FBE- Restorasyon Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Gözat
Yazar "Arslan, Duygu Melike" ile FBE- Restorasyon Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans'a göz atma
Sayfa başına sonuç
Sıralama Seçenekleri
-
ÖgeDraman Kefeli (kefevi) Camisi Koruma Projesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-02-9) Arslan, Duygu Melike ; Eres Özdoğan, Zeynep ; 10134398 ; Restorasyon ; Restorationİstanbul, uzun yıllar Bizans İmparatorluğu’nun başkentliğini yapmış ve ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olarak varlığını sürdürmüştür. İstanbul’un fethedilmesinden sonra kentin mimari kimliği değişmeye başlamış, başta kiliseler olmak üzere birçok Bizans yapısı onarılıp işlevi değiştirilerek kullanılmaya devam etmiştir. Bunun yanı sıra yeni devlet kendine özgü mimarisini de geliştirmiştir ve günümüzde İstanbul halen bu iki imparatorluğun önemli mimari imgelerini barındırmaktadır. Bu tezin çalışma konusu olan Fatih ilçesi Draman semtinde bulunan Kefeli (Kefevi) Camisi de işlev değişikliğiyle günümüze kadar büyük ölçüde korunarak gelen bir Bizans yapısıdır. 1626 yılında IV.Murat’ın isteğiyle camiye çevrilen bu yapının asıl işlevi ve yapım tarihi ile ilgili günümüze kadar yapılan çalışmalarda kesin bir sonuca varılamamıştır. Kaynaklarda yapı kilise ya da yemekhane binası olarak farklı işlevlerle tanımlanmıştır. Yapının İstanbul’un fethine kadarki dönemi kesin olarak bilinmemektedir ancak fetihten sonraki dönemine ait bilgiler daha açıktır. 1475 yılında Kırım’ın fethiyle, burada bulunan Ermeni ve Katoliklerden oluşan Kefe halkının bir kısmı Boğaziçi’nde bulunan Kefeliköy’e, bir kısmı da şimdiki Kefeli Camisi’nin bulunduğu bölgeye getirtilmiştir. Bölgenin adının bu halktan geldiği ve yapının bu topluluklara tahsis edildiği bilinmektedir. 1626 yılına kadar Aziz Nikola Kilisesi olarak faaliyet gösteren bu yapı IV. Murat döneminde camiye çevrilmiş ve halen cami olarak kullanılmaktadır. Kuzey güney doğrultusunda uzanan kagir yapı yaklaşık 25.30 metreye 13.40 metrelik eğimli bir alana oturur. Dikdörtgen ana mekanın batısında ahşap yan nef bulunur. Kuzey güney doğrultusunda uzanan yapının günümüzdeki girişi batı cephesinin ortasındandır. Dikdörtgen planın kısa cephelerinden biri olan kuzey cephesinde dışarıdan beş köşeli poligonal, içeriden eğrisel biçimli bir apsisi bulunur. Kuzey cephesi dışındaki cephelerde alt ve üst kotta olmak üzere çift sıra pencere bulunur. Yapım tekniği taş tuğla almaşık örgüdür ve cepheler sıvasızdır. Tuğla ve kaba yonu taşı kullanılan bu yapım tekniği İstanbul, Anadolu’nun batı sahilleri, Balkanlar ve İtalya’da yaygındır ve Bizans mimarisinin temel geleneğidir. Yapıdaki taşlar İstanbul’daki diğer yapılarda bulunan taşlar gibi küfeki taşıdır ve içinde deniz kabuğu fosillerine rastlanır. Üst örtüsü ahşap kırma çatıdır. Rölöve çalışmaları sonrasında yapıya ait malzeme, bozulma ve dönem analizleri yapılmıştır. Yapının tüm beden duvarları özgündür ancak doğrama, kapı, içlik ve dışlık gibi yapı elemanlarının tarihi değeri yoktur. 1968 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından geniş çaplı bir onarım geçiren yapıda bir yapısal hasara rastlanmamaktadır. Yapının geçirdiği dönemler yaklaşık 11-12. yüzyıl (Bizans dönemi), 12-17. yüzyıl arası (kiliseye çevrilme ve sonrası), 1626 yılında camiye çevrilmesi, 1968-71 onarımı ve 1968-71 onarımı sonrası olmak üzere beş bölümde incelenmiştir. Yapı en karakteristik değişimleri camiye çevrilmesi sırasında yaşamıştır ancak günümüzde bu döneme ait özgün bir yapı elemanı bulunmamaktadır. Kaynakça taraması, rölöve ve analitik rölöve çalışmaları tamamlandıktan sonra yapının restitüsyon çalışmalarına başlanmıştır. Aslen üç nefli bazilikal plan şemasına sahip ve Petra Manastırı’na ait bir yemekhane binası olduğu düşünülen yapının Bizans dönemine ait restitüsyonu için elde yeterli kaynak bulunmadığından analoji çalışmaları yapılmış, İstanbul’da bulunan Bizans dini yapıları incelenmiştir. Yapının işlev yönünden benzerleri İstanbul’da bulunmadığından Bizans mimarisinin egemen olduğu Balkanlar incelenmiş, manastırlara ait yemekhanelerin listesi çıkarılmıştır. Manastır yaşantısında yemekhanelerin rolünü ve fiziksel bağlantısını anlamak için manastır yaşantısı ve manastır yapıları incelenmiştir. Elde edilen veriler ve yapıdaki izler doğrultusunda hazırlanan Bizans dönemi restitüsyonu hipotetik bir çalışma niteliğinde sunulmuştur. Yapının Bizans dönemine ait veri yetersizliği sebebiyle, özgün işlevin kilise olmadığı kesin olarak kanıtlanamamıştır. Yapının restorasyon projesini de etkileyecek olan 2. döneme ait restitüsyonu, yapının cami olarak kullanıldığı döneme ilişkin en fazla verinin bulunduğu 1940’lı yıllara yönelik olarak çalışılmıştır. Yapılan ayrıntılı belgeleme ve analiz çalışmalarından sonra yapıya uygulanacak müdahale yöntemleri belirlenmiştir. Yapının 17. yüzyıldan beri cami olarak varlığını sürdürmesi ve bu işlevin yerel halk tarafından uzun zamandır benimsenerek aktif olarak kullanılması nedeniyle işlev değişikliği öngörülmemiş; asıl amaç yapıyı niteliksiz eklerden arındırmak, yapının mimari özelliklerini ve geçirdiği farklı dönemler ve işlevler sayesinde sahip olduğu kültürel katmanları ortaya çıkarmak ve bu katmanları ziyaretçilere sunmak, mevcut işlevin daha verimli kullanılması adına düzenlemeler yapmak olmuştur. Yapı elemanlarına ilişkin kararlar yapının 1940’lara ait restitüsyonu doğrultusunda dönemsel bütünlük içerisinde alınmıştır ancak bilinçli bir onarım olduğu gözlemlenen 1968-71 onarımında yapının özgün haline döndürülmesi ilkesi ile uygulanan bazı müdahaleler korunmuştur. Yapının ana bahçesinde çağdaş eklerden oluşan bir tasarım aksı oluşturulmuş, sergi elemanları, abdestlik ve tuvaletler bu aks üzerine yerleştirilmiştir. Mevcutta metruk durumda olan bodrum katının sergi salonu olarak hizmet vermesi öngörülmüştür. Yapının arka bahçesinde anıt eser parseline tecavüz eden yapıların kaldırılarak parsellerin kamulaştırılması ve bu bölgelerde yapılacak arkeolojik kazılarla yapının özgün plan şemasına ve doğu cephesi önünde olduğu bilinen sarnıca ilişkin bilgilere ulaşılması öngörülmüştür. Bu proje ile hem iki büyük imparatorluğun, hem de iki dinin mimari özelliklerini bünyesinde barındıran bu yapının korunması ve sahip olduğu kültürel katmanları yansıtması amaçlanmıştır.