FBE- Jeoloji Mühendisliği Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 134
  • Öge
    D-100 (E-5) karayolu Bolu Dağı geçişi Kaynaşlı-Elmalık arasının mühendislik jeolojisi ve Taşaltı heyelan bölgesinin jeoteknik değerlendirmesi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999) Işın, Zeki Serhat ; Vardar, Mahir ; 100553 ; Jeoloji Mühendisliği
    Gümüşova- Gerede Otoyolunun Bolu Dağı tünellerinin açımı sürmektedir. Açım sırasında karşılaşılan jeolojik ve diğer nedenlere bağlı sorunlar bu tünellerin öngörülen sürede tamamlanmasını engellenmektedir. Bu nedenle; tüneller tamamlanıncaya kadar daha nitelikli hizmet vermek üzere mevcut D-100 karayolunun Boludağı kesiminin genişletilerek kullanılması hedeflenmiştir. Bu çalışmanın konusu Bolu Dağı geçişinde karşılaşılan heyelanlı kesimlerin mühendislik jeolojisi açısından incelenmesi ve somut bir örnek üzerinde jeoteknik çözüm çalışmalarının tanıtılmasıdır. Bu kapsamda Taşaltı heyelan bölgesi mühendislik jeolojisi açısından incelenmiş ve değerlendirililmiştir. Yüksek Lisans Tezi olarak mühendislik jeolojisi çalışma ve araştırmalarının yapılmış olduğu kesim D-100 Karayolunun Bakacak Köyü ile Kaynaşlı yerleşim birimi arasındaki 5 km.'lik bölümüdür. Bu çalışmada öncelikle güzergahta geçilen birimlerinin litolojileri, stratigrafi, yapışa durumları belirlenmiş ve gerekli görülen yerlerde açılmış olan temel sondajları ve araştırma çukurlarında elde edilen veriler değerlendirilmiştir. Duraylık sorunlarının irdelenmesi amacıyla arazide kütle hareketleri yönünden incelemelerde bulunulmuş ve örnek oluşturmak üzere Bolu Dağı Geçişi km. 216+870-km. 217+420 arasındaki Taşaltı heyelan bölgesi ayrıntılı şekilde çalışılmıştır. Bu amaçla önce 1/5000 ölçekli jeolojik haritası hazırlanmış, daha sonra Taşaltı Bölgesinin 1:1000 ölçekli mühendislik jeolojisi haritası ve kesitleri çıkarılmıştır. Çalışma alanında üç farklı formasyon belirlenmiştir. Bu formasyonlar, Ordovisiyen yaşlı Kurtköy formasyonu, Devoniyen yaşlı Kartal formasyonu ve Tersiyer yaşlı Akveren formasyonu 'dur. Ordovisiyen yaşlı Kurtköy formasyonu ile Devoniyen yaşlı Kartal formasyonu birbirinden bir fay sının boyunca ayrılmaktadır. Bu fay yaşça genç olan Akveren formasyonunda görülememektedir. Dik olan kesimlerden gelen yüzeysulan, yeraltısulan ile birleşerek eğimin az olduğu Akveren formasyonu içinde toplanmaktadır. Bölge Kuzey Anadolu Fayının çok yakınında ve 1. derecede aktif depremlerin doğrudan etkileme alam içinde kalmaktadır. Bu nedenle, inceleme alanında fay ve bindirmeler çok sayıdadır. Bu kesimlerde yüksek eğimlerin ve yerüstü-yer altı suyunun da etkisiyle heyelanlar ve şev kaymaları oluşmaktadır. Heyelanlar, tepe halinde bulunan Kurtköy ve Kartal formasyonları arasında kalan bölgede yeralmaktadır. Burada yol güzergahım da içine alan iki adet heyelan tesbit edilmiştir. Bunlar Bakacak ve Taşaltı heyelanlarıdır. Taşaltı Heyelan Bölgesi kendi içinde iki bölgeye ayrılarak incelenmiştir. Güzergahta toplam derinliği 358.80 m. olan 18 adet temel sondajı ile 17 lokasyon araştırma çukuru açılmıştır. Sondaj kuyularında yerinde deneyler ve yer altı suyu gözlemleri, alınan numuneler üzerinde ise laboratuvar deneyleri yapılmıştır. viii Taşaltı heyelanı K ve KD da yeralan 564 rakımlı Hacıahmet Tepesi ile B, GB da kalan Kızılcasu Deresi arasında yaklaşık 950000 m2 lik bir alanda, 9.5 milyon m3 lûk malzemenin akma ve zaman zaman hızlanan hareketlerine bağlı olarak gelişmiştir. Heyelan bölgesi doğuda mevcut karayolu, batıda ise karayoluna 180- 200 metre uzaklıktaki dere ile sınırlanmıştır. Inklinometre verilerine göre hareketin yönü kuzeybatı olarak belirlenmiştir. I. Bölgenin ilk bölümlerini oluşturan km 216+870 - km 217+050 aralığında heyelan kütlesi ile duraylı kil birimi arasından geçen kayma düzleminin belirlenmesi amacıyla sözü edilen bölgede 4 adet temel sondaj kuyusu açılarak inklinometre ölçümleri yapılmıştır. Araştırma sonuçlan, genelde geçirimsiz, ya da az geçirimli anakaya üzerinde yeraltısuyu ile doygun hale gelen killi, ayrık ya da çok ayrışmış malzemeden oluşan daha genç örtü, topuğun Kızılcasu Deresi ile oyulması, ya da sürekli suya doygun durumda tutulması nedeniyle, anakaya dokanağı ve/veya ara dokanaklar üzerinde harekete geçtiğini göstermiştir. Yüzeysel kesimlerde genelde çekme zonu altında eğrisel bir yüzey üzerinde gelişen Taşaltı Heyelanının tabakalar üzerinde doğrudan, ara dokanaklar arasında da göreceli ötelenmelerle eğim yönü vektörlerini izleyecek şekilde ilerlemekte olduğu anlaşılmıştır. Ana kaya dokanağmın Kızılcasu deresi altında derine daldığı kesimlerde ise kayma suya doygun zemin içinde taban yenilmesi şeklinde gelişmekte olduğu ve dere yatağındaki düzlüğü oluşturacak ve zaman zaman dolduracak şekilde topuğu kabarttığı sonucuna varılmıştır. Sonuçta; Taşaltı heyelanının tabanda anakaya ve onu şekillendiren tektonik dokanaklann, sudan kolay etkilenen ve mekanik özelliklerini kaybeden farklı litolojilerin, kayaç nitelikleriyle bağdaşmayan eğim arttırıcı kazı ve dolgu çalışmalarının etkisiyle topuk aşınması sonucu gelişen ve mevsimsel etmenlerce de denetlenen bir kripli yerkayması türü olduğu ortaya konmuştur. Heyelan bölgelerinde ise 1-1.5 ve 2 m. çapında tek sıra halinde fore kazık ve kayma düzlemine bağlı olarak 3-5 veya 6 sıra öngermeli dyvvidag ankraj uygun görülerek yapılmış, Varan Tesisleri yakınında meydana gelen proje dışı heyelan içinde 30 cm. çapmda mini kazık projesi ve yatay iki sıra halat ankraj projesi uygulanmıştır. Bölgede kayma düzleminin derinliğinin mevcut yolun şev eteğinde yaklaşık 25 metre dolayında değiştiği saptanmıştır. Bu kütleye yol dolgusunun da kalınlığı eklendiğinde heyelanın dayanma yapısı ile tutulmasının çok güç olduğu anlaşılmıştır. Heyelan kütlesinin yamaç tarafına doğru tedrici olarak sığlaştığı dikkate alınarak, yol ekseninin kayan kütlenin dayanma yapısı ile tutulabileceği kesimlere kaydırılması uygun bulunmuştur. Yol platformu bu gerekçeyle heyelandan olabildiğince uzaklaştırılarak daha duraylı olduğu saptanan Kurtköy ve Kartal formasyonlarının bulunduğu yamaca kaydırılmıştır. Dolgu kayması şeklinde tanımlanan n. Bölgede ana kütlelerin hareketine bağlı olarak yol dolgularının içine alan ikincil kayma düzlemleri oluştuğu tespit edilmiştir. EL Bölgede mevcut istinat duvarında duraysızlığa neden olan yerkaymasımn ana heyelan kütlesi etkileşim içinde olduğu saptanmıştır. Bu nedenle yolun kısmen üstüne oturacağı kayan kütlenin I. Bölgede olduğu gibi kazıklı perde ve ankraj dan oluşan dayanma yapısı ile desteklenmesi gerekmiştir. ix Kazı hacminin minimum tutulması ve şev stabilitesinin korunması amacıyla bu kesimlerde kaya (saplamah)çivili yarmaların inşası uygun bulunmuştur. Aşınma ve oyulmaya karşı şev eteklerine paralel akan yüzey sularını beton hendek içine alınmıştır. İnceleme alanının yağışlı bir iklime sahip olması nedeniyle yüzey suyu hendekleri beton ile kaplanmıştır. Güncel heyelanların bulunduğu kesimlerde ve yarma önlerinde yer altı suyu drenajı yapılmıştır.
  • Öge
    Mut havzası'nda alt miyosen yaşlı kırıntılı kayaçların sedimantolojisi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Eriş, K. Kadir ; Akkök, Remzi ; 101020 ; Jeoloji Mühendisliği
    Orta Torosların GD'sunda yeralan Mut Havzasında alt Miyosen yaşlı kırıntılı kayaçlarda yapılan bu sedimantolojik çalışmada inceleme alanında erken Miyosen'den itibaren Mesozoyik yaşlı temel kayaçlan üzerleyen ve farklı sedimenter ortamlarda gelişmiş kırıntılı kayaçlarm ayrıntılı sedimantolojisi yapılmıştır. Sedimantolojik çalışmalarda birimlerin fasiyesleri, depolanma işlevleri ve depolanma ortamları belirtilmiştir. Bu ortamlar erken Miyosen'den önce allokton Mesozoyik temelin yerleşiminden itibaren bölgenin sedimenter depolanma ortamları ile birlikte geçirdiği jeolojik evrimi incelenmiştir. İnceleme alanında Paleozoyik-Mesozoyik temel kayaçlarm yerleşiminin ardından Orta Torosların batısında Üst Eosen- Alt Oligosen sıkışmak fazının bölgeyi yükseltmesine karşılık olarak Mut ve Ermenek havzalarında Üst Oligosende küçük akarsu evresinde Yenimahalle Formasyonu'nun oluşumu ile Neojen Mut havzası açılmaya başlamıştır. Havzanın Oligosende açılması sonucunda Akitaniyen'de gölsel bir havzanın gelişmesiyle Fakırca Formasyonu oluşmuştur. Bu gölsel ortam Akitaniyen sonuna kadar devam etmiş ve hemen ardından Üst Eosen-Alt Oligosen sıkışmak fazının Akitaniyen- Burdigaliyen süresince devam etmesiyle inceleme alnında ortaç ve ıraksak fasiyesde akarsu ortamı gelişmeye başlamıştır. Orta Torosların batısında Üst Eosen-Alt Oligosen sıkışmak fazının devamı olarak Akitaniyen- Burdigaliyen süresince Ermenek- Hadım arasında kalan bölge güçlü sıkışmak tektonizmaya maruz kalmış ve bunun sonucunda bölge yükseltilmiştir. Bu yükselmeler bölgedeki Mesozoyik kayaçlarm parçalanmasına ve aşınmasına sebep olmuştur. Mesozoyik kayaçlarm uğradıkları bu deformasyon sonucunda bölgede çeşitli graben sistemleri meydana gelmiştir. Bu graben sistemlerinin gelişimi muhtemelen Ermenek K/KB'sında Alt Burdigaliyen 'de alüvyal yelpaze oluşumuna sebep olmuştur. Alüvyal fandaki kaynak bölgeyi oluşturduğu düşünülen Mut havzasının KB'sında inceleme alam dışmda kaldığından incelenememiştir. rv Alt Burdigaliyen'de gelişmiş alüvyal yelpazenin ortaç ve ıraksak fasiyeslerinde Mut havzasında akarsu sistemlerinin gelişimi ile Derinçay Formasyonu gelişmiştir Derinçay Formasyonu'nu oluşturan akarsu çökellerinde yapılan sedimantolojik çalışmalarda alınan ölçülü stratigrafik düşey kesitlerde gözlenen makroform ve mesoform yapılar belirlenmiştir. Akarsu çökellerinde ayırtlanan makroform ve mesoform yapıların sunduğu karekteristik yapısal ve geometrik özellikler ayrıntılı olarak incelenmiştir. Makroform ve mesoformlardaki yapısal ve geometrik özelliklerin saptanması yoluyla bunların çeşitleri ve kanal-içi fasiyesindeki konumlan ve akış işlevleri belirlenmiştir. Ayrıca makroform ve mesoformlarda gözlenen yapısal ve geometrik özellikler ve bu formların çeşitlerinin belirlenmesiyle bunları oluşturan akarsu sistemlerinin içerdiği farklı rejimler saptanmıştır. Ayrıca gözlenen bu farklı akarsu rejimlerinin gelişimine etki eden iç ve dış etkenler belirlenmiştir.. Bütün bu gözlemlerin ve bulguların ışığında Alt Burdigaliyen'de Mut havzasmda farklı akarsu rejiminde gelişmiş istiflenmeler, ölçülü stratigrafik düşey kesitlerin yanal olarak korelasyonu ile havza boyunca akarsu sistemlerinin yatay ve düşey yönde gelişimi ve yayılımı saptanmıştır. Alüvyal yelpazenin gelişimi kaynak bölgede ilk olarak kanyon morfolojisi sunan bir vadinin kazılmaya başlanmasıyla (Entrenchment) vadinin geliştiği graben boyunca yakınsak konglomeratik fasiyesteki çökelleri biriktirmiştir. Bu ilk başlangıç döneminde akışın çok yüksek olmasıyla bölgenin KB'sında ortaç fasiyesinde başlangıç evresinin devamı olan yaygı-çökelleri gelişmiştir. Ani ve güçlü taşkınlar ile yakınsak fasiyesdeki çökeller alüvyal yelpazenin bu bölgesinde nispeten daha ince taneli ve yaygı geometrin' fasiyeste alüvyal düzlüğü sedimanlanm oluşturmuşlardır (Ek 1 -ünite A). Akarsu yatağı gelişminin ileri evrelerinde alüvyal yelpazenin ortaç ve ıraksak kesimlerini oluşturan akarsu evreleri gelişmiştir. Bu evrelerin zaman içerisinde farklı akarsu rejimleri ile gelişmiş ve rejimin zaman içerisinde akarsu yatağında değişimini iç ve dış faktörler belirlemiştir. Dış faktörlerden tektonik etkenler, havzanın KB'smda kaynak bölgedeki yükselmeye bağlı olarak akarsu kanalındaki sediman yükünün miktarını ve akarsu profili üzerindeki genel temel seviye değişimlerini belirlemiştir. İklimdeki değişiklikler kaynak bölgedeki anakayanın aşınmaya karşı kohezyonunu artırarak sediman yükündeki miktarı ve tane-boyunun artmasına sebep olmuştur. Akarsu profili boyunca gelişen genel temel-seviye değişimleri akarsu profilinin tüm uzantısı boyunca eğimin değişmesine ve yersel temel-seviye değişimleri ise akarsu profilinin bazı kesimlerinde etkili olmuştur. Temel-seviyedeki değişiklikler, gelişen akarsu rejiminin ve akarsu kanalı içinde makroform ve mesoform yapıların çeşitlilik sunmasına yolaçmıştır. İç etkenler sonucunda meydana gelen değişiklikler, akarsuda kanal-göçü ile akarsu yolunun değişmesine ve ayrıca yanal-göçleri ile kanal-içi fasiyesteki makroform ve mesoform gelişimlerine sebep olmuştur. Akarsu evrelerinin geliştiği süreçte çökellerin depolanması, havzada hem düşey ve hemde yanal yönde akarsu profili boyunca gerçekleşmiştir. Alüvyal yelpazenin gelişminin ilk evresinde inceleme alanında gözlenen yaygı çökellerin ardından alüvyal yelpazenin ortaç ve ıraksak fasiyesinde gelişen çökeller inceleme alanında yüksek sinüslü menderesli rejimde akarsu evresinde gelişmiştir (Model 6: Miall, 1996). Akarsu kanalındaki yanal ve otojenik göçler ile (Avulsion) kanal-içi fasiyesde kanal- dolgulan ve nokta-barlan gelişirken, kanal-dışı fasiyeste taşkın-ovası düzlüğü çökelleri düşey yönde devresellikler sunmaktadır. Akarsu profili eğiminin düşük olduğu bu evrede (Model 6), yaygın olarak nokta-ban gelişiminin yanısıra bank-üzeri (natural- levee) ve kanal-yanğı (crevasse splay and channel) çökelleri gözlenmiştir. Bu evrede gelişen akarsu kanalının havzada GD'ya doğru gelişmesi ile (progradational) akarsu çökelleri daha ziyade yanal-yönde depolanmıştır. VI Akarsu profilinin eğimi genel temel-seviyedeki yükselme ile artmış ve yüksek sinüslü menderesli rejimden nispeten daha düşük sinüslü menderesli rejimde akarsu evresi gelişmiştir (Model 5: Miall,1996). Bu evreye geçişte akarsu çökellerindeki tane-boyu ve yatak yükünün artmasıyla farklı geometrilerde makroformlar gelişmiştir. Çakıllı-kum (Model 5) menderesli akarsuyun geliştiği bu evrede rejimdeki değişiklik sonucu kanal-içi fasiyeste gelişen makroformlardan barlar, bölgenin KB'sında nispeten daha yakınsak fasiyeste yanal-yığışım üniteli nokta-barlan halinde gelişmiştir. Kanallar nispeten merceksi geometrili ve duraylı ribbon tipde gelişirken, kanallardaki sinüslülüğün giderek azalması ile duraysız tabular geometrili kanallar gelişmiştir. Bu evrede akarsu çökellerinin yanal-yönde depolanması sonucunda akarsu profili boyunca kanal-içi fasiyeste gelişen barlar ve kanallar, özellikle yersel temel-seviye değişimleri sonucunda farklılıklar sunmaktadır. Buna göre alüvyal yelpazenin yakınsak ve ortaç kesimleri arasında kalan Kızılkaya'da yanal-yığışım üniteli makroformlar gelişirken, ortaç kesimde Zincirkaya mevkiinde akarsu profilindeki eğimin artmasıyla kanal-içi fasiyesteki makroformlar da değişikliler sunmaktadır. Akarsu profilindeki eğimin arttığı Zincirkaya'da makroformlar yanal-yönde yığışmadan ziyade düşey-yönde birikerek ve depolanarak gelişmiştir. Ayrıca duraysız gelişen kanalların düşey-yönde depolanması ile (Amalgamated / Vertically Stacked channels) makroformlarm tabular geometride gelişmesi bu kesimde sinüslülüğün azaldığını göstermektedir. Çakıllı-kum menderesli akarsu rejiminin geliştiği bu dönemde akarsu profilinde ıraksak kesimlere doğru profildeki eğimin tekrar azalması ile makroformlarm geometrileri ve tipleri değişmiştir. Eğimin azalması ile kanalın sinüslülüğü nispeten artmış ve böylece gelişen kanal-içi fasiyesteki makroformlar yanal- yığışım üniteli nokta-barlan ve akış- yönünde yığışımlı kum-düzlüğü barları düşey istif boyunca ardalanmalı olarak gelişmiştir. Makroformlardaki tabaka kalınlıkları ve taşkın-ovası düzlüğü çökellerindeki artışın gözlendiği bu kesimde tane-boyunda bir değişme hemen hemen olmamıştır. Bu evrede alüvyal yelpazenin ıraksak kesimlerinde sediman-biriktirme lracminin daha fazla artması ile ince taneli sedimanlarm birikimi nispeten daha fazla eğimin az olduğu alanlarda gelişmiştir. Sediman-biriktirme hacminin sürekli olarak bu evrede artması, kaynak bölgedeki yükselmelerin sonucu olarak ortaç ve ıraksak kesimlerde kalan bölgenin çökemesiyle gelişmiştir. vn Alüvyal yelpazenin yakınsak kesiminde kaynak bölgedeki yükselmelerin ve bunun yanısıra Miyosen'de denizin havzaya doğru muhtemelen GD'dan yaptığı transgresyonu ile düşük sinüslü menderesli rejimde geriye (KB 'ya ) doğru sedimalan depolaması ile transgresif akarsu evresi gelişmiştir. Denizin havzaya olan sürekli transgresyonu sonucunda akarsu profilinin uzanımı akış-yukan (KB 'ya doğru), iç kesimlere doğru göçetmektedir (Retrogradational). Miyosen'de denizin havzada ilk etkileri, bölgenin güneyinde akarsu taşkın- düzlüklerinin ve flüvyo-deltaik ortamlann gelişmesiyle gözlenmektedir. Göreceli deniz seviyesindeki sürekli yükselimler ile bölgenin ıraksak kesiminde geçiş ortamları gelişirken, akarsu-düzlüğündeki çökeller daha kuzeyde gelişimini sürdürmüştür. Denizin kuzeye doğru havza boyunca sürekli ilerlemesi süresince karasal ve geçiş ortamları daha iç kesimlere doğru göçetmek suretiyle yanal-yönde fasiyes değişimleri sunmaktadır. Göreceli deniz seviyesinin havzada en yüksek seviyeye ulaştığı Üst Burdigaliyen'de, havzanın güney ve daha iç kesimlerinde tamamen denizel fasiyes etikisinde geçiş ve literal ortamlar gelişmiştir. Bu ortamlar üzerinde maksimum sellerime yüzeyinin geliştiği dönemde havzanın iç kesiminde açık-denizden bir sut ile sınırlı şelf ortamı oluşmuştur. Göreceli deniz seviyesindeki sürekli artışlar ile şelf-üzerinde resif gelişimleri başlarken, karadan getirilen dağıtıcı kanallar ile havzanın bazı kesimlerinde delta gelişimi sürmüştür. Resif gelişimleri isole-resif fasiyesinde paleotopoğrafik yükseltilerde gelişirken, şelfin açık-deniz tarafında sırtı oluşturan oolitli kireçtaşı bariyerleri üzerinde yama resfileri gelişmiştir. Resiflerin gelişimi sırasında resif-ardı, resif-önü ve resif-arası ortamları farklı fasiyeslerde gelişmiştir. Resif-ardı fasiyesde yüksek sıklıklı deniz seviyesi değişimlerine (High-frequency sea-level change) bağlı olarak otokton ve allokton fasiyeste lagünel ortamlar gelişmiştir. Resif-arası bölgelerde sedimantasyon allokton fasiyeste lagün gelişimi ile başlamış, sediman-biriktirme hacminin yerterli olması ile otokton fasiyeste Köselerli Formasyonu gelişmiştir. Ayrıca havzada sırtlı-şelfin açık-deniz tarafındaki sedimantasyon, aynı süreç içerisinde pelajik fasiyesde Köselerli Formasyon 'unun gelişimi sürmüştür. VIII Havzada aynı depolanma sürecinde Köselerli Formasyonu sırtlı-şelfin açık-deniz tarafinda marn ve killi kireçtaşı fasiyeslerinde gelişimini sürdürmüştür. Bölgede denizel ortamların gelişimi Langiyen'e kadar sürmüş ve bölgenin bu dönemden sonra yükselmesi ve deniz seviyesindeki sürekli azalmalar sonucunda deniz Langiyen sonunda gerileyerek havzadan çekilmiştir.
  • Öge
    Mineral çökeliminin gözenekli ortamda akış performansına etkileri
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000) Toygar, Serap ; Satman, Abdurrahman ; 101164 ; Jeoloji Mühendisliği
    Mineral çökelmesi ve çökelme sonrası birikinti oluşumu petrol ve jeotermal sahalarda gerek üretim gerekse enjeksiyon sırasında akış performansını olumsuz yönde etkileyerek teknik ve ekonomik sorunlara neden olmaktadır. Bu sahalarda en sık karşılaşılan mineral çökelmelerden biri de kalsiyum karbonat çökelmesidir. Kalsiyum karbonat çökelmesi sonucunda rezervuann gözenekliliği ve geçirgenliği azalmakta ve akış debisi olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu nedenle kalsiyum karbonat çökelmesi ve birikinti oluşumu koşullarını veren yöntemler ve modeller geliştirilmiş ve geliştirilmeye devam edilmektedir. Bu çalışma rezervuarda oluşacak kalsiyum karbonat birikintilerinin üretim ve enjeksiyon verimliliğinin etkisinin araştırılması için yapılan enjeksiyon deneylerini içermektedir. İlk olarak doymuş ve aşın doymuş kalsiyum karbonat çözeltisi hazırlama yöntemleri belirlenmeye çalışıldı. Yapılan araştırmalar sonucunda, aşın doymuş kalsiyum karbonat çözeltisinin 1 kg saf su ve elenmiş lg kalsiyum karbonatın kanştınlarak 24 saat dinlendirilmesi sonucunda elde edileceği bulundu. Daha sonra statik durumda sıcaklığın etkisiyle kalsiyum karbonat çökelmesi gözlemlendi. Bunun için 30°C ve 50°C'lik sıcak su banyosu kullanılarak çökelme özellikleri incelendi. Elde edilen bu verilerle; 24 saat dinlendirildikten sonra 0.45 um membran filtreden geçirilerek aşın doymuş kalsiyum karbonat çözeltisi karotlara 40°C ve 50°C'de enjekte edildi. Enjeksiyon sırasında artan basınç farkı değerleri, çökelme oluşumunun ilk belirtisi olarak alındı. Karottan çıkan çözeltinin literatüre göre karşılaştınlmalı analiz sonuçlan ve çeşitli mikroskop incelemeleri de gözenekli ortamda çökelme oluşumunun diğer kanıtlandır.
  • Öge
    Çanakkale-Tuzla yöresi ayrışma ve alterasyon olayları
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004) Kepekli, Aykan ; Suner, Fikret ; 154655 ; Jeoloji Mühendisliği
    Bu çalışmada, Çanakkale ili, Ezine ilçesi sınnlan içinde bulunan Tuzla jeotermal sahasında, Kösedere Ovası, Uzunburun, Çamtepe ve Centirler köyleri arasında yer alan 70 km2 lik bir arazide termal çözeltilerin etkisi ile gelişmiş ayrışma ve alterasyon olaylarının niteliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. İnceleme alanı jeolojik açıdan Biga Yarımadası - Ezine Zonu içerisinde yer almaktadır. Bölgenin temelini Karadağ Grubuna ait Permo Karbonifer - Triyas yaşlı metamorfik birimler ve yer yer bunlan kesen Üst Oligosen yaşlı platonik topluluk oluşturmaktadır. Bu formasyonlar inceleme alam içerisinde yOzeylenmezler. Bu birimlerin üzerinde Ayvacık ve Balabanlı olmak özere yaşlan Alt - Orta Miyosen olan iki ayrı volkanik topluluk yer almaktadır. Ayvacık Grubu sahanın kuzeyinde ve Balabanlı grubu güneyinde yüzeylenmekte olup Tuzla Fayı ile birbirlerinden tektonik dokanak ile ayrılırlar. Bu birimlerin üzerinde sahada bir dom şeklinde gözüken yine Miyosen yaşlı Tuzla ve Orta Tepe riyolitleri yer almaktadır. Bölgenin stratigrafisi Üst Miyosen - Pliyosen yaşlı sedimanter bir litolojiye sahip Tavaklı Formasyonu Gülpmar Üyesi ve devamen eski ve güncel alüvyonlar ile tamamlanır. Saha çalışmaları gerçekleştirilmiş ve toplanan kaya örnekleri petrografik ve jeokimyasal açıdan incelenmiş ve yorumlanmıştır. Her iki yöntemle elde edilen bulgular, Çanakkale Tuzla jeotermal sahasında gelişmiş olan ayrışma ve alterasyon olaylarının birden fazla evreii olarak geliştiğini göstermekte olup, birbirini destekler niteliktedir. Bunun ana nedeni tektonizma etkisi ile bölge kayalarında farklı yapısal karakterlere sahip süreksizliklerin meydana gelmiş olmasıdır. Bu çerçevede arazideki alterasyonlar iç içe gelişmiş ve etkisi değişken bir karakterde karşımıza çıkmıştır.
  • Öge
    Kirazlı (Çanakkale) bölgesinin volkanik kayalarının petrografik-petrolojik incelemesi ve çıkış merkezleri ile yapısal unsurların araştırılması
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004) Yılmaz, Mustafa ; Uz, Bektaş ; 154665 ; Jeoloji Mühendisliği
    Kirazlı bölgesi metamorfik kayaçlardan oluşan orojenik Ezine Zonu üzerinde yer alır. Bu zon Üst Kretase - Paleosen esnasında meydana gelen Alpin kıta-kıta çarpışması olayı sonrası yükselmiş ve örtü birimler aşınmıştır. Çarpışma sonrası magmatizması Üst Eosende dasitik piroklastiklerin metamorfik kayaları örtmesiyle başlar. Magmatizmanın ilk evresi dasitik volkanizma ile temsil edilir. Bu volkanizma ilk safhada yaygınca piroklastik ve ikinci safhada ise KKD uzantılı domlar halinde porfirik dasit lavları üretir. İkinci evrede Oligosen esnasında kalın bir andezitik volkanizma görülür. Oligosen sonunda dasitik volkaniklerle benzer mineralojiye ve yönelime sahip granitoidler sokulur. Bunlar dasit domlan içerisine sokulmuş sığ seviyeli granitoidlerdir ve çevrelerinde yaygınca kontak metamorfızma geliştirmişlerdir. Yaylardakine benzer özellikler sergileyen bu magnıatiklerle birlikte çarpışma sonrası volkanizma sona erer. Karasal bir aşınma evresinden sonra, ilk Miyosen volkanikleri muhtemelen KB-KD tanklardan çıkarak yüzeylemeye başlarlar. Bunlar andezitik lavlar ve riyolitik-riyodasitik piroklastiklerdir. Takip eden evrede bir D-B graben K-G gerilmenin etkisiyle hızla açılır. İçerisine kaba fay yelpazesi çökelleriyle arakatkılı düzlemsel bazaltik trakiandezitik lav akışları yerleşir. Üstlerine akarsu ve gölsel çökeller depolanır. Devam eden gerilmenin etkisiyle KKD faylar sağ yanal hareket ederler. Geç Erken Miyosen yaşlı Şoşonitik - yüksek-K kalkalkalen hibrid volkanikler bu tanklardan yüzeylerler. Bunlar az miktarda kabuksal kirlenmeye maruz kalmış, kıtaaltı litosferik mantodan türemiş lamprofirik magmaların karışımından oluşurlar. Orta Miyosen başında KB-GD doğrultulu sol yanal faylar çok sık aralıklı olarak gelişir. Bunlar K-G gerilme desteğiyle, esasen KB-GD yönlü, orojene dik gelişen gerilmeyle üretilir. Gitgide bazikleşen bir önceki hibrid magmatikler bu faylar üzerinde yükselir. Çalışma alanında Miyosen volkanizması KKD ve KB faylann kesiştikleri yerde bimodal volkanizmanın yerleşmesiyle sonlamr. Erken Miyosen - Orta Miyosen magmatizması aynı anda iki farklı yönde meydana gelen gerilme rejimi altında "gerilme destekli orojen sonrası" evrede üretilmiştir. Orta Miyosen - Pliyosen aralığı XXV Kirazlı bölgesinde aşınma safhasıdır. Yüksek alanlar Orta Miyosen - Üst Miyosen döneminde KKB yönde Üst Miyosen - Pliyosen döneminde güneye doğru aşındırılır. Pliyo-Kuvaternerde küçük aşınma düzlüklerinde karasal çökeller gelişir. Bu dönemden beri bölge yükselmeye devam etmektedir.