FBE- Mimarlık Tarihi Lisansüstü Programı - Yüksek Lisans

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Başvurular

Şimdi gösteriliyor 1 - 5 / 127
  • Öge
    Bir Erken Cumhuriyet mimarı Şehabettin Uzluk: Yazıları üzerinden bir değerlendirme
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018-06-07) Çipan, Neslihan ; Cephanecigil, Vesile Gül ; 502151106 ; Mimarlık Tarihi
    Erken Cumhuriyetin yazınsal anlamda üretken bir mimarı olan Şehabettin Uzluk hakkında şimdiye kadar fazla araştırma yapılmamış, onun mimar kimliği ise hiç incelenmemiştir. Çalışma kapsamında Uzluk'un faaliyetlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle, birkaç kaynakta birbirini tekrarlayan ve kısıtlı bilgiler içeren biyografisi Uzluk ailesinden kalan eşyaların korunduğu arşivlerdeki belgeler, mektuplar ve fotoğraflarla desteklenerek detaylandırılmış sonrasında ise mimarlık, şehircilik, koruma gibi konularda düşünceleri anlaşılmaya ve dönemin mimarlık ortamındaki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır.Tezin ana kaynağını Uzluk'un yazıları oluşturmaktadır. Geniş ilgi alanlarına sahip Uzluk'un yazılarından mimarlık, şehircilik ve Konya ile ilgili olanlar seçilmiş ve tez bu yazılardan hareketle oluşturulmuş bazı başlıklarla ilerlemiştir. Uzluk'un bu konulardaki görüşleri ortaya konularak dönemin diğer mimarları ile karşılaştırılmış ve Erken Cumhuriyet Dönemi mimarlık ortamında tartışılan bu konularla dönemin mimarlık ve şehircilik anlayışı hakkında değerlendirmeler yapılmıştır. Bu çalışma Uzluk'un yazıları ekseninde Erken Cumhuriyet mimarlık yazınındaki tartışma konularından bazılarını ele alırken; çoğu zaman müellifi, yani eser sahibini düşündüren "mimar"a bu pratik anlamından farklı olarak bakmanın mümkün olabileceğini de ortaya koyar. İnşa etmeyen bir mimarın kendini yazılarıyla mimar olarak var etme sürecini anlatır.
  • Öge
    İstanbul'daki yüksek binaların gelişimi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995) Okkaoğlu, Şerife ; Özer, Filiz ; 47979 ; Mimarlık Tarihi
    İstanbul' da yüksek binalar uzun süreden beri yapılmaktadır. Özellikle son 10 yılda yüksek bina talebi gittikçe artmıştır. Günümüzde oldukça önem kazanan yüksek binaların, gelecekte de önemini koruyacağı hatta arttıracağı düşünülmektedir. Bu binalar ile ilgili bilgileri toplu halde içeren herhangi bir yayın bulunmadığı ve bazı önemli bina örnekleri yayınlanmadığı için, gelecekte bu konuda yapılacak çalışmalara temel teşkil edebilme amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde konunun seçilme nedenleri açıklandıktan sonra çalışma yöntemi ve çalışmanın sınırlan belirtilmiştir. ikinci bölümde İstanbul' da son yıllarda artan yüksek bina yapımına olan isteği anlamak ve yorumlamak için, yüksek bina tanımı yapılmış, bu bina tipinin dünyada ortaya çıkış nedenleri ve estetik gelişimi ele alınmış ayrıca şehir ile olan ilişkileri incelenmiştir. Üçüncü bölümde İstanbul'da az katlı binalardan çok katlı binalara geçiş nedenleri ele alınmış, yüksek bina tipinin gelişimine yer verilmiştir. Dördüncü bölümde, İstanbul'da yapımı gerçekleştirilen yüksek binalar, fonksiyon, plan ve tertip, çevresel ilişkiler, estetik değerler bakımından irdelenmiş, ınimarlan veya yapımcı firma yetkilileri ile yapılan görüşmelerden, sistemli bir soru listesi yardımı ile sağlanan bilgiler ortaya konulmuştur. Binaların estetik özelliklerine yer verilmiş, hangi mimari akımların etkisi altında oldukları belirlenmiştir. Beşinci bölümde, daha önce objektif olarak ele alman, estetik özellikleri belirlenen, İstanbul' daki yüksek bina örneklerinin mimari tutum açısından değerlendirilmeleri yapılmış, karşılaşılan mimari akımlara yer verilmiştir. Daha sonra çevreden soyutlanamayan yüksek binaların şehir ile olan ilişkileri değerlendirilmiş, İstanbul şehrine yaptığı etki ortaya konulmuştur. Altıncı bölümde çalışmanın sonuçlarına yer verilmiştir.
  • Öge
    Iustinianus Ayasofyası üzerine bir anlam araştırması
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Polatkan, Aydın H. ; Akın, Günkut ; 66589 ; Mimarlık Tarihi
    Iustinianus Ayasofyası Üzerine Bir Anlam Araştırması” adını taşıyan bu çalışma altı ana bölüm içerisinde ele alınmıştır.Tezin giriş bölümünü oluşturan birinci bölümde Panofsky’nin anlam araştırması yöntemi hakkında bilgi verilmiş ve tezin yazılmasında uygulanan yöntem açıklanmıştır. Bu bölümde söz konusu çalışmanın gerekliliği ve sınırlan belirtilmiş ve yararlanılan kaynaklar hakkında da bilgi verilmiştir.İkinci bölümde, Ayasofya çevresine ait veriler ele alınmıştır. Ayasofya bölgesinin de bir parçası olduğu birinci tepe ve çevresinin, antik Bizantion kentinin kuruluşundan bu yana sahip olduğu niteliklerin saptanmasına çalışılmıştır. Aynca, Constantinus döneminde inşa edilen Constantinopolis kenti, kent planı özellikleri, öenmli yapılan ve anıtlan ile ele alınmaktadır. Söz konusu yerleşimlere ait arkeolojik verilerin çok az olması nedeni ile yazılı kaynaklan yorumlayan araştırmacıların saptamalan bu konuda esas olarak kabul edilmiştir. Üçüncü bölümde, Iustinianus Ayasofyası’nın arazisi üzerinde Constantinus döneminde inşa edilen ilk Ayasofya öncelikle ele alınmıştır. Bu yapıya ait sınırlı sayıda yazdı kaynak ve arkeolojik verileri yorumlayan araştırmacılann eserleri ve Ayasofya arazisi üzerinde Constantinus’dan önce var olan mimari yapılar üzerine araştırmacıların ortaya koyduklan esaslar incelenmiştir. Iustinianus Ayasofyası’na ait yazdı kaynaklann verileri, bugünü yapının mimari nitelikleri üçüncü bölümün devamında beş alt başlıkta incelenmiştir. Bugünkü yapının, inşa edildiği tarihten bu yana geçirdiği değişikliklerin izlerini üzerinde taşıması yüzünden, yapının Iustinianus döneminde sahip olmuş olması gereken nitelikler üzerine saptamalar yapan araştırmacılann yorumlan esas kabul edilmiştir.Dördüncü bölüm, Ayasofya çevresi, Ayasofya bölgesndeki mimari faaliyetlerin yorumlanacağı esas olarak Doğu Roma geleneğindeki İmparatorluk İdeolojisi’nin yapının mimari özellikleri üzerinde nasıl şekillendiğini konu edinmektedir. Öncelikle söz konusu ideolojinin Doğu Roma’mn politik, toplumsal tarihinde nasıl ortaya çıktığı incelenmiş sonrasında ise Ayasofya ve çevresindeki mimari şekilleniş buna göre ele alınmıştır. Beşinci bölümde, Ayasofya’nın mimari şekillenişinde, Kutsal Kitap’ta anlatılan Süleyman Tapınağı’na ait göndermeler konu edilmektedir. Bu durum, aynı biçimde başka yapılarda ortaya çıkan Tapmak atıflarının izinde değerlendirilmektedir. Altıncı bölüm sonuç bölümü olup, dördüncü ve beşinci bölümlerde yapılan yorumların paralelliği konu edilmektedir.
  • Öge
    Göstergebilim ışığında modernizm, postmodernizm ve bir örnek : Klassis
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991) Tanju, Bülent ; Özer, Filiz ; 14396 ; Mimarlık Tarihi
    Bilim ve teknoloji etkinliğinin yaygın konsensüsü üzerine kurulu bilimci anlayış, sanat ürünlerinden anlamsal bilgi bekler. Oysa sanat eserlerinde ayrı, özel bir bilgi türü daha barınır. Dil bir simgeleştirme sistemidir ve simgesel sistemimizin esasını oluşturur. İnsan dış çevresini, dilin o çevreyi sunduğu gibi yaşar. Bilginin ve kültürel olguların sanıldığı kadar nesnel ve tarafsız olmadığının anlaşılması, poziti vistrasyonalist söylemin gerçekliğin tek ve evrensel yorumunun olmadığının fark edilmesini sağladı. Şifrelerin bildirilerin oluşumunu yönetmesi, buna karşın yeni bildirilerin şifre dizgesini yeniden yapılandırması diyalektiği, Humboldt' un bahsettiği dilin yaratıcılığı tartışmasının temelini oluşturur. Açık yapıtta kural dışı tek bir deneyimin yadsınması, ilişkilerin karışıklığını değil, bu ilişkilerin örgütlenmesine olanak verecek kuralı gerektiriyor. Açık yapıt, bir kişisel müdahaleler çokluğu olanağıdır, ama ayrıntısız müdahaleye şekilsiz bir çağrı değildir. Mimari nesnenin yananlamsal özelliklerinin yada simgesel işlevinin, düzanlamsal işlevinden daha az işlevsel olduğunu ileri sürmek güçtür. İşlev terimi nesnenin tüm bildirişimsel amaçlarını kapsar. Kullanım nesnelerinin tasarımcılarının gösterenleri eklemlemesi, gösterilenlerin işleyişini determine edemez, çünkü bizzat tarih böyle bir şeyi devre dışı bırakır. Gösterenlerle gösterilenler arasındaki kaymayı ve gösterilenlerin değişimini bilen bir tasarımcı için sorun, değişebilir düzanlamsal işlevler ve açık yananlamsal işlevler tasarlamaktır. Modern mimarlık rasyonalizmin tekil bakış açısıyla yetinmekteydi. Evrensel olduğu kabul edilen yasalarla düzenlenmiş bir dünya kurma çabasındaki modern mimarlık, modern sanatla karşıt kutupları oluşturuyordu. Popülist postmodernizm, mimarlığı bir kitle iletişim aracı olarak görmektedir. Oysa popülist tavrın var olanı sürekli olumlayan eğilimiyle, rasyonalizmin vardığı yerin aşılması mümkün olmayacaktır. Avantgarde postmodernizm ise, mimarlığın içsel değerlerini, ilişkilerini sorgulamakta ve iletişimsizliğin biçimlerini araştırmaktadır.
  • Öge
    Beden ve mekan bauhaus tiyatro çalışmalarının mimarlık eğitimi açısından değerlendirilmesi
    (Fen Bilimleri Enstitüsü, 2001) Teksöz, Didem ; Akın, Günkut ; 101394 ; Mimarlık Tarihi
    Bu çalışmada, kökleri eskilere giden işlevselcilik düşüncesinin ve yoğun plastik sanatlar eğitiminin dışında, Bauhaus okulunda tiyatro çalışmalarının yoğun bir yer tutmasından yola çıkılarak, Bauhaus tiyatrosuna ilişkin yazılı ve görsel verileri değerlendirilmiş, sözkonusu okulda tiyatro çalışmalarının nasıl bir işlev taşıdığının irdelenmiştir. Bir mimarlık okulu olarak kurulan Bauhaus'ta görev alan bir çok eğitmen tiyatro ve tiyatro binasının, gelişen dünyanın sundukları ile insanoğlunu etkilemede, onunla iletişim kurmada yeni ve önemli bir yeri olacağı düşüncesi ile farklı yöntemler kullanarak tiyatro ile ilgili sorunlarla ilgilenmişlerdir. Oskar Schlemmer tarafından yürütülen tiyatro atölyesi, kostüm, maske ve koreograf! tasarımına ilişkin ürünlerin ötesinde, bedenin mekan içindeki devinimini esas alan ve hem ampirik, hem de deneyimsel algıyı hesaba katarak, mekan duyarlılığını oluşturmaya çalışan bir işlev taşırlar. Modern mimarlık eğitiminde günümüze kadar süren yoğun izler bırakmış olan Bauhaus modelinde tiyatro çalışmalarının taşıdığı önem, özellikle Türkiye'de yeterince göz önünde bulundurulmamıştır. Ancak gerek tasarımda, gerekse mimarlık eğitiminde bedensel duyarlılığın giderek daha fazla gündeme geldiği günümüzde Bauhaus deneyinin tekrar gözden geçirilmesi, her iki alanda da yeni açılımlar getirmeye adaydır. Çünkü tıpkı "Bau" (yapının) konseptinde olduğu gibi sahnede de, birçok kuvvetin bir arada çalıştığı orkestral bir bütünlük kurmak gerekir. Tiyatro sahnesinde sanal bir dünya inşaa edilir. Elde edilen bilgiler ışığında, Bauhaus tiyatro atölyesinde gerçekleştirilmiş olan deneysel çalışmaların, günümüz mimarlık eğitimine yönelen öneriler geliştinilmesinde etkin rol oynayabileceği anlaşılmıştır.