görüşlerde olması, karar mekanizmalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bakım ve onarım eksikliği ile yetkili mercilerin koruma konusunda kapsamlı bir stratejiye sahip olmaması da, hanların durumunun gün geçtikçe kötüleşmesine katkıda bulunmaktadır. Bu çalışma hanların hem eşsiz tarihi karakterlerinin korunması hem de ekonomik canlılıklarının arttırılmasına yönelik bir öneri geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda öncelikle, yapıların mimari ve tarihi değerleri ile karşı karşıya oldukları sorunlar belirlenmiş; ardından, çeşitli koruma ve geliştirme önerileri ortaya konulmuştur.
-
ÖgeEdirne Camilerinde 18. Yüzyıl Onarımları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Mercimek Altınsoy, Gülşen ; Ahunbay, Zeynep ; Restorasyon ; Restoration1752 yılı depreminden sonra Edirne camilerinde geniş kapsamlı onarımlar yapılmıştır. 21 adet camide, 18.yüzyıl onarımlarının Erken ve Klasik Dönem eserlerine ne şekilde yansıdığı, kullanılan malzeme ve izlenen yöntemlere ilişkin araştırma ve inceleme yapılmıştır. Onarımlar hakkında, 18.yüzyıla ait Edirne tarihleri ve arşiv belgelerinin yanısıra, Üç Şerefeli Cami’nin 1763 yılında hazırlanan ve uygulanan onarım keşfi ayrıntılı bilgi vermektedir. Onarımlarda kullanılan geleneksel malzemeler, Edirne’den temin edilmiş, bulunamayanlar için çevredeki yerleşim bölgelerine başvurulmuştur. 18.yüzyılda malzemelerin ölçüleri ve yapım teknikleri ilk yapımlarına göre değişmiş, taş ve tuğla ölçüleri küçülmüştür. Pencere söveleri binisiz, parmaklıkları lokmasız geçmeli olarak yapılmıştır. Narin yapılmaya başlanan sütunların başlıklarında mukarnasların yerini S ve C profiller almıştır. Sivri yerine yuvarlak kemerler yapılmış, tepe pencereleri yükseltilmiştir. Örtüleri yıkılan camiler kagir kubbe veya ahşap çatıyla yenilenmiştir. Minareler konik külah yada soğan boğumlu olarak bitirilmiştir. Barok üsluptaki bezemeler, 18.yüzyıl onarımlarının belirgin özelliklerindendir. 18.yüzyılda Edirne camilerinin ayakta kalabilen kısımları özgün malzeme ve detayları korunarak sağlamlaştırılmış; örtü, son cemaat yeri, minare gibi çok harap veya yok olan bölümlerinde ise Barok üslubla bütünleme ve yenilemelere yer verilmiştir. Bu uygulamalarla birlikte, 18.yüzyılda Edirne camilerinde giriş, mahfel, mahfel cumbası, avlu duvarları, sebil gibi ekler de yapıldığı tesbit edilmiştir.
-
ÖgeGeleneksel Ahşap Karkas Yapıların Deprem Davranışları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Aksoy, Dilek (sarı) ; Ahunbay, Zeynep ; Restorasyon ; RestorationBu çalışmada, ülkemizdeki geleneksel ahşap iskeletli yapıların deprem davranışlarını tespit etmek ve 17 Ağustos 1999 Kocaeli, 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin etki alanı içinde kalan bölgede yer alan ahşap iskeletli yapıların deprem dayanımı açısından irdelenmesi amaçlanmıştır. Geleneksel ahşap karkas yapım tekniği Türkiye’de deprem riskinin de yüksek olduğu Kuzey ve Batı Anadolu, Marmara Bölgesi ve Orta Anadolu’nun kuzey kuşağında yaygın olarak uygulanmıştır. Bu yapılar yüzlerce yıllık tecrübenin ürünüdürler ve ait oldukları dönemin sosyal yapısının yansıması oldukları gibi depremselliği yüksek bir ülkedeki yapı geleneğinin de göstergesidirler. Bu nedenle, kültürel mirasın devamlılığı için olduğu kadar depreme dayanıklı yapı örnekleri olarak da korunmaları önemlidir. Çalışma alanı olarak, 1999 yılında yaşanan depremin etki alanı içinde kalan Kocaeli, Yalova, Adapazarı ve Düzce illeri seçilmiştir. Bu illeri kapsayan bölge, Kuzey Anadolu Fay hattı üzerindedir ve zaman içinde de bir çok kez yıkıcı deprem yaşamıştır. Bölgede genellikle ondokuzuncu yüzyıl sonlarında ya da yirminci yüzyıl başlarında yapılmış ahşap konutlar ile yapımlarına 1940’lı yıllarda başlanmış ve 1970’li yıllara kadar devam edilmiş ahşap iskeletli konutlar bulunmaktadır. 1999 yılında yaşanan depremde özellikle 1940-1970 yılları arasında yapılmış olan ahşap iskeletli konutların deprem dayanımlarının iyi olduğu; yirminci yüzyıl başında yapılmış olan ve biri 1943 diğeri 1967 yılında olmak üzere daha önce iki büyük deprem geçirmiş olan yapılarda ise genel olarak yapıların bakımsız olmaları ve ahşap elemanların niteliklerini kaybetmeleri nedeniyle hasar aldıkları gözlenmiştir. Depremi hasarsız geçiren yapılarda, ahşap iskelette payanda yerleşimine dikkat edildiği, elemanların birbiri ile bağlantısında çivinin yanısıra geçme yöntemlerinin de kullanılmış olduğu saptanmıştır.
-
Ögeİstanbul'daki Orta Bizans Dönemi Kiliseleri Ve Çevrelerinin Korunması İçin Öneriler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-12-04) Esmer, Mine ; Ahunbay, Zeynep ; 449792 ; Restorasyon ; Restorationİstanbul’un UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan “Tarihi Alanları” içinde, Bizans dönemi anıtları önemli bir yer tutmaktadır. Çalışmada 843-1204 yılları arasında, başkent olarak tüm ekonomik, sosyal, mimari gelişmelerin merkezi durumundaki Konstantinopolis’te inşa edilerek, günümüze ulaşabilen kiliselerden üçü : Vefa Kilise, Atik Mustafa Paşa, Fethiye (Pammakaristos Manastırı Kilisesi) Camileri koruma disiplini açısından incelenmiş ve öneriler geliştirilmiştir. Bu yapılar ve çevrelerinin özgün niteliklerinin korunması, kentsel belleğin sürekliliği ve içinde bulundukları dokuyla bütünleşik değer oluşturmaları açılarından önemlidir. Ortaçağ İstanbul’undan günümüze, mimari üslupları, mekan tasarımları, opus sectile, mozaik, fresk ya da keramoplastik bezeme öğeleriyle, eşsiz birer tarihi belge niteliği taşımakta olan bu üç anıt, dönemlerinin yapım tekniklerinin, estetik değerlerinin, mimari ve sosyal ortamlarının anlaşılmasına olanak sağlamaktadır. Uzun zamandır kapsamlı bir bilimsel araştırmanın konusunu oluşturmayan bu yapılara, önemleri ve çevrelerinin de acil müdahale gerektirmesi dolayısıyla öncelik verilmiştir. Vefa, Çarşamba, Ayvansaray Semtleri’nde bulunan bu önemli anıtlar, uzun süren bakımsızlık ve koruma yönünde tutarlı bir program olmaması sonucu tahribe açıktır. Çalışmada ele alınan üç anıt ve çevreleriyle ilgili ayrıntılı tarihsel araştırma, hassas ölçümler, fotoğraf ve çizimle belgeleme yapılmış ve koruma sorunları irdelenmiş; her anıt ve çevresi için, deprem riskini de gözönüne alan, bakım, onarım, yönetim ve kullanım önerileri geliştirilmiştir.
-
Ögeİstanbul’daki Endüstri Mirası İçin Koruma Ve Yeniden Kullanım Önerileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011-01-05) Köksal, T. Gül ; Ahunbay, Zeynep ; Restorasyon ; RestorationEndüstri Devrimi’nin ardından, özellikle 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda devlet eliyle ve özel teşebbüs tarafından hemen her iş kolunda sanayi tesisi kurulmuştur. Ağırlıklı olarak başkent İstanbul ve çevresinde inşa edilen sanayi yapılarının kentin kıyı bölgelerinde ve yerleşimin henüz yoğun olmadığı yerlerde konumlandığı izlenmektedir. 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarında bulunan sanayi işletmelerinin % 55’i İstanbul’da yer almaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun sanayileşme girişimlerini en iyi yansıtan kent olan İstanbul’un sanayileşme sürecini izlemek, Osmanlı Devleti’nin sanayileşme süreci hakkında da bilgi edinmeyi sağlamaktadır. Endüstri mirasının gelecek kuşaklara aktarılabilmesi, yapıları uygun bir işlevle kent hayatına kazandırmanın yanı sıra, özgün kimliklerini de korumaya bağlıdır. Kentte 19. yüzyılda sayısı 256’yı bulan ve bugün 43’e düşen sanayi yapıları, mimari, tarihi ve teknolojik miras olarak koruma altına alınmalıdır. Bir kısmı halen işlevini sürdüren, bir kısmı da, 20. yüzyılın ortalarına kadar kullanıldıktan sonra işlevini yitiren sanayi yapılarıyla ilgili ayrıntılı belgeleme çalışmaları henüz yapılmamıştır. Terk edilen fabrikalar ihmal, bilinçsiz onarım veya genel bir yöntem belirlemeden gelişigüzel kararlarla yapılan yeniden işlevlendirme çalışmaları ile her geçen gün daha fazla tahrip olmaktadır. Bu çalışma, Osmanlı İmparatorluğu teknoloji tarihinin önemli bir bileşeni olan ve kentin fiziksel gelişiminde etkin bir rol alan İstanbul’daki endüstri mirasını belgeleme ve uluslararası kabuller çerçevesinde koruma ve yeniden işlevlendirme önerileri getirmeyi amaçlamaktadır.
-
ÖgeKayseri Ve Çevresindeki 19. Yüzyıl Kiliseleri Ve Korunmaları İçin Öneriler(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Açıkgöz Güngör, Şeyda ; Ahunbay, Zeynep ; Restorasyon ; RestorationTeokratik bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı gayrımüslimler için 19. yüzyıl, önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Batılılaşma hareketleri ve diğer gelişmelerin devamında yayınlanan Tanzimat Fermanı ‘ndan sonra, kilise yapımı ile ilgili kısıtlamalar kaldırılmıştır. Yüzyıllar boyunca önemli bir Ermeni ve Rum nüfusu barındıran Kayseri’ de bu dönemde pek çok kilise yapılmıştır. Mübadele ve tehcirle terk edilen ve vandalizm, kötü kullanım ya da bakımsızlık gibi nedenlerle hasar gören bu kiliseler, yapıldıkları dönemin sosyal ve mimari yapısını gösteren birer belgedir. Estetik değerleriyle kent dokusuna katkıları da korunmalarını gerektiren bir diğer nedendir. Çalışmada daha önce envanteri yapılmamış olan bu kiliseler tespit edilerek, fotoğraf ve rölövelerle belgelenmiş, bugünkü durumları ve korunma problemleri belirlenerek koruma önerileri geliştirilmiştir. Kiliselerle birlikte, bulundukları yerleşimleri de kapsayan öneriler; yasal ve örgütsel boyutları, kaynak sağlanması, girişimcilerin birikim ve deneyimi açılarından ele alınmış, onarım ve yeniden işlevlendirme konusunda, yapıların özgün mimari karakterlerinin bozulmaması gözetilmiştir. Yerleşimlerin birbirleri ve kent merkezi ile ilişkileri, mimari ve doğal dokularının sürekliliği göz önüne alınarak, kentin tanıtımı ve sosyal-kültürel hayatının canlandırılmasını hedefleyen rotalar belirlenmiştir. Bu rotalarda yer alan kiliselerin kültür, eğitim, toplantı vb. işlevlerle kullanımları önerilmiştir.
-
ÖgeKuzey Kıbrıs’taki Tarihi Su Değirmenleri Ve Kırsal Peyzajın Parçası Olarak Korunmaları İçin Öneriler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010-02-09) Tosun Soyel, Nurbanu ; Ahunbay, Zeynep ; Restorasyon ; RestorationSu insan yaşamının en önemli gereksinmelerinden biridir. Uzun ve kurak yazlar nedeniyle su sıkıntısı çeken bir ada olmasına rağmen, Kıbrıs’ta su gücü 1200-1950 yılları arasında tahılın öğütülmesinde ana enerji kaynağı olarak kullanılmıştır. Su ile ilgili sistemlerin, Kıbrıs tarihi içinde ilk olarak Roma döneminde kurulduğu bilinmektedir. Daha sonra Bizans ve Lüzinyan dönemlerinde bu sistemler artmış ancak yeterli olmamıştır. Osmanlı döneminin daha ilk yıllarında vakıf kapsamında birçok su yolu, su kemeri ve değirmenleri yapılmıştır. Kırsal alanda yapılan incelemelerde endüstri arkeolojisi kapsamında incelenmesi gereken çok sayıda su değirmeni tespit edilmiştir. Kıbrıs’ın tarihinin ve kırsal peyzajının bir parçası olan su değirmenlerinin gelecek kuşaklara aktarılabilmeleri, yapıları uygun bir işlevle kırsal yaşama kazandırmanın yanı sıra, özgün kimliklerini de korumaya bağlıdır. Çoğu harap durumda günümüze ulaşan su değirmenleri, yörede son yıllarda suyun azalması ve gelişen endüstrileşmeyle yarışamayarak terkedilmişlerdir. Bu nedenle tespit edilen onsekiz su değirmeni, mimari, tarihi ve teknolojik miras olarak koruma altına alınmalıdır. Akdeniz bölgesinde su gücü ile çalışan değirmenler ayrıntılı olarak incelenmeye başladığı halde, Kuzey Kıbrıs’ta bu yönde bir çalışma bugüne dek yapılmamıştır. Bu çalışma, teknoloji tarihinin ve kırsal peyzajın önemli bir bileşeni olan su değirmenlerini belgeleme, uluslararası kabuller çerçevesinde koruma ve yeniden işlevlendirme önerileri getirmeyi amaçlamaktadır. Yazılı ve görsel kaynaklar incelenerek Kuzey Kıbrıs’ta inşa edilen su değirmenleri ve bunlardan günümüze ulaşanların belirlenmesinin ardından Osmanlı arşiv belgeleri taranmış, değirmenlerin 1/100 ölçekli rölöveleri hazırlanmış ve koruma sorunları gözlenmiştir. Akdeniz ülkelerinde yapılan çalışmalar değerlendirilerek, bulundukları yerleşimlerin ihtiyaçlarına uygun yeni işlev önerileri geliştirilmiş, Kuzey Kıbrıs’ın tanıtılmasına katkıda bulunacağına inanılan “Tarihi su değirmenleri” konulu gezi rotaları belirlenmiştir.
-
ÖgeOsmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766 İstanbul Depremi Ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları(Fen Bilimleri Enstitüsü, ) Mazlum, Deniz ; Ahunbay, Zeynep ; Restorasyon ; Restorationİstanbul’da büyük yapısal hasarlara yol açan 22 Mayıs 1766 depremini çok sayıda kapsamlı onarım izlemiştir. Bu onarımlara ait arşiv belgeleri yardımıyla, hem kullanılmış olan başlıca teknikleri, hem de yapı onarımı alanına özgü yaklaşım ve zihniyeti anlamak mümkün olmaktadır. Bu çalışma, Topkapı Sarayı Müzesi ve Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde bulunan özgün belgelerin değerlendirilmesi yoluyla, 18. yüzyıl yapı onarımlarını aydınlatmayı amaçlamaktadır. Döneme özgü başlıca nitelikleri anlayabilmek için, önce 18 yüzyıl dünyasına, bir İmparatorluk başkenti olarak İstanbul’a ve dönemin ayırt edici restorasyon yaklaşımlarına genel bir bakış yöneltilmiş ve ilgili terminoloji aydınlatılmaya çalışılmıştır. Osmanlı arşiv belgeleri yardımıyla 22 Mayıs 1766 depreminin genel bir panoramasının çizilmesinden sonra, seçilmiş örneklerin bu depremde gördükleri hasarlar ve bu hasarları gidermek üzere yapılmış olan müdahaleler, yapıların günümüzdeki durumları da dikkate alınarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu çalışma, bir yandan restorasyon tarihine bir katkı yapmayı, bir yandan da arşiv belgelerinin birinci el kaynaklar olarak önemini vurgulamayı amaçlamaktadır.
-
ÖgeÜküdar'ın Vakıf Eser Kültür Mirası Ve Korunması İçin Öneriler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-09-20) Ekimci, Betül Gelengül ; Ahunbay, Zeynep ; 437387 ; Restorasyon ; RestorationÜsküdar antik döneme uzanan tarihiyle İstanbul’un Anadolu yakasındaki en önemli yerleşmelerinden biridir. Osmanlı döneminde Üsküdar İstanbul’un üç yönetim merkezinden biri olarak Boğaz siluetini ve İstanbul’u taçlandıran tarihi çehresini 15. ve 19. yüzyıllar arasında kazanmıştır. İstanbul’un Anadolu ile bağlantısını sağlayan iskele civarında ve kervan yolu üzerinde, başta sultanlar ve aileleri tarafından cami, medrese, imaret, kervansaray, hamam, han ve dükkânlardan oluşan hayır tesisleri kurulmuş, zamanla üst düzey yöneticiler ve kentin ileri gelenlerince yaptırılan vakıf tesisler ile Üsküdar imar edilmiştir. Üsküdar’ın günümüze ulaşan tarihi anıtlarının çoğu vakıf yoluyla yapılmıştır. Üsküdar tarihinin önemli bir bileşeni olan vakıf kökenli kültür mirası daha iyi bakılmayı ve yönetilmeyi hak etmektedir. Vakıf eser kültür varlıklarının ayrıntılı olarak ele alınmaları, taşıdıkları ulusal ve evrensel değerlerin ortaya konması, korunmaları ve sürdürülebilmeleri yönünde önemlidir.Bu çalışmada Üsküdar’daki Osmanlı dönemi vakıf eserlerin yapıldıkları dönemden itibaren geçirdikleri değişimleri anlamaya çalışmak ve günümüzdeki durumlarını belgelemek amaçlanmıştır. Günümüze ulaşan örnekler tek tek yerinde incelenerek değişimin boyutları ortaya konmaya çalışılmış ve eserlerin özgünlükleri değerlendirilmiştir. Üsküdar, üzerine sayısız kitaplar yazılmış olmasına karşın, belli bir dönemdeki yüzünü, dokusunu ve evrimini kavramaya çabaladığımız anda karşımıza cevap bekleyen sorular ve yeni araştırma konuları sunan zengin bir coğrafyadır. 15. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan tarih aralığında, çeşme gibi küçük yapılardan, anıtsal külliye yapılarına uzanan vakıf eserlerin geniş yelpazesi içinde, Üsküdar’ın değişen yüzünü okumaya çalışmak şaşırtıcı deneyimleri birlikte getirmiştir. Üsküdar’ın tarihi mirasını temsil eden, kent dokusunun gelişimine yön veren vakıf eserlerin geçirdikleri süreç, onlara yapıtı ortaya çıkaran koşullardan ve yapıldıkları dönemden bağımsız bir kimlik kazandırmıştır. Ama uzun tarih yolculuğu içinde değişen var olma koşulları, yapıların önemini hiç hafifletmiyor. Tamamen yok olan veya bütünüyle yenilenen örnekler bir yana bırakıldığında, yapılar üzerinde geçmişin izleri hala varlığını koruduğundan, geçmişi ve geleceği birleştirmek, birbirini izleyen, birbirini içeren, değişimleri korumakla mümkün olabilir. Fakat diğer taraftan, yapının tarihi, fiziksel ve hatta sosyal yapısını zedeleyen niteliksiz kabukları doğru ayıklamak, özgün mimari karakterlerini ortaya çıkarmak, vakıf eserleri, bundan sonraki süreçte yeni müdahalelerle zedelenmeyecek evrensel bir maddi varlık olarak kabul etmenin ilk adımı.
-
ÖgeZeyrek Camii (pantokrator Kilisesi) Kuzey Bölüm Strüktür Analizi Ve Sağlamlaştırma Önerileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012-01-05) Almaç, Umut ; Ahunbay, Zeynep ; 420484 ; Restorasyon ; RestorationZeyrek Camii (Pantokrator Kilisesi), 1960’larda yapılan onarım çalışmaları sonrasında bakımsız kalmış bir Bizans yapısıdır. 1118-1136 yılları arasında tamamlanan 3 bitişik binadan oluşan kompleks, birçok deprem ve yangın sonucu zarar görmüştür. Bu çalışmada, kompleksin kuzey bölümünde taşıyıcı sistem analizi yapılmış ve yapının sağlamlaştırılması için öneriler geliştirilmiştir. Çalışmanın, anıtın kuzey bölümüyle sınırlı tutulması, bu bölümün strüktürel açıdan yapı bütünü içinde en hasarlı kısım olması ve bu nedenle olası bir sağlamlaştırma çalışmasında, bu alanın öncelikli olarak müdahaleye ihtiyaç duymasıdır. Çalışma kapsamında, yapıda gözlemlenen hasarlar ölçekli çizimlere işlenmiş ve fotoğraflarla belgelenmiştir. Yapı ile ilgili daha önce hazırlanan çalışmalar, eski fotoğraf ve çizimler incelenerek yapının geçirdiği depremler ve onarımlarla ilgili veriler sağlanmıştır. Mevcut hasarların, analiz sonuçları ile uyumları incelenmiş ve farklı hasar senaryoları değerlendirilmiştir. Yapının, mevcut hasarlarının onarımı ve yakın gelecekte beklenen İstanbul Depremi’ni mümkün olan en az hasarla atlatabilmesi amacıyla, çağdaş koruma ilke ve yaklaşımı gözetilerek müdahale önerileri geliştirilmiştir.