Community Within An Individual In A Transcultural Work: Ali Baba Und 40 Räuber

thumbnail.default.alt
Tarih
2014
Yazarlar
Yavuz, Elif Damla
Süreli Yayın başlığı
Süreli Yayın ISSN
Cilt Başlığı
Yayınevi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Institute of Social Sciences
Özet
Almanya'daki Türkiye kökenliler, yaklaşık 40 yıldır göç ve göçmen olgusuna odaklanan akademik çalışmaların parçasıdır. Göç sonucunda oluşturdukları ağlar ve topluluklar, farklı disiplinlerin bakış açıları ve analiz araçlarıyla irdelenmiştir. Bu konuya odaklanacak her çalışmanın önünde hatırı sayılır bir literatür ve değerlendirme bütününün bulunması bir avantaj olduğu kadar genellemelere kapılmak açısından da büyük bir dezavantajdır. Bu dezavantajı aşmak, konuyla ilgili çalışma bütününden öznel verileri ayıklamak ve değişen koşullara göre güncellenmiş değerlendirmeler sunmak için yakın geçmişte bazı öneriler getirilmiştir. Ayşe Çağlar'ın tüketim çalışmalarının potansiyellerinden yararlanma önerisi bunlardan biridir. Yine de müziği ve müzik üretimini merkezine koyan müzikolojinin ve etnomüzikolojinin bütün göç sürecini nasıl okuduğu, kendine özgü bir yaklaşım önerisi veya alternatif okumalar sunup sunamayacağı tartışılan konulardan değildir. Bu tezin çerçevesini çizen ise bu tartışmanın kendisidir. Başlangıç olarak konuyla ilgili temel kavramlar, yaklaşımlar ve bunların müziği konu edinen çalışmalardaki yorumlanma biçimleri ile üretimin kendisi ve kaynakları arasındaki ilişki sorgulanmıştır. Böylece söz konusu kavramların işaret ettikleri, açıkladıkları ve tarif ettikleri ile müzik üretiminin kendi içeriği arasındaki denklik meselesinin tartışmaya açılması amaçlanmıştır. Çalışmanın alternatif bir niteliğe kavuşabilmesi için bu kavramların kapsama ve ifade alanı dışında kalan unsurlar merkeze alınmıştır. Bunların başında birey ve topluluğu birbiriyle etkileşim içinde ve birbirini belirleyen yapılar olarak ele almak gelir. Büyük bir grup formasyonu içinde bireye odaklanmak, grup ve birey arasında dolaysız bir ilişki olduğu anlamına gelebilirse de, büyük grup formasyonunun bireye göre çeşitlilik gösterebileceğini de ifade eder. Başka bir deyişle, büyük grubu bir arada tutan asgari kriterler, bireyin öznitelikleriyle kesiştiği, bireyin tercih ettiği ve yorumladığı kapsamda geçerliliklerini korur. Bu çalışma bireyi hem grubu –ve grupları- oluşturan, hem de değilleyen bir örneklem olarak görür; oluşum ve değilleme süreçlerini sorgular. Almanya'daki Türkiye kökenlilerin kültür üretimi, farklı kültür alanlarının etkileştiği ve ayrıştığı bir bütün olarak ele alınmamıştır. Böylece Almanya'daki Türkiye kökenlilere ilişkin kültür üretiminin dönemsel özellikler gösterip göstermediği, gösteriyorsa bu dönemlerin ana akımlarının neler olduğu bahis konusu edilmemiştir. Oysa bireylerin hareketliliğine koşut olarak farklı kültür alanlarındaki üretimlerin görece eşzamanlı olarak benzer motif ve anlatım araçlarını kullandığı görülebilir. Bu saptamayı daha görünür kılmak için elli yıllık süreci, kültür üretimi penceresinden anlatmak tercih edilmiştir. Bu anlatı aynı zamanda örnekleme dair değerlendirmenin temelini oluşturur. Başka bir deyişle, örneklemi değerlendirebilmek için elli yıllık sürecin nasıl değerlendirilebileceği konusunda bir tür uzlaşmanın gerekli olduğu düşünülmüştür. Zira örneklemin kendisi aynı zamanda elli yıllık sürecin mevcut parçalı değerlendirmelerine bir itiraz yaratabilmek için seçilmiştir. Amaç, elli yıllık üretimin çok eksenli yapısını ortaya koyabilmektir. Yine de önerilen dönemler ve bu dönemlerin temel motifleri, örnekleme ulaşabilmek için seçilmiş ve bazen ayıklanmıştır. Başka örneklemler üzerinden başka dönemselliklerden bahsetmek mümkündür. Kültür üretimi, her grup formasyonunda olduğu gibi Almanya'daki Türkiye kökenliler için de birbiriyle ilişkili karmaşık ağlardan oluşur. Sosyal ve politik koşulların bir araya getirdiği ve birbirine bağladığı bu grubun Türkiye ile ilişkilerini sürdürdükleri yadsınamaz. Bununla birlikte müzik üretimi ve etkinliklerinde dışsal görüntüler dışında Türkiye ile hangi müziksel ilişkileri sürdürdüklerine dair somut anlatımlar yoktur. Başka bir deyişle, ilişkinin sürdürüldüğü saptamasının ötesine geçilerek bahsedilen ilişkinin hangi araçları, söylemleri ve kavramsallaştırmaları kullanarak sürdürüldüğü, sürdürülürken dönüştürülüp dönüştürülmediği, dönüştürülüyorsa dönüşümün düşünsel ve/ya pratik sebepleri vurgulanmaz. Çalışmada dönemsellik içinde ele alınan kültür üretiminin kurgulanmasında yukarıda bahsedilen kriterler ön plana alınmıştır. Etkileşim alanları, Almanya'daki Türkiye kökenliler nitelemesinin işaret ettiği alanlarla, yani Almanya ve Türkiye olmak üzere başlıca iki etkileşim alanıyla sınırlı kabul edilmemiştir, zira müziğin iç yapısına dair ilişkiler söz konusu olduğunda müzakere edilen yegâne ilişkinin anavatan ve yeni vatandan ibaret olmadığı görülmüştür. Bu kabul, etkileşim unsurlarının doğrusal bir hat izlemeyişi nedeniyle de bir tür zorunluluktur. Örneğin 1980'lerin hip-hop üretiminde görülebileceği gibi yeni vatanın bazı unsurları, doğrudan yeni vatandan değil, başka kanallardan, örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nden üretime katılmıştır. Dolayısıyla çalışmada Almanya'daki Türkiye kökenliler ve üretimleri birden fazla ülke, politika ve eğilimle etkileşim içinde yorumlanmıştır. Çalışma, bireyi, Taner Akyol'u, ve eserini, Ali Baba und 40 Räuber'i, araç ve aracı olarak kullanır. Bu seçimde özellikle eserin kullandığı müzik malzemesi, bu malzemenin işlenişi ve müzik referanslarıyla grubun kültür üretiminin bütününe dair birden fazla kapı açıyor oluşu önemli rol oynamıştır. Eserin analizi aracılığıyla çeşitli konsept ve kavramların müzikte nasıl realize edildiklerini göstermek amaçlanmıştır. Transkültürel nitelemesi, bireyin ve eserin çoğul niteliklerini vurgulamak ve bu tür üretimleri ve üreticilerini değerlendirildikleri mevcut kategorilerden soyutlamak için kullanılmıştır. Zira müzik analizinden elde edilen veriler, bu kategorilerin bireyi, eseri ve yapıyı açıklamakta yetersiz kaldığını göstermiş, bireyin ve eserinin temel niteliğinin sınırları belirli kültür dairelerinin ötesinde olmak olduğu görülmüştür. Diğer taraftan eserin Komische Oper tarafından göçün ellinci yılına denk gelen siparişi, Almanya'daki kültür kurumlarının kendilerini ve dinleyici kitlelerini yeniden konumlandırmaları için de yerinde bir örnektir, çünkü Almanya'nın resmi tavrının bedenlenmesi olarak görülebilecek köklü kültür kurumları ile Türkiye kökenlilerin etkinlikleri arasında üretimi belirleyen bir ilişkiden söz etmek mümkündür. En başından beri Almanya'nın köklü kültür kurumlarının kendi kültür alanlarını, bu alanlara ait unsurları ve aktörleri tanımlayışları Almanya'daki Türkiye kökenlilerin kültür üretiminin niteliklerini ve üretim koşullarını belirlemiştir, belirlemeye de devam edecektir. Yine de Ali Baba und 40 Räuber'in Komische Oper tarafından Türkiye'den Almanya'ya göçün ellinci yılı etkinlikleri için sipariş edilmesi ve eserin Komische Oper'de sahnelenmesi yalnızca mekâna dair bir durum ortaya koymaz. Aksine ürünün sunulduğu kurumun kimliği ile ürün arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur. Kurum, kimliğini, kültür alanındaki konumunu, işlevini ve kavramlarını üretime aktarırken üretimi de şekillendirmiştir. Ali Baba und 40 Räuber, kurumsal kimliklerin üretimdeki şekillendirici etkisinin gözlenebildiği nadir örneklerden biridir. Sonuç olarak, Ali Baba und 40 Räuber'in irdelenmesiyle bireysel ve kolektif üretimler arasındaki ilişki, ürünün kurumsal yapıyla ilişkisi ve kültür kurumlarının üretimindeki etkisini ortaya koymak amaçlanmıştır
For almost 40 years, people from Turkey in the Bundesrepublik Deutschland have been part of studies which focus on migration and migrants. The networks and groups that were constituted as a result of migration have been investigated by different disciplines with diverse analytical tools. The existence of a remarkable number of evaluations is a disadvantage in terms of originality as well as an advantage for every study on the subject. Some suggestions have been recently made which may overcome this disadvantage whilst keeping the benefits, and to offer evaluations that have been updated according to changing conditions. Ayşe Çağlar's suggestion of the adaptation of consumption models to studies on people from Turkey is one of them. However, it has not been discussed how musicology and ethnomusicology, where the focus is on music and musical production can evaluate the whole process with their basic analytical tools. The question, whether musicology and ethnomusicology can offer distinctive and alternative evaluations, has not been investigated. That question is the one which determined the framework of the dissertation. In the first place, the relationship between the basic terms that have been used by the studies on the subject, and the quality and resources of production were examined. The aim was to open a discussion about the question of equivalence between the indications, explanations and descriptions of these terms and the content of musical production. In order to offer an original evaluation, the elements that were excluded by these terms and their scopes were put at the center. One of them is to consider individuals as active agents. To focus on the individual within a group formation might be interpreted as an assumed that there is a direct relation between the individual and the group, however it might also be interpreted as an indicator that the group formation contains diversity according to the individual. In other words, the criteria that hold the group formation together are only valid as long as they overlap with the attributes of the individual, or as much as the individual prefers. This dissertation takes the individual as a paradigm of the group formation and as one that negates the group formation; and it investigates the processes of the foundation and negation. The cultural production of people from Turkey in the Bundesrepublik Deutschland has not been considered as a body in which different cultural fields interact and be decomposed. As a consequence, it has not been questioned whether this body displays some period characteristics, or what are the mainstream tendencies of certain periods are. After some research, one can observe that there are some motifs and expressive tools in common which are parallel to the mobility of individuals. In order to be able to make this statement, it is necessary to narrate the fifty-year process from the viewpoint of cultural production. This narration also alloes a basis for the evaluation of the subject. That is to say, it was thought that before the evaluation of the paradigm, there should be an agreement regarding the evaluation of the previous fifty years. However, the suggested periods and their main motives and tendencies were selected and sometimes elected in order to reach to the paradigm. Of course, it is also possible to suggest different periods and paradigms. This paradigm aims to focus on the oscillation between groups and individual was selected because it was assumed that it has the potential to make the left-out components more clear. As always, the cultural production of people from Turkey in the Bundesrepublik Deutschland is composed of interrelated complex networks. Even though it is a fact that people from Turkey were connected due to the social and political conditions continue their relationship with the Türkiye Cumhuriyeti, it does not become a concrete explanation about the kind of musical relationships, excepting the exterior presentations of musical production and activities. In other words, it does not emphasize the tools, discourses and conceptualizations in the process of continuation. It also inquires if the continuation hides transformations, and if it does what those transformations may be, as well as the notional and practical reasons behind these transformations. These criteria were considered in the narration of fifty years of cultural production. The interactive spaces were not considered to be limited to the scope of the definition of people from Turkey –that is, it is not limited to two countries- because they were seen in terms of music's internal structure, and such negotiations are not made just between host- and homeland. This acceptance was also necessary due to the nonlinear quality of the interaction. For instance, as was seen in the hip-hop productions of the 1980s, some elements of the hostland were added to the production not directly from the hostland but from different channels. The dissertation uses the individual, Taner Akyol, and his work, Ali Baba und 40 Räuber, as a tool and agent. Its orchestration, musical materials and their treatment, and references played an important role in the selection of the paradigm because the work opens more than one door to the cultural body of people from Turkey. The aim was to display how various concepts and terms were realized in music. The transcultural modifier was used in order to emphasize the plurality of the individual and work, and to escape from the existing categories since the musical analysis showed that these categories came up short when attempting to describe the phenomenon.
Açıklama
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014
Thesis (PhD) -- İstanbul Technical University, Institute of Social Sciences, 2014
Anahtar kelimeler
Müzik, Sosyoloji, Almanya, Göçmenler, Kültür, Migrasyon, Müzik, Müzik kültürü, Opera, Türkler, Music, Sociology, Germany, Migrants, Culture, Migration, Music, Music culture, Opera, Turks
Alıntı