Türkiye'de Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimlerin Korunması İçin Bir Yöntem Önerisi: Ödemiş-lübbey Köyü Örneği

thumbnail.default.placeholder
Tarih
2016
Yazarlar
Güler, Koray
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Institute of Science and Technology
Özet
Dünyadaki pek çok ülkede yaygın olarak görülen kırsal yerleşimlerin nüfuslarını kaybederek insansızlaşması sorunu; yüzyılların birikimiyle oluşturulmuş geleneksel çevrelerin bakımsız kalması, giderek köhneleşmesi ve yok olması sonuçlarını ortaya çıkarmaktadır. Geçmiş toplumların günlük yaşamlarının, geleneklerinin, yapı teknolojilerinin ve kültürel etkinliklerinin kısıtlı imkanlar dahilinde şekillendirdiği kırsal mirasın yitirilmesi, dünyanın kültürel anlamda çoraklaşmasına ve insanlığın geçmişle olan bağlarının zayıflamasına neden olmaktadır. Kuşkusuz insanın ve doğanın ortaklaşa oluşturdukları kırsal yerleşimlerin var olmasını sağlayan başlıca unsur olan insan etkeninin yitirilmesiyle bağlantılı olarak kültürel mirasın kaybı yanında, doğal yaşam, tarımsal peyzaj ve biyo-çeşitlilik de olumsuz etkilenmektedir. Ülkemizde ve dünyada kırsal mirasın korunması ile ilgili çeşitli öneriler olmakla birlikte, nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunması için özelleşmiş bir yöntemin eksikliği görülmektedir. Bu eksiklikten yola çıkılarak sırasıyla; “Kırsal Mimari, Türkiye’de ve Avrupa’da Kırsal Alanlar İçin Geliştirilmiş Politikalar ve Kırsal Mimari Bağlamında Koruma Kuramının Evrimi”, “Kırsal Yerleşimlerin Nüfusunu Yitirme Süreci, Nedenleri ve Nüfus Kaybının Yarattığı Etkiler” ile “Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimlerin Yeniden Değerlendirilme Olasılıkları” konuları detaylı şekilde tartışılmış ve nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunarak geleceğe aktarılabilmesi için kullanılabilecek bir koruma yaklaşımı önerisi geliştirilmiştir. Nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimleri koruma yaklaşımının disiplinler arası katkılarla geliştirilebileceği ve gelecekte kırsal yerleşimlerin korunması konusunda yapılacak bilimsel çalışmalarda kullanılabileceği düşünülmektedir. Kırsal mimarinin korunmasına yönelik XIX. yüzyılın sonlarında Avrupa’da gündeme gelen ilk uygulamaların köy evlerinin taşınarak bir açık hava parkında sergilenmesi biçiminde geliştiği görülmektedir. Sanayi devrimi öncesindeki tarım toplumlarının kültürel bir yansıması olan geleneksel kırsal yapıların bir açık hava müzesinde sergilenerek korunması yaklaşımı, 1960’lı yıllara gelindiğinde yerini kırsal yapıların çevreleriyle bir bütün olarak korunması gerektiği düşüncesine bırakmıştır. Günümüzde kırsal peyzajı oluşturan insanlar, evcil ve yabani hayvanlar, konutlar, üretim yapıları, yollar, ağaçlar, tarım ve orman alanları, su kaynakları ve gelenekler, vb. tüm bileşenlerin bir bütün olarak korunması gerektiği kabul edilmektedir. Tez çalışması kapsamında kırsal alanların sahip oldukları mimari mirasın tanımlanması ve korunması ile ilgili tarihsel gelişimin ortaya konulmasının ardından kırsal alanlarda karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik Avrupa’da ve Türkiye’de uygulanmış politikalar ve bu politikaların zaman içerisinde geçirdiği değişimler günümüz koşullarını ve sorunlarını anlayabilmek açısından detaylı bir şekilde incelenmiştir. Konu bu tarihsel perspektif içerisinde değerlendirilerek kırsal yerleşimlerin korunması ile ilgili günümüzde yaşanan sorunlar belirlenmiştir. Kırsal yaşam çevrelerini oluşturan ana unsur olan insan faktörünün yitirilmesi, kırsal mirasın yok olması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle kırsal mirasın korunmasına yönelik öneriler geliştirilmeden önce nüfus kaybına neden olan etkenlerin neler olduğu ortaya konulmuştur. Kırsal yerleşimlerin nüfus kayıplarının/terk edilmelerinin altında yatan nedenleri; insan ve doğa kaynaklı olarak iki grupta, insan kaynaklı nedenleri ise kendi içerisinde; sosyo-kültürel ve ekonomik, politik ve diğer olmak üzere üç grupta sınıflandırmak mümkündür. Kırsal yerleşimlerin insansızlaşması sorununun çözümüne yönelik ipuçları elde edilebilmesi adına Avrupa’nın farklı coğrafyalarında yer alan kırsal yerleşim örnekleri incelenerek terk edilmeye yol açan etkenlerin neler olduğu tartışılmıştır. Kırsal mirasın korunmasına yönelik tarihin farklı dönemlerinde farklı politikaların benimsendiği, uluslararası koruma mevzuatının da bu konudaki güncel gelişmeleri izleyerek değişim ve gelişim gösterdiği bilinmektedir. Koruma uygulamalarının başarısının ise ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile bağlantılı olarak farklılaştığı görülmektedir. Bu açıdan Avrupa’da ve Türkiye’de kırsal yerleşimlerin değerlendirilmesine yönelik tüm yaklaşımlar olumlu ve olumsuz yönleriyle irdelenerek, nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerdeki kültürel mirasın yeniden değerlendirilmesine yönelik farklı olasılıklar belirlenmeye çalışılmıştır. Kırsal yerleşimlerdeki kültür varlıklarının yeniden değerlendirilmesine yönelik olasılıkları müzeleştirme, turizm, yeniden iskan ve yeniden yabanileştirme-ormanlaştırma olmak üzere dört grupta sınıflandırmak mümkündür. Doğayı ve çevreyi korumak adına yüzyılların kültürel birikimi sonucu doğa ve insanın ortak katkılarıyla oluşturulan kırsal çevrelerin yeniden orman alanlarına ya da yaban hayatına kazandırılması prensibine dayanan dördüncü seçenek, yeniden üretilmesi mümkün olmayan kırsal mirasın ve insanlık tarihinin bir döneminin geri dönülmez şekilde kaybına neden olduğu ve çağdaş koruma ilkelerine zıtlık oluşturduğu gerekçesiyle değerlendirme dışında bırakılmıştır. Değerlendirmeye alınan diğer yaklaşımların Avrupa’daki ve Türkiye’deki örnekler üzerinden tartışılması nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimleri koruma yaklaşımının oluşturulabilmesi için önemli veriler sunmuştur. Yapılan incelemeler, analizler ve değerlendirmeler sonrasında nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerin korunarak geleceğe aktarılmaları için önerilen koruma yaklaşımı; “Yerleşimin doğal, kültürel değerlerinin ve öneminin tanımlanması”, “Yerleşimin yeniden değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesi”, “Koruma politikalarının belirlenmesi”, “Uygulama” ve “İzleme, denetleme, değerlendirme, güncelleme” olmak üzere beş aşamadan oluşturulmuştur. Nüfusunu yitirmiş bir kırsal yerleşimin sahip olduğu doğal ve kültürel değerlerin tespiti, koruma alanı ile geçiş bölgesi sınırının tespiti, nüfus kaybetme nedeninin ve terk edilme derecesinin belirlenmesi, kültürel ve doğal mirasın belgelenmesi, fiziki, sosyal ve ekonomik yapının analizi ve GZFT analizinin yapılması gibi adımlardan oluşan ilk aşama, korumaya konu olan kırsal yaşam çevresinin neden korunması gerektiği sorusunun yanıtlanmasını sağlamaktadır. Koruma yaklaşımının ikinci aşaması; yaşamın yeniden kurgulanması olasılıklarının tartışılacağı “Yerleşimin Yeniden Değerlendirme Seçeneklerinin Belirlenmesi” aşamasıdır. Bu aşama; paydaş analizi ve finansal kaynakların tespiti, yerleşimin geleneksel sakinlerinin geri dönüş olasılığının belirlenmesi, geleneksel kullanımların canlandırılması ve kırsal halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi sonrasında müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan seçeneklerinin yerleşim için uygunluğunun tartışılması, olası kullanıcıların ihtiyaç ve beklentilerinin tespiti, yerleşimin yeniden değerlendirilme seçeneklerinin belirlenmesi ve yerleşimin korunmasına yönelik gelecek öngörüsünün ortaya konması süreçlerinden oluşmaktadır. Kırsal çevreler, geçmiş yüzyılların yaşantıları ve beklentileri doğrultusunda tasarlanmış ya da oluşturulmuş yaşam alanlarıdır. Geçmişteki kırsal hayatın şekillendirdiği kırsal mimarinin geleceğe taşınabilmesi ancak uygun kullanımın tariflenmesi ve doğru koruma politikalarının belirlenmesi ile mümkün olabilecektir. Koruma yaklaşımı tüm bu hususları dikkate alarak, yeni kullanımların ancak kırsal yerleşimlerin sahip olduğu özgünlük ve bütünlük değerini zedelemeyeceği durumlarda mümkün olabileceğini tarif etmiştir. Bu açıdan her bir kırsal yerleşimin bulunduğu şartlar göz önüne alınarak farklı koruma stratejileri ve politikaları geliştirilmesi gereği ifade edilmiştir. Dikkatle ele alınan bir diğer husus nüfusunu kaybetmiş yerleşimlerin eski sakinlerinin bu yerleşimlerle bağının kurulabilmesi olasılığının araştırılmasıdır. Terk edilme sonrasında bakımsız kalarak tahrip olmuş geleneksel kırsal dokuların geleceğe aktarılabilmeleri ve bu yerleşimlerde yaşamın yeniden başlayabilmesi için belirlenecek yeni işlev/işlevler doğrultusunda koruma politikalarının şekillendirilmesi önerilmiştir. Yerleşimlerin doğal, kültürel değerlerinin ve önemlerinin ortaya konmasının ve yeniden değerlendirme seçeneklerinin belirlenmesinin ardından koruma yaklaşımında önerilen üçüncü basamak; “Koruma Politikalarının Belirlenmesi” aşamasıdır. Koruma politikaları; ülke politikalarıyla bütünleşik olarak, yerleşimlerin ekolojik dengesinin ve doğal, kültürel değerlerinin sürdürülmesi için finansal kaynağın, araçların, koruma yönteminin ve önceliklerin belirlenmesine yönelik açılımlar sağlamalıdır. Koruma yaklaşımının dördüncü aşaması olan “Uygulama” sürecinde koruma politikaları doğrultusunda öngörülen projelerin hangi zaman aralığında kimler tarafından hangi yöntem ve kaynakla yapılacağı belirlenmektedir. Son aşama ise “İzleme, Denetleme, Değerlendirme ve Güncelleme”dir. Kırsal yerleşimlerdeki yaşamın sürekliliğinin ve kırsal mirasın korunmasının sağlanması ancak planlanan uygulamaların ve projelerin izlenmesi ile değişen koşullar karşısında hızlı değişikliklerin ve paydaşlar arasında işbirliği, bilgi ve tecrübe alış verişi ile mümkün olabilecektir. Bu aşama koruma politikaları doğrultusunda uygulanması öngörülen projelerin iş programına uygun bir şekilde yürütülüp yürütülmediğinin ve dolayısıyla nüfusunu yitirmiş kırsal yerleşimlerdeki kültürel ve doğal varlıkların korunmasındaki ve sürdürülebilir bir yaşamın kurulmasındaki başarının izlendiği bir süreçtir. Tez kapsamında nüfusunu kaybetmiş kırsal yerleşimlerin korunarak geleceğe aktarılabilmesi için uygulanması önerilen yöntem; belirlenen pilot bölge üzerinde sorgulanmıştır. Belirlenen pilot çalışma alanı; Batı Anadolu’da Küçük Menderes havzasında yer alan ve ciddi koruma sorunlarını ve potansiyelini bir arada barındıran İzmir ili Ödemiş ilçesi Lübbey Köyü’dür. Rahmanlar vadisinde Ödemiş ilçe merkezine kara yolu ile yaklaşık 14 kilometre uzaklıkta yer alan bir orman köyü olan Lübbey’de 1960’lı yıllarda köylülerin esas geçim kaynağı olan ormanlardan faydalanmasına getirilen kısıtlamalar sonrası köy halkı, arazi yapısı daha az eğimli ve tarım için daha elverişli durumda olan ve geçmişte yalnızca yaz aylarında geçici olarak göçtüğü Lübbey Yaylası’na (Çamyayla) kalıcı olarak taşınmıştır. Lübbey Köyü’nde yaşamın yeniden başlaması ve kırsal mirasın korunması için tez kapsamında ortaya konulan öneri koruma yaklaşımı kullanılarak, yerleşimin geleceğine yönelik koruma politikaları ve buna bağlı olarak şekillendirilen bir yol haritası geliştirilmiştir. XIX. yüzyılda dönemin ihtiyaçları doğrultusunda inşa edilmiş Lübbey’deki geleneksel yapıların yeniden işlevlendirilmesinde; kültür varlıklarının özgünlük ve bütünlük değerlerine saygı gösterilmesi ve yıpranmışlık durumlarına göre restorasyon kararlarının alınmasının bir zorunluluk olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda büyük müdahaleler ya da yeniden yapımlar gerektiren uygulamalardan peşinen vazgeçilmesi gerekmektedir. Bu temel ilkeler doğrultusunda Lübbey’deki geleneksel yapıların fiziksel durumları da göz önüne alınarak; öncelikle yerel halktan geri dönüşe istekli kişilerin olmak üzere dışarıdan köye gelecek kişilerin de bir arada yaşayabileceği, bununla birlikte müzecilik ve turizme dönük kullanımların bir arada olabileceği bir yeniden yaşam senaryosunun Lübbey için uygun olacağı öngörülmüştür. Yeniden işlevlendirme sonrasında içerisinde yaşamın devam ettiği, doğa turizmi, tarımsal üretim, rekreasyonel amaçlar ve aynı zamanda bir kırsal yaşam müzesi olarak da ziyaret edilebilecek köydeki koruma çalışmalarında; yerleşimin terk edildiği tarihsel döneme ilişkin izlerin korunması ve yerleşim hakkında bilgi verici sunum tekniklerinin geliştirilmesi önerilmektedir. Lübbey’in yeniden değerlendirilmesi için olası üç seçenek olan müzeleştirme, turizm ve yeniden iskan seçeneklerinin her üçünün bir arada uygulanması önerilmekle birlikte önceliğin yerel halkın yaşam kalitesinin artırılması yoluyla geri dönüşe teşvik edilmesine verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu açıdan köyün tamamının mülkiyet değişikliği yoluyla turizme ya da müzeciliğe yönelik işlevlendirilmesi yerine geleneksel yapılarını kullanmak isteyen yerel halkın geri dönüşünü cesaretlendirici adımların atılması önemlidir. Turizm, müzeleştirme ve yeniden iskana yönelik yeni kullanımlar için sayısı sınırlı tutulmak koşuluyla öncelikle yerel halktan geri dönmeye istekli olmayan kişilerin geleneksel yapılarının restorasyonunun değerlendirilmesi önerilmiştir. Kırsal alanlar için uygulanan politikaların ve bu politikaların yansımalarının ülkeden ülkeye ya da ülkeler içerisinde bölgeden bölgeye farklılıklar gösterdiği söylenebilir. Kırsal alanların insansızlaşması ve bu durumun bir sonucu olarak kırsal mirasın yitirilmesi sorununun İngiltere, Almanya, Fransa ve Orta Avrupa ülkeleri dışındaki Avrupa ülkelerinin bazı coğrafyalarında dahi yoğun bir biçimde gözlendiği izlenmektedir. Endüstrileşme deneyimini Avrupa’dan çok sonra ve farklı koşullarda yaşayan Türkiye’de, kırsal alanların korunması düşüncesinin de Avrupa’ya göre oldukça geç tarihlerde gelişim gösterdiği bilinmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak Türkiye’nin kırsal mirasının korunmasında Avrupa ülkelerinden farklı sorunlarla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. Kırsal mirasın korunması ve kırsal alanların insansızlaşmasının engellenmesi konularında başarılı uygulamaların görüldüğü ülkelerdeki yaklaşım ve uygulamaların Türkiye için bir örnek oluşturduğu söylenebilir. Ancak bu politikaların ve uygulamaların Türkiye’nin kendine özgü koşulları doğrultusunda değerlendirilmesi ve bu doğrultuda ülkemizdeki kırsal yerleşimlerin koşullarını gözeten özgün bir yaklaşımın geliştirilmesine gerek olduğu düşünülmüştür. Bu doğrultuda terk edilmiş kırsal yerleşimler için geliştirilen koruma yaklaşımının pilot bölge üzerinde irdelenmesinin ardından edinilen birikimin değerlendirilmesi sonucunda, “Sonuç ve Öneriler” bölümünde; Türkiye’nin terk edilmiş ya da nüfusunu giderek kaybeden kırsal yerleşimlerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için tespit edilen sorunların nasıl çözümlenebileceğine yönelik değerlendirme ve öneriler geliştirilerek tez çalışması sonuçlandırılmıştır.
Following the industrial revolution, abandonment and decrease of the population in rural areas are common problems that could be seen all over the world, as a result of various factors. However, many of these abandoned rural settlements have invaluable vernacular assets that bear the traces of past rural life and comprise the spirit of these cultural landscape areas. The de-populization process leads to neglection, gradually deterioration and finally destruction of traditional environment that has been built with the experiences of centuries. Traditional rural settlements whose vulnerabilities increase day by day, reflect the life, architectural approach, building technology, construction techniques, craftsmanship and landscape features of their period and requires a holistic view for its protection. The loss of human life, which is the main element with nature that comprises the rural settlements, not only causes the loss of cultural heritage but also affects natural life, agricultural landscape and bio-diversity negatively. After abandonment rural landscape started to desertificate in short term and become vulnerable against the natural disasters. Transfering life, culture and architectural fabric of rural settlements to the future generations is critical for the history of humanity. Although there are several recommendations regarding the management and protection of the rural areas in Turkey and in the World, there is a lack of specialized method for the conservation of cultural and natural heritage of abandoned rural settlements with many location-specific issues. Starting from this findings “Rural Architecture, Policies Developed for Rural Areas In Turkey and Europe, Evolution in the Conservation Theory of Rural Heritage”, “Abandonment Reasons and Process in Rural Settlemens, Impacts of Abandonment” and “Re-Evaluation Possibilities of Rural Settlements” chapters were discussed in detail and a conservation model, which can be used on a global scale, developed for the conservation of abandoned rural settlements. It is believed the conservation model can be used in future scientific studies about the conservation of rural settlements and can be developed by the inter-disciplinary contributions. The first practices about the conservation of rural architecture, which were implemented in Europe at the end of 18th century, were performed by re-locating the village houses in open-air museums generally located close to the urban centres. The conservation approach by exhibiting the rural buildings in open air museums were started to change in 1960s to the idea that rural buildings should be protected with their environment as a whole. Nowadays it is regarded that all the constituent elements of rural landscapes as human beings, domestic and wild animals, houses, farm buildings, barns, streets, trees, agricultural and forest lands, water resources and traditions should be protected as a whole. Within the scope of this thesis, after the definition of cultural values in rural areas and the evaluation of the historical development of conservation theory about rural heritage, the policies has been developed for solving the problems faced in rural areas in Turkey and in the Europe over time, were examined to understand current problems and conditions in rural environments. Evaluating the subject by this historical perspective, rural environments’ current problems have been appointed. The loss of human factor, which is the most important constituent of the rural landscape, causes the destruction of rural heritage. Therefore, before the development of recommendations concerning the conservation of rural heritage, reasons of abandonment/de-population in rural areas were examined. This reasons can be classified in two main groups as nature and human based reasons. Human based reasons are subclassified in three groups as socio-cultural and economic, political and other. In order to obtain clues about solutions for the de-population problems has been occured in rural settlements, the reasons of abandonment were discussed with the rural settlement examples which are located in different regions of the World. Different policies have been adopted for conservation of rural heritage in different eras. The international conservation legislations also have been evolved by following the changes in policies. The succes in the implementation of this policies have been varied according to the development status of countries. In this respect pros and cons of all the approaches for the re-evaluation of rural settlements in Europe and Turkey have been discussed, and as a result all the appropriate alternatives for re-evaluation of cultural heritage in abandoned rural settlements has been determined. This alternatives can be classified in four groups as museological, tourism, re-settlement and re-forestation/ re-wilding approaches. Re-wilding or re-forestation approach is also excluded from the evaluation because it causes irrevocable loss of rural heritage, which has been formed by the cultural accumulations of centuries and it also contradicts with the contemporary conservation principles. Discussion of this possible approaches through the cases in Europe and Turkey, has provided important informantions for creating the conservation model of abandoned rural settlements. It can be said that it is more diffucult to stop the physical deterioration of cultural properties in cases, which were adapted as a open-air museum after abandonment, compared to the settlements where the life continues. Re-functioning a rural settlement as a memorial site after abandonment caused by war, conflicts, terrorism, etc. is one of the meaningful choices. This option necessitates that consolidation works and periodical maintenance should have been carried out on cultural properties, which have been damaged because of war, conflicts, etc., to prevent destruction on architectural heritage caused by ordinary natural cycle. While first practices about the conservation of rural architecture, which was emerged as moving rural buildings from authenthic locations to an open-air museum, can been understandable by its time, nowadays it can’t be considered as a conservation approach except extraordinary situations. It can be observed that, traditional rural life has been gradually weakened in settlements, where intense tourism activities carried out and problems like de-populization or abandonment can’t be seen. Not only in some cases that rural settlements have been re-functioned as a museum but also in some touristic uses, a sustainable life can’t always be ensured, therefore several challenges can be encountered in conservation of cultural properties. Tourism, which is used as a tool in developing the life standards and preventing the population loss in rural areas, sometimes creates an intense demand to a specific region and causes withdrawal of local communities from traditional rural life. In some cases, rural settlements, which have been evacuated because of conflicts, wars, security problems, etc., have been resettled with their former residents after changes in conditions. Altough resettlements start the life in rural environments again, in some cases conservation of cultural heritage isn’t on the agenda and after the resettlement, residents prefer to build new buildings with new materials instead of repairing their traditional buildings. Another option for resettlement of the abandoned rural settlements can be seen in some examples. In this cases new rural residents coming by counter migration from urban centres to countryside start to live in an abandoned rural settlement. However restart of life in an abandoned village by this type of migration can be considered positive, there are some negative impacts like big interventions in restoration of cultural heritage, completely abandonment of traditional rural life, social disharmony between new and old residents, and etc. It can be said all three of museological, tourism and resettlement approaches for re-evaluation of abandoned rural settlements can be implement together or independently. On the other hand it shouldn’t be overlooked that all this approaches are a tool for conservation and vitality of rural settlements. Fragility of the traditional fabric because of long term neglection after abandonment, cultural landscape values, bio-diversity and intangible values should be taken into consideration in the implementation of this re- use alternatives. As a result of all the researches, analysis and evaluations, the conservation model has been based on five main parts as “Definition of cultural and natural values and importance of the settlement”, “Determination of the re-evaluation alternatives”, “Determination of conservation policies”, “Implementation” and “Monitoring, evaluation and update”. The first main part of the model, which is comprised of steps like definition of cultural and natural values of an abandoned rural settlement, determination of the reasons and levels of abandonment, documentation of cultural and natural heritage, analysis of the physical, social and economical structure and SWOT analysis, provides the answers about why the rural environment should be protected. Second main part of the conservation model is “Determination of the re-evaluation alternatives of the rural settlement”, in which possibilities about revitalization of rural life will be discussed. This part is consisted of steps like analysis of stakeholders and determination of the financial resources, determination of return possibilities of the authentic inhabitants of the settlement, after revitalization of traditional knowledge and making improvements in living conditions of rural communities, discussion of the adaptiveness of the museological, tourism and re-settlement approaches for re-evaluation of the settlement, determination of the possible inhabitants’ necessities and their expectations from the settlement, determination of the adaptive re-evaluation alternatives for the settlement and determination of future vision for the conservation of the settlement. Rural environments are the habitats which were created in line with the experiences of the past centuries and expectations of past rural communities. The rural architecture which were shaped by this conditions can only be transmitted by the determination of adaptive re-use possibilites and implementation of correct conservation policies. Taking into all these considerations, the conservation model has described that the new uses of rural settlements can only be possible unless it doesn’t undermine authenticity and integrity values of the settlements. In this respect it is recommended to develop different conservation strategies and policies against the different conditions which the settlements have. The another issue, which was considered carefully, is the investigation of possibilities about setting up a connection of old inhabitants with their abandoned villages. It is recommended that the conservation policies should be shaped according to the new functions for transmitting the rural fabric to future, which became neglected after being abandoned, and revitalization of the rural life. After defining cultural and natural values and importance of the settlement and determining the re-evaluation alternatives, the third main part proposed in the conservation model is to determine the conservation policies. Conservation policies should put the financial resources, tools, conservation methods and priorities for sustaining the cultural and natural values and ecological balance of the settlements on the agenda integrated with other national policies. In the implementation process, which is the fourth main part of the conservation model, tools, timelines, resources and methods of projects should be defined in work packages. The last main part of the conservation model is “Monitoring, evaluation and update”. Conservation of rural heritage and sustainability of rural life can only be achieved by monitoring the proposed implementatitons, the cooperation between all the stakeholders and sharing the knowledge and experiences. Monitoring process will provide a chance to fix the problems early against the changing conditions. This process is monitoring the projects’ compliances to work packages and the success in conservation of rural heritage. Within the scope of this thesis; proposed conservation model for the conservation of abandoned rural settlements has been implemented in a pilot area. As a case study the conservation model will be tested in Lübbey village, which is one of the abandoned rural settlements in Turkey, located in the outskirts of Mount Tmolus (Bozdağ). Lübbey, which is a forest village far from approximately 14 kilometres from Ödemiş and 128 kilometres from İzmir city centres, gives broad information about the rural life of its era with its cultural landscape values consisting of the vernacular buildings, streets, animals, agricultural fields, trees which created by the collaboration of human and nature. Although the village has been abandoned, it preserved its authenticity and integrity as well. The village has been located on an ancient road connecting Ephesus to Sardis. According to the Ottoman population records dated back to 1908, nearly 500 people were living in the village. In past times villagers were seasonally migrated to an upland belonging to the village to feed their animals in summer times. The government had solved the infrastructure problems as like as electricity, water pipe-line systems, roads, etc. of the upland settlement in 1950’s and as a result of this situation the villagers built new dwellings and migrated to upland one by one. Currently only five people have left in the old village. Potentials and multifaceted problems acted on the selection of this village as a case study. After all of the analysis and evaluations proposed conservation policies for Lübbey’s future are stated below. This policies are; “Conservation of cultural and natural heritage and creation of a sustainable administration system”, “Improving the living conditions and physical environment, re-establishment of life and creation of sustainable economic structure”, “Development of museology and tourism, and development of visitor management system”, “Educational improvement and awareness raising activities for conservation of Lubbey’s rural heritage” and “Risk Management and providing security”. As a result of implemented policies and radical changes in social life, nowadays large number of rural settlements in Turkey are in the process of abandonment. Certainly, the biggest problem encountered in conservation of rural heritage is the loss of daily life in rural settlements. Although rural heritage in depopulated settlements have melted against the natural conditions by time, some settlements succeed to preserve their authenticity and integrity to a certain extent. On the other hand in some villages, which are more crowded and close to the city centers, authenticity and integrity values of traditional architectural heritage has been destroyed by human beings as a result of new construction pressures. This situation accompanies a big dilemma about conservation of traditional architectural heritage. Conceptual background about conservation of rural heritage has been developed relatively late in Turkey compared to Europe. Therefore Turkey faces different problems in rural areas then other European countries. It can be said that, successful implementations about conservation of rural heritage and preventing depopulation in rural areas in other countries, can be a model for Turkey. However, these successful policies and implementations should be evaluated in line with Turkey’s specific conditions. Based on this analysis, recommendations and evaluations specified to abandoned rural settlements in Turkey have been carried out in the conclusion part of thesis.
Açıklama
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016
Thesis (Ph.D.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2016
Anahtar kelimeler
Kırsal Mimari, Kırsal Yerleşimler, Nüfusunu Yitiren Kırsal Yerleşimler, Terk Edilmiş Köyler, İnsansızlaşan Köyler, Kırsal Göç, Kültürel Süreklilik, Sürdürülebilirlik, Kırsal Turizm, Müze-köyler, Yeniden İskan, Ödemiş, Lübbey Köyü, Rural Architecture, Rural Settlements, Abandoned Rural Settlements, Abandoned Villages, Depopulated Villages, Rural Migration, Cultural Continuity, Sustainability, Rural Tourism, Museum Villages, Resettlement, Odemis, Lubbey Village
Alıntı