Toplu konut alanlarında biçimsel yapının mekan dizimi yöntemiyle değerlendirilmesi : Eskişehir örneği

thumbnail.default.alt
Tarih
1999
Yazarlar
Tutal, Osman
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science and Technology
Özet
İçinde yaşadığımız çevre, bina iç mekanlarından kentsel dış mekanlara, hatta kenti çevreleyen doğa parçasına kadar uzanan zincirleme bir yapı göstermektedir. Konut bu yapı içinde zamana bağlı olarak toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel yapılarında meydana gelen değişimler sonucu çok yönlü özellikler gösterse de bütün toplumlarda yapılaşmış çevrenin en önemli öğesi olarak ortaya çıkar. Bu yüzden, kullanıcılar ve fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik gereksinimleri konutların ve yerleşim alanlarının inşa edilme nedenini ifade eder. Ancak kullanıcı gereksinmeleri, yapılaşmış çevrede bina içinde geçtiği kadar bina dışına da yansır. Yaşamın yalnız yapıların içinde değil dışında da, hatta bazen içinden çok dışında geçtiği dikkate alındığında yapıların dışının da içi kadar, bazen içinden daha yaşanabilir olması gerekmektedir. Yapılaşmış çevrenin fiziki ya da mekansal sunumları ve sembolik özelliklerinden ötürü neden olduğu her şey kullanıcı gereksinmelerinin karşılanmasında rol oynarken, mekanın yaşanabilirliğini de etkiler. Çünkü mekanın kullanımı yapılaşmış çevrede hareketin en baskın tipini oluşturmaktadır. Kaldı ki, mekansal deneyim de mekanın kullanılmasıyla, işgal edilmesiyle ve tüketilmesiyle mekansal ilişkiye dönüşmekte ve mekanla yaşam arasındaki ilişki örtüştüğü anda ortaya çıkmaktadır. Örtüşme ise; mekanı kendileme, içselleştirme ya da uygun hale getirmekle mekana yansımaktadır. Bu yüzden, eğer mekan eylemi tarif edemiyorsa ya da mekanda eylemsel bir ilişki doğmuyorsa mekansal ilişkinin de doğmayacağı ortadadır. Bu durum, mekanla eylem arasındaki ilişkinin kaçınılmazlığını da ifade eder. Mekanın kullanım nedeni, kullanım sürekliliğini de etkilemektedir. Bu yüzden, yapılaşmış çevrede kalite ve kullanıcı eylemlerini destekleyici ya da engelleyici karakteristikler kullanıcı-mekan etkileşiminde okunabilir, kolay anlaşılabilir ve kavranabilir olmalıdır. Buna karşın eğer tasarım problemi toplu konut alanlarında olduğu gibi, bir kerede çok sayıda kişiyi ilgilendirecek büyüklükte ise kullanıcı gereksinmelerine yanıt verebilmek, doğal olarak mekanda etkileşim çeşitliliğine neden olmaktadır. Tasarım süreci, konut yapım ve kullanım olgusu; insanların yaşama mekanlarını kendisinin ya da bir yapı ustasının yardımıyla yaptığı geleneksel toplumlardan, barınmanın toplu üretimle karşılandığı günümüze değin büyük bir değişim geçirmiştir. Konut üretiminin kitlesel hale dönüşmesi, hem kullanıcı-tasarımcı arasındaki ilişkileri ortadan kaldırır hem de özellikleri, gereksinimleri ve beklentileri kestirilemeyen kullanıcılar için konutlar/konut alanları inşa edilmesine neden olur. Bu durum, sanayi dönemi yerleşim alanlarında sağlıksız koşullarda yaşamayı zorunlu kılan konutlar olarak mekana yansır. Günümüzün modern olarak nitelendirilen toplu konut alanlarında ise, özellikle yarı özel ve yarı kamusal alanların iyi tanımlanamamış olmasından ötürü, kullanım sürekliliği bulunmayan, sahiplenilmeyen ve sorumluluğu üstlenilmeyen mekanlarla karakterize olmaktadır. Bu biçimlenme, mekansal gereksinimleri karşılamaktan uzaklaşarak, toplu konut alanlarının yaşanır kılınmasını da ortadan kaldırmaktadır. Yerleşim alanı biçimleri ve mekansal örüntüler, süreç içinde açık, hem sürekliliklerin hem de dönüşümlerin yer aldığı oluşumlardır. Bu yüzden; kestirilebilir gereksinim, istek ve davranış kalıpları yerine, toplumun çok kimlikli, çok merkezli heterojen yapısını ve zaman içinde değişebilen kullanıcı gereksinimlerini barındırmak zorundadır. Günümüz yerleşim alanlarının bu çözülmesi zor mekan türlerini ve mekan organizasyonunu yönlendiren nedenleri araştıran bilim dallarından olan şehirsel biçimlenme çalışma alanına mekansal çeşitliliği ve yapılanmanın morfolojik yönünü de katarak mekan organizasyonunda somut verilerle çeşitli yöntemler geliştirmektedir. Tasarımın biçimlendirdiği fiziksel çevre ile kullanıcı gereksinimlerinin karşılıklı etkileşimini temel alan bu yöntemler insanlar ve mekansal faktörler arasındaki uyumluluğu artırmak ve insanlar/kullanıcılar için daha iyi tasarımlar yapmak amacıyla gerekli bilgi ve kuram birikimi elde edecek bir çok araştırmada kullanılmaktadır. Yerleşmelerin morfolojik ve sosyal yapıları arasındaki ilişkileri tanımlayan, biçimlenmelerindeki etkin unsurları sayısal olarak değerlendiren Mekan Dizimi (Space Syntax) yöntemi, bina ölçeğinden kent ölçeğine kadar, yapılaşmış çevre- kullanıcı etkileşimini temel alan yöntemler arasında önemli bir yere sahiptir. Toplumsal yapıya göre biçimlenen mekansal yapının, şehirlerin genel fiziksel yapısı içinde kavranabilmesini de açıklayan yöntem, tasarım disiplininin önemli problemlerinden biri olan mevcut ve öneri projelerin uyumlu olmasının koşullarını hazırlayarak yol gösterici olmaktadır. Böylece, getirdiği yaklaşımlarla yeni seçeneklerin sınanmasına da olanak sağlar. Bunun yanı sıra mekansal biçimlenme ve mekan kurgusunun kullanıcılar üzerindeki etkileri konusunda ortaya koyduğu yaklaşımlarla bu alandaki araştırmalara yeni bir boyut katar. Tez, tasarlanan çevre ile kullanıcı arasındaki ilişkileri ele alarak yaptığı sayısal değerlendirmeler, anketler ve gözlemlerle mekansal problemlerin belirlenmesine ve çözümüne yönelik yeni bir yaklaşım getirmektedir. Birinci bölüm tezin girişidir. Bu bölümde tezin konusu tanıtılmakta, problemin tanımı, amaç ve yöntem açıklanmaktadır. İkinci bölüm; barınma, konut ve konut çevresi kapsamında ele alınmaktadır. Bu bölümde barınma, insan gereksinimleri içinde barınmanın yeri, barınma gereksinimi ile varolan konut, konut ve ev, yaşanabilirlik kavramları açıklanmaktadır. Günümüze değin geçirdiği süreç içinde teknolojik gelişmeye paralel olarak farklı evrelerden geçen yerleşme sistemleri ve toplu konut kavramı ortaya konulmaktadır. Toplu konut kavramına bağlı olarak sanayi öncesi dönemdeki yerleşim alanları ve sanayi toplumunda toplu konut olarak tasarlanan ütopyalar irdelenmektedir. Modernist düşüncenin egemen olduğu toplu konut yaklaşımlarının analiziyle birlikte İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze kadar toplu konut alanları ve çevreleri incelenerek bu dönemlerin toplu konut tasarımına yaklaşımları sergilenmektedir. Türkiye'de de tarihsel süreç içinde toplu konut ve konut çevresini oluşumu ele alınarak değerlendirmesi yapılmaktadır. Üçüncü bölümde, kullanıcı-çevre etkileşimine ilişkin kuramsal yaklaşımlara yer verilmektedir. Birinci kısımda özgür irade, olabilirlik, olasıcılık, belirleyicilik, VII etkileşimcilik ve katılımcılık yaklaşımları açıklanmakta, ikinci kısımda ise; konut çevresinin değerlendirilmesine yönelik araştırma yaklaşımları sunulmaktadır. Bu yaklaşımlar; tasarımı temel alan, kullanım sürecini ve niteliği temel alan ve biçimsel yapıyı temel alan yaklaşımlar olarak tasarım süreci aşamalarına göre açıklanmaktadır. Açıklanan yaklaşımlar doğrultusunda toplu konut alanlarında konut ve çevresinin değerlendirilmesi ele alınmakta ve bu değerlendirmeye konu olan uluslararası ve Türkiye'de yürütülen araştırmalar irdelenmektedir. Ayrıca tezin alan çalışmasında kullanılan, kentsel biçimlenmenin çalışma alanına mekansal çeşitliliği ve yapılanmanın biçimsel yönünü katarak mekan organizasyonunda somut verilerle mekansal biçimlenmenin insanlar üzerindeki etkilerini kanıtlayan Mekan Dizimi (Space Syntax) Analiz Yöntemi tanıtılmaktadır. Binaların, kentsel alanların, mimari ve kent planlarının morfolojik analizinde kullanılan yöntem yoluyla, yapılaşmış çevrenin morfolojik yapısı ile sosyal strüktürü ya da bu çevredeki olaylar/durumlar arasında ilişkinin değişik yönleri, farklı boyutları tanımlanmaktadır. Kentsel mekanın biçimsel yapısı üzerinde Mekan Dizimi (Space Syntax) Analizi yönteminin kullanıldığı çalışmalar konularına göre irdelenmekte, uluslararası ve Türkiye'de yürütülen çalışmalar tanıtılarak sonuçlan ortaya konulmaktadır. Dördüncü bölümde, mekan dizimi analizleriyle toplu konut alanlarında yerleşim şemasının değerlendirilmesine yönelik alan çalışmasına yer verilmektedir. Alan çalışmasına konu olan toplu konut alanlarının seçilme nedenleri, alan karakteristikleri, yerleşim alanlarının fiziksel özellikleri ifade edilmektedir. Doğal Yaya Hareketi (Natural Movement) yaklaşımına bağlı kalınarak yerleşim alanlarındaki yaya yoğunluğu tespit edilmekte ve dizimsel analizlerle birlikte değerlendirilmektedir. Kullanıcıların çevreleriyle ve birbirleriyle olan ilişkilerinin belirlendiği anket sonuçları ise analizlerle birlikte ele alınarak değerlendirilmektedir. Beşinci ve son bölümde; çalışma genel olarak özetlenerek, kuram ve yöntem açısından değerlendirilmektedir.
The environment we live in indicates a chain like structure that includes internal spaces; urban spaces as well as part of nature surrounding the city. In spite of the fact that houses possess various peculiarities due to variety and change in social, economical and cultural values they still represent the uppermost features of the built environment in every society. Hence, users and their physical, social and physiological needs reflect the reason for constructing houses and housing areas. The physical or spatial parts of the built environment coupled with symbolic characteristics that have been presented are all instrumental in meeting user needs and have effects on the habitability of the space concerned. This is because, the use of space is a dominant human activity in built environment. Besides, experiencing space through usage, occupying and consuming leads to spatial- interaction that occurs at a time when the relationship between space and life overlaps. The overlapping is reflected on the space by appropriating or by internalising the space. That is why it is clear that spatial relationship does not occur if the space can not identify the action or an operational relationship does not occur in the space. This situation also indicates the inevitability of the relationship between the space and the action. In built environment-user interaction, a conceivable, predictable, visualisable space together with supportive or obstructive characteristics of user activities are the main features that make a space habitable. On the contrary, if the design task, as in mass settlement areas, is big enough to interest many people at the same time, meeting user needs leads to diversified interactions in space. The housing of masses with the prime objective of providing shelter in as short period of time as possible, as in the case of the period of industrial revolution, created unhealthy living conditions whereas problems arise differently in today's settlement areas. Today, many so-called modem settlement areas are characterised by the space which have ineffective space use, unused spaces due to complexity in circulation systems and spaces which have no proprietarial responsibility. Such a situation receding from meeting spatial needs, impede mass settlement areas to be liveable places. The settlement form and spatial patterns are the open formations having continuities and transformations in the process. Hence, the new settlements have to accommodate heterogeneous and changing disposition of the society instead of predictable requirements, will, wishes and form of behaviours. The city morphology, investigating the complexity of urban space and the determining factors in the organisation of urban space, develops methods for spatial organisation relying on concrete data by incorporating variety in spaces and morphological aspects of buildability. The methods are based on, in principle, the interaction occuring between the physical environment and user requirements. Because of this, the methods are being used in various research studies in order to acquire theoretical knowledge which could be utilised in improving harmony between users and physical factors and in providing better design solutions. The Space Syntax Method which is used to identify relationship between morphological and social disposition of settlements distinguishes itself among others that are based on built-environment- user interaction ranging from single building to urban scale. The method is instrumental in realising the formation of spatial structure in accordance to social structure within the general physical city context. It is therefore an effective guide to determining the pre-requisites for compatibility between design schemes and built environments that is the most formadible task in the design discipline. Thus it also allows the assessment of new proposals since it inherently indicates sets of criteria. Apart from all these; the space syntax method which provides new approaches to studying the effects of spatial formation and organisation on ultimate users, contributes immensely to the studies being carried in this area of interest. The first chapter is the introduction to the thesis. It presents the problem area, the objectives of the study and the method employed. The second chapter deals with such issues as shelter, housing and housing environment. In this context, the understanding of shelter, shelter requirement as a human need, and habitability are made explicit. The evolution of the housing settlement system and mass housing concept are studied. The pre-industrial housing settlements together with industrial era Utopias which are developed with the concept of mass housing are investigated. The approaches to mass housing concept is highlighted by analysing mass housing schemes where modern thinking became dominant and by studying schemes and their environments which have been developed since The Second World War. It is also highlighted the evolution of mass housing and its environment in Turkish context and is evaluated. In chapter three; the theoretical approaches to user-environment interaction is discussed. Within the first part of this chapter and concepts as free will, possibilistic, probabilism, determinism, influencism and participation are explained. In the second part however, the research methods that can be employed in assessing housing environments are discussed. The research methods concerned are basically design based, post occupying and quality based and morphological structure based. Moreover; the evaluation process in and around mass housing settlements is discussed. In the ligh of the findings of the previous section. The discussion is carried under two headings incorporating respectively local and international mass housing implementations. Besides, Space Syntax Analysis Method, incorporating spatial varieties and morphologic formation in the scope of city morphology with the object of demonstrating the effect of spatial formation on human being which was employed in this thesis for one case study is presented in this chapter. The Space Syntax Analysis Method, which can be employed for morphological analysis of buildings, urban spaces, architectural and urban plans, allows to identify the various aspects of interaction between morphologic disposition of built environment and social structure on of interactions between activities, actions, happenings in built environments. In this chapter, the studies employed Space Syntax Analysis Method for urban space morphological disposition are presented according to their subject studies. In this context international works and the local studies are pointed out and the finding of these studies are highlighted. In chapter four, the case study of this thesis which employed Space Syntax Analysis Method is presented. First, the features of the settlement chosen together with the criteria used for the selection process are made explicit. Later, the data collection mode used is identified and the findings of space syntax analysis method are evaluated. The survey results of pedestrian movement conducted according to Natural Movement understanding are discussed and reasoned in this chapter. In the last chapter five, the study is outlined and is evaluated with regard to method and concept employed in the thesis.
Açıklama
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1999
Thesis (Ph.D.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 1999
Anahtar kelimeler
Eskişehir, Konut, Mekan, Tasarım, Toplu konut alanları, Eskişehir, Dwelling house, Space, Design, Housing estates
Alıntı